19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 KASIM 1996 PAZARTESI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 31 kadın sanatçı 'içeriden' bir bakış açısıyla kadının toplum içindeki rollerini irdeliyor 4 Rofleriııf yırbnış kaduilar 15 • Londra'daki \\TıitechapeI Sanat Galerısi'ndeki sergi. son 100 yılda sanatsal üretimde bulunmuş. farklı dönemlerde, farklı tarzlarda çalışan 37 kadın sanatçının dünyaya bakışlannı sunuyor. Kadınlann, alternatif bir sanat tarihi oluşturacak denli zengin bir potansiyel oluşturdukları gözlerönüne seriliyor. A H l ANTMEN LO.NDRA - Londra'nın dogu.sundakı VVhıtechapel semti. bırzamanlaryalnız- ca Kanndeşen Jack in adıy la özdeşti: İn- gilizlerin bu korkunç. efsanevi katıli VVhitechapel sokaklarında gezen hayat kadınlarını bir bir öldürmüş. kenti kor- kuyaboğmuştu. Artık VVhıteehapel. val- nızca kanndeşen katıliyle değil. sanat galerisiy le de anılıyor. Londranın belki de en önemli gaierilennden biri sayıla- bilecek. salonlannda çağdaş sanatın gün- demini tutan tematık ^ergilerin yanı »ıra 'Üçüncü Dünya ülkesi' sanatçılarına da yer \eren Whitechapel. yeni sezona yi- ne ilginç bırsergivlegirdı: "InsidetheNl- sible"(İçerden Bakişlar). Sergi. son 100 y ılda sanatsal üretimde bulunmuş. fark- İı dönemlerde. farklı tarzlarda çalışan 37 kadın sanatçının dünvava bakışlannı su- nuyor. Erkek egemen "Sanat Tarihi'nin bile -hele son 20-30 \ılda- gözardı ede- mediği LouiseBourgeois. Martha Rosler, Yayoi Kasunıa. Susan Hiller, E\a Hesse, ClaudeCahunve Mona Hatoum gibi sa- natçılarınyanı sıra isimyapmamışyada ancak ölümünden yıllarca sonra tozlu raflardan çıkanhp keşfedilmiş pek çok kadın sanatçı yer alıyor sergide. Küratörlüğünü Belçika'daki Kanaal Sanat Vakfı'nın yönetıeisı Catharinede Zegher'ın üstlendigi sergi. dörtana baş- lık altında bir bütün oluşturuyor. "Kesit- kr" başlıklı ılk böliimde. Martha Rosler. Claude Cahun otoportreleri ile gerçeküsfü maskelerin ardından u- leviciy i kendi sıradışı dünyasına çekhor. l90l\ılında açılan \\hitechapel Sanat Galerisi Londra"nın öndegelençağdaş sanaf gaierilennden.. Louise Bourgeois. Claude Cahun, Carol Kama. Ana Mendiata gibi sanatçıların ışlerınde irdeledıkleri. toplumda kadına bıçılmış belli başlı. geleneksel rollenn üzerınde duruluvor. "Sayfadaki Boşluk" başlıklı ıkınci böliimdeyeralanCharlot- te Salomon. Nano Spero, Susan Hiller gibi sanatçılarıse "dil'aracılıgıvlaögre- nilen. öğretilen. dayatılan ve yaşanan kültürel baskının bir resminı çiziyorlar. 1943 y tlında Ausehvvitz'te yaşamını yi- tiren Charlotte Salomon'un tuttuğu re- simli günlük. bölümüıı en ilginç işlerin- den bırı. Salomon'un "Naşam mı. yoksa tiyatro mu?" başlıklı işindcn yola çıka- rak .-.ergı kataloğunda sorulan >orular. aslında sergide yeralan tüm sanatçıların kaygılarım da dile getıriyor: "Bizim bireysel rollerimizi kimler 'y a- zıyor?'. DiL önceden \aratılmış \e başka- larından öğrenmek durumunda kaldığı- mız bir olgu olduğuna göre. benliğimi/i ifade edebileceğimtz saf'bir araç bulma- mız mümkiin mü? Bembeyaz bir sayfa- ya başlamak -ü/erinc yazı ya/ınnk ya da resinı çizmek- yeni bir haşlangıç sayıla- hilir mi? toksa, bizden önce yaşananları yeni baştaıı kâğıda mı düküyoruyz?" Serginın "Suu'Sözcükleri Dokumak" başlıklı bölümünde. 4. L'luslararası İs- taııbııl Bienali'ne kacılan Filistin - Liib- ııan- Inyiliz. kısaca.M çok kımlıklı sanat- çı Mona Hatoum'uıı kendı saçlanndan yaptıgı eııstala>yon. cn etkıleyici işler- den biıı. "Anımsanıa" başlığını taşıyan bu i.şinde Hatoum. kendı saçlarından vaptığı kıiçükvumakları verlereserpıniı» \e saçkınnı dokıımuv Bu ış. annelerin \ıllar sonra bir sandıktan çıkarıp kızla- nna gösterdikleri çocukluk saç örgüleri- nı akla getiriyor. Bir insanı vanında his- sedebılmek için saçlanndan bırkaç tel saklamak... Hatoum'un işinde. varlık ve yokluk duyguları iç içe gıriyor. Ilk kışısel sergisini 1945 yılında açan Fransız asıllı Amerikalı he\keltıras Lo- uise Bourgeuis, kuşkusuz serginin \ıldız isimlerındenbiri. Herhangibirekole, tar- za dahil edılemevecek. bir eleştırmenin dev işiv le "modern sanattaki çeşitli geliş- melerin ötesinde" ışleriş le her zaman tek başına durmuş. günümüzün en ilginç ka- dın sanatçılanndan biri olan seksenle- rındeki Bourgeois. sergide ilkdönemva- pıtlanyla yer alıyor. Bourgeois. sergide valnızca bu heykellerivle değil, daha genç sanatçıiarın üzerindekı 'etkisiyle'de \arlığını hissettirivor. \V hitechapelcleki serginin en ilginç ki- şiliklerınden biri de 1988 vılına dek er- kek olduğu sanılan. gerçeküstücü sanat- çı-yazarClaudeCahun. Geçen \ ıl Lond- ra'da açılan "Otoportreler'" sergisiy le ye- niden giindeme gelen sanatçı. sergide \eralan fotoğraflarındagerçeküstü mas- keler ardında izleyiciyi kendı sıradışı dünşasına çekiyor. Fransada \ahudi bir ailenın çocuğu olarak dünyaya gelen Ca- hıın'un, bır Nazi kampında öldüğü sanı- lıvordu. Cahun. gerçekte 1954 yılında öldü Son vıllannı. sevgilısi Suzanne Malherbeılegeçirmişti. Dostlanarasın- da Andre Breton ile Georges Bataille \ ar- dı. 1920"li \illardaOscar\\ildei Fran- sizcavaçe\irdi. De\rimci YazarlarveSa- natçılar Birliği'nin üyesivdi. Birdöneme damgasını \urmuş bu ilginç sanatçının çe^ıtli mızansenlerle. çeşitli tiplemelere bürünerek bundan 50-60 yıl önce \aptı- ğı otoportreler. bir ba^ka sıradışı kadın sanatçıyı. günümüzde benzertürde işler yapan Cind> Sherman't akla getiriyor. Polonyalı, Cek. Rus. Brezilyalı kadın sanatçıların da >er aldığı V\ hitechapel sergisinde, kadınlann. alternatif bir sa- nat tarihi oluşturacak denli zengin bır potansiyel oluşturdukları gözler önüne serilivor. Özel tiyatrolar yönetmelik değişikliğini 'iktidardan beklenilecek bir hamle' olarak nitelendirip tepki gösterdi 'Bu, saııata öldürücü darbedîr'Kültür Servisi - Kültür Bakan- Iıgı'nın, özel tıyatrolara devlet desteğını düzenleyen yönetmeli- ğin bazı maddelerınde > aptığı de- ğişiklikler özel riyatroiar tarafın- dan tepkiyle karşılandı. Özel