25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç • Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya • Yazıışlen Müdurleri: fbrahim Yüdız (Sorumlu), Dinç Tayanç • Haber Merkezi Müdürü. Hakan Kara • Görsel Yönetmen Fikret Eser Dış Haberler: Ergun Bakı • Istıhbarar Yalçın Çakır # tkonomı Bülene Kızanlık O Kültür. Handan Şenköken • Spor. Abdülkadir Yûcelman • Makalekr. Sami Karaören • Cevin: Scyfettin Turhan • Duzeltme. Abdullah Yazıcı» Bılgı-Bcl ge. Edibe Buğra • Fotoğraf. Erdoğan Köseoğlu YayınK.urulu: llhan SdçuklBaijkan), Orhan Erinç, Okuy Kurtböke, Özgen Acar. Hikmct Çetinksya, Şükran Soner, Ergun Balcu DİBÇ Tayanç, lbrahim Yüdız, Orhan Bureah, Mustafa Balbay. Ankara Temsilcisı: Mustafa Balbay • Haber Müdüru: Doğaa Akın Atatûrk Bulvan No: 125, Kat4, Bakanlıklar- AnkaraTel 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 •IzmırTem- sücisı: Serdar Kmk, H. Zıya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks.4419U7«AdaraTeınslcisı:ÇetinYiğenoglu,tnömi Cd 119 S Nol Katl, Tel: 3522550, Faks- 3522570 MüesseseMüdürü: ErolErioıt#Ko- ordınatör Ahmet Konüsan • Muhasebe. Büknt Yener • Idare: Hüseyin Gûrtr A Işletme Öndtr Çdik»BUgı-lşlem. Nail İnal«Bıl- gisayar Sıstem: MûrBvrt ÇBer MEDYA C: • Yönetım Kunılu Başlcanı-Genel Müdür Gilbin Erduran • Koordınatör Reha lfrtman • Genel Müdür Yardımosı Mine Akdag MEDYA G: • Yönetım Kunılu Başkaıu - Genel Müdür ÜrtSn Ak- men • Murahhas uye. Bora GÖDMK \ayinlayan ve Basan: YenıGün Haber \jamı, Basın ve Yayıncılık A Ş TürkocagıCad 39 41 Cagaloglu 34334 1si PK 245 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 120 hat) Faks (0 212)513 85 95 19 AĞUSTOS 1995 tmsak. 4.35 Güneş:6.10 Öğle: 13.15 tkindi: 17.00 Akşam20.06 Yatsı: 21.35 MEDYA C Tel: 514 07 53 - 513 95 80 - 513 «4 60-61, Faks 5118466 Hayvanlap için sperm bankası • ANKARA (AA) - Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi bünyesinede loırulan sperra bankası, sağlıklı hayvan neslini sürdürmek amacıyla sığır, koyun, keçi ve köpek spermlerini stokluyor. Fakülte, ankarakeçisinin neslini sürdürmek üzere de bir çalışma baslatacak. Ankara Oniversitesi Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Döllenme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Necmettin Tekin, döl veriminin düşmesini önlemek amacıyla sığır, koyun, keçi, köpek spermlerini stokladıklannı ve spennlerin 20-30 yıl saklanabildiğini bildirdi. Antîbîyotiğe reçeteli satış • SAMSLN(AA)- Tüketılen her 4 ilaçtan birini antibıyotiklenn oluşturduğu ülkemizde, yüksek orandaki bu tüketımin reçeteli satışla önlenebileceğı bildirildı. 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesı Başhekim Yardımcısı ve lnfeksiyon Hastahklan Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hakan Leblebicioğlu, antibıyotik ilaçlann yüksek tüketiminin bu ilaçlara kolay ulaşılabilmesinden ve ağn kesici olarak olarak bilinmesinden kaynaklandığını belirterek, "Bu kadar yüksek tüketimde herkesin payı var. Hekımlerin, eczanelerin, tükericilerin ve üreticilerin. Bunu önlemenin yolu ise halkın bu konuda biünçlenmesi ve bu ilaçlann reçeteli satılmasıdır" dedi. Chanity'nin hüzünbi yaşamı • Çcviri Servisi - Adı Chanty. Sıdney'deki Torongo Hayvanat Bahçesi"nde sürdürüyor yaşamını. 