25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 1995 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Sömürü ve Soygun Savaşlan! Aslında Bosna, Yeni Dünya Düzeni'nin, emperyalizm gerçeği ile onun gayri insani yönünü yansıtan bir endam aynasıdır... Çıkar, ölûm, kan ve gözyaşı aynası... SEDAT VURAL E skıden yalnızca tecavüzle- rin öniinü almak ya da top- rağı genişletmek için yapı- lan savaş, artık yalnızca sö- mürü ve soygun amacıyla yapılmaya başlandı ve sü- rekli bir sanayi kolu durumuna geklı. Görülmüşrür ki, Burjuva Devrimleri, hiçbir şekilde sömürge ve yan sömürge halklannı özgüriüğe kavuşnırmamıştır. Kapitalist ülke emekçüerinin kopardığı sı- nıriı özgürlükler, sömiirgeiere ve bağunlı ülkelere kadar ıızanmadı. Fransız Devri- mi'nın yarattığı "Özgürlük, Kşitiik, Kar- deşfik", "İnsan Haklaru Yurttaşlık Hak- lan" gibi haklar. hiç de Senegal'in zenci- leri, Batı Hindistan'ın melezleri ve Ame- rikan yerlileri için slogandan öteye geçme- di: sanki bu insanlar için değildi bu hak- lar... Batı'nın bu yaklaşımını aynen, Os- manirnın "Baühlaşma" sevdasında da görüruz: Batı kendisıne mal ettiği evren- sel değerler yerine. tıcaret, Pans. Berlin anlaşmalan, Düyun-u Umumiye ve en so- nunda topu tüfeği ve askeri ile gelmiştir Anadolu'ya. Osmanlı ile yarattığı emper- yalist cendere içerisinde az kalsın yurdu- muz Anadolu da elden gidiyordu ki Mus- tafaKcmal önderligınde UlusaJ Bağımsız- lık Savaşı vererek kurtulabildik Batılı sö- mürgecılerden... Bu bağımsızlık savaşı- mızın, emper>r alıst savaşlardan farkı, sö- mürgecılerden kurtuluş için zorunlu ve haklı bir savaş olmasıdır. tnsanlıktan uzak bir zalimlıkle. çok kez birçok ülkenin silahsız, savunma olana- ğından yoksun halklanna karşı en geliş- mış ölüm aletlerini kullanarak emperya- listler, koskoca kıtalann türn halklannı köleleştirdiler. 20. yüzyılın başında As- ya'nın ve Latin Amerika'mn büyük bir bölümü. bütün Afrika ve Avustralya, sö- mürge. yan-sömürge ve bağımlı ülkeler haline getırilmiş, emperyalizmin sömür- ge sistemi ayaklan üzerine oturtulmuştur. Bu gözü dönmüş sömürü ve sömürgeci- lik sistemi sonunda, milyonlarca insanın ölümü ile sonuçlanan Dünya Savaşjandc- nilen emperyalist devletler arası I. ve II. pazar ve hammadde paylaşım savaşına ne- den olmuş. 1945 Ağustosu'nda ise de- mokrasi ve insan hakları şampiyonu ABD'nin sivil Japon halkının yaşadığı Hi- roşıma ve Nagazaki'ye atom bombası at- ma çılgınlık ve acımasızlığını yaratmış- tır... Ve bu savaşlarsonrası tüm bağımsız- lık savaş.lannın da karşı tarafı olmuştur bu emperyalist yapılanma... Bu nedenle sa- vaşlann anasıdır emperyalizm ve de temel nedenidir... Ekonomik temelı sömürü ve sömürgeciliğe. siyasal temeli sermaye gü- cüne ve şiddete, toplumsal temelı insan- lık dışı ve insani yoksayan biryapılanma- ya dayanan böyle bir sistemde insancıllık da yoktur. lşte günümüz Yeni Dünya Dü- zeni de böyle bir öz ve temel üzerine otur- muştur. Emperyalist yapılanmamn yarat- tığı toplumsal ve bölgesel eşitsizlik teme- linde sermayeye, sömürüye. sömürgecili- ğe dayanan; insanın ve insanlığın evren- sel değerlerinin önüne bireycilıği, çıkar- cılığı koyan, vahşi birbencillik içerisinde, insanlan gerek çevresine gerekse kendi- sine yabancılaştıran, bu yabancılaşma ve yalnızlaşma sonucu insanlar ve ülkelerin din ve ırk gibi yapay kimlik arayışını ve buna bağlı çatışma ve aynmcılığı körük- leyen bir sistemdir Yeni Dünya Düzeni... Sırpı Boşnağa, Ermeniyi Azeriye, Kürdü Türke, Arabı Yahudiye. Müslümanı Hıris- tiyana ve Afrika kabilelerini birbirlerine düşman edip çarpıştırrnak, bu dünya dü- zeninin hem sonucu hem bilinçli istemi- dir... Bu nedenle istemezler, yüzyıllann birlikte yaşama mirası Türk-Kürt kardeş- liğini... Bu nedenle ilgisizdirler, Sırp kat- liamına, Bosna feryadına, Azeri-Ermeni çatışmasına... Çünkü bu savaşlar halkia- nn, sömürüyü, sömürgecıliği. toplumsal ve bölgesel adaletsizliklerle üretimden kaynaklanan gerçek emekçi kimliklerini görmesine engeldirler... Fakat ilgiliydiler, kâr ve kan damarları petrol için. Müslü- man Kuveyt'e!, Irak'ta taş üstüne taş bı- rakmayacak kadar... Binlerce Irak çocuğu- nu uykudayken yakalayan, ölüm ve bom- bardıman harekâtını, televizyonlardan naklen seyrettirecek kadar ilgilıydiler, acı- masızdılar, kararlıydılar... Çünkü onlar için, insan ve insanlıktan önce, yarattık- lan sistemlerinin temel değeri olan "çj- karlan" vardır... Aslında Bosna, Yeni Dünya Düzeni'nin, emperyalizm gerçeği ile onun gayri insa- ni yönünü yansıtan bir endam aynasıdır... Çıkar, ölüm. kan ve gözyaşı aynası... Bu aynada, abanoz tacirleri. koloni valikri. temerküz kamplan, gaz odalan, ırkçılık. gericilik, faşizm, atom bombası. Hiroşi- ma, Nagazaki. Hitier, Mussoiini, Pinoche. askeri yönetimler, yargısız ınfazlar, ka- yıplar. işkenceler, savaşlar ve milyonlar- ca insanın yaralanması, sakatlanması ve ölümü \ar... Bu nedenle boşuna değil, ırkçı, dinci ve globalleşme taraftan siyasal parti, medya ve basının elbirliği içerisinde bu gerçeği sapttrmalan, yapay nedenlere indirgeyip, istismaretmeleri Bosna'yı... Sorun, ernik ve dınsel farklılıklar değildir, bunlar in- sanlığı ve insanlığın kültür zenginliğini oluşturur... Sorun, insanlığın özüne aykı- n, banş inancından uzak, günümüz dün- ya düzeninin dayandığı emperylist yapı- lanma ile bu yapılanmadan kaynaklanan ve destek alan ırkçı ve gerici düşünce ve söylemlerin çatışma ve savaşa neden ol- malandır. Ama insanoğlu bir gün gerçek kımligine "insanlığına'' ulaştığı zaman, ne ırkçılık, ne gericilik, ne savaş, ne Hi- roşima, ne de Bosna yaşanılacaktır dün- yamızda; kardeşlik ve banş temelinde, sö- mürüyü de, sömürgeciliği de ve onlann ölüm makineleri silahlannı da ortadan kaldıracaktır insanlık... O halde çözüm, insanlığın insanlığını görmesidir... Sokakta yaşayan çocuklar... MAHMUT AKKIN Sosval Hizmet üzmanı 1 990 yılında imzalanan ve geçen günlerde par- lamentoda onanarak içtüze durumuna gelen "Çocuk Haklanna Da- ir SÖ7Jeşme", dikkatle- rin yeniden çocuklar üzerinde top- lanmasına neden olmuştur. Çocuklann 'Magna Carta'sı ya da 'İnsan Haklan Bildirisi" olarak belirtilen sözleşme, 18 yaşından kûçüklerin bireysel haklannı bü- tüncül bir vaklaşım içinde ele al- maktadır. îçerik ve öz itibarıyla sözleşme; çocuklann yaşama. ge- lişme, korunma ve katılım hakla- nnın, açlık, yoksulluk, her türlü ihmal, sömürü ve kötü davranıştan uzak olarak gerçekleştirilmesıni öngörmektedir. Sahip olduğu bütüncül ve ev- rensel yaklaşımla sözleşme, "İn- sanlık. çocuğa elindeki en iyi şeyi •borçludur" bıçimınde dile getın- lişinı bulan bilinçsel ve moral de- ğeri esas alarak kendi (çocuk) ala- nındayeni bir atılım sağlanmakta- dır. Bu bütüncüllük gereği, örne- ğin bir çocuk yeterli düzeyde bes- lense bile (toplumsal hak), kendi- sıne eğitim (toplumsal ve kültürel hak) sağlanmadıkça, kültürel ve dinsel etkinliklere katılma (kültü- rel hak) olanağı tanınmadıkça, keyfi gözaltına alınma türü uygu- lamalara karşı korunmadıkça (me- deni hak) ve çalıştığı işyerinde sö- mürülmesi önlenmedikçe (top- lumsal ve ekonomik hak) o çocu- ğun eksıksiz gelışme hakkı da ye- terince güvenceye alınmış sayıl- mamaktadır. 21. yüzyılın eşiğinde BM veri- lerine göre, en azından 60 milyo- nu kız olmak üzere 100 milyonu aşkın çocuk ilkokula gidememek- tedir. 5 yaşın altındaki yaklaşık 155 milyon çocuk mutlak yoksul- luk smırının altında yaşamakta ıken yine yaklaşık 100 milyon ço- cuk sokaklarda yaşamaktadır. Ço- cuklann yetışmesı için en uygun ortamın, üyelerinın birbiriyle ve kendisi ile banşık, psiko-sosyal ve ekonomik yönden kendilerine ye- terli bir aile ortamı olduğu bilin- mektedir. Bu gerçekten hareketle koruma ve destekleme önlemleri ile birlikte çocuklann gereksinim- Ierinin karşılanmasına yönelik so- rumluluklarönce aileye, ardından da toplumun geneline verilmekte- dır. Toplumlar, toplumsal yaşamın temeli ve geleceği olduğu gerek- çesi ile genelde ailenin ve özelde de çocuklann korunmasını, des- teklenmesini öngören yasal dü- zenlemeler getirmekte ve bu ama- ca yönelik hizmet kurumlan oluş- turrnaktadır. Ülkemizde sokakta yaşayan ço- cuklann sayısal durumu hakkında sağlıklı bir veri bulunmamaktadır. Ancak bilinmektedir ki birçok sos- yal etkene bağlı olarak. büyük ve yoğun göç alan kentlerimizde bu sayıhızlaartmaktadır. Sosyal Hiz- merler ve Çocuk Esirgeme Kuru- mu "konınmaya muhtaç çocuk- lar" ve "sokak çocuklan" konu- sunda birincil derecede sorumlu ve yetkili tek katnu kuruluşudur. tlgıli kurumun kuruluş yasasında, sokak çocuklan; sosyal risklere, her türlü ihmale, sömürü ve kötü alışkanlığa açık bulunmalan ne- denıyle "konınmaya muhtaç ço- cuklar" kapsamında değerlendi- rilmektedir. Sözleşme. doğrudan sokak çocuklan ifadesini içerme- mekle beraber, güç koşullar altın- da yaşayan çocuk tanımlamalann- da sokakta yaşayan çocuklara da yer vermektedir. Aynı zamanda mülteci çocuklann, cinsel istismar ve ihmale maruz kalmışlann, uyuşturucu kullananlann ve savaş ortamında bulunanlann durumla- nna ilişkın düzenlemeler öngör- mektedir. Sorun, toplumdaki öbür sorun- larla (ekonomik ve sosyal yoksul- luk, sağlık, eğitim, istihdam hiz- metlerinin yaygınlaşamaması, hız- lı nüfus artışı, kentleşme, göç, ge- cekondulaşma, süreğen yoksulluk gibi sorunlar) yakından ilintilidir. En azından sorunun ortaya çıkışı- na neden olan sosyal, ekonomik ve kültürel etkenlerdir denılebilir. Kentleşme ve gecekondulaşmaol- gusuna bağlı olarak yapılan açık- lamalarda; kırsal bölgelerde var olan yardımlaşma ve dayanışma sistemlerinin, kentsel yaşamda çö- zülmesi, kente gelen kitlelerin ge- reksinimlerinin kurumlar aracılığı ile karşılanamaması, ailenin rol, işlev ve yapılannda değişiklikler yarattığı kabul edilmektedir. Bu değişime bağlı olarak ortaya çıkan aile içı anlaşmazlıklar, çatışmalar ve çözülmeler, çocuklann sokağa terk edilmesine ya da çocuklann aile ortamı yerine sokağı tercih et- mesine neden olabilmektedir. Sokakta yaşayan çocuklar da dahil olmak üzere. güç koşullarda bulunan ve ailesi ile birlikte yaşa- ma olanağı söz konusu olmayan çocuklann demokratik değerlere sahip birey ler olarak toplumda yer alabilmesi için içtüzemizde bağ- layıcı, emredici hükümlere yer ve- rilmıştir. Ancak, çocuğun yüksek yaran için başta anayasamız ol- mak üzere, ilgili olan Medeni Ya- sa, Ceza Yasası, lş Yasası, Çocuk Mahkemeleri Yasası, Sosyal Hiz- metler ve Çocuk Esirgeme Kuru- mu Yasası ve bu yasalara dayalı olarak çıkanlan yönetmeliİcler gözden geçirilerek sözleşme hü- kümleri ile uyumlu olmalan sağ- lanmalıdır. Bunun yanında bilin- melidir ki yasal düzenlemeler, so- runun çözümünde önemh, ancak yetersiz bir boyutrur. Sokakta yaşayan. sokakta çalı- şan, suçlu. suça maruz kalmış, yo- ğun ihmal ve sömürüye uğramış çocuk sorununun ülkenin sosyo- ekonomik. siyasal ve kültürel ya- pısı ve gelişmişlik düzeyi ile ya- kından ilgili olduğunu belirtmiş- tik. Dolayısıyla çözümünde; çocu- ğu açlık ve yoksullukta, ihmal ve sömürüden, kötü davranıştan ko- ruyabilecek, kendi potansiyelleri- ni en üst düzeyde gerçekleştirme olanağı sunabilecek, aynı zaman- da ulusal kalkınmayı, gelişmeyi sağlayarak toplumsal dönenci tüm kitlelere yayabilecek genel politi- kalann belirlenmesi ve bu politi- kalar çerçevesinde uygulama programlannın kararlılıkla yaşa- ma geçirilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak diyebiliriz ki gü- nümüzde sayılan hızla artan ve so- runlannın çözümü gittikçe güçle- şen bu çocuklar, sözleşmenin ön- gördüğü hak ve özgürlüklerden en az yararlanan ya da hiç yararlana- mayan çocuklardır. Toplum olarak bu çocuklardan "şimdilik'' esirge- diklerimizi "getecekte" fazlasıyla ödemek durumunda kalmaktayız. Bu nedenle başta kamu yönetici- leri olmak üzere tüm toplum ke- simleri duyarlılık göstermeli ve çözümler oluşturmalıdır. Tarikat şeriatçılanyla... PENCERE Çevre Coğrafyası... Bilgin deney yapıyordu. Yakaladığı pireyi mikros- kobun altına bir cımbızla yerleştirdikten sonra bağır- dı: - Atla pire!.. Pire sıçradı. Bilgin pireyi yine yakaladı, büyüteç altına yatırdı, bacaklannı kesti, mikroskobun altına yatırdıktan son- ra bir kez daha bağırdı: - Atla pire!.. Pire kımıldamadı. . • Eline kalemi alan bilgin, gözleminden çıkardığı so- nucu ciddiyetle not etti: Bacaklan kesilen pirenin işit- me duyusu yok oluyor. İnsan beşer, kimi zaman şaşar. Kişinin birolaya ba- karak olmadık sonuçlar çıkarması işten değildir. 'Bilimsel ve Teknolojik Devrim' çağında yaşryoruz; ama, çevremizde yaşanan olaylara bilimin gözüyle bakabiliyor muyuz?.. Yoksa gözlenmizi körleştiren ve aklımızı kısırlaştı- ran engeller mi var?.. • Bilimsel bakış, yansızyöntem ister, konuyaönyar- gısjz yaklaşım gerekir.. Önyargısız yaklaşım nasıl gerçekleşebilir?.. Bir kâğıdın üstüne yazın: Boşnak, Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Yunan, Azeri, Sırp, Hırvat, Çeçen, Gürcü, Bulgar, Makedon, vb... Her birine bir harf koyun: a, b, c, d, e, x, y, z... Eğer düşüncenizde her bir soyu abc'deki harfler gibi soyutlayabilıyorsanız, yazacağınız yazının ön- yargısız olması düşünülebilin ama, yaşadığımız or- tamda kendimizi bu ölçüde yansızlaştıımak olanağı yoktur. Oysa düşünmek gerekmez mi: Hırvat Sırp ile ça- tışıyor, Türk Kürt ile çatışryor, Kürt Kürt ile çatışryor, Rum Türk ile çatışıyor, Azeri Ermeni ile çatışıyor, Çe- çen Rus ile çatışıyor, Sırp Boşnak ile çatışryor, Ma- kedon Yunan ile çatışıyor; ama, sakın bütün bu ça- tışmaların kökeninde bir tek "neden" yatmasın?.. Renk renk, benek benek, yol yol, çevre coğrafyası- na serpilmiş ayrılıklann arasındaki çelişkilerin fitille- rini ateşleyen itıci güç, bir tek kaynaktan beslenme- sin?.. Düşünmeye değmez mi?.. • Ancak bu düşünme çabası bir süredir gereksiz gö- rülüyor; oysa 1989-90'dan önce böyle değildi. Dünya gerçi ikiye ayrılmıştı; savaş, adına sosyalist ve kapitalist dediğimiz iki blok arasında düşünülü- yordu; ama, savaşın nedenlerine yönelik düşünme, araştırma, yorumlama çabalan insanlann kafalannı kurcalıyordu. Savaş virüsünün nasıl oluştuğunu ve nasıl yok edileceğini arıyordu insan... Dinsel, etnik, ulusal, mezhepsel, sınrfsal çelişkile- rin önce yumuşatılıp sonra giderilmesiyle dünyada savaşın ortadan kalkacağına ve sürekli banş döne- mıne girileceğine ilişkin inanç yaygındı. Bu inancın da bilimsel bir temelden oluştuğuna ilişkin dünya görüşü gücünü koruyordu. • Arkası 6 . Sayfada L aik Türkiye Cumhuriyeti'ni bir tarikat cumhuriyetine dönüştürmek isteyen hükümet desteğindeki güçler, 14 Temmuz 1995 günü Sıvas'ta Cumhuriyet Üniversitesi'nde sahneye çıkmışlar ve günler öncesi tasarlayıp hazırladıldan oyunu sergilemişlerdir. Şeriat devletinin artık bir simgesi haline getirilen "başörtüsü"nü kullanıp, yapay bir sorun yaratan bu güçler, Sıvas Üniversitesi Sağlık Hızmetleri Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Servet Ozgür'ü görevinden aldırarak ailesi ile birlikte ölüm tehditlen altında Sıvas kentinden dışan çıkarmışlardır. Böylece devlet yönetimimiz için öngördükleri tarikat cumhuriyetine ne denli çağdışı, ne ölçüde insanlıktan ve sevgiden uzak olduğunu hiç çekinmeden ortaya koyarlarken etkilerinin, güçlerinin sınınnı da topluma meydan okurcasma sergilemişlerdir. Ülkemizde şeriat yönetımını gerçekleştirmek isteyen güçlere karşı, İaik Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından, şaşılası bir biçimde, bir denge unsuru olarak kabul edilen, korunan ve kollanan, laikliğin azılı düşmanı bu tarikat odaklan, devletin bütün birimlerini. bütün kurumlannı sarmışlardır. insan seven. laik. çağdaş ve Türkiye'nin çağdışına i çekilmesine karşın çıkan gerçek demokrasiden yana olan yöneticilere, adalet dağıtıcılanna. bilim insanlanna, eğitimcilere, artık Türkiye Cumhuriyeti'nin her türlü biriminde görev yapma olanağı kalmamıştır. Ne yazık ki yetmiş yıllık laik yönetimimiz, kendini Atatürk'ün kurduğu CHP sanan bir partinin de ortak olduğu ve bu "tarikat şeriatçılan" ile iç içe yaşayan bir koalisyon hükümetinin korumasına teslim edilmiştir. 25 Temmuz 1995 günü de şer'i güçler bu örtülen arka çıkıştan destek olarak yine "başörtüsü yapay sorunu"nun ardına gızlenıp Gümüşhane Barosu Başkanı'nı katlettiler. 26 Temmuz 1995 günü Çukurova Üniversitesı Tıp Fakültesi mezunlar gunünde de Sıvas olayı başka boyutlarda yaşatıldı. Türkiye'nin çağdaş evrensel uygarlığın içinde yerini almasını benimseyen tüm ınsanlanmızın, bizımle birlikte tüm bu olanlar için hükümeti uyarmalannı, aynca kamuoyu yararmak için harekete geçmelerini, Türkiye'nin yannı için geleceği için istiyonız. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Merkez ve Şubeleri Üç şişe Marmara alan herkese bir şişe Marmara Kısa bir süre için! Bütün bakkal ve marketlerde. Türkiye'nin yeni modası ile tanışma fırsatını kaçırmayın! "Keyifleri köpürtün"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle