Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç •
Genel Yayın Koordinatörü Hikmet
Çetinkaya • Yazıışlen Müdurleri:
fbrahim Yüdız (Sorumlu), Dinç Tayanç
• Haber Merkezi Müdürü. Hakan Kara
• Görsel Yönetmen Fikret Eser
Dış Haberler: Ergun Bakı • Istıhbarar Yalçın
Çakır # tkonomı Bülene Kızanlık O Kültür.
Handan Şenköken • Spor. Abdülkadir Yûcelman
• Makalekr. Sami Karaören • Cevin: Scyfettin
Turhan • Duzeltme. Abdullah Yazıcı» Bılgı-Bcl
ge. Edibe Buğra • Fotoğraf. Erdoğan Köseoğlu
YayınK.urulu: llhan SdçuklBaijkan),
Orhan Erinç, Okuy Kurtböke,
Özgen Acar. Hikmct Çetinksya,
Şükran Soner, Ergun Balcu DİBÇ
Tayanç, lbrahim Yüdız, Orhan
Bureah, Mustafa Balbay.
Ankara Temsilcisı: Mustafa Balbay • Haber Müdüru:
Doğaa Akın Atatûrk Bulvan No: 125, Kat4, Bakanlıklar-
AnkaraTel 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 •IzmırTem-
sücisı: Serdar Kmk, H. Zıya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220,
Faks.4419U7«AdaraTeınslcisı:ÇetinYiğenoglu,tnömi
Cd 119 S Nol Katl, Tel: 3522550, Faks- 3522570
MüesseseMüdürü: ErolErioıt#Ko-
ordınatör Ahmet Konüsan •
Muhasebe. Büknt Yener • Idare:
Hüseyin Gûrtr A Işletme Öndtr
Çdik»BUgı-lşlem. Nail İnal«Bıl-
gisayar Sıstem: MûrBvrt ÇBer
MEDYA C: • Yönetım
Kunılu Başlcanı-Genel
Müdür Gilbin Erduran
• Koordınatör Reha
lfrtman • Genel Müdür
Yardımosı Mine Akdag
MEDYA G: •
Yönetım Kunılu
Başkaıu - Genel
Müdür ÜrtSn Ak-
men • Murahhas
uye. Bora GÖDMK
\ayinlayan ve Basan: YenıGün Haber \jamı, Basın ve Yayıncılık A Ş
TürkocagıCad 39 41 Cagaloglu 34334 1si PK 245 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 120 hat) Faks (0 212)513 85 95
19 AĞUSTOS 1995 tmsak. 4.35 Güneş:6.10 Öğle: 13.15 tkindi: 17.00 Akşam20.06 Yatsı: 21.35 MEDYA C Tel: 514 07 53 - 513 95 80 - 513 «4 60-61, Faks 5118466
Hayvanlap için
sperm bankası
• ANKARA (AA) - Ankara
Üniversitesi Veteriner
Fakültesi bünyesinede
loırulan sperra bankası,
sağlıklı hayvan neslini
sürdürmek amacıyla sığır,
koyun, keçi ve köpek
spermlerini stokluyor.
Fakülte, ankarakeçisinin
neslini sürdürmek üzere de
bir çalışma baslatacak.
Ankara Oniversitesi
Veteriner Fakültesi Dekan
Yardımcısı ve Döllenme ve
Suni Tohumlama Anabilim
Dalı Başkanı Prof. Dr.
Necmettin Tekin, döl
veriminin düşmesini
önlemek amacıyla sığır,
koyun, keçi, köpek
spermlerini stokladıklannı
ve spennlerin 20-30 yıl
saklanabildiğini bildirdi.
Antîbîyotiğe
reçeteli satış
• SAMSLN(AA)-
Tüketılen her 4 ilaçtan birini
antibıyotiklenn oluşturduğu
ülkemizde, yüksek orandaki
bu tüketımin reçeteli satışla
önlenebileceğı bildirildı. 19
Mayıs Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesı
Başhekim Yardımcısı ve
lnfeksiyon Hastahklan Ana
Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr.