12 yaşında ve 6 metre uzunluğunda bir erkek zürafa. Gündüzleri 4 zebra ve 2 dev« kuşu ile birlıkte parmaklıklarla çevrili açık bir hapishanede volta atıyor. Geceleri ise 3 dışı zürafa ile ayn bir bölüme çekiliyor. 1983 yılında Honolulu'dan getirilen ve hayvanat bahçesinde geçen yaşamında tam 7 kez baba olan Charity. Sıdney ufuklanna bakarken geride kalan özgür günlerin özlemini duyuyor. (Fotoğraf: REUTERS) Üçüncü gen bulundu • VVASHİNGTON (AA) - Alzheimer hastalığına yol açan üçüncü bir gen bulundu. Amerikan doktorlan, şimdiye dek tedavisi gehştirilemeyen beyin hastalığı alzheimera neden olan üçüncü geni de ortaya çıkararak hastalığa derman bulunabilme konusunda umutlandılar. Üçüncü genin varlığı, 1 numaralı kromozom üzerinde belirlendi. Genç kuşağın usta sanatçısı Yahya Songur Dai, cazı yaşam biçimi olarak görüyor Caz aşkıylayanatıbir %çi• Motor ustası ve bunun yüksek eğitimini yapan, bisiklet yanşlannda ödül alacak kadar başanlı Yahya Dai. çocuk yaşta edindiği flütü kendi kendine çalarak müzik yaşamına adım atmış. Bir ömür, kitlelere ulaşamarmş flüt, saksofon çalmak, caza yönelerek kendini geliştirmekle geçmiş. • Yahya Dai, kitlelere ulaşmamış müzik aletleri ile Türkiye'de kitlelere ulaşamamış, sonuç olarak para getirmeyen bir sanatı, profesyonel olarak yapmaktan yakınmıyor. Tam tersi caz çalmaktan çok mutlu olduğunu, olaya bir meslek, bir hobi olarak bakmadığım, bir yaşam biçimi olarak gÖrdüğünü söylüyor. ŞUKRAN SONER Türkiye bir kısmı ülke dışında kendını geliştirmiş önemli caz sanatçısı yetişmiş bir ülke. Ancak popülist kültür, yozlaşma ile birlikte gelişmekte olan Türk cazı, önemli bir gerileme süreci yaşamış. sonra da yeniden bir kıpırdama canlanma görül- müş. Iste Yahya Songur Dai; bu yeni kıpırda- nışm, genç kuşağın ilk gönüllüleri. belki de fedailerinden. Uzun yıllar bir sonuç, hedef belirlemeden, kendi kendine, sadece birtut- kuolarak ve kendini geliştirmeye çalışarak müzik yapmış bir isim. Cazı, müziği. müzik tutkusunu anlatan çok iyi birörnek olduğu için Yahya Dai'nin çocukluğundan başlayarak yaşamöyküsü- nü biraz aynntılı size aktarmak istiyorum.. Yapha Dai'nin anne ve babası Devlet Opera Orkestrası müzisyenleri. Ama ilko- kul öncesi o müzikle ilgili bir çocuk değil. Mekaniğe merak sarmış, önüne gelen her aleti söküp takmaya çalışan bir çocuk. Bu merak onu sonraki yıllarda teknik eğitim almaya, motoT teknik lisesi, Akdeniz Üni- versitesi meslek yüksekokulu motor bölü- mü mezunu olmaya, fabrikada motor usta- sı olarak çahşmaya kadar götürüyor. Müzikle tanışma llkokulda müzikle, soprano blok flütle tanışıyor. 15 gün gibi bir süre ders almanın dışında, müzik eğitimi diye bir olay yok. Kendi başına flütü ile çok mutllu bir dün- ya oluşturuyor. Özellikle yatılı ortaokul öğ- Tenimi yıllannda, koridorda yankılanan se- sin keyfıni, etüt saatlerini unutmuyor. Kıbns çıkarması nedeni ile haberleri din- lemek üzere alınmış. radyodan TRT 3*te o tarihlerde başlayan caz müziği programla- nnı dinliyor. Caz tutkusu böylece başhyor ve zaman içinde de nefesli sazlann caz mü- ziğinde daha yetenekli, manevra kabiliye- ti fazla aletler olduklanm keşfediyor. Alet- leri tek tek inceleyerek kendisine en yakın gelenin saksofon olduğunu keşfediyor. Saksofon sahibi olma fikri kafasına yer- leşiyor. lstemini ailesine açıyor. Ancak kö- keni muzisyen de olsa aile, üniversite ha- zırlık sürecinde bu tutkuya karşı çıkıyor, "önce okul" deniyor. Ancak Yahya tutku- sundan vazgeçemediği için harçhğmdan parabiriktirmeyekoyuluyor. Bütündünya- daki fiyatlan da öğrenerek eli yüzü düzgün kullanılmış bir saksofon alabilmek üzere yurtdışına çıkan bir arkadaşına o zamanın 80 bin lirasını veriyor. Arkadaşı kullanılmı- şını bulamaymca 120 bin liralık bir sakso- fonla yurtdışından dönüyor. Sorunu annesine açmak zorundakalıyor ve annesi bu kez gönüllü, paranın üstünü tamamlıyor. Ancak bir dönem babadan saklı tutulan saksofon anneannenin evine yerleştirilıyor. Yine yaşamının bir parçası olan, onu yanşmalarda ödül kazandırmaya kadar götüren bisikleti ile anneannenin ev i- ne taşınma, saksofondan sesler çıkarma ça- lışmalan başhyor. 2-3 yıl ses çıkarma de- nemeleriyle, karanhkta debelenmeyle ge- çiyor. Caz dünyasına yolculuk Tanıdığı insanlar, saksofonla ilgili etüt çalışma kitapçıklan buluyorlar. Sonunda bir şeyler çalmaya başhyor. Bu arada lise yıllan bitmiş, endüstri tasanm eğitimi için üç kez üniversite giriş, sınavı denenmiştir. Bir dönem Ortadogu Fizik Bölümü hazır- lık okunmuştur. Müzik çalışmalan için çok elverişli yıl- lardır. Kendisi gibi müzik tutkunu öğren- cilerle amatör bahçe konserleri dönemi başlamıştır. Dünyadaki gelişmeler de izle- nerek bu kez müzik tutkunu arkadaşlarla ilişkileT içinde geliştirilen çahşmalar, pop müzikten, pop caza geçiş aşaması yaşan- mıştır. Dünyanın ünlü caz ustalannın boş ka- setlere çektirilen parçalan, evde doğru dü- rüst birradyo teyp olmadığı için mikrofon- lar alıntp kendi kendine yaratılan bir mü- zik setinden dinlenerek müziği ve flüt, sak- sofon çalmayı geliştiren yıllardır bunlar. Akdeniz Üniversitesi'ne Antalya'ya gi- derken tabii ki saksofon da yanmdadır. Ön- ce turistlerle sahilde amatör caz saatleri, sonra ilk profesyonel işi bir restoranda çal- maya başlar. Ankara'ya dönüşünde artık saksofona daha yatkındır. 1987'de askerlik için bek- lerken kendini tamamen müziğe vermiştir. Ortadogu'dan tanıdığı arkadaşîanyla Graf- fitv adını verdikkri, biraz sokak ruhu taşı- yan müzik yapan bir topluluk oluşturmuş- lardır Cazın yeniden kıpırdanmaya başla- dığı, caz yapılabilen mekânlann, Mimarlar Lokali, Gece Bar, Eylül Bar'ın açıldığı, Tu- na Ötenel ile tanıştığı bu dönemde artık ka- rannı vermiştir. Müzik, yaptığı her sevden müziği idi. Ama hem caz hem de Türk mü- ziği sajilabilirdi" tanımlamasma. o tarihle- re kadar kendisinin Türk müziğine yaban- cı olduğunu, aynı şekılde Türk müziği ya- pan arkadaşlannın da caza yabancı olduk- lannı. ancak ortak bir müzikal birikımle bir araya geldiklerini ekliyor. Avrupa kon- serlerinden, kendilerini nefes almadan din- leyen, müziğe saygılı dinleyiciyi keyifle anımsıyor. 50-60 konserlik başanlı bir tumenin ar- dından, ilk kez bir ciddi eğitim süreci, Bil- kent Üniversitesi caz seminerleri ve 1991 yılında açılan Bilkent Üniversitesi caz bö- lümü öğrenciliğı başhyor. Ancak üniversi- Yahya Dai've göre dünyaran en i\i cazcılan Türk olabilir ve İstanbul'da oturabilir, a- ma müzikleri ile halka, gençlere ulaşanu>orlarsa bunun bir anlamı yok. daha yapılası ve gelecek yaşamını adaya- cağı bir alan olmuştur. 1988"de askere gider. 3 ay sonra müzis- yen olarak program orkestrasındadır. Sak- sofon, flüt çaldığı bu orkestrada 8 ay son- raki bir gecede Ege Ordu K.omutanı Muhit- tin Fisunoğlu tarafindan fark edilerek ya- bancı konuklann çok eeldiği ve protokol konserlerinin verildiğilzmir subay orkest- rasına alınır. Pişkinliğe doğru Askerlik dönüşü, 1990 profesyonel mü- zik yaşamma atılma, evlilik yılı olur. Arka- daşlan ile kendilerini yurtdışına açacak, et- nik caz türünde müzik yapacaklan "'Asi- aminor" topluluğunu kurarlar. 1991 'de Av- rupa. K.anada ve Japonya piyasalannda ye- rini alan "Alongthestreet" sokak boyunca, adını taşıyan yurtdışında doldurulan CD'leri çıkar. "Yapüğunız ne Türk ne caz te hoca ve enstrüman kadrosu açısından ye- tersiz kalınca bu öğrenimden vazgeçiyor. Bu arada ekonomik zorlama nedeni ile motor ustası olarak uçak fabrikasmda ça- lışmayabaşlamıştır. 1992 yılı sonunda Asi- aminor topluluğunun ikinci yurtdışı turne- si gündeme geldiğinde işyerinden izin ala- mayacak. eğitim gördügü motorluk mesle- ğine veda etme bu tume sonrası gündeme gelecektir. Artık caz müziğinin kendisi için vazge- çilemez bir tutku, yaşam biçimi olduğunu görmüştür. Yaşamını buna adamanın ise ekonomik anlamda zorluklar, zaman za- man ciddi yoksulluk anlamına geldığinin de bilmcindedir. Karannda eşinden büyük destek alır. Hedefı bellidir. Yaşamını caz alanında muzisyen olarak sürdürecek, ken- dini geliştirecektir. Elde ettiği birikimi de kendi ülkesindeki insanlara aktarmaya ça- lışacaktır. 1992 TunaÖtenei ile debirlikte çalışma- ya başladığı yıl olur, 3 yıldır birlikte oldu- ğu bu caz ustasından çok fazla şey aldıği ve öğrendıgı düşüncesindedir. "Hakikaten piştim" diyor. Bilkent caz okulu sayesinde tanıştığı kendisi gibi nesli tükenmiş, dinozorolarak nitelendirilebilecek müzik tutkunu insan- larla gece müziği çahşmalannı yoğunlaş- tınyor. Caz dinkmenin farkı Kültür festivalleri ile bağlanhlı ünlü caz- cılann konserlerinin dolup taşmasının ke- sin bir ölçü olmadığına işaret ediyor. "Caz konseri izkykisi ilecazdinleyicisi farkh. Ta- nınmış ismi dinlemeve geieru o gün orada ol- makisteyenter dekönser salonlaruudoldu- ruyor. Bu caz kulüplerinin dolup taşacağı anlamına gelmiyor. \lne de bu konseıierin cazı tanıtma ve sevdirmede önemli yaran var" şeklinde konuşuyor. Cazın toplumla, gençlerle iletişim kuru- labildiği ölçüde değerinin bilineceğine, se- vileceğine inanıyor. Bu nedenle de cazı se- ven, caz müziği yapan sanatçılara, kaliteli sanat yaparak kendi doyumlanna ulaşmak yanında, kitleye ulaşmaya çalışmak gibi önemli bir misyonun daha düştüğünü dü- şünüyor. Plak, kaset işinin cazın özüne uygun ol- madığını, bu nedenle canlı müziğin yapıl- dığı yerlerin çoğalmasmın çok önemli ol- duğunu belirtiyor. Gökçek'in Dai'ye oyunu Gençlerin alternatif, nitelikli müzik su- nulmadığı için kalitesiz müziklere yönel- diklerini, uiaşabildiklerinde cazdaki armo- nik zengmliği, müzikal yaratıcılığı hemen yakaladıklannı anlatıyor. Geçen yıl boş bir kafede başladıklan programda kısabk sü- re sonra masalann dolduğunu, hemen da- ha geniş bir salona geçtiklerini, mevsimi ek sandalyeler ve sıra beklemelerle kapattık- lannı örnek olarak veriyor. Devletin kaliteli müziği kitlelere ulaştır- mada üzerine düşen görevi yapmadığım, halka sunulması çok yetersiz olsa da kla- sık müzikte devletin Atatürk döneminden yadigar eğitim sorumluluğunun bu müziği ayakta tuttuğunu belirtiyor. Son yıllann müziğe, sanata yönelik dusmanhklanmn da altını çiziyor. Bu noktada kendisinin Ankara Büyükşe- hir Belediye Kent Orkestrası'nda çalışır- ken Melih Gökçek tarafindan bahçe sula- ma işinde görevlendirilmesi olayını anım- sıyonız. Bir yandan da caza, Türk cazma hiçbir yerden en küçük bir desteğin söz ko- nusu olmadığını, caz sanatçılannın kendi başlanna ayakta kalma savaşımı verdikle- rini. Cazda yoğunlaşma Yahya Dai'nin cazda yoğunlaşan çalış- maları içinde, son yıllann ürünü olarak Önder Foca'nın "Erken" adlı albümünde soprano saksofon olarak yer alması da var. 1994 yılındaki bu önemli çalış,manın ar- dından en önemli ürün TunaÖtend'in bes- telerinden oluşan "Sometime" albümüvar Gökçek'in sanat düşmanlığı, kendisinin bahçe sulama macerası ve işten aynlması- nın ardından eşmin atılması, tazminat al- ması ve bu sermaye y;apılarak Oztem Dai yapımcıhğında Tuna Otenel gibi bir büyük usta cazcmın kalıcı bir eser yaratmasına yaramış. Yahya Dai, blok flüt ve saksofonla için- de yer aldığı Tuna Ötenel'in albümünde, Tuna Ötenel'i bu işe razı eden kişi olmak- tan çok övünç duyuyor. YahyaDai'nin sloganı, caz sanatını sade- ce sanatçınm değil, dinleyicinin yaşamının bir parçası haline getirebilmek üzere kat- kıda bulunmak. Yakın gündemınde Asi- aminor ile yurtdışında 2 turkonserler ve al- büm var Aynı şekilde ÖnderFoca grubunun 2. al- bümünde de yer alacak. Önümüzdeki sezon gençlerin izleyebileceği bir salonda yine yerini almak kararlılığında. Kısacası cazm içinde olduğu, sanattan ödün vermeyen her etkinliğe, "Sonuna kadar \anm" diyor. Basbakan talimat verdi Karadeniz'e manna, Van'a yeni havaalam • Basbakan Çiller'in, "Karadeniz'e de yat limanı yapılsın" talimatı üzerine Turizm ve Ulaştırma bakanlıklan harekete geçerken, pisti zaman zaman gölün sulan altında kalan Van Havaalam'nın da kentin daha gûvenli bir bölgesinde kurulacağı bildirildi. BÜLENT SARIOĞLU ANKARA - "President" adlı yatıyla haftasonlan Ege Denizi'ne açılan Basbakan Tansu Çfller'in, "Karadenize yat limanı yapdsın" talimatı üzerine Turizm ve Ulaştırma bakanlıklan harekete geçti. Ulaştırma Bakanlığı'nın, öncelikle Trabzon'a yat limanı yapılmasına ilışkin bir proje için çalıştığı. diğer kentlertn yat turizmi potansiyellerinin araştınldıği öğrenildi. Pisti zaman zaman Van Gölü'nün sulan altında kalan Van Havaalam'nm da kentin daha güvenli bir bölgesinde kurulacağı bildirildi. Ulaştırma Bakanlığı Müsteşan Oğuz Tezmen, Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada, Akdeniz ve Ege'de yapımı planlanan 5 yat limanı için çalışmalann sürdüğüılü, Karadeniz'in de içinde bulunduğu bazı kentlerde 5 yat limanının daha planlandığını bildirdi. Çalışmalann Turizm Bakanlığryla işbirliği içinde sürdüğünü kaydeden Tezmen, "KaradenizBölgesi programın içinde. Ancak yat gelmezse, yat limanı yapmanın pek anlamı yok. Turizm ve yat trafiğine bağb olarak bunu düşûnmek laam*" dedi Van Havaalam taşınacak Ulaştırma Bakanlığı Müsteşan Oğuz Tezmen, geçen yıl sonunda "Meran" adlı Türk Hava Yollan uçağının düştüğü Van Havaalam'nda, Van Gölü'nden kaynaklanan ve pisti kullanılmaz duruma getiren su yükselmelerine karşı öncelikle göl kenanna duvar öriileceğini bildirdi. Tezmen, uzun dönemde havaalammn başka bir yere taşmmasının planlandığını, bunun için yer arama çalışmalannın devam ettiğini açıkladı. Tezmen, şimdiki Van Havaalam'nda bulunmayan bazı teknik donanımlann yenisinde kullanılacağını kaydetti. 'Her ile havaalam' gecikecek Basbakan Çiller'in, sık sık gündeme getirdiği "her ik havaalanı" projesinin ise kaynak yetersizlikleri nedeniyle birkaç yıl içinde uygulamaya konulamayacağına dikkat çekildi. Bir havaalanının maliyetinin 1.5 trilyon ile 3 trilyon lira arasında değiştiğini kaydeden yetkililer, öncelikle Konya ve Kayseri gibi acil gereksinim duyulan bazı kentlere "yap^let- devret" modeline dönük projeler hazırlandığmı, bakanhk bütçesine bağlı inşaatlann ise büyük oiasılıkla başka bir döneme sarkacağmı vuTguladılar. Ticari ve turistik trafiği yoğun olan Kayseri ve Konya'da, askeri havaalanlannın sivil ulaşıma açılma dönemleri de arttınlacak. MESELA DEDIK ERDAL ATABEK A nadilimiz 'Türkçe' yavaş ya- /\ vaşkorumaaltınaalınmasıge- ÂJL reken tarihsel değerlerimiz arasına giriyor. Okul programlann- daTürkçeden kalmanın sınıfta kalma nedeni sayılacağına ilişkin haberler çıktı. Semih Poroy kardeşimiz de bu konuyu güzel bir karikatürle açıkla- yıverdi. Türkçeyi koruyalım koruma- sına da hangi alanda koruyacağımı- zı birbilsek. Biryandan çetrefilli Os- manhcaya dönüş özlemleri, öte yan- dan Amerikancanın her alana kurul- masıyla ortaya çıkan egemenliği ne- rede durdurulabilir ki? Biz de bu haf- ta 'reeJ hayat'a bir göz atalım dedik. Yedijümiz içtigimiz Amerikan'... urgerin hayatımıza girişinden sonra bizim 'köfte' yavaş ya- vaş tası tarağı topladı. 'Hanv burger'in başı çektiği 'burger' salta- natı 'cızburger'le. 'cazburger'le 4 kız- burger'le, 'kazburger'le sürüp gidi- yor. Operasyona giden askerlerin mutfağındabile 'Cudîburger''yeralı- yorsa artık, gerisini siz düşünün. "Harekât" sözcüğü de -o da Türkçe değil ya- yerini sessiz sedasız 'ope- rasyon'a bıraktı. Uçaklar bile 'sorti' yapıyor. O ca- nım 'piliç kızartması'nın 'fried chic- ken'a dönüşünde de Kentuckyli alba- yın rolü büyük oldu. Ekmeklerde Al- man ekmeğiyle rekabete girişen 'köy ekmeği' epeyce gerilerde. Ünlü res- toranlann listelerinde uzun zaman- dır Türkçe biryemek adı bulmak ola- sı değildi. 'Chatobriand'lar. çeşitli 'steak'ler, çeşitli 'gamitür'ler özel bir kültüroluşturuyor. Belki 'çorba'lan- Aman, Türkçemizi koruyalım... mız henüz bütünüyle 'soup' olama- dı. Bereket versin ünlü 'işkembe çor- baa' şimdilik rakipsiz. Ama çorbala- nn dışına çıkınca köylü olmadığını- zı kanıtlamanız gerekiyor. İçtiklerimize gelince elimizde bir 'su' kaldı bir de 'ayran'. Limonatayı da unutmayahm. 'Su'yun t water*, so- danın 'mineral" olması da yakındır. Ama 'cola'lann saltanatı yanında su nedir ki? tkiz kardeşler 'Coca' ile 'Pepsi'nin çekişmesinde birini seç- mek modern olmanın gereğidir. Çikolatanız isviçrelidir, dondur- manız Algjda ya da Cornetto. Ünlü Maraş dondurması bile zorlukla ara- lanna girmeye çahşıyor. * ' Siz hâö babamzm pantohmunu mu tiyiyorsunız?.. A rtık ayıp ediyorsunuz, bir tür- lü modemleşemediniz. Jean, şort dururken siz hâlâ poturla çakşır zamanmda kalmış gibisiniz. Biraztoparlanın canım, kendinıze çe- kidüzen verin. Bırakın şu kunduralan da iskarpt- no'nun stiline bir göz atın. O da çok 'abiye'. Sporgiyime yanaşmalısınız. Ayağınızda 'timbeıiand' yoksa bile ucuzundan bir 'Adidas' olmalı. 'Ni- ke'la zıplamalı, Svalk'la hoplamalı- sınız. Yürürken kulağınızdan men'in ince kordolan sarkmalı. Eğer 'tişört' giymenin rahatlığına erişeme- dinizse sizin 'mintan' döneminde kaldığınızdan kuşku duyulur. Gömleğinizin pamuklu olduğunu söylemeyin, o 'cotton'dur. Gömleği- niz Fransız, kravarıntz ltalyan değil- se iyi bir iş görüşmesine gitmeyin. Yaratıcı ve modern yanınız ortaya çı- kamaz. Tışörtlerin ûstündeki yanhın okuyor musunuz?.. G eçen gün kendi halindeki bir kızcağızın giydiği tişörtün ûstündeki yazıyı gördüm. "Öpmek yetmez, daha fazlasını iste- rim" yazıyordu. lngilizce yazıldığı için giyen kız da bilmiyordu, yanm- dan gelip geçenler de. Bu yazılan okumak özel birmerak sayılabilir, ama ne yapalım ki bunla- n sırtlanna geçirenler pek farkında değil. Bu konuda biraraştırma yapıl- sa ortaya pek eğlenceli sonuçlar çı- kar. Gerine gerine yürüyen bir adamın üstünde "Hayvanlanndahakianvar- dır" sözcükleri lngilizce yazan tişör- tü giyip dolaşması size de ilginç gel- mezmi? Bir delikanlı da üstünde "Beni öp- me, sonrasına kanşmam" yazan bir tişörtle dolaşıyordu. Kimsenin de onu öpeceğine ilişkin bir belirti gö- rülmüyordu, ama uyan çok yerindey- di. Bunlan okumanızı öneririm. Hem insanlanmızın nelerin farkında olma- dıklannı açıklayan belgeler oluştu- ruyorlar hem de Amerikanca ahştır- ması yerine geçiyorlar. Tvkçttm ksrayskn... anınm 'ekmek' ve 'su' gibi söz- cükleri koruma altına almanın y zamanı geldi de geçiyor. 'Ev' gibi 'otta' gibi sözcükler, yavaş yavaş 'house'ile 'room'a dönüşüyor. îngi- lizce eğitim yapan kurumlanmız da çok şükür artarak 'school'lanmız, 'class'lanmız da oldu. Çocuklanmız bile aynlırken tek sözcükle 'bay' de- meyi öğrendi. Zorunlu sözcüklerimizi koruma al- tına alalım. Bunu başaramazsak 'market'lere, 'cafe'lere bir levhaasa- rak "Burada Türkçe de konuşulur" yazısının konmasını isteyelim. Ya da "tçerideTürkçebifenler bulunur" tü- ründen uyanlarda bulunalım. Bunlan da yapamıyorsak 'tngMz- ce'yi ikinci anadil ilan edelim de in- sanlar şaşırmasın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle