Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 1995 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Zenginlik SMZSngin GörünMe Hastalığı
MELÎH CEVDET ANDAY
S
ezar'ın (Julius Caesar M.O.
101-44) karısı Calphurnia,
evini geçindirmekte güçlük
çektigini söylermış. Nasıl
olur, Roma imparatorlannın
en büyügü, Galya Fatihı. o
zamanki dünyanın tümünü ele geçirmış.
Britanya Adası'na ilk çıkmış Avrupalı
olan Sezar yoksul muydu?
Onun yaşamöyküsüne kısaca göz atar-
sak, görürüz ki, Sezar eskı bır Patnçi
(patricius) ailesindendi Bunlar Ro-
ma'nın soylulan sayılıyorlardı. Roma'da
Patnçı'lerden başka, bir de Plebler var-
dı (kölelersanılmasın), Plebler esnafve
zenaatçılardan oluşan halkı temsil eder-
lerdi; devlet yilda bir, kimi yasalan bun-
lann onayma sunardı, buna da "plebisıt"
denirdi. Pleblerden büyük zengınler çık-
mıştır
Sezar hep borç içindeydi, fethettiği ül-
kelerden Roma'ya getirdiği zenginlık-
leri halka dağıtırdı. Onun içın önemlı
olan zenginlik değil, şereftı
llkçağda. eski Yunan'da olsun. Ro-
ma'da olsun. zenginlik köle sayısı ile öl-
çülürdü. kölelerin azlıgı çokluğu ise
övûnme nedeni değildi. Insan o zaman.
cesareti ve bilgisi ile değerlendinlirdi.
Sokrates yoksul ve saygındı. Eski Atına-
lılar konuşmayı yemekten üstün sayar-
lardı, önce yemeklerini yerler. sonra şa-
rap içerek konuşmaya başlarlardı. Böy-
lece felsefeyi yarattılar. Orada bir baba
çocuğuna "Zengin olrnaya bak!" demez,
"Homeros'u oku!" derdı.
Biz bu zenginlik tutkusuna nasıl kapıl-
dık. bu zengin görünme hastahğına ner-
den tutulduk.
Buna uygun olarak bir sözcük, aris-
tokrasi sözcüğü çok kullanılır oldu biz-
de; zengine, çalışmadan kazanana, hal-
kı küçük görene aristokratdenmeğe baş-
landı. Bununla bir tür ruh soyluluğu an-
latılmak isteniyor. Kocasından kalma
emekli aylığı ile zar zor geçinen dul bir
kadm, işsız güçsüz oğlunun yabancı cı-
gara icmesinı, bana,
- Aristokrat ruhludur, diye açıklama-
ğa kalktı.
Ben de,
- Oğlunuz yabancı cıgaraya doğuştan
mı alışık? diye sordum.
O zaman zavallı dul kadtn,
- Arkadaşlanndan göriiyor, onlardan
aşağı kalmak istemiyor, diye söyledı.
Tarihi gorgüsüzlügümüze uydurmaya
çalışıyoruz.
Aristokrasi, (Yun. aristos, yetkin ve
kratos. ıktidar'dan) iktidann soya bağlı
bir sınıfın elinde bulunduğu sıyasal hü-
kümet şekli demektir. Bütün toplumla-
nn gelişmesinde monarşı yerini olıgar-
şiye bıraktığı zaman aristokrasi ortaya
çıkar.
Anstokrasi uygarlık ile birlikte geliş-
ti ve çok geçmeden gücünü toprak zen-
gınliğinden çok paradan almaya başla-
dı, eski ailelerin dırenmesine karşın ans-
tokrasi, plutokrasi durumuna geldi. So-
nunda bu söz. bir soydan çok bir partiyi
belirtmek ıçin kullanıldı. Gelışım hep
şöy le oldu: Toprak sahibı soylu bir asker
smıftnın ortaya çıkması (Derebeylikte),
sonra bir para anstokrasisının doğması.
Sanınm, günümüze yaklaştıkça konu-
muz aydınlığa ka\ uşacak.
Şimdı biraz da şu "derebeyük" üzenn-
de duralım.
Ben bu "derebeyi" terminini ne denli
araştırdımsa da doyurucu bır bılgiye va-
ramamışımdır. Sonunda, ölmüş bir öğ-
retmenin bir kitapçığı bana yol gösteri-
cılik eder gıbi oldu.
Bu kitapçıkta yazıldığına göre. dere-
beyi termıni. tirbeyi sözcüğünden gel-
medır. '"Tir yer", dilimızde yûksek yer
anlamma gelıyor; Tıre, Tirebolu adlan
buna örnektır. Tirbeyi (Derebeyi) otur-
duğu tepedekı konağından ovada çalış-
makta olan köylülerini gozlüyor.
Bunun Batı'daki karşılığı Senyör'dür.
onun oturduğu yer şatodur. Oıiaçağın
toprak aristokrasisi köylülerin yardımı-
na koşmayı yasa gereğı sayardı. Senyör,
köylüsünün sağlığından sorumlu olmak-
la kalmaz, doğum, ölüm, evlenme vb.
ortakhk yoktur; sonuç olarak, gözlerimi-
zin önünde yükseldiğini gördüğümüz
imalâtçı aristokrasisinin. yeryüzünde or-
taya çıkmış en kati aristokrasilerden bi-
ri olduğunu söyleyebiliriz.'*
Ancak bu yenı anstokrasıyı. geçmiş-
tekı aristokrasilerle bir tutmak çok yan-
lış olur; çünkü bu yenı zenginlerin ne
ortak anlayışlan, ne ortak amaçlan, ne
ortak geleneklen. ne de ortak umutlan
vardır.
îşte bızim insanımıza zenginlik tutku-
sunu aşılayan, ayaklanmızı ise zengin
görûnme aptallığına iten bu yeni aris-
tokrasidir.
Bizim geleneğimizde ise bunlann hiç-
bın yoktur. Bız bu dönemlerin hiçbirini
gerçekten yaşamamışızdır, uluslararası
kapıtalist aristokrasisinin köksüz yaşam
gıbi olaylarda onun yanı başmda yer alır- bıçimine öykünmekten başka bir şey de-
dı. Kısacası, feodalitede bey ve köylü
süreklı bir ilışki içindeydi.
lşte kapıtalizmin egemen olduğu dö-
nemde bu ilışki tümden değişmiştır: Bu-
gün ımalatçı. işçiden yalnızca emeğını
ister: işçi de ondan yalnızca ücretini bek-
ler. Tocquville şoyle diyor, "tşçi veişve-
ren arasında iliskUer sıktır, ama gerçek
ğildirbizimkisı. Babasının arabasını es-
ki modeJ diye küçümseyen yenı yerme-
lere baktıkça. şaşkınlıktan şaşkmlığa dü-
şüyonım.
Schiller'in şu sözü ile bitireyim yazi-
mı:
"Maddi zorunluluklann yerine ahlâ-
Id zorunluluklan geçirmeliyiz."
ARADABİR
BEHİÇ SONBAX EskiZonguldakSenatörü
Cumhuriyet Senatosu
Yeniden Kurulmalı
Senato Kurumu, Batılı ülkelerın demokratik rejimle-
rınde yerini bulmuş, halen de devletlerin iç ve dış po-
litikaiannda ağııiıklı ve saygın görevinı sürdürmektedır.
Senato, Osmanlı Imparatorluğunda 1876 Anayasa-
sı ile Meclis-ı Ayan, 1961 Anayasası'yla da Cumhuri-
yet Senatosu adıyla parlamenter sıstemimizde yer al-
mıştır.
TBMM'de kabul edilen yasalann ve hükümetin çıkar-
dığı kanun hükmunde kararnamelerin ıptalı ıçin Ana-
yasa Mahkemesı'ne yapılan başvurulann çoğaldığı ve
yuce mahkemenin bu konularda verdiği kararlann tar-
tışıldığı; anayasa değişikliğınin de gündemde olduğu
günümüzde; Cumhunyet Senatosu'nun yeniden oluş-
turulmasının gerektığı kanısındayım.
Kanunlann anayasaya uygun olup olmadığını denet-
leyen Anayasa Mahkemesi'ne ancak çok zorunlu hal-
lerde başvurulmasmın ilke olarak doğru olduğu kabul
edılmelıdir. Çift Meclis'in verimli çalışması durumunda
bu ilkeye rahatlıkla uyum sağlanabılir. Böylece de Ana-
yasa Mahkemesi'nin işlerı azalır, işleyışı genel mahke-
melere dönüşmez ve bazı siyasetçılerin tartışma ve
odak noktası olmaktan kurtulur.
Evvelce görüldüğü üzere Cumhuriyet Senatosu, Türk
siyasal yaşamında çok önemli hızmetleryapmıştır. Da-
ha önce eleştinlen eksıklıkler gıderıldıği takdırde; her
bakımdan yetkin, özellıkle demokratik rejımimiz yö-
nünden çok yararlı karartar alacağı da hatırdan çıkanl-
mamalıdır.
Geçmişte, o günkü yapısı ve degerlı üyeleriyle hiz-
met veren Cumhunyet Senatosu'nun anayasanın çiğ-
nenmemesı içın bir garanti oluşu, anayasa değişiklık-
lerindeki etkinliğı, 1961 Anayasası'yla 1980'li yıllara
anzasız gelınebilmesindeki önemli ışlevi unutulmama-
lıdır.
öte yandan, Millet Meclisi'nden gelen kanun tasan-
sı ve tekliflerin önemli bır bölümu Cumhunyet Senato-
su'nda ya değıştırilmiş ya da reddedılmiştir. Senatoda
yapılan değışıklikler çok kez Meclis tarafından aynen
kabul edilmiştir.
Bu arada, Cumhunyet Senatosu'nun kararlan ile il-
gili olarak birçok örnekten sadece bır tanesıni vermek
istiyorum.
"Disiplin suçunu affeden bir yasa, Millet Mecli-
si'nden Cumhuriyet Senatosu'na gelmişti. Metinde,
sözü edilen tarihlerdekı suçtar affedilmış denıliyordu;
kanundaki ifadeden, o tarihlerde adam öldürenler ile
üniversitelerde her türiü suçu ışleyenlenn affedilmiş ol-
duğu anlaşılıyordu. Oysa, affı istenen disiplin suçiula-
n idi. lşte bu önemli husus senatonun değerii hukuk-
çulannın gözünden kaçmamış ve yasa düzeltilmiştır."
Cumhuriyet Senatosu yeniden kurulduğu takdirde;
yapısında deneyimli, bilgili, yaşları nedeniyle daha ol-
gun ve sağduyulu uzman üyeler bulunacağından; ya-
salann yetkin ve ülke gereksinimierine daha uygun bir
biçimde çıkanlması sağlanacak ve demokratik rejimi-
mızın ışlerliğine büyük ölçude katkısı olacaktır. Aynca,
parlamentonun saygınlığını arttıracak ve Anayasa Mah-
kemesi kararlan üzerindeki tartışmaları ya en aza indi-
recek ya da yok edecektır.
Yine, Meclisi dışlayarak karamamelerle devleti ida-
re etmek heveslen, iyı çalışan Senato sayesinde işle-
meyecektir.
Sonuç: Geçmişte Cumhunyet Senatosu'nun işlevi-
ni gereği gibı yerine getirmediğı eleştirilerine katılma-
mak mümkün değıldir Ne var kı, yasalann yapılmasın-
da son sözün Millet Meclisi'nde olması, senatoda hü-
kümeti denetleme ve güvenoyu yetkisinin bulunmama-
sı, gensoru isteme hakkının olmaması; yani kısaca, iki
yasama meclisinin eşıt hak ve yetkılerle donatılmama-
sı, Cumhuriyet Senatosu'nu ikınci plana itmiştir.
Her ikı meclis, gorev ve yetkiler yönünden dengele-
nirse, çalışmalar aksamayacak, pariamento işlerlik ka-
zanacak, ıcranın işi kolaylaşacak veyıneleyelim; Ana-
yasa Mahkemesi'ne çeşıtlı konulardaki başvurular da
çok azalacaktır. Böylece de demokratik rejimımiz ba-
kımından günümüzün en önemli gereksinımi olan sı-
yasal ıstıkrar büyük ölçüde sağlanmış olacaktır.
NÂZIM HİKMET
KÜLTÜR VE SANAT VAKFI
Büyük yazın ustası
AZİZ NESİN'in
TOROS CANAVARI
adlı yapıtından sahneye
uyarladıklan oyunun 16
Ağustos 1995 günlü gelirinin
tümünü Vakfımıza bağışlayan,
değerli sanatçılanmız
LEVENTKIRCA&OYABAŞAR
ve çalışma arkadaşlarına Vakıf
adına yürekten
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
YÖNETİM KURULU
TARTIŞMA
Sayın Necmettin Erbakan'a...
2
5 yıllık politika
yaşamınızda
hıç kuşkusuz
tarihemal
olacak bir
konuma
geldiniz. Bunu yadsımak
olanaksız. Ama tarihin
sizi hangı harfierle
degerlendireceği henüz
belli degil.
Aynı koşullarda
olmadığımız için bu
konulan sizinle tartışmak
istemezdim. Çünkü siz,
çevrenizdeki insanlann
gözünde tartışılmaz bir
veli sayılıyorsunuz. Ne var
ki genç kuşaklann bazı
gerçekleri bılmesini
istediğim için konuyu
Cumhuriyet'in tartışma
sütununa getirmek
zorunda kalıyorum.
KJmi zaman Atatürk'ten
söz ediyor, Atatürkçü
olduğunuzu
söylüyorsunuz. Hıç
çekinmeden de "Atatürk
yasasaydı, Refah
Partisi'nde yer ahrdı" diye
konuşuyorsunuz (1993).
Bunun gerekçesıni
koyamıyorsunuz ortaya ve
koyamazsınız da. Çûnkü
Atatürk tutucu değil,
ilencidir. Çünkü Atatürk
gerici değil, devnmcidir.
Yaşamı boyunca
tutuculuğun ve gericilığin
karşısında yer almıştır. Bu
nedenle Atatürk'ün adını
lütfen bir daha ağzınıza
almayınız.
Kimi zaman da "Alevi
olduğunuzu" söylüyor ve
"din özgürlügü**nü
getiriyorsunuz gündeme
Hemen arkasında da
u
başörtüsüne uzanan eller
kınlacaktır" tumcesıni
kullanıyorsunuz (Haziran
1995) Ellerin sılahla mı
taşla mı sopayla mı
kınlacağını
açıklamıyorsunuz. Üstelik
bu tutumunuzun
Atatürkçülükle de
Alevilikle de
bağdaşamayacağını
"Jdrak" edemiyorsunuz
tki yıl önce "Adü düzenin
mutlaka geleceğinL ama
bunun kanlı mı kansız mı
acı mı tatlı mı scrt mi
yumuşak mı geleceğinin
belli olmadığını" dıle
getirmiştiniz. Bu yüzden
Cumhuriyet Savcılığı,
millervekilı
dokunulmazlığınızın
kaldınlmasını ıstemişti
Meclis Başkanlığf ndan.
Bir anayasa suçu
nıteliğindeki bu
sözleriniz. ne yazık ki
gündeme bile alınmadı
bugüne değin. Bu
bakımdan şanslı
sayabilırsiniz kendınızi.
Çok öncelen de 648 sayılı
Sıyasal Partiler Yasası'nın
111. maddesini sırf sizin
içın değiştirmişti o günkü
parlamento. Hatırlarsanız,
toplum katlannda
"Erbakan'ı kurtarma
yasası" adı venlmiştı bu
yasaya. Özel bir işlemle
yargılanmaktan
kurtulmuştunuz o
günlerdede(1978).
Bir zamanlar devletin en
üst katlanna çıkmış.
Başbakan Yardımcılığı'na
ulaşmıştınız. Hemen
hemen her yıl gittiginız
hac dönüşlennızde
başbakanınıza armağan
olarak "tespihler,
seccadeler, takkeler"
getirmiştiniz (1975). Daha
sonra da "Başörtüsünö
milli kıvafet haline
getireceğinizden ve
Müslüman Türkiye'yi
kuracağını/dan" söz
etmiştiniz(1976).
Partınızin Mılli Gençlik
Kurultayı'ndaise 18
yaşını henüz dolduran
cumhuriyet çocuklanna,
tekbir seslen arasında
"Abdülhamifin
torunlan" diye
seslenmiştiniz (29 Mayıs
1973) "Maarifin kökû
bozuktur. Iktidanmızda
okul kilaplannı
değiştireceğiz. İlkokul
öğrencisine önce kiinatın
yarabcısını öğreteceğiz"
biçıminde nutuklar
çekmıştıniz (1973). Millı
Nizam Partisi'ni
kurdugunuz günlerde.
-Aya gidiş üç astronata
mal edilmesin. Bunlann
hesaplan, kitaplan
Müslümanbktan
çıkmışür" gibi bilimsel
gerçeklerle bağdaşmayan
sözler söylemıştiniz
(1969) "BKİmtemel
prensibimiz Batılılaşmak
değiL İslamiyete
dönmcktir" dıyerek
Atatürkçülüğe karşı savaş
açmıştmi7 "Nikâhı
imamlara kıydıracağu",
"hafta tarilini cuma günfi
yapacağı/.'" bıçimındekı
yaklaşımınızla, çagdaş
uygarhğı karşınıza
almıştınız. Milli Nizam
Partısfnın büyük
kongresinde *Ana>-asayı
din kurallaruıa göre
değiştireceğiz'" diye
seslenmıştiniz (23 Ocak
1971)
Bu söylediklerinizi teker
teker uygulama alanına
getirmeye çalışmış ve son
anayasa değişikliği
sırasında da laıklik
ilkesinin anayasadan
büsbütün çıkanlmasını
istemıştiniz.
Bu söz ve
davranışlanmzdan ötürü
hiç kuşkusuz tarih,
"takunyahlar sının"ndan
gelerek ülkemizde şeriatçı
bir düzen kurmak
isteyenlerin başmda yer
verecektir size.
Gereği gibi de
yargılayacaktır. Ama
tarihin sayfalanna,
Kahramanmaraş ve Sıvas
soykınmının kahramanlan
arasında geçeceğinizi
hiçbir zaman unutmayınız.
Gaziosmanpaşa olaylannı
yaratanlarla ve pınl pınl
Atatürkçü Gümüşhane
Barosu Başkanı AU
Günday'ı acımasızca
öldürenlerle aynı sayfada
yer alabileceğinizi de
hatırdan çıkarmayınız.
Hiç kuşkusuz bir gün
bunlann hesabını
vereceksiniz Sayın
Erbakan! Bu dünyada ya
da ötekı dünyada
vermenizin hiç önemi yok
aynca. Çünkü insanlık,
yaşayanlardan çok
ölülerden ibarettir. Ve
tarih, Atatürk Türkıyesi'ni
ortaçağın karanlığına
çekmek isteyenleri hiçbir
zaman bağışlamayacaktır.
Yanıt verebilirsiniz
yukandaki saptamalanma.
Yalanlamaya da
kalkışabilirsiniz bunlan.
Dört gözle bekliyorum
yanıtmızı.
Ne var ki o zaman,
sayfalara, kitaplara sığmaz
söyleyeceklerim. Ve
tartışma sütunlan yetersiz
kalır.
Saygılanmla.
M. İskender
Ozturanlı
ÇAĞDAŞ YAŞAMIDESTEKLEME DERNEĞÎ'nde
sizi, özıediğiniz sorumluluklar bekliyor.
Tel.: 275 50 82
7 aylık bebek için bakıcı aranıyor.
Yatili da olabilir. Şirinevler - 504 62 72(AKŞAM)
PENCERE
Salaklar, Yalaldar, -
Arsızlar, Yüzsüzler...
Medya, devlete borcunu ödemeyenleri fotoğ-
raflanyla yayımlayıp sergiliyor:
"Yüzsüzler!.."
Kimi vergi kaçınr; kimi de işleri sarpa sardığın-
da borcunu ödeyemez..
Vergisini ödemeyen her işadamı yüzsüz mü?..
Değil!..
Yüzde 150'yle patlayan enflasyon dalgasının
altında boğutan çok işadamı var; borçlanıp yük-
sek faize takılan, hapı yuttu demektir...
Ne vergi ödeyebilir...
Ne mergi..
Peki, bu adam yüzsüz mü?..
•
Elindeki parayı üretime yatınmayip da yüksek fa-
izle tefeciliğe yatıran kişi, kayıt dışı ekonominin kü-
tüğünde "faili meçhul" sayılır...
Hiçbir vergi dairesinde adı ve sanı bulunmadı-
ğına göre vergi de kaçıramaz...
Bu adam ne?..
Yüzsüz mü?..
Arsız mı?..
Öyle bir ekonomik düzen kurmuşuz ki, yeme de
yanında yat!.. Kayıt dışı ekonomide kara paranın
tıcaretini yapan için Türkiye bir cennet...
Arsızlar cenneti!..
•
"Yalak" ne demek?..
Sözlükte karşılığı: Dalkavuk, yağcı..
"Salak" ne demek?..
Sözlükte karşılığı: Aptal, budala...
Devletin önemli bir koltuğunda oturan bir siya-
setçimiz demiş ki:
-. Türkiye'yiyalaklarla salaklaryönetiyor..
Yanlış!..
Salaklar bu ülkeyi yönetemez, o eskidendi; ar-
tık anasının gözü, tam fırlama, açıkgözlükte üstü-
ne olmayan üçkâğıtçılar Türkiye'yi yönetiyorlar...
Yalaklar da bunların yağcılan!..
Salaklar ise ülkeyi yönetmek yerine, olanbiten-
leri şapşal şapşal seyreden; her tür sömürüye,
kazıklanmaya, üçkâğıda karşı sesini çıkarmayan-
lar...
Ülkemizde nüfusun yüzde kaçı salak?..
Aziz Nesin "Bu toplumunyüzde 6O'ıaptaldır"
dediği için kıyamet kopmuştu; salaklann oranını
saptamak için bir ayn sayımın yapılması yerinde
olur.
•
Bizim yönetimin keşfettiği "devlet modeli"nin
dünyada eşi menendi yoktur...
Nedir o?..
Devlet modelimizin ilk ilkesi:
"Zenginden vergi alma!..
Borç all.."
Siyasal iktidarfar, bu temel ilke üzerinden dev-
leti kazıklamak için gerekli yönetimleri oluşturu-
yorlar; varlıklı olana vergi salacaklanna, yüksek fa-
izli Hazine bonosu çıkarıyorlar; yüksek faizli Ha-
zine bonosuyla piyasadan para toplayıp devlet
hizmetlerini görmeye çabalıyorlar.
Bu yolda battıkça batıyor, enflasyon canavan-
nı devlet eliyle besliyoruz.
Çağdışı devletimiz, kuralını çiftleştiriyor.
1) Zenginden yüksek faizle borç al!..
2) Yoksuldan vergi al!..
Yoksuldan alınan vergiler, devleti çevirmeye yet-
miyor; zenginden alınan borçların yüksek faizle-
ri, devleti batırıyor; bu ahlaksız düzen, insanlan
bozuyor, yüzsüzler, arsızlar, yalaklar, salaklar ço-
ğalıyor...
Azınlıkta kalanın canı çıksın!..
HBB izlemek bir tutku... bir ayrıcalıktır
Alışverişten modaya... eğlenceden söyleşiye! Böyle komedileri öyle özledik ki.,
BIGNK3HT
BOB
HOPE
I ûm deügtet oirtss-ı nm«î? set m İ
J L ' d Beit H<*f's
2'den 4'e
Bugün yine dopdolu. Hülya Abta özel konuğuyla
söyleşecek. Nereden, neyi, kaça alabiliriz?
Araştıranlar bize yol gösterecek. Dahası...
Yılların sanatçısı Yeliz ve birbirinden gûzel
klipler... İşleri ayarlayın/
programı kaçırmayın.
KAZANOVANIN
AŞKI
Bop Hope'un unutulmaz komediterinden
biri... 18.yüzyıl İtalya'sında, daldan dala
konan Kazanova'nın boşı yine kadınlarla
dertte. Buyük bir keyifle izleyecek,
kahkahalarla güleceksiniz.
H e r p r o g r a m ı b i r o l a y . . . i ş t e i z l e n e c e k k a n a l ! opoooc
" İ y i TV"