29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 1996 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI S ı n ı r A ş a n S u l a r v e T ü r k i y e Sınır aşan sular konusunda Türkiye'nin komşu ülkelerle ilk aniaşmazlıkları, Keban (üstte) ve Karakaya (solda) barajlannın yapımryla başlamış sayılabilir. Uluslararası suhukukuProf. Dr. İLHAN AV Cl İTÜ tnşaat Fakültesi Hidmlik Anabilim Dalı Öncekı bölümlerde \enlen kavramlar. ülkelenn uluslararası yada sınır aşan su- lar üzerınde ciddı bir hak arayışı içıne gırdıklennı, buna paralel olarak önemlı sorunların yaşandığını göstermektedır. Su kullanımi'paylaşımı ya da su hak- lan konusunun. ülke ıçinde bireyler ara- sı, grup ya da birimler arası boyutu da vardır ve doğal olarak bu sorunlan çöz- mek içın tarih boyu her ülke ya da top- lum, bir düzenleme getırmiştir. Kısaca "ulusal su hukuku" olarak tanımlanan bu düzenlemelerin ılke ve içeriği. doğal olarak ülkeden ülkeyedeğişiklıklertaşı- maktadır. Henüz düzenli ya da yazılı bır kuıallar bütününütı olmadığı dönemler- de isc suyun onemı, su kullanımı ve su haklan konulan, inançlar ve dini kural- lar çerçevesinde tanımla/ımıştır. Tarihın hemen her dönemınde su, bütün dinler- de kutsal sayılmış; suyun korunması, kullanılması ve paylaşılması ağırlıklı olarak bu inanca dayandınlarak böylece sorun çıkmaması da sağlanmıştır. Zaman içinde medeniyetlerle birlikte sularla ilgili töre ve yasalar doğmaya başlamış. bunlarjazılı halegetirilmiştir. Gerçekten Ortadoğu'da Elam, Akad, A- sur ve Babil, ayrıca Eti, Urartu. Mısır ve Kuzey Mezopotamya ile Toroslar'da ya- pılan kazılarda bulunan tabletlerde. su hukukuna aıt belgelere rastlanmıştır. Sü- mer öncesi \e Siimer geleneklerine gö- re yerleşmiş su hukuku. yüzyıllar bo>u geüştirilerek kesin ifadeli yazılı kanun- lar halıne getırilmiştır. Babil hükümdan Hammurabi,bunlan toplayarak külliyat oluşturmuştur. lçme, yıkama, yıkanma, sulama ve pissulannatılması gibi konu- lar, önceleri kesin ifadeli Tann buyruğu ve dinı bir zorunluluk iken sonralan din kitaplanndan alınma hukuki ve cezai külliyat olmuştur. Günümüzde hemen her ülke ve toplumda sularla ılgilı düzen- lemelerönce "dinihukuk"kurallan ıçin- de başiatılmış, sonra da medenı hukuk ıçinde. hatta bağımsız bir "tılusal su hu- kuku" olarak yerini almıştır. Türkiye'de de böyle bir seyir izlemiştir. Hukuk sistemiyle ilgili çalısmalar "Uluslararası sular" ve "sınır aşan su- lar" konusunda ortaya çıkan anlaşmaz- lıklann tümünde \ar olan ortak nokta, sorunun çözümüne katkı sağlayabilecek belırli -uluslararası su hukuku" kural- lannın olmayişıydı. Özellikle sımraşan sularla ılgilı sorunlann çözümüne katkı sağlayacak ve tüm ülkeler tarafından ka- bul görecek bır hukuk sısteminın oluştu- rulması için dünyada değişik platform- larda çalışmalar başlatılmıştır. Ancak yaklaşık 40 yıl önce başlatılan bu çalış- malarda belirgin bır sonuca ulaşılama- mıştır. Buna karşın yapılan çalışmalar- dan ortaya çıkan temel ilke ve dilekler, bazı sorunlann çözümünde uluslararası hukuk için kaynak oluşturmuştur. Buça- lışmalar sonunda. sımraşan sulann ula- şım dışı kullanımı konusunda, bağlayıcı olmamakla birlikte literatürde ve uygu- lamalardabazı doktrinler ortaya atılmış- tır. Yazı dizimızin son bölümlerinde ele alacağımız Fırat ve Dicle nehirleriyle il- gili sorunlan ve taraflann yaklaşımlan- nı daha iyi degerlendirebilmek içın. TC Dışişlen Bakanlıgf nca derlenerek ya- yımlanan bu doktrinlerin başlıcalarını aynen sunuyoruz. Aynca bu bilgileri ta- mamlaması ve Türkiye'nin su politika- sıyla ilgili dayanaklan yansıtması için Uluslararası Hukuk Demeği (UHD) ile Uluslararası Hukuk Komisyonu'nun (UHK) yürüttükleri "kodifikasyon (ted- vin. düzenleme) çalışmalan" da aynen venlmektedir -W"" "•" luslararası sular ve sınır aşan sular konusunda ortaya çıkan m I anlaşmazlıkların tümünde var olan ortak nokta, sorunun m I çözümüne katkı sağlayabilecek belirli "uluslararası su hukuku" • / kurallarının olmayışıdır. Özellikle sınır aşan sularla ilgili sorunlann ^ ^ ^ r çözümüne katkı sağlayacak ve tüm ülkeler tarafından kabul görecek bir hukuk sisteminin oluşturulması için dünyada değişik platformlarda çalışmalar başlatılmıştır. Yaklaşık 40 yıl önce başlatılan bu çalışmalarda belirgin bir sonuca ulaşılamamış, ancak sınır aşan sulann ulaşım dışı kullanımı konusunda, bağlayıcı olmamakla birlikte bazı doktrinler ortaya atılmıştır. a) Harmon Dokfrini ' ~: 1895 yılında Amerika-Meksika ara- sındaki Rio Grande Nehri ihtilafında, ABO Başsavcısı Judson Harmon tara- fından ortaya atılan bu doktrin, bır ülke- nin, diğer İcıyıdaş ülkelere verebileceği sınır aşan bir nehirde her türlü su kulla- nımını gerçekleştırme özgürlüğüne sa- hip olduğunu savunur. Bugün için bu doktnn. uluslararası platformda kabul görmeyip geçerliliğini yitirmiştir. b) Mutlak Bütünlük Doktrini Harmon Doktrinrnın tam tersi sayıla- bilecek Mutlak Bütünlük Doktrini. kıyı- daş bir ülkenin (aşağı ya da yukan kıyı- daş olması fark etmeksizin). nehirsula- nnın diğer kıyıdaş ülke ya da ülkelerde- ki doğal akış miktannı ve kalitesini de- ğıştirecek her türlü faalıyeti yasaklayan bir yaklaşımı savunur. Suriye. Irak, Mı- sır, Bangladeş gibi ülkelenn tutumu, bu doktrine yakındır. Bu doktrin de, mevcut uluslararası çerçevede ülkelenn davra- nışlannı büyük ölçüdekısıtlayanbiryön- tem olarak kabul edilmektedir. c) Sınıriı Bölgesel Hükümranbfiû %' s . Doktrini Ilımlı ve orta bir yaklaşım olarak ka- bul edilebilecek bu doktrin, uluslararası su ihtılaflannın büyük çoğunluğunda ka- bul gören biranlayışı yansıtmaktadır. Bu anlayış. kıyıdaş bir ülkenin, sınır aşan bir suyu kullanırken diğer ülkelere zarar vermemesi ilkesini savunur. d) L luslararası Sulann Ortak İdarcsi Doktrini Bu doktrin, suyun hakkaniyete uygun kullanılması gerektiği düşüncesinden hareketle, sınır aşan nehirlerüzerinde or- tak yönetim kurulmasını sağlamayı ve gerçekleştirilecek projelere tüm havza ülkeierini, maddi destekte bulunmalan yolunda işbirliğine teşvik etmeyi amaç- İamaktadır. e) Karşılıklı Haklar Doktrini Karşılıklı Haklar Doktrini, Ameri- ka'da toprak sahipleri arasında yeraltı su kaynaklannın kullanımıyla ilgili iç hu- Şerla Nehri Havzası Beyrut Hayfa Akdeniz Amman URDÜN MISIR Israıl Enerjı Santralı ., v B < Jrdün Enerji Sanfralı Ortadoğu'da su fakiri iilkelerin (L'rdün, İsrail, Filistin) mevcut su ka\naklan. îtuk davalannda sıkça yer verilmiş bir doktrindir. Bazı hukukçular, bu doktri- nin, uluslararası havzalar için de uygu- lanabilir özellıkte olduğunu savunmak- tadırlar. Bu uygulamaya göre toprak sa- hibinin bir su kaynağından faydalanabi- leceği miktar, o kaynağın verimli biçim- de kullanımı ve diğer toprak sahiplerinin ıhtiyaçlanyla sınırlıdır. Kısaca. su kay- naklannın, kazanılmış haklardan çok, verimli ortak kullanım yoluyla tahsisi amaçlanmaktadır. Uluslararası kodifikasyon çalısmaları A. Uluslararası Hukuk Derneği'nin (UHD) çalışmalan Hükümet dışı bir kuruluş olan UHD, 1966 yılında gerçekleştirdiği toplantıy- la kodifikasyona yönelik ortamın hazır- lanmasına önemli katkıda bulunmuştur. Yapılan çalışmalar sonucunda bağlayıcı özelliği olmayan ve "Helsinki Kuralla- n" adıyla anılan bazı kurallar, tavsiye ni- teliğinde kabul edilmiştir. Kurallar, bağ- layıcı olmamakla birlikte. daha sonraki yıllarda başka organlarda bu konuda gi- rişilen çalışmalara ışık tutar nitelikte ol- muştur. Helsinki'de yapılan çalışmalar- da. su yollan. uluslararası su toplama havzalan açısından ele alınmıştır. Söz konusu kurallarda. sınır aşan havza su- lannın. hakça ve makûl paylaşımı öngö- rülmüştür. Aynı kurallarda "hakça ve makûl bir paylaşun"ın belirlenmesi için sınıriı (tahdidi) olmamakla birlikte, ba- zı ölçütler sayılmış ve bu nitelikteki bir paylaşım içın ilgili tüm faktörlerin dik- kate alınması gereği vurgulanmıştır. B. Uluslararası Hukuk Komtsyonu'nun (UHK) çalışmalan Uluslararası nehirlerin işletilmesi ve kullanılmasının yarattığı hukuki sorun- lann BM'de incelenmesi, 1959 yılında başlamıştır. 1970 yılına kadar önemli bir gelişme kaydedilmemiştir. 1970 yılında BM Genel Kurulu, BM'in kodifikasyon organı olan UHK'yi, "uluslararası su wl- lannın ulaşım dışı amaçlaria kullanılma- sına ilişkin hukuk"u tedvin ve tedrici ge- liştirmekle görevlendirmiştir. Adı geçen komisyon, 1970'ten bu yana, sürdürdü- ğü ve ara raporlannın her yıl BM Altın- cı Komisyonu ile genel kurulunda ele alındığı çalışmalannı son olarak. Cencv- re'de 1994 yazında yaptığı toplantısında tamamlamış ve böylelıkle "uluslararası su yoUannın (sınır aşan nehirlenn) ula- şım dışı amaçlarla kullanımına ilişkin maddelertasansrna son şeklını vererek genel kurula sunmayı kararlaştırmıştır. Söz konusu maddeler tasansı. uluslara- rası su yollan bakımından bir yukan hav- za ülkesi olan Türkıye'yi yakından ilgi- lendirmektedır. Bu tasannın 5. maddesinde. bır sınrr aşan nehrin "hakça, makûl veoptimum biçimde" kullanılması gerektiği belirtil- mektedır. Maddenın yazım şekli. suyun ziyan edilmeden en uygun biçimde kul- lanılmasını açıkça ışaret etmektedır. UHK. çalışmalannın hareket noktasında, bıruluslararası su yolunun paylaşılabilır birdoğal kaynak olduğu fiknnı kesınlik- lc reddetmiştir. Türkiye tarafından önc- rılcn ve vazının daha sonraki bolümlcrin- de verilecek olan "üç aşamalı plan", UHK'ce ortaya konulan bu ılkeleri tama- men benimsemektedir. Başka bir ifadey- le. Türkiye. sınıraşan su yollannın hak- ça \e akılcı kullanımını sadece destek- lcmemekte, bu ilkclcn yürürlüğe sok- mak için inisiyatif de kullanmaktadır. Bır başka önemli madde, tasannın 6. maddesidır. Burada amaç; hakça, makûl ve optimum bir kullanım gerçekleştır- mek için göz önüne alınması gerekecek ölçüt ve unsurlan saptamaktır. Bu un- surlar, sınıriı olmamakla birlikte, nüfus, iklim, alternatif su kaynaklan, hidroloji, kullanılan teknoloji. gelişme sevıyesi, bölgenin ekonomik ihtiyaçlan gibi öğe- lerdir. Bir diğer öpemli unsur, bir ülkenin ekonomik ve sosyal iht»yaçlannı karşı- layacak alternatiflermevcutsa su kayna- ğının hakça ve akılcı bir miktar tahsısin- de bu alternatiflerin de göz önündc bu- lundurulması konusudur. UHK, 22 Temmuz 1994 tarihinde Ce- nevre'de tamamlanan 46. dönem toplan- tısında "maddeler tasansı"nın ıkınci okumasını sona erdirmiş olarak bu mad- deleri BM Genej Kurulu'na sunmayı ka- rarlaştırmıştır. Önceki taslağin kılit de- yişi "kayda değer zarar", maddeler tas- lağının ikinei okumasında, "önemli za- rar" olarak değiştırilmiştir. Bu değişim, kıyıdaş devletlerin su kullanımında önemii bir gelişmeyi oluşturmaktadır. Böylece, bir uluslararası su yolunu kul- lanırken, aşağı kıyıdaş devlete zarar ver- me olasılığı bulunan bir yukan kıyıdaş devletin sorurrdu tutulma derecesi. "kay- da değer zarar"dan, "önemli zarar"a yükseltilmıştir. Başka birdeyişle, eşiğin yükseltilmesiyle. veriien zarann önemli bir zarar teşkil etmesi gerektiği öngörül- müştür. Maddeler tasansmın diğer bir kilıt öğesi olan 7. madde, zor ve uzun görüş- melerden sonra tamamıyla yeniden dü- zenlenmiş ve başlığı "gereldi ihtimam" başlığına bağlanmıştır. Böylece. aşağı kıyıdaş bir ülkeye zarar verme olasılığı bulunan bir yukan kıyıdaş devletin. önemli zarar verdiği kullanımlannda, "gerekli ihtimamı" göstermemesi halin- de sorumlu rutulacağı biçimde çok önemli ve hukuki bir temel unsur. mad- deye eklenmiştir. Bu şekilde, bütün kıyıdaş ülkelerin karşılıklı sorumluluklannın belirlenme- sinde önemli bir gelişme gerçekleştiril- rniştır. UHK'nin çalışmalan sırasında bir uluslararası su yoluna bağlı olmayan yeraltı sulannın da maddeler taslağına yenı bir madde eklenerek ya da ayn bir protokol yapılarak dahil edilmesi yolun- da görüşler oluşmuştur. Bu yolda. UHK'nin ABD'li özel raportörü tarafın- dan, Meksika ile aralanndaki yeraltı su- yu sorunlannı çözme amacıyla yapılan girişim, UHK'nin diğer üyeleri tarafın- dan önlenmiştir. Bu engelleme: yeraltı suyu sorununun UHK statüsünün 16'ncı maddesi uyann- ca yetennce incelenmediğı. kâfi bılgi, belge ve devletlerin pratiğinin toplanma- dığı ve sınır aşan sular üzerinde 20 yılı aşkın sürede hazırlanan ilkelenn, boyu- tu ve niteliğı henüz bıhnmeyen bır alana uygulanamayacağı gerçeğı üzerine otur- tulmuşrur. Sonunda. UHK'de. sımraşan sularla hıçbirilgisı olmayan yeraltı sula- nna ilişkin kurallan da belırlemek için çabalann sürdürülmesine karar venlmiş- tir. C. Sonuç UHK kanahyla, sınır aşan sulara iliş- kin uluslararası hukukun tedvini ve ted- nci geliştirme çalişmalan, aşağı kıyıdaş ülkelerinin öncülüğünü yapan Atjantin tarafından BM Genel Kurulu'na veriien biröneriyle 19^2 yılında başlatılmıştır Yarın: Fırat-Dicle Havzasında yaşanan sorunlar POLİTtKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL • ••RüzgâraKarşıYürüyenBilmıyordum, şiirlerıni karıştırırken gördüm, ilhan Berk'ın, Cahit Srtkı Tarancı için bu şiir var, adını "Cahit Sıtkı Tarancı için Bir Yazıt" koymuş. Birbirle- nni pek sevmezlerdi. Doğrusu Cahit Sıtkı severdi de ilhan Berk bıraz kasardı. Cahit Sıtk/ öleli çok oldu. Ço- ğu şair kasıntı olur. Şairler öyledir, nerede, ne zaman, ne yapacakları- nı bilmezler. Bilseler gene çaktırmazlar. Hayal meyal anımsıyorum. Ankara'da Posta Cad- desi'nde, şairlerin gittiği bır meyhanede, Cahit, ilhan, ben... Oturup içmiştik. Cahit içti mi konuşmaz, hep "sava sava sava" derdi. İlhan, dediğim gibi kasar, ben de daha çok susardım. Içip kapıya çıktığımızda Cahit biraz ağırdı, sallanıyordu. ilhan ikimizi de bıra- kıp tüymüştü. Aradan yıllat geçti. llhan'ın Cahit için yazdığı şöyle: Tarancı, burda yatan. Kiminizin bildiği hiç bilmediği kiminizin. Sessiz yaşadı çoğunuz gibi. Çoğunuz gibi sevdi, acı çekti Ve dünyanın bütün iyi şairleri gibi iyi, orta, kötü onun da şiirleh.. Siz ey şairler! Ne yapalım yani? deyip kesip atmayın. Nâzım, Orhan gibi sizden biriydi o da. Birkaç köğük düşün siz de. Sırası geldi işte acıyı yazmanın gösterin ustafığınızı, katı olmayın hem hepımizin bu dünyadaki yeri Onun da yeri şimdi. Ankara'da, Atatürk Kültür Merkezi'nin bahçesine Nâzım Hikmet'in heykelini dikmişler. Kültür Bakanı varmış. Törende "Yazarlar Sendikası Başkanı", Nâ- zım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı, seçkin ay- dınlar, sanatçılar bulunmuş. Heykeli Azen yontucu Sait Rüstem yapmış. Şair, otuz kırk yaşlarındaki gö- rünümünde imiş. 3 metre 20 santim boyundaki hey- kele "Rüzgâra Karşı Yürüyen Adam" adını vermişler. Memet Fuat heykeli şöyle anlatıyor (Sanat Adam, sa- V 122): "Saçlar rüzgârda... gözlerini kısmış, ılenlere doğ- ru bakıyor, paltosunun yakaları kalkık, ama önü ilik- lenmemış... atkısı yok... gömleğinin biraz dik, biraz da bolyakasından birboyunbağı sarkıyor... örme bır boyunbağı vardı, o olsa gerek... sol elınde bir kıtap... sağ elinin parmaklan açık... bir şey yapmaya hazır- lanıyorgibı... belki de paltosunun önünü ılikleyecek... ama bakışlan bütünüyle dışa dönük, hazıhandığı dav- ranış kendisiyle ilgili olmasa gerek... pantolonunun paçaları ayakkabısının üstüne düşerken önde kıvnm yapmış... fotoğraftaayakkabılan seçilmiyor, denizci- lik okullannda gıyilen maskarasız ayakkabılan sever- di..." Sözcüklerle resim çizılir mi, işte çizilmış. Elındeki kitap kimin acaba? Gorki, Lenin, Tolstoy? Nâzım'ın ölümünden sonra toprağını getirmek is- teyenler oldu... Mezarlara yapılan saldınlar düşünül- düğünde, "amanyeriiyerindedursun"dendı. Günü- müzde mezarlardan da öç alanlar var. Evini müze ya- palım diyorlar, şimdilik ilişmeyin! Buradan toprak alıp Moskova'ya götürenler oldu; Moskova'dan alıp bu- raya getirenler... Durup dururken Ruhi Su'nun me- zannrkaÇrkez yıkıp yakanlar oldu. Saglığında dirisiy- le konuşmak yasakken şimdi ölüsüyle merhabalaş- maksuç!.. Yaşamının yarısından çoğu hapısanelerde geçti, yurdunu oradan da seviyordu. Şair-i âzam Hamit ne diyordu: Kız yurdunu herkes sever Bak köpekler bile vatansever Ankara Belediyesi, Nâzım Hikmet'in dikilen heyke- lini yıktırmak ıstemiş. Daha yıkmamış da yıkmayı dü- şünüyor. Zaman denen büyük silindir, parkların, bah- çelerin, çiçeklerin üstünden geçerken kimler ayakta kalacakkimlerdökülecek? Birdizesinde "Ben mem- leketimi sevdiğim için hapısteyim " diyordu. Ayakta tutan bu sevgi... B U L M A C A SEDATYAŞAYAS 1 2 3 4 5 6 SOLDAN SAĞA: 1/ Marmara Böl- gesi'nin Trakya kesimindeki dağ sırası. 2/ Çiftçi- likte, toprağı iş- leyerek ürüne or- tak olan kimse... Birnota. 3/ Kala- yın simgesi... Kaiın kabukiu bir portakal cin- si. 4/ Hararet... "Beyaz renge boyar onlar — 'yi / Ela gözlü yapar kör dilen- ciyi" (YusufZiyaOrtaç). 5/ Konak, çiftlik gibi yerlerde türlü işleri yapmakla görev - li kimse... Klavyeli bırçal- gı. 6/ Kayak sporunda bir yanşma türü. II Avuç içiv - le toplamak. 8/ Bir tür taze \e tuzsuz beyaz peynır... Bir kumar aracı. 9/ Dürüst. iyi ahlaklı... İkiyüzlülük. YUKAR1DAN ÂŞAĞIYA: 1/ Bodrum ilçesindeki ha- vaalanının adı... Telefon sözü. 2/Pek çok kımsede yara- tılan güçlü heyecan. 3/Türkiye'nin plaka işareti... Âksa- ray ilindeki ünlü vadi. 4/ Demiryolu... Köpük ve inekle- re yedinlmek için un ve kepeİde hazırlanan yiyecek. 5/Kuzeybatı Kafkasya'da yaşayan bir halk. 6/ Kürk hay- vanlannın göbek kısmından alınan parçalarla yapılan kürk... Omurgayı oluşturan kısa kemiklerin her biri. II Hastalık nıteliğınde olmamakla birlikte, normalden be- lirgin durumda sapma gösteıme durumu. 8/ Bir renk... Kromun simgesi... Kum adacığı. 9/ Spor yanşmalannda seyircileri coşturan kimse... Uzakiık işareti. ÇEŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1994,220 esas 1995/295 Karar Davacılar Şahınde Künkçü ve Yıldınm Künkçü vekil- lerı A\. Akgün Onur tarafından Elı Gezeroğlu aleyhine mahkememıze açılan cebn tescıl davasının yapılan açık yargılamalan sonunda; Da\alı Elı Gezeroğlu'nun adresi bütün yapılan araştırmalara ragmen meçhul kalmış oldu- ğundan mahkememızce venlen karann ılanen teblığıne karar verılmiş olmakla; Davanın kabulü ile Çeşme ılçesı, Sakarya Mah., Punta mevknnde kaın pafta 24 J 11, Ada 538. parse! 51 sayılı taşınmazm davalı adına olan tapu kaydının iptali ile söz konusu taşınmazın davacılar adına tapuya kayıt ve tescıline, bakiye 810.000 TL. harcm da- valıdan t'ahsıline, 2.550.000 TL. vekâlet ücretı ile 1.541.000 TL. yargılama gıderinin davalıdan alınarak da- vacılara ödenmesine Yargıtay yolu açık olmak üzere mah- kememizın 9.10.1995 gün "ve 1994'220 esas. 1995 295 karar sayılı ılamı ile karar venlmış olduğu hüküm teblığı yenne kaım olmak üzere ılanen tebliğ olunur. 22.12.1995 Basın: 65888
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle