Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 KASIM 1996 PAZARTESI CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR
31 kadın sanatçı 'içeriden' bir bakış açısıyla kadının toplum içindeki rollerini irdeliyor
4
Rofleriııf yırbnış kaduilar
15
• Londra'daki \\TıitechapeI
Sanat Galerısi'ndeki sergi. son
100 yılda sanatsal üretimde
bulunmuş. farklı dönemlerde,
farklı tarzlarda çalışan 37
kadın sanatçının dünyaya
bakışlannı sunuyor.
Kadınlann, alternatif bir sanat
tarihi oluşturacak denli zengin
bir potansiyel oluşturdukları
gözlerönüne seriliyor.
A H l ANTMEN
LO.NDRA - Londra'nın dogu.sundakı
VVhıtechapel semti. bırzamanlaryalnız-
ca Kanndeşen Jack in adıy la özdeşti: İn-
gilizlerin bu korkunç. efsanevi katıli
VVhitechapel sokaklarında gezen hayat
kadınlarını bir bir öldürmüş. kenti kor-
kuyaboğmuştu. Artık VVhıteehapel. val-
nızca kanndeşen katıliyle değil. sanat
galerisiy le de anılıyor. Londranın belki
de en önemli gaierilennden biri sayıla-
bilecek. salonlannda çağdaş sanatın gün-
demini tutan tematık ^ergilerin yanı »ıra
'Üçüncü Dünya ülkesi' sanatçılarına da
yer \eren Whitechapel. yeni sezona yi-
ne ilginç bırsergivlegirdı: "InsidetheNl-
sible"(İçerden Bakişlar). Sergi. son 100
y ılda sanatsal üretimde bulunmuş. fark-
İı dönemlerde. farklı tarzlarda çalışan 37
kadın sanatçının dünvava bakışlannı su-
nuyor. Erkek egemen "Sanat Tarihi'nin
bile -hele son 20-30 \ılda- gözardı ede-
mediği LouiseBourgeois. Martha Rosler,
Yayoi Kasunıa. Susan Hiller, E\a Hesse,
ClaudeCahunve Mona Hatoum gibi sa-
natçılarınyanı sıra isimyapmamışyada
ancak ölümünden yıllarca sonra tozlu
raflardan çıkanhp keşfedilmiş pek çok
kadın sanatçı yer alıyor sergide.
Küratörlüğünü Belçika'daki Kanaal
Sanat Vakfı'nın yönetıeisı Catharinede
Zegher'ın üstlendigi sergi. dörtana baş-
lık altında bir bütün oluşturuyor. "Kesit-
kr" başlıklı ılk böliimde. Martha Rosler.
Claude Cahun otoportreleri ile gerçeküsfü maskelerin ardından u-
leviciy i kendi sıradışı dünyasına çekhor.
l90l\ılında açılan \\hitechapel Sanat Galerisi
Londra"nın öndegelençağdaş sanaf gaierilennden..
Louise Bourgeois. Claude Cahun, Carol
Kama. Ana Mendiata gibi sanatçıların
ışlerınde irdeledıkleri. toplumda kadına
bıçılmış belli başlı. geleneksel rollenn
üzerınde duruluvor. "Sayfadaki Boşluk"
başlıklı ıkınci böliimdeyeralanCharlot-
te Salomon. Nano Spero, Susan Hiller
gibi sanatçılarıse "dil'aracılıgıvlaögre-
nilen. öğretilen. dayatılan ve yaşanan
kültürel baskının bir resminı çiziyorlar.
1943 y tlında Ausehvvitz'te yaşamını yi-
tiren Charlotte Salomon'un tuttuğu re-
simli günlük. bölümüıı en ilginç işlerin-
den bırı. Salomon'un "Naşam mı. yoksa
tiyatro mu?" başlıklı işindcn yola çıka-
rak .-.ergı kataloğunda sorulan >orular.
aslında sergide yeralan tüm sanatçıların
kaygılarım da dile getıriyor:
"Bizim bireysel rollerimizi kimler 'y a-
zıyor?'. DiL önceden \aratılmış \e başka-
larından öğrenmek durumunda kaldığı-
mız bir olgu olduğuna göre. benliğimi/i
ifade edebileceğimtz saf'bir araç bulma-
mız mümkiin mü? Bembeyaz bir sayfa-
ya başlamak -ü/erinc yazı ya/ınnk ya da
resinı çizmek- yeni bir haşlangıç sayıla-
hilir mi? toksa, bizden önce yaşananları
yeni baştaıı kâğıda mı düküyoruyz?"
Serginın "Suu'Sözcükleri Dokumak"
başlıklı bölümünde. 4. L'luslararası İs-
taııbııl Bienali'ne kacılan Filistin - Liib-
ııan- Inyiliz. kısaca.M çok kımlıklı sanat-
çı Mona Hatoum'uıı kendı saçlanndan
yaptıgı eııstala>yon. cn etkıleyici işler-
den biıı. "Anımsanıa" başlığını taşıyan
bu i.şinde Hatoum. kendı saçlarından
vaptığı kıiçükvumakları verlereserpıniı»
\e saçkınnı dokıımuv Bu ış. annelerin
\ıllar sonra bir sandıktan çıkarıp kızla-
nna gösterdikleri çocukluk saç örgüleri-
nı akla getiriyor. Bir insanı vanında his-
sedebılmek için saçlanndan bırkaç tel
saklamak... Hatoum'un işinde. varlık ve
yokluk duyguları iç içe gıriyor.
Ilk kışısel sergisini 1945 yılında açan
Fransız asıllı Amerikalı he\keltıras Lo-
uise Bourgeuis, kuşkusuz serginin \ıldız
isimlerındenbiri. Herhangibirekole, tar-
za dahil edılemevecek. bir eleştırmenin
dev işiv le "modern sanattaki çeşitli geliş-
melerin ötesinde" ışleriş le her zaman tek
başına durmuş. günümüzün en ilginç ka-
dın sanatçılanndan biri olan seksenle-
rındeki Bourgeois. sergide ilkdönemva-
pıtlanyla yer alıyor. Bourgeois. sergide
valnızca bu heykellerivle değil, daha
genç sanatçıiarın üzerindekı 'etkisiyle'de
\arlığını hissettirivor.
\V hitechapelcleki serginin en ilginç ki-
şiliklerınden biri de 1988 vılına dek er-
kek olduğu sanılan. gerçeküstücü sanat-
çı-yazarClaudeCahun. Geçen \ ıl Lond-
ra'da açılan "Otoportreler'" sergisiy le ye-
niden giindeme gelen sanatçı. sergide
\eralan fotoğraflarındagerçeküstü mas-
keler ardında izleyiciyi kendı sıradışı
dünşasına çekiyor. Fransada \ahudi bir
ailenın çocuğu olarak dünyaya gelen Ca-
hıın'un, bır Nazi kampında öldüğü sanı-
lıvordu. Cahun. gerçekte 1954 yılında
öldü Son vıllannı. sevgilısi Suzanne
Malherbeılegeçirmişti. Dostlanarasın-
da Andre Breton ile Georges Bataille \ ar-
dı. 1920"li \illardaOscar\\ildei Fran-
sizcavaçe\irdi. De\rimci YazarlarveSa-
natçılar Birliği'nin üyesivdi. Birdöneme
damgasını \urmuş bu ilginç sanatçının
çe^ıtli mızansenlerle. çeşitli tiplemelere
bürünerek bundan 50-60 yıl önce \aptı-
ğı otoportreler. bir ba^ka sıradışı kadın
sanatçıyı. günümüzde benzertürde işler
yapan Cind> Sherman't akla getiriyor.
Polonyalı, Cek. Rus. Brezilyalı kadın
sanatçıların da >er aldığı V\ hitechapel
sergisinde, kadınlann. alternatif bir sa-
nat tarihi oluşturacak denli zengin bır
potansiyel oluşturdukları gözler önüne
serilivor.
Özel tiyatrolar yönetmelik değişikliğini 'iktidardan beklenilecek bir hamle' olarak nitelendirip tepki gösterdi
'Bu, saııata öldürücü darbedîr'Kültür Servisi - Kültür Bakan-
Iıgı'nın, özel tıyatrolara devlet
desteğını düzenleyen yönetmeli-
ğin bazı maddelerınde > aptığı de-
ğişiklikler özel riyatroiar tarafın-
dan tepkiyle karşılandı. Özel Tı-
yatroiara Destek S'önetmeliği'nde
yapılan degişıklik gereğince De-
ğerlendirme Kurulu: Bakanlık
Müsteşarı. İlgili Müsteşar >ar-
dımcısı, De\ let Tiy atrolan Genel
Müdürü. Güzel Sanatlar Genel
Müdürü ile kültür \ e sanat alanın-
da tanınmış kişilerarasından ma-
kam onayı ile belirlenen 3 kişıden
oluşacak.
^önetmelikte yapılan değişik-
likle bundan böyleTiyatro Yapım-
cıları Derneği. Tiyatro Oy uncula-
rı Derneği. TV ve Oyun Yazarla-
rı Derneği. Mılletlerarası Eleştır-
menler Birlığı \e Uluslararası Ti-
yatro teınsilcisıyle birlikte YÖK
Tiyatro Bölümü Konservatuvar
Temsücisrnin Değerlendirme
Kurulu"nda aöre\ alma\acagının
açıklanması. tiyatro eleştırmenle-
ri \e özel tiyatro topluluklarınca
"sanatı öldürücü darbe' olarak ni-
telendırıldı.
Uç kuruluşa yazı
Bu arada Kültür Bakanlıgı'nın
20 kasımda bakan adına Güzel Sa-
natlar Genel Müdürü Mehmet
Özel'ın imzasıyla özel tiyatrolara
dev let desteğı Değerlendirme Ku-
rulu ile ilgılı olarak Milletlerarası
Eleştirmenler Birliği. Uluslararası
Tiyatro Enstıtüsü \ e Tiy atro Oyun-
culan Derneği'ııe bırer yazı gön-
derdiği öğrenıldı. Yazıda yapılan
yönetmelik değışıklığınden söz
edilerek. "1996-97 sanat sezonu
başvurularını incelemek üzere önü-
miizdekigiinlerdetoplanacakÖzel
Tiyatrolara De\ let Desteği Değer-
lendirme Kurulu'nda yer almak
üzere kuruluşunu temsüen bir asil
ve yedek üyenin isimleri ile irtibat
telefonlanmn çok acele bakanlığa
faksla bildirilmesi" istendı.
Hadi Çaman / TİVAP Genel
Sekreteri:
Bu sene t6. yılı dev let desteği-
nın. Bu da değişen 12. yönetme-
lik. Bırtürlü istenilen noktayage-
tirılemedı. Biz. ilkyıllarındadev-
let yardımı diye adlandmlmasını
asağılayıcı bulduğumuz içın 'de»-
let desteği' densın istemiştik.' Ne
yazık ki bu yönetmelikle destek
yine 'yardım'a dönüştü.
Kerem Kurdoğlu / Kumpaııva:
Yöntem olarak gerek demokt-
ratik yöntemden uzakla^ılması
gerekse sanatı sadece geleneksel
kalıplara hapsetme zihnıyeti açı-
sından tam da bu iktidardan bek-
lenilecek bir hamle. L'zun vadede
görünen o ki, sanatı öldürücü bır
darbe.
Nedim Saban / Tiyatrokare:
Bekliyordum. şaşırmadıın.
Bundan sonra olacakları demok-
ratik kitle örgütlerınin bu olaya
pasif kalmasına bağlıyorum. Ba-
zı vönetıcilerin kendı çıkarlanna
göre hareket etmelermden dolay ı
bundan sonraki olaylar ıçın oıılar
sorumlu.
Dilek Türker / Tiyatro Aj na:
Kasıııı sonugeldı ve henüzdcs-
tek alamadık. Tiyatro yerıne tica-
ret yapııı diyorlar. Sanatı zararlı
bırşey olarak görüvorlar. Ödene-
ğın gecıktirılmesi ife sanatsal üre-
timı engelliyorlar. Bu şanlar a!-
tında oyunumuz ancak \ezon -<o-
nunda çıkabıleeek.
Seçkin Sel\i/Ti\atn) Eleştirme-
ni:
Özel tiyatrolara yapılan de\ let
desteği yönetınelığındekı yenı de-
ğişiklıkler konunun özüne değın
dogru bır nıtelık ta^ınııyor. Bır
destek alışverışı iki taraflıyüküm-
lülükler getırir. Oysa son yöııet-
meliktedeyükünılülükle- >e bek-
lentiler yalnızca tiyatrolaı tarafı-
na yığılmıştır. Örneğin bu deste-
ğın yararlı olabilnıesindeki temel
gereklılık belirlı birödeme tarıhı-
nın saptannıasidır. Bunun olma-
masi bakanlıktaki yetkili kişilerin
key fı kararlanna bütün özel tiyat-
roları mtrhkûm etmek anlaınına
gelir. Karşılıklı vükümlülüklcrin
olmadığı bir yerde yararlı sonuç
alınacagına inanmıyorum. O ne-
denleyönetmelıkteyapılan ıkincil
degişiklikler beni hıç ılgilendir-
miyor.
îanıer Le\ent/ TOBAV Başka-
nı:
Anayasa'nın 64. nıaddesi. Tür-
kıye'de sanatın ve sanatçının dev-
letın korunıası altında oldıığunu
ifade edıyor. Ancak nasıl koruya-
cağına bır açıklık getırmıyor ve
muğlak bır madde olarak kalıyor.
Sanatçıların kendı alanlannı ken-
di uzmanlık bırikimlerıyleyönet-
me olanağı sıyası olurak görüşül-
müyor. Hep ^anatçılar reşit değıl-
mijcesıne bırilen onlar adına ka-
raralmaya çalışıyor. Bıçılen kos-
tümün içıııe sokulmak ıstenen
gövdeler yara bere içind.e bırakı-
lıvor. Daha önce sanat ve bunun
kültürüyle ilgilenmemiş politika-
cılar politık rastlantılar sonucun-
da kültür bakanı da olabiliyorlar.
Ondan sonra da sanatçılara ders
venneye kalkıyorlar. Bunu. geç-
mişdönem kültürbakanlığı yapan
Agâh Oktay Güner de. ~ Kültür
Bakanlığı sadece bakanın şahsi iç-
tiaatlamla yürütebilecek bir ba-
kanlıktır"dıye ifade etmiştı. Siv il
toplum kuruluşları HABİTAT'ın
gerçekleştirildigi bir ülkede mes-
lek alanıyla ilgili karar komisyo-
nunun dışında bırakılıyor. Yöne-
ticılerine anayasanın tanıdığı hak-
lar hiçe sayılarak maaş kesme ce-
zası verilıyor ve bütün bunlar bir
"hınça!ma"ıstek vearzusuyla ya-
pılıyor Ama bir yandan da oİup
bitenlerden habersizmiş gibi dav-
ranılıyor. Bu belırsizlık de olum-
lu düşünmek ıstemesine rağmen
insanlan kaygılandırıyor ve süreç
içersinde yürütülen dumanlı
sıyasetiaçıkçaalgılamalannısağ-
lıvor.
Soyut heykelin estetigi
FİGEN DEMİREL
12 Kasım 1996"da. Cad-
debostan'daki Gaieri İki
Maymun'da. Füsun Salor
Saçlıoğlu'nun heykel sergi-
si açıldı: sergi 30 kasıma ka-
dar sürecek.
Gaieri İki Maymun. Ekim
1995"te açılmış yeni. özenli
•bir gaieri. Bu sergı de gale-
rinin ılk heykel sergisı.
19^7 yılı'nda Tatbiki Gü-
zel Sanatlar Yüicsek Okulu
Seramik Bölümü nden me-
zun olan Füsun Salor Saçlı-
oğlu. adını ilk kez l9Tıcla
Görsel Sanatçılar Derneği
Yılın Genç Heykel Sanatçı-
sı yanşmasında ve 1977"de
lstanbul Arkeoloji Müzele-
ri Açıkhava Sergisi yanşma-
sında heykel dalında aldığı
ödüllerle duyurmuştu. Da-
ha sonra 1996 yılına kadar.
çeşitli seramik ve heykel
kurslannda hocalık v e sekiz
yıl süren ticari seramik üre-
timinin yanı sıra, çeşitli
grup sergilerine ve de\let
sergilerine de katılarak ya-
vaş. ama dikkatli bir tempo
ile sanatçılığını sürdürdü.
Bu sergide. ilk çalışmalann-
daki yuvarlak. yumuşak ve
dolu formların üst üste ek-
lenmesı. birikmesıyie olu-
şan yapının terk edildığini:
heykeli çevresındeki boşlu-
ğa doğru büyüten. açan.
uzun. yumuşak formların
kullanılmaya başlandığını
görüyoruz.
Saçlıoğlu'nun bu sergide-
ki çalı^malannda. ilk bakış-
ta farklı üsluplar olduğu dü-
şünülebılir. arpadikkateiîn^
diğinde bu farklılaşmanın
sanatçının üslubundan de-
ğil, malzeme-form ılişkisı-
ne tutarlı bir yaklaşımdan
kaynaklandığı anlaşılacak-
tır. İki taş heykel. sağlamlı-
ğın. ağırlığın dııvumsandı-
ğı. taşın dekoratıf oyunlarla
hafifletilmedıği. parçaların
bütünle çok dengelı bir bir-
liktelik sağladığı çalışma-
lardır. Bu heykeller. süsle-
me v e gereksiz aynntı lardan
anndırılmışlardı. Herküçük
plan. bağlı olduğu büyük
parçanın doğal uzantısı, do-
ğal bitışi gibidir.
Ihlamurdan yontulma
dört ahşap heykelin dördün-
de de ortak özellik. dönme,
burulma hareketıdır. Birbi-
rinı tamamlayan vebiriiçle-
me olarak sunulan. ama her
bin kendi başına estetık bir
bütünlük sağlayan üç ah^ap
heykelde bu burulma hare-
keti yatay. bir heykelde di-
key olarak elealınmistır. Bu
heykelleıdede çeşitli oyun-
larla malzemede ışçilik gös-
tensine girilmemiş. formlar.
oldukça yalın. ama guçlu
parçalara bölünmü^lerdir.
Saçlıoğlu. ahşabın doğada-
ki soluğuna hiçzararverme-
den kendi formlannı. ahşap-
la birleştirmiştır. Ne form-
lar. ne de işçilik. ahşabı baş-
ka bir malzemey e dönüştür-
metehlikesi yaratmamakta-
dır. Bu formlann bronz ya
da taştan yapılsalaraynı ba-
şanyı veremeyecekleri ba-
karbakmazanîaşılıyor. Dik-
katle tasarlandığı belli olan
üçleme ahşap heykellerin
taşıyıcı ayakları da heykel-
lerle olumlu katkılarda bu-
lunmaktadır.
Soyut bronz heykeller
Füsun Salor Saçlıoglu'yu
asıl uzmanlık dalı olan ça-
mur modlajdan dökülmüş
soyut bronzçalışmalardata-
nımak doğrudur. Serginin
üçüncü bölümü. son dört yıl
içinde yapılmış çalışmalar-
dan seçilmiş olan on soyut
bronz küçük heykelden
oluşmaktadır. Bu soyut hey -
kellerın hemen hepsi. ger-
çek boyutlanndan yüzlerce
kez büyütülseler ve bir anıt
haline getirilseler de değer-
lerini rahatlıklakoruyabile-
cek bir estetik olgunluğa sa-
hıptirler.
Sergınin dördüncü bölü-
münü oluşturan on küçük
soyut figüratif bronz çaiış-
maya gelince: ötekı hey kel-
lere göre daha dekoratıf di-
yebileceğimiz bu çalışma-
lardaki en belırgin özellik.
soyut bronz heykellerdekı
kımı elemanlann insan vü-
cuduna taşınmış olmasıdır.
Bu figüratifçalışmalann ki-
minde Nıke'ı. kimindeyük-
selen Daidalos'u. kiminde
de düşen tkaros'u anımsa-
mak mümkündür.
Kanımca, bu sergi. soyut
heykelde. güçlü bir estetik
beğeninin görüldüğü. başa-
nlı bir ser»idir.
Yugoslavya'da tiyatro sanatçısınm yeni durumu / 3
Gerçeklerin sahnesi dünya
E.MRE K O M N C I O G L I
Belgrad'da çıkan tiy atro ga-
zetesı Ludus"un lngılızceedı>-
yonundan bazı alıntılar almak
istiyorum. Gazetenin ön kapa-
ğı; baştan aşağı siyah iizenne
beyaz hartlerle sayfanın yan-
sını kaplayan "To Be" (01-
mak) y azısından v e oıııın dört-
te biri küçüklükte "Or Not To
Be"den (Ya Da Olnıamakı
olu»uyor. Kısaca. çaresız. "To
Be"... Gazetenin ıçındekı baş-
lıklardan bırkaçı ıse ^oy le
"Böyle Zamanlara Nasıl Kat-
lanmalı". "Baskj İçinde \aşar-
ken Bundan İ retkenlikSağla-
nabilirmi?". "Saray bosna'dan
Tiyatro Mektubu". "Godot
Belgrad'da."
Gazetede farklı tarıhliyazı-
lardan alıntılar var. Mair Mu-
safiya'nın 1992 Kasım tarıhlı
yazısındanbirbölüni. "Benbu
yazıyı 'Bır Veda Mektubu'
başlığı altında yazmak istiyo-
rum. Belgrad Radyosu 2. ka-
nalı tiyatro eleştirmeni olarak
burada dolanırken, Bvlg-
rad'dan ay rılıp Saray bosna'y a
gittiğimde'Macbeth' gibi artık
geleceğimin hiçbir anına hük-
medemeyeceğimi biliyorunı.
Ancak. Belgrad Tıyatrosu'nda
hakkımla kazandığım kohıı-
ğumda oturup nc yapıvorum.
diye kendime soruyorıım.
Tüm kosuUann.rizi'Hikledete-
atral olanların dışında yaşar-
ken. vabşi nŞatronun en ideal
kurgusunu an ve an izlerken
benim -bir ti\ atro elestirmeni-
Slo\enyalı.\IiladinskoTi\atrosu"nun"Silence.Silence,Si-
lence' adlı ovunundan bir kesit.
nin buradaTTroTü nedir? Be-
nim için anlaııısı/ \e değersiz.
En sonunda iki yol arasında sı-
kışıp kafdım. Kaçmak ya da
savaşmak. Teorisi yok bunun.
Bir tiyatro eleştirnıeni \e bir
Saray bosnalı olarak oyunun
tümünü izledim... Belgrad'dan
ay rılırkcn şunlan söy lemek is-
riyorum.TİyatrodakJarkadaş-
larımı \e koltuğumu kay bede-
ceğim belki. ancak bir kentli
olarak onurumu yakalamış
olacağım. Ölümden kaçıla-
maz."
NenadProkiç'ııı l993Ocak
tarıhlı yazisindan bir böliim:
"Klasik bir oyun yazarı bakış
açısıy la baknıak istemiyorum.
Bu iğrenç savaştan bir şekilde
kurtulduğumuzu diişünıırsck.
bundan sonrası için bizim ke-
sinliklı' başka tiir bir tiy atro ih-
tiyacınıız olduğuna inanıyo-
rum. Hem yaşadığımız dö-
nemdc savaşın bize sunduğu
katliama. aptalhklara dikkat
>ayı inceleyecek birtiyatro. Sa-
\ aş zenginlerini \e daha sonra
türeyecek sa\ aş karşıtı zengin-
lerini. toplumu bu ağır y ükün.
utancın altına sokanları vaz-
geçmeden eleştirmeliyiz. Ben-
ce bu yeni tiyatro. en azından
biraz olsun onurumuzu bize
hatırlatacaktır..."
Sloven eleştirnıen Jedrt
Jezş. Tito'nun mezannı ziya-
ret etmek istediğinı söyleyin-
ce. fesîıval organızasyonunda-
kıler bıraz şa^kın gözlerle ona
baktılar. Tıto'ya "yaşlıadam"
diye hıtap eden Jedn'a "Ben
deseninlegelirim"dedinı. Er-
teM gün basın toplantısından
sonra genç bır Sırp dramatur-
gi öğreneısıyle Tito'nun me-
zarına doğru yolculuğa başla-
^ n ! ^
verdı. "Sen savaşa gittin mi?"
"Savaş başladığında daha 18
değildim."
Tito'nun mezandaşehir gi-
bi hüzünJü. Eskiden başında
askerlerbeklermış. şimdi kım-
secıkleryok. Tito'nun müzesı
kaldırılmış. yerı resim galeri-
si olarak yenıden düzenlen-
nıekte. Mezar. sosy alist döne-
min tüm sade ve tek tip anla-
yışınauygun yapılmış. Birkaç
kuş. bır kaç ot. bir mermer dı-
şında Tito'nun mezarında baş-
ka bır şey göremedık. Oradan
şehrın bitpazannagitmeye ka-
rar verdik. İşte Tıto oradaydı.
Farelerin cint artığı. köprü al-
tında çamurun içıne kurulmuş
pazann, gazete kâğıdının yere
serilmesiyle oluşmuş tezgâh-
lannda komünizm dönemınin
kızıl yıldızları. Tito'nun imza-
sı. fotoğrafı. rozetlerı, döne-
mın okul kıtaplan, şıir kıtapla-
rı... Yakın tarihlen bitpazarın-
da oldukça ucuza satılıktı.
Ancak yaşanan tüm bu fa-
kirlik. hüzün. onurlarının kal-
dıramadığı agıryuk ve kendi-
lerine hissettikleri nefret kar-
şısında hükümet yalnızca her
gece saat 24.00"te şehri sabun-
îusularlayıkıyor... Lady Mac-
beth gibi. Dünyamızın yaşadı-
ğı acının bır öteki yüzünü gör-
memi sağlayan ve benı Belg-
rad'a davet eden Ana Lasiç'le
ilk tanıştıgımızda bana acıklı
acıklı gülerek. "Biliyor mu-
sun, biz Koso>a yenilgimizi
kutlarız. Dünyadayalnızcaye-
çekecek hem de umutlu ve
olumlu yaklaşımların anlam-
sızlığını anlatacak bir tiyatro
olmalı. Ay nı zamanda da top-
lumumuzun yaşadığı parano-
ğın kaişiMnda ıhtışanılı birbi-
nd gözünıe çarptı. Dramatur-
ga sordıım "Bu bina nedir?"
"Sırp ordulan karargâhı..."
Cabıık sordum. çabuk cevap
O zamanlar çok şjkür biz ne
Kosovagalıbiyetını yadaher-
hangi biryenılgıy ı kutluyoruz.
diye düşünmüşrüm. Şımdi ise
pek emın değılim
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Değişen Ne?..
Basın yasası tartışılırken toplumsal-siyasal sayı-
sız yazıya imzasınt atan Namık Kemal'i anımsa-
mamak olası değil.
Yüz yirmi yıl önce, ülkede gazete ve kitaptan
başka yasaklanacak bir şey kalmadı mı diye yakı-
nan şairimizin, Magosa zindanındaki yaşamını ış-
leyen oyunun bir bölümünü okurlarıma sunmak is-
tiyorum.
- Sordukça uçuracak gibi oluyorum ama, talih
delirmeyi bile esirgiyor bizden, Kendi sesımizden
başka ses duymadığımız bunca saat, bunca gün,
bunca hafta inanılmaz gibi gelır dışarda olsak, ge-
ne de düşünebiliyoruz, gene de imanına kadar
bağlıyız hayata.
Oyle özlüyorum ki gazetemi, odamı. Baskı ma-
kinesininsesini.. mürekkebin kokusunu.. mûrettip-
lerin yüzündeki o yaratıcı telaşı.
Bugün kaç basıyoruz?
ladelerden ne haber?
Yine dilenmeye başladı mı Avnjpa kapılarında bi-
zim efendiler?
Kâğıda yeni zam mı bekliyorsunuz?
Yeni yasaklar mı konacakmış basın yasasına?..
Acayip.. Sesi soluğu çıkmıyor mu Şûra-yı dev-
letin?
Sordukça sormak geliyor içimden.
istanbul var mıydı?
Bulunmaz çizgılerini dürbünün öteki yüzünden
görebildiğim...
Karım, çocuklarım var mıydı benim?
Var mıydı Gedikpaşa tiyatrosu.. Var mıydı Bo-
ğaz.. Var mıydı Göksu..
- Ilk soruşturmada göz göze geldik. Bır saniye
kadar sürdü utanması. Devletten kalan neyse, o ka-
lan nesne adına nasihat çekmeye başladı bana.
Yargıç - Dünyayı olduğu gıbı kabul etmekten
başka çare varmı mirim... Bizlerde nelergörüyor,
neler ışitıyoruz.
Düzen gereği buradan giriyor, buradan çıkıyor iş-
te.
Bilmez mısiniz, tarihi kadimden beri böyledir bu.
Ali Paşa gider. Düzen gereği Fuat Paşa'ya ge-
lir sıra Fuat Paşa gider, bir zaman da Mahmut Ne-
dim oyalanır sadaret koltuğunda.
Düzen gereği alışmaktır tek çözüm, tek çare..
Gümüş sikke, bakırla çoğaltılır darphanede.
Düzen gereği.
Ekmeği küçüitürüz.
Düzen gereği.
Halk meteliğe kurşun atacak düzeye iner.
Düzen gereği.
Yabancı şirketler, nazır takımına hisse senetleri
sunarlar. Armağan olarak geçer resmı literatüre.
Düzen gereği.
Vükelada han, hamam, köşk, yalı...
Eşrafveayan.. Rüşvet, torpil, adam kayırma..
Düzen gereği, kalkınıyoruz masalı.
Ve düzen gereği. vatan şairini yargılamak da bi-
zim gibi bir yargıç eskısine düşer."
Başlığı yineleyebiliriz..
Değişen ne?
"Zindandaki Şair", 1. Basım, Kasım 1990.
TOBAV'dan
'Pazartesi
Etkinlikleri'
Kültür Servisi-TOBAV
(Devlet Tiyatroları Opera
ve Balesi Cal'Şanlan Yak-
fı) 'Pazartesi Etkinlikleri'
adı altında bir dizi açıkla-
malı sanat programı dü-
zenliyor.
Bugün gerçekleşecek
olan ilk etkinliğin konusu.
'Taş Plaklarla Operet,
Meddah, Karagöz' adını
taşıyor.
lstanbul Dev let Tiyat-
rosu Sanatçısı Cemal Ün-
lü'nun hazırlayıp sunaca-
ğı dinleti ilk Türk opereti
olan 'LeMebici Horhor'la
başlıyor.
Lnlü'nün. son ürününü
1965 yılında veren taş
plaklardan oluşan koleksi-
vonundan sunacağı diğer
örneklerse şöyle: ilk Türk
tiyatrocularından Burha-
nettin Tepsi. 'Tank' piye-
sinden bir bölümle "Ro-
rig'in Hazineleri'yle yer
alıyor.
Karagöz sanatının bü-
yük temsilciM Karip Salih
Efendi ile ŞairÖmer Efen-
di. Meddah Aşkı, Meddah
Sururi dınletinın sözlü taş
plaklar bölümünü oluştu-
ruyor.
Operetlerde ise Sürey y a
operetinden Ayşe. Asalet-
meap, C^öresaz operetleri
var. 193ü\ılları Sehır Ti-
yatrolan operetlerınden ise
'Cç Saaf, 'Deli Dolu' ve
'Lüküs Hayat'. başta Ha-
am Körmükçüolmak üze-
re Vasfi Rıza. Bedia Mu-
vahhit. Reşit Gürzap, Şe*-
kiye Mav gibi sanatçıların
aracılığıyla izlenecek.
"AlabândaRevüsü'nün >ıl-
dızlarıysa Muanımer Ka-
raca v e Safıye Ay la.
TOBAV'ı'n 'Pazartesi
Etkinlikleri'. 2 aralık günü
saat 19.00'da Kenan Işık.
Işıl Kasapoğlu ve Müge
Gürman'ın kauiacakiarı
"Sahneye Koynıa Sanatı
Üzerine' 9 aralıkta Afşar
Timuçin'in "Sanatta Este-
tik' ve 23 aralıkta da Sa-
adet İkesus Altan'ın "Bir
Yaşam Boyu Opera' ba.ş-
lıklı söv leşileriv le sürecek.
10 yıl aradan
sonra ^Carmen'
Kültür Servisi- lstanbul
Dev let Opera ve Balesi.
opera tarihinin en çok oy-
nanan yapıtı 'Carmen'
operasını. 10 yıl aradan
sonra tekrar sergilıyor.
Fransız romancısı Meri-
mee'nin Carmen öyküsün-
den yola çıkarak H. Meil-
hac/L.Hale\y'nin libretto-
sunu hazırladığı opera.G.
Bizet'nin coşku dolu müzi-
ğınde güzei Cingene kızı
Carmen'in tutkulu aşkını
anlatıyor.
28 kasım perşembe günü
saat 20.00'de Atatürk Kül-
tür Merkezi Büyük Sa-
Pirelli y önetiyor.
Yekta Kara'nın çağdaş
bır yorumla 1930'lu yılla-
ra. Ispanya'daki iç sava*
dönemıne taşıdığı 'Car-
men "de dekor v e kostümle-
ri Dirk Hofacker düzenle-
di. koroyu Gökçen Kora>
çalıştırdı. Koreografı Nil
Berkan'a. ışık düzeni .\h-
met Defne'ye ait.
50. kuruluş yıldöniimü
nedeniyle Varan Turizm
AŞ'nin sponsorlugunu üst-
lendığı 'Carmen' opera-
sında Carmen rolünü Jak-
lin Çarkçı ile Lynn T. Çağ-
lar dönüşümlü olarak oy-
ı-r> ap
olan Carmen operasını.
Yekta Kara sahneye koyu-
yor.
Orkestrasını konuk îtal-
yan orkestra şefi Antonio
Erol L'ras, Mete l'ğur
(Devlet Sapıtçisi). Süha
Yıldız, Efsii'i Öztopra'k,
Gönül Onat, Nursel Oncül
başrollerı paylaşıvorlar.