Tı- yatroiara Destek S'önetmeliği'nde yapılan degişıklik gereğince De- ğerlendirme Kurulu: Bakanlık Müsteşarı. İlgili Müsteşar >ar- dımcısı, De\ let Tiy atrolan Genel Müdürü. Güzel Sanatlar Genel Müdürü ile kültür \ e sanat alanın- da tanınmış kişilerarasından ma- kam onayı ile belirlenen 3 kişıden oluşacak. ^önetmelikte yapılan değişik- likle bundan böyleTiyatro Yapım- cıları Derneği. Tiyatro Oy uncula- rı Derneği. TV ve Oyun Yazarla- rı Derneği. Mılletlerarası Eleştır- menler Birlığı \e Uluslararası Ti- yatro teınsilcisıyle birlikte YÖK Tiyatro Bölümü Konservatuvar Temsücisrnin Değerlendirme Kurulu"nda aöre\ alma\acagının açıklanması. tiyatro eleştırmenle- ri \e özel tiyatro topluluklarınca "sanatı öldürücü darbe' olarak ni- telendırıldı. Uç kuruluşa yazı Bu arada Kültür Bakanlıgı'nın 20 kasımda bakan adına Güzel Sa- natlar Genel Müdürü Mehmet Özel'ın imzasıyla özel tiyatrolara dev let desteğı Değerlendirme Ku- rulu ile ilgılı olarak Milletlerarası Eleştirmenler Birliği. Uluslararası Tiyatro Enstıtüsü \ e Tiy atro Oyun- culan Derneği'ııe bırer yazı gön- derdiği öğrenıldı. Yazıda yapılan yönetmelik değışıklığınden söz edilerek. "1996-97 sanat sezonu başvurularını incelemek üzere önü- miizdekigiinlerdetoplanacakÖzel Tiyatrolara De\ let Desteği Değer- lendirme Kurulu'nda yer almak üzere kuruluşunu temsüen bir asil ve yedek üyenin isimleri ile irtibat telefonlanmn çok acele bakanlığa faksla bildirilmesi" istendı. Hadi Çaman / TİVAP Genel Sekreteri: Bu sene t6. yılı dev let desteği- nın. Bu da değişen 12. yönetme- lik. Bırtürlü istenilen noktayage- tirılemedı. Biz. ilkyıllarındadev- let yardımı diye adlandmlmasını asağılayıcı bulduğumuz içın 'de»- let desteği' densın istemiştik.' Ne yazık ki bu yönetmelikle destek yine 'yardım'a dönüştü. Kerem Kurdoğlu / Kumpaııva: Yöntem olarak gerek demokt- ratik yöntemden uzakla^ılması gerekse sanatı sadece geleneksel kalıplara hapsetme zihnıyeti açı- sından tam da bu iktidardan bek- lenilecek bir hamle. L'zun vadede görünen o ki, sanatı öldürücü bır darbe. Nedim Saban / Tiyatrokare: Bekliyordum. şaşırmadıın. Bundan sonra olacakları demok- ratik kitle örgütlerınin bu olaya pasif kalmasına bağlıyorum. Ba- zı vönetıcilerin kendı çıkarlanna göre hareket etmelermden dolay ı bundan sonraki olaylar ıçın oıılar sorumlu. Dilek Türker / Tiyatro Aj na: Kasıııı sonugeldı ve henüzdcs- tek alamadık. Tiyatro yerıne tica- ret yapııı diyorlar. Sanatı zararlı bırşey olarak görüvorlar. Ödene- ğın gecıktirılmesi ife sanatsal üre- timı engelliyorlar. Bu şanlar a!- tında oyunumuz ancak \ezon -<o- nunda çıkabıleeek. Seçkin Sel\i/Ti\atn) Eleştirme- ni: Özel tiyatrolara yapılan de\ let desteği yönetınelığındekı yenı de- ğişiklıkler konunun özüne değın dogru bır nıtelık ta^ınııyor. Bır destek alışverışı iki taraflıyüküm- lülükler getırir. Oysa son yöııet- meliktedeyükünılülükle- >e bek- lentiler yalnızca tiyatrolaı tarafı- na yığılmıştır. Örneğin bu deste- ğın yararlı olabilnıesindeki temel gereklılık belirlı birödeme tarıhı- nın saptannıasidır. Bunun olma- masi bakanlıktaki yetkili kişilerin key fı kararlanna bütün özel tiyat- roları mtrhkûm etmek anlaınına gelir. Karşılıklı vükümlülüklcrin olmadığı bir yerde yararlı sonuç alınacagına inanmıyorum. O ne- denleyönetmelıkteyapılan ıkincil degişiklikler beni hıç ılgilendir- miyor. îanıer Le\ent/ TOBAV Başka- nı: Anayasa'nın 64. nıaddesi. Tür- kıye'de sanatın ve sanatçının dev- letın korunıası altında oldıığunu ifade edıyor. Ancak nasıl koruya- cağına bır açıklık getırmıyor ve muğlak bır madde olarak kalıyor. Sanatçıların kendı alanlannı ken- di uzmanlık bırikimlerıyleyönet- me olanağı sıyası olurak görüşül- müyor. Hep ^anatçılar reşit değıl- mijcesıne bırilen onlar adına ka- raralmaya çalışıyor. Bıçılen kos- tümün içıııe sokulmak ıstenen gövdeler yara bere içind.e bırakı- lıvor. Daha önce sanat ve bunun kültürüyle ilgilenmemiş politika- cılar politık rastlantılar sonucun- da kültür bakanı da olabiliyorlar. Ondan sonra da sanatçılara ders venneye kalkıyorlar. Bunu. geç- mişdönem kültürbakanlığı yapan Agâh Oktay Güner de. ~ Kültür Bakanlığı sadece bakanın şahsi iç- tiaatlamla yürütebilecek bir ba- kanlıktır"dıye ifade etmiştı. Siv il toplum kuruluşları HABİTAT'ın gerçekleştirildigi bir ülkede mes- lek alanıyla ilgili karar komisyo- nunun dışında bırakılıyor. Yöne- ticılerine anayasanın tanıdığı hak- lar hiçe sayılarak maaş kesme ce- zası verilıyor ve bütün bunlar bir "hınça!ma"ıstek vearzusuyla ya- pılıyor Ama bir yandan da oİup bitenlerden habersizmiş gibi dav- ranılıyor. Bu belırsizlık de olum- lu düşünmek ıstemesine rağmen insanlan kaygılandırıyor ve süreç içersinde yürütülen dumanlı sıyasetiaçıkçaalgılamalannısağ- lıvor. Soyut heykelin estetigi FİGEN DEMİREL 12 Kasım 1996"da. Cad- debostan'daki Gaieri İki Maymun'da. Füsun Salor Saçlıoğlu'nun heykel sergi- si açıldı: sergi 30 kasıma ka- dar sürecek. Gaieri İki Maymun. Ekim 1995"te açılmış yeni. özenli •bir gaieri. Bu sergı de gale- rinin ılk heykel sergisı. 19^7 yılı'nda Tatbiki Gü- zel Sanatlar Yüicsek Okulu Seramik Bölümü nden me- zun olan Füsun Salor Saçlı- oğlu. adını ilk kez l9Tıcla Görsel Sanatçılar Derneği Yılın Genç Heykel Sanatçı- sı yanşmasında ve 1977"de lstanbul Arkeoloji Müzele- ri Açıkhava Sergisi yanşma- sında heykel dalında aldığı ödüllerle duyurmuştu. Da- ha sonra 1996 yılına kadar. çeşitli seramik ve heykel kurslannda hocalık v e sekiz yıl süren ticari seramik üre- timinin yanı sıra, çeşitli grup sergilerine ve de\let sergilerine de katılarak ya- vaş. ama dikkatli bir tempo ile sanatçılığını sürdürdü. Bu sergide. ilk çalışmalann- daki yuvarlak. yumuşak ve dolu formların üst üste ek- lenmesı. birikmesıyie olu- şan yapının terk edildığini: heykeli çevresındeki boşlu- ğa doğru büyüten. açan. uzun. yumuşak formların kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Saçlıoğlu'nun bu sergide- ki çalı^malannda. ilk bakış- ta farklı üsluplar olduğu dü- şünülebılir. arpadikkateiîn^ diğinde bu farklılaşmanın sanatçının üslubundan de- ğil, malzeme-form ılişkisı- ne tutarlı bir yaklaşımdan kaynaklandığı anlaşılacak- tır. İki taş heykel. sağlamlı- ğın. ağırlığın dııvumsandı- ğı. taşın dekoratıf oyunlarla hafifletilmedıği. parçaların bütünle çok dengelı bir bir- liktelik sağladığı çalışma- lardır. Bu heykeller. süsle- me v e gereksiz aynntı lardan anndırılmışlardı. Herküçük plan. bağlı olduğu büyük parçanın doğal uzantısı, do- ğal bitışi gibidir. Ihlamurdan yontulma dört ahşap heykelin dördün- de de ortak özellik. dönme, burulma hareketıdır. Birbi- rinı tamamlayan vebiriiçle- me olarak sunulan. ama her bin kendi başına estetık bir bütünlük sağlayan üç ah^ap heykelde bu burulma hare- keti yatay. bir heykelde di- key olarak elealınmistır. Bu heykelleıdede çeşitli oyun- larla malzemede ışçilik gös- tensine girilmemiş. formlar. oldukça yalın. ama guçlu parçalara bölünmü^lerdir. Saçlıoğlu. ahşabın doğada- ki soluğuna hiçzararverme- den kendi formlannı. ahşap- la birleştirmiştır. Ne form- lar. ne de işçilik. ahşabı baş- ka bir malzemey e dönüştür- metehlikesi yaratmamakta- dır. Bu formlann bronz ya da taştan yapılsalaraynı ba- şanyı veremeyecekleri ba- karbakmazanîaşılıyor. Dik- katle tasarlandığı belli olan üçleme ahşap heykellerin taşıyıcı ayakları da heykel- lerle olumlu katkılarda bu- lunmaktadır. Soyut bronz heykeller Füsun Salor Saçlıoglu'yu asıl uzmanlık dalı olan ça- mur modlajdan dökülmüş soyut bronzçalışmalardata- nımak doğrudur. Serginin üçüncü bölümü. son dört yıl içinde yapılmış çalışmalar- dan seçilmiş olan on soyut bronz küçük heykelden oluşmaktadır. Bu soyut hey - kellerın hemen hepsi. ger- çek boyutlanndan yüzlerce kez büyütülseler ve bir anıt haline getirilseler de değer- lerini rahatlıklakoruyabile- cek bir estetik olgunluğa sa- hıptirler. Sergınin dördüncü bölü- münü oluşturan on küçük soyut figüratif bronz çaiış- maya gelince: ötekı hey kel- lere göre daha dekoratıf di- yebileceğimiz bu çalışma- lardaki en belırgin özellik. soyut bronz heykellerdekı kımı elemanlann insan vü- cuduna taşınmış olmasıdır. Bu figüratifçalışmalann ki- minde Nıke'ı. kimindeyük- selen Daidalos'u. kiminde de düşen tkaros'u anımsa- mak mümkündür. Kanımca, bu sergi. soyut heykelde. güçlü bir estetik beğeninin görüldüğü. başa- nlı bir ser»idir. Yugoslavya'da tiyatro sanatçısınm yeni durumu / 3 Gerçeklerin sahnesi dünya E.MRE K O M N C I O G L I Belgrad'da çıkan tiy atro ga- zetesı Ludus"un lngılızceedı>- yonundan bazı alıntılar almak istiyorum. Gazetenin ön kapa- ğı; baştan aşağı siyah iizenne beyaz hartlerle sayfanın yan- sını kaplayan "To Be" (01- mak) y azısından v e oıııın dört- te biri küçüklükte "Or Not To Be"den (Ya Da Olnıamakı olu»uyor. Kısaca. çaresız. "To Be"... Gazetenin ıçındekı baş- lıklardan bırkaçı ıse ^oy le "Böyle Zamanlara Nasıl Kat- lanmalı". "Baskj İçinde \aşar- ken Bundan İ retkenlikSağla- nabilirmi?". "Saray bosna'dan Tiyatro Mektubu". "Godot Belgrad'da." Gazetede farklı tarıhliyazı- lardan alıntılar var. Mair Mu- safiya'nın 1992 Kasım tarıhlı yazısındanbirbölüni. "Benbu yazıyı 'Bır Veda Mektubu' başlığı altında yazmak istiyo- rum. Belgrad Radyosu 2. ka- nalı tiyatro eleştirmeni olarak burada dolanırken, Bvlg- rad'dan ay rılıp Saray bosna'y a gittiğimde'Macbeth' gibi artık geleceğimin hiçbir anına hük- medemeyeceğimi biliyorunı. Ancak. Belgrad Tıyatrosu'nda hakkımla kazandığım kohıı- ğumda oturup nc yapıvorum. diye kendime soruyorıım. Tüm kosuUann.rizi'Hikledete- atral olanların dışında yaşar- ken. vabşi nŞatronun en ideal kurgusunu an ve an izlerken benim -bir ti\ atro elestirmeni- Slo\enyalı.\IiladinskoTi\atrosu"nun"Silence.Silence,Si- lence' adlı ovunundan bir kesit. nin buradaTTroTü nedir? Be- nim için anlaııısı/ \e değersiz. En sonunda iki yol arasında sı- kışıp kafdım. Kaçmak ya da savaşmak. Teorisi yok bunun. Bir tiyatro eleştirnıeni \e bir Saray bosnalı olarak oyunun tümünü izledim... Belgrad'dan ay rılırkcn şunlan söy lemek is- riyorum.TİyatrodakJarkadaş- larımı \e koltuğumu kay bede- ceğim belki. ancak bir kentli olarak onurumu yakalamış olacağım. Ölümden kaçıla- maz." NenadProkiç'ııı l993Ocak tarıhlı yazisindan bir böliim: "Klasik bir oyun yazarı bakış açısıy la baknıak istemiyorum. Bu iğrenç savaştan bir şekilde kurtulduğumuzu diişünıırsck. bundan sonrası için bizim ke- sinliklı' başka tiir bir tiy atro ih- tiyacınıız olduğuna inanıyo- rum. Hem yaşadığımız dö- nemdc savaşın bize sunduğu katliama. aptalhklara dikkat >ayı inceleyecek birtiyatro. Sa- \ aş zenginlerini \e daha sonra türeyecek sa\ aş karşıtı zengin- lerini. toplumu bu ağır y ükün. utancın altına sokanları vaz- geçmeden eleştirmeliyiz. Ben- ce bu yeni tiyatro. en azından biraz olsun onurumuzu bize hatırlatacaktır..." Sloven eleştirnıen Jedrt Jezş. Tito'nun mezannı ziya- ret etmek istediğinı söyleyin- ce. fesîıval organızasyonunda- kıler bıraz şa^kın gözlerle ona baktılar. Tıto'ya "yaşlıadam" diye hıtap eden Jedn'a "Ben deseninlegelirim"dedinı. Er- teM gün basın toplantısından sonra genç bır Sırp dramatur- gi öğreneısıyle Tito'nun me- zarına doğru yolculuğa başla- ^ n ! ^ verdı. "Sen savaşa gittin mi?" "Savaş başladığında daha 18 değildim." Tito'nun mezandaşehir gi- bi hüzünJü. Eskiden başında askerlerbeklermış. şimdi kım- secıkleryok. Tito'nun müzesı kaldırılmış. yerı resim galeri- si olarak yenıden düzenlen- nıekte. Mezar. sosy alist döne- min tüm sade ve tek tip anla- yışınauygun yapılmış. Birkaç kuş. bır kaç ot. bir mermer dı- şında Tito'nun mezarında baş- ka bır şey göremedık. Oradan şehrın bitpazannagitmeye ka- rar verdik. İşte Tıto oradaydı. Farelerin cint artığı. köprü al- tında çamurun içıne kurulmuş pazann, gazete kâğıdının yere serilmesiyle oluşmuş tezgâh- lannda komünizm dönemınin kızıl yıldızları. Tito'nun imza- sı. fotoğrafı. rozetlerı, döne- mın okul kıtaplan, şıir kıtapla- rı... Yakın tarihlen bitpazarın- da oldukça ucuza satılıktı. Ancak yaşanan tüm bu fa- kirlik. hüzün. onurlarının kal- dıramadığı agıryuk ve kendi- lerine hissettikleri nefret kar- şısında hükümet yalnızca her gece saat 24.00"te şehri sabun- îusularlayıkıyor... Lady Mac- beth gibi. Dünyamızın yaşadı- ğı acının bır öteki yüzünü gör- memi sağlayan ve benı Belg- rad'a davet eden Ana Lasiç'le ilk tanıştıgımızda bana acıklı acıklı gülerek. "Biliyor mu- sun, biz Koso>a yenilgimizi kutlarız. Dünyadayalnızcaye- çekecek hem de umutlu ve olumlu yaklaşımların anlam- sızlığını anlatacak bir tiyatro olmalı. Ay nı zamanda da top- lumumuzun yaşadığı parano- ğın kaişiMnda ıhtışanılı birbi- nd gözünıe çarptı. Dramatur- ga sordıım "Bu bina nedir?" "Sırp ordulan karargâhı..." Cabıık sordum. çabuk cevap O zamanlar çok şjkür biz ne Kosovagalıbiyetını yadaher- hangi biryenılgıy ı kutluyoruz. diye düşünmüşrüm. Şımdi ise pek emın değılim BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Değişen Ne?.. Basın yasası tartışılırken toplumsal-siyasal sayı- sız yazıya imzasınt atan Namık Kemal'i anımsa- mamak olası değil. Yüz yirmi yıl önce, ülkede gazete ve kitaptan başka yasaklanacak bir şey kalmadı mı diye yakı- nan şairimizin, Magosa zindanındaki yaşamını ış- leyen oyunun bir bölümünü okurlarıma sunmak is- tiyorum. - Sordukça uçuracak gibi oluyorum ama, talih delirmeyi bile esirgiyor bizden, Kendi sesımizden başka ses duymadığımız bunca saat, bunca gün, bunca hafta inanılmaz gibi gelır dışarda olsak, ge- ne de düşünebiliyoruz, gene de imanına kadar bağlıyız hayata. Oyle özlüyorum ki gazetemi, odamı. Baskı ma- kinesininsesini.. mürekkebin kokusunu.. mûrettip- lerin yüzündeki o yaratıcı telaşı. Bugün kaç basıyoruz? ladelerden ne haber? Yine dilenmeye başladı mı Avnjpa kapılarında bi- zim efendiler? Kâğıda yeni zam mı bekliyorsunuz? Yeni yasaklar mı konacakmış basın yasasına?.. Acayip.. Sesi soluğu çıkmıyor mu Şûra-yı dev- letin? Sordukça sormak geliyor içimden. istanbul var mıydı? Bulunmaz çizgılerini dürbünün öteki yüzünden görebildiğim... Karım, çocuklarım var mıydı benim? Var mıydı Gedikpaşa tiyatrosu.. Var mıydı Bo- ğaz.. Var mıydı Göksu.. - Ilk soruşturmada göz göze geldik. Bır saniye kadar sürdü utanması. Devletten kalan neyse, o ka- lan nesne adına nasihat çekmeye başladı bana. Yargıç - Dünyayı olduğu gıbı kabul etmekten başka çare varmı mirim... Bizlerde nelergörüyor, neler ışitıyoruz. Düzen gereği buradan giriyor, buradan çıkıyor iş- te. Bilmez mısiniz, tarihi kadimden beri böyledir bu. Ali Paşa gider. Düzen gereği Fuat Paşa'ya ge- lir sıra Fuat Paşa gider, bir zaman da Mahmut Ne- dim oyalanır sadaret koltuğunda. Düzen gereği alışmaktır tek çözüm, tek çare.. Gümüş sikke, bakırla çoğaltılır darphanede. Düzen gereği. Ekmeği küçüitürüz. Düzen gereği. Halk meteliğe kurşun atacak düzeye iner. Düzen gereği. Yabancı şirketler, nazır takımına hisse senetleri sunarlar. Armağan olarak geçer resmı literatüre. Düzen gereği. Vükelada han, hamam, köşk, yalı... Eşrafveayan.. Rüşvet, torpil, adam kayırma.. Düzen gereği, kalkınıyoruz masalı. Ve düzen gereği. vatan şairini yargılamak da bi- zim gibi bir yargıç eskısine düşer." Başlığı yineleyebiliriz.. Değişen ne? "Zindandaki Şair", 1. Basım, Kasım 1990. TOBAV'dan 'Pazartesi Etkinlikleri' Kültür Servisi-TOBAV (Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Cal'Şanlan Yak- fı) 'Pazartesi Etkinlikleri' adı altında bir dizi açıkla- malı sanat programı dü- zenliyor. Bugün gerçekleşecek olan ilk etkinliğin konusu. 'Taş Plaklarla Operet, Meddah, Karagöz' adını taşıyor. lstanbul Dev let Tiyat- rosu Sanatçısı Cemal Ün- lü'nun hazırlayıp sunaca- ğı dinleti ilk Türk opereti olan 'LeMebici Horhor'la başlıyor. Lnlü'nün. son ürününü 1965 yılında veren taş plaklardan oluşan koleksi- vonundan sunacağı diğer örneklerse şöyle: ilk Türk tiyatrocularından Burha- nettin Tepsi. 'Tank' piye- sinden bir bölümle "Ro- rig'in Hazineleri'yle yer alıyor. Karagöz sanatının bü- yük temsilciM Karip Salih Efendi ile ŞairÖmer Efen- di. Meddah Aşkı, Meddah Sururi dınletinın sözlü taş plaklar bölümünü oluştu- ruyor. Operetlerde ise Sürey y a operetinden Ayşe. Asalet- meap, C^öresaz operetleri var. 193ü\ılları Sehır Ti- yatrolan operetlerınden ise 'Cç Saaf, 'Deli Dolu' ve 'Lüküs Hayat'. başta Ha- am Körmükçüolmak üze- re Vasfi Rıza. Bedia Mu- vahhit. Reşit Gürzap, Şe*- kiye Mav gibi sanatçıların aracılığıyla izlenecek. "AlabândaRevüsü'nün >ıl- dızlarıysa Muanımer Ka- raca v e Safıye Ay la. TOBAV'ı'n 'Pazartesi Etkinlikleri'. 2 aralık günü saat 19.00'da Kenan Işık. Işıl Kasapoğlu ve Müge Gürman'ın kauiacakiarı "Sahneye Koynıa Sanatı Üzerine' 9 aralıkta Afşar Timuçin'in "Sanatta Este- tik' ve 23 aralıkta da Sa- adet İkesus Altan'ın "Bir Yaşam Boyu Opera' ba.ş- lıklı söv leşileriv le sürecek. 10 yıl aradan sonra ^Carmen' Kültür Servisi- lstanbul Dev let Opera ve Balesi. opera tarihinin en çok oy- nanan yapıtı 'Carmen' operasını. 10 yıl aradan sonra tekrar sergilıyor. Fransız romancısı Meri- mee'nin Carmen öyküsün- den yola çıkarak H. Meil- hac/L.Hale\y'nin libretto- sunu hazırladığı opera.G. Bizet'nin coşku dolu müzi- ğınde güzei Cingene kızı Carmen'in tutkulu aşkını anlatıyor. 28 kasım perşembe günü saat 20.00'de Atatürk Kül- tür Merkezi Büyük Sa- Pirelli y önetiyor. Yekta Kara'nın çağdaş bır yorumla 1930'lu yılla- ra. Ispanya'daki iç sava* dönemıne taşıdığı 'Car- men "de dekor v e kostümle- ri Dirk Hofacker düzenle- di. koroyu Gökçen Kora> çalıştırdı. Koreografı Nil Berkan'a. ışık düzeni .\h- met Defne'ye ait. 50. kuruluş yıldöniimü nedeniyle Varan Turizm AŞ'nin sponsorlugunu üst- lendığı 'Carmen' opera- sında Carmen rolünü Jak- lin Çarkçı ile Lynn T. Çağ- lar dönüşümlü olarak oy- ı-r> ap olan Carmen operasını. Yekta Kara sahneye koyu- yor. Orkestrasını konuk îtal- yan orkestra şefi Antonio Erol L'ras, Mete l'ğur (Devlet Sapıtçisi). Süha Yıldız, Efsii'i Öztopra'k, Gönül Onat, Nursel Oncül başrollerı paylaşıvorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle