03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 1995 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Zenginlik SMZSngin GörünMe Hastalığı MELÎH CEVDET ANDAY S ezar'ın (Julius Caesar M.O. 101-44) karısı Calphurnia, evini geçindirmekte güçlük çektigini söylermış. Nasıl olur, Roma imparatorlannın en büyügü, Galya Fatihı. o zamanki dünyanın tümünü ele geçirmış. Britanya Adası'na ilk çıkmış Avrupalı olan Sezar yoksul muydu? Onun yaşamöyküsüne kısaca göz atar- sak, görürüz ki, Sezar eskı bır Patnçi (patricius) ailesindendi Bunlar Ro- ma'nın soylulan sayılıyorlardı. Roma'da Patnçı'lerden başka, bir de Plebler var- dı (kölelersanılmasın), Plebler esnafve zenaatçılardan oluşan halkı temsil eder- lerdi; devlet yilda bir, kimi yasalan bun- lann onayma sunardı, buna da "plebisıt" denirdi. Pleblerden büyük zengınler çık- mıştır Sezar hep borç içindeydi, fethettiği ül- kelerden Roma'ya getirdiği zenginlık- leri halka dağıtırdı. Onun içın önemlı olan zenginlik değil, şereftı llkçağda. eski Yunan'da olsun. Ro- ma'da olsun. zenginlik köle sayısı ile öl- çülürdü. kölelerin azlıgı çokluğu ise övûnme nedeni değildi. Insan o zaman. cesareti ve bilgisi ile değerlendinlirdi. Sokrates yoksul ve saygındı. Eski Atına- lılar konuşmayı yemekten üstün sayar- lardı, önce yemeklerini yerler. sonra şa- rap içerek konuşmaya başlarlardı. Böy- lece felsefeyi yarattılar. Orada bir baba çocuğuna "Zengin olrnaya bak!" demez, "Homeros'u oku!" derdı. Biz bu zenginlik tutkusuna nasıl kapıl- dık. bu zengin görünme hastahğına ner- den tutulduk. Buna uygun olarak bir sözcük, aris- tokrasi sözcüğü çok kullanılır oldu biz- de; zengine, çalışmadan kazanana, hal- kı küçük görene aristokratdenmeğe baş- landı. Bununla bir tür ruh soyluluğu an- latılmak isteniyor. Kocasından kalma emekli aylığı ile zar zor geçinen dul bir kadm, işsız güçsüz oğlunun yabancı cı- gara icmesinı, bana, - Aristokrat ruhludur, diye açıklama- ğa kalktı. Ben de, - Oğlunuz yabancı cıgaraya doğuştan mı alışık? diye sordum. O zaman zavallı dul kadtn, - Arkadaşlanndan göriiyor, onlardan aşağı kalmak istemiyor, diye söyledı. Tarihi gorgüsüzlügümüze uydurmaya çalışıyoruz. Aristokrasi, (Yun. aristos, yetkin ve kratos. ıktidar'dan) iktidann soya bağlı bir sınıfın elinde bulunduğu sıyasal hü- kümet şekli demektir. Bütün toplumla- nn gelişmesinde monarşı yerini olıgar- şiye bıraktığı zaman aristokrasi ortaya çıkar. Anstokrasi uygarlık ile birlikte geliş- ti ve çok geçmeden gücünü toprak zen- gınliğinden çok paradan almaya başla- dı, eski ailelerin dırenmesine karşın ans- tokrasi, plutokrasi durumuna geldi. So- nunda bu söz. bir soydan çok bir partiyi belirtmek ıçin kullanıldı. Gelışım hep şöy le oldu: Toprak sahibı soylu bir asker smıftnın ortaya çıkması (Derebeylikte), sonra bir para anstokrasisının doğması. Sanınm, günümüze yaklaştıkça konu- muz aydınlığa ka\ uşacak. Şimdı biraz da şu "derebeyük" üzenn- de duralım. Ben bu "derebeyi" terminini ne denli araştırdımsa da doyurucu bır bılgiye va- ramamışımdır. Sonunda, ölmüş bir öğ- retmenin bir kitapçığı bana yol gösteri- cılik eder gıbi oldu. Bu kitapçıkta yazıldığına göre. dere- beyi termıni. tirbeyi sözcüğünden gel- medır. '"Tir yer", dilimızde yûksek yer anlamma gelıyor; Tıre, Tirebolu adlan buna örnektır. Tirbeyi (Derebeyi) otur- duğu tepedekı konağından ovada çalış- makta olan köylülerini gozlüyor. Bunun Batı'daki karşılığı Senyör'dür. onun oturduğu yer şatodur. Oıiaçağın toprak aristokrasisi köylülerin yardımı- na koşmayı yasa gereğı sayardı. Senyör, köylüsünün sağlığından sorumlu olmak- la kalmaz, doğum, ölüm, evlenme vb. ortakhk yoktur; sonuç olarak, gözlerimi- zin önünde yükseldiğini gördüğümüz imalâtçı aristokrasisinin. yeryüzünde or- taya çıkmış en kati aristokrasilerden bi- ri olduğunu söyleyebiliriz.'* Ancak bu yenı anstokrasıyı. geçmiş- tekı aristokrasilerle bir tutmak çok yan- lış olur; çünkü bu yenı zenginlerin ne ortak anlayışlan, ne ortak amaçlan, ne ortak geleneklen. ne de ortak umutlan vardır. îşte bızim insanımıza zenginlik tutku- sunu aşılayan, ayaklanmızı ise zengin görûnme aptallığına iten bu yeni aris- tokrasidir. Bizim geleneğimizde ise bunlann hiç- bın yoktur. Bız bu dönemlerin hiçbirini gerçekten yaşamamışızdır, uluslararası kapıtalist aristokrasisinin köksüz yaşam gıbi olaylarda onun yanı başmda yer alır- bıçimine öykünmekten başka bir şey de- dı. Kısacası, feodalitede bey ve köylü süreklı bir ilışki içindeydi. lşte kapıtalizmin egemen olduğu dö- nemde bu ilışki tümden değişmiştır: Bu- gün ımalatçı. işçiden yalnızca emeğını ister: işçi de ondan yalnızca ücretini bek- ler. Tocquville şoyle diyor, "tşçi veişve- ren arasında iliskUer sıktır, ama gerçek ğildirbizimkisı. Babasının arabasını es- ki modeJ diye küçümseyen yenı yerme- lere baktıkça. şaşkınlıktan şaşkmlığa dü- şüyonım. Schiller'in şu sözü ile bitireyim yazi- mı: "Maddi zorunluluklann yerine ahlâ- Id zorunluluklan geçirmeliyiz." ARADABİR BEHİÇ SONBAX EskiZonguldakSenatörü Cumhuriyet Senatosu Yeniden Kurulmalı Senato Kurumu, Batılı ülkelerın demokratik rejimle- rınde yerini bulmuş, halen de devletlerin iç ve dış po- litikaiannda ağııiıklı ve saygın görevinı sürdürmektedır. Senato, Osmanlı Imparatorluğunda 1876 Anayasa- sı ile Meclis-ı Ayan, 1961 Anayasası'yla da Cumhuri- yet Senatosu adıyla parlamenter sıstemimizde yer al- mıştır. TBMM'de kabul edilen yasalann ve hükümetin çıkar- dığı kanun hükmunde kararnamelerin ıptalı ıçin Ana- yasa Mahkemesı'ne yapılan başvurulann çoğaldığı ve yuce mahkemenin bu konularda verdiği kararlann tar- tışıldığı; anayasa değişikliğınin de gündemde olduğu günümüzde; Cumhunyet Senatosu'nun yeniden oluş- turulmasının gerektığı kanısındayım. Kanunlann anayasaya uygun olup olmadığını denet- leyen Anayasa Mahkemesi'ne ancak çok zorunlu hal- lerde başvurulmasmın ilke olarak doğru olduğu kabul edılmelıdir. Çift Meclis'in verimli çalışması durumunda bu ilkeye rahatlıkla uyum sağlanabılir. Böylece de Ana- yasa Mahkemesi'nin işlerı azalır, işleyışı genel mahke- melere dönüşmez ve bazı siyasetçılerin tartışma ve odak noktası olmaktan kurtulur. Evvelce görüldüğü üzere Cumhuriyet Senatosu, Türk siyasal yaşamında çok önemli hızmetleryapmıştır. Da- ha önce eleştinlen eksıklıkler gıderıldıği takdırde; her bakımdan yetkin, özellıkle demokratik rejımimiz yö- nünden çok yararlı karartar alacağı da hatırdan çıkanl- mamalıdır. Geçmişte, o günkü yapısı ve degerlı üyeleriyle hiz- met veren Cumhunyet Senatosu'nun anayasanın çiğ- nenmemesı içın bir garanti oluşu, anayasa değişiklık- lerindeki etkinliğı, 1961 Anayasası'yla 1980'li yıllara anzasız gelınebilmesindeki önemli ışlevi unutulmama- lıdır. öte yandan, Millet Meclisi'nden gelen kanun tasan- sı ve tekliflerin önemli bır bölümu Cumhunyet Senato- su'nda ya değıştırilmiş ya da reddedılmiştir. Senatoda yapılan değışıklikler çok kez Meclis tarafından aynen kabul edilmiştir. Bu arada, Cumhunyet Senatosu'nun kararlan ile il- gili olarak birçok örnekten sadece bır tanesıni vermek istiyorum. "Disiplin suçunu affeden bir yasa, Millet Mecli- si'nden Cumhuriyet Senatosu'na gelmişti. Metinde, sözü edilen tarihlerdekı suçtar affedilmış denıliyordu; kanundaki ifadeden, o tarihlerde adam öldürenler ile üniversitelerde her türiü suçu ışleyenlenn affedilmiş ol- duğu anlaşılıyordu. Oysa, affı istenen disiplin suçiula- n idi. lşte bu önemli husus senatonun değerii hukuk- çulannın gözünden kaçmamış ve yasa düzeltilmiştır." Cumhuriyet Senatosu yeniden kurulduğu takdirde; yapısında deneyimli, bilgili, yaşları nedeniyle daha ol- gun ve sağduyulu uzman üyeler bulunacağından; ya- salann yetkin ve ülke gereksinimierine daha uygun bir biçimde çıkanlması sağlanacak ve demokratik rejimi- mızın ışlerliğine büyük ölçude katkısı olacaktır. Aynca, parlamentonun saygınlığını arttıracak ve Anayasa Mah- kemesi kararlan üzerindeki tartışmaları ya en aza indi- recek ya da yok edecektır. Yine, Meclisi dışlayarak karamamelerle devleti ida- re etmek heveslen, iyı çalışan Senato sayesinde işle- meyecektir. Sonuç: Geçmişte Cumhunyet Senatosu'nun işlevi- ni gereği gibı yerine getirmediğı eleştirilerine katılma- mak mümkün değıldir Ne var kı, yasalann yapılmasın- da son sözün Millet Meclisi'nde olması, senatoda hü- kümeti denetleme ve güvenoyu yetkisinin bulunmama- sı, gensoru isteme hakkının olmaması; yani kısaca, iki yasama meclisinin eşıt hak ve yetkılerle donatılmama- sı, Cumhuriyet Senatosu'nu ikınci plana itmiştir. Her ikı meclis, gorev ve yetkiler yönünden dengele- nirse, çalışmalar aksamayacak, pariamento işlerlik ka- zanacak, ıcranın işi kolaylaşacak veyıneleyelim; Ana- yasa Mahkemesi'ne çeşıtlı konulardaki başvurular da çok azalacaktır. Böylece de demokratik rejimımiz ba- kımından günümüzün en önemli gereksinımi olan sı- yasal ıstıkrar büyük ölçüde sağlanmış olacaktır. NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI Büyük yazın ustası AZİZ NESİN'in TOROS CANAVARI adlı yapıtından sahneye uyarladıklan oyunun 16 Ağustos 1995 günlü gelirinin tümünü Vakfımıza bağışlayan, değerli sanatçılanmız LEVENTKIRCA&OYABAŞAR ve çalışma arkadaşlarına Vakıf adına yürekten teşekkürlerimizi sunuyoruz. YÖNETİM KURULU TARTIŞMA Sayın Necmettin Erbakan'a... 2 5 yıllık politika yaşamınızda hıç kuşkusuz tarihemal olacak bir konuma geldiniz. Bunu yadsımak olanaksız. Ama tarihin sizi hangı harfierle degerlendireceği henüz belli degil. Aynı koşullarda olmadığımız için bu konulan sizinle tartışmak istemezdim. Çünkü siz, çevrenizdeki insanlann gözünde tartışılmaz bir veli sayılıyorsunuz. Ne var ki genç kuşaklann bazı gerçekleri bılmesini istediğim için konuyu Cumhuriyet'in tartışma sütununa getirmek zorunda kalıyorum. KJmi zaman Atatürk'ten söz ediyor, Atatürkçü olduğunuzu söylüyorsunuz. Hıç çekinmeden de "Atatürk yasasaydı, Refah Partisi'nde yer ahrdı" diye konuşuyorsunuz (1993). Bunun gerekçesıni koyamıyorsunuz ortaya ve koyamazsınız da. Çûnkü Atatürk tutucu değil, ilencidir. Çünkü Atatürk gerici değil, devnmcidir. Yaşamı boyunca tutuculuğun ve gericilığin karşısında yer almıştır. Bu nedenle Atatürk'ün adını lütfen bir daha ağzınıza almayınız. Kimi zaman da "Alevi olduğunuzu" söylüyor ve "din özgürlügü**nü getiriyorsunuz gündeme Hemen arkasında da u başörtüsüne uzanan eller kınlacaktır" tumcesıni kullanıyorsunuz (Haziran 1995) Ellerin sılahla mı taşla mı sopayla mı kınlacağını açıklamıyorsunuz. Üstelik bu tutumunuzun Atatürkçülükle de Alevilikle de bağdaşamayacağını "Jdrak" edemiyorsunuz tki yıl önce "Adü düzenin mutlaka geleceğinL ama bunun kanlı mı kansız mı acı mı tatlı mı scrt mi yumuşak mı geleceğinin belli olmadığını" dıle getirmiştiniz. Bu yüzden Cumhuriyet Savcılığı, millervekilı dokunulmazlığınızın kaldınlmasını ıstemişti Meclis Başkanlığf ndan. Bir anayasa suçu nıteliğindeki bu sözleriniz. ne yazık ki gündeme bile alınmadı bugüne değin. Bu bakımdan şanslı sayabilırsiniz kendınızi. Çok öncelen de 648 sayılı Sıyasal Partiler Yasası'nın 111. maddesini sırf sizin içın değiştirmişti o günkü parlamento. Hatırlarsanız, toplum katlannda "Erbakan'ı kurtarma yasası" adı venlmiştı bu yasaya. Özel bir işlemle yargılanmaktan kurtulmuştunuz o günlerdede(1978). Bir zamanlar devletin en üst katlanna çıkmış. Başbakan Yardımcılığı'na ulaşmıştınız. Hemen hemen her yıl gittiginız hac dönüşlennızde başbakanınıza armağan olarak "tespihler, seccadeler, takkeler" getirmiştiniz (1975). Daha sonra da "Başörtüsünö milli kıvafet haline getireceğinizden ve Müslüman Türkiye'yi kuracağını/dan" söz etmiştiniz(1976). Partınızin Mılli Gençlik Kurultayı'ndaise 18 yaşını henüz dolduran cumhuriyet çocuklanna, tekbir seslen arasında "Abdülhamifin torunlan" diye seslenmiştiniz (29 Mayıs 1973) "Maarifin kökû bozuktur. Iktidanmızda okul kilaplannı değiştireceğiz. İlkokul öğrencisine önce kiinatın yarabcısını öğreteceğiz" biçıminde nutuklar çekmıştıniz (1973). Millı Nizam Partisi'ni kurdugunuz günlerde. -Aya gidiş üç astronata mal edilmesin. Bunlann hesaplan, kitaplan Müslümanbktan çıkmışür" gibi bilimsel gerçeklerle bağdaşmayan sözler söylemıştiniz (1969) "BKİmtemel prensibimiz Batılılaşmak değiL İslamiyete dönmcktir" dıyerek Atatürkçülüğe karşı savaş açmıştmi7 "Nikâhı imamlara kıydıracağu", "hafta tarilini cuma günfi yapacağı/.'" bıçimındekı yaklaşımınızla, çagdaş uygarhğı karşınıza almıştınız. Milli Nizam Partısfnın büyük kongresinde *Ana>-asayı din kurallaruıa göre değiştireceğiz'" diye seslenmıştiniz (23 Ocak 1971) Bu söylediklerinizi teker teker uygulama alanına getirmeye çalışmış ve son anayasa değişikliği sırasında da laıklik ilkesinin anayasadan büsbütün çıkanlmasını istemıştiniz. Bu söz ve davranışlanmzdan ötürü hiç kuşkusuz tarih, "takunyahlar sının"ndan gelerek ülkemizde şeriatçı bir düzen kurmak isteyenlerin başmda yer verecektir size. Gereği gibi de yargılayacaktır. Ama tarihin sayfalanna, Kahramanmaraş ve Sıvas soykınmının kahramanlan arasında geçeceğinizi hiçbir zaman unutmayınız. Gaziosmanpaşa olaylannı yaratanlarla ve pınl pınl Atatürkçü Gümüşhane Barosu Başkanı AU Günday'ı acımasızca öldürenlerle aynı sayfada yer alabileceğinizi de hatırdan çıkarmayınız. Hiç kuşkusuz bir gün bunlann hesabını vereceksiniz Sayın Erbakan! Bu dünyada ya da ötekı dünyada vermenizin hiç önemi yok aynca. Çünkü insanlık, yaşayanlardan çok ölülerden ibarettir. Ve tarih, Atatürk Türkıyesi'ni ortaçağın karanlığına çekmek isteyenleri hiçbir zaman bağışlamayacaktır. Yanıt verebilirsiniz yukandaki saptamalanma. Yalanlamaya da kalkışabilirsiniz bunlan. Dört gözle bekliyorum yanıtmızı. Ne var ki o zaman, sayfalara, kitaplara sığmaz söyleyeceklerim. Ve tartışma sütunlan yetersiz kalır. Saygılanmla. M. İskender Ozturanlı ÇAĞDAŞ YAŞAMIDESTEKLEME DERNEĞÎ'nde sizi, özıediğiniz sorumluluklar bekliyor. Tel.: 275 50 82 7 aylık bebek için bakıcı aranıyor. Yatili da olabilir. Şirinevler - 504 62 72(AKŞAM) PENCERE Salaklar, Yalaldar, - Arsızlar, Yüzsüzler... Medya, devlete borcunu ödemeyenleri fotoğ- raflanyla yayımlayıp sergiliyor: "Yüzsüzler!.." Kimi vergi kaçınr; kimi de işleri sarpa sardığın- da borcunu ödeyemez.. Vergisini ödemeyen her işadamı yüzsüz mü?.. Değil!.. Yüzde 150'yle patlayan enflasyon dalgasının altında boğutan çok işadamı var; borçlanıp yük- sek faize takılan, hapı yuttu demektir... Ne vergi ödeyebilir... Ne mergi.. Peki, bu adam yüzsüz mü?.. • Elindeki parayı üretime yatınmayip da yüksek fa- izle tefeciliğe yatıran kişi, kayıt dışı ekonominin kü- tüğünde "faili meçhul" sayılır... Hiçbir vergi dairesinde adı ve sanı bulunmadı- ğına göre vergi de kaçıramaz... Bu adam ne?.. Yüzsüz mü?.. Arsız mı?.. Öyle bir ekonomik düzen kurmuşuz ki, yeme de yanında yat!.. Kayıt dışı ekonomide kara paranın tıcaretini yapan için Türkiye bir cennet... Arsızlar cenneti!.. • "Yalak" ne demek?.. Sözlükte karşılığı: Dalkavuk, yağcı.. "Salak" ne demek?.. Sözlükte karşılığı: Aptal, budala... Devletin önemli bir koltuğunda oturan bir siya- setçimiz demiş ki: -. Türkiye'yiyalaklarla salaklaryönetiyor.. Yanlış!.. Salaklar bu ülkeyi yönetemez, o eskidendi; ar- tık anasının gözü, tam fırlama, açıkgözlükte üstü- ne olmayan üçkâğıtçılar Türkiye'yi yönetiyorlar... Yalaklar da bunların yağcılan!.. Salaklar ise ülkeyi yönetmek yerine, olanbiten- leri şapşal şapşal seyreden; her tür sömürüye, kazıklanmaya, üçkâğıda karşı sesini çıkarmayan- lar... Ülkemizde nüfusun yüzde kaçı salak?.. Aziz Nesin "Bu toplumunyüzde 6O'ıaptaldır" dediği için kıyamet kopmuştu; salaklann oranını saptamak için bir ayn sayımın yapılması yerinde olur. • Bizim yönetimin keşfettiği "devlet modeli"nin dünyada eşi menendi yoktur... Nedir o?.. Devlet modelimizin ilk ilkesi: "Zenginden vergi alma!.. Borç all.." Siyasal iktidarfar, bu temel ilke üzerinden dev- leti kazıklamak için gerekli yönetimleri oluşturu- yorlar; varlıklı olana vergi salacaklanna, yüksek fa- izli Hazine bonosu çıkarıyorlar; yüksek faizli Ha- zine bonosuyla piyasadan para toplayıp devlet hizmetlerini görmeye çabalıyorlar. Bu yolda battıkça batıyor, enflasyon canavan- nı devlet eliyle besliyoruz. Çağdışı devletimiz, kuralını çiftleştiriyor. 1) Zenginden yüksek faizle borç al!.. 2) Yoksuldan vergi al!.. Yoksuldan alınan vergiler, devleti çevirmeye yet- miyor; zenginden alınan borçların yüksek faizle- ri, devleti batırıyor; bu ahlaksız düzen, insanlan bozuyor, yüzsüzler, arsızlar, yalaklar, salaklar ço- ğalıyor... Azınlıkta kalanın canı çıksın!.. HBB izlemek bir tutku... bir ayrıcalıktır Alışverişten modaya... eğlenceden söyleşiye! Böyle komedileri öyle özledik ki., BIGNK3HT BOB HOPE I ûm deügtet oirtss-ı nm«î? set m İ J L ' d Beit H<*f's 2'den 4'e Bugün yine dopdolu. Hülya Abta özel konuğuyla söyleşecek. Nereden, neyi, kaça alabiliriz? Araştıranlar bize yol gösterecek. Dahası... Yılların sanatçısı Yeliz ve birbirinden gûzel klipler... İşleri ayarlayın/ programı kaçırmayın. KAZANOVANIN AŞKI Bop Hope'un unutulmaz komediterinden biri... 18.yüzyıl İtalya'sında, daldan dala konan Kazanova'nın boşı yine kadınlarla dertte. Buyük bir keyifle izleyecek, kahkahalarla güleceksiniz. H e r p r o g r a m ı b i r o l a y . . . i ş t e i z l e n e c e k k a n a l ! opoooc " İ y i TV"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle