25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 1996 PERŞEMBE 14 KULTUR İnci Eviner, Ankara Galeri Nev'de yann açılacak sergisinin ardından Japonya'da bir sergiye hazırlanıyor Ten ımııtıııaz hîçbir yaşadığmı / nci Eviner'in Japonya'ya da götüreceği sergisinin adı "Tut". Eviner, "Tut aslında tutamamayla ilgili" diyor. "'Malzemeden gelen bır mesaj var. Nasıl göndenlen şeyi almak için kulak bir malzemeyse. onun gibi deri de bu anlanıda bir malzeme benim için. Dokunmayı alabilen. dokunuşu hissedebilen bir malzeme." AHUANTMEN Yaşamak zonmda bırakılclığı anıdan annabilmek için derısini yibercesine yı- kanılı.. İnci Eviner. geçen yıllarda Alay Köş- kü"nde sergiledigi bir seri küçük kitap- tan yola çıkarak. >eni bir sergi oluştur- dıı: ismi "Tut". Bu ka\ram. İnci Evi- ner'in dağarcığında. gövdeye. gö\denin sınırlanna \e uzantılanna.'dokunmalan- na, çekinmelenne göndermede bulunu- yor. Gövdenın. başka gö\delerle olası iletişımi (ya da ıletişememesi) "Tut" ser- gisinin temel ızleği. Eviner. malzemesı deriyi. yaşantının her anını depolayan birduyuorgani olarak irdeliyor. İçtendı- şa uzanan, dıştan alıp içine saklayan gö\ - denın kahuğu temel meselesi. - Gövde. özellikle son > ıliarda pek çok sanatçının temel ilgi alanı haline geldi. Si- zi gö\denin bilmecelerine çeken nedir? Benım ilgjlendiğım alan genel bir or- tak sımge tarihinin dışında kalıyor. Bu- güne kadar pek dilini bulmamış. arka ta- rafta kalmış bir alan bu. Gövdenin bil- mecelen ya dajestlerı diyorum ben bu- na. Sanat tarihini. tarihsel süreklilik için- de. çizgisel bir gelişme olarak görmek- tense. tarıh ötesi kalan. zarar görmüş gövdelerüzerindenokumayı sev iyorum. .Yani öteki taraftan belkı. Küçük doku- nuşlar. gövdeninoyunIan.jestleri...Göv- deyi bir bütün ya da evrensel bir ideal içinde görmenı, artık mümkün değil. Ya- şamsal olarak ifade etmeye çalıştıgım şey. anlatılamayan. daha dogru.su göste- rilemeyen bir şeylerin birerjest. dokunuş ya da oyunlar oîarak ifadesi. - Tut kavramını nasıl görünür kıldı- nız? Tut aslında tutamamayla ilgili. Mal- zemeden gelen bir mesaj var. Nasıl gön- derilen şeyi almak için kulak bir malze- meyse. onun gıbi deri de bu anlamda bir malzeme benim için. Dokunmayı alabi- len. dokunuşu hissedebilen bir malze- me. Onun tutamaması, yani iletişim için bir alan olmasına rağmen nereye doğru yollandıgı ve ulaşıp ulaşmadığı konu- sunda her zaman bir şüphe sahibiyım. - Bu sergi gerek malzeme. gerek bi- çim. gerek içerik olarak özcüikie 1980'li yıltarda yaptı«ıni7 çalışmalardan aynlı- yor. 199O'lı \ ıliarda vaptığınız işkrle ku- nıJabilecek bağlanrıları ise doğal malze- aıe\e verdiğiniz ünenı... Evet. doğal malzeme isliyorum çünkü insan derisi iç ve dış olarak belli bir ay- nma taşınıyor kendi içinde. Birşeyindı- şı olarak. bir şeyin yüzeyi olarak algılı- yorum deriyi. Hayvan derisine ait işaret- leri topluyorurn. dikenli tellerden geçer- ken sürtüşmeden. alınan darbelerden kaynaklanan. yara ızlerı olan hayvan de- rilerini seçıyorum. Derinın bir hafızası 'Kullandığım deri, derinin tersi. Derinin içini dışına çevirmiş oluvorum. El dışardadır. içeri sokmuş oluyorum. Bir şekilde, gövdeyi bozuma uğratıp, onun kendi yeteneğini yeniden bulması için serbest bırakıyorum.* İnci Eviner'in sanatı, gövdenin jestlerini, dokunuşlannı, oyunları nın ifadesi aracıüğıv la bugüne dek 'dilini bulamamış' bir alanı irdelivor. var. o hafızayı kullanıyorum. Deri. ya- şamsal birsüreci içinde banndırıyor. Bir şeyi almış. kaydetmiş ve saklamış. Do- kunmalan depolamış. Bır öz ve bir var- lık olarak beni ilgılendiriyorderi. Yoksa benim düşüncemi taşıyan geçici bir su- rei değil. Bir suret değil zaten. Doğrudan doğruya kendisı. Gövdenin smırlannı irdeledi -Gövdeye. sanat tarihindeki alışılagel- miş betimlemelerinin dışında bakmava nasıl başladınız? Akademi'de öğrenciyken. gövdenin sınırlanyla ilgilenmiştim. Bir sene bo- yunca nü çalışıyorduk. Tüm gövdeyi bel- li prensipler ve ilkeler doğrultusunda yansıtmamız istenirdi. fakat beni hiç tat- min etmeyen v e hep rahatsız eden bir şey vardı bunda. Gövdenin tamamlanmışlı- ğına ait ciddi bir şüphe taşıyordum'. Ve bir sürü gözlem sonunda sakatlann göv - deleriy !e ilgilenmeve başladım. Tutama- yan ya da tııtma potansiyelini barındır- masına ragmen erişemeyen. dokunama- yan eller ve ayaklar üzerinde çalışıyor- duın. Bu gövdeler. tamamlanmışhk iize- rıne kurulmuş olmalarına rağmen. ileti- şim sağlayamayan organlar olarak yeni uzantılar oltışturuyorlardı. Yeni duyar- galar. yeni kapasiteler ortaya çıkıyordu. Uzun süre idefiks olarak kaldı bu ben- de. Esas olarak. tamamlanmış ve bütün- lüğü olan bir göv denın ardında kalan şey ilgilendirdi hep beni. Çünkü o zaman, gövdenin kaybetnıiş olduğu bazı yete- nekleri tekrar kazandırmak mümkün gö- züküyor bana. - Bu insanlann 'otekiliklermin' görü- nür olması mıydı ilginizi çeken? Görselden daha çokı o ıç enerjinin di- ğeriyle. diğergöv delerle iletişimi ıçinde- ki yoksunluk ilgilendiriyordu beni. Bir gövdenin diğer gövdelerle. bir kadın gövdesinin çocuk gövdesiyle sonsuz oyunlan, sonsuz iletişimleri var. Varol- duğum toplumsal düzen içinde. böyle bir duygu bulamadıgım için bu yöne gidiyo- rum. Bu bir arayış ve bu yok. Ben hep küçük şeylerle ilgilenmek istedim. Çün- kü büyük sözler. büyük ıdelallar her za- man başkalarının gövdclerinden geçer, başkalannın gövdelerini kullanır. - Önceki işlerinizden "Gövdc Coğraf yalan"nda. cı»graf>a> ı v alnızca bir tarih sahnesi olarak gören nhniyete karşı bir ravtr sö/konusu>du ve bu yine gövdenin aracılıgıyla nrtava kmuluvordu^. tvet çünkü benim hiçbir rolüm yok bu tarih ve coğrafyanın biraraya gelip oluşturduklan ortak simge yapısında. bu toplumsal sözleşmede. Tüm evrensel idealler. benim Arupa dışı bir ülkeden bı- ri olarak ancak bir kurban. bir ötekı ola- rak varolabildigim bir külrürdür. Buna karşılık. ihmal edilmiş. gözardı edilmiş. arka tarafta kalmış şeylerdaha çok ilgı- mi çekıyor çünkü zaten içinde varolma- dığım bir kültüru üstlenmek istemiyo- rum. Hem kadın. hem Av rupa dı^ı bir ül- keden bırı olarak bir kültur içinde birta- kım sorular soruyorum. O sorulan dün- yayla yüzyüze geldiğimde tek deneyim- leyebileceğim yer: gövde. Bu ulusların, ulusal tarihlerın. tanımlann ötesinde, ta- rih ötesi bir durum. - "Tutr derken tutamaktan söz ediyor- sunuz ama kullandığınız malztme, «> le- sine doğal ve kiiltürötesi bir malzeme ki ulaşmaması neredeyse olanaksız» Ama hep algılama biçimlenyle sava- şıyoruz. Medyanın çok tekdüzeleştirdi- ğibiralgılamabıçimi var. İnsanlann bir- binni anlama >a da anlayamama biçim- lerı var. Bütün bu alışılınii alışverişi kı- np yeni bir algılama biçimi talep etme- miz gerek. Gönderecegimizi ancak bu şekilde gönderebiliriz. Zor olan da bu. . Yoksa politik söylemler içina girip. dün- ya küreseldir divebilmek kolay... - Bu tarihi vazan dil. Buna da karşı du- ran bir sanat yapıvorsunuz... Bu parça- lanmış gö\ deter, neredeyse dil sayiklama- lan gibi... Evet, çünkü o dil. dediğim aibi, top- lumsal biı sözleşmenin uzantısf olan bir yapıdır. 0 vapıyı bozmak istiyorum. O yapının içine dahil olmak bir şekilde ik- tidarla işbirliği yapmaktır. Buna karşılık gövdenin bilmeceleri daha çok ilgimi çe- kiyor. umutları. düşleri.jestleri ve oyun- ları... Dokunmayı keşfetmeye çağn - Pek çok sanatçıyı gövdeye çeken. ge- lişen teknoloji içinde gövdenin konumuy- la da ilgili... Teknolojinin sonuçlarının insanlara zarar getirdiğini sanmıyorum. Sadece teknoloji fiknnin. genel insanlık duru- munu iyileştiricı olarak anlamını yitırdi- ğini düşünüyorum. Teknolojik ilerleme sürmekte. pek çok yenilik var fakat bun- larşimdiki insanı özgürleştiremediği gi- bi. insan. kendi cehaletinden ötürü ken- dinimazurgörebilecekhalegeldi. Bütün bunlar Bosna- Hersek meselesini hiçbir şekilde durduramadı ve bir cevap da hazırlayamadı. - Dokunmaya çağırmak, bu du>arsız- lığa bir tepki kuşkusuz. Dokunmayı keşfetmeye çagınyorum. Çünkü dokunuş olarak kullandıgım mal- zemenın birbaştançıkancılıgı var. Fakat bu anlamda kullandıgım deri. derinin ter- sı. Derinin içıni dışına çevirmiş oluyo- rum. El dışardadır. içeri sokmuş oluyo- rum. Gövdeyi bozuma uğratıp. onun kendi yeteneğini yeniden bulması için serbest bırakıyorum. - Cövdenin parçalanmışlığı, içi-dışı... bu meselefere özellikle kadın sanatçılann eğilmcsi belki de kaçınılmaz... Evet. bu bir resadüf değil. Kadın olarak uzlaşmak istemedigim. toplum- saJ bir sözleşmenin zaten dışında görüy- ortım kendımi. Claude Levi-Strauss'un kurbantar üzerine oturttuğu antropoloiy- le ilgili araştırmalannı düşünürseniz... hep biri ötekileri için kurban olmuş durumda. Bir de kadınlann mitolojiyle ilgili geçmişlerinde çok ilgınç bir zaman kavramı var. Dönüşümü sürdürmek zorundaolan mitolojik figürlerdeyeralır kadın. Hep bır şeyi sürekli kılmak ve ebedı dönüşümü sürdürmek için varol- muş. Böylecezamanı kavrayış konusun- da birayncalığımız olduğunu düşünüy- orum. Iç dış konusunda da öyle. Mesela doğum. Bu kadını geleneksel rolünde sınırlamak anlamındadegil. fakat, ilginç bir deneyim. çünkü gövdc kendi üzerine kapanıyor. hem öteki hem biri oluyor- sunuz. hem aynı şey hem farklı bir şey... Ulusal Sanat Kurumu resmen oluşturuldu Kültiir Senisi- Kültür Ba- kanı Fikri Sağlar. Özerk Sa- nat Konseyı Girişıın Kurulu'. 'Ulusal Sanat Kurulu' ve "Ulusal Sanat Kurulu Yürüt- me Kurulu'nun ortaklaşa dü- zcnledıği toplantıda. "Artık ülkemizin kültür ve sanat alanında nieydana gelen olumsuzluldann da. gelişme- lerin de objektif kriterlerte değerlendirileceği ve sorum- luluğunun puvlaşılacağı veni bir kurum ortaya ç»kmıstjr" dedı. llk bakanlıgı döneminde bırkonsey oluşturulması için Plastık Sanatlar Dernegi ile bırprotokol imzalandığını ve hemen ardından toplanan Sa- natçılar Kurultayı'nın yayın- ladığı sonuç bildirgesinde bir Ulusal Sanat Kurulu'nun oiuşturulması yönünde karar alındığını belirten Sağlar. ikmcı kez KLültür Bakanlıgı görevini üstlenmesiyle bir- hkıe 2 aralık 1995 târihinde Ulusal Sanat Kurulu'nun oluşturulması ıle ilgili proto- koiü Ulusal Sanat Konseyi Gırışmı Kurulu adına Hüsa- mertin Kocan ile ımzaladık- lannı anımsattı. Protokolde öngörülen Ulusal Sanat Kurulu'nun oluşumunun gerçekleştiril- mesinden nnutluluk ve kı- vanç duyduîunu söyleyen Sağlar. "Kültür Bakanlıgı göroini ilk LBtlendiğim gün~ (kn başlavarak, devletin kül- lur ıe sanat «A>amında sade- K özendirme ve destekleme qlr\ini üstle ymcsini. merke- zhetçi ve yÖEİendirici bir an- bnı^an anndınlmasını he- dtflemiştim *" diye konuştu. Bundan böyle devletin. kül- tür ve sanat alanında gerçek- leştırmek istedigi hertürlüet- kinlik için dıledığinde baş- vurabıleceğı. bilgi alışveri- şinde bulunabilecegi. biri- kimlerinden yararlanabilece- ği özgür ve özerk bir kuruma sahip olacağını belirten Kültür Bakanı Sağlar. "Ku- ruL öteden beri savunageldi- ğimiz bir ükeyi yaşama geci- rerek. politikâcıiaruı sanatçn lan yönlendirmeleri yerine, kültür ve sanat adamlannın politikacılan bUgüendirmete- rine olanak sağlavacakrır" dedi. Ulusal Sanat Kurumu'nu "ülkemizdeki demokratikleş- me çabalan açısından önem- li bir aşama" olarak deger- lendiren Sağlar. kurumun kültür ve sanat dünyasına ya- rarlı hızmetler üretecegine duyduğu inancı belirtti. Ulusal Sanat Kurulu. sanat dallanna göre şu kişilerden oluşuyor: Özerk Sanat Kon- seyi Girışim Kurulu Başkanı: Tamer Levent; Özerk Sanat Konseyi Gırişım Kurulu Sek- reteri: Ekrem Kahraman: Sine- ma Alanı Temsilcileri: Ma- hir Günşıray- Engin Ayça. Sahne Sanatlan Alanı Tem- silcileri: BaşarSabuncu-Ah- met Gülhan;Müzik Alanı Temsilcileri: Fuat Güner- Mehmet Çınka: Plastik Sa- natlar Alanı Temsilcileri: Hüsamettin Koçan- Jale Er- zen; Yazın Alanı Temsilcile- ri: Şükran Kurdakul- Haş- met Zeybek; Tasanm Alanı Temsilcileri: Oktay Ekinci. Atilla Ergür. Hatay'da yine andar yaşatddı DtYGL DLRGUN "Sev0li Hatav. sev iyonım senL Bugün dostlarla birtikteviz'" diyor CemaJ Süreya "Hatay DefterterTne düştüğü 12 Nisan 1986 tarihli notunda. 5 yıl önce bir 9 ocak günü yitirdiğimiz Süreyayı "Havatımm bir parçası. hatta kcndisi" iiedigi Hatay Lokantası'nda andı dostlan. Ne rastlantıdır ki 1991 yılının9Ocak Salı günü aramızdan aynlan Cemal Süreya'nın 5 yıl sonraki ölüm yıldönümü yine bir salı gününe denk gelmişti. Dostlan. arkadaşları. hatta belki kimi sevgilileri bir aradaydılar. Ne söylenebilir: yığınla anının arasından hangi birisi anlatılabilirdilcı... Sözcükler yetersiz. kadehler boştu Süreya'nın yokluğunda. Onunla özdeşleşen Hatay Uokantası. Süreya ile birlikte nice sanat insanına açmıştı kapılannı. Cevat Dereli, Burhan Uygur. Oben Günev. Feyyaz kayacan. Atilla Tokatlı. Sabahafrin Kudret Aksal, H. İzzettin Diııamo. Asım Be/ircL Aydın Emeç, Halim Şefik. Havati Tözün (nanı-ı dığer Patriyot Havati). L'gur Mumcu Edip Cansever de o masalarda oturmuştu. Nilgiin Marmara da. 9 ocak günü sadece Cemal Süreya'ya değil. yitip gıden bütün dostlara açtı kapılannı Hatay Uokantası. Her ölümden sonra eksilen bir şeyler vardi şu yaşamda. Süreya'nın eski eşi Zııhal TekkanatfEiifSorgun;. "Bütün öiümler adına acı çekiyoruz" diyordu. "Ama bugün bunu yinelemeyelim." Ve Cemal Süreyayı "Ölüyorum tannm / bu da oldu işte / her ölüm erken ölümdür / biliyorum tannm / ama aynca aldığın şu havat / fena degildir / İ'stü kalsın" dizeleriyle anıyordu. Birlikte hiç gelmişler mıydi Hatay'a'.' l *Hayır"dıyor 2uhal Hanım. "Çok kıskanırdı beni, getirmezdi vanında." Masanın öbür ucundan İsnıet Kemal Karadayıtakılıyor: "Sen de bu kadar gü/el olmasavdın Zuhal." Arif Damar ise fazla konuşmak istemiyor. sadece "herkes gibi. belki herkesten de fazla anyordu Cemal'i". Anılara geçildi sonra. Sevmek için küçücük bahaneler arayan, içkiye. güzelliklere düşkün şair Süreya"yı anlattı dostlan. "Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka / Keşke >alnız bunun için sevseydim seni" diyen Süreya. insan sev gisiyle dopdolu bir "adamr dı. insanı. ama en çok da güzel kadınlan sev iyordu. Küçük küçük tuzaklar kuruyordu onlara. Şairin dostlanndan Emine Ertaş anlattı bu tuzaklan: "Hoşuna giden kadınlara hemen ev li olup olmadıklarını sorardL Evli olmadıklarım öğrenince telefon numaralannı isterdi." Ama. kötü nıyeti olmayan tuzaklardı bunlar. "Çünkü o tuzaklan kuran adam. insan sıcağıyla dolu bir şairdi." İçkiyı severdi Cemal Süreya. "Bir masada içmeyen varsa, o casustur" derdi. Şairin "Rasgele Avcrsı Raif Ertem de anlattı paylaştıklan rakıları, beyaz peynirleri... Diinya Cemal'siz olmuyordu Raif Ertem'e göre. Ama gidenlerin ardından öyle ya da böyle yaşanıyordu işte... Hatay'ın sahibı Mehmet Ali işık, anılardan söz açılınca "Hangi birini anlatayun" diyordu. Öyle çoktu kı tanıklıklan. Süreya'nın Darphane müdürlüğünden alınma öyküsünün içyüzünü aktarmayı seçti sonunda. "Dönemin Malive Bakanı. Cemal Süreya'nın mektuplan üzerine teftişe geKyor. Teftişin sonunda bir rapor vazıyor: "Etraf kırliydı' diye. Cemal Ağabey yanıt veriyor: Darphane 2 saatliğine kirlendi: o da sizin teftişiniz sırasında". Süreya, Mehmet Ali Işık'ı 'Türkiye'nin en entelektüel içki evinin sahibf diye tanımlamış. Beşvıl önce bir 9ecakgünü ykirdiğiiTiiz şair Cemal Süreva. Hatay Lokantası'nda birarava gelen dostlan taranndan bir kez daha anddL (Fotoöraf: DURSUN ÖZDEN) Soruyoruz Işık'a: "Sanatçılarla dolan taşan bu mekânın sun nedir?" Işık'ın yanıtı net: "İnsana verdigi değer. Sanatçı dediğimiz kişi. insana değer vermevi bilen insandır. İnsana değer venene de değer vermek gerek o haMe." Para. pul. yemek. içmek geçici Işık'a göre. Kalıcı olan sanat. Süreya'nın ölüm yıldönümüne yetiştirdiği: içinde Hatay"dan gelip geçen sanatçılann çiziktirdiği notlan. desenleri. esprileri, karikatürleri bir araya topladığı "Hatay DefterİerTni gösteriyor gizli bir gururla. "Bütün bu insanlann bir araya geidiği böyle bir kitap daha yok" dıyor. Tüm amacı insanlara bir şeyler verebilmek. Anıları yaşar kılmak. Söz uçup yazı kalıyor ne de olsa... Gelecek yıllarda daha geniş katılımlı, büyük toplantılar düzenlemek istiyor. Ve Hatay dostlanna şöyle sesîeniyor: "Sizlere layık olabildiysek ne mutlu bize. gerisi gebr geçer." IŞILDAKVE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Onat'sız Bir Yıl Olmuş... Tam bir yıl önce Onat Kutlar'ı yitirmiştik. Bir or- taçağ karanlığı onu aramızdan çekip almıştı. inan- mak güçtü, ama artık Onat'sızdık. Belki de en kola- yı kaderciliktir. Her şeyi "kader" diyerek geçiştirebi- lirsiniz. Olacağı varmış! Onat Kutlar, günümüz edebiyatının en özgün ya- zarlanndan biriydi. Az üretmesine karşın, benzersiz yapıtlar bıraktı ardında. 1959'da yayımladığı hikâye kitabı ishak. yazann çocukluğuyla ilgili yaşantının parçalarıdır. Mekân ise bu parçalann bütünleyıcısi olan Antep'tir. Bir Ana- dolu kentınin kesitlerini sunar bize. Nitekım, Ishak'm ikinci basımında yer alan "On Yedi Yıl Sonra" baş- lıklı yazıda şöyle der: "İshak, birAnadolu kentindekı gerçeklenn ne yo- rumudur ne de sorunların çözümü. Küçük, alçak- gönüllü kesitlerdir bu öyküler. O kenti tanımaya ça- lıştım yıllar önce. Mevsimlerine, yapı taşlannın çe- şitlerine, toprağının kokusuna ve tüm sokaklanna, insanlarına, çocuklanna dikkat ettim." ishak, gerçeküstücü öğeler ve motiflerle yoğrul- muştur. Bu örtüşme de yeni bir "gerçeklik" duygu- su yaratmaktadır. Güçlü betimlemeler, imgelemin yetkinliğiyle birleşerek bu gerçeklik duygusunu ya- ratmayı daha da kolaylaştırmıştr. Hikâyelerinde insan hep eksendedir. insanın özü- nü ve özün yaşam bıçimine dönüştürdüğü tavn ya- kalamaya çalışır Onat Kutlar. 1960ta TDK ödülünü alan Ishak'tan sonra Onat Kutlar artık hikâyecı "değil"ö\r. Yaşamında sinema vardır. Sinema yazarlığı ve Sinematek etkınliğiyle Türk sinemasına büyük katkılarda bulunmuştur. Bu "sinema"ekseni, senaryo, prodüksiyon, orga- nizasyon vb. çerçevede hep sürmüş, sinema yazı- lannı da Sinema Bir Şenliktir adlı kitapta toplamış- tır. Edebiyata şiirle başlamasına karşın ilk şiirlerini ki- taplaştırmamış. 1974-1981 arasında yazdıklannı Pe- ra'lı Aşk İçin Bir Divan'da toplamış: daha sonra bu kitaptaki şiirlerin de yer aldığı Unutulmuş Kent adlı ikinci şiir kitabını yayımlamıştır: "taş perdeleriyle birgize doğru yelken açan kent göremiyorum seni" Onat Kutlar'ın denemeciliğı yazarlığında anaekse- ni oluşturur. Hikâye ve şiir denemede çakışmıştır. Şi- irden gelen imgelem gücü ile hikâyeden gelen an- latımcı söylem onun denemelerini benzersiz kılmış- tır. Bu, iki ayn alanın çakışmasının yani sıra bir baş- ka çakışma daha vardır denemelerinde: Duygu ile düşüncenin iç içeliğidir. Gerek Vefer ki Kararma- sın'öa gerekse de Bahar Isyancıdır'da... Anımsanacağı gibi Yeter ki Kararmasın 'ı oluştu- ran "mektup "lar her ne kadar sahıbi belli olmasa da "içerdekiler"e yazılmıştır: "Bahan simgeleyen kuşlargibiydiniz. Her türden, her cinsten. Yoksul ve kerpiç köy evlerinin kıriangıç- lan da vardı aranızda, kentlerin yeniyetme horozla- n da. Bozkır turnaları, dağlann kartallan, şahinleri, sokakların gösterişsiz serçeleri, açık deniz martıla- n. Sanki aynı nisan mayıs güneşlerinin aydınlığı ile ışırdı yüzünüz. Bu yüzden bir bihnize benzerdiniz gene de. Gözlerinizdeki şaşkınlık, merak ve umut- tan tanırdık sizieri." Bahar Isyancıdır, düşüncenin, duyarlı birsöylem- le kaleme geçtiği, aktarıldığı "tipik" bıryapıttır. Özel- likle "Doğu" başlıklı denemeleri bunun en güzel ör- nekleridir. Son yıllarda Cumhuriyet'te her pazar, düzyazının tadına doyulmaz keyfinı okura yaşattığı. Gündem- deki Konu ve Gündemdeki Sanatçı başlığıyla yaz- dığı yazılarda ölümünden sonra kıtaplaşmıştı. Onat Kutlar bunlan göremedi... Ardında altı kitap bıraktı, yalnızca altı kitap. Bırkaç senaryo; birkaç kitabına girmemiş öykü ve yazı... Ama en önemli bıraktıpı ve bizim bir kalıt olarak sa- hipleneceğimiz şey, Onat Kutlar adlı bir kültür kişi- sinin varlığıydı... Bir yıl ne çabuk geçti. Onat'ı yitireli bir yıl olmuş. Biz, bir yıldır onun yazılarından ve sıcak dostlugun- dan yoksun kaldık; ne acı, hep yoksun kalacağız: Inanamıyorum. Ölümün gelip de seni bulduğuna; bunun anlamı aramızda başlayan sonsuz birsessizlik mi? Kültür Bakanlıgı opera-bale başarı ödülleri ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanlıgı. opera-bale alanındaki çalışmalan ile Türk kültür ve sanatının gelişmesine. uluslararası alanda tanınmasına katkıda bulunan sanatçılara başan ödülleri verdi. llk kez verilen "Opera ve Bale Sanatları Kültür ve Sanat Ödülleri'. 12 dalda sahiplerini buldu. Bakanlık. operada Zehra Yıldız'ı en başanlı kadın. Ayhan Baran'ı en başanlı erkek. balede ise Arzu Dirin'i en başanlı kadın. Fahrettin Güven'ı en başanlı erkek sanatçı seçti. En başanlı rejisör Yekta Kara. koreograf Beyhan Murphy. ufusal besteci Çetin Işıközlü. gıysi tasanm Figen Koyunoğlu. dekor tasanm Savaş Camgöz. opera sanatçısı onur ödülü Belkıs Aran. bale sanatçısı onur ödülü Oy tun Turfanda. degerlendirme kurulu özel ödülü ise Izmir ve Mersin Devlet Opera ve Balesi müdürlüklerine verildi. Sanatçılara ödülleri bugün Opera Sahnesi'nde yapılacak bir törenle verecek. Nadide Akdeniz'in sergisi İMKB'de Kültür Senisi - Ankaralı ressamlardan Nadide Akdeniz'in büyük boyda (200 x 110) 16 yapıtından oluşan sergisi 6 şubata dek Istanbul Menkul Kıymetler Borsası Sanat Galerisi'ndeyeralıyor. 1945 Bor doğumlu olan sanatçı. çeşitİi yanşmalarda başan ve birincilik ödülleri kazandı. 1995'te Devlet Resim ve Heykel Sergisi 'Resim Ödülü'ne değer görüldü. Nadide Akdenız. gerçek ile düşsel arasında oldukça duyarlı birdenge kurduğu resimlerinde doğa görünümlerini masalımsı biranlatımla tuvaline geçiriyor ve kendi özgün dünyasını naiftarzla anlatıyor. Ömer Asım Aksoy Ödülü'ne katılım Kültür Servisi - Dil Derneğı ile Aksoy ailesinin her yıl birlikte düzenlemeye karar v erdigi Dil Dernegi Ömer Asım Aksoy Ödülü'ne katılım koşulları belirlendi. Ödüle I Ocak-31 Aralık 1995 tarihleri arasında yayımlanmış bir öykü kitabı ile aday olunabilir. Ödül verilecek yapıtta Dil Dernegi'nin amacına uygunluk. dil özgürlüğü, dilin yaratıcı olanaklannı kullanmadaki başannın yani sıra yapıtın sanat değeri üzerinde duruluyor. Tek bir kitaba verilecek olan ödülün seçici kurulu Prof. Dr. Tahsin Yücel. Konur Ertop. Emin Özdemir. Şemsettin Ünlü ve Prof. Dr. Suat Aksoy "dan oluşuyor. Son başvuru tanhinin 31 Mayıs 1996 olduğu yarışma ödülü. Aksoy ailesinin parasal katkısıyla Dil Demeöi'nce 40 milvon olarak belirlendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle