Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 1996 PERŞEMBE
14 KULTUR
İnci Eviner, Ankara Galeri Nev'de yann açılacak sergisinin ardından Japonya'da bir sergiye hazırlanıyor
Ten ımııtıııaz hîçbir yaşadığmı
/
nci Eviner'in Japonya'ya
da götüreceği sergisinin
adı "Tut". Eviner, "Tut
aslında tutamamayla ilgili"
diyor. "'Malzemeden gelen bır
mesaj var. Nasıl göndenlen
şeyi almak için kulak bir
malzemeyse. onun gibi deri de
bu anlanıda bir malzeme
benim için. Dokunmayı
alabilen. dokunuşu
hissedebilen bir malzeme."
AHUANTMEN
Yaşamak zonmda bırakılclığı anıdan
annabilmek için derısini yibercesine yı-
kanılı..
İnci Eviner. geçen yıllarda Alay Köş-
kü"nde sergiledigi bir seri küçük kitap-
tan yola çıkarak. >eni bir sergi oluştur-
dıı: ismi "Tut". Bu ka\ram. İnci Evi-
ner'in dağarcığında. gövdeye. gö\denin
sınırlanna \e uzantılanna.'dokunmalan-
na, çekinmelenne göndermede bulunu-
yor. Gövdenın. başka gö\delerle olası
iletişımi (ya da ıletişememesi) "Tut" ser-
gisinin temel ızleği. Eviner. malzemesı
deriyi. yaşantının her anını depolayan
birduyuorgani olarak irdeliyor. İçtendı-
şa uzanan, dıştan alıp içine saklayan gö\ -
denın kahuğu temel meselesi.
- Gövde. özellikle son > ıliarda pek çok
sanatçının temel ilgi alanı haline geldi. Si-
zi gö\denin bilmecelerine çeken nedir?
Benım ilgjlendiğım alan genel bir or-
tak sımge tarihinin dışında kalıyor. Bu-
güne kadar pek dilini bulmamış. arka ta-
rafta kalmış bir alan bu. Gövdenin bil-
mecelen ya dajestlerı diyorum ben bu-
na. Sanat tarihini. tarihsel süreklilik için-
de. çizgisel bir gelişme olarak görmek-
tense. tarıh ötesi kalan. zarar görmüş
gövdelerüzerindenokumayı sev iyorum.
.Yani öteki taraftan belkı. Küçük doku-
nuşlar. gövdeninoyunIan.jestleri...Göv-
deyi bir bütün ya da evrensel bir ideal
içinde görmenı, artık mümkün değil. Ya-
şamsal olarak ifade etmeye çalıştıgım
şey. anlatılamayan. daha dogru.su göste-
rilemeyen bir şeylerin birerjest. dokunuş
ya da oyunlar oîarak ifadesi.
- Tut kavramını nasıl görünür kıldı-
nız?
Tut aslında tutamamayla ilgili. Mal-
zemeden gelen bir mesaj var. Nasıl gön-
derilen şeyi almak için kulak bir malze-
meyse. onun gıbi deri de bu anlamda bir
malzeme benim için. Dokunmayı alabi-
len. dokunuşu hissedebilen bir malze-
me. Onun tutamaması, yani iletişim için
bir alan olmasına rağmen nereye doğru
yollandıgı ve ulaşıp ulaşmadığı konu-
sunda her zaman bir şüphe sahibiyım.
- Bu sergi gerek malzeme. gerek bi-
çim. gerek içerik olarak özcüikie 1980'li
yıltarda yaptı«ıni7 çalışmalardan aynlı-
yor. 199O'lı \ ıliarda vaptığınız işkrle ku-
nıJabilecek bağlanrıları ise doğal malze-
aıe\e verdiğiniz ünenı...
