Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 1995 PERŞEMBE
14 KULTUR
Francis Ford Coppola, beatnik kuşağmın babası Jack Kerouac'ın 'Yolda' adlı romanını sinemaya uyarlıyor
Beat kuşağı bu kez anemadaKültür Servisi- Ünlü yönetmen
Francis Ford Coppola, beatnik
kuşağının babası yazar Jack
Kerouac'ın ünlü "On The Road -
Yolda'" romanını (Türkçesi Kıyı
Yayınlan'nda yayımlanmışti)
sinemaya uyarlamak ıstıyor.
Yönetmen bu işe ilk defa 1994'te
yazar Barry Cifford (David Lynch'in
ünlü Wild at Heart-Vahşi Kalpler'inin
senaristi) \e Gus Van Sant (My Own
Pnvate Idaho, Drugstore Covvboy
filmleriyle tanınan yönetmen)) ile
başlamıştı. Daha sonra projeyı kendi
başına gerçekleştirmeye karar veren
Coppola, 1996 yılı başında
çalışmalanna başlayacak.
Francis F. Coppola, 1972 yılında,
yaşamında çok önemli brr yere sahip
olan "Yolda" romaninın sinematografik
uyarlama haklanni satın aldı.
Yönetmenin kahramanı olan yazar
Kerouac, bu romanı 1951 'de yazmış,
amaancak 1957'de, Coppola 18
yaşındayken yayımlanabilmıştı.
Kerouac'ın liderliğıni yaptığı beatnik
kuşağının en büyük özelliğı batının
"Varoluşçuluk" felsefesı ve doğunun
mistik yaşam biçimı olan "Zenw
i
birleştiren, gelenek ve göreneklere
aykın, değişiklik arayan, marjinal
insanlardan oluşmasıydı. Bu grubun
diğer öncüleri arasında William
Burroughs, Allen Ginsberg, Neal
Cassady ve ünlü saksofon ustası
Charlie Parkerda sayılabılir.
1950'lerde Beatnikler tüm
Amerika'nın yaşam bıçimini,
değerlerini acımasızca tartışma konusu
yaptılar.
Böylesine büyük ve iz bırakan Beat
hareketının "esas çocuğu", Jean Louis
Lebris de Kerouac, 12 Mart 1922 de
Kuzey Massachusettes'de doğdu.
Parlaİc lise yıllan sonrası Columbia
Üniversitesi'ne kabul edildı. Bu
yıllarda Thomas Wolfe okumaya
başladı ve ılk gerçek entelektüel dostu,
Manhattan'lı Lucien Carr ile daha
h996 yılı başında
çalışmalanna
başlayacak olan
Francis F. Coppola,
1972yıhnda,
yaşamında çok
önemli bir yere
sahip olan "Yolda'
romanının
sinematografik
uyarlama haklannı
satın aldı.
t/ac
sonra hayatı boyu en iyı arkadaşı
olacak olan, genç şaır Allen
Ginsberg'le tanıştı. Gruba en son. en
yaşlı üye. uyuşturucu uzmanı William
Burroughs katıldı. Columbia
Üniversitesı çevresinde takılıp.
uyuşturucu, alkol ve özgür seks
üzerine kurulu bir bohem yaşamı
sürmeye başladılar. Giderek yaşamı
sıkılan Kerouac denızci oldu ve sonra
sonra bir sürü pis ışe de kanştı
ABD'nın en ünlü ressam ve
karikatünstı, Alman asıllı Georges
Grozs'un ögrencisı Edie Parker ile
evlendi. Bu evlilik, sadece 1-2 hafta
sürdü. Babasının ölümünün hemen
ardından. ve Ginsberg'ın Kerouac'm
hayatinı en çok etkileyen insan Neal
Cassady ile tanıştı. Bir alkolığin,
bılardo şampiyonu. Kant ve
Schopenhauer okuyan, araba hırsızı.
çılgın ve biseksüel oğlu olan Neal
Cassady, Allen Ginsberg'le yaşadığı
aşkıyla da bilinir
Kerouac. 1947'de ABD'yi dolaşmaya
karar verdi. Birçok yer gezdikten
ack Kerouac'ın
liderliğini yaptığı
beatnik kuşağının
en büyük özelliği,
batının
"Varoluşçuluk"
felsefesi ve
doğunun mistik
yaşam biçimi olan
"Zen"i birleştiren,
gelenek ve
göreneklere aykın,
değişiklik arayan,
marjinal
insanlardan
oluşmasıydı.
sonra Denver'da. kendisinden önce
yola çıkmış olan Cassady ve
Ginsberg'e katıldı. Üçlü tüm
Amerika'da çılgınca maceralar yaşadı.
Kerouac 1951 'de yollarda başlanndan
geçenleri yazmaya karar verdi ve
"Yolda"yı yazdı. Kitapta
başkahramanlardan Dean Moriarty-
Cassady, Carlos Marx- Ginsberg, Bill
Lee-Burroughs ve Sal Paradise,
kendisı idı. Sokak dıline yakın,
tarzıyla oldukça tepki alan Kerouac
için Truman Capote "Yazmıyor,
sadece daktiloediyor" demişti. Doctor
Sax(52), Visions of Gerard (56),
VısionsofCody (52). Souterrains(53).
Tristessa, Mexico City Blues(Şiirler-
55), Ünlü Serseriler (58), Satori a
Paris (66) yazann diğer romanlan.
Kerouac'ın "Yolda'sı bir kitap olmanın
dışında, toplumsal bir olay olarak
nitelendirildi ve yazar kısa zamanda
geçmişin konformızminı. sıkıcı
hayatını reddeden. her şeye karşı
çıkan, marihuana ıçmeyı seven ve en
önemlisi "beatnik'" denilen bir
kuşagın babası oldu.(Bearnik,
Kerouac?
ın uydurduğu bir kavram
olan "Beat" ile Sovyetler'in uzaya
gönderdiği. modernliğın sembolü
sayılan uydu "Spoutnkk'°in
hecelerinın birleşmesiyle oluşmuştu.)
1967'de ABD'de Vietnam karşıtı
gösteriler sırasında Kerouac "Beat
Kuşağı, kitabımdaki Dean Moriarry
gibi yiyecek. kadın, içki peşinde aylak
dolaşan tipler için geçerli bir terim.
Batıdaki solcular, bu ismi hareketlerine
mal edip, gençleri politik amaçlanna
ulaşmak için kullanıyoriar. Benim
bunlaria hiçbir iigim yok. Ben bir
futbolcu, bir denizci ve bir öğrenciyinT
demişti.
'Yolda'nın konusuna gelince aslında
büyük ölçüde Kerouac'ın yaşamından
kesitler içeren bu roman. 1947'de
hayatından sıkılan Sal Paradise'ın
Dean Moriarty ile arkadaşlığı üzerine
kuruludur. Iki kafadar birlikte yollara
düşerler.
Bu yol maceranın. avareliğin ve
cinselliğin yoludur.
En yakın arkadaşlanndan.ünlü
özgürlükçü ve devrimci şaır Allen
Ginsberg. Kerouac'ı. "Gerici değüdi,
aşın Marksistlerden nefret ederdi ama
sağcı da degildi. Erkeklerie beraber
olur, uyuşturucu kullanırdı. a/ınlıklan
sever, FBİ'dan da nefret ederdi.
Kışkırtıcdığı yeğlerdi ama ne kadar asi
oMuğuna yazdıklannı okuyup siz
kararverin"" sözleriyle özetlemıştı.
FRANKFLRT RADYOSU
Türk popu
üstüne Zeki
Coşkun'la
söyleşi ,
Kültür Servisi- Zeki Coşkun'un 6-8
ağustos tarihlennde gazetemizde yayım-
lanan Türk popu üstüne değerlendırmele-
rinin yankılan sürüyor. Son olarak 20
ağustos pazar günü Hessen eyalehne ya-
yınyapan FrankfurtRadyosu'nda^Ran-
devu In Dcutschland"! Almanya'da Buluş-
ma) adlı canlıcanhyayında Coşkun'la ya-
zılan ve Türk popu üzenne bir söyleşi ya-
pıldı.
Almanca-Türkçe ortak yayının Türkçe
bölümü Sezen Aksu'nun son albümünde-
kı parçalardan "Var Git Türnam" ile açil-
dı. Sunucu ve yapımcıMnharrem Ozsoy,
Türkıye'de pop müzık alanmda büyük bir
canlanma gözlendiğinı, bunda Sezen Ak-
su'nun ayrı bir yere sahip olduğunu vur-
guladı. Sanatçının Işık Doğudan Yüksel»-
ralbümüyle tartışmalara konu olduğunu
belirten Özsöz, "Cumhuriyet gazetesi ya-
zarianndan ZekiCoşkun biı tarhşmaya U-
ginç boyutlar kazandırdı. Türk popu üze-
rine onun görüşlerini alıyoruz'"anonsunu
yaptı. Coşkun, özetle şunlan söyledı :
Türkiye'de pop patlaması var. Müziğin
ötesınde bir patlama bu. Can Kozanoğ-
lu'nun deyimiyle"Fop çağı ateşi" her ya-
nı sardı. Her gün yenı bir "star" çıkıyor
piyasaya... Stadyum konserlennde on bin-
İerce genç, star aşkıyla. ateşiyle tutuşu-
yor. Yüz binın altında kaset satışlanna du-
dak bükülüyor. Tarkan konserine gitmesi-
ne izin verilmeyen 16 yaşmdakı bir genç,
intihar edıyor. Bir başka söyleyişle. şenKk
ve şiddet iç ice.
Ote yandan pop. rutkusal görünümler
içerse de sonuçta pop. Şunu söylemek ıs-
tiyorum . Star da yarattığı izleyicı-tutkun
kitle de anlık. Hızlı bir rüzgâr, esip geçi-
yor. Yüzbinlerin kulağını dolduran sesler.
kasetler yüz güne kalmadan eskiyıvenyor.
Bu da doğal. Çünkü patlamanm ardın-
da müziğın kendisine, ritmine. starlanna
uygun hayatritmi,bıçımi var. Türkıye top-
lumuepeydırgünübırlikyaşıyor. Yanı pop
çağını yaşıyor. tlginç olan şu: 1980'de as-
kerler, toplumu dısıplıne etmeye koyuldu-
ğunda,"disiplin dışTdenilen arabesk mü-
zik patladı. Aydınların,kent seçkinlerinin
tüylerinı ürperten bu patlama tıpkı lahma-
cunculann büyük şehirlen sarması gibı,
büyük şehirlerin gecekondularla sanlma-
sı gıbi, yanı taşranın şehri ışgal etmesı gi-
bi taşranm sesi, ezgısı de bir kanşım ha-
linde müzik dünyasmı sardı.
Öyle görünüyor ki 90'lar. hem dünya-
nın, hem de Türkıye'nin *taşra"yla ödeş-
me dönemı. Doğu-Batı, Kuzey-Güney ay-
nmından. "üçüncü dünya" gibı alt İcate-
gorilerden çıkıp, "Yeni dünya düzeni" dı-
ye bir kavrama ulaşılması, bence bunun
göstergesi. Aynı evrede globalleşmeyle
birlikte yerel kimliklerin, din, milliyet gi-
bı eskı dünyamn aşmaya çalıştığı ılk aıdi-
yet öğelerinin, ıdeolojilerin öne çıkması
da yeni dünya-taşra savaşının çetın geçe-
ceğini gösteriyor. Yeni dünya düzeni*yük-
selen değerler" gibi anlık, güncel yaşama
ölçütleri de ürettı. Yükselen değerlenn dı-
şmdakıler eski dünyaya aıt olarak kodlan-
dı, "diııozor''dendı. Bu kodlama ıçınde,
gençliken büyük değerhalıne geldı, fetiş-
leşti. Çünkü gençlik, demınden ben anlat-
maya çalıştığım oluşmamışlığa, anlık du-
yumlara, davranışlara tam karşılık geli-
yor. Vc tabıi ateşlı de !Pop patlamasının ar-
dında böyle bir konjonktür var galiba.
Pop ne kadar pop, müzik ne ka-
daru
gtnç", bunlar ayn soru.
Milli Kütüphane Başkanı Altınay Serikli, Yayıncılar Birliği'nin tepkisine yanıt verdi:
Sponsor bulup katılal>iliı-lenli
DUYGU DURGUN
lluslararası Kütüphane Dernekleri ve
Kuruluşlan Federasyonu (IFLA) 61. Ge-
nel Kongresi'nde dün. çeşitli ülkelerden
Milli Kütüphane Başkanlan, SwıssOtel
"de bıraraya geldiler. Toplantıda, milli
kütüphanelerin uluslararası alanda da-
ha etkin ve verimii olma koşullan, net-
vvork bağlantılı bOgi alışverişi.dfinya mil-
li kütüphaneleri arasında elektronik sis-
teme geçilmesi ve kalkınmakta olan ülkc-
lerin kütüphanelerin kalkınmış ülkeler
sevi>esine getirilmesi ve milli kütüpha-
nelerin kok'ksKonlannın konınması gi-
bi konularele alındı.
Türkiye'yi. Milli Kütüphane Başkanı
AHmay Sernikli'nın temsil ettığı toplan-
tıya 70 ülkeden Milli Kütüphane Başka-
nı katıldı. Toplantının başkanhğmı yürü-
ten Norveç Milli Kütüphane Başkanı
Bendik Rugos, IFLA Kongresi'nin ol-
dukça \erimli geçtiğini belirterek "Türk
organizasv on komitesi. biz kütüphaneci-
ler açısından son derece önem taşıyan bu
buluşmayı başamla gerçekleştiriyor"
dedi. Rugos. 1FLÂ Genel Konferansı'a
ilk kez katılan Bağımsız Devletler Top-
luluğu ülkelerini de aralannda görmek-
ten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Altınay Sernikli ıse. katılımcılann or-
ganızasyondan hoşnut kalmalan için el-
lerinden geleni yaptıklannı belirttı. Ser-
nikli, Türkiye Ya>ıncılar Birligi 'nin IF-
LA Genel Kongresine gösterdığı tepki-
ye yönelik olarak şöyle dedi: U
BHC, IF-
LA Genel Konsevi'nden bir talimatname
verikii. Bu talimarnamedc, toplantilann
yanısıra bir de sergi açma imkânından
bahsediliyor. SergL IFLA'nın sponsorlu-
ğunu vapan ya\ınevlerineolduğu kadar.
Türki>e'de faaÛyet gösteren tüm yayınev-
lerinede açık. Biz bunu a> lar önceden ya-
yıncılarımıza duvurduk. \ncak sergi
standlannın metre karesi dolar ü/crin-
den fiyatlandınlıvor. Biz, Milli Kütüpha-
IFLA'nin 61. Genel Kongresi'nde Türkiye'yi Milli Kütüphane Başkanı Alrjnay Sernikli temsil ediyor.
ne olarak, kongrenin faalrvetlerinin spon-
sortuğunu ûsttenen Kongresist nrmasına
para ödeyerek bir stand satın akhk."
Sernikli, Türk yayıncıların bu çapta
bir uluslararası toplantının mali koşulla-
nnı gözardı ettiklerini belirterek. "1F-
LA'nın bu toplantılardan para aldığını,
bu rşin bir mali sistcmi olduğunu maale-
sef \ayıncılanmı/a izah edemedik. Ya-
\ıncılar, kendilerine bir sponsor bulup
bu kongreve katılabilirlerdi" dedi. Kong-
reye katılan tüm yabancı yayınevlennin
sponsorlan olduğunu söyleyen Sernikli
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girebıl-
mesi için öncelikle birtakım standartla-
rauvulması gerektiğını belirtti. ~Bugün
burâda 103 ülkeden 2600'ün üstünde ko-
nuk ağırlanıyor. Bu, bugüne kadar Tür-
kiye'de gerçekleştirilen organizasyonla-
nn en büyüğü" diyen Sernikli, bu orga-
nizasyonun Türkiye'nin tanıtımındaçok
önemli bir rol oynadığına dikkat çektı.
Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin
61. IFLA Konsey ve Genel Konferansı
nedenıyle. Harbiye Açık Hava Tiyatro-
su'nda düzenledıği geceye 2500 dola-
yında IFLAdelegesı katıldı. Büyükşehir
Belediyesi Başkanı R. Tayyip Erdo-
ğan'ın bulunmadığı geceye. Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreteri Kahraman
Özdem'ir ve IFLA Başkanı Robert Wed-
gevvorth de katıldı.
Dünyamn çeşitli ülkelerinden gelen
IFLA üyelerine, Türk kültürünü tanıt-
mak amacıyla düzenlenen gece, Mehter
Takımının gösterisi ile başladı. Davetli-
ler, geleneksel kıyafetleri içerisindeki
Mehter Takımı'nın söylediği fetih marş-
lannı büyük bir ilgiyle dinlediler. An-
cak, ilginç olan, konserin, Açıkhava'da
halen sahnelenmekte olan 'Toros Cana-
van' adlı oyunun dekorlan arasında ger-
çekleştirilmesiydi. Gece uzayınca. oyun
da sahnelenemedı.
Daha sonra sahne alan Devlet Halk
Danslan Topluluğu, konuklara, Silifke,
İç Anadolu ve Trabzon yörelerinden
oyunlar sundular. Gece, Kültür Bakan-
lığı Türk Halk Müziği Topluluğu saz sa-
natçıları eşliğınde, Izzet Altınmeşe'nin
konseriyle sona erdi.
4
Hayvan Çjftliği' halâ eskimedi
"T" 7"ayımlanışından bu yana 50 yıl geçen yapıt,
Y insanlığın en büyük trajedisini,
_/. iktidardakilerle yönetilenlerin savaşımını,
didaktik öğelerin yanı sıra mizahi üslupla da işliyor.
Kültür Servisi- George Or\>«M'm ünlü 'alegorik
faM'ı 'Animal Farm* (Hayvan Çiftliği) yayıMlanışın-
dan bu yana 50 yıl geçtıgı halde İngıltere'de hâlâ en
iyı satan kitaplar listesınin ılk sıralannda yer alıyor.
Orvvell'ın 2. Dünya Savaşı yıllarında kaİeme aldı-
ğı 'Animal FarnT, aradan yanm yüzyıl geçmesine
karşın. her yaştan ınsanın elınden düşüremediği ki-
taplardan bıri. Hikâyenin güncellığıni korumasının
belkı de en önemli nedenı. temel konunun hiçbir za-
man eskimemesi. Zaten, güçlüler ve güçsüzler. ezen-
ler ve ezılenlerin mücadelesi kolay kolay eskiyecek
gibı değıl.
Dünyamn pek çok ülkesinde y ayımlanan ve rekor
sayıda insan tarafından okunan 'Animal Farm'' ı In-
giltere'de hiçbir yayıncı basmak ıstemedı. Orvvell,
yakın dostlanndan. aynı zamanda sol görüşleny le ta-
nınan yayıncı VlctorGollancz'a yazdığı mektuplar-
dan bınnde "kitabın politik aniamda şimşekleri üze-
rine çckeceğini" yazıyordu. Ingıltere-Rusya yakınlaş-
masının yaşandığı politik atrnosferde, Bolşevıklen
domuza benzeten bir kitabın ortaya çıkması pek çok
kişiy i tedirgın etti. T.S. EBot ise Örvvell için "Bu hi-
kâye çok zekke kaleme alınmış. OrvvelL Jonathan
Svvıft'in "Güliver'indenbu yana alegorik fabltarzın-
da çokazyazann başarabfleceği bir işi başarmış" y o-
rumundabulundu. Hemcn ardından ijunudaekleme-
yı ıhınal etmedı: "Ancak günümü/ siyaset ortamını
doğnı açılardan eteştirip eleştirmediğ^ tartışılır."
Politik mitoslara karşı savaşını, bu sade fakat et-
kıleyıcı öyküyle anlatmıştı Orvvell. Baskıcı rejimle-
rin görmezden gelinen maskelenni düşürmüş, in-
sanların neye ınandıklannı, ya da ınanmak zorunda
bırakıldıklannı meydana çıkarmıştı. Bu da ona bir
yazar olarak daha önce ulaşmayı hayal bıle edeme-
diğı bir başan getirdi. 1945 yılında -düşünülen ta-
nhten epey geç olarak- yay ımlandığında İngıltere'de
fırtınalar kopardı. Bir yıl sonra Amerika'da basılan
'Animal Farm', cumhuriyetçilerin komünizme olan
nefretlenni dile getıren bir çeşit manıfestoya dönüş-
tü. Kaden. büyük ölçüde dönemin pohtık tercıhleri
tarafından belırlenen kıtap Rusya'da yasaklanırken
•Büyük Sovyet Ansiklopedisi'nde Orvvell için "Kü-
çük burjuva radikalizmimn bir tcmsikisi" ıfadesi
kullanıldı. Orvvell. 'Animal Farm'ın propaganda de-
|erinın farkındaydı elbette. Bu amaçla kitabın 1947
Ukrayna basımında "Sosyalist hareketin kendini ye-
nileyebilmesi için öncelikle Sovyet tabusu yıkılmab-
dır"diyordu.
Kitap en fazla ilgiyı Polonya'da gördü. Orvvell'ın
kahramanlan. demokratık sosyalizm yolunda ılerle-
yen, hatta bıraz da orta yolcu birer devrımcı olarak
alkışlandılar Polonya'da. Kıtap. daha sonraki yıllar-
da radyo oyunu ve çizgi fılm haline dönüştürülmüş
versıyonlanyla da popülaritesını sürdürdü.
Eser, insanlığın en büyük trajedisini, iktidardaki-
lerle yönetilenlerin savaşımını. didaktik öğelenn ya-
nı sıra mızahı üslupla da ışlıyor. Bu yönüyle yanm
yüzyıldırgündemdekalmayıbaşaran 'AnimalFarm1
daha eşit bir düny a özlemını dile getırirken insanlara
belkı de olmayan bir ülkenın kapılannı aralıyor.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
Ref ik Ulu
Birçoklanna, Refik Ulu adı hiçbir şey ifade etrnez.
Ama Cağaloğlu'nda çalışanların çoğu onu tanır. Öz-
gür Yayın ve Dağıtım'ın kurucusu ve sahiplerinden-
dir.
Refik Ulu, gerçek bir Babıâli emekçisiydi. Onun ki-
tapla olan serüveni, küçük yaşlarda önce ağabeysi-
nin yanında başlamış. Sergicilik yapmış. Sırtında yıl-
larca paket taşımış.
Çalışmak, mücadele etmek, güzel bir şeyin peşin-
den koşmak onun yaşam biçimi oluvermiş. Eğitimi
eksik kalmış, ama kendini yetiştirmesinı bilmiş. Oku-
maktan zevk almayı, sevmeyi öğrenmiş; okumanın
insan yaşamındaki gerekiriiğini çoğu insandan da-
ha fazla kavramış.
Çalışmaktan hiç yüksünmemiş, parasızlık çekmiş
aldırmamış. Aldırmamış çünkü, iyi ve güzel şeylere
adını yazdıracağına olan güvenini hiç yitirmemiş.
•
Yorucu geçen yıllardan sonra bir dağıtım şirketi ku-
ruyor ve seksenlerin başında da yayıncılığa başlıyor.
Pir Şuttan Abdal, Karacaoğlan, Yunus Emre
(Cahrt Öztelli'nin yayına hazırladığı) ile Mehmet Ra-
uf, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi klasik yazarlar;
Fazıl Hüsnü Dağlarca, Attilâ ilhan, Çetin Altan,
Salâh Birsel, Ümit Yaşar Oğuzcan, Fethi Naci, Is-
met Zeki Eyuboğlu, Alpay Kabacalı, Necati To-
suner, Selçuk Baran, Güven Turan, Selim lleri,
Hulki Aktunç, Inci Aral'ın aralannda bulunduğu gü-
nümüz Türk yazariarının yapıtlarını yayımlıyor.
•
Refik Ulu iki yıl önce 'Çağdaş Dünya Romanı'baş-
lıklı diziyi hazırlamamı önerdiğinde, önüne bir yığın
koşul koymuştum. Bunlar, işin daha iyi olması için-
di. Bunu çok iyi bildiğinden bütün koşullan hemen
kabul etmiş ve birlikte çalıştığımız sürede hiçbir so-
runumuz olmamıştı. Birlikte iyi bir şeyler yapmanın
sevıncini hepimızden çok o yaşadı.
'Ölüm Andı', 'Einstein'ın Düşleri', 'Lalo'nun Tut-
kusu', 'Beiirsizlik' gibi günümüz dünya edebiyatının
örnekleri olan kitaplann yazariarının hiçtanınmama-
sına aldınş etmedi. Özgün ve iyi kitaplar yayımlamak,
satıştan önce geliyordu onun için ve önünde sonun-
da iyi yapılan şeylerin okur bulacağına inanryordu.
Zaman zaman bu dıziden onu caydırmaya kalktı-
ğımda, tam tersine o bana umut aşılıyordu. Kendi-
ne olan güveni tamdı. Ödemelerinde oldukça titizdi.
Kitap piyasasının ödemelerdeki laçkalığına karşın
çevirmenlerini, yazarlarını telif konusunda üzmemek
için elinden geleni yapardı.
•
Refik Ulu'nun ölümü -ki henüz elli bir yaşındaydı-
onu tanıyan insanların çoğuna derin bir üzüntü ver-
di. Tek sözcükle şoke olduk. Sözcüğün gerçek an-
lamıyla üzüldük. Içimiz yandı.
Gerçi ölenin ardından ne yapsanız onu geri geti-
remezsiniz. Ama üzüntümüzün derinliği ve acımız,
onun iyi bir insan oluşundan kaynaklanıyordu.
Refik Ulu gibi dişiyle tırnağıyla yoktan var eden in-
sanlar ne yazık ki pek kalmadı. Değerleri de bilinmi-
yor. Çalışkanlığını, iyi bir insan oluşunu kendisine
söylemem tek avuntum. Yüreği bu çalışmaya dayan-
madı.
Zaten günümüzdeki iş yaşamının stresine dayan-
mak olanaklı mı? Hele hele, iğneyle kuyu kazmaya
benzeyen kitap dünyasında...
Yaşamını yitirdiği 1 ağustos salı günü, iki çevinmen
arkadaşımızın da katıldığı, Refik ile saatlerce süren
oldukça neşeli bir söyleşi yapmıştık. Aslında bu söy-
leşiler, her salı yayınevine gittiğimden olurdu.
Ancak o salı, bu söyleşilerin sonuncusu olacağı-
nı, bir kez daha Refik'i; o genç, dinamik ve yaşam
dolu 'küçük dev adam'\ bir kez daha göremeyece-
ğimi nereden bilebilirdim?
64 sanatçı, görevine dönüyor
Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı'nın koro ve saz
sanatçılan olarak Sıvas. Şanlıurfa, Diyarbakır.
Erzincan kadrolannda yeralıp son yıllarda "geçici
görevle" Istanbul. Ankara. lzmir'e gönderilmiş
bulunan 64 sanatçı, Kültür Bakanı Ismail Cem'in
karanyla asli görev yerlerine dönüyor. Bu sanatçılann
Sıvas. Erzincan. Şanlıurfa, Dıyarbakır'dan uzak
kalmalan nedenıyle bu ve komşu illerdeki Türk
mu-sıkısı hizmetleri ya felç olmuş ya da tümüyle son
bulmuş durumdaydı. Sanatçılann geçici durumuna son
verilerek asli kadrolanna dönmeleriyle Doğu ve
Güneydoğu'daki Türk musikısi faaliyetleri yeniden
canlanacak ve konserler verilebılecek.
Koza'ya 'en iyi ilk ffim' ödülü
tSTANBUL (UBA) - Fotograf sanatçısı Nuri Bilge
Ceylan'ın ilk kısa film çalışması olan "Koza",
Mısır'da düzenlenen uluslararası bir festivalde "en iyi
ilk film" ödülünü kazandı. Akdeniz'in en önemli
sinema organizasyonlanndan olan Uluslararası
Belgesel ve Kısa Film Festivali'nin dördüncüsü bu yıl
Mısır'ın Ismailia kentinde yapıldı. 27 ülkeden 41
filmin katıldığı yanşmada filmler "Uzun Belgesel",
"Kısa Belgesel". "Konulu Kısa Filmler" ve "Çizgi
Filmler" olarak dört dalda değerlendirildi. Yanşmanın
Konulu Kısa Fılm dalında Türkiye'yi, yönetmenliğini
Bilge Ceylan'ın yaptığı "Koza" filmi temsil etti.
Cannes Film Festivali'nde de yanşmış olan "Koza"
yirmi dakikalılc siyah-beyaz ve diyalogsuz olması
nedeniyle büyük ilgi uyandırdı. Ayn yaşayan kan-
kocanın yetmiş yaşlannda yeniden bir araya gelmesini
konu alan film seçici kurul tarafından "en iyi ilk
fılm" seçildi.
Hamenko günleri başlıyor
Kültür Servisi -Pamukbank'ın 40. yıl etkinlikleri
kapsamında Türkiye "ye gelecek olan Ballet Teatro
Espanol topluluğu, 3-8 eylül tarihleri arasında 45
kişilik dev kadrosuyla Harbiye Açıkhava
Tiyatrosu'nda Istanbullu sanatseverlere coşkulu bir
flamenko dans gösterisi sunacak. Topluluğun biletli
gösterisi 8 eylül cuma günü gerçekleştirilecek.
Koreograf Rafael Aguilar'm sahneye koyduğu ;.'
Carmen Flamenko Dans Gösterisi'nin biletleri,
bugünden itibaren tüm Vakkorama mağazalan ve
Akmerkez'de, 3-7 eylül tarihleri arasında da Harbiye
Açıkhava Tiyatrosu gişelerinde satılacak.
ttalyan yönetmen Nanni Noy öMü
FREGENE (A.A>- Fılmlerinde Italya'nm özellikle
güneyindeki insanlann yaşamlannı trajikomik
betimlemelerle anlatmasıyla tanınan ';
Italyan yönetmen Nanni Loy, tatilini geçirdiği
Fregene'de öldü. Yönetmenin ailesi. Loy' un kalp
krizinden öldüğünü açıkladi. 69 yaşında ölen •.
yönetmen, 1962 yılı yapımı olan ve Italya' nin
güneyindeki insanlann 1943'teki Nazi işgali
karşısındaki ayaklanmasını konu alan
"Napoli'nin Dört Günü" adlı film ile ilk çıkışını
yapmıştı. Mafya üyesıyken ışsız kalan bir Napolili'yi
anlatan "Mi Manda Picone" ile sokak çocuklannın •
hayatlannı konu alan '"Scugnizzi" (Afacanlar) de
Loy'un diğer ünlü ftlmleri arasında yer alıyor.
Loy, Roma Deneysel Film Merkezi'nde
uzunca bir süre çalıştıktan sonra kendini tamamen
fılm çekmeye vermişti.