19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 KASIM 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Un fiyatlannm istenilen seviyeye inmesi için buğdayın 20 bin liradan satılması gerekiyor TMO piyasayı rahatlâtıııadıHÜLVA GENÇ Toprak Mahsüllen Ofisi'nin (TMO) gücü, un fiyatlarını dü- şünneye yetmevecek. Ofisin 22 bin 5(X) liradan buğdaş satması bile birçu\al unun peşin fiyatı- nı l mihon 900 bin liradan l mil- yon 450 bin Iira\a ınmesini sağ- lamayacak. TMO'nun 22 bin 500 liradan satması planlanan bugdayın un üreticısine ulaşana kadar 24 bin lirayı bulacaâına dikkat çeken piyasa çevreferi. "500 bin lira TlVIO'ya indirme bindirme iic- reti verilir. A\ nca 750 ile 1000 li- ra arasında bir nakli>e iicreti ek- lemek gerekir" dıye konuştular. Değirmencinın bu şartlar al- tında bır çu\al unun peşin fiya- tını 1 milvon 750 bin liranın al- tına çekmesinin münıkün olma- dıgını iddia eden piyasa çe\ rele- ri. unun çuvalının 1 milyon 450 bin 1ira>a inmesi için buğdayın kilo fiyatının 20 bin lira civarın- da olması gerektiğini savundu- lar. L'n fisatlannın aşağıya ce- kilmesi için hükümetin çeşitli gi- rişimlerde bulunduğunu belirten piyasa çe\ releri. Toprak Mahsul- leri Ofisi (TMO) Genel Müdü- rü'nün Türkiye Un Sanayicileri Yönetim Kurulu'nu toplantıva çağırdığını ifade ederek söz ko- nusu toplantıya Tannı Bakanı Musa Deminri'nin de katılacağı- na dikkat çektıler. Ekmek fiyatlarını yükselten tek girdınin- buğday olmadığını öne süren Türkiye L'n Sanayici- leri Derneği Genel Sekreterı II- ken Tanık. bir çu\al unun fiya- tmdaki 300 bin liralık artışın ek- mek maliyetlerine 1000 liralık yükgetirdiğini ileri sürdü. Tanık, buğda\ fı>atlarının ucuzlaması halinde un fivatlannda düşme görüleceğini ifade etti. Un sanavicisi memnun TMO'nun ucuza satması ha- linde bile un sanayicilerinin buğ- day fi\atlarını düşürmeyeceğini söyleyen Istanbul FınncılarOda- sı Başkanı Fahri Özer. "Benim sözüm küçiik \e orta ölçekli fir- malara vönelik değil. Buğdav vurgununu gerçekleştiren büyük un sana\ icilerine vönelik" dedi. L'n sana\ıcilerinin fırıncıların hükümete karşı direnmesınden hoşnut olduklarını iddia eden Özer. "Bizi ön plana süriiyorlar. Biz fhatlarımızı düşürmemekte direniyoruz. Onlar hükümetle durup dururken çahşmak iste- medikleri için şimdilik Seslerini çıkarmıyorlar" dedi. İsmınin açıklanmasını ıstemeyen bir un sanayicisi. TMO'nun elinde bu- lunan 1 milyon 50 bin tonluk buğdayın 600 bin tonunun ma- karnalık olduğunu \ urgulav arak "Geri kalan buğdayın biiyük bir bölümü, geçen >ıl Romanya'dan ithal edilen hastalıklı buğdaylar. Bu buğda\dan eknıek yapmak münıkün değil. TMO'nun elinde bulunan az miktardaki ekmeklik buğdayın ise un değirmenlerinin talebini karşılamaya gücü yet- mez" diye konuştu. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGÎ\ Y ILDIZOĞLI LONDRA İki Ülke îki Parti: PT - ÖDP D ünyada, günümüz koşulla- rında bir kitle partisi kurmak çok zor. Hele bu emekten ya- na. sosyalist ve demokratik bir par- tiyse. Ancak, besbelli ki imkânsız değil. 16-17 kasımda Ankara'da Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP)tarafından başarıyla gerçek- leştirilen kitlesel protesto eylemi, Türkiye'de işçi ve emekçi sınıfların çıkarlarını, genel olarak da vatan- daşlık haklarını savunan kitlesel sosyalist, demokratik ve katılımcı bir partinin siyaset sahnesine belir- gin bir şekilde çıkmış olduğunu Sösterdi. ÖDP. tek örnek değil. OP'den 16 sene önce kurulmuş olmasına rağmen tarihsel olarak 'aynı zamanı' paylaşan Brezilya İş- çi Partisi (Partido dos Tarabaldho- res-PJ). bu ender oluşumun ikinci örneği. 1979'da. dünyada liberalizm rüz- gârlan esmeye ve SSCB'nın çözül- meye başladığı bır dönemin hemen öncesinde kurulan PT. 1988'de ye- rel yönetimlerde kazandığı zaferle toplumda büyük bir şok yarattı. Sonra, 1989'da tam da Berlin duva- rının yıkıldığı yıl, yapılan başkanlık seçimlerinde 31 milyon oy alarak seçimleri kıl payı kaybetti. Bundan sonra PT'nin oylan 1994 seçimlerinde yüzde 20'lere düştü, bugün ise yapılan anketlere göre ğı birimler ufaldığı için yoğunluğu azalıyor, işsizlik artıyor, sendikalı iş- çi oranı geriliyordu, yani bir sınıfşe- kilsizleşmesi (deformasyon) süreci vardı. Brezilya'da da işçi sınıfının sa- yısal artışı yavaşlamıştı. Diğer taraftan ideolojik ortam da olumsuzluklarla doluydu: Önce 1928'den beri uluslararası işçi ha- reketinin başına çöreklenmiş Stali- nizmin felç edici etkisi, sonra, 1950'den beri sosyalizm hedefini terk etmiş ve düzenlemeci partiler haline gelmiş, derin bir şekilde an- ti-komünist sosyal demokrat parti- \erin ağır yükü ve nihayet 1968- 1973 dönemınin siyasi kabarması sonuçsuz kalarak geri çekildiği için, sosyalist aydınlar arasında yayılan moral bozukluğu ve yılgınlık, bura- dan fışkıran post-modernizm/post- Marksizm. 1979'da PT için geçerli olan bu koşullann hepsi bugün ÖDP için hem de bir fazlasıyla söz konu- su: Stalinist rejimlerin çöküşünün, sosyalizmin çöküşü olarak algılan- ması... Bu dönemin 19. yüzyıldan bir önemli farkı daha var. Sosyal de- mokrat partiler. ilk kuruldukları dö- nemde, bilgi, dolayısıyla propagan- da akışını kontrol eden radyo-TV ve basın tekelleriyle, bireyin özel ha- yattnı yakından gözetleyen bir dev- letle karşı karşıya değillerdi. Günü- ÖDP Brezilya İşçi Partisi gibi demokratikleşmeyi amaçlıyor. yüzde 15 civarında. PT'nin tarihi bize her şeyden ön- ce. en olumsuz koşullarda bile bir kitıesel işçi partisinin kurulabilece- ğini ve hızla büyüyerek ülke siyase- tinde belirleyici güçlerden biri hali- ne gelebıleceğini gösteriyor. ikinci- si. PT'nin tarihi. kitlesel bir sosyalist demokratik partinin varlığının, o ül- ke için uzun dönemde çok olumlu değişim ve dönüşüm olasıhklarını gCndeme getirdiği gibi, kısa dö- nemde de demokratikieşme süreci- ne büyük bir ivme kazandırabilece- ğini gösteriyor. Nihayet. PT'nin ta- rihi bize böyle bir sosyalist demok- ratik ve katılımcı bir partinin gelip dsyanacağı sınırlar hakkında da öremli ipuçları veriyor. Zaman kötüi ilk büyük kitlesel sol partiler ge- çen yüzyılın sonunda, işçi sınıfı hız- la büyürken, yoğunlaşırken ve ör- gctlenirken, yani bir sınıf şekillen- rnesi yaşanırken kuruldular. Bu top- luırnsal koşullar açısından elverişli dcnemde. ideolojik ortam da kitle- sö sol partilere uygundu: Fransız ir»jialinin getirdiği özgürlük rüzgâr- lan, artık sosyalizm ve toplumsal kırtuluş rüzgârlarına dönüşerek esyordu. PT'nin kurulduğu yıllarda ISM bir ekonomikkriz vardı, gelişmiş k^jitalist ülkelerde işçi sınıfının sa- yısı azalıyor, şekli değişiyor, çalıştı- müzde muhalefet söylemi, etkin olabilmek için artık çok daha kar- maşık ve gelişkin biçimler göster- mek zorunda. Ama imkânsız değil PT'nin ortaya çıkışında en önem- li etken 1978-1979 senesinde Bre- zilya'yı sarsan yaygın kitle grevleri ve bunlara paralel olarak yükselen muhalefet hareketleridir. Yaygın grevlerin liderleri, sendikacılar kısa zamanda ekonomik veya sosyal ka- zanımların siyasi olarak savunulma- dığı takdirde kolaylıkla kaybedile- ceğini görerek bir siyasi parti kur- maya giriştiler. Irili ufaklı sol örgüt ve partilerın de sürece katılmasıyla PT oluştu. Brezilya'nın tüm geleneksel partilerinden farklı olarak PT, aşağı- dan yukarı yerel örgütler (mahalle, fabrika veya belli bir amaç için ku- rulmuş dayanışma örgütleri) üzerin- de yükseldi. Yine geleneksel partilerden farklı olarak taban inisiyatifine, her dü- zeyde sık sık seçim yapmaya, doğ- rudan demokrasiye ve sürekli bir tartışma ortamını canlı tutmaya özel dikkat gösterdi PT. Böylece partinin iç vaşamı dinamizmini korudu. ta- banın yaratıcı enerjisi, partiyi pratik veteorik olarak canlı tuttu. Esas ola- rak bir işçi partisi olmasına rağmen PT. katılımcı bir strateji seçtiği için kendine yoksul köylülerin şehir kü- çük burjuvazisinin yani sıra çevre sorunları, kadın hakları, eşcinselle- rin özgürlük taleplerini de gündemi- ne aldı. Böylece PT diğer sınıfların ve 'yeni muhalefet hareketleh'nin de etrafında toplanmalarına olanak sağladı. Aynı Türkiye gibi Brezil- ya'da da etkin olan popülist gelene- ğe ve sosyal demokrasinin teslimi- yetçiliğine karşı korunmak için PT, demokratik hakların, halkın katılma- sına olanak vermeyen yöntemlerle, elitlerin aracılığıyla, yukarıdan aşa- ğı alınması politikalannı reddetti. PT, siyasi kazanımların gerçekleşmesi sürecine her zaman kitleleri katma- yı amaçladı. Pusulayı şaşırmamak çok önemli PT bir taraftan bir sosyalist parti olarak toplumdaki işçiler, emekçiler ve yoksullardan yana yönetimin bunlara devredilmesini de kapsa- yan köklü değişiklikler önerdi. Di- ğer taraftan da katılımcı, demokra- tik bir parti olarak toplumda karar alma ve siyaset yapma mekaniz- malarının dışına atılmış kitlelerin seslerini yükseltmelerini, doğrudan kendi çıkariarını kendileri dile getir- meye başlamalarını ve toplumsal kurumlannı (sivil toplum örgütlerini) geliştirmelerini hedefledi, bunun için çalıştı. Bu iki tutum arasındaki gerginlik ise partinin pratik ve poli- tik dinamizmini oluşturdu, yönünü- nü bulmasını kolaylaştırdı. Örneğin, bu uzun ve kısa hedef- ler arasındaki gerginlik (diyalektik) doğrudan seçimleri savunan PT'nin 1984 başkanlık seçimlerıne katıl- mayarak arkasından gelen pisliğe bulaşmadan kalmasını, dolayısıyla 1986'da cruzado planını tümü ile reddetmesinı. 1988'de.anayasanın oluşma sürecine, önerileri ve eleş- tirileriyle yapıcı bir şekilde katılma- sına rağmen. sonucu beğenmediği için reddetmesinı olanak sağladı. Bu süreç 1988 yılında partinin, 13 milyon nüfuslu Sao Paulo'nun yani sıra Santos, Vitorıa ve Porte Alege gibi en büyük şehirlerde ve diğer 30 önemli şehirde belediye seçimleri- ni kazanmasıyla taçlandı. PT'nin, ÖDP'den, büyük bir işçi hareketi dalgasınm üzerine ve biz- zat, bu dalganın önderleri tarafına kurulmuş olması gibi bir farkı var. ÖDP, Türkiye sol hareketinın son 25 yıldayetiştirdiği, ayakta kalmayı be- cermiş. bu yüzden bu dönemin de- ney ve hafızasını I aklını taşıyan akımları ve kadroları tarafından kuruldu. Bu farkı aklımızda tutarak sürece baktığımızda kitlesel. katılımcı demokratik ve sosyalist bir parti o- larak gelişmek için işçi hareketi ve sendikalarla sıkı bağlar içinde ol- manın, tabanın inisiyatifini her za- man öne çıkarmanın ve bes- lemenin, siyasi tartışmaları canlı tut- manın, her zaman uzun dönemli hedefleri göz önüne alarak ve pren- sipli davranmanın. parti içi demok- rasiye. partinin dinamizmini sağ- layan, hata yapma şansını azaltan en temel araç olarak bakmanın son derece de önemli olduğu görülür. Diğer taraftan, başta işçiler ve emekçiler olmak üzere siyasi karar mekanizmalarını etkileyen süreç- lerin dışına itilmiş olan kesimlerin de seslerini duyurmalarına yardımcı ve araç olmak son derece de önem- lidir. PT veya ÖDP gibi partilerin. top- lumun demokratikleşmesine ilk an- da yapabilecekleri en önemli katkı da budur. Ancak PT'nin tarihi, bir şeyi daha, medyanın ve sermayenin gücünün aşılarak seçim kazan- manın ne kadar güç olduğunu da gösteriyor. ÖDP de PT gibi. bir ekonomik kriz. toplumda büyük tepki çeken yolsuzluklar, elitlerarası ilişkilerin ve seçilmeyen devlet organlarının yasama ve yargıyı göstere göstere by-pass etmesinin, yönetici kad- -r-olar-m ve partilerin becer4ksiz4ik- TOFAŞ Cenel Müdürü Yelkencioğlu uyardi: Ekonomi zarar görecek LATİF SANSÜR Kl'ŞADASI - TOFAŞ Genel Müdürü Uğurman Velkencioğlu. hükumetin bedel- siz otomobil ithali karannı değerlendirır- ken. "Eğer otomoti\ sanayüni >ok edelim diyorsanı/. İs\içre vc \unanistan'da oto- ınoti\ sana\ii yok bi/do de olmasın di>or- sanıztümü\ le ithalata da>alı sistcnıi secme- niz gerekir. Bunun için de ekonomik \apı- nız var mı?" dedi. Hükumetin ülkeve mal olmuşbirkuruluşunpatronunucezalandır- mak istemesi halinde o patronun değil; ül- ke ekonomisınin zarar göreceğini \urgu- layan Yelkencioğlu. hükumetin aldığı ka- rarı onaylamanın 'münıkün olmadığını' söyledi. Kuşadası TOFAŞ servisinin açıhşına ka- tılan TOFAŞ Genel Müdürü Uğurman Yel- kencioğlu, hükumetin aldığı karara gerek- çe olarak gösterdiği. "Rekabetealışsınlar" sözünü anımsatarak. "Kalitesiz mal üref- tiği söylenen bu teşkilat \e diğer \erii üre- ticiler rekabetin tam ortasındadır. Güne> Kore'den Amerika\a kadar mal gitmek- tedir. Bunlar rekabetin ortasında değil de nedir? Gümrük birliği içindeki Türkiye'de müşterhe \erilecek hizmeti kaliteli hale ge- tirmeyen zaten >ok olmaya mahkûmdur" dedi. Tümuyanlarınm ülke varannaoldu- ğunu sa\unan Yelkencioğlu. "TOFAŞ gi- bi ülkeve mal olmuş bir kuruluşun patro- nu cezalandınlmak istenirse. o patrona hiç- bir şev olmaz. O ülke insanına zarar veri- lir. Otomobil sektöründe 1 işcinin işsiz kal- ması. \an sektörlerle birükte 22 kişiyi işsi/ bırakır" diye konuştu. Hükumetin aldığı kararın hukukı dava- nağı bulunmadıöını, 50 bin mark vatırma- mı^ birinin mahkemeye başvurması halin- de onun da bu hakka kavuşacağını belir- ten TOFAŞ Genel Müdürü Yelkencioğlu. "Lrküftüğünüz kurbağava degmez" diye- rek hükumetin beklediği kaynağın sağla- namayacağını da sa\!adı. Yelkencioğlu. kendılerinin sorumluluk sahibi oldukları- nı. bu nedenle bazı çevrelerin savunduk- lan gibi bu operasyonun kara para aklama- ya >önelik olduğunu söylemeyeceklerini. ancak hükumetin neden böyle bir kararal- dıüını da anlamadıklarını belirtti. Sendika da danıştayyolunda ANKARA (AA) - Türk Metal Sendikası bedelsiz otomobil ıthalatıyla ilgili kararnamenin iptali için bugün Danıştay'a başvuracak. Danıştay'a sunulacak ba!;\ uru metninde. kararnamenin 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın hedef ve stratejilerine aykırı olduğu savunuluyor. Bedelsiz oto ithalinin. Türk sanayisinin aleyhine haksız rekabet getirecek bir uygulama olduğu ileri sürülen başvuru metninde. Türkotomotiv sektörünün, lösanayi kuruluşu, 1300 y an sanayi, 3 bin yetkili bayi ve servis iie 300 bin çahşandan olusan 20 milyar dolar düzeyinde bir sektör olduğuna işaret edilen başvuru metninde, kullanılmış. oto ithal edildiğinde, sektörün önemli pazar kaybına ugrayacağı kaydedüdi. lerinin ayyuka çıktığı bir ortamda siyaset yapıyor. Bu yüzden top- lumun büyük kesimleri için bir ümit ışığı olmasına uygun koşullar var. Tabii değerlendirmesini bilirse. BANK TEŞEKKURÜlkemiz ihracatının lokomotifı, Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü'nün öncülerinden, 400 Ortağın gûçbirliği ile doğan ve KOBİ'lerin İhracatta karşılaştıkları finansal sorunların çözümü ve Ülkemiz İhracatının arttırılmasını görev edinen Türkiyemiz'in ilk Sektörel Dış Ticaret Yatırım Bankası EGS BAMK'a Mevduat Kabul izni'nin verilmesini sağlayan, bizlerden her aşamada desteğını esirgemeyen Cumhurbaşkanımız • saym Süleyman DEMIREL'e Başbakanımız sayın Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN'a Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Saym Prof. Dr. Tansu ÇİLLER'e KOBİ organizasyonlarını her zaman kararlılıkla ye özveriyle destekleyen Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanımız ve İzmir Milletvekilimiz Sayın H. Ufuk SOYLEMEZ'e Bakanlar Kurulu'nun Sayın Üyeleri'ne EGS Grubu'nun kuruluşundan itibaren yaktn ilgilerini bizden esirgemeyen Milletvekillerimize İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Dr. Burhan ÖZFATURA'ya Kamu kuruluşlarımız, Odalar ve Borsalar Birliğimiz, Odalarımız, Birliklerimiz ve Derneklerimizin değerli yöneticilerine TEŞEKKUR EDERİZ ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Aklın Bunalımı Ekonomik bunalım görecelidir. Faiz, döviz ve bor- sa eğilimleri, önceden kestirilecek düzende gidiyor- sa "Para piyasalarında bunalım yok" denilebilir. Buna karşıhk, kendisi bunalım içinde olan SSK'nin alacağı 2 bin 500 yeni kışiden biri olmak için çile dol- duran 100 bin dolayında işsız ve her sabah yapılan zamlarla yoksullaşan sabit gelirliler için bunalım var demektır. Ancak. ekonomide "üretim" azalıyorsa işin nite- liğı farklıdır. Çünkü üretimsizliktüm öbür ekonomik bunalımların "anası" sayılır. Hükümetler, kural olarak ekonomik ve siyasal gi- dişi olabildığince bunalımsız tutmaya çalışır, durgun sulara çekmek ister. Çünkü varlıkları buna bağlıdır. Bir hükumetin "işleyebileceği en büyük ekonomik cinayet" üretim düşüşlerıne neden olacak uygula- malara girmektir. Türkiye'de hükümet, bir toplumu toplum yapan "doğruluk, dürüstlük ve erdem" gibi ahlak değer- lerinı çökertmekle kalmıyor, ekonominin üretim te- melini de bile bile çökertiyor. Siyasal aklını çoktan yitirmiş bulunan hükümet. ekonomik aklını da git- gide yitiriyor. Bakınız nasıl? Geçen günlerde yayımlanan en son veriler, eylül ayında ımalat sanayii üretiminın aylık artışının yüz- de 0.1, yani sıfıra yakın olduğunu, bu oranın geçen yılın eylül oranının yaklaşık altıda biri anlamına gel- dığini gösteriyor. Eğer içinde bulunduğumuz yılın ocak-eylül dokuz aylık dönemi göz önüne alınırsa ımalat sanayii üre- timinin artış oranı, geçen yılın (1995) "aynı dönemi- ne" göre yarı yarıya azalmış, yüzde 8.6'dan yüzde 4.7'ye düşmüştür. Bu sayılar, ekonominin temelini oluştııran üretim kesiminde büyük olumsuzluklaryaşandığının kanı- tıdır. Özelhkle kâğıt, kımya ve makine alt sektörlerin- de, üretim çok büyük ölçüde gerilemiş bulunmak- tadır. Adı geçen sektörler. öbür sektörleri besleyen, ara malı üreten sektörlerdir. Bu sektörlerin üretimin- de azalma eğilimi yaşanması, zaman içinde öbür sektörlerde de üretim gerilemesi olacağmın bir gös- tergesı sayılmalıdır. Bugelişmelerkarşısında "sorumlu" bir hükume- tin yapması gereken, bu gidişi tersine çevirecek önlemleri almaktır. Çünkü üretimsizlik, önce işsiz- lik demektir, sonra da mal kıtlığı ve buradan daha yüksek oranlı enflasyona kapı açmak anlamına ge- hr. Tam da bu aşamada hükümet yurtdışından eski otomobil getırılmesinı kolaylaştıran bir uygulamayı yürürlüğe koymuştur. Oysa eylül ayında üretilen toplam otomobil sayısı aylık 23.8 binden 18.2 bine gerilemiş, yüzde 23.3 azalmıştır. Uygulama ile yer- li üretim baltalanmış, işten çıkarmalar çoktan baş- lamıştır. Otomobil üretiminin azalması, bu sektöre yedek parça sağlayan yan sanayinin de gerileme- si demektir. Kendi toplumunun istekleri karşısında en küçük bir "duyarlılık" kırıntısı taşıyan bir hükumetin yap- ması gereken, bu tür zincirleme üretim azalışlarına karşı önlem almaktır. Hükümet ne yapıyor? Kulla- nılmış otomobil getirilmesini kolaylaştırarak, işsiz- lik ve üretimsizlik yangınına benzin döküyor: gele- ceğin daha yüksek oranlı enflasyonuna çağrı çıka- nyor. Aynı günlerde hükümet bir yabancı gazeteye (The Wall Street Journal Euro- pe, 15-16 kasım) verdıği yüksek paralı ilanlarla Tür- kiye ekonomisinin ne ka- dar iyi durumda olduğunu vurguluyordu. Aynı hükü- met. "üretıme değil, rant- çılığa" çağrı yapıyor, "İs- lam" işadamlarına 10mil- yar dolarlık kamu arazisi- nin satılması için çaba har- cıyordu. • • • Hükumetin kendisi siya- sal bunalımın çocuğudur. Büyük ortak RP de öyle. Siyasal yapının daha çok mikrop alması, daha ağır hastalanması birilerinin ki- şisel çıkarına uygun düşe- bilir. Siyasetçilerin dini duyguları sömürmesi, hal- kın giderek artan oranda islama sarılması. bunalı- mın körüklenmesine ne- den olabilir. Bu beklentilere ilişkin bir not: Imalat sanayiinde üre- tımi artan sektörler de var; bunların başında alkollü iç- kılergeliyor. Örneğin "kan- yak üretimi", bu yılın ocak- eylül donemınde geçen yı- la göre yüzde 53.7; votka üretimi de yüzde 47.7 art- mış bulunuyor. Şarap üre- timindeki artış da az değil, yüzde 8.2. Sonuçta, buna- lım arttıkça. Türkler islama dönecek yerde kendilerini "içkiye vuruyor". Aklın bu- nalımı tüm öbür bunalım- ları örtüyor. GRUBU Eximbank'tan 800 milyon dolar kredi ANICAR.\(A.A)- Exinıbank Genel Müdürü Can Yeşilada. son bir yılda Eximbank'ın kullandırdığı kredilerde büyük artışlar meydana geldiğini belirterek. -Eximbank 800 miKon dolar tutarında projeyi kredilendirirken bu projelere 312 milyon dolar kredi tahsis edildi" dedi. Yeşilada. Sevk Öncesi Ihracat K.redılennde de büyük artış olduğunu bildirdi. Yeşilada. 1995 eylül ayı ile 1996 eylülü arasında kalan bir vıllık süre içinde firmalara Türk lirası bazında kullandırılan Sevk Öncesi Ihracat Kredisi tutannın 68 trilyon lira. döviz bazında ise 2.2 milyar dolar olduğunu belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle