23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13ARALIKİÎS6CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Bernardo Bertolucci'nin yıllar sonra İtalya'da çektiği son filmi 'Çalınmış Güzellik' sinemalarda 'Ben yahnz datıs ederim' İtalyan sinerrasının yüz akı ve günümilzün en inemli sinemacı- lanncan olan Btrnardo Bertoluc- ci, 1960'lıyıllarJanbugüne kadar yaptığı, bıze ç<x şey( ler) ifade e- den filmlerıy e en gözde yönet- ıjıenlerimizdenbiridiröteden be- ri. 1960'larda jençliğimize ışık tutmuş "Devrimden Önce", "Partner", "Örümcek Strateji- si",**Konformist", 1970"leri epey sarsmış vedam'alamış, "Paris'te Şon Tango", -No\ecento-1900", "La Luna" ya Ja son dönemın- den "Çölde Çay" \e hatta "Kü- çiik Buda" gibt. çoktan belleği- mizin derinlikbrine yerleşmiş. kimi unutulmaz filmlenn yaratı- cısı olan. şair babanın oğlu Ber- tolucci'nin, bıraz da Oscar'lara garkolmuş "Son İmparator" üs- tünyapımının 11987) umulmadık başarısıyla İtalya dışına açılıp Çin. Fas, Tibet gibi (Son Impara- tor. Çölde Çay Küçük Buda) dünyanın dört bucağında çalıştı- ğı. lOyıllıksürgünlüğünden son- ra döndüğü İtalva'da çcktıği son filmi "lo BaUo Da Sola- Ben Yal- hız Dans Ederim" ya da malum thgilizceadıyla "Stealing Beauty -' Çalınmış Güzellik", bugünden başlayarak Türk sinemaseverle- rinin karşısına çıkıyor. Umut Sa- nat Ürünlen'nin sayesınde. Ancak. uzun süre dışında kal- dığı ülkesinin loplumsal ve sıya- sal sorunlanna biraz yabancıla- şıp Anglosaksonlaşmış Bcrtoluc- Ölüme giden, babası yaşta yazar (Jeremy Irons) gü/el \e bakire genç kıza (Liv Tyler) umut \erir. Calınmıs Güzellik lo Ballo Da Sola - Stealing Beauty / Yönetmen: Bernardo Bertolucci / Senaryo: Susan Minot, B. Bertolucci / Kamera: Darius Khondji / Müzik: Richard Hartley / Yapım Tasarım: Gianni Silvestri / Oyuncular: Liv Tyler, Jeremy Irons, Sinead Cusack, Donal McCann, Jean Marais, D.W. Moffett, Stefania Sandrelli, Carlo Cecchi, Joseph Fiennes / Yapımcı: Jeremy Thomas / 1996 italya (Umut Sanat Ürünleri). ci'nin yıllar sonra İtalya'da çekti- p bu son filminin kahramanlan. İtalyan değil de. kökenlerini ara- yıp bulmak üzere ttalya'ya gel- miş. daha hayatının ilkbahannda- ki, masum. bakire, melek gibi bir Amerikalı genç kız ve varlığıyla allak bullak ertiği çevresindekı, güzelim Toskana'yı yıllardır mesken tutmuş, bohem sanatçı. yazar, çizer yaşamı sürdüren In- giliz, Fransız \e ttalyan yetişkin- Fer. ^çümamış gonca" Lucy Kuşkusuz adını Beatles klasiği ünlü şarkıdan alan \e gerçekten gökyüzündeki panltılar saçan bir mücevheri andıran. •açılmamıs gonca' Lucy (LivTyler),haylı öz- gür "takıklıgı" anlaşılan, 68 kuşa- ğından, şair annesinin. intiharın- dan sonra geriye bıraktığı şıirle- riyle günlüğündeki gızleri çöz- mek ve gerçek babasının kim ol- duğunu bulmak amacıyla. yıllar önce annesinin dc yaşadığı. yarat- ma ve kafa çekme (bulma) üstü- neodaklanmış, Toskana'dakı ko- mün evine çıkageliy or filmin ba- şında. (Bertolucci'nin biitün eserindc ortaya çıkan belirgin baba figürü- nün yeni bir tezahürü diyebilece- ğimiz, Lucy'nin I975'in güzün- de. Toskana'daki bu sanatçı evin- de, annesinin kiminle sevişme- sinden meydanageldiğini mutla- ka öğrenmek istemesi. bana 1969 yapımı Bertolucci başyapıtı "Oriimcek Stratejisrnin. faşist- lerce öldürülmüş. hıç tanımadığı babasının izini süren genç kahra- manını anımsattı hemen.) Luc>'nin çocuklukla yenıyetme- lık arasındakı yaşlannda da gel- diği Toskana'da. onu ılk kez öp- müş. olan, Amerika'ya döndük- ten sonra da uzun süre yazıştıgı evin genç oğluyla (Joseph Fien- nes), utangaç bir arkadaşıy la çık- tığı Türkıye yoleuluğundan he- nüz çokça kurcalıyor. Pısınk. utangaç bir arkadaşıv- la çıktığı Türkiye volculuğundan henüz dönmemış bu çapkın gen- ce verme>ı kuruyor bekâretinı. kadın olmanın e^iğindeki, hem çok kırılgarı hem de çok güçlü Lucy Annesıni y itirmcnin acısını ha- fiflctnıck ve annesinin, 1975 gü- /ünün yalnızbirgecesinde ilk ve son kezmereimeği fırınaverdiği. (gerçek babası olduğunu neden sonra anlayacağı) yaşlı, hırpani, babacan Ingiliz heykeltıraş-res- sam dostuna (Donal Mc Cann) portresini yaptırtmak için Nevv York'tan Toskana'ya gönderilen Lucy'nin dayanılmaz baştan çı- kancılığına. çocuksu kadın ışıltı- sına kapılan çevrcsindeki yetiş- kinlerin başında, günleri sayılı, aile dostu bir yazar (Jeremy Irons) geliyor. 'Babam kim benim?' Genç kızın kokulu, kafa yapı- cı. özel sigaralanna düşkün ya- zann sevecen ilgisiyle ufku ge- nişleyen Lucy'nin capcanlı ve taptaze varlığı, komünün kadın- erkck öteki bireylerini dc ctkili- Mississippi yine yanıyor2 ırkçı beyaz gencın vahşice tccavüz edc- rek rahmı parçalanmış vc ölümcül vaziyet- te bırakıp kaçtığı 10 yaşındakı kızının ıntı- kamını almak için, duruşmaya götürülürkcn 2 suçlu serseriyi vurup öldürür, V'ietnam ga- zisi. fabrika işçisi, aile babası. yoksul zenci Carl Lee Hailey (Sanıuel L. Jackson). • Zencinin savunmasını ilk kez bir cmaycl davasına^çıkan, genç. toy ve idsstlist beyar avukat Jake Brigance (Matthevv McCona- ughe>)alır. Deneyimlı. ıçkici akıl hocasının (Donald Sutherland)öğütleri vearaştırmacı. akıllı ve başanlı bir hukuk öğrencisi olan kuzeyli. li- beral genç kız Ellen Roark'ın (Sandra Bul- lock)yardımlanyla hırslı, anasının gözü bi 1 savcıya ve beyaz bir jüriye karşı kıyasıv.. mücadeleye giri^ir acemi Jake. Güneye özgü ırkçı zihniyetinmahkemc- deki temsilcisi savcının (Kevin Space>) sirv si manevralanyla yönlendirilen. beyazlar- ^an oluşturulmuş önyargılı jüri ve eyyamcı yargıç (Patrick McGooban), zaten Carl Lee'yi. soğukkanlılıkla 2 beyazı öldürmek- ten ötürü idama yollamaya çoktan teşnedır. Öldürülenlerden birinin intikam ateşiyle yanan lanet kardeşinin (kötü rollere abone olan KieferSutherland yine alabildiğineme- lun ve mendebur) ön ayak olmasıyla çevre- de yeniden örgütlenen. Klu Klux Klan'ın tehditleri ve kışkırtmalanyla bütün eyaleti ayağa kaldınr. Carl Leedavası, Finalde, 'ha- yaü bevazlann elindtki' Carl Lee gaz odası- na yollanacak ve ırkçılık kazanacak derken, sekreterin kalp hastası, yaşjı kocasının öiü- müne yol açan. güzel Ellen'i kaçınp döve- rekölüme terk eden. e\ kundaklayan KJan'ın tehditlerine. zorbalıklanna pabuç bırakma- yan acemi avukat Jake'in, gözlerini yuma- Holl>\vood"un >eni Paul Nevvman'ı Matthew McConaughey ve Sandra Bullock. • • OldÜrme Z a m a n i / A Time to KJII / Yönetmen: Joel Schumacher / Senaryo: Akiva Goldsman, John Grisham'ın romanından / Kamera: Peter Menzies / Müzik: Elliot Goldenthal / Oyuncular. Matthevv McConaughey, Samuel L. Jackson, Sandra Bullock, Kevin Spacey, Ashley Judd, Patrick McGoohan, Brenda Fricker, Oiiver Platt, Donald Sutherland, Kiefer Sutherland, Charles S. Dutton / 1996 ABD (WB) rak dinlemelerini istediği jüriye karşı yaptı- ğı nihai konuşması, tüm jüri üyelerinin vic- danlannın sesini dinleyecekleri birkararver- melerine neden olacaktır! En son dişe dokunur "Falling Down - So- nun Başlangıcrvla (1993) anımsadığımız, gösterişli filmleriyle salonlan doldurmakta becenkli Hollyuood yönetmenlerinden Jo- el Schumacher'in. vine zencin bir ovuncu kadrosunu bir araya getırerek, çok satan ro- manlan (The Firm - Şirket The Client- Müş- teri)son dönemde Hollyvsood senaristlenne malzeme olan, gözde best seller y azan John Grisham'ın yan otobiyografik ilk romanın- dan uyarladığı "ATımetoKiII-ÖldürmeZa- manı", 2.5 saaıe vayılmış. ırkçılık temalı uzun bir mahkeme filmi. John Grisham'ın avukatlık yaptığı genç- lik yıllanndan esinlenerek yazdığı romanın- dan uyarlanan v e yer yer Aİan Parker'ın sar- sıcı "Mississippi Burning~ini çağnştıran "ÖldiirmeZamanı", hukuk sistemini yoksa- yıp bireyin yargıyı bizzat uygulamasına prim tanınması gibi tartışmaya açık yanları bir ya- na. ırkçılığa karşı çıkan içeriği. benzeri ço- ğu filmden bellediğimız kalıplara dayanan, nıdhkerhe filmi gerilimi sahneferi ve dyiln- culuğuyla rahatlıkla tüketiliyor. Öyle derinlemesine olmasa da. eli yüzü düzgün. uzun tutulmuş, göz alıcı. insancıl bir dram niteliğindeki bir Joel Schumacher fil- minin. bir kez daha adalet kavramının zorlu bir kudret mücadelesine dönüşmesine tanık olduğumuz ABD'deki kutsaljürili mahkeme sisteminin zaaflanna dokundurduğu söyle- nebilir. Yine de örneğın tutucu ve bağTiaz güneyle özdeşleşmiş ürkünç ırkçı atmosferi bakımından, kuşkusuz "Mississippi Bur- ning"in yanında pek esamesi okunmayacak cinsten, beyiik bırseyirlık "ÖldürmeZama- m". Filme katlanmakta. Samuel L. Jack- son'dan Kevin Spacey'e \e baba-oğul Sut- herland'lara kadar uzatılacak oyuncuların payı büyük kuşkusuz. Ancak "Öldürme Zamanı"nı esas çekici kılan. idealist avukat Jake'i oynayan ve ger- çekten Paul Nevvman'ın gençliğini andıran, geleceğı parlak, taze yetenek Matthevv McConaughey oldu bizim için. Fıstik Sand- ra Bullock ise Jake'in domestık kansı Ash- ley Judd'a fark atıyordudoğrusu. Joel Schu- macher'in. seyirciyi alışılmış duygusal tu- zaklara düşürcn. 'intikam. öfke, rutku' kan- şımı bu klişe mahkeme filmini. nispeten dü- zeyli bir John Grisham uyarlaması saymanın ötesinde, fazla önemsemek de hiç olanaklı değil sonuçta. yor tabii; evi çekip çeviren. hey- keltıraş kocasıyla mutlu, ana kra- liçeden (Sinead Cusack), gözü hep dışardaki, evli sevgilisini (D.VV. Moffett) sonunda şutlay an, mücevhertasanmcısı büyük kızı- na (Rachel VVeisz), ülkemizdeki tatilinden bir Türk bayrağıyladö- necek, hızlı çapkın oğluna ve ai- le dostlan olan, bir gazetenin gö- nül postasına gelen mektuplan cevaplayan kadın magazin yaza- nyla, (Stefania Sandrelli), yaşlı, yorgun bir Fransız sanat tacirine (Jean Marais), ve annesinin kısa bir ilişki yaşadığını şiirleriyle bel- gelediği. Lucy'nin ilk gerçek ba- ba adayı, eski bir savaş muhabi- rine (Cario Cecchi) kadar. Bu peri gibi, bakire genç kızın gelişiyle heyecanlanıp uyarılan yetişkinler, yaşlandıklannı da anımsıyorlar. Masum, yürek ya- kan, çekici afat Lucy, sanki bütün bir çiçek çocukları kuşağının 1990'lardakikızıdır. Ne zaman. kime. nerede vere- ceğini, cinselliğe nasıl adım ata- cağını kendi belirleyecek olan, ki- şilikli. güzel, bakire bir zamane çocuğudur. Ve evin oğlunun sı- kı Igan, sevimli v e bakir arkadaşı- na çıkar piyango. birağacın altın- da, yıldızlı bir Toskana gecesin- de!' Genelde, 20. yüzyıl İtalyan ta- rihine değinen. siyasal baskı ve dayatmalardan kaçınan. karma- şık cinsellik sorunlanyla ha!)ir ne- şir, ölüm, yalnızlık. yabancılaş- ma, vb. temalarla kuşatılmış sü- rekli arayış ıçınde. benliğinın de- rinliklenne doğru yol alan kahra- manlann hikâyelennı anlatan ki- şisel filmlerini izleyen gösterişli 'oryantal üçleme'sinin (Son İm- parator, Çölde Ça>, Buda) ardından, 'alçak tonlarda seyrcdcn, psikolojik. müte- vazı ve küçük' bir filme so- yunmuş Bertolucci bu kez. Italya'nın y üzyıllardan bcri, Byron, Shelley gibi roman- tik şairlerden. E.M. Forster, Virginia VVoolf gibi yazarla- ra kadar çoğu ünlü edebiyat- çının dadandığı, doğa hari- kası. güzelim Toskana böl- gesinin çayır-çimeninde çektiği "Çalınmış Güzel- lik"te, her zamanki kamera- manı Vittorio Storaro'nun yerine, u Şarküteri","Yedi", »ICiyiirÇocuklar ŞehrTyle parlayan yeni kamera büy ü- cülerinden Darius Khond- ji'yle çalışmayı yeğlemiş üs- tat. w Doğuştan ruhu jbereli, kiııısesizin teld' 8 0 . A d i m Yönetmen: Tomris Giritlioğlu/Senaryo: Mehmet Eroğlu/ Kamera: Yavuz Türkeri, Ercan Yılmaz/ Müzik: M. Nurettin Beken/ Montaj: Bilge Can/ Oyuncular: Levent Ülgen, Zuhal Olcay, Haluk Bilginer, Derya Alabora, Hümeyra, Civan Canova, Emre Baykal, Selçuk Yöntem, Tunca Yönder, Meral Çetinkaya, Taner Barlas, Altan Erkekli/ 1996 Türkiye (TRT) Beyoğlu Alkazar sinemasında. 1970 sonrasında öğrenci olayla- nna kanşıp uçtan uca savrulmuş, acılara boğulmuş devrimci kuşak- tân genç kahramanlann. dönemin siyasal. toplumsal çalkantılannın fpnunu oluşturduğu serüvenlerini, polisiye gerilim öğeleri ve psikolo- jrk çözümiemelerle kaynaştınp cin- seltiği de vurgulayarak anlatan "Is- sızügın Ortasında", "Geç Kalmış Ölü", "Yanm Kalan Yürüyüş" üç- limesiy le tanınmıştı romancı Meh- met Eroğlu. 1980'li yıllann yan- sında. Son 10-15 yılda edebiyatı- rnızda ortava çıkan Latife Tekin, Örhan Pamuk, Ahmet Altan gibi '•genç" romancılara dahil edebile- ceğımız Mehmet Eroğlu'nun "Ya- nm Kalan Yürüyüş" romanından uyarlayarak yazdığı senaryodan yönetmen Tomris Giritlioğlu'nun çektiği "80. Adım", 12 Eylül son- rasında bir araya gelen, her biri bambaşka yollara sapmış, eski ey- lem arkadaşlarının. geçmişlerini sorguladıkları bir hesaplaşma öy- küsünü anlatıyor. Film. baskıya, şıddete maruz ka- lıp havasız hücrelerde. dayanılmaz işkencelerde gençliklerini, kişılik- lerini, düşlerini bırakarak alabildi- ğine örselenmiş bir kuşağın dramı fonunda geçen birtakım bireysel hesaplaşma ve ödeşmeler aracılı- ğıyia. 12 Eylül'ün gölgesindeki ya- kın tarihimıze kamera çeviriyor. Merkez karakteri. yetimhaneden yetişerek 1970'lerdeki üniversite ey lemlerine bulaşmış, kişiliğinden, inandıkiarından ödün vermeksizin işkencelerden geçmiş. hapis yat- mış. tayfalık ertiği şileplerle Uzak- doğu'nun egzotik atmosferine ka- çıp sığınmış, gemideki Portekizli arkadajını (kura ona çıktığı için) kudurmadan önce çekip vurmuş. fosur fosur sigara tüttüren. kanar- ya tutkunu. cesur, babayiğit. karşı cinsı pek iplemeyen, mağrur serü- venkeş Korkut Laçin (Levent Ül- gen). 'Doğuştan ruhu berelL kimsesi- zinteki'olan.yalnız. kımseyi seve- mez Korkut'un boşvermiş. bıkkın, zırhsız bir şövalye edasıy la yıllann ötesinden çıkagclip vaktiyle. poli- tikaya soyunan gençlik arkadaşı Sedat'a (Civan Canova) emanet et- mış olduğu Portekizli'nin bavulu- nu geri istemesi ve ortak eski he- sapların ortaya saçılması eksenin- de gelişen "80. Adım"da. sey ırcinın tüm olanı biteni tam olarak anlayıp kavrayabildiğini söylemek zor doğ- rusu. Oldukça kafa kanştırıcı ve karmaşık halde. büyük bir geriye dönüş olarak tasarlanıp kurulmuş filmde, sonunda eski arkadaşı. 'ko- kan korkak' Hasan'la (Emre Bay- kal). Sedat'ın kızkardeşi ve eski nı- şanlısı Aslı (Derya Alabora) tara- fından vurulup defteri dürülen, ef- sanevi Korkut Laçın'in trajik öy- küsünü sürekli flashback'lere baş- vurarak anlatıyor Tomris Giritlioğ- lu. yer yer ilginç bir polisiye tadın- da. Ne yazık ki "Suyun Öte \a- nryla "Yaz Yağmuru" gıbı önce- ki filmlerini göremedığim. belge- selden yetişen yönetmen Tomris Giritlioğlu'nun romandaki baskı. şiddet, ihanet. yılgınlık boyutlannı yansıtan bir gerilim atmosferine oturtulmuş anlatımı. görsel bakım- dan göz dolduran zevkli bir düzey tutturuyor ve ölgün bir tempoda seyreden. gitgide daha bir ilgiyle izlenen bir •film noir'havasında yü- rüyor "80. Adım" 1 . Korkut'un trajik bir serüv ene dö- nüşen bu hesaplaşma öyküsünü so- ruşturan astımlı savcının (Haluk Bilginer) da işin içinden çıkamadı- ğı bir 'puzzle' esrarengizliğinde. çok yakın tarihimızin (1970-80'le- rin) izinı sürerek gelişen "80. Adım", ilginç ama zorlu ve çetın bir film aynı zamanda, Mehmet Eroğlu'nun roman(lar)ından haber- siz, ortalama seyirci için. Sedat'ın kansı Lerzan rolünde Köln Festiva- li'ndeen iyi kadın ovuncu ödülünü gerçekten hakeden bir o> un çıkaran Zuhal Olcay la savcı-Haluk Bilgi- ner'in usta işi kompozisyonunun öne çıktığı zengin ovuncu kadrosu, Levent Ülgen'le Zuhal Olcay. epey özenılmış çcvrc-mekân dü- zenlemelen. ı^ık-renk kaygısının belirgınleştiğı görüntülen, müziği, özünde 'korku ve cesareti sorgula- \an' öyküsü ve karmaşık anlatı- lîiıyla Istanbul-Ankara festivalle- rınde en ıyı film ödülünü kazan- mış, Tomris Gıntlıoğlu'na da en iyi yönetmen ödülünü getirmiş "80. Adım" aksayan yanlarına karşın kuşkusuz ilginç nitelemesine layık olup olmadığı tartışmaya açık. kar- maşık ve ketum bir film son tahlil- de. Yinedebelleğimizdekalmış 12 Eylül fllmlen tortusunu katmerlen- diren, seyre ve keşfe değerbu film çok başanlı say ılmazsa da en azın- dan yönetmeninin yeni çalış- malannı merakla beklettirecek tür- den bir film. Arayışlar filmi Toskana'nın yaz mevsi- minden nefis manzaraları karşımıza getiren. şairce gözlem ve izlenimlerle örü- lü. olağanüstü görüntüleri, çırılçıplak suya girmekten sakınmayan, geceleri 'jo- int'lerin elden ele dolaştığı sulu ve kuru partilere katı- lan, özgür, sanatçı karakter- leri. edebi titreşimlere açık. içsel yolculuk ve arayış öy- küsü ve usta işi görsel düze- yiyle, oldukça şiirsel ve in- sanın içine işleyen. çoğu kez şaşırtıcı güzellikler sunan bir Bertolucci filmi "Çalın- mış Güzellik". Gencecik. masum. güzel bakire rolü sanki onun için yazılmış. Bertolucci'nın keşfi Liv Tyler gerçekten so- luk kesiyor baştan sona. Kalın yaşam kitabının sayfalannı çevirmeye koy u- lan. çevredeki sevişme se- anslanndan etkilenen, ölüm- cül hasta, umutsuz ama esp- risini yitirmemiş yazann en- gin birikiminden feyz alarak ufuktakı bekâretinı verme- sinin zamanlamasını doğru yapmanın hesaplanndaki, meçhul sevgiliyi beklerken 'walkman'inden dinlediği Courtney Love müziğiyle danslar döktüren Lucy ka- rakterini canlandırmak ko- lay olmuş Liv Tyler için. rol yapmasına gerek kalmaksı- zın. Aerosmith grubunun. mü- zik ve sahne şovunda Mick Jagger'Ia aşık atan, koca ağızlı solısti StevenTyler'la, 1970'Ierde rock şarkıcısı ko- leksiyonuyapan, eski model Bebe Buell'in kızı Liv Tyler'in, 40 yıllık deneyim- li yıldızlara taş çıkartırcası- na sürüklediği filmin Ingi- lizce adındaki 'güzeilik', hem Lucy'nin baştan çıkan- cı cazibesini. hem de Toska- na'nın doğal güzelliklerini kapsıyor. Kapalı, kasvetli, ıslak bir kış gününde seyrettiğimiz, kimilerince hoş ve boş ola- rak değerlendirilen bu son Bertolucci filminden az bu- çuk çarpılmış bir halde çık- tığımı itiraf edeyim. Kanımca yüreğı pır pıret- tiren, baştan sona keyif ve mutluluklar veren. miskin gönlümüzdc güllcr açtıran, coşkulandıncı, görülesi ni- telikte bir güzellikler veara- yışlar film: "Stealing Beau- ty". KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Manevi Şahsiyet Avrupa'da yaşayan kediler sıkıntılı günler yaşıyor şu sıralar. Gazetelerden Türkiye'de olup bıtenleri öğ- renen yabancı dostlarına ne diyeceklerinı bileme- menin sıkıntısı bu. "Sınır Tanımayan Gazeteçiler" (Journalists Sans Frontiers) örgütü, 10 aralık insan Hakları Günü ne- deniyle verdiği tam sayfalık ilanlarda gazetecı Işık Yurtçu ile dayanışmaya çağırıyor kamuoyunu. Ne yapmış Işık Yurtçu? Devletin manevi şahsiyeti"ni tahkir etmiş. Eğer siz yurtdışında yaşayan bir sanatçıysanız, mesela, ne yapmanız gerekir? Devletinızin manevi şahsiyetini nasıl korumalısınız? "Elbette hapiste olacak Işık Yurtçu ve onun gibi- leri. Yazıları ile bölücülük yapıyoıiar. Buna ızin veri- lemez" mi demelisiniz? Ya, Susurluk olaymın gündeme getirdiğı çetelere ilişkin ne söylemek gerekiyor? "Hepsı uydurma bun- lann, Türkiye'de siyaset-mafya- bürokrası ilişkisidi- ye bir şey yoktur" mu diyecesiniz? Bugün, Avrupa Parlamentosu Türkiye'de basına getirilmek istenen yasakları tartışıyor. Savunacak mı- sınız bu yasakları? Yoksa, Avrupalı meslektaşiarının düzenlediği toplantıda konuşan Türk gazetecilerin yaptığı gibi bu yasaklama girişimine karşı mı çıka- caksınız? Söyleyin bakalım, hangisi vatanseverlik bu yaklaşımlann? Hangi yolu seçerseniz, devletinızin "manevi şahsıyeti'ni korumuş olursunuz? Yaşar Kemal'in yaptığı gibi düşüncelennı özgür- ce ifade eden bir yazar mı ülkesinin onurunu kurta- rır, yoksa otosansürmekanizmasını ışleterek "kolkı- rılıryen içinde kalır" görüşüne sığınanlar mı? Erdal Oz ve onunla birtikte hareket eden yuzlere yazar ve yayıncının yaptığı gibi düşünce özgürlüğü- nü savunmak adına mahkûm olmayı göze alanlar mı devletten sağlayabilecekleri çıkarlar adına susmayı yeğleyenler mi? Anlatım özgürlüğünün savunucusu "lndex on Censorship"\r\ düzenlediği toplantıya katılarak Tür- kiye'deki sansür uygulamalarını eleştiren Nedim Gürsel mi doğru yapıyor, yabancı basına tekzip ya- zılan hazırlayarak durumu kurtarmaya çalışan yurt- dışındaki resmi temsilcilerimiz mı? Söyleyin allahaşkına, hangısı ülkesi için daha ya- rarlı bir iş yapıyor? 1 ürkiye ile Yunanistan arasındaki ılışkilenn dost- luk temeline oturması için gırışimler yapan Türk-Yu- nan Dostluk Derneğiyle TEMA Vakfı'nın yonetıcıleri Cengiz Bektaş, Esin Afşar, Leyla Tekül, Hayret- tin Karaca, Orhan Kural mı doğru yapıyor. yoksa Antalya Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakfının dü- zenlediği 2. Uluslararası Kışa Film-Vıdeo Festıva- li'nde Kültür Bakanlığı Ozel Ödülü bir Ermenı sanat- çıya verildi diye, böyle birödul koymadıklannı ve va- kıf hakkında yasal işlem yapılacağını açıklayan Kül- tür Bakanlığı Müsteşarı mı? Şu günlerde "Doğu Köprüsü" başlığı altında. ül- kemizin kültürel zenginliğini yansıtan bir programla Kopenhag'da bir sanat şölenı düzenleyen kultur mü- şavirimiz Cevdet Kocaman mı ışını daha iyi yapı- yor, yoksa Paris'te düzenlenen 10 Kasım törenınde ilkokul çocuklanna Stalin dönemınin "kişılık kültü "nü anımsatan gösteriler yaptıran, "Benim gıbı düşün- meyenin gözlerini oyanm, yuvasını yıkarım..." gibi veefe $Rrter ^5'yleten eğitim müşaviri mi? Ülkemizin "manevi şahsiyet "inı yücelten sanatçı- lanmız oldu hep. Ama onuriandırılmak, desteklen- mek yenne sürekli kösteklendiler, cezalandmldılar. Mehter takımının, askeri mızıkanın dışındakı etkın- likler devlet katında hep tehlikeli sayıldı. Resmi tö- renlerimiz hamasi gösterilerte sınırlandı. Dilerseniz ne demek istediğimi anlatabilmek için bir örnek vereyim. Geçenlerde Paris'te bir devlet tö- reni vardı. Andre Malraux'nun küllerinin Panteon'a nakli nedeniyle törenin düzenlenmesı işi ünlü bir sa- natçıya verilmişti. Panteon'un önündekı katafalkın dört köşesine dört büyük kedi heykelı koymuştu sa- natçı. Dört asker yerleştirilebilirdi oysa! O, Malra- ux'nun doğu kültürlerine duyduğu aşkı sımgeleme- si için dört Mısır kedisi kullanmayı yeğlemiştı. Kim- se de ulusal bir kahramanın çevresinde bu kedilenn ne işi var diye sormadı. Sonra içeri taşıdılar Malra- ux'nun küllerini. Devlet Başakın Chirac ve ailesi son saygı duruşlannı, Panteon'un ortasındaki Giaco- metti'nin "Yürüyen Adam "heykelinin önünde yap- tılar. Bir de bu tören. Türkiye'de olsaydı neler olurdu diye düşündüm o an. Ne çektiyse hamasetten çekti bu ülke. Kendi yan- lışlannın üzerine cesaretle gitmeyi beceremediği gi- bi bu yanlışlan dile getirenleri sürgünlerde, hapisler- de süründürmeyi marifet bildi. Dış politıkamızın te- mel öğesi, yapılan yanlışların üstünü örtmek, ınkâr etmekten ileri gidemedi. Yanlışları dile getiren sanat- çılarına kötü gözle bakmak devletin resmi politikası oldu. Söyler misiniz bana, bunlardan hangisi vatanse- verlik? Kendini eleştirebilen, eleştirilmesine tepki göstermeyen bir yönetim mi "manevi şahsiyet"\m\- zi daha iyi korur, her şeyin üstüne bir şal örterek va- tan millet nutuklan çekmek mi? Askeri bir krta mı daha iyi korur bir ülkenin "manevi şahsiyet"\n\, dört Mısır kedisi mi? Çisenti'den Açık Evlilik' • Kültür Senisi- Tiyatro Çisenti. Dario Fo'nun "Açık Evlilik' adlı oyununu Enver Aysever'in yönetmenliğinde Martı Sanatevi'nde sahneliyor. Füsun Demirel'in çevirisi üzerinde N'urşen Gürboğa tarafından gerçekleştirilen çahşmada Billur Kalkavan. Tarkan Koç. Goncagül Sunar ve Scrhan Avsever rol alıyor. Oyun salı ve cuma günleri saat 20.30'da. cumartesi günleri ise 15.00'te sergilenecek. BIGİN • II. ULUSLARARASI CRR PİYANO FESTİYALİ kapsammda saat 19.30'da Eric Le Saçe'nin konseri izlenebilir.(232 98 30) • İSTANBULDEVLETOPERA VE BALESİ Balede Çeşitlemeler'i sergiliyor. • LAİKLİK VE SEKÜLERLİĞİN GÜNCEL YORUMU konulu panel. Orhan Çekiç. Derviş Erdoğmuş \e Metin Bobaroğlu'nun katılımıyla Anadolu Aydınlanma Vakfı'nda eerçekleştirilecek. (463 23 90) • ŞİİR UZAYI LABORATUARI saat 18 00 de Bilsak'ta '2O.yüzyılın ikınci yansında ABD'de edebiyat eleştirisi akımlan" başlıklı birsöyleşi düzenliyor Konuşmact Güven Turan. (337 21 46) • 2. ULUSLARARASI LZAKDOĞl FİLM FESTİVALİ kapsamında Tarık ZaferTunaya kültür Merkezi'nde saat 15.30"da "Kar Leopannın Soyu". saat 19.00'da 'Güneş Panda', Atatürk Kitaplığı'nda saat 'Paris'i Yiyen Arabalar". saat 17.00'de ise "F.lveda Cariyem' adlı filmler ücretsiz olarak göstenlecek. • BE\İ BURADA ARAMA ANNE başlıkh kankatür sergisı saat 13 OO'te Marmara Üniversıtesi İkt ve İdarı Bilimler Fakültesi Konferans Salonu'nda açılıyor. Saat 14.00'te Saffet Bulut, Prof. Dr. Ömer Dinçer. Âv. Eren Keskin, Tevfik Taş. Zeynep Baran. Melda Ke^kin vc Ertan Aydın'ın katılacaklan bir panel düzenlenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle