Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13ARALIK1996CUMA
14 KULTÜR
Bernardo Bertolucci, 'Çalınmış Güzellik' ile daha az iddialı bir filme soyunduğunu belirtiyor
'Bugünün gençBğmi tanmıak istedim'
GÖNÜLDÖNMEZ -COLİN
Ünlii ltalyan yönetrrken Bernardo Berto-
lucci, Selanik Film Festivali'nde 1%2'de
gerçekleştirdiği ilk filmi "La Commare
Secca-Korkunç KatiTdken son filmi "Çalın-
nuşGÜ2etfk"edektûm kariyerini kapsayan
14 filmı\leanıldı. Özel ikilemlerdenevren-
sel sorunlara. ltalyan içr politikasından Do-
ğu mistısLzmine gizeml j yolculuklara ve sü-
rekli arayışlara dayanır Bertolucci filmle-
ri.
Yapıtlanndan söz ederken müthiş alçak-
göniillü Bertolucci. Komuşmayı seviyor ve
konuştukça coşuyor:
Tam on yıl ülkemden uzak kaldığım için
ttalya özlemi çekmeye başlamıştım. Ama
bu gönüllü sürgünlüğün ardından Italyan
politikasını ırdeleyebi Imek olanaksızdı;
arada tam on yıllık bir boşluk vardı. Bu ne-
denle ttalya'ya sanki Çin'eyadaFas'abak-
mıyormuşum gibi. bir feaşka anlamda. bir
yabancı gözüyle bakmaya karar verdim ve
ufacık ama kozmopolit bir grubu seçtım.
Belki de yıllardır mütfiiş güzel yerlerde
film çektiğım için şımarmıştım. Toskana'yi
fazla bilmediğimden, bana yeni bir yermiş
gibi geldı.Aynca "Son Imparator" gibi id-
dialı filmlerin ardından daha az iddialı bir
filme soyunmak istedim; birgenç kızınöy-
küsü. olgunlaşma. yaşarnı, sevgiyi, cinsel-
liği tanıma deneyimleri biçilmiş kaftandı.
Aynı zamanda bugüniin gençliğini, biraz
daha yakından tanımak da istedim. Bugü-
niin gençleri bizlerden çok farklı. bir kere
geçmişle ilgili hiçbir şey bilmiyorlar. Tarih
belleklennde kapkara bir boşluk var.
1960'larda. 197O"lerde sınırlan aşmaya bir
gereksinme vardı. Bugçünün gençliği bu-
nun anlamını bile bilmiyor. Bunu anlamı-
yorum. belkı de hormcmlarla ilgili bir şey
Tam on yıl ülkemden
uzak kaldığım için İtalya
özlemi çekmeye
başlamıştım. Ama bu
gönüllü sürgünlüğün
ardından ltalyan
politikasını irdeleyebilmek
olanaksızdı; arada tam on
yıllık bir boşluk vardı.'Son
İmparator' gibi iddialı
filmlerin ardından daha az
iddialı bir filme soyunmak
istedim; bir genç kızır,
öyküsü, olgunlaşma,
yaşamı, sevgiyi, cinselliği
tanıma deneyimleri
biçilmiş kaftandı. Aynı
zamanda bugünün
gençliğini, biraz daha
yakından tanımak da
istedim.
(gülüyor). Bizim zamanımızda iki kuşak
arasında devamlı çelişki vardı. şimdi bunun
yerini uzlaşma aldı. Tiim bunlar filmin bir
parçası, sosyal ya da tarihsel iddialan yok.
Bazı öyle devTeler oluyor, insan sanki ölüp
de yeniden diriliyor. Doğu fılmlerinden
sonra ben de böyle bir yeniden doğuşa ge-
reksinme duydum, ama bunu ancak film
bittikten sonra anlayabildim. Bir genç kız,
bir bâkire seçmemin nedenı de buna bağ-
lıydı sanınm, ben de yeniden başlamak is-
tedim sankı. Bu nedenle filmımde en çok
genç kıza yakın duy uyorum kendımi. bir de
fılmde. babası olup da bunu bilmeyen hey-
keltıraşa. Gençliğin geçmişten bu denli
kopmuş olmasından ailelenni sorumlu tu-
tuyorum. çünkü deneyımlerını. bılgilennı
bir sonraki kuşağa iletememışler. Italyan
Kültür Bakanlığı yeni bir kararla tarih ki-
taplannı güncelleştirecekmış: şu anda bu
kitaplar tkıncı Dünya Savaşı'ndan ölesini
kapsamıyor. Gençliğin 25 yıl önce bile ne
olup bıttığinden habersiz oluşugarip değil
mi? Belki de ana babalar derin bir başan-
sızlık duygusu içindelerde, bu nedenle ço-
cuklarına o günlerden söz etmiyorlar. Ba-
bam bana Italya'da ne olup bıttiğini. faşiz-
mı. anti-fazişmı anlatırdı hep. Aramızdabir
zıncır vardı sanki.
Uzakdoğu
Çin'de film çekerken. "Son imparator
taç giydiğinde kaç yaşındaydı?'" diye soru-
Stockhohn'den 'Kissftrtınası'geçtL13 TIR kamyonu, 7
otobüs ve 65 kişiyle
dünya turnesini
sürdürmekte olan Kiss'in
Stockholm konserinde yer
yerinden oynadı. Globe
arenasının biletleri 43
dakikada bitti.
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - 701i ve 80'Ii
yıllarda pop dünyasmı kasıp
kavurduktan sonra dağılan \e
geçen yıl basçı Gene Simmons'un
çabalanyla bir araya gelen Kiss.
dünya turnesi sırasmda
Stockholmdeki hayranlannı da
mutlu erti. Bu kente en son 1975
yılında gelmişlerdi. 21 yıl sonra
kentı, 13 TIR kamyonu, 7 otobüs
ve 65 kişilik ekiple bir kez daha
zaptettiler... Kentin dev bir golf
topuna benzeyen spor ve konser
salonu Globe'un 13 bin bileti. 43
dakıka içinde bitti. 6 aralık cuma
gecesindeki konserden önce,
Globe'un çevresinde trafik
tıkandı, metrolarda ve otobüslerde
izdiham yaşandı.
Basçı ve vokalıst Gene Simmons,
baterist PeterCriss, vokalist ve
gitanst Paul Stanley ile solo
gitarist Ace Frehley'den oluşan
grubun konserinin maliyeti 45
milyon İsveç Kronu (675 milyar
lira) olarak açıklandı!..
Kiss'in dünya turnesi iki hafta
önce Birminghamda ba^lamıştı.
Stockholmde de konser, aynı
görkemliiiklegerçekleşti. Yine
alev püskürttüler, havada uçtular -
bir parça sırasında Peter Crıss, 15
metre havalandı-, sahnede roket
attılar \e duman fışkırttılar.
Ace. Gene \e Paul. bir çeşit
rampa ile hayranlannın üzerinde
"uçuştıT. Çeşitli "Kiss
sirkTnumaralan arasında hiç
kuşkusuz müziğe de yer vardı!
Konserin en beğenilen parçalan
arasında "Beth", "LoveGun",
"Detroit Rock City" ve "I VVas
Made Loving You" yer aldı.
Fotograf yasağı sürüyordu, ama
turnenin \ ideo kaseti için çekim
yapıldı. Bu arada, Kiss üyeleri,
makyajsız gözükmemeye özen
göstererek. konserden önceki
basın toplantısına tipik makyajlı
şekillerivle geldiler.
'Yeşilaycı Kiss'
Basçı Gene Simmons. grubun
hiçbir üyesinin uyuşturucu
kullanmadığını. içki içmediğini
söyledi ve geçen >ıl eski
arkadaşlannı bir araya getirmeden
önce bu koşulu öne sürmüş
olduğunu açıkladı. Simmons,
70'li ve 80'li yıllardagrup içinde
bu tür sorunlar yaşandığını. ama
şimdi herkesin "Yeşilay"cı
olduğunu belirtti. Bu açıklama,
basın üyelerinin gülmesine neden
oldu.
Gene Simmons. kendisinin
meraktan da olsa bir kez bile
uyuşturucu almadığını. bir kez
denemekle bir şey çıkmaz
düşüncesinın yanlış olduğunu
söyleyerek şu örneği verdi:
"Bakalım tehlikeli mi, değil mi
diyerek tabancayı karnınıza
dayayıp ateşlerseniz. sorunuzun
yamtını alırsınız. Denemek için
uyuşturucu kullanmak. aynen
buna benzer."
Gene Simmons. topluluğun
yeniden oluşmasının nedenini
şö\ le dile getirdr
"Biz Amerikalıyız. Yeniden bir
araya gelerek dünya halkına,
sahne şovunun en görkemiisinL
teknik olarak en Uerisini. en
gürültülüsünü. en renklisini ve
pahaiısını göstermek istediL
\oksa hepimiz müyoneriz. Para
için bunu yapmamı/a gerek yok.
Ben. kendimin \e çocuklanmın
gecimi için her sabah erkenden
kalkmak zorunda değilim."
Çizgi roman ve film
projesi
Kiss, 70'li ve 80'li yıllarda 70
milyon albüm sattı. Bu
turnenin de CD'si ve vıdeo
kaseti olacak. Gelecek yıl
ABD'de "Kiss Natidn^ adlı
çizgı roman yayımlanacak.
Romanın konusunu Paul
Stanlcy ve Gene
Simmons yazdı: çizen ise
Dave Chh/stek.
Kesınleşmemiş bir film
projesi de var. 70'li
yılların başarısız
girişimi "Kiss Meets
The Phantom Of
The Park'tan hiç
söz etmek
istemiyorlar.
Yönetmen Hanna
Barbera "Kiss"
konulubırçızgı
film düşünüyor.
"Kiss bebeklerT,
Amerikalı oyuncak
şirketi
McFarland
Toy s tarafından
lanse
edılmekte.
Stockholmde
konser öncesi bir
büyük otelde "Kiss
Convention" adı altında hatıra
eşyaları satıldı. Kiss hayranlanna
makyaj yapıldı. Birde "Albüm
PaketT hazırlanmakta. Daha
önce piyasaya çıkarılmamış
"demo çalışmalan" ile "Carnival
Of Souls" adlı stüdyo kayıtlan.
"albüm paketi" olarak gelecek yıl
satışaçıkarılacak. 70'li yıllann
çok satan albümlerinden "Alrve".
"AlKe 2". "Restrover", "Double
PlatinunT, "Dressed To Kill",
"Dvnastj ", "Kiss", "Love Gun"
ve "Rockand Roll O\er",yeni
kapaklarla tıpkıkav ıt olarak
piyasaya sürülecek. Bütün bunlar
açıklandıktan sonra Gene
Simmons basın toplantısını şu
sözlerle bitirdı:
"Gelecekle ilgili tasanlar yapacak
zamanımız yok. Şimdi için
uğraşıyoruz yalnı/ca~.
"No doubL.."
Kısa bir
Kiss oyküsu
1972 de Nevv York'ta
oluşturulur. I973'te ılk albüm
"Kiss". ! 980de PtterCriss
aynlır. yerine EricCarrgelir.
1983'te' Ace Frehley kovulur,
yerine Vlnnie Vlncentalınır.
Aynı yıl ilk kez makyajs&f ""-'*
konser venlir ve çok satan
albümlerden "Lick lt l'pp"
çıkarılır. Vinnıe Vincent'in
yerine Mark St John.onun da
yenne Bruce Kulick alınır; yıl
1985'tır. 24Kasım 1991de'Eric
Carr kanserden ölür, yerine Eric
Singer alınır. 1996da Gene
Simmons. imkânsızı yapar ve
grubu, orijinal üyeleriyle
makyajlı fılan olıujturur
yeniden. Yalnızca Gene
Simmons'un sahne kılığı 25
kilodur: her bir rrretal çizmesi.
7'şer kilodur. En ünlü uzvu
dilidir. Bir söylentiye göre o
dilin tadına. Cher, Donna
Summer ve -hele hele- LK
lllmann bakmıştır. Gene 16
yaşındayken korkunç bir Beatles
havTanıydı ve Paul McCartney'e
tapıyordu... Paul Stanley ise
yüzündeki makyajı silmeden
sev işmiş olmakla övünür.
"Kadına sevişirken altta mu
yoksa üstte mi olmak istediğini
sormak kadar doğal bir şev beni
makyajlı mu makyajsız mı
istediğini sormak ve dilediğini
yerinegetirmek" der bir lsveç
gazetesine. Kiss üyelerinin
doğum tarihleri ve gerçek
adları:
Gene Simmons: 15 Ağustos
1949, Gene Klein.
PeterCriss: 20 Aralık 1945,
Peter Crissciola.
Paul Stanky: 20 Ocak 1952.
Stanley Eisen.
Ace Frehley: 27 Nisan 1951.
Paul Daniel Frehley.
yorlardı. 4 bin demek geliyordu içimden.
Çünkü Çin'in geçmişi en azından o kadar
geriye uzanıyor. Ama şimdi gıtmeye kor-
kuyorum. Son 5-6 v ılda o kadar değiştı ki.
Çin'e ve Çınlilere büyük bir yakınlık duy-
dum. Öyle bir kültür ki ne kadar çok şey
öğrenseniz o kadar az şey bildiğınizi anh-
yorsunuz. "Son İmparator"un çekıminden
önce 2 yıl boyu birçok kez gittim Çin'e.
Hollyvvood'un İtalyada çektiği filmlerde-
ki hatalara düşmek istemedim. Hani Ten-
nesseeWUliams'ın ünlü öyküsü "Mrs.Sto-
ne'un Roma Bahan" vardır ya. Orada, Pi-
azza Espania'daki evinin penceresinden
\Varren Beatty ile konuşan VTvien Leigh,
"Vdla Borgesse'de kajboldum" der. Ola-
naksızdır orada kaybolmak. ama yine de
romantikti o laf!
Babam
Babam çok tanınmış bir şairdir. Şimdi 85
yaşında. Bana bir şeyler öğretirken hiçbir
zaman fazla baskıcı olmamıştır; şu kitabı
okuyacaksın. bunu okumayacaksın gibi
laflar ettiğıni bilmem hiç. Bu nedenle hep
müthiş bir başkaldırma duygusuyla son-
suz bir hayranlık arasındaki ikilemi yaşa-
dım babama karşı. Ömeğın bir gün anne-
me yazdığı bir şıir geçti elime: Beyaz Gül.
Bahçedeki beyaz gül gıbisın diyordu an-
nem için. Bırgün herşeyi unutacaksın, gü-
lün bahan unuttuğu gibi. Babam hep ya-
şamla sanatın bir bütün olduğuna inanır.
Bahçeye çıktım. bir beyaz gül vardı orada.
Şiir yaşamdı. Bana sık sık sinemadan söz
etmesinın nedeni, günlük birgazetede eleş-
tirmen olarak çalışmasındandı. Bir alay
John Ford filmi izledim o yıllarda. Sonra
gıdip bunlan kasaba çocuklanna anlatır-
dım.Oyunlarımızda ben hep John \Vay-
ne'olurdum tabıi.
En sevdiğim filmim
Tarafsiz konuşmak olanak-
sız. Hep en sonuncusu ya da
henüz başlamadıgım.
Dostlar
Paolo (Pasolini) hakkında
bir film yapmayı çok istedim.
ama buna hazır değilim he-
nüz. "La Luna-Ay" da bir sah-
ne vardı. Baş oyuncu, eroin al-
dıktan sonra bir bara giriyor.
Fon müziği, o sıralarda pek
moda olan "Saturday Night
Fever". Bir an John Travolta
gibi dansetmeye başlıyor. Son-
ra yoruluyor. Pasolini'nin fetiş
aktörii Franco Citti sanlıyor
ona ve birlikte dans edıyorlar.
Dcrken uyuyakalıyor. Gözü-
nü açtığında televizyonda Pa-
solini cinayetı haben veriliyor
Paolo'nun "Accattone-Dilenci
"filminden fırlamış bir aiay
tnsan şaşkın11k1a bakıyor. Da-
ha sonra kesip çıkarmıştım La
Lunadan bu sahneyi. Marco
Tullıo Giordano'nun "Pasoli-
ni'nin Öldürülmesi" fılmını
gördünüzmübilmiyorum. tl-
ginç bir şey, bu film gerçek-
ten bana büyük bir ustayı yi-
tirdiğimiz duygusunu v erebil-
dı. Bugünaynı babamın birşi-
irinde dediği gibi düşünüyo-
rum: "Yok olma var olmayı
daha güçlendirir."
Holl\>vood
Fransızlann neden sinema-
lannı korumak istediklerini
anlıyorum. Yalnız her türlü
kotaya karşıyım. Çünkü bu da
bir tür sansür. Çocuklan koru-
mak dışında her türlü sansüre
karşıyım çünkü.
"Amerikan" filmlerinden
sözedenlervar. Ben hiçbir za-
man Amerikan fılmı yapma-
dım; filmlerimi .Amerikan fır-
malanna sattım ama son söz
hep benım oldu. Sorun şu: 10
milyon dolar reklam masrafı
yapıp ortaya Amerikan tarzı
bir film mi çıkarmalı. yoksa
bir riske mi girmeli?
"Çalınmış Güzelük" Ital-
yada yüzü aşkın sinemada
gösterilip 5 miiyon kazanç ge-
tirdi. Ama niye daha fazla si-
nemada gösterilmedı? Ame-
nka'nın yabancı film göster-
meyen bir kentinde oturanlar
demek ki diğer ülkelerin kül-
türlerine karşı kapalı kalıyor-
lar. Ne yazık ki .Amerika'ya
yabancı film satmak gittikçe
güçleşiyor.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Papatya Bahçesi
Okurların çoğu okudukları yazının -Bir roman? Bir
şiir? Bir öykü? Bir deneme?- adı üzerinde durmaz-
larmış. Yıllar önce bir romancımız, bir usta öyle söy-
lemişti bana. j
Birtakım sebepler dolayısıyla bu sözün doğruluğu^
nu kendim de saptayabildim. Oysa 'ad' yazar için ne»
kadar önemli! O adı, eseri, yazısı sevilsin, öteki yazı-î
lardan ayrılsın, akılda kalsın diye binbir huzursuzluk*
la bulup koymaz mı?
Bana gelince, hele roman söz konusuysa öteden.
beri ad vurgunuyumdur. Adların birer 'anahtar' oldu-'
ğunu düşünürüm.
Ortaokuldayken Yakup Kadri'nin Hep O Şarkı'sı-1
nı adına vurularak edinmiştim. Çok severek okudum.'
Sonra düşündüm, o romana Hep O Şarkı en güzel'
addı: Romanın kahramanı eski Istanbul hanımefen-
disi bir ömür boyu sürmüş, hep kavuşmasız kalmış,
giderek sönen bir aşkı anlatıyordu bize. Yani hep o'
şarkıyı söylüyor, hep o şarkıyı dinliyordu...
Telos Yayıncılık'ın yayımladığı Papatya Bahçesi'ne
önce adı dolayısıyla ilgi duydum. Sonra çevirmenin
güvenırliği geldi. Sonra da kitabın tertemiz, özenlt
basımı gönlümü çeldi.
Ama yazarı tanımıyordum. Mary VVesley adını bir
kez olsun ışitmemıştım. Madem Ülker ince çevirmiş-'
ti; hemen okumaya başladım. Roman şimdi ilerliyor;:
sezgilerimde asla yanılmadığıma memnunum.
Papatya Bahçesi... ilk elde çok coşumsal bir adr
hülyalar, hayaller ve yıkımlar çağrıştınyor. Bir kır ga-
zinosunu, bahçeleri, yazgünlerini, piknikleri, akorde-
onu çağrıştınyor. ;
Derken 'beyaz' geliyor akla. Beyazın çağrıştırdık-;
lan -benim için- duruluk, içtenlik, masumiyet ve bi-.
raz boynu büküklük. Romanda, Papatya Bahçe-
si'nde acıklı bir şeyler olacağını daha baştan hisse-'
debiliyorum.
Çevirip arka kapak yazısını okuyunca -aradıkları-,'
mı, düşlediklerimi- elimle koymuş gibi buldum: "(...),
1939 Ağustosu'ndaki tatil bu törensel buluşma-
lann sonuncusu oluyor. Kayıplar, aşklar, savaşın.
zorunluluklarıyla yolları ayrılıyor."
Gerısini aktarmayacağım. Okuduğum. okuyaca-
ğım romanların kitap bitinceye kadar gizleri kalsın is-
terim hep. Bir romanın, bir filmin sonunu söyleyen-
lerden değilim.
Bununla birlikte Papatya Bahçesi'nden söz açaca-,
ğım:
Çoktan beri 'roman' duygusu yaratan romanlardan
ırak yaşıyordum. Papatya Bahçesi her şeyden önce
roman gibi bir roman.
Romandaki 'papatya bahçesi' de daha ilk sayfa-
da karşımıza çıkıyor: "Kendini bahçeye attı, dolaşıp
papatya bahçesine geçti, bez koltuğa oturup gaze-
teyi okumaya hazırlandı."
Gelgelelim Helena o sabah gazeteyi, The Times'ı
okumuyor. Belki okusaydı... Yaklaşan, iyice yaklaşan
savaş...
Romanın kişileri yaklaşan savaşın henüz yan bilin-
cindedirler: Gençler arasında savaşa gitmeye gönül-
lüler azımsanacak sayıda değil. Savaşın büyük yıkı-
mı henüz bilince yansımamış; savaş neredeyse bir
şenlik özlemiyle anılmakta.
Yalnız Papatya Bahçesi'ni bir 'savaş roman' say-
dığım sanılmasın. Hayatı anlatıyor, savaşa karşı her
günkü hayatı, kültür farkına karşın hepimizın hayatı-
nı.
Bu yanıyla Virginia Woolf'u, özellikle Yıllar'ı, biröl-<
çüde Deniz Fenen'nı usul usul belleğe getiriyor.
Mary VVesley adının öyküsü ise sanırım ayrı bir ro-
man: 1912'de doğmuş. Londra'da okumuş. Ikinci
Dünya Savaşı sırasında Savaş Bakanlığı'nda çalış-
mış. Önceleri çocuklar için yazmış. İlk romanı Sırayı
Bozmak. Bu romanı Mary VVesley tam yetmiş yaşın-
da kaleme getirmiş. Şimdi "bir keşiş hayatı" sürdü-
rüyor ve romanlar yazıyormuş.
Yetmişinden sonra Papatya Bahçesi adını bulmak
umut verdi bana. Bir gün belki ben de öyle güzel ad-
lar bulabileceğim geçip giden yıllardan ürkmüyorum
işte...
Az önce Virginia VVoolf, Yıllar demiştim. Mary VVes-
ley ironide başka frekanslara da açılıyor.
Ülker ince'nin çevirisini 'Türkçe' tadı ala ala oku-
yorum.
Papatya Bahçesi benlik bir roman. ;
Ölümünün 23. Yılında Pullarla
Ismet İnönü' ,
Kültür Ser\isi - Harbiye Askeri Müzede 14-22 aralık ;
tarihleri arasında "Ölümünün 23. Yıldönümünde
Pullarla İsmet İnönü Sergisi" bugün saat 12.00de
açılıyor. Sergi kapsamında yann saat 17.00'de Erdal <
İnönü, Halil Say, M. Salih Kuyaş, Bülent Pabuççuoğlu,
ve Özgen Dirim'in katılacaklan bir panel
düzenlenecek. Pazar günü ise saat 15.00de Prof. Dr. _
Yahya Zabunoğlu. Prof. Dr. Emre Dölen. Prof. Dr.
Ömer Akay ve Prof. Dr. Ahmet Kuyaş'ın konuşmacı •
olarak katılacaklan bir söyleşi gerçekleştirilecek.
Andre Chenier amlıyor
Kültür Servisi - İstanbul doğumlu Fransız şair Andre j
Chenier bugün Galata semtinde yaşadığı evde şair ve '
yazarlann da katılacağı bir toplantıyla amlıyor. Saat
13.00'te gerçekleştirilecek etkinliğe Ce\at Çapan,
Sunay Akın. İnci Asena. Tevfik Taş. Haydar Ergülen
katılacak.
Şinema Yazarları Derneği
Odülleri veriliyor
Kültür Servisi-Sinema Yazarla-
n Derneği'nin düzenlediği ve ha-
ziran ayında belirlenen. 1995-96
"Sezonun En İyileri" değerlendir-
mesinde ödüle değer görülen eser-
ler ve sahipleri için duzenlenen tö-
ren saat 21.00de Beyoğlu Beyoğ-
lu Sineması'nda yapılacak.
Gecede: En İ>i Film: Karanlık
Sular, En İji Yönetmen: Kutluğ
Ataman (Karanlık Sular). En İyi
Görüntü Yöneöneni: Uluğ Içbak
(İstanbul lCanatlanmın Altında),
En İyi Müzik: Tuluyhan Uğurlu
(İstanbul Kanatlanmın Altında),
En İyi Senaryo: Kutluğ Ataman
(Karanlık Sular). En İyi Erkek
Oyuncu: Halil Ergün (Böcek). En
İyi Kadın Oyuncu: Suna Yıldızoğ-
lu (Sokakta'ki Adam), En İyi Yar-
dımcı Erkek Oyuncu: Ali Sürme-
li-Mustafa Avkıran (Sokaktaki
Adam). En İyi Yardımcı Kadın
Oyuncu: Füsun Demirel (Böcek).
En İyi Yabancı Film: Ulis' in Bakı-
şı (Standard Film) ile ödüle hak
kazanan'eser sahipleri ödüllerini
alacaklar.
2. Avrupa Filmleri Festivali, gezisinin üçüncü durağı olan Bursa'da
Başyapıtlar geçidi sürüyor
KÜLTÜR •ÇİZİK
KAMİL MASARACI
'Çocuklar Pazarları
Süalıyorlar'
MURATÖZER
BLRSA-2. Avru-
pa Filmleri Festiva-
li'nin üçüncü dura-
ğı olan Bursadayım
bugünlerde. Antal-
ya'dakı kısa film
•koşuşturmasfnın
yorgunluğunu üze-
rimden atma fırsatı-
nı bile elde edeme-
den kendimi bu güzel kentin keyifli mekânla-
nndan Tayyare Kültür Merkezi'nin rahat kol-
tuklanndâ buldum. 10 aralık salı günü başla-
yan 'gezgin' festıvalimizin Bursaayağı. 15 ara-
lık pazar gününe kadar Bursalı sınemaseverle-
rin emrine amade.
Üç gündür devam eden festivalde hem uzun
hem de kısa metraj olarak önemli filmler izle-
me şansını yakaladık. Bugün. yann ve pazar
günü de birbirinden ilginç filmİer bekliyor si-
nema tutkunlarını...
Bugün ilk olarak ikinci gün 'GölgelerOrdu-
su'nu(L"ArmeedesOmbres)izledığmnz Fran-
sız usta Jean Pierre Mehilleden 'Denizin Ses-
sizliği'nı (Le Silence de la Mer) izleyeeeğiz.
Yönetmenin ilk uzun metrajlı çalışması olan
1947 tarihlı yapım. savaş sırasında yaşlı bir
adamla yeğeninin oturduğu evde 'zoraki' ko-
nuk olan bir Alman subayının öyküsünü anla-
tır. Yeni Dalga'yı derinden etkilemiş bu başya-
pıtın hemen ardından yine bir büvük usta Jean
Renoir alacak sırayı. Daha önce Istanbul Film
Festivali'nde de gösterilen 'Büyük Vanıkama'
(La Grande lllusion). yönetmenin savaş. pasi-
fizm ve yeni bir dünya düzeninin yaratılışı te-
malan üzerine kotardığı benzersiz bir yapıttır.
16.45 seansında beyazperdeyi işgal edecek kı-
sa filmlerden özellikle ikisine dikkat çekmek
istiyorum: Thomas Briat'nın hüzünlü doku-
nuşlarla kotardığı etkili filmi 'AniGidiş' (De-
part Immedıat) ve Matthieu Poirot-Delpech'le
SophiePerez'in birlikteyönettikleri'Çû^ınBa-
le' filmi 'Çocuklar Pazarlan Sıkıhyorlar' (Les
Enfants S'Ennuient le Dimanche).
19.00da Bulgaristan'dan senaryo yazan II-
ya Kostov'un ilk yönetmenlik denemesi 'Çuf
Çur (Traka Trak) ızlenebilir. Bir tren atmos-
ferinde tüm Bulgartoplumunu ameliyat masa-
sınayatıran Kostov. filmini ironik biryapı üze-
rine kurduğunu üzenne basa basa söylüyor.
Günün son filmi Zoltan Fabri ustanın kimi-
lerine göre başyapıtı sayılan 'Bitmemiş Cüm-
le' (141 Perc a Befejezetlen Mondatbol). Tibor
Derynin romanından uyarlanan film, bir bur-
juva hanedanının en genç üyesinin öyküsünü
eksen alarak. 1930 ve 40"lı yıllar Macansta-
nı'ndan insan manzaralan sunuyor Yapım, Ma-
car Film Eleştirmenleri ödülüyle Moskova'da
Jüri Özel Ödülü almıştı.
Cumartesi ve pazar günlen de program tıka
basa dolu... Yine 'sakin' savaş filmleri var: yi-
ne bir Fabri başyapıtı olan \Macarlar' (Mag-
yarok) var. İspanyolların "haşarı çocuğu' Ped-
ro Almodovarın son filmi 'Sırnmın Çiçeği'
(La Flor de Mi Secreto) var. canlandırma usta-
sı Estonyalı ReinRaamat'ın en iyileri var. ikin-
ci gün 'Küçük Yüzler'ini (Smalİ Faces) izledi-
ğimiz Iskoç Gillies Mackinnondan Richard
Harris ve Stephen Rea'lı 'Truvalı Eddie' (Tro-
jan Eddie). 'Kısanın Komedisi Daha İyidir"
bölümünün 'koltuktan düşüren" güldürülerı
var. En önemlisi ise Ingiliz "Özgür Sinema"
akımının 'baba'lanndan Lindsay Anderson'un
kaçınlmaması gereken iki kısa filmi var...Göz-
lemleyebıidiğim kadanyla Bursalı
sinemaseverlerin de ilgilerini esirgemedikleri
2. Avrupa Filmleri Festivali. böylesi 'dolu' bir
program ve 'kusursuza yakın' organizasyonuy -
la başanyı baştan garanti altına almış gibi
göründü bana. Sonraki yıllarda neler gös-
tereceklerini şımdiden merak ediyorum doğ-
rusu...