Evet. doğal malzeme isliyorum çünkü
insan derisi iç ve dış olarak belli bir ay-
nma taşınıyor kendi içinde. Birşeyindı-
şı olarak. bir şeyin yüzeyi olarak algılı-
yorum deriyi. Hayvan derisine ait işaret-
leri topluyorurn. dikenli tellerden geçer-
ken sürtüşmeden. alınan darbelerden
kaynaklanan. yara ızlerı olan hayvan de-
rilerini seçıyorum. Derinın bir hafızası
'Kullandığım
deri, derinin
tersi. Derinin
içini dışına
çevirmiş
oluvorum. El
dışardadır.
içeri sokmuş
oluyorum. Bir
şekilde,
gövdeyi
bozuma
uğratıp, onun
kendi
yeteneğini
yeniden
bulması için
serbest
bırakıyorum.*
İnci Eviner'in sanatı,
gövdenin jestlerini,
dokunuşlannı,
oyunları nın ifadesi
aracıüğıv la bugüne
dek 'dilini
bulamamış' bir alanı
irdelivor.
var. o hafızayı kullanıyorum. Deri. ya-
şamsal birsüreci içinde banndırıyor. Bir
şeyi almış. kaydetmiş ve saklamış. Do-
kunmalan depolamış. Bır öz ve bir var-
lık olarak beni ilgılendiriyorderi. Yoksa
benim düşüncemi taşıyan geçici bir su-
rei değil. Bir suret değil zaten. Doğrudan
doğruya kendisı.
Gövdenin smırlannı irdeledi
-Gövdeye. sanat tarihindeki alışılagel-
miş betimlemelerinin dışında bakmava
nasıl başladınız?
Akademi'de öğrenciyken. gövdenin
sınırlanyla ilgilenmiştim. Bir sene bo-
yunca nü çalışıyorduk. Tüm gövdeyi bel-
li prensipler ve ilkeler doğrultusunda
yansıtmamız istenirdi. fakat beni hiç tat-
min etmeyen v e hep rahatsız eden bir şey
vardı bunda. Gövdenin tamamlanmışlı-
ğına ait ciddi bir şüphe taşıyordum'. Ve
bir sürü gözlem sonunda sakatlann göv -
deleriy !e ilgilenmeve başladım. Tutama-
yan ya da tııtma potansiyelini barındır-
masına ragmen erişemeyen. dokunama-
yan eller ve ayaklar üzerinde çalışıyor-
duın. Bu gövdeler. tamamlanmışhk iize-
rıne kurulmuş olmalarına rağmen. ileti-
şim sağlayamayan organlar olarak yeni
uzantılar oltışturuyorlardı. Yeni duyar-
galar. yeni kapasiteler ortaya çıkıyordu.
Uzun süre idefiks olarak kaldı bu ben-
de. Esas olarak. tamamlanmış ve bütün-
lüğü olan bir göv denın ardında kalan şey
ilgilendirdi hep beni. Çünkü o zaman,
gövdenin kaybetnıiş olduğu bazı yete-
nekleri tekrar kazandırmak mümkün gö-
züküyor bana.
- Bu insanlann 'otekiliklermin' görü-
nür olması mıydı ilginizi çeken?
Görselden daha çokı o ıç enerjinin di-
ğeriyle. diğergöv delerle iletişimi ıçinde-
ki yoksunluk ilgilendiriyordu beni. Bir
gövdenin diğer gövdelerle. bir kadın
gövdesinin çocuk gövdesiyle sonsuz
oyunlan, sonsuz iletişimleri var. Varol-
duğum toplumsal düzen içinde. böyle bir
duygu bulamadıgım için bu yöne gidiyo-
rum. Bu bir arayış ve bu yok. Ben hep
küçük şeylerle ilgilenmek istedim. Çün-
kü büyük sözler. büyük ıdelallar her za-
man başkalarının gövdclerinden geçer,
başkalannın gövdelerini kullanır.
- Önceki işlerinizden "Gövdc Coğraf
yalan"nda. cı»graf>a> ı v alnızca bir tarih
sahnesi olarak gören nhniyete karşı bir
ravtr sö/konusu>du ve bu yine gövdenin
aracılıgıyla nrtava kmuluvordu^.
tvet çünkü benim hiçbir rolüm yok
bu tarih ve coğrafyanın biraraya gelip
oluşturduklan ortak simge yapısında. bu
toplumsal sözleşmede. Tüm evrensel
idealler. benim Arupa dışı bir ülkeden bı-
ri olarak ancak bir kurban. bir ötekı ola-
rak varolabildigim bir külrürdür. Buna
karşılık. ihmal edilmiş. gözardı edilmiş.
arka tarafta kalmış şeylerdaha çok ilgı-
mi çekıyor çünkü zaten içinde varolma-
dığım bir kültüru üstlenmek istemiyo-
rum. Hem kadın. hem Av rupa dı^ı bir ül-
keden bırı olarak bir kültur içinde birta-
kım sorular soruyorum. O sorulan dün-
yayla yüzyüze geldiğimde tek deneyim-
leyebileceğim yer: gövde. Bu ulusların,
ulusal tarihlerın. tanımlann ötesinde, ta-
rih ötesi bir durum.
- "Tutr
derken tutamaktan söz ediyor-
sunuz ama kullandığınız malztme, «> le-
sine doğal ve kiiltürötesi bir malzeme ki
ulaşmaması neredeyse olanaksız»
Ama hep algılama biçimlenyle sava-
şıyoruz. Medyanın çok tekdüzeleştirdi-
ğibiralgılamabıçimi var. İnsanlann bir-
binni anlama >a da anlayamama biçim-
lerı var. Bütün bu alışılınii alışverişi kı-
np yeni bir algılama biçimi talep etme-
miz gerek. Gönderecegimizi ancak bu
şekilde gönderebiliriz. Zor olan da bu.
. Yoksa politik söylemler içina girip. dün-
ya küreseldir divebilmek kolay...
- Bu tarihi vazan dil. Buna da karşı du-
ran bir sanat yapıvorsunuz... Bu parça-
lanmış gö\ deter, neredeyse dil sayiklama-
lan gibi...
Evet, çünkü o dil. dediğim aibi, top-
lumsal biı sözleşmenin uzantısf olan bir
yapıdır. 0 vapıyı bozmak istiyorum. O
yapının içine dahil olmak bir şekilde ik-
tidarla işbirliği yapmaktır. Buna karşılık
gövdenin bilmeceleri daha çok ilgimi çe-
kiyor. umutları. düşleri.jestleri ve oyun-
ları...
Dokunmayı keşfetmeye çağn
- Pek çok sanatçıyı gövdeye çeken. ge-
lişen teknoloji içinde gövdenin konumuy-
la da ilgili...
Teknolojinin sonuçlarının insanlara
zarar getirdiğini sanmıyorum. Sadece
teknoloji fiknnin. genel insanlık duru-
munu iyileştiricı olarak anlamını yitırdi-
ğini düşünüyorum. Teknolojik ilerleme
sürmekte. pek çok yenilik var fakat bun-
larşimdiki insanı özgürleştiremediği gi-
bi. insan. kendi cehaletinden ötürü ken-
dinimazurgörebilecekhalegeldi. Bütün
bunlar Bosna- Hersek meselesini hiçbir
şekilde durduramadı ve bir cevap da
hazırlayamadı.
- Dokunmaya çağırmak, bu du>arsız-
lığa bir tepki kuşkusuz.
Dokunmayı keşfetmeye çagınyorum.
Çünkü dokunuş olarak kullandıgım mal-
zemenın birbaştançıkancılıgı var. Fakat
bu anlamda kullandıgım deri. derinin ter-
sı. Derinin içıni dışına çevirmiş oluyo-
rum. El dışardadır. içeri sokmuş oluyo-
rum. Gövdeyi bozuma uğratıp. onun
kendi yeteneğini yeniden bulması için
serbest bırakıyorum.
- Cövdenin parçalanmışlığı, içi-dışı...
bu meselefere özellikle kadın sanatçılann
eğilmcsi belki de kaçınılmaz...
Evet. bu bir resadüf değil. Kadın
olarak uzlaşmak istemedigim. toplum-
saJ bir sözleşmenin zaten dışında görüy-
ortım kendımi. Claude Levi-Strauss'un
kurbantar üzerine oturttuğu antropoloiy-
le ilgili araştırmalannı düşünürseniz...
hep biri ötekileri için kurban olmuş
durumda. Bir de kadınlann mitolojiyle
ilgili geçmişlerinde çok ilgınç bir zaman
kavramı var. Dönüşümü sürdürmek
zorundaolan mitolojik figürlerdeyeralır
kadın. Hep bır şeyi sürekli kılmak ve
ebedı dönüşümü sürdürmek için varol-
muş. Böylecezamanı kavrayış konusun-
da birayncalığımız olduğunu düşünüy-
orum. Iç dış konusunda da öyle. Mesela
doğum. Bu kadını geleneksel rolünde
sınırlamak anlamındadegil. fakat, ilginç
bir deneyim. çünkü gövdc kendi üzerine
kapanıyor. hem öteki hem biri oluyor-
sunuz. hem aynı şey hem farklı bir şey...
Ulusal Sanat
Kurumu resmen
oluşturuldu
Kültiir Senisi- Kültür Ba-
kanı Fikri Sağlar. Özerk Sa-
nat Konseyı Girişıın Kurulu'.
'Ulusal Sanat Kurulu' ve
"Ulusal Sanat Kurulu Yürüt-
me Kurulu'nun ortaklaşa dü-
zcnledıği toplantıda. "Artık
ülkemizin kültür ve sanat
alanında nieydana gelen
olumsuzluldann da. gelişme-
lerin de objektif kriterlerte
değerlendirileceği ve sorum-
luluğunun puvlaşılacağı veni
bir kurum ortaya ç»kmıstjr"
dedı.
llk bakanlıgı döneminde
bırkonsey oluşturulması için
Plastık Sanatlar Dernegi ile
bırprotokol imzalandığını ve
hemen ardından toplanan Sa-
natçılar Kurultayı'nın yayın-
ladığı sonuç bildirgesinde bir
Ulusal Sanat Kurulu'nun
oiuşturulması yönünde karar
alındığını belirten Sağlar.
ikmcı kez KLültür Bakanlıgı
görevini üstlenmesiyle bir-
hkıe 2 aralık 1995 târihinde
Ulusal Sanat Kurulu'nun
oluşturulması ıle ilgili proto-
koiü Ulusal Sanat Konseyi
Gırışmı Kurulu adına Hüsa-
mertin Kocan ile ımzaladık-
lannı anımsattı.
Protokolde öngörülen
Ulusal Sanat Kurulu'nun
oluşumunun gerçekleştiril-
mesinden nnutluluk ve kı-
vanç duyduîunu söyleyen
Sağlar. "Kültür Bakanlıgı
göroini ilk LBtlendiğim gün~
(kn başlavarak, devletin kül-
lur ıe sanat «A>amında sade-
K özendirme ve destekleme
qlr\ini üstle ymcsini. merke-
zhetçi ve yÖEİendirici bir an-
bnı^an anndınlmasını he-
dtflemiştim *" diye konuştu.
Bundan böyle devletin. kül-
tür ve sanat alanında gerçek-
leştırmek istedigi hertürlüet-
kinlik için dıledığinde baş-
vurabıleceğı. bilgi alışveri-
şinde bulunabilecegi. biri-
kimlerinden yararlanabilece-
ği özgür ve özerk bir kuruma
sahip olacağını belirten
Kültür Bakanı Sağlar. "Ku-
ruL öteden beri savunageldi-
ğimiz bir ükeyi yaşama geci-
rerek. politikâcıiaruı sanatçn
lan yönlendirmeleri yerine,
kültür ve sanat adamlannın
politikacılan bUgüendirmete-
rine olanak sağlavacakrır"
dedi.
Ulusal Sanat Kurumu'nu
"ülkemizdeki demokratikleş-
me çabalan açısından önem-
li bir aşama" olarak deger-
lendiren Sağlar. kurumun
kültür ve sanat dünyasına ya-
rarlı hızmetler üretecegine
duyduğu inancı belirtti.
Ulusal Sanat Kurulu. sanat
dallanna göre şu kişilerden
oluşuyor: Özerk Sanat Kon-
seyi Girışim Kurulu Başkanı:
Tamer Levent; Özerk Sanat
Konseyi Gırişım Kurulu Sek-
reteri:
Ekrem Kahraman: Sine-
ma Alanı Temsilcileri: Ma-
hir Günşıray- Engin Ayça.
Sahne Sanatlan Alanı Tem-
silcileri: BaşarSabuncu-Ah-
met Gülhan;Müzik Alanı
Temsilcileri: Fuat Güner-
Mehmet Çınka: Plastik Sa-
natlar Alanı Temsilcileri:
Hüsamettin Koçan- Jale Er-
zen; Yazın Alanı Temsilcile-
ri: Şükran Kurdakul- Haş-
met Zeybek; Tasanm Alanı
Temsilcileri: Oktay Ekinci.
Atilla Ergür.
Hatay'da yine andar yaşatddı
DtYGL DLRGUN
"Sev0li Hatav. sev iyonım senL
Bugün dostlarla birtikteviz'" diyor
CemaJ Süreya "Hatay
DefterterTne düştüğü 12 Nisan
1986 tarihli notunda. 5 yıl önce
bir 9 ocak günü yitirdiğimiz
Süreyayı "Havatımm bir parçası.
hatta kcndisi" iiedigi Hatay
Lokantası'nda andı dostlan. Ne
rastlantıdır ki 1991 yılının9Ocak
Salı günü aramızdan aynlan
Cemal Süreya'nın 5 yıl sonraki
ölüm yıldönümü yine bir salı
gününe denk gelmişti.
Dostlan. arkadaşları. hatta belki
kimi sevgilileri bir aradaydılar.
Ne söylenebilir: yığınla anının
arasından hangi birisi
anlatılabilirdilcı... Sözcükler
yetersiz. kadehler boştu
Süreya'nın yokluğunda. Onunla
özdeşleşen Hatay Uokantası.
Süreya ile birlikte nice sanat
insanına açmıştı kapılannı. Cevat
Dereli, Burhan Uygur. Oben
Günev. Feyyaz kayacan. Atilla
Tokatlı. Sabahafrin Kudret Aksal,
H. İzzettin Diııamo. Asım Be/ircL
Aydın Emeç, Halim Şefik. Havati
Tözün (nanı-ı dığer Patriyot
Havati). L'gur Mumcu Edip
Cansever de o masalarda
oturmuştu. Nilgiin Marmara da. 9
ocak günü sadece Cemal
Süreya'ya değil. yitip gıden bütün
dostlara açtı kapılannı Hatay
Uokantası.
Her ölümden sonra eksilen bir
şeyler vardi şu yaşamda.
Süreya'nın eski eşi Zııhal
TekkanatfEiifSorgun;. "Bütün
öiümler adına acı çekiyoruz"
diyordu. "Ama bugün bunu
yinelemeyelim." Ve Cemal
Süreyayı "Ölüyorum tannm / bu
da oldu işte / her ölüm erken
ölümdür / biliyorum tannm / ama
aynca aldığın şu havat / fena
degildir / İ'stü kalsın" dizeleriyle
anıyordu. Birlikte hiç gelmişler
mıydi Hatay'a'.'
l
*Hayır"dıyor
2uhal Hanım. "Çok kıskanırdı
beni, getirmezdi vanında."
Masanın öbür ucundan İsnıet
Kemal Karadayıtakılıyor: "Sen
de bu kadar gü/el olmasavdın
Zuhal." Arif Damar ise fazla
konuşmak istemiyor. sadece
"herkes gibi. belki herkesten de
fazla anyordu Cemal'i". Anılara
geçildi sonra. Sevmek için
küçücük bahaneler arayan, içkiye.
güzelliklere düşkün şair
Süreya"yı anlattı dostlan. "Hiçbir
şeyim yok akıp giden sokaktan
başka / Keşke >alnız bunun için
sevseydim seni" diyen Süreya.
insan sev gisiyle dopdolu bir
"adamr
dı. insanı. ama en çok da
güzel kadınlan sev iyordu. Küçük
küçük tuzaklar kuruyordu onlara.
Şairin dostlanndan Emine Ertaş
anlattı bu tuzaklan: "Hoşuna
giden kadınlara hemen ev li olup
olmadıklarını sorardL Evli
olmadıklarım öğrenince telefon
numaralannı isterdi." Ama. kötü
nıyeti olmayan tuzaklardı bunlar.
"Çünkü o tuzaklan kuran adam.
insan sıcağıyla dolu bir şairdi."
İçkiyı severdi Cemal Süreya. "Bir
masada içmeyen varsa, o
casustur" derdi. Şairin "Rasgele
Avcrsı Raif Ertem de anlattı
paylaştıklan rakıları, beyaz
peynirleri...
Diinya Cemal'siz olmuyordu Raif
Ertem'e göre. Ama gidenlerin
ardından öyle ya da böyle
yaşanıyordu işte...
Hatay'ın sahibı Mehmet Ali işık,
anılardan söz açılınca "Hangi
birini anlatayun" diyordu. Öyle
çoktu kı tanıklıklan. Süreya'nın
Darphane müdürlüğünden alınma
öyküsünün içyüzünü aktarmayı
seçti sonunda. "Dönemin Malive
Bakanı. Cemal Süreya'nın
mektuplan üzerine teftişe geKyor.
Teftişin sonunda bir rapor
vazıyor: "Etraf kırliydı' diye.
Cemal Ağabey yanıt veriyor:
Darphane 2 saatliğine kirlendi: o
da sizin teftişiniz sırasında".
Süreya, Mehmet Ali Işık'ı
'Türkiye'nin en entelektüel içki
evinin sahibf diye tanımlamış.
Beşvıl önce bir
9ecakgünü
ykirdiğiiTiiz
şair Cemal
Süreva. Hatay
Lokantası'nda
birarava gelen
dostlan
taranndan bir
kez daha
anddL
(Fotoöraf:
DURSUN
ÖZDEN)
Soruyoruz Işık'a: "Sanatçılarla
dolan taşan bu mekânın sun
nedir?" Işık'ın yanıtı net:
"İnsana verdigi değer. Sanatçı
dediğimiz kişi. insana değer
vermevi bilen insandır. İnsana
değer venene de değer vermek
gerek o haMe." Para. pul. yemek.
içmek geçici Işık'a göre. Kalıcı
olan sanat. Süreya'nın ölüm
yıldönümüne yetiştirdiği: içinde
Hatay"dan gelip geçen
sanatçılann çiziktirdiği notlan.
desenleri. esprileri, karikatürleri
bir araya topladığı "Hatay
DefterİerTni gösteriyor gizli bir
gururla. "Bütün bu insanlann bir
araya geidiği böyle bir kitap daha
yok" dıyor. Tüm amacı insanlara
bir şeyler verebilmek. Anıları
yaşar kılmak. Söz uçup yazı
kalıyor ne de olsa... Gelecek
yıllarda daha geniş katılımlı,
büyük toplantılar düzenlemek
istiyor. Ve Hatay dostlanna şöyle
sesîeniyor: "Sizlere layık
olabildiysek ne mutlu bize. gerisi
gebr geçer."
IŞILDAKVE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Onat'sız Bir Yıl Olmuş...
Tam bir yıl önce Onat Kutlar'ı yitirmiştik. Bir or-
taçağ karanlığı onu aramızdan çekip almıştı. inan-
mak güçtü, ama artık Onat'sızdık. Belki de en kola-
yı kaderciliktir. Her şeyi "kader" diyerek geçiştirebi-
lirsiniz. Olacağı varmış!
Onat Kutlar, günümüz edebiyatının en özgün ya-
zarlanndan biriydi. Az üretmesine karşın, benzersiz
yapıtlar bıraktı ardında.
1959'da yayımladığı hikâye kitabı ishak. yazann
çocukluğuyla ilgili yaşantının parçalarıdır. Mekân ise
bu parçalann bütünleyıcısi olan Antep'tir. Bir Ana-
dolu kentınin kesitlerini sunar bize. Nitekım, Ishak'm
ikinci basımında yer alan "On Yedi Yıl Sonra" baş-
lıklı yazıda şöyle der:
"İshak, birAnadolu kentindekı gerçeklenn ne yo-
rumudur ne de sorunların çözümü. Küçük, alçak-
gönüllü kesitlerdir bu öyküler. O kenti tanımaya ça-
lıştım yıllar önce. Mevsimlerine, yapı taşlannın çe-
şitlerine, toprağının kokusuna ve tüm sokaklanna,
insanlarına, çocuklanna dikkat ettim."
ishak, gerçeküstücü öğeler ve motiflerle yoğrul-
muştur. Bu örtüşme de yeni bir "gerçeklik" duygu-
su yaratmaktadır. Güçlü betimlemeler, imgelemin
yetkinliğiyle birleşerek bu gerçeklik duygusunu ya-
ratmayı daha da kolaylaştırmıştr.
Hikâyelerinde insan hep eksendedir. insanın özü-
nü ve özün yaşam bıçimine dönüştürdüğü tavn ya-
kalamaya çalışır Onat Kutlar.
1960ta TDK ödülünü alan Ishak'tan sonra Onat
Kutlar artık hikâyecı "değil"ö\r. Yaşamında sinema
vardır. Sinema yazarlığı ve Sinematek etkınliğiyle
Türk sinemasına büyük katkılarda bulunmuştur.
Bu "sinema"ekseni, senaryo, prodüksiyon, orga-
nizasyon vb. çerçevede hep sürmüş, sinema yazı-
lannı da Sinema Bir Şenliktir adlı kitapta toplamış-
tır.
Edebiyata şiirle başlamasına karşın ilk şiirlerini ki-
taplaştırmamış. 1974-1981 arasında yazdıklannı Pe-
ra'lı Aşk İçin Bir Divan'da toplamış: daha sonra bu
kitaptaki şiirlerin de yer aldığı Unutulmuş Kent adlı
ikinci şiir kitabını yayımlamıştır:
"taş perdeleriyle birgize doğru
yelken açan kent göremiyorum seni"
Onat Kutlar'ın denemeciliğı yazarlığında anaekse-
ni oluşturur. Hikâye ve şiir denemede çakışmıştır. Şi-
irden gelen imgelem gücü ile hikâyeden gelen an-
latımcı söylem onun denemelerini benzersiz kılmış-
tır.
Bu, iki ayn alanın çakışmasının yani sıra bir baş-
ka çakışma daha vardır denemelerinde: Duygu ile
düşüncenin iç içeliğidir. Gerek Vefer ki Kararma-
sın'öa gerekse de Bahar Isyancıdır'da...
Anımsanacağı gibi Yeter ki Kararmasın 'ı oluştu-
ran "mektup "lar her ne kadar sahıbi belli olmasa da
"içerdekiler"e yazılmıştır:
"Bahan simgeleyen kuşlargibiydiniz. Her türden,
her cinsten. Yoksul ve kerpiç köy evlerinin kıriangıç-
lan da vardı aranızda, kentlerin yeniyetme horozla-
n da. Bozkır turnaları, dağlann kartallan, şahinleri,
sokakların gösterişsiz serçeleri, açık deniz martıla-
n. Sanki aynı nisan mayıs güneşlerinin aydınlığı ile
ışırdı yüzünüz. Bu yüzden bir bihnize benzerdiniz
gene de. Gözlerinizdeki şaşkınlık, merak ve umut-
tan tanırdık sizieri."
Bahar Isyancıdır, düşüncenin, duyarlı birsöylem-
le kaleme geçtiği, aktarıldığı "tipik" bıryapıttır. Özel-
likle "Doğu" başlıklı denemeleri bunun en güzel ör-
nekleridir.
Son yıllarda Cumhuriyet'te her pazar, düzyazının
tadına doyulmaz keyfinı okura yaşattığı. Gündem-
deki Konu ve Gündemdeki Sanatçı başlığıyla yaz-
dığı yazılarda ölümünden sonra kıtaplaşmıştı. Onat
Kutlar bunlan göremedi...
Ardında altı kitap bıraktı, yalnızca altı kitap. Bırkaç
senaryo; birkaç kitabına girmemiş öykü ve yazı...
Ama en önemli bıraktıpı ve bizim bir kalıt olarak sa-
hipleneceğimiz şey, Onat Kutlar adlı bir kültür kişi-
sinin varlığıydı...
Bir yıl ne çabuk geçti. Onat'ı yitireli bir yıl olmuş.
Biz, bir yıldır onun yazılarından ve sıcak dostlugun-
dan yoksun kaldık; ne acı, hep yoksun kalacağız:
Inanamıyorum. Ölümün gelip de seni bulduğuna;
bunun
anlamı aramızda başlayan sonsuz birsessizlik mi?
Kültür Bakanlıgı opera-bale
başarı ödülleri
ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanlıgı. opera-bale
alanındaki çalışmalan ile Türk kültür ve sanatının
gelişmesine. uluslararası alanda tanınmasına katkıda
bulunan sanatçılara başan ödülleri verdi. llk kez
verilen "Opera ve Bale Sanatları Kültür ve Sanat
Ödülleri'. 12 dalda sahiplerini buldu. Bakanlık.
operada Zehra Yıldız'ı en başanlı kadın. Ayhan
Baran'ı en başanlı erkek. balede ise Arzu Dirin'i en
başanlı kadın. Fahrettin Güven'ı en başanlı erkek
sanatçı seçti. En başanlı rejisör Yekta Kara. koreograf
Beyhan Murphy. ufusal besteci Çetin Işıközlü. gıysi
tasanm Figen Koyunoğlu. dekor tasanm Savaş
Camgöz. opera sanatçısı onur ödülü Belkıs Aran. bale
sanatçısı onur ödülü Oy tun Turfanda. degerlendirme
kurulu özel ödülü ise Izmir ve Mersin Devlet Opera ve
Balesi müdürlüklerine verildi. Sanatçılara ödülleri
bugün Opera Sahnesi'nde yapılacak bir törenle
verecek.
Nadide Akdeniz'in sergisi İMKB'de
Kültür Senisi - Ankaralı ressamlardan Nadide
Akdeniz'in büyük boyda (200 x 110) 16 yapıtından
oluşan sergisi 6 şubata dek Istanbul Menkul Kıymetler
Borsası Sanat Galerisi'ndeyeralıyor. 1945 Bor
doğumlu olan sanatçı. çeşitİi yanşmalarda başan ve
birincilik ödülleri kazandı. 1995'te Devlet Resim ve
Heykel Sergisi 'Resim Ödülü'ne değer görüldü.
Nadide Akdenız. gerçek ile düşsel arasında oldukça
duyarlı birdenge kurduğu resimlerinde doğa
görünümlerini masalımsı biranlatımla tuvaline
geçiriyor ve kendi özgün dünyasını naiftarzla
anlatıyor.
Ömer Asım Aksoy Ödülü'ne katılım
Kültür Servisi - Dil Derneğı ile Aksoy ailesinin her yıl
birlikte düzenlemeye karar v erdigi Dil Dernegi Ömer
Asım Aksoy Ödülü'ne katılım koşulları belirlendi.
Ödüle I Ocak-31 Aralık 1995 tarihleri arasında
yayımlanmış bir öykü kitabı ile aday olunabilir. Ödül
verilecek yapıtta Dil Dernegi'nin amacına uygunluk.
dil özgürlüğü, dilin yaratıcı olanaklannı kullanmadaki
başannın yani sıra yapıtın sanat değeri üzerinde
duruluyor. Tek bir kitaba verilecek olan ödülün seçici
kurulu Prof. Dr. Tahsin Yücel. Konur Ertop. Emin
Özdemir. Şemsettin Ünlü ve Prof. Dr. Suat Aksoy "dan
oluşuyor. Son başvuru tanhinin 31 Mayıs 1996 olduğu
yarışma ödülü. Aksoy ailesinin parasal katkısıyla Dil
Demeöi'nce 40 milvon olarak belirlendi.