Hakan Leblebicioğlu,
antibıyotik ilaçlann yüksek
tüketiminin bu ilaçlara kolay
ulaşılabilmesinden ve ağn
kesici olarak olarak
bilinmesinden
kaynaklandığını belirterek,
"Bu kadar yüksek tüketimde
herkesin payı var.
Hekımlerin, eczanelerin,
tükericilerin ve üreticilerin.
Bunu önlemenin yolu ise
halkın bu konuda
biünçlenmesi ve bu ilaçlann
reçeteli satılmasıdır" dedi.
Chanity'nin
hüzünbi yaşamı
• Çcviri Servisi - Adı
Chanty. Sıdney'deki
Torongo Hayvanat
Bahçesi"nde sürdürüyor
yaşamını. 12 yaşında ve 6
metre uzunluğunda bir erkek
zürafa. Gündüzleri 4 zebra
ve 2 dev« kuşu ile birlıkte
parmaklıklarla çevrili açık
bir hapishanede volta atıyor.
Geceleri ise 3 dışı zürafa ile
ayn bir bölüme çekiliyor.
1983 yılında Honolulu'dan
getirilen ve hayvanat
bahçesinde geçen
yaşamında tam 7 kez baba
olan Charity. Sıdney
ufuklanna bakarken
geride kalan özgür günlerin
özlemini duyuyor.
(Fotoğraf: REUTERS)
Üçüncü gen
bulundu
• VVASHİNGTON (AA) -
Alzheimer hastalığına yol
açan üçüncü bir gen
bulundu. Amerikan
doktorlan, şimdiye dek
tedavisi gehştirilemeyen
beyin hastalığı alzheimera
neden olan üçüncü geni de
ortaya çıkararak hastalığa
derman bulunabilme
konusunda umutlandılar.
Üçüncü genin varlığı, 1
numaralı kromozom
üzerinde belirlendi.
Genç kuşağın usta sanatçısı Yahya Songur Dai, cazı yaşam biçimi olarak görüyor
Caz aşkıylayanatıbir %çi• Motor ustası ve bunun yüksek eğitimini
yapan, bisiklet yanşlannda ödül alacak
kadar başanlı Yahya Dai. çocuk yaşta
edindiği flütü kendi kendine çalarak müzik
yaşamına adım atmış.
Bir ömür, kitlelere ulaşamarmş flüt,
saksofon çalmak, caza yönelerek kendini
geliştirmekle geçmiş.
• Yahya Dai, kitlelere ulaşmamış müzik
aletleri ile Türkiye'de kitlelere ulaşamamış,
sonuç olarak para getirmeyen bir sanatı,
profesyonel olarak yapmaktan yakınmıyor.
Tam tersi caz çalmaktan çok mutlu
olduğunu, olaya bir meslek, bir hobi olarak
bakmadığım, bir yaşam biçimi olarak
gÖrdüğünü söylüyor.
ŞUKRAN SONER
Türkiye bir kısmı ülke dışında kendını
geliştirmiş önemli caz sanatçısı yetişmiş
bir ülke. Ancak popülist kültür, yozlaşma
ile birlikte gelişmekte olan Türk cazı,
önemli bir gerileme süreci yaşamış. sonra
da yeniden bir kıpırdama canlanma görül-
müş.
Iste Yahya Songur Dai; bu yeni kıpırda-
nışm, genç kuşağın ilk gönüllüleri. belki de
fedailerinden. Uzun yıllar bir sonuç, hedef
belirlemeden, kendi kendine, sadece birtut-
kuolarak ve kendini geliştirmeye çalışarak
müzik yapmış bir isim.
Cazı, müziği. müzik tutkusunu anlatan
çok iyi birörnek olduğu için Yahya Dai'nin
çocukluğundan başlayarak yaşamöyküsü-
nü biraz aynntılı size aktarmak istiyorum..
Yapha Dai'nin anne ve babası Devlet
Opera Orkestrası müzisyenleri. Ama ilko-
kul öncesi o müzikle ilgili bir çocuk değil.
Mekaniğe merak sarmış, önüne gelen her
aleti söküp takmaya çalışan bir çocuk. Bu
merak onu sonraki yıllarda teknik eğitim
almaya, motoT teknik lisesi, Akdeniz Üni-
versitesi meslek yüksekokulu motor bölü-
mü mezunu olmaya, fabrikada motor usta-
sı olarak çahşmaya kadar götürüyor.
Müzikle tanışma
llkokulda müzikle, soprano blok flütle
tanışıyor. 15 gün gibi bir süre ders almanın
dışında, müzik eğitimi diye bir olay yok.
Kendi başına flütü ile çok mutllu bir dün-
ya oluşturuyor. Özellikle yatılı ortaokul öğ-
Tenimi yıllannda, koridorda yankılanan se-
sin keyfıni, etüt saatlerini unutmuyor.
Kıbns çıkarması nedeni ile haberleri din-
lemek üzere alınmış. radyodan TRT 3*te o
tarihlerde başlayan caz müziği programla-
nnı dinliyor. Caz tutkusu böylece başhyor
ve zaman içinde de nefesli sazlann caz mü-
ziğinde daha yetenekli, manevra kabiliye-
ti fazla aletler olduklanm keşfediyor. Alet-
leri tek tek inceleyerek kendisine en yakın
gelenin saksofon olduğunu keşfediyor.
Saksofon sahibi olma fikri kafasına yer-
leşiyor. lstemini ailesine açıyor. Ancak kö-
keni muzisyen de olsa aile, üniversite ha-
zırlık sürecinde bu tutkuya karşı çıkıyor,
"önce okul" deniyor. Ancak Yahya tutku-
sundan vazgeçemediği için harçhğmdan
parabiriktirmeyekoyuluyor. Bütündünya-
daki fiyatlan da öğrenerek eli yüzü düzgün
kullanılmış bir saksofon alabilmek üzere
yurtdışına çıkan bir arkadaşına o zamanın
80 bin lirasını veriyor. Arkadaşı kullanılmı-
şını bulamaymca 120 bin liralık bir sakso-
fonla yurtdışından dönüyor.
Sorunu annesine açmak zorundakalıyor
ve annesi bu kez gönüllü, paranın üstünü
tamamlıyor. Ancak bir dönem babadan
saklı tutulan saksofon anneannenin evine
yerleştirilıyor. Yine yaşamının bir parçası
olan, onu yanşmalarda ödül kazandırmaya
kadar götüren bisikleti ile anneannenin ev i-
ne taşınma, saksofondan sesler çıkarma ça-
lışmalan başhyor. 2-3 yıl ses çıkarma de-
nemeleriyle, karanhkta debelenmeyle ge-
çiyor.
Caz dünyasına yolculuk
Tanıdığı insanlar, saksofonla ilgili etüt
çalışma kitapçıklan buluyorlar. Sonunda
bir şeyler çalmaya başhyor. Bu arada lise
yıllan bitmiş, endüstri tasanm eğitimi için
üç kez üniversite giriş, sınavı denenmiştir.
Bir dönem Ortadogu Fizik Bölümü hazır-
lık okunmuştur.
Müzik çalışmalan için çok elverişli yıl-
lardır. Kendisi gibi müzik tutkunu öğren-
cilerle amatör bahçe konserleri dönemi
başlamıştır. Dünyadaki gelişmeler de izle-
nerek bu kez müzik tutkunu arkadaşlarla
ilişkileT içinde geliştirilen çahşmalar, pop
müzikten, pop caza geçiş aşaması yaşan-
mıştır.
Dünyanın ünlü caz ustalannın boş ka-
setlere çektirilen parçalan, evde doğru dü-
rüst birradyo teyp olmadığı için mikrofon-
lar alıntp kendi kendine yaratılan bir mü-
zik setinden dinlenerek müziği ve flüt, sak-
sofon çalmayı geliştiren yıllardır bunlar.
Akdeniz Üniversitesi'ne Antalya'ya gi-
derken tabii ki saksofon da yanmdadır. Ön-
ce turistlerle sahilde amatör caz saatleri,
sonra ilk profesyonel işi bir restoranda çal-
maya başlar.
Ankara'ya dönüşünde artık saksofona
daha yatkındır. 1987'de askerlik için bek-
lerken kendini tamamen müziğe vermiştir.
Ortadogu'dan tanıdığı arkadaşîanyla Graf-
fitv adını verdikkri, biraz sokak ruhu taşı-
yan müzik yapan bir topluluk oluşturmuş-
lardır Cazın yeniden kıpırdanmaya başla-
dığı, caz yapılabilen mekânlann, Mimarlar
Lokali, Gece Bar, Eylül Bar'ın açıldığı, Tu-
na Ötenel ile tanıştığı bu dönemde artık ka-
rannı vermiştir. Müzik, yaptığı her sevden
müziği idi. Ama hem caz hem de Türk mü-
ziği sajilabilirdi" tanımlamasma. o tarihle-
re kadar kendisinin Türk müziğine yaban-
cı olduğunu, aynı şekılde Türk müziği ya-
pan arkadaşlannın da caza yabancı olduk-
lannı. ancak ortak bir müzikal birikımle
bir araya geldiklerini ekliyor. Avrupa kon-
serlerinden, kendilerini nefes almadan din-
leyen, müziğe saygılı dinleyiciyi keyifle
anımsıyor.
50-60 konserlik başanlı bir tumenin ar-
dından, ilk kez bir ciddi eğitim süreci, Bil-
kent Üniversitesi caz seminerleri ve 1991
yılında açılan Bilkent Üniversitesi caz bö-
lümü öğrenciliğı başhyor. Ancak üniversi-
Yahya Dai've göre dünyaran en i\i cazcılan Türk olabilir ve İstanbul'da oturabilir, a-
ma müzikleri ile halka, gençlere ulaşanu>orlarsa bunun bir anlamı yok.
daha yapılası ve gelecek yaşamını adaya-
cağı bir alan olmuştur.
1988"de askere gider. 3 ay sonra müzis-
yen olarak program orkestrasındadır. Sak-
sofon, flüt çaldığı bu orkestrada 8 ay son-
raki bir gecede Ege Ordu K.omutanı Muhit-
tin Fisunoğlu tarafindan fark edilerek ya-
bancı konuklann çok eeldiği ve protokol
konserlerinin verildiğilzmir subay orkest-
rasına alınır.
Pişkinliğe doğru
Askerlik dönüşü, 1990 profesyonel mü-
zik yaşamma atılma, evlilik yılı olur. Arka-
daşlan ile kendilerini yurtdışına açacak, et-
nik caz türünde müzik yapacaklan "'Asi-
aminor" topluluğunu kurarlar. 1991 'de Av-
rupa. K.anada ve Japonya piyasalannda ye-
rini alan "Alongthestreet" sokak boyunca,
adını taşıyan yurtdışında doldurulan
CD'leri çıkar. "Yapüğunız ne Türk ne caz
te hoca ve enstrüman kadrosu açısından ye-
tersiz kalınca bu öğrenimden vazgeçiyor.
Bu arada ekonomik zorlama nedeni ile
motor ustası olarak uçak fabrikasmda ça-
lışmayabaşlamıştır. 1992 yılı sonunda Asi-
aminor topluluğunun ikinci yurtdışı turne-
si gündeme geldiğinde işyerinden izin ala-
mayacak. eğitim gördügü motorluk mesle-
ğine veda etme bu tume sonrası gündeme
gelecektir.
Artık caz müziğinin kendisi için vazge-
çilemez bir tutku, yaşam biçimi olduğunu
görmüştür. Yaşamını buna adamanın ise
ekonomik anlamda zorluklar, zaman za-
man ciddi yoksulluk anlamına geldığinin
de bilmcindedir. Karannda eşinden büyük
destek alır. Hedefı bellidir. Yaşamını caz
alanında muzisyen olarak sürdürecek, ken-
dini geliştirecektir. Elde ettiği birikimi de
kendi ülkesindeki insanlara aktarmaya ça-
lışacaktır.
1992 TunaÖtenei ile debirlikte çalışma-
ya başladığı yıl olur, 3 yıldır birlikte oldu-
ğu bu caz ustasından çok fazla şey aldıği
ve öğrendıgı düşüncesindedir. "Hakikaten
piştim" diyor.
Bilkent caz okulu sayesinde tanıştığı
kendisi gibi nesli tükenmiş, dinozorolarak
nitelendirilebilecek müzik tutkunu insan-
larla gece müziği çahşmalannı yoğunlaş-
tınyor.
Caz dinkmenin farkı
Kültür festivalleri ile bağlanhlı ünlü caz-
cılann konserlerinin dolup taşmasının ke-
sin bir ölçü olmadığına işaret ediyor. "Caz
konseri izkykisi ilecazdinleyicisi farkh. Ta-
nınmış ismi dinlemeve geieru o gün orada ol-
makisteyenter dekönser salonlaruudoldu-
ruyor. Bu caz kulüplerinin dolup taşacağı
anlamına gelmiyor. \lne de bu konseıierin
cazı tanıtma ve sevdirmede önemli yaran
var" şeklinde konuşuyor.
Cazın toplumla, gençlerle iletişim kuru-
labildiği ölçüde değerinin bilineceğine, se-
vileceğine inanıyor. Bu nedenle de cazı se-
ven, caz müziği yapan sanatçılara, kaliteli
sanat yaparak kendi doyumlanna ulaşmak
yanında, kitleye ulaşmaya çalışmak gibi
önemli bir misyonun daha düştüğünü dü-
şünüyor.
Plak, kaset işinin cazın özüne uygun ol-
madığını, bu nedenle canlı müziğin yapıl-
dığı yerlerin çoğalmasmın çok önemli ol-
duğunu belirtiyor.
Gökçek'in Dai'ye oyunu
Gençlerin alternatif, nitelikli müzik su-
nulmadığı için kalitesiz müziklere yönel-
diklerini, uiaşabildiklerinde cazdaki armo-
nik zengmliği, müzikal yaratıcılığı hemen
yakaladıklannı anlatıyor. Geçen yıl boş bir
kafede başladıklan programda kısabk sü-
re sonra masalann dolduğunu, hemen da-
ha geniş bir salona geçtiklerini, mevsimi ek
sandalyeler ve sıra beklemelerle kapattık-
lannı örnek olarak veriyor.
Devletin kaliteli müziği kitlelere ulaştır-
mada üzerine düşen görevi yapmadığım,
halka sunulması çok yetersiz olsa da kla-
sık müzikte devletin Atatürk döneminden
yadigar eğitim sorumluluğunun bu müziği
ayakta tuttuğunu belirtiyor. Son yıllann
müziğe, sanata yönelik dusmanhklanmn
da altını çiziyor.
Bu noktada kendisinin Ankara Büyükşe-
hir Belediye Kent Orkestrası'nda çalışır-
ken Melih Gökçek tarafindan bahçe sula-
ma işinde görevlendirilmesi olayını anım-
sıyonız. Bir yandan da caza, Türk cazma
hiçbir yerden en küçük bir desteğin söz ko-
nusu olmadığını, caz sanatçılannın kendi
başlanna ayakta kalma savaşımı verdikle-
rini.
Cazda yoğunlaşma
Yahya Dai'nin cazda yoğunlaşan çalış-
maları içinde, son yıllann ürünü olarak
Önder Foca'nın "Erken" adlı albümünde
soprano saksofon olarak yer alması da var.
1994 yılındaki bu önemli çalış,manın ar-
dından en önemli ürün TunaÖtend'in bes-
telerinden oluşan "Sometime" albümüvar
Gökçek'in sanat düşmanlığı, kendisinin
bahçe sulama macerası ve işten aynlması-
nın ardından eşmin atılması, tazminat al-
ması ve bu sermaye y;apılarak Oztem Dai
yapımcıhğında Tuna Otenel gibi bir büyük
usta cazcmın kalıcı bir eser yaratmasına
yaramış.
Yahya Dai, blok flüt ve saksofonla için-
de yer aldığı Tuna Ötenel'in albümünde,
Tuna Ötenel'i bu işe razı eden kişi olmak-
tan çok övünç duyuyor.
YahyaDai'nin sloganı, caz sanatını sade-
ce sanatçınm değil, dinleyicinin yaşamının
bir parçası haline getirebilmek üzere kat-
kıda bulunmak. Yakın gündemınde Asi-
aminor ile yurtdışında 2 turkonserler ve al-
büm var
Aynı şekilde ÖnderFoca grubunun 2. al-
bümünde de yer alacak. Önümüzdeki sezon
gençlerin izleyebileceği bir salonda yine
yerini almak kararlılığında. Kısacası cazm
içinde olduğu, sanattan ödün vermeyen her
etkinliğe, "Sonuna kadar \anm" diyor.
Basbakan talimat verdi
Karadeniz'e
manna, Van'a
yeni havaalam
• Basbakan Çiller'in, "Karadeniz'e de yat
limanı yapılsın" talimatı üzerine Turizm ve
Ulaştırma bakanlıklan harekete geçerken,
pisti zaman zaman gölün sulan altında
kalan Van Havaalam'nın da kentin daha
gûvenli bir bölgesinde kurulacağı bildirildi.
BÜLENT SARIOĞLU
ANKARA - "President"
adlı yatıyla haftasonlan
Ege Denizi'ne açılan
Basbakan Tansu
Çfller'in, "Karadenize
yat limanı yapdsın"
talimatı üzerine Turizm
ve Ulaştırma bakanlıklan
harekete geçti. Ulaştırma
Bakanlığı'nın, öncelikle
Trabzon'a yat limanı
yapılmasına ilışkin bir
proje için çalıştığı. diğer
kentlertn yat turizmi
potansiyellerinin
araştınldıği öğrenildi.
Pisti zaman zaman Van
Gölü'nün sulan altında
kalan Van Havaalam'nm
da kentin daha güvenli
bir bölgesinde
kurulacağı bildirildi.
Ulaştırma Bakanlığı
Müsteşan Oğuz Tezmen,
Cumhuriyet'e yaptığı
açıklamada, Akdeniz ve
Ege'de yapımı
planlanan 5 yat limanı
için çalışmalann
sürdüğüılü, Karadeniz'in
de içinde bulunduğu
bazı kentlerde 5 yat
limanının daha
planlandığını bildirdi.
Çalışmalann Turizm
Bakanlığryla işbirliği
içinde sürdüğünü
kaydeden Tezmen,
"KaradenizBölgesi
programın içinde. Ancak
yat gelmezse, yat limanı
yapmanın pek anlamı
yok. Turizm ve yat
trafiğine bağb
olarak bunu düşûnmek
laam*" dedi
Van Havaalam
taşınacak
Ulaştırma Bakanlığı
Müsteşan Oğuz Tezmen,
geçen yıl sonunda
"Meran" adlı
Türk Hava Yollan
uçağının düştüğü Van
Havaalam'nda, Van
Gölü'nden kaynaklanan
ve pisti kullanılmaz
duruma getiren su
yükselmelerine karşı
öncelikle göl kenanna
duvar öriileceğini
bildirdi. Tezmen, uzun
dönemde havaalammn
başka bir yere
taşmmasının
planlandığını, bunun için
yer arama çalışmalannın
devam ettiğini açıkladı.
Tezmen, şimdiki Van
Havaalam'nda
bulunmayan bazı
teknik donanımlann
yenisinde kullanılacağını
kaydetti.
'Her ile havaalam'
gecikecek
Basbakan Çiller'in, sık
sık gündeme getirdiği
"her ik havaalanı"
projesinin ise kaynak
yetersizlikleri nedeniyle
birkaç yıl içinde
uygulamaya
konulamayacağına
dikkat çekildi.
Bir havaalanının
maliyetinin 1.5 trilyon ile
3 trilyon lira
arasında değiştiğini
kaydeden yetkililer,
öncelikle Konya ve
Kayseri gibi acil
gereksinim duyulan bazı
kentlere "yap^let-
devret" modeline dönük
projeler hazırlandığmı,
bakanhk bütçesine
bağlı inşaatlann ise
büyük oiasılıkla başka
bir döneme
sarkacağmı vuTguladılar.
Ticari ve turistik trafiği
yoğun olan Kayseri ve
Konya'da, askeri
havaalanlannın sivil
ulaşıma açılma
dönemleri de
arttınlacak.
MESELA DEDIK ERDAL ATABEK
A nadilimiz 'Türkçe' yavaş ya-
/\ vaşkorumaaltınaalınmasıge-
ÂJL reken tarihsel değerlerimiz
arasına giriyor. Okul programlann-
daTürkçeden kalmanın sınıfta kalma
nedeni sayılacağına ilişkin haberler
çıktı. Semih Poroy kardeşimiz de bu
konuyu güzel bir karikatürle açıkla-
yıverdi. Türkçeyi koruyalım koruma-
sına da hangi alanda koruyacağımı-
zı birbilsek. Biryandan çetrefilli Os-
manhcaya dönüş özlemleri, öte yan-
dan Amerikancanın her alana kurul-
masıyla ortaya çıkan egemenliği ne-
rede durdurulabilir ki? Biz de bu haf-
ta 'reeJ hayat'a bir göz atalım dedik.
Yedijümiz içtigimiz Amerikan'...
urgerin hayatımıza girişinden
sonra bizim 'köfte' yavaş ya-
vaş tası tarağı topladı. 'Hanv
burger'in başı çektiği 'burger' salta-
natı 'cızburger'le. 'cazburger'le
4
kız-
burger'le, 'kazburger'le sürüp gidi-
yor. Operasyona giden askerlerin
mutfağındabile 'Cudîburger''yeralı-
yorsa artık, gerisini siz düşünün.
"Harekât" sözcüğü de -o da Türkçe
değil ya- yerini sessiz sedasız 'ope-
rasyon'a bıraktı.
Uçaklar bile 'sorti' yapıyor. O ca-
nım 'piliç kızartması'nın 'fried chic-
ken'a dönüşünde de Kentuckyli alba-
yın rolü büyük oldu. Ekmeklerde Al-
man ekmeğiyle rekabete girişen 'köy
ekmeği' epeyce gerilerde. Ünlü res-
toranlann listelerinde uzun zaman-
dır Türkçe biryemek adı bulmak ola-
sı değildi. 'Chatobriand'lar. çeşitli
'steak'ler, çeşitli 'gamitür'ler özel bir
kültüroluşturuyor. Belki 'çorba'lan-
Aman, Türkçemizi koruyalım...
mız henüz bütünüyle 'soup' olama-
dı. Bereket versin ünlü 'işkembe çor-
baa' şimdilik rakipsiz. Ama çorbala-
nn dışına çıkınca köylü olmadığını-
zı kanıtlamanız gerekiyor.
İçtiklerimize gelince elimizde bir
'su' kaldı bir de 'ayran'. Limonatayı
da unutmayahm. 'Su'yun
t
water*, so-
danın 'mineral" olması da yakındır.
Ama 'cola'lann saltanatı yanında su
nedir ki? tkiz kardeşler 'Coca' ile
'Pepsi'nin çekişmesinde birini seç-
mek modern olmanın gereğidir.
Çikolatanız isviçrelidir, dondur-
manız Algjda ya da Cornetto. Ünlü
Maraş dondurması bile zorlukla ara-
lanna girmeye çahşıyor. * '
Siz hâö babamzm pantohmunu
mu tiyiyorsunız?..
A
rtık ayıp ediyorsunuz, bir tür-
lü modemleşemediniz. Jean,
şort dururken siz hâlâ poturla
çakşır zamanmda kalmış gibisiniz.
Biraztoparlanın canım, kendinıze çe-
kidüzen verin.
Bırakın şu kunduralan da iskarpt-
no'nun stiline bir göz atın. O da çok
'abiye'. Sporgiyime yanaşmalısınız.
Ayağınızda 'timbeıiand' yoksa bile
ucuzundan bir 'Adidas' olmalı. 'Ni-
ke'la zıplamalı, Svalk'la hoplamalı-
sınız. Yürürken kulağınızdan
men'in ince kordolan sarkmalı. Eğer
'tişört' giymenin rahatlığına erişeme-
dinizse sizin 'mintan' döneminde
kaldığınızdan kuşku duyulur.
Gömleğinizin pamuklu olduğunu
söylemeyin, o 'cotton'dur. Gömleği-
niz Fransız, kravarıntz ltalyan değil-
se iyi bir iş görüşmesine gitmeyin.
Yaratıcı ve modern yanınız ortaya çı-
kamaz.
Tışörtlerin ûstündeki yanhın
okuyor musunuz?..
G
eçen gün kendi halindeki bir
kızcağızın giydiği tişörtün
ûstündeki yazıyı gördüm.
"Öpmek yetmez, daha fazlasını iste-
rim" yazıyordu. lngilizce yazıldığı
için giyen kız da bilmiyordu, yanm-
dan gelip geçenler de.
Bu yazılan okumak özel birmerak
sayılabilir, ama ne yapalım ki bunla-
n sırtlanna geçirenler pek farkında
değil. Bu konuda biraraştırma yapıl-
sa ortaya pek eğlenceli sonuçlar çı-
kar.
Gerine gerine yürüyen bir adamın
üstünde "Hayvanlanndahakianvar-
dır" sözcükleri lngilizce yazan tişör-
tü giyip dolaşması size de ilginç gel-
mezmi?
Bir delikanlı da üstünde "Beni öp-
me, sonrasına kanşmam" yazan bir
tişörtle dolaşıyordu. Kimsenin de
onu öpeceğine ilişkin bir belirti gö-
rülmüyordu, ama uyan çok yerindey-
di. Bunlan okumanızı öneririm. Hem
insanlanmızın nelerin farkında olma-
dıklannı açıklayan belgeler oluştu-
ruyorlar hem de Amerikanca ahştır-
ması yerine geçiyorlar.
Tvkçttm ksrayskn...
anınm 'ekmek' ve 'su' gibi söz-
cükleri koruma altına almanın
y zamanı geldi de geçiyor. 'Ev'
gibi 'otta' gibi sözcükler, yavaş yavaş
'house'ile 'room'a dönüşüyor. îngi-
lizce eğitim yapan kurumlanmız da
çok şükür artarak 'school'lanmız,
'class'lanmız da oldu. Çocuklanmız
bile aynlırken tek sözcükle 'bay' de-
meyi öğrendi.
Zorunlu sözcüklerimizi koruma al-
tına alalım. Bunu başaramazsak
'market'lere, 'cafe'lere bir levhaasa-
rak "Burada Türkçe de konuşulur"
yazısının konmasını isteyelim. Ya da
"tçerideTürkçebifenler bulunur" tü-
ründen uyanlarda bulunalım.
Bunlan da yapamıyorsak 'tngMz-
ce'yi ikinci anadil ilan edelim de in-
sanlar şaşırmasın.