28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 AĞUSTOS 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Şelpe tekniğini günümüze taşıyarak bağlamaya yeni boyut getiren Arif Sağ: Uhısal ohııadaıı evrensele ıılaşamayız M.AZİZEKREN BirbuçukyıllıkaradansonraB ve 14 ağustosta Rumelihisan Konserleri kap- samında iki resital veren Arif Sağ, kon- serlerine gençlerin yoğun katılımından dolayı gelecekten umutlu. Tûrk halk müziğinin evrenselleşmesi için çok sesli hale getirilmesinin gerek- liligini vurgulayan Sağ, eyrenselleşme adı altında yozlaşma tehlikesine karşı kendi kültûrel kimliğinuzin korunması gerektiğini söylüyor... - Seksenlerin başından bu yana bağla- mayı "şelpe " düzenryle çalryorsunuz.ŞeJ- penin kökeni nereden geiiyor? SAĞ - Bu çok eski bir teknik. Tezene (pena) kullanılmadan önce bağlama bu tarzda çalınıyordu. Ama benim Rume- lihisan Konserleri'nde uyguladığım tarz biraz daha farklı. Tam olarak şelpe de de- ğil. Sap ûzennde parmaklarla uygulanan farklı bir teknile Bu tarzı daha çok Fethiye yöresinde- ki Tûrkmenler kullanıyorlar. Ben bu tar- zı başka bir boyutta kullanıyorum. Be- nim kullandığım teknik, şelpenın biraz daha gelişmiş bir biçimı. Ben tezeneyi bağlamayı kendi özgûn halinden başka bir yere taşıyan bir unsur olarak görûyo- rum. Günümüzde bağlama gitgide buzuki tekniğinde çahnmaya başlandı. Böyle bir yozlaşmaya doğru gidiyoruz. - Teknik açıdan tezenenin aradan çe- kilmesL bağlama Qe çalan kişi arasuıda direkt bir ilişkinüı kurulmasına katkıda buhınabilir mi? SAĞ - Ben tezeneyi, insan eliyle ale- tin arasındaki duyguyu engelleyen bir malzeme olarak düşünüyorum. Parmak- lannızı tele değdirdiğiniz zaman telin es- nekliğini, telin titreşimini hissedebiliyor- sunuz. Duygulannızı tele aktarmada. direkt temas etmekte daha bir rahatlama var. Titreşim ile karşı karşıyasınız. - "Umut" isimli son albfimfinüzde, Türk h alk müziğini çok sesli yorumlama çabamz nereden kaynaklanıyor? SAĞ - Ben Tûrk halk müziğinin çok sesli olması gerektiğini söylemiyorum. Bu bir sûreçtir. Tûrkiye'de ve dünyada az Türk Halk Müziği'ni bu olaya adapte edebilmek için gelişen teknolojiden faydalanarak, evrensel yapıya bir şekilde ayak uydurmanın gerekli oiduğunu düşünüyorum. Son kasetimde senfonik bir vapı,birçok seslilik var ama varolan miLdğimizin kimliği kesinlikJe bozulmuyor. ir Sultan Abdal'ın söylemiş olduğu, o toplumsal yapıyı içerisinde banndıran, ısrarla başkaldıran, bir şeyleri protesto eden türküler bugün hâlâ gündemde. Bugünlcü koşullar değişmiş olsaydı o türküleri kimse dinlemezdi. 500 sene önceki sosyo- ekonomik yapı, bence bugün aynı şekilde yaşanıyor. Sadece isim değişti, makyaj değişti. volümle müzik dinleyen ınsanlar son za- manlarda birdenbire yüksek volümle müzik dinlemeye ve buna alışmaya baş- iadı. Türk halk müziğini bu olaya adap- te edebilmek için gelişen teknolojiden faydalanarak, evrensel yapıya bir şekil- de ayak uydurmanın gerekli oiduğunu düşünüyorum. Son kasetimde senfonik bir yapı, bir çokseslilik var; ama var o- lan müziğimizin kimliği kesinlikle bo- zulmuyor. Evrenselleşmek amacıyla birtakım düzenlemelere gıdilirken, bir yozlaşma da yaşanabilir. Ulusallaşmak diye bir kaygımız var. Yöresel niteliklerimizi yi- tiriyoruz diye bir kaygıya düşmemiz la- zım. Zaten ulusal müzik kültürümüzü ya- ratmadan, müziğimizi evrensel boyutla- ra taşımamızın olanağı da artık yok. Ulu- salhğı yakalarken de çağın geldigi nok- tayı dikkate almamız gerekir. Ben yap- tım diye doğrusu budur gibi bir yaklaşım içinde de değilim. Sonuçta bağlamada denediğimiz yeni tarz, bir arayış. Sezen ile başlattığımız yeni hareket bir yerlere geldi. - Medyada pop müziğin egemen ofana- sına karşı gösterilen tepld, albümüıtüzün daha çok satmasını olumlu etkiledi mi ? SAG -Pop müzıgı kendi enflas>onunu kendi yarattı. Pop müziği popülariteden geiiyor. Ama dünyanm birçok ulusu. pop müziği kendi klasik müziğinden esinle- nerek oluşturuyor. Bizim ülkemizde bu- güne kadar böyle bir şey yapılmadı. Tür- kiye'de başka müzikJer kopya edilerek sadece üzerine başka sözler yazılarak pop müziği yaraülmaya çalışıldı. Ancak son dönemde halk müziğinin, klasik Türk müziğinin, arabesk müziğin melodik yapılanndan faydalanarak pop oluşturuhnaya başlandı. Bence Türki- ye'de pop müziği bir kimlik arayışı içe- risinde. Sezen Aksubuanlamda pop mü- ziğine bir kök anyor ve bana göre doğ- ru yolda. - Gecmişte tûrkülerimizde işlenen sos- yoekonomikyapıyı bugün aşmış durum- damrvız? SAG- Günümüzdeki yapı 500 sene ön- ce bıraktığımız noktadan fazla ileride de- ğil. Pir Sultan Abdal'ın söylemiş oldu- ğu, o toplumsal yapıyı içerisinde bann- dıran, ısrarla başkaldıran, bir şeyleri pro- testo eden türküler bugün hâlâ gündem- de. Bugünkü koşullar değişmiş olsaydı o türküleri kimse dinlemezdi. 500 sene önceki sosyo ekonomik yapı, bence bu- gün aynı şekilde yaşanıyor. Sadece isim değişti, makyaj değişti. - Türk halk müziğini çok sesli hale ge- tBtnek bu makyaj değjşikliğinin parale- Bnde mi gerçeldeşecek ? SAĞ - Tabii. Bence Pir Sultan'ın o dö- nemde söyledikleri ilerici unsurlan içe- risinde banndınyordu. Pir Sultan'ı da o dönemin çoksesliliği olarak düşünebili- riz. O dönemin insanlanna göre çok fark- lı sözler söyleyen bir insandı. Zaten o dönemin egemen güçleri, Pir Sultan'ın dilinin çok uzun olmasını, bugünkü an- layişla çoksesli olmasının faturasını ona çok güzel ödettiler. Bugün ülkemizde aynı koşullar devam etmektedir. Ülkemizde hâlâ dilinin yü- zünden, kaleminin yüzünden pek çok in- san hapishanelerde işkence çekrnekte, çile çekmekte, baskj altında yaşamakta, susturulmaya çalışılmaktadır. Demokra- si vardır diye bir makyaj yapıp Türkiye Cumhuriyeti'ni makyaj içerisinde bir süs bebeği gibi sunuyorlar. Ama özellikleri- ne baktığınız zaman Pir Sultan Abdal'ı asan zihniyetin aynı bugün de yaşadığı- mn farkma varabilirsiniz. Biz sanatçılar bu koşullara baktığımız zaman müzik üretmekte fazla zorluk çekmiyoruz. Bu da işin bir kolaylığı. TÜRK ROMANININ SON YİRMİ BEŞ YILI DEĞERLENDİRİLİYOR Türk romanı bir değişim içerisinde. Kendi geleneksel çizgisiniyenilemek mi istiyor? Yoksa yepyeni bir giysi kuşanmak mı? Tabii şu da göz önünde tutulabilir: Türk romanının geleneksel çizgisi eleştirel süzgeçten yeterince geçmiş midir? 1 Son yirmi beş yılın roman çabasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk romanı ne ölçüde incelenip eleştirilmiştir? SELİM tLERİ 1-Türk romanının son yir- mi beş yılı bence önemli eser- lerle donanmıştır. Çok seve- rek okuduğum romanlar söz konusu. Saygıyla bağlandı- ğım romancılar söz konusu. Hemen hepsinden defalarca söz açtığım için tek tek ad ve- rerek yinelemek istemem. Son yirmi beş yılda, romanı- mız, bir yandan geleneksel çizgisine dönüp baktı, bir yandan da yeni ufuklara yö- neldi. Has olma, sahici okna özelliği, bu, birbirinden hay- li değişik eserlerin ortak özel- liğidrr. Son yirmi beş yılın en büyük eksiği, yine bence, "okur yetiştiren romancrdır Bundan yoksunduk. Sözgeli- mi, akıcı anlatımı, duru Türk- çesiyle bir dönem göz kamaş- nrmış, okurlara roman sevgi- si aşılamış Refik Halid Ka- raybenzeri biryazardan yoksunduk. Aşk roma- nının piyasa işi örneklerinden yoksunduk. (De- necek ki piyasa işi, çarşı-pazar işi aşk romanla- n çok mu gerekli? Bence, eski Yeşilçam melod- rarnlan kadar gerekliydi.) Sonra birdenbire çeh- re değişiyor: Türk romanı, bütün çabama rağ- men. birtürlü sonuna kadar okuyamadığım, oku- yabildiysem de pek bir şey anlayamadığım dili- ni, anlatımını, -varsa- şifresini çözemediğim ro- manlarla anıhr oldu. Bunlar yenilikse, eski ye- nilikler demek ki eskiyip gitti. Çünkü 1970 son- Dkur yeöştîren romancrdan yoksunduk rasmda, gerçekten yenilik tadı veren çok güzel romanlar da ya- zılmıştır. Onlan okurken heye- canlanmış, her biri üzerine ak- lım erdiğince, dilim döndüğün- ce bir iki satır çiziktirmiştim. Şimdinin romanlan, bugünün moda eserleri -herhalde yeter- sizliğimden dolayı- bende an- lam uyandırmıyor. Eskilerin ve eskimiş yenilerin eserlerini her geçen gün biraz daha anlamlı, has, sahici bulmaktayım. Bu du- rumuma, isterseniz, "erken bu- nama" diyebilirsiniz. 2- Şöyle düşünüyorum: Ede- biyatın bütünüyle gündem dışı bırakıldığı günümüzde, kap- samlı çalışmalar, Türk romanı üzerine derinlikli çalışmalar ni- i;e yapılsın? Mustafa Nihat Ozön'ün, tsmail Habib Se- vük'ün liseler için hazırladıkla- n, 1930'lara ait ders kitaplan kapsamlı çalışmalardı ama, o yol rağbet görmedi. Daha ders kitaplannda başlayan savrukJuk, kitlenin edebi- yata değer vermesini engelledi. Kimin umurun- da Türk romanının incelenmesi?! Bir noktadan sonra ömürboyu sürebilecek böylesi bir emeğin maddi-manevi karşılığı ne olacak ki? Bırakın edebiyatı, romanı. roman incelemesini, geçin te- levizyonlannızın karşısına, kıvrak nağmelere ka- pılıp gidin. başlayın şakır şakır oynamaya. Ek- randaki görüntülere güvenilirse, memleket göbek atmak isterken, roman eleştirisini ne yapacaksmız? AHMETCEMAL Kanımca ikinci sorunun yanıtı ilk soruyu da geniş ölçüde etkile- di ğinden, ben iki soruyu birleştire- rek yanıtlayacağım. Benim bu bağlamda temel önem taşıdığma inandığım nokta şu: Türk romanını yalnızca son yirmi beş yılı bakımından değil, ama baş- langıcından günümüze uzanan ta- rihsel akışı içerisinde henüz yete- rince değerlendiremediğimiz için. roman sanahmızın belli dönemle- nne ilişkin saptamalaryapabilme- miz çok zor. Yine bu nedenle, Türk romanı nereye kadar geleneksel bir çizgi izledi. hangi noktada gele- nekten farklılık başladı gibi soru- lann da bugünkü verilere dayanı- larak sağhklı yanıtlanabileceğine inanmıyorum. Bizitn roman geleneğimiz ney- di? Böyle bir gelenek, hangi top- lumsal koşullardan kaynaklandı ? Şimdilerde -yani son yirmi beş yıl- da- gerçekleştiyse eğer, gelenekten farklı yörüngele- rin doğumu hangi nedenlere bağlanabilir? Bütün bun- lar ve benzeri sorular, bugünün dünyasında ancak bi- limselyaklaşımla, daha açık deyişle var olan birikim- lerin bihmsel yöntemlerle değerlendirilmesiyle yanıt- lannı bulabiliyor. Bunu yapabilmek için de yahıızca edebiyat alanında kalmak ve bütün ölçütleri estetik düzlemde uygulamak yeterli olmuyor. Çünkü örne- ğin, tiyatro gibi roman da -bir sanat dalı olmasının ya- nı sıra- aynı zamanda bir toplumsal kunım'dur, birey ve toplum yaşamının bütünüyle sanatsal düzlemde- ki yansımasıdır. Bu gerçeklerin ışığında roman kar- Yirmi beş yılda kaç romancı yetişecek? şımıza aynı zamanda bir toplumbi- üm konusu olarak çıkmaktâdır. "Sana göre bana göre" ölçütle- riyle değerlendirmeler, ancak ro- man okurlannın yapabileceği tür- den değerlendirmelerdir. Ama ro- manın bir toplumsal olgu niteliğiy- le irdelenmesi söz konusu olduğun- da, gerek bütün bir roman gelene- ği, gerekse romanın belli dönemle- ri ele alındığında yeğlenmesi gere- ken bilimsel yaklaşımdır. Bu söylediİderim, bizde bu bağ- lamda çalışmalann henüz hiç ya- pılmadığı anlamını taşımıyor. Bir Fethi Naci'nin, bir Bema Moran'uı bu yöndeki çabalanrun değeri, elbet yadsınamaz. Özellikle son zaman- larda, Prof. Dr. Gursel Aytaç'ın bi- limsel düzlemdeki eleştirel incele- meleri de yukardan beri tanımlama- ya çalışnğım yaklaşımın çok değer- lı ömeklerini oluşturuyor. Ama bu alandaki çalışmalann sayısal açı- dan henüz çok eksik olduğu, bu ne- denle de Türk romanının kendi top- lumbilimsel temeline henüz yeterince oturtulamadı- ğı da bir gerçek. Sorulannızın kapsamına ne ölçüde gireceğini kestirememekle birlikte, çok önemli bul- duğum bir noktayı daha vurgulamak istiyorum. Sa- nınm Türkiye gibi, en kabank baskı sayısının kitap baştna ancak iki bini bulabildiği, çorak bir kültür or- tamında, son yirmi beş yılda değil ama önümüzdeki yirmi beş yılda kaç romancı yetişebilecegini sormak da pek anlamsız sayıhnaz! Çünkü ülkemizde kültü- rel yozlaşma, arnk dünya görüşü olan insanlann git- tikçe daha az yetişmesine yol açıyor. Oysa roman, bir dünyaya bakış biçimidir. Grafik tasanmcılannın kitabı DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMETFUAT Yazarm Ozgünlüğü Yazartar özgüriük savaşını yalnızca yasalara karşı vermezler. Asıl büyük kavga kendi aralanndadır. Çünkü kimse yoluna yalnız gitmekten hoşlanmaz. llle bir dayanışma olacak. Ya birileri size takılacak; ya siz, birilerine... Bir yerlerde başka türlü bir şeyler yapmaya kalkan oldu mu, hemen bastınlır; "N'oluyor, arkadaş! Bugün o iş öy/e yapılmıyor..." Sanki herkes o işi sizin yaptığınız gibi, günün modasına göre yapmak zorundadır... Salâh Birsel, Sanat modadır!" dediğinde ben delikanlıydım... Neler neler değişti şu dünyada... Sokaklarda modalar kol kola geziyor, ama sanatçılar gene de çeşitlilikten tedirginler. Kendi yanştıklan kulvarın dışında kimsenin dolaşmastnı istemiyorlar. Neden? Yazı yazarsınız... Şöyle bir durup yan yana bakar- lan "Bu deneme değil, makale değil, inceleme hiç değil, eleştiri de diyemem!. ° Birşey deme, kafdeşim... Beğendinseoku, beğen- medinseokuma... Nedir yazarlık? Biri eline kalemi alıp, ya da daktilonun başma otu- rup bir şeyler yazıyor. Birileri de o yazılanlan okuyor. Hepsi bu kadar... Yazan, bir de okuyanlar varsa iş biter... Ondan öte- si aynntılardır... Değerlendirmek... Çok iyi... Ama baskı kurmak, yönlendirmek için değil... Attilâ llhan, Divan şiiri sesini yakalamak istiyor... Yakalasın... Seveni, okuyanı varsa sorun yok... Ece Ayhan, şiirin sıkısını yazıyor... Onu da sıkı şiir- ciler okur..._ Kemal Özer, düz anlatımdan yana... Düz an- latımcılann sayısı daha az olmasa gerek... Şonra 1980'lerin toplumsalçı olduklannı söyleyen şairleri var, ama şiirin yanına siyasayı kesinlikle yak- laştırmıyorlar... Onlan da birileri okuyor ki kitaplan yayımlanmakta... Çeşitlilikten kimse zarar görmedi bugüne kadar... Gene de nedense yazın dünyasında hep bir baskı vardır yazarlan belli bir anlayışa, günün hoşlanılan, benimsenen, yeni sayılan anlayışına çekmek için. Eleştiri alanında bu baskı büsbütün yoğunlaşıyor. Batı'da uygulanan biryöntem, diyelim yapısalcılık ülkemizde de uygulanmaya başladı mı, daha önce yapılmış bütün eleştiri çalışmalan, yazılmış bütün yazılar birden gözden düşüveriyor. Derken alımlama estetiği çıkageliyor, bu kez de yapısalcılık bir köşeye itiliyor. Oysa çeşitli araştırma, inceleme yöntemlerinin bir arada yaşarnasına, uygulanmasına hiçbir engel yok. Kim nasıl isterse öyle çalışır. Bilinen, tanımı yapılmış yöntemleri uygulayanlann yanı sıra, hiçbir yöntemi olmayan, göztemlerine, du- yarlığına dayanarak yazan, salt izlenimlerini yansıtan eleştirmenlerin varlığı yazınımıza ne tür bir zarar vere- bilir, anlamıyorum. Tam tersine, değişik yaklaşımlarla ele alınmak bir yazar için bulunmaz bir talihtir. İyi okumuş, belleği güçlü, çağnşımlan çok yönlü, zeki bir eleştirmen doğrudan doğruya yapıtlann arasına daldı, tadına doyulmaz sözler etti diye bütün eleştirmenlerden aynı şeyi yapmalan beklenemez. Aynca yapıttan yola çıkan eleştiri anlayışlannın üstünlüğü, yazardan yola çıkan eleştiri anlayışlannı hiçe indirmiyor. Örnekse eîeştirinin en hafife alınan türü olan yaşamöyküsü yazartığı bile bugün önemi- ni yitirmiş değil. Belli durumlarda yapıtlann açıklan- ması için yaşamöyküsü çalışmalarından yararlan- mak kaçınılmaz oluyor. Eleştirmen adaylarına yerli yabancı örnekler gös- terip başanlı sayılan soylemleri benimsemeleri için baskı yapmak bence çok yanlış. Gerçi akademik yol bunu gerektirir, bilimsel eleştiriye yöntemler üzerinde çalışılarak, bir eğitim- den geçilerek gıdilır, ama bunun dışında da sanat yanı ağır basan bir eleştiri dünyası var. Yazı yazma yeteneği olan kişiler evrenden, yeryüzünden, topraktan, havadan, sudan, insanlar- dan, hayvanlardan, bitkilerden söz ettikleri gibi, sanat yaprtianndan söz etmekten de hoşlanıyorlar, sanat yaprtlan üzerine görüşlerini söylemek, düşünceleri- ni aktarmak, yargılar vermek istiyorlar... Birileri de onların yazdıklarını okumaktan hoşlanıyoriarsa... Bilim sanata yasak koyar mı?.. "Bir Dagcımn Güncesr yayınHandı ANKARA (AA) - Everest Tepesi'ne çıkmayı başaran ilk Türk dagcısı olan Nasuh Mahruki'nin, Tıen - Shan Dağlan'nın en yüksek 2. zirvesi olan Khan Tengri'ye çıkışmı anlattığı "Bir Dağcuıuı Güncesi" adlı kitap, Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıktı. Mahruki'nin 1992 yılında gerçekleştirdiği bu zorlu tmnanışı anlattığı güncesinde, Elbruz ve Pobeda tırmanışlanmn öyküsü de Mahruki'nin çektiği fotoğraflarla birlikte yer alıyor. Kendisini bir doğa sporcusu olarak tanımlayan Nasuh Mahruki, henüz 26 yaşında olmasına ragmen 7 bin metrenin üzerindeki beşinci tırmanışıyla "Kar Leopan' : unvanı alan sayılı dağcılardan biri. "Bir Dağcının Güncesi", hem yeryüzünü hem de kendi içyüzünü bambaşka bir pencereden görmeyi amaçlayan genç bir dağcının "Kar Leopan"nın ardından gidişini anlatıyor. Tftbakknmız taıih oldu. Strs motfagıroiîâ gelmesin diye Kâzan't atcgc koyduk. 'Kazan Restaurant' dergi ilanı Banu Bflen Kültür Servisi- Grafıkerler Mes- lek Kuruluşu ve Alternatif Yaymcı- hk'ın ortaklaşa ürünü olan "Tûrk GrafikTasanmcılan'' adlı kitap, Bo- ğaziçi Oniversitesi'nde verilen bir kokteylde tanıtıldı. 192 grafık tasanmcısmın çalışma- lannı içeren kitabm finansmanını, yine Alternatif Yayıncılık ve Grafi- kerier Meslek Kuruluşu üstlenmiş. Alternatif Yayrncılık sahibi ve kita- bm editörü Oğuz Akçeşme, kendi alanındabir *ûTi" çalışmanın gerçek- leşmiş olmasından son derece mem- nun olduklannı belirterek, kitabın Ahnanya' daki Frankfurt Kitap Fu- an' na katılacağını ve Türki cumhu- riyetlerde de tanıtılacağuıı söyledi. Kitabm ilk ohna özelliğinden kay- naklanan kimi eksiklikleri oiduğu- nu, bunlann gelecek yıllarda tekrar- lanmayacağını belirten Akçeşme, ta- sanmcılık alanında daha dar kap- samlı, fakat kaliteye de önem veren kitaplann çıkması için çalışacaklan- na değindi. Grafikerler Meslek Kuruluşu Baş- kanı Sadık Karamustafa ise son yıl- larda gelişen ıletişim teknolojisinin, reklamcılık dışındaki sektörlerde de grafık tasarun kullanımını hızlandır- dığını vurguladı. "Grafıkerler Mes- lek Kuruluşu 1989'da Türk Graflk Sanatçuan adlı bir kitap ya\ ımlamıs- n. Bu kitap, tasarun işi yapöranlann tasaruncı seçmelerine kolayhk geö- recek bir kaynak kitap olma nıteliğj taşryordu. Altı yıllık bir aradan son- ra hazırianan bu ymırun graflk tasa- nmı alanında önemli bir boşluğu dol- duracağına inanlyorum". Kitapta yer alan grafik sanatçıla- nndan Mengü Ertelise Türk grafik- çilerine yönelik bu içerik ve kapsam- da bir kitabın uzun zamandır beklen- diğjni belirtti. Önceki çalışmadan daha farklı olarak, bu kitabın profesyonel bir ya- yıncılık şirketi tarafindan hazırlan- masının sevindirici olduğuna dikkat çekti."Hem Türk grafik tasanmcıla- nnuı tarunması hem de bu dalın me- rakhlanna seslenmesi bakımından önemli bir toplu tanıtun malzemesi olarak çokyararu." Ertel. yurtdışın- da bu alanda yapılan çalışmalardan model alındığını anımsatarak, kita- bın her yıl yenilenerek ve kapsadığı dönem üzerinde yoğunlaşarak çık- ması gerektiğini belirtti. KARİKATÜR YARIŞMASI'NA SON KATILMA TARİHİ : 1 EYLÜL 1995 Çarşı Mağazalan'nın düzenlediği "Tûrkiye'de ve Dünya'da Tüketici Soaınlan" konulu Karikatür Btenali çerçevesinde yer alan Karikatür Yanşması'nın son katılma tarihi 1 Eylül 1995. "Koşulsuz Müşteri Mutluluğu", tüketici sorunlan ve haklan gibi kavramlann toplumda yaygınlaşmasını amaçlayan bu yarışmanın ödülleri şöyle: Birindlik ödUlU: 50 milyon TL. 3 adet Başan ödülü: 10'ar milyon TL. 3 adet Jürl Ozel ödülü: 5'er milyon TL Çarjı Mağazalan 1. Karikatür Yanşması'nda ustalann birikimlerini, yeni yeteneklerin pırıltılannı ülkemiz insanlarıyla paylaşmayı ödemle beklerken, tüm yarışmacılara başanlar diliyoruz. MCARSIM A Ğ A Z A L A R I m/mvi Cap*d • Uatf* • BataUr • "ılrtiB— AMUUA. fcn% ÇARŞI MAĞAZALARI 1. KARİKATÜR YARIŞMASI KATILIM KOŞULLARI ırtnn ^Jgvt)o hakbn. %ofJ*iz Mûftcrt UuUukj^u gb değMİra tsoş*nun snfttıyta 199S-199* yâttm tapny»qk bir TtanUto f«wir B r i l f c k U a t ^»\r*t^r»it kartatur ympms. pww< w M I problvmlem antaUn xnçn t* ntteftl «Mrter e t * ıttnri uam b TulrtkİRtı tan^fbt tonusu*Türta)*ete*«Dü^«<h Tutaın Joruolvı'dr d. K**moüf en tart* ij * posxtatarftm^ACjfcjHJdt zarfenmah veva oJc y. n lumanf ** torloCı«ım Daştçmm ytr aldıŞr EHT Uoıon yajıoti da bukrmM h. lürMyr'de w D * ^ ' * Tufeeuci Sonnbn' konuhjfcarfcatı*y a n p M M gandtfflen L K U U a » en ge; 1 t>*J 199S C O T J gUnu mnat uob bfam«w ktcUr J»(U Ito AAtTanonPK 7« It^uyt 80212 - böfitjut f tatıâ otook getAmefcrden ** haybc**utafdan Çarjı MtŞaz^an ıorvrtlu tutubfnu Anufc d*vı Cfxx b» k gonüeo «ertef*ı fc duyurutouh.*>onu(br M t * ödui tdreniyte b*«w «e yan^mac* CaMtd - U|* vnm p OÇpftMidlrı*1 » MMfltda huananlv b» bMndb adüfcı, üç teyın ckUü MC UÇ |ün 6?H Odutme tayt. ^3n/Kttek. r BMncdk feDb kuvian çiw S0_m»y«*ı Tu t»pn öduto tuunantar 10 v nrtycn T L ve )L
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle