02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13ARALIK1996CUMA 12 DKIYAZI Anayasa değişikliğinin etkileri5 Anayasa Degişiklikleri üzerine üçsaptama )apılabilir: Birincisi, 21 maddelik ortak Ş önen. 1982 Anayasası'nın hukuk devleti ilkesini zeddeyen, demokrafik \e özgürlükçü düzenle bağdaşmayan hükümlerine doktınmamıs, olmasıdır tfade özgûrlüğü, olağanüstü hal rejimine ilişkin kurallar, yargısal denetim yasaklan ve yargı bağımsızlığını sınırlayan hükümler önerinin dışındadır. tkincisi, sinırlı sayıda değişiklik önerisi bile gerçekleşmemiştir. Madde sayısı 21 'den 15'e ındınlerek değişiklik alanı daraJülmış, içerik yönünden kayıdanmıştır. Sendika özgûrlüğü, toplusözleşme ve grev hakkına ilişkin geri dönüşler, geçici 15. maddenin kaldınlamamış olması, anayasayı değiştirme iradesini örselemiştir. Bu konuda, Anayasa Komisyonu'nun saptırmalan, TBMM'de "mutabakat metni" üzenndeki ortak iradcnin parçalanmasında etkili olmuştur. Ancak asıl sorumluluk,1mzalanndan geri dönüs yapan üyelenndir. Üçüncüsü, 1995 ortam ve koşullan, anayasayı degiştiren anlayışın 1982'nin gerisinde kaldığını ortaya koymaktadır. Mevcut durum nasıl aşılabilir şu halde ve ne yapılabilir? Peğişen dünya ve Türkiye Önce neden daha geri bir anlayış? Türkiye, 1980lere göre farklı. Ancak dünyada tanık olunan baş döndürücü gelişmeler, içteki durumu, ilerleme değil, gerileme biçiminde nitelendirmeyi gerekli kılmaktadır. Bir kez ortam ve koşullar bakımından günümüz Türkiyesi 1980'lere göre çok farklı. Güvensizlik, kargaşa ve bunalım dönemini izleyen askeri yönetimin belirlediği ortam ve koşullann ürünüdür 82 Anayasası. Buna karşılık. sivil yönetime gecildikten sonra üç kez yasama seçimlerinin gerçekleştirildiği. "demokratik söylenTin genel kabul gördüğü bir ülke '95 Türkiyesi. Çok önemli meşruiyet öğesi de var: 1991 Meclisi, anayasayı değiştirme misyonunu öncelikJe üstlenmiş bulunuyor. Ikinci olarak, son on yıllık zaman diliminde dünya koşıülan köklü değişimlere uğramış, önemli anayasal gelişmeler kaydedilmiştir. Çoğulcu olmayan siyasal rejimlerin çökmesi sonucu dünya, batı-doğu kutuplaşmasından büyük ölçüde uzaklaştıgından, Türkiye devletinin. özellikle büyfik tciızey komşusu SSCB'ye karşı gelişrirdiği "rejimi istikraıîı kıima" mekanizmalan ve "jeopolitiközgiirlük"anlayışı iflas etmiştir. Değinilen süreçte, çoğulcu rejime geçen devletlerin hemen hepsi anayasalannı yenilemişlerdir. Kuzeybatı komşumuz Bulgaristan'dan Polonya'ya. Rusya'dan kuzeydoğudaki komşumuz Gürcistan'a, sosyalist ögreti temeline dayanan anayasalar yerlerini. batı esınli çoğulcu siyasal rejim anayasalanna bırakmış bulunmaktadırlar. Doğu Avrupa devletlerinin hepsi 1982 Anayasası'na göre çoğulcu siyasal sisteme daha uygun karaktere sahiptirler. Siyasal alternansı henüz demokratik çerçeveye oturtamamış olmakla birlikte Azerbaycan'ın yeni anayasası (Ekim '95) konusunda miman Prof. M. Aiâskâroğlu'nun beyanı düşündürücü: "Bizim yaptığımız anayasa. hak ve özgürlükler yönünden stzin 1982 Anayasası'ndan daha ileri." Özetle son on yılda gelişen ve öncülüğünü Doğu Avrupa devletlerinin yaptığı yeni anayasacıuk kuşağı, hukuk dev leti, demokratikleşme ve insan haklan örgüsünü sağiaın güvenceler temelinde yansıtmaktadırlar. İçteki gelişmeler ve dıştaki büyük dönüşümler ışığında, yürürlükteki anayasanın eğer I995'te hazırlanmış olsaydı, o denli toplumu ve bireyi "zapturapt" altına alıcı, yasaklayıcı karaktere sahip olmamış olacağı da öne sürülebilir. Bunedenle 1995'te yasama çoğunluğunun gerçekleştirdiği revizyon, değinilen gelişmeler ışığında, 1982 Anayasası'ndan gerçekte geridir. Yapılması öngörülenlerle yapılamayanlar çerçevesinde açı genişlemektedir. Normatif olarak, kamu görevlileri örgütlenmelerine ilişkin 51,53 ve 54. maddelerindeki değişiklikleri geri alan geçici 15 ' sonun kalkmasına hayır diyen günümüz "smBeı-rnin 1982 "askerierTnden daha geri olduklan açıktır. Dil yönünden de değişiklik hükümleri, 1982 metnini aratmadığı için, Türk Oil Kurumu'nu lağveden zihniyeti yansıtıyor olmalan dikkat çekicidir. "Yasal düzenleme" kaydı, anayasa değişikliğinin vazgeçilmez formülü ANAYASA ve Toplıım Prof. Ür. İ B K A H İ M O. K A B O G L l adeta. Bu nedenle yenı motnın doğrudan uygulanabilirliği sorunu gündeme gelmektedir. Dayanışma yasaklannın kaldınlması. doğrudan uygulanabiliretki yaratır; ne ki yazılı hukuk geleneğimizin baskın oluşu, yasaklann yasalardan da ayıklanmasını gerekli kılıyor. Haklar ve olanaklar aynmında, örneğin 18 yasını dolduranlar oy hakkını kullânabilecek. Ancak memurlann toplu görüşme yapabilmeleri, öğretim üyelerinin siyasal parti organlannda yer alabilmeleri. öğrencilerin partilere üye olabilmeleri. sıkı sıkjya yasal düzenleme koşuluna bağlanmıştır. Yasama merkezli yeni hükümlerde yasal düzenleme gereği daha az olduğu için doğrudan uygulanabilirlik özelliği baskın. Sorun. bu çerçevede üç açıdan ele alınabilir: - Yasama organının görevi, - Değişiklik ışığında ilgili yasalann anayasaya uygun luğu. - Anayasal hükümlerin etkisi. Değişikliklerin yasal düzleme yansıtılması, yasalardan yasaklann ayıklanması, hak ve olanaklann kullanımına ilişkin ilkelerin yasalarla belirlenmesi, parlamentonun görev ve sorumluluğunu ifade eder. Anayasayı degiştiren iktidar, redaksiyon tekniği olarak yasama organının düzenleme çerçevesini çizmiş bulunmakla birlikte süresini öngörmüş değildir. Gerçi buna gerek de yoktu. Çünkü anayasayı değiştirme gereğinin doğal sonucu. yeni durumun gecikilmeksinin yasalara on yıllık zaman diliminde dünya koşulları köklü değişimlere uğramış, önemli anayasal gelişmeler kaydedilmiştir. Çoğulcu olmayan siyasal rejimlerin çökmesi sonucu dünya, batı-doğu kutuplaşmasından büyük ölçüde uzaklaştıgından, Türkiye devletinin, özellikle büyük kuzey komşusu SSCB'ye karşı geliştirdiği "rejimi istikrarlı kılma" mekanizmaları ve "jeopolitik özgürlük" anlayışı iflas etmiştir. Değinilen süreçte, çoğulcu rejime geçen devletlerin hemen hepsi anayasalarını yenilemişlerdir. hakka başvuralması önerilebilir. Anayasa Mahkemesi, bugüne değin geçici 15. maddenin kapsamına giren yasalann anayasaya aykınlık itirazının one sürülemeyeceğine karar vermiştir. Oysa artık değiştirilen hükümler kapsamına giren yasa maddeleri uygulanırsa, davaya bakan mahkeme, bunlann iptali istemini Anayasa Mahkemesi'ne iletebilmelidir. (Ne var ki Anayasa Mahkemesi'nin konuyla ilgili ilk karan (E. ve Ks sayısı 1996'6) olumsuzdur. Anayasa Mahkemesi, önceki kararlannda olduğu gibi Geçici 15. maddenin, değiştirilen anayasa hükümleri kapsamına giren yasalar için de engel olusturduğu göriişündedir. Oysa, anayasayı degiştiren yasama erki, ilgili yasayı yürürlükten kaldırma iradesini nitelikli çoğunlukla ortaya koymuştur. Anayasa Mahkemesi, daha önce oy çokluğuyla verdiği kararlanyla paylaşılması güç katı birpozitivist yaklaşımla "Geçici" 15. maddenin etkisini bütiîn zamanlar için "sürekli" kılmıştır. Anayasanın yeni hükmüne açıkça aykınlık oluşturan yasa hükümleri karşısında yine Geçici 15. maddeyi "kalkan" olarak kullanan Yüksek Mahkeme. anayasa bekçiliği yerine "yasa bckçiliği"nı yeğler görünüyor...) Yoksa Anayasa Mahkemesi en azından önüne getirilen yasa hükümlerinin yeni anayasal düzenleme karşısında yüriirlükten kalkmış bulunduğunu "tespiTedebilirdi... Doğrudan etkt Aslında itiraz yoluyla anayasaya aykınlık öne süriilmeden önce anayasa değişikliklerinin yasal düzeyde yol açtığı etkiyi de göz önüne almak gerek ir. Birinci olasılık; değişik hükümlerin, bunlara ters düşen yasal hükümleri yürürlükten kaldırnuş bulunmasıdır. Bu durumda, anayasanın üstünlüğü kuralı (m. 11) gereğince, ilgili yasa, anayasada ySriŞİf Râkkı simrlıybrSST anayasanın ilgili hükmünün doğrudan uygulanması gerekir. Ikinci olasılık; anayasaya uygun yorum yapılarak, ilgili yasal kurallann ihmal edilmesidir... Bu çerçevede. 95 değişiklikleri sonucu, anayasaya uygun düzenleme gereği, Parlamento'nun takdir yetkisi değil sadece bağlı yctkinin bulunduğu öne sürülebilir ve düzenleme yapılmamışsa anayasaya uygun yorum ilkesi uygulanabilir. Kuşkusuz temenni edilen, Yasama organının sayısı 20 olan "uyum yasalan"nı ivedi olarak hazırlayıp yürürlüğe koymasıdır. Toplumun gücü "Kınlan anayasal halka**nın onarım umudu yakın gelecekte gözükmediğine göre şimdilik 95 değişikliklerini elden geldiğince olumlu yorumlamaya çaba gösterme dışında pek seçenek bulunmuyor. Bu yöndeki çabalar. örgütler ölçeğinde kanlımın yaygınlaştınlarak 'mikro- demokrasi'nin yerleştirilmesi üzerine yoğunlaştınlmalıdır. Toplumsal îradeyi siyasal alana yansıtmak ise örgütsel dokunun sıklaştınlması ve kurumsallaştinlması ile olanaklıdır. Unutmamak gerekir ki demokratik toplum. demokratik devletin altyapısıdır. Ülkemizde sivil toplum örgütleri "paylaşılabilir kamu hizmetlerini üstlenemev ince, illegal örgütlerin ve kanun kaçaklannın, devletin varhk nedenini olusturan güveıüik hizmetleri*'ne bulaşma yolundaki "pisü'klerin" günışığına çıkması güçleşmiştir... Birey özgürlükleri temeldir; ancak toplu özgürlüklerin geliştirilmesi, bireysel özgürlüklerin temellendirilmesi ve derinleştirilmesi için gereklidir. Bu aynı zamanda, yeni haklar açısından da dayanışma sağlanması. dengeli birçevrede, banş içinde insan onuruna uygun yaşam ortamının yaratılması için vazgeçilmez temeldir. yansıtılması olmalıvdı. Bu nedenle değişikliği izleyen günlerde Meclis tatile girmeden, anayasayı değiştiren çoğunluk sıcağı sıcağına yasal düzenlemeieri yapmahydı (Kimi üyelerin önerileri bu yönde idi). Bu yapılamayınca, '1 Ekim 1995'te toplanan Yasama Meclisi'nın ilk çalışması "uyum yasalan"na ilişkin olacaktı. Fakat 24 Aralık için erken seçim karan alan Meclis çoğunluğu, seçim kanununda alelacele düzenlemeler yapmakla yetinecekti. "Uyum yasalan"nın seçimden önce çikanlması makulsüregereğiydi. "Hükümetçi pariamentarist" rejimimiz. "hukuk" yerine "politika"yı yeğledi. Artık bu iş '20. Dönem \asama Mecüsi'ne sarkmış oldu. Ne var ki yeni Meclis de herhangi bir ciddi adım atmaksızın 1996 Temmuzu'nda tatile girdi. Böylece makulsayılabilecek sürenin üst sının olan bir yıl aşılmış oldu. 'İhmal yoluyla anayasaya aykırıhk' Parlamentonun açık anayasal buyruklara karşın hareketsiz kalarak makul süre içerisinde "uyum yasalan" hazırlayıp yürürlüğe koymaktan kaçınması. ihmal yohıyja anayasaya aykınlık oluşturmaktadır. Hukuki açıdan durum budur. Konunun siyasal ve toplumsal boyutu "demokratikleşme engeUeri"nin yasal düzlemde sürdüriilmesidir. Yasama organının bunu uygun görmesi ise yerindelik sorunudur. Anımsatmak gerekir ki, gözden geçirilecek temel yasalar. çoğunlukla anayasa yapıcılannın kuşku ve güvensizlikle baktıklan "toplu özgürlülder"i düzenlemektedir. Birey inisiyatifii "toplumsal alan" kamu otoritelerine güdümlü kılınarak "sivil toplum"un kurucu öğeleri örselenmişti. Oysa özerk toplum. ancak sözü edilen özgürlüklerden yararlanarak oluşturulabilirdi. Bu nedenle günümüzde demokratik toplum ve giderek yönetimin saydamlaşmasmın önündeki hukuksal engeller. önemli ölçüde parlamentonun ihmal yoluyla anayasaya aykınlık yaratan "hareketsiz"liğinden kaynaklanmaktadır. Bu olumsuz tutumu kım denetleyecek? Kuşkusuz Anayasa Mahkemesi. Ne ki bizde Portekiz. Almanya. Macaristan ve Polonya'da olduğu gibi ihmal yoluyla anayasaya aykınlık nedeniyle denetim yetkisi tanınmamıştır. İtiraz yolu' Bu nedenle "uyum yasalan"nın çıkanlmasını talep etmek. daha çok anayasa değişikliklerinden öncelikle yararlanma konumundaki demokratik kitle örgütlerine düşmektedir. Hukuk düzleminde de olanaklar mevcut: bu da itiraz yoluyla anayasaya aykınlığın öne sürülmesidir. Anayasadan ayıklanan yasaklann uygulanması ya da tanınan olanaklann engellenmesi durumunda bu anayasal BİTTİ ÇALIŞANLARIN SO^ULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Devlet meıııuru ve yargısal erginlik Som: Lise mezunuyum. 1958 doğumluyum. 16 yaşında ve evli ola- rak 1974 yılinda mahkemeden "kazai rüşd karan"aldıktan kısa bir süre sonra aynı yıl memur seçme sınavını kazanarak valiliğin "Memuriyete girmesinde sakınca yoktur" oluru ile devlet memuru olarak goreve başladun. Temmuz 1996'da ka- dın iştirakçi olarak ve kendi isteğunle 4. derece 2. kademeden görev ayljğı almakta iken emekli oldum. Ancak emekli aylı- ğun ve ikramiyem 5. derece 3. kademeden bağlandı ve öden- düL Gerekçe olarak da 18 yaşundan küçüklerin memur ola- mayacağ) gösterildi. Memuriyete girdiğim 1974 ile 18 yaşuu doldurduğum 1976 vılları arasında geçen 2 vıllık hizmet sü- rem intibakıma, emekli ayhğıma ve de ikramiyeme \ansima- dt Göreve basladığırn ilk günden. son güne kadar Emekli San- dığı'na prim kesildi. Sorularım: 1) Memur seçme sınavına ah- narak atamam neden vapıldı? 2) Müktesep hakkını 4. dere- ce2. kademenin maaş ve ikramiyesini alabilmem için nasıl bir yol izlemeliyim? B.A. I) Türk Yurttaşlar Yasası'na göre: (*) "Erginlik, on sekiz yaşın doldurulmasıyla başlar. Evlenme kişi- vi ergin kılar. (madde 11) On beş yaşını dolduran küçük, kendi istemi ve ana \e babasının onamı ile Asliye Mahkemesinde ergin kıhnabilir. (madde 12)" 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası'nın 40. maddesi "memuriye- te giristeyaş" ile ilgilidir. Bu madde uyannca. "genelolarak 18yaşı- nı tamamlayanlar devlet memuru olabilirler." Ancak bir meslek veya sanat okulunu bitirenler en az 15 yaşını doldurmuş olmak ve Türk Yurttaşlar Yasası'na göre (Medeni Kanun) yargısal erginlik (kazai rüşd) karan ile yargısal ergin (kazai reşid) kılınmışsa, devlet memu- ru olabilirler. 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası Ek Madde 21, aynı doğrul- tudadır. Bir meslek ya da sanat okulunu bitirenlerden Türk Yurttaşlık Ya- sası hükümlerine göre yargısal erginlik (kaza rüşd) karan alanlardan. TC Emekli Sandığı'na bağlı ve öğrenimleri ile ilgili görevlere ata- nanlar hakkında on sekiz yaşın bitirilmiş olması koşulu aranmaz. Emekli Sandığı Yönetim Kurulu'nun 8.12.1981 gün 71630 sayılı karan konu ile ilgilidir. (**) "(_)657 sayıh Devlet Memurlan Kanunu'nun 40. maddesi ile 5434 sayılı kanunun ek 21. maddesinin karşılaştirılmasından, bunlar arasında tam bir uyumun olmdığı gözlenmektedir. Buna göre bir meslek veya sanat okulunu bitirenler, kazai riişt ka- ran almalan halinde memurluğa atanabilmekte, ancak atandıklan görevlerin öğrenimieri ile ilgisi olmanıası halinde sandık kanunundan yararianamamaktadıriar. Örneğin ilköğretim okulunu bitiren bir kim- se, kazai riişt karan almak suretiv le öğrermenliğe tayin edildiği tak- dirde emeklilikle ilgilenecek, şayet bu kişi öğretmenlik dışında bir me- murluğa atanmışsa (bu görevi öğrenimi ile ilgili olmadığından) emek- lilik ile ilgilenemeyecektir. (...)" 2) Bu konuda son söz yargıya düşer. Kaynak: (*) Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Türk Medeni Kanu- nu, 3. basım, savfa: 9 (**) Ismail Akçomak, TC Emekli Sandığı Kanunu. 1989sayfa:63 ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU * Yıldızların Parladığı Bir Gece Her zaman yazarım, yaşamımızda yıldızların parladt- ğı anlar, saatler var. Karanlık aydınlanır, dünyaya, ınsan- lara umutla gülümser insan. Ben bu saatleri sanatçıla- rımızla yaşadım yıllar boyunca. Yasama sevincimi on- lar yeşertti. Geçen hafta bir ödül töreni nedeniyfe baş- kentlilerde yıldızların parladığı anlar yaşadı bence. Sev- da - Cenap And Vakfı geleneksel ödüllerini Suna Kan ve Idil Biret'e verdi bu yıl. Güzel bir karar bu. Suna Kan ve idil Biret'in ortak çalışması, biriikteliği yok; dahası ilk kez Eskişehir Festivali'nde birlikte çaldılar, ama müzik- severlerin belleğinde ortak izleri, çağrışımları var. Ata- türk devrimlerinin simgesi onlar. Başka hangi Islam ül- kesinin Suna Kan'ı, İdil Biret'i var? Laik cumhuriyetimi- zin, kadın devriminin, müz/k devriminin uzantısı dünya- ya. Yetenekli çocuklar için özel yasa çıkanyor paria- mento, devletin dar bütçesine karşın müzik eğitimine» üstün yeteneklilerin gelişmesine olanak sağlanıyor. • iki küçük kız, özel yasayı hak ettiğini güzel kanıtladı yıllar boyunca; devletimizin, halkımızın özverisini başa- nlar, alkışlarla degerlendirdi; çagdaş düzeylerini hiç yi- tirmeden tırmandılar müzik dalında. Dünyanın her ye- rinde verdikleri konserler, CD'lerie uluslararası boyutla- ra varan Türk sanatçıları olarak selamlandılar Hilton salonunu dolduran yüzlerce kışi paylaştı bu ta- renin sevıncini. Müziksever başkentliler, çagdaş yaşa- mı destekleyenler, Sevda - Cenap And Vakfı'nın öncü- lüğünde düzenlenen Ankara Festivali'ni destekleyenler, müzik dalının her kuşaktan sanatçılanyla niteliği de, ni- celiği de güzel bir gece. Anayasa Mahkemesi Başkanı, Meclis'in ANAP'lı, DSP'Iİ başkan yardımcıları, kimi mil- letvekilleri de konuklar arasında. Madalyaları Cumhur- başkanı Demirel sundu sanatçılara, Bayan Demirel de içten kucaklayarak öperek kutladı. "Cumhurbaşkanı da öpmeli" diyor arkamda biri. Kuşkusuz güzel bir davra- nış olur, bir devlet adamı ödüllendirdiği sanatçıyı öpe- rek de onurlandınr, ama ülkemizde yalnız erkekler öpü- şüyor şimdilik, her yerde, her saatte... Ödül töreninin bir ödülü de sanatçılarımızdan, geç- miştengeleceğebirköprü, birselam, Beethoven'ın ilk- bahar Sonatı'yla ortak bir sesleniş başkentlilere. Ben- ce konserin ötesinde bir olay bu. Onlar çalarken biz dinlerken müziğin ötesinde bir yerde buluştuk; güzel bir direnişi yaşamanın sevincini de kutladık her şeyden ön- ce. _ Erdal inönü bu tören nedeniyle Istanbul'dan geliyor, Özden ve Metin Toker de ön sırada oturuyor, ama ben- ce Ismet inönü de izledi bu konseri. Vaktiyle sevgiyle, umutla kucakladığı harika çocuklann ulaştığı düzeyi gör- mekten nasıl mutlu oldu kim bilir. Gözümde neler can- lanıyor, yıllar boyunca konser salonunun, balenin, ope- ranın bir numaralı izleyicisi İnönü, sanatçıları sevgiyle ku- caklardı her zaman, umutla gülümserdi. inönü'nündes- teği, sevgisi olmasaydı müzik devrimi bu güzel ürünle- ri verir miydi acaba? CSO'nun geleneksel İnönü kon- serleri bu nedenle çok önemli bence. Bu yılın progra- mında yer almaması haylı ters geldi bana. Hoş gönjlür bir unutkanlık değil, müzik devriminin tarihini yazan bir devlet adamına saygıdan geri kalmak, sanatçılara da ters düşer değil mi? Nereden, kimden, nasıl kaynakla- nırsa kaynaklansın bu yanlışlığın düzeltilmesi gerekiyor. Yıldızların parladığı bir gecede duyarlığım daha çok de- rinleşti, takıldığım sorulara, içten eleştirimi aktarmaktan geri kalamıyorum. Yıldızların parladığı gecelerde, karanlığı derinleştiren olaylar, politikalarda hayli çarpıcı çizgilerle yer alıyor dü- şüncemiztle.^gahnedş ^nıtlar gibi dikilen ikj saniptçı, belli gerçekleri de güzef kanıtlıyor. Onlar için çikarılan özel yasa uygulanmadı, yürürlükten kalktı sonra! Müzik dalında belli bir üretkenlik yaşanıyor, sular geriye akmı- yor, ama bugün müzik eğitımine aynlan oran ne ölçüde bütçemizde? Uzun yıllar boyunca kaç konservatuvar açıldı ülkemizde, kaç müzik okulu ve kaç ımam-hatip okulu? Imam-hatiplilere üniversıte yolunu. devlet için- de örgütlenme olanağını da veren kaç lise? Cumhuri- yetimizi kuranlann amaçladığı çagdaş uygarlık düzeyi- ne ulaşmak için yasalar çıkaran parlamentomuzda hiç- bir çaba, girişim yok bu yolda. Dahası koca Meclis'in kültür komisyonu da yok! Politikada teksesliliğı yeğle- yenler çokseslilikten hoşlanmıyor, yolu tıkamak istiyor galiba. Oysa demokrasi çoksesli bir olay değil mi? Yıldızların parladığı ödül töreninden dönüşte TV'yi aç- tım, kadınlar konuşuyor, tesettür modasının sözcülerin- den genç bir kadın "Ben tüm haklanmı 1460 yıl önce aldım" türü laflar ediyor, ama düşüncesini açık şeçik söyleyenler, kesin bir kararlılığı belirtenler de var. Özel- likle genç kadınlar. Yıldızlar yeniden parlıyor onları dinlerken. Tarihsel akr- şın durdurulamadığına yeniden inanıyor insan. Milyon- ların katılacağı ulusal bir konserin sesini duyuyor nere- deyse. Çirkinliklere karşın güzellikler de var; suskun. sessiz bir toplum amaçlayanlara karşın konuşan, tartı- şan, üreten bir toplum olmayı özleyenler, umudunu yr- tirmeden dinleyenler de var. Öyleyse mutlaka gerçek- leşecek o konser. Yıldızlann parladığı geceler yaşaya- cağız hep birlikte. Once çocuktular, harika iki kız, sonra başçalgıcı ol- dular, klasik Batı müziğinin ölümsüz ustalannın yapıtla- rına başka bir boyut kattılar yorumlanyla. Dallannda do- ruğa vardılar; onları hayranlıkla, sevgiyle, umutla izledim her zaman. Birlikte yaşadık uzun yılları; en güzel yazıla- rımı onlar için yazdım. Ortak anılanmız, güzel dostluğu- muz var. SÖzün kısası, Sevda - Cenap And Vakfı'nın a^ tın madalyaları belleğimde altın çağrışımlara yol açtı ödül töreninde. Tüm sanatçıları teşekkürle selarrç- lıyorum. Hep birlikte yıldızların parfadığı geceler yaşamak umuduyla. B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S 1 2 3 4 5SOLDAN SAGA: 1/ Rüzgâr aşındır- tnasıyla üzerinde oluk, yiv ve çukur- lar açılmış, yumu- şak kayaç yüzey alanı. 2/ Avustral- ya'da yaşayan bir 4 cins devekuşu... Yasam. 3/ Bir şey üzerindeki gerekli g bilgi... Eski dilde su. 4/ lran'ın plaka 7 işareti... Dağlalesi „ de denilen ve mor ° renkliçiçekleriolan g otsu bitki. 5/ Aske- ri havacıhkta "çıkış" anla- mında kullanılan sözcük... Telefon sözü. 6/Kabadayı... Bir ilimiz. 7/ Birçok ipin 2 örülmesiyle oluşturulan ve 3 balıkçılıkta kullanılan ha- A lat... Zehir. 8/ Bedenin bel- den aşağı bölümlerini yıka- makta kullanılan tuvalet 6 aracı... Denizaltmdakalmış bir vadinin alt bölümü. 9/ Satrançta bir taş... Sergiler- 8 de çeşitli firmalara aynlmış 9 yerlerin her biri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Asya'daki en uzun ırmaklardan biri 2/ Âşık olmaktan du- yulan korku. 3/ Doğu Slav halkı... K.um falı. 4/ Kalkan ve zırh gibi korunma aracı... Peygamberleri Hud'u dinlemedikleri içiş Tann tarafmdan yok edilen kavım. 5/ Yunan mitolojisinde, Âf- rodit'in gözdesi olan güzel delikanlı... Notada durak işareti. fİ Torun sahibi kadın... Sahip. II Yunanistan'ın plaka işareti.i Görülen âlemın ötesi. 8/ Koroner damarlan genişletici ilaç. 9f Yurdumuzdabirdağ... Şöhret. ı i,: X, »^.-—.-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle