28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
mhuriyet yaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yaym Yönetmenr Orhan Erinç • Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet Çetinkaya 9 Yazıişlen Müdürlerı: fbrahim Ylldız. Dioç Tayanç (Sonımlu), • Haber Merkezı Mudürii Hakan Kara 9 Görsel Yönetmen Fikret Eser Dış Haberler: Ergrnı Balcı • Istıhbarat Yılçın Çtkır • Ekonomı Bülenr Kızanlık • Kultür HandanŞenköken • Spor Abdülkıdir Yücelman • Makaleler: Sami Karaören 0 Çevın' Scyfettin Turban • Düzeltme: AbduUabYazıeı»B>lgı Bei- ge Edibe Buğra • Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu YaymKunılu. İihanStfcjukiBaskanı. Ürlun Erinç, Olrt»> Knrtböke. Hikmet Çetinka>a, Şfikran Soner, Ergun Balcı. Dinç Tayaırç. Ibrahlm Yıldız, Orhan Borsalı. Mustafa Balbay. Hakan Kara. AnkaraTemsılcısı MustafiıBalbayC HaberMüdûrû:Dogan Müess AkiD Alalürk Bulvan No: 125, Kac4. Bakan!ıklar-;\nkara Tel Koordır. 4195020(7hat), Faks-4195027»lzmırTemsılcısı:Serd»r Muhasebe: Kıak,H.ZıyaBlv. 1352 S. 2/3 Tel. 4411220. Faks 4419117 Höseyin Gı • AdanaTemsılcısı:ÇetiııYiienogIn.lnönaCd. 119Sokak Çeük • Bılt No: 1 Kat: 1, Tel 3522550, Faks: 3522570 Bilgisayar Sıstt enel Vıran MEDYA Yöoetım Başkanı Müdür G: • Kuralı Genel ve Basan: Yenı Gun Haber Ajansı. Basın ve Ya>mcılık A Ş 39 4! Cagaloğlu 34334 Is PK.246 Istanbul Tel- «X2!2l 512 05 05 (20 hat) Faks (0/212)513 85 95 30EYLÜL1995 İmsak: 4.27 Güneş: 5.52 Öğle: 12.01 îkirdi: 15.18 Akşam 17.57 Yatsı: 19.16 v kakım merkezi I ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - "Ha)di Türkiye Hehmetçikle El Ele fampanyası"nda toplanan pıraiann değerlendırilmesi anacıyla ilk aşamada Tüık Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Rehabilitasyon Nerkezi" kurulmasına kırar verildiği bıldınldi. Genelkurmay Başkanlığı'ndan dün • yıpılan yazılı açıklamada, pojenin yanşma yoluyla grçekleştirilmesi için Milli Savunma Bakanlığı koordinatörlüğünde gerekli çilışmalann başlatıldığı belirtildi. Tiirk doktora •* • •* • odul • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Chicago Üniversitesi'nde üst ihtisas eğitimini sürdûren Op. Dr. Anıl Güngör'ün sinüs cerrahisi ve alerji konulannda yaptığı araştırma, Amerikan KBB Baş ve Boyun Cerrahisi Akademisi ve Kulak Bunın Boğaz Alerjisi Akademisi'nin"1995yılı tıp araştırma destek ödülü"nü kazandı. Güngör'ün, daha öncede "çocuklarda sinüzit" konulu tebliği ile "Sam Sanders en iyi prezentasyon ödûlü"nü kazandığı, tıp araştırma destek ödülünün ilk kez bir Türk doktora verildiği belirtildi. 'Barcelona Mavi TUPU' • İstanbul Haber Servisi - Türkiye Denizcilik lşletmeleri AŞ, 27 ekim-9 kasım tarihleri arasında. Akdeniz gemisiyle "Barcelona Mavi Tunı" düzenliyor. Gemi, tstanbul'da başlayacak yolculuk boyunca Pire, Palermo, Barcelona, Nıce, Livorno ve C. Vecchia limanlanna uğrayacak. Ttönya Çocuk Günü' kutlaması • Istanbul Haber Servisi - Özel Bahçelievler Yaşam Hastanesi, 2 ekim pazartesi günü "Dünya Çocuk Günü"nü kullamak amacıyla, çocuklara tüm muayene ve tetkiklerde yüzde 50 indirim uygulayacak. KKTC'de sempozyum • LEFKOŞA (Cumhuriyet) - Üçüncü Uluslararası Atatürk Sempozyumu 3-6 ekim tarihlerinde Gazimagosa'daki Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek. Sempozyumun hazırhk çalışmalannın devam ettiğini bildiren üniversite yönetimi, 20 değişik ülkeden 100 kadar bilim adamının KKTC'de konuk edileceğini açıkladı. Atığ'dan açıbş • İstanbul Haber Servisi - Şişli Belediye Başkanı Gülay Atığ, Bosna-Hersek'in Tuzla kentinde "Konsey Avrupa" ile bir irtibat bürosu şeklinde çalışacak"Yerel Demokrasi Büyükelçiliği"nin açılışını 2 ekimde yapacak. T" TT~ayatımızda "koalisyonHar ğ—t pek önemli bir yer tutar, ama A. A biz bunlardan sadece "ko- alisyon hükümetlerTni anlanz. "Fi- lancayla fişmanca bir araya geldi de ne konuştu?" gibi ya da "Onun- la öteki uyuşur mu uyuşmaz mı?" türünden laf cimnastiğine açık ola- sılıklarla günlerce oyalanmayı pek severiz. Arada da koalisyonlan beğe- nen-beğenmeyen pek çok görüş or- taya atılır. Oysa hayatımızda "ko- alisyon"lanTi ne çoİc yeri vardır, ya bilmeyiz ya da bilmezden geliriz. Bu hafta da buralarda gezinelim mi? Ana-baba koalisyonu otaisssydı... u koalisyon olmasaydı dünya- da altı miiyarinsan olurmuy- du? Her insanın arkasında bir "ana-baba koalisyonu" vardır. Eğer Adem'le Havva koalisyon yapma- saydı kendi ömürlerini bitirirler, dün- yayı da kurda kuşa emanet ederler- di. Oysa efsaneye göre yılanın gay- retiyle Havva anamız elmayı Adem'e Türkiye'nin ilk ve tek kadın sendika başkanlığından, boynuza biçim vermeye uzanan yaşam Bir amac icin kemiklesmek• Sendikal çalışmalardan, bankacılık yaşamından kopunca yeni arayışlara girerj Meraî Ağartan, kendini el sanatlannın içinde buldu. Kısa bir süre sonra da kemikle, boynuzh tanıştı. Sendikal yaşamda insanlann bir inanç, bir amaç etrafında kemikleştiğini görme özlemini, kemiği yumuşatıp, insanlann güzellik, sanat duygusuna ses veren bir araç haline getirmesine katkıda bulunarak gidermeyi seçti. ŞÜKRAN SONER Yeni dünya düzeni, 12 Eylül düzenınde. özel bir yeri olan bankacılık işkolunda öz- lenen çalışma ortamının yaratılmasında, yasa ile işkoluna grev yasağımn gefirilmiş olması da yeterii görülmedi. Grev hakkı ol- mayan sendikalar, toplu pazarlık masala- nnda ağırlık koyamayınca, seslerini kamu- oyuna duyurmaya çalıştılar... Bankalann büyük kârlanna karşın. çalı- şanlann düşük ücretleri, olumsuz ve çok agır çalışma koşullannı kamuoyuna yansıtarak üyelerine hak aimaya çalışan sendika baş- kanlan. banka yönetimlerince hemen ka- ra listeye alındılar. BASS'ta Raci Bayül- ke, BANKStS'te Yılmaz Şengezer, BANKS'ta Meral Ağartan Düzen (Ekim) banka yönerimlerinin devreye girmesi, ça- lışanlann işten atılmalan tehdidi ile daha önce büyük oy çoğunluğu ile kendilerini seçmiş genel kurul delegelerinin kararlan ile, olaganüstü genel kumllarda görevden düşürüldüler. Bankacılık işkolunda 12 EylüTün ya- saklı düzeninde, 1984 sonrası geliştirilebil- miş kimi haklarböylece 1990'h yıllarda ko- layca geri alındı. Kimlikli sendika, sendi- kacı eritildi. Meral Ağartan'ın sendikal yaşamın dı- şına atılması, kadın olduğu için biraz da- ha farklı ve özel oldu. Türkiye'de ilk ve tek kadın sendika başkanı olarak kamuoyun- da daha bir dikkat çekmiş, ister ıstemez sendikacılık kimliği ile kadın kimlıği bır- birine kanşmıştı. Kadın ve çalışan kadın so- runlannda da öne çıkan bir isim olmuş, toplu pazarlık düzenine kadın haklarına yönelik kimi özel maddelerin sokulmasın- da özel katkıda bulunmuştu. Çok önemli haklar Uzaktan çok fantazi görükbilir, ama ka- dınlar ve özellikle de çalışah kadınlar için hamile bir kadmın, karnındaki çocuğun sağlığı için ekran karşısında çalıştınlma- ması, aile isterse baba için çocuk izni ve- rilmesi, tüp bebek sahibi olmak isteyen ai- lenin ulaşabileceği bir sağlık merkezine yakın şubeye atanması, Türkiye'de toplu- sözleşme düzeninde, insana verilen değer- ler anlamında çok önemli ve ileri haklar- dı. Yüz binlerle işçinin grevde olduğu gü- nümüzde, toplusözleşme masalannda ar- tık böyle şeylerkonuşulmuyor, akla bile gel- miyor. Pek çok insan hakkı, çalışan, işçi hak- kj, değerlerin unutulması gibı sendikal hak- lar ve sendikacılığa ilişkin değerler de bu uğurda savaşım \'ermiş sendikacılar da unu- Meral Ağartan Düzen (Ekim), aydınla işçiyi, başkanla iiyeyi birleştiren, sen- dikacılık anlayışını değiştiren bir çalışma temposuna girince boy hedefi oldu. Sendikacılıktan a\rılmak zorunda kaldı. Yasalar bankadaki işine dönmcsini öngörüyordu. Ama işveren ücretini ödeyip işbaşı yaptırmavınca, bunu onur sorunu yapıp emekliye ayrıldı. (Fotoğrafİar: UĞURGÜNYÜZ) tulup gitti. Sendikacı olarak unutulup gidenler ara- sında yerini alan Meral Ağartan Düzen'i bambaşka bir yerde, çok başka uğraşılar içinde bulduk. Güzellikleri kurtanlabilmiş bir İstanbul köşesi olan Ortaköy'de, biraz nefes almak gibi bir şansa sahip olabilirseniz ve biraz da eski ile bağlantılı güzeliiklcnn sunuldu- ğu dükkânlara meraklı iseniz "İDOL"e gözünüzün takılmaması olanaksız. İDOL'ün vitrinindeki eskinin günümüze taşınan gü- zellikleri içinde, önce fildişi sanılabilece- ği kimi takı ve eşyalan görmemeniz de. Meral Ağartan'ın bu rasarımın- da boynuz plaka olarak doğal gö- rüntüsünü çağrıştıran formda. Konuşma açılınca baştan sona el emeği bu güzel ürünlerin, hammaddesinin bildı- ğimiz boynuz, kemik olduğunu öğrenmek gerçekten şaşırtıcı. Hele de Türkiye'nin ilk ve tek kadın sendika başkanı, işveren- lerin sadece sendikacılıktan değil, banka- cılık dünyasından kovaladıklan Meral'in. antika eserler, boynuzdan yapılmış eşyala- nn tasanmcısı olarak karşımıza çıkması. Meral'e sorarsanız, bu geçişlerin şaşır- tıcı hiçbirboyutu yok. Tam tersi, insan ola- rak kimlik olarak bir bütünün çok doğal, kendiliğinden yansımalan. Yaşamı, güze- li, çalışmayı sevmenin, ayakta kalmak için direnmenin sonuçlan... Meral'e göre insanlan bir inanç, bir kav- ga etrafinda toplamak, kemikleşmiş birdi- renç yaratma çabası ile boynuza, kemiğe ^muşaklık, şekil vererek insanlar için gü- zellikler yaratmaya calışmak arasında çok büyük bir fark yok. lkisinde de koşullann dayatması olarak zoru aşma, yenme, üret- me, insana dönük güzeli yaratma aşkı var. Meral'in yaşamında değişmeyen, çok farklı ortam ve koşullarda, çok farklı amaç- lara yönelik soluksuz, aralıksız çalışma... Bankada bölüm başkanı olarak çalışır ve çocuk büyütürken yürütülen ve başanlan yükseköğrenim. Yine hepsinin birden sür- düğıi bir sendikal yasam. Derken öne çı- kan sendikacılık ve kadın olma ile bağlan- tılı. kadın haklan savaşımı. Farklı şeyleri başarmak Ama farklı bir kimlikle, farklı bir şeyle- ri başardığınızda, çıkarlan bozulanlann or- tak hedefi, düşmanı olmaya da mahkûm- sunuz. Ojeli tımaklarla Anadolu'nun en uzak bir köşesindeki sendika üyenizin evinde, yer sofrasında yemek yemeye kalkıştığınızda, üyeniz sizi bağnna basar. Sendika genel baş- kan odasını birkadın gözü ile süsleyip, gü- zelleştirdiğinizde. elle örülmüş bir renkli yün çorabı süs olarak duvara astığınızda, çoğunluk yaratılan sıcaklık ve güzellikle- ri çok sever. Yine de büyümeye başlayan tepki, düşmanlık cephesinin eleştiri odağı- nı oluşturur. Siz kalıplan kıran. yok edilmesi gereken tehlikelı bir varlıksınızdır. Sendikacı, baş- kan dediğinizin bir ağırlıği, işçi ile arasın- da duvarlan olmalıdır. Banka sendikacısı, işçiden önce bankanın sahibi ve bekçisi. çı- karlannın kollayıcısıdır. Toplusözleşme masasmda işçiye daha fazla hak koparma adına. kamuoyuna bankanın haksızlıklan- nı sergilemek, bağışlanmaz bir suçtur. Sendika başkanlığından düşürülmeniz de yetmez. Kadın olarak aynca öne çıktı- ğınız için kadın olarak yerin dibine batın- lırsmız. O da yetmez, kötü örnek oluştur- mamanız için yasalar zorunlu kıldığı hal- de, bankadaki işinizin başınadönmemeniz gerekJidir. Meral, sendika başkanlığından istıfa et- mek zorunda kaldığında, bankadaki eski işi- ne geri dönemez. Daha doğrusu ücreti ve- rilerek işbaşı yaptınlmaz. O da çalışmadan para almayı onursuzluk sayarak emeklili- ği seçer. Yıllarca savaşım verdiği sendikal. sos- yal yaşamdan kopanlmış olarak yaşamak, kendine yeni bir dünya yaratmak durumun- dadır. Ortaköy'de yürürken "kiralık" ya- zılı ilanı görerek bugün "tDOLTün oldu- ğu dükkânın sahibi olur. Kıdem tazminatı ile bir iş yapacaktır, ancak ne yapacağını kendisi de tam olarak bilmemektedir. Or- tam, geçmişten duyduğu eğilim onu anti- kacılığa sürükler. Topladığı eski eşyalann güzellikleri korunarak günümüz insanının kullanabileceği araçlar haline getirilme- sinde çalışır. Evlerindeki eski taslan. bakır ibrikleri abajur olarak görenler önce şaşırsalar da so- nunda severler. Meral'in Zafer'le tanış- ması da Ortaköy Meydanı'nda olur. Za- fer'in tezgâhındaki garip dokulu objeler dikkatini çeker. Kemiklerin şekillenip ta- kı olmasından çok fazla etkilenmiştir. Ay- nı dili konuştuklannı düşünür ve birlikte ça- lışma karan verirler. Boynuzun ve kemi- ğin öyküsü, Sur'a üflemek (boynuza can vermek) çalışmalan böylece gündeme ge- lir. Artık kemiği yumuşatıp. giderek daha Saç firketesi, broş ve saç tokası. estetik ürünler yaratmanın, o sert dokunun estetiğini bozmadan güzele ulaşmanın ara- yışındalar. Sabır ve ustalıkla, el emeği ile boynuza ve kemiğe şekil vermenin keyfi- ni çıkanyorlar. Meral, aslında kemikle sendikal yaşam içinde tanıştığına ve yaşamının bir bütün olarak hiç değişmediğine inanıyor. "Sen- dikal yaşamımdaki bir iki olumsuz ola- yı bir yana bırakırsak, insanlann bir inanç, bir amaç etrafında kemikleştiği- ni görmck, zoru aşmanın anahtarıydı. Şimdi de boynuzu, kemiği y umuşatarak insanlara güzellikler, estetik sunmak, çok zor bir işi başarmak, büyük bir zevk veriyor" diyor. 'Boynuza can vermek'Meral Ağartan Düzen in tasanmlannı. Zafer Karazeybek'in ustalığını yaptığı, malzeme olarak ağırlıklı boynuzun kullanıldığı ürünlerin bütünü el işçiliği. Dini söylemde Melek Mikail'in üfleyerek "ean verdiği" sur "boynuz", 6 yılı aşan birlikte calışmanın yaratıcılığında, yaygın, estetik, geçmiş kültürlerle kaynaşmış olarak. çağdaş insanın kullanacagı ürünler haline geliyor. Zafer Karazeybek, Arifiye Öğretmen Okulu mezunu. ODTÜ sanat ve sosyal ilimler, A.l.T.l.A Iktisat ve Ve Gazi Universitesi Ekonomi fakültelerindeki yanm kalan öğrenim, yoğun bir sosyal siyasal yaşamın ardından, 12 Eylül'ün gadrine uğrama ve kuyumcu atölyesinde çırak olarak başlanan yepyeni bir yaşam. Karazeybek atölyesini 1985'teaçıyor. birkaç ortak ve 1992'de ilk kişisel sergisini gerçekleştiriyor. Geleneksel süsleme teknikleriyle ilgili ihtisas yanında Türk sanat felsefesi ve psikolojisi üzerinde çalışıyor. Caferağa Medresesi'nde takı öğretmenliği yapıyor. Meral Ekim'le karşılaşmalanndan sonra "İdol" ile ortak, kemik ve boynuz takı ve kullanım gereçleri üretimine yönelmiş. Karazeybek'in usta olarak geliştirdiği sanata, Meral tasanmlan ile çağdaş insana uygun estetiği katmış. Birlikte yarattıklan ürünler için, "Geleneksel işleme ve süsleme teknikJerini kullanarak binlerce yıllık insan emeğinin birikiminin, kopan halkalannı birleştirmeye çalışıyoruz. Doğal ve organik metaryal ile insan doğasının ayrılmaz bütünlüğünü vurguluyoruz. Anadolu'da filizlenmiş birçok uygarlığın form, motif ve bezemede kullandığı orjinleri, yeniden yorumlayarak tasarımlar oluşturuyoruz" diyorlar. Anadolu'da "müyüz" denilen boynuzlu minderlerle konuklara "başımızın üzerinde yeriniz var" mesajının verildiğini anımsatarak, uğraşılannı seven, beğenen ve takı olarak kullananlara aynı mesajı iletiyorlar. MESELA DEDÎK ERDAL ATABEK A Yı Jdür Akmeıı •Mısahhaı d«4 ü>e BoraGöneiK; *460-6I.Faks 5118466 ian B. ehdit • Ba, .. nin, ABD'de hiçbir yön. a%'. kadar çevre korumasına y . ,^ Aerdiğine dikkat çeken Wirth, "Ama artık seçim yılına girdık. Bundan sonraki bir yıl her şeyin durduğunu göreceksiniz" dedi. LEYLA TAVŞAJVOĞLU ABD'nin çevreden so- nımlu Dısışleri Bakan Yar- dımcısı Timothy Wirth, "Boğaz'ıjan çok ağır pet- rol tankf rlerinin geçişi Is- tanbu! için büyük tehli- keler yaratabilir. Bu, Ak- deniz'f kıyısı olan ülke- ler için de bir tehdit oluş- turuyjr. Akdeniz ülkele- ri buna ortak çözüm bul- malıdırlar" dedi, Gemi geçişlerine dikkat edilmeli Ege Denizi ve Yunanis- tan'ın Patmos Adası'nda düzenlenen " Vahiy ve Çe\-- re" sempozyumuna konuş- macı olarak katıİan ABD Dışişleri Bakan Yardımcı- sı Wirth, Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerine verdi- ği demeçte Boğazlar'dan gemi geçişlerine çok dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizerek zımnen Montrö Antlaşması'nın ilgili mad- delerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği me- sajını da \ermiş oldu. Timothy Wirth konuyla ilgili olarak şunlan söyle- di: "Boğazlar'dan çok faz- la ve ağır petrol tankerle- rinin geçişi çevreyi tebdit ediyor. Akdeniz ülkeleri- nin buna ortak çözüm bulmaları gerekiyor. Ay- rıca Boğazlar'ın coğrafî yapıları burada önem ka- zanıyor. Buradan geçecek bütün gemilerin kılavuz kaptan almaları zorunlu. Bu kılavuz kaptanlar da alanlannda çok iyi uzman olmalılar. Çözüm bulunması sa- dece Akdeniz ülkeleriyle sınırlı kalmamalı, Azer- baycan, Türkiye, Ukray- na, Romanya, Bulgaris- tan da Karadeniz'e kıyı- sı olan ülkeler olarak or- tak çözüm üretmeliler. Rusya da buna katılmalı." Başkan Clinton yönetı- minin, ABD'de hiçbir yöne- timin yapmadığı kadar çev- re korumasına özen göster- diğine dikkat çeken Wirth şu görüşlere yer verdi: "Clinton'la yardımcısı Al Gore 1992'de, çevreye çok önem verdikleri için seçildiler. Halka verdik- leri sözü de tutuyorlar. Ama artık seçim yılına girdik. Bundan sonraki bir yıl her şeyin durdu- ğunu göreceksiniz." ABD'nin eski başkan- larından Reagan ve Bush'un da çevre korun- masında çok dikkatli dav- randıklannın hatırlatılması üzerine ABD Dışişleri Ba- kan Yardımcısı şu yanıtı verdi: 'Bush daha çevreci değil' "Reagan'la Bush'un çevreye daha çok önem verdikleri görüşüne ka- tılmıyorum. Ama onlar Kongre'ye de hâkimdiler. Demokrat Parti iseyıllar içinde çok yıprandığı için Kongre'ye hâkim olamı- yor, istenen yasaları çıka- ramıyor. Clinton'la Gore gelecek dönem de seçilir- ler ve Kongre'de Demok- rat Parti daha güçlü olur- sa istenen yasalar, çevre koruma yasaları da çıka- rılabilir." Wirth, 1996haiira.. jda lstanbul'da düzenlenecek BM'nin, insanın yaşama çe\Tesi ya da HABITAT- 2 Konferansı'nın kendisini çok ilgilendirdiğini, bunun çok başanlı geçmesini dilediğini sözlerineekledi. yedirince (yoksa ayva mıydı?) bu ko- alisyon da semeresini verdi. insanoğ- lu da çoğalmaya başladı. Onun için de görülüyor ki, tarihin en eski ko- alisyonlanndan birisi "ana-baba ko- alisyonu"dur. Ama her koalisyondan iyi şeyler çıkmaz. Bu koalisyonlardan da iyi huylu, insanlığa hizmet edici yavru- lar doğduğu gibi, insanlığın başına be- la şerirler de doğmuşrur. Şimdi buradan günümüz siyaseti- ne ilişkin imalar çıkarmaya gerek Ünlü koalisyonlar... yoktur. Siyasetin analanyla babala- n da gerekirse koalisyon yaparlar. sonuç da kısa sürede belli olur. Gü- nümüzün yılanlan da elbette önem ta- şıyor, uzattıklanelma da. Bakalımbu kez de Havva'nın kızıyla Adem'in oğ- lunu göreceğiz. Ay\ayı kimlerin ye- diği de ortaya çıkacak. Çay-simit koafisyonu... / şte alçakgönüllü bir koalisyon. Sabah-akşam dargelirli vatan- daşlara nutuk çekmeden hizmet eden etkili dost. Simit, tıkız yapısıy- la açlığı bastınrken o canım sabah (ya da akşam) çayı da insanı kendisine ge- tıriyor. Memur vatandaşlanmızın ge- leneksel kahvaltısı olarak ün yapan "ikili" pek çok insanımıza da hizmet etmektedir. Onlann farkına varmama- mız hizmetleri aksatmaya yol açma- makta, hiç alınganlık göstermeden sabah-akşam vatandaşlan rahatlat- maya devam etmektedirler. Cstelik de bu koalisyonun kurulması için ne iş çevrelerinin araya girmesi gerekmek- te ne de yetkili kurullardan karar alm- maktadır. Bütün zahmet, simit tablasından bir simit almak, sonra da demli bir çay istemekten ibarettir. Koalisyon böy- lece kurulmuş olur, icraat da hemen başlar. Size olmayacak şeyler vaat etmediği için onlara şükran duyma- nız gerekir. Televizyonlara çıkma- yan, demeç üstüne demeç vermeyen bu yararh koalisyon, mideieri bastı- np zihinleri açtığı için pek çok ortak- lıktan daha çok işe yaramaktadır. Kâpt-katem koalisyonu... iri olmazsa ötekinin işe yara- madığını gösteren bir koalis- yon örneği de budur. Kalem olmasaydı kâğıdın boynu bükük kal- maz mıydı? Bomboş bir kâğıdın öy- le bekleyip durmasına can mı daya- nır? Ya kâgıt olmasaydı kalem ne ya- pardı? O da can sıkıntısmdan patlar, oraya buraya saldınp etrafi karalama- ya kalkışırdı. Oysa ikisi birbirini bulduğu za- man ortaya ne güzel şeyler çıkar, de- ğil mi? Şiirler böyle yazılmıştır, ro- manlar böyle doğmuştur. Dilekçeler verilmiş, mektuplar yazılmıştır. Öğ- rencilere sorarsanız o can stkıcı öde\'- ler de bu ikiliyle yapılmak zorunda kalınmıştır. Belki de bir öğrenci re- ferandumu yapılsa "kâğıt-kalem ko- alisyonu"na "hayır" diyen bir so- nuç da çıkabilirdi. Ama bu "ikili"nin buluşmasına sadece böyle bakıla- maz. insanlığın gelişmesi için bu ko- alisyon pek hayırlı olmuş, insanlann içini dökmesine yararlı hizmetler sağ- lamıştır. Akıl-duygu koalisyonu... ~T T"ayatımızın her anında işimi- m i ze yarayacak bir koalisyon A. JL da bu değil mi? Duygusuz aklın nasıl da soğuk neva bir şey ol- duğunu bilmeyen var mıdır? Dünya- nın en büyük zalimleri böyle çıkma- mış mıdır? Duygusuz akılla nice si- lahlar yapılıp nice savaşlar çıkma- mış mıdır? Ote yandan akılsız duy- gu da başımıza nice dertler açmıştır. insanı aşk denen onmaz illete sardı- ran da aklı baştan fırlatıp da duygu- lann peşinde koşturan da bu koalis- yonun bozulması olmamış mıdır? Bu ikili birbirine küsüp aynldıklan za- man insanın başına neler geleceği hiç bilinmez. Duygusuz akhn yaran zaranndan çok olduğu gibi, akıllı duygunun in- sana açtığı belalann da haddi hesa- bı bulunmaz. Onun için gelin biz, içimizdeki bu koalisyonun değerini bilelim. Aklı- mız duygumuzla, duygumuz da ak- lımızla banşık olsun. Bu huzursuz dünyada hiç değilse içimizde biraz huzur olsun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle