Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 1995 PAZAR
12 DIZI YAZI
Saraym penceresinden işgal manzarası
1
3Kasıml918gü-
nü yönetsel ya da
sorumlu hiçbtr
görevi olmayan
Mustafa Ke-
mal'in, düşmanın
lstanbul'u denizden kuşat-
masını böyle bır söz verişle
lunamasina karşıhk, hılafe-
rin ve Osmanlı saltanatının
başı olan Vahdettin'in ne
yaptığına gelince: Vahdet-
tin'in de aynı görûnümü, ya-
şadığı saraym penceresinden
seyrettiği İcuşkusuzdur. Bo-
ğuk ve alçak bir sesle konu-
şan ve kimi çevrelerce "Me-
lek Htıylu Ffendimiz " diye
nıtelendinlen padişahın.
toplannı sarayına çevırmiş
olan bu düşman zırhlılannı
se>retmekten "haz" duya-
cağı düşünülemez elbet.
Tam tersine, çok üzülüp ge-
lişmelerin daha üzücü bo-
yutlara varmaması için du-
acı olduğu. bilinen konuşma
biçeminden (üslubundan)
çıkanlabilir. Ne var kı itilaf
Devletlen. denizden başlat-
rıklan ışgali karada da sür-
dürürler. Gemilerden çıkan
3500 kişılik kuvvet. "çil
yavrusu" gibi yayılıp Bo-
ğaz'ın her iki yakasındaki
tabyalan ışgal eder Anado-
lu yakasındakıler Fransızla-
nn, Rumeü yakasındakiler
de lngilızlerin olur.
Itılaf Devletleri'nınbutu-
tumu. Osmanlı Mebusan
Meclisi'nde çok ateşli, sert
görüşmelere yol açar. Üye-
ler. "Bugün hakkımızı işit-
tiremiyorsak elbette bir
gün işittireceğiz" derler.
aynca hükümete de ateşkes
anlaşmasının uygulanma-
sında gevşek davrandığı ile-
ri sürûlerek eleştiri getinlir.
Eleştiriler, hükümete hiçbir
etki yapmazdiği gibi, itilaf
Devletleri "ne de ulaşamaz;
tersine. Mondros'un koşul-
lannı kendı yorumlanna ve
planlanna göre, zaman za-
man da "keyifle" uygulayıp
yürütürler
Örneğin; İtilaf Devletlen
komutanlanndan Fransızge-
neral Franchet d'Esperay,
düzenledıği bir "zafer ala-
yı" ile lstanbul'a girer: a?ın-
lıklann aşın gösterileri ara-
sında Istıklal Caddesi'nden
geçer. sağa sola selam verir.
büyük bir keyifle o görkem-
li Fransız elçilık binasına gı-
der, yerleşir. Birkaç gün son-
ra da Itılaf Devletleri -kım-
bilirkaçıncı kez- ateşkes ko-
şullannı çiğneyerek polıse
ve basın sansürüne el koyar-
lar. Burada değerlendırilme-
si gereken bır durum vardır;
• Mondros Ateşkes Anlaşmasrnı
gerçekleştiren Sadrazam Ahmet İzzet
Paşa, Vahdettin ile anlaşmazlığa
düşünce 8 Kasım 1918'de istifa eder.
Hükümeti kurma görevi verilen ve kısa
sürede hükümeti oluşturan Tevfik
Paşa, güvenoyuna gidileceği
söylentileri yayılınca Vahdettin'den,
Meclis'i dağıtmasını ister. Padişah,
anayasanın kendisine verdiği yetkiye
dayanarak21 Aralık 1918'de Meclis'in
görevine son verir.
• Sadrazam, dolayısıyla hükümet,
ülkenin yazgısını belirleyecek olan ve
gittikçe uzaklaşan "barış antlaşması"
üzerinde çalışması gerekirken, tüm
gücünü, savaş suçlusu durumundaki
İttihatçıların en ağır cezayı alabilmeleri
için hangi mahkemede yargılanmaları
gerektiği konusuna kendini
kaptırmıştır. Basının baskısıyla Ziya
Gökalp ve Hüseyin Cahit (Yalçın) gibi
birçok ünlü İttihatçı tutuklanmış ya da
tutuklanmak üzeredir.
TÜRK
HALKININ
YOK EDİÜŞ
BELGESİ
işgalci Doğu Ordulan Komutanı General Franchet d'Esperay, İstanbul Li-
manı'nda Cevat Paşa ve Ingiliz Generali Wilson tarafından karşılanıyor. İşgal kuvvetleri Istanbul'da.
Padişah Vahdettin Sadrazam Tevfik Paşa Ziya Gökalp
yabancılar "sansür"ü oluşturmamışlar,
"var olanı" ele geçirmişlerdir.
Olaylann bitmeyıp bırbırini izleyece-
ğini kestirmek için bilıci (kâhin) olma-
ya gerek yoktu. çünkü İtilaf Devletle-
ri'nin ellerindeki Mondros Anlaşması
ileistediklenni \apabilecekleri ortaday-
dı; özellikle anlaşmanın. lastik gibi is-
tenilen her yöne çekilip uzatılan "ye-
dinci madde"si. onlann hayal gücünü
sınırsız çalıştıran bir kaynaktı.
İttihatçılar yargılanıyor
Nıtekim lngilız Amirali Calthorpe,
lstanbul'u şimdılik General Franchet
d'Esperay'a bırakır. çünkü kendisi İz-
mir ile ilgılenmektedir: tzmir'i, dostla-
n Yunanistan'asunabilmekıçinyedin-
ci maddeyi nasıl çalıştıracağına karar
verecektir.
itilaf Devletleri'nin düzenlemelen.
uygulamalan bu doğrultuda yürürken.
hükümette değişiklik olur; Mondros
Ateşkes Anlaşması'nı gerçekleştiren
Sadrazam Ahmet İzzet Paşa (1864-
1937). Vahdettin ile bir konuda anlaş-
mazlığa düşünce 8 Kasım 1918'de isti-
fa eder. Bunun üzerine hükümeti kurma
görevi Tevfik Paşa'ya (1845-1936) ve-
rilır.
Tevfik Paşa, hızla hükümeti oluştu-
rur, ama kısa bir süre sonra, hükümetin
düşürülmesi için Meclis'te güvenoyuna
gidileceği söylentileri yayılır. Bunun
üzerine Tevfik Paşa, Vahdettin"den.
Meclis'i dağıtmasını ister. Padişah. bu
önlemi uygun bulur ki, anayasanın ken-
disine verdiği yetkiye dayanarak Mec-
lis'in görevine son verir (21 Aralık
1918).
Böylece rahatlayan sadrazamın dola-
yısıyla hükümetin, ülkenin yazgısını be-
İirleyecek olan ve gittikçe uzaklaşan
"barış antlaşması" üzerinde çalışma-
sı gerekirken, hükümet, tüm gücünü. sa-
vaş suçlusu durumundaki İttihatçıların
yargılanmasma, daha doğrusu bunlann
en ağır cezayı alabilmeleri için hangı
mahkemede yargılanmaları gerektiği
konusuna ayırmış. kendini bu soruna
kaptırmış gidiyordu.
Basının tutumu da bu doğrultudaydı.
Tüm İttihatçılar ortadan çekildiğınden
kamuoyunu yönlendiren. hükümet ta-
raftan "Hürriyet ve İtilaf Partisi"nı
tutan gazetelerdi.
Ortalık, toz dumandan geçılmiyor, ba-
sının baskısıyla başta Ziya Gökalp, Hü-
seyin Cahit (Yalçın) olmak üzere tanın-
mış birçok İttihatçı ya tutuklanmış ya
da tutuklanmak üzere. (30 Ocak 1919).
Malta sürgünleri
Oysa başkent Istanbui denizden, ka-
radan kuşatılmış. dahası. o "paha biçil-
mez" Mondros'a dayanılarak yer yer
"teslim" alınmış durumda: Ingılızler
Samsun a çıkrruş. oradan Batum'a geç-
mışler, bu da yetmemış Bakü'ye uzan-
mışlan Anadolu'nun ortasında Merzi-
fon çoktan onlann olmuş; Musul'da ay-
lardır hükümet binasında Ingiliz bayra-
ğı dalgalanıyor. Ingilizlerin, daha başka
becerileri de var, daha başka gösterileri
sergilemekten de hoşlanıyorlar...
Savaş süresince ya da şimdi kendile-
rine zorluk çıkaran, üstelık Mondros'a
göre kuvvetleri dağıtıldığı için açıkta
kalan kimi ordu komutanlannı. tstan-
bul'a dönüşte Haydarpaşa'da karşıla-
yan Ingilizler, onlan tutukluyor ve Mal-
ta'ya gönderiyorlardı. Bu gösterilerine
daha bır "keyif'katmak istediklerinde
denasıl davrandıklannı 6 Ordu Komu-
tanı Ali İhsan (Sabis) Paşa'ya uygula-
dıklannda görebilınz.
1916 yılının 'Irak Cephesi'nde, In-
gilizlerin büyük bır bozguna uğradığı ve
generalleri Tovvnshend'in tutsak edıl-
diği Kut-ül-Amare Savaşında. Ali İh-
san Paşa'nın da rolü vardı. Elbette In-
gilizler. bunu hıç unutmamışlardı.
Mondros'un koşullan çerçevesinde. 6.
Ordu'nun dağıtılmasıyla ortada kalan
Ali ihsan Paşa (Sabis)
Ali İhsan Paşa. lstanbul'a dönmek için
Nusaybin'de bekierken, Ingilizler o ge-
leneksel soyluluklanna yakışır bir ince-
lik(!) gösterip kendisine özel bir tren
gönderirler; Haydarpaşa Gan'nda da tö-
renle karşılayıp bir güzel tutuklarlar, ar-
dından da Malta'ya gönderirler. .
İtilaf Devletleri'nin öteki üyesi Fran-
sızlar da boş durmuyorlardı kuşkusuz.
Örneğin. Adana'nın yeni valisı artık
Fransız Albay Romieu idi. Kendisi hü-
kümet konağına yerleşme "telaşı" için-
de olduğundan, Adana'ya birlikte getir-
diği Ermenilerin, halka yaptığı "iğ-
renç!" tecavüzlerle ilgilenmiyordu.
Hem bu telaştan kurtulduğunda da Ingi-
lizlerin aldıği Musul "a karşıhk "suspa-
yı" olarak Fransızlara sunulan Urfa,
Antep ve Maraş için hazırlıklar gereke-
cekti...
Görünen oydu ki yakında yapılacak
banş antlaşmasında kâğıt üzerinde ma-
sada belirlenecek "paylaşım harita-
sı"nı İtilaf Devletleri şimdiden ordula-
nnın çizmeleriyle adım
adıtn çizmekteydiler.
işgalcilerin zulmü
Öte yandan, işgalcilerin
gırdıklen yerlerde. VViIson
llkeleri şöyle dursun. ateş-
kes koşullanna bile uyma-
dıklan görülüyor, büyük bir
bolümü azınlıklarla birlikte
insanlık dışı bir tutum için-
de oluyordu. Ülke dört bir
yanda yanıyor; halk aç, bit-
kin, umutsuz, ne yapacağını
bilemez bır durumda. kendi-
sine. uzanacak bir el bekJi-
yor.
Ne var ki, bütün bunlann
üzerine bir örtü çekilmiş gö-
rülmemekle; kulaklartıkan-
mış, çığlıklar işitilmemek-
tedir: Yönetimin baş uğra-
şının. Ittihatçılann vargılan-
malan, en ağır biçimde ce-
zalandınlmalan olduğu or-
tadadır.
Oysa artık. kapıya daya-
nan yazgısal sorunu ele al-
madan geçen her gün, bu-
nun, yani banş antlaşması-
nın İtilaf Devletleri'nin is-
teğıne göre biçimlenmesine
yanyor. onlann çıkarlanna
"hizmet" ediyordu.
Üstelik, hükümet ile pa-
dişah, ittihatçılarkonusunda
ortak görüş içinde değildir-
ler. Nitekim bu konuda Tev-
fik Paşa. padişah ile uyuşa-
mayınca istifa eder. Görev
artık. "damatlık tarikiyle
(yoluylal vezaretten paşa",
Damat Ferit Paşa'nındır(4
Mart 1919).
lstanbul'u işgal eden Ingiliz ve Fransızlar tarafından Malta'ya sürgüne gönderilen Türkler.
Yarın: Damat
Ferit'in dinmeyen
hırsı
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Doğu Karadeniz Raporu!
TOBB Başkanı Yalım Erez, "Doğu Sorunu" ile ilgili
"Özel Araştırma Raporu"nöan sonra, "Anadolu Aievi-
leri" ile "Doğu Karadeniz" üzerine de bir rapor hazıria-
tacaklannı söyledi.
Turizm Bakanı İrfan Gürpınar'ın yerli-yabancı gaze-
tecilere düzenledıği "Karadenız-Yeşil Tur" gezisi, o yö-
relen yakından gözlememe yaradı. Cumhuriyet'ten Yu-
suf Özkan'la birlikte izliyorduk geziyi. Karadeniz'in do-
ğasının güzelliğinı gözlerken, insanlannı da yakından ta-
nımaya çalışıyorduk. Bilmiyorum, bir bakıma yazacak-
lanmız, bir açıdan "KaradenizRaporu" sayılabilir mi?
Eski Artvin Senatörü Recai Kocaman ın anlattıkları
ilgınçti. Anlattıklarını, gözleyerek sezinlemek olanak-
sızdı. Salı günü çıkan "Karadeniz Kadınlanna Övgü"
başlıklı *Ankara Notlan"nöa "Karadeniz'de ataerkil de-
ğil, anaerkil biryapı egemen..." demıştim. Recai Koca-
man, bunun nedenlerini daha geniş biçimde anlattı. İki
yanlışımı da düzeltti. Perşembe günü çıkan "Ankara
Notlan"nda "Lazca, Megelce'nin bozuk birlehçesidir"
tümcesinde geçen "Megelce", "Megrelce", Iskende-
run'da karşılaştığı Rus mühendisin adı da "Giri" değil,
"Givi" olacaktı. Kocaman, şöyle dedi:
- Bir de baba memleketim Arhavi'yi, Lazca bilenler
arasında yazmamışsın, bunu düzeltirsen sevinirim!
Recai Kocaman, Doğu Karadeniz insanını anlatırken,;
şöyle dedi:
"Dıştan bakınca, erkek kahvede oturuyor, kadın tar-
lada, bahçede çalışıyor görünüyor. Burada kadıniar
aleyhine, erkeklerin de -sözde- lehine gözlem yapılır. O-
nun kökenınde şu yatar: En Doğu Karadeniz'de, fındık,
çay yokken, -toprak hiç geçindıricı değıl- zorunlu ola-
rak erkekler, Rusya'ya ya da Türkiye'nin bazı yerterine
inşaata ya da tütün tanmına çalışmaya gıdeıierdı. Ev,
evin kadınına teslimdi. Birtür 'anaerkil' oluşunun nede-
ni odur. Ev, kadına teslim. Müthış namuslu, 'Osmanlı' o
kadıniar.. doğal ki erkek çalışmada olduğu için, -para ka-
zanacak, getirecek- evın yönetimı tümüyle kadındadır.
Ve bakınca da kadın evde, 'Ali kıran, başkesen' gibigö-
rûnür. Sonra, kocası, üç ay, altı ay, dokuz ay ne kadar-
sa, çalışma süresı sonunda, gurbetten cebinde de bir
miktar para olarak -arada bır gönderir harçlık- döndü-
ğü zaman, onabırlütufolsun, 'gurbetten geldi, yorgun-
dur' diye, -valizinı bile kansı snilayıp- götürûrdü mahal-
leye. Arabalarfilanyok. Yani, kadınınyük taşımasının te-
melinde, erkeğın dışanda, gurbette, çok ağır işlerde ça-
lışmış olması yatar. Yoksa, kadına saygısızlıktan değil.
Erkek daha çok yoruluyordu. Evin, tarta, bahçe, değir-
mene mısır götürüp öğütme vb. gibi taşıma işlerini er-
kek değıl, kadın yapardı. Çünkü erkek, gurbetten çok
yorgun gelmiştir; kahvede, şurada burada dinlenir. Bu,
eski zamanın geleneğidir. Şimdilerdeyse, çay çıktıktan.
sonra, özellikle kadınlardan daha çok erkek ve çocuk ça-'
lışır. Şimdi, ortaktırçalışma. Yükmük taşıma, çayıdase-
petlerde taşıma ortaktır. O, eski gelenektı, şimdi yavaş
yavaş terkedilmiştir.
Bir de, Karadenız'de toprağın geçindirici olmaması
yüzünden, çok fazla gurbete gıtmelerya da başka yer-
lere göçmelehn çok tatlı bır öyküsu vardır, sana onu da
söyleyeyim:
Eski dönemde, bir kaptana sormuşlar
- Rize'nin nüfusu kaçtır? diye.
Kaptan, şöyle kaba bır hesap yapmış -hesap maki-
nesi filan yok elinde tabii- karşıhk vermış:
- 450-500 milyon var!
- Yahu. deli misin kaptan? demişler, Türkiye'nin -oza-
man- toplam nüfusu 20 milyon! Rize küçücük bir il. Na-
sıl 450-500 milyon olur?
- Vallahi, demiş kaptan, ben Türkiye'nin genel nüfu-
sunu, Rize'nin oradaki payını bilmem. Ben 40 yıldır, Ka-
radeniz'de kaptan olarak çalışıyorum. Her vapura 500
Rızeli alır, götürürüm, bitiremedim! Haflada bir gelirim.
Bitiremedim!
Bu bizim en Doğu Karadeniz uşağının gurbete gidip
de, gurbette para kazanıp dönmesini ya da göçü anla-
tan güzel bir espridir. Şimdıyse, çay çıktıktan sonra, çok
azaldı, yavaşladıbu..."
- Biz, Şavşat'a da gittik, "Karagöl"e degin uzandık.
- Şavşat'ta, bıraz Gürcü olmayan Türk var, biraz da
Gürcü kökenli Türk var.
- Sizin anlattıklannızı ben gazetelerde filan okuma-
dım!
- Bilmezler ki! Bizde, bir aynlık, gaynlık yok. Kız alıp
vermede herhangı bir tereddüt yok. (Köken aynmı gö-
zetilmez!)
- Kadıniar arasında okur-yazar oranı?
- Kadın, erkek hiç farkyoktur, yüzde 95'in üstünde...
- Ben, Nataşalar'ın sosyal yönden yararlarını da yaz-
dım!
- "Ç" bölgesinde hızlı oğlancılık vardı; tatmin olma-
yanlann. dışanda, ötede beride bulmacasına. Nataşa-
larçıkalı bu kalktı. Söylemezler ama vardı! Anlatabildim
mi? Artık bir problem olmaktan çıktı. O hizmeti de var,
bu dediğim yaran da var!
- Karadeniz'de hiç dilenci görmedim!
- 6/zde dilencilik korkunç ayıptır; dilenci görürsen, o
dışandan gelmedir; dilenmek ne demek?
• • •
Sosyal demokrat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Ziya Halis'in buyruğuyla, SSK Yönetim Kurulu karan
ile SSK Etlik Doğumevi Başsağını (Başhekimi) Bilal
Sertgörevinden alındı! Yönetim kurulu üyeleri şu kişiler-
den oluşuyordu: Kemal Kılıçlaroğlu (Bşk), Kubilay
Atasayar, Etem Ezgü, Enver Toçoğlu, Halil Tunç, Yü-
cel Artantaş, Yusuf Hatay Önen. Yönetim kurulu
üyelerinin ne oy kullandıklannı bilmiyorum. Bilal Sert'e,
toplantıdan önce bildirildi başsağınlıktan ahndığı. Gün-
lerce, aylarca Etlik Doğumevi'nde kimi sağınlar (hekim-
ler), kimi bacılar (hemşıreler) cadı kazanı kaynattılar,
"Bu adam gıtsin!" diye. Birkaç satır yazdım diye gece
yanlanna dek telefonlarım kilitlendi. Bilal Sert dün eş-
yalannı topladı, gitti. "Muayeneci" sağınlann yürekleri
yağ mı bağladı, ne bileyim'L
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S
SOLDAN SAĞA:
1/Ucusıvridemir-
li kısa üvendire. 2/
Kastamonu'nun
bir ilçesi... Hasta-
lıkh, sakat. 3/ Ha-
vadaki su buhan...
Herkesin gözü
önündeyapılan.4/
llaç... Yiiksek bır
makama sunulan
mektup ya da di-
lekçe.S/SoIukbo-
rusu. 6/ Güzel...
Matematikte kul-
lanılansabitbirsa-
yı. II Erkek kümes
hayvanlannın en ıri ve yaşlı
olanı... "Ölür ıse ölür
'Canlar ölesi değıl" (Yunus
Emre). 8/ Vakıa... HintH ka-
dınlann ulusal giysisi. 9/ Tıp
dilınde "felçli" anlamında
kullanılan sözcük.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ At eğıtimine ve bu eğıtı-
mın yapıldıgı yere venlen
ad... Pokerde her oyuncu tara-
fından ortaya konan para. 2/
Ad kavmı hûkümdan Şeddad tarafından cennete benzetı-
lerek yaptınlan efsanevı bahçe... Babanın kız kardeşi. 3/
Çölden esen riizgâr... Dört bölükten oluşan asker birlıği. 4/
Dolma yapmak ıçırı hazırlanan kanşım... Madeni paranın
yüzündeki bütün kabartma ve resımlerden daha yüksek bır
çıkmtı oluşturan çevre pervazı. 5/ Dava. 6/ Bir tür at araba-
sı... Bırnota. 7/Veremli, hastalıklı... Lezzet. 8/Tırpanaba-
lığına verilen bir başka ad... Doğaüstü güçleri olduğuna ina-
nılan, düşsel dişi varlık. 9/Dört Halıfe'nin sonuncusu... Se-
kiz kıloluk tahıl ölçegi.
Y
E
L
Yı
U
T
A
N
•
A
F
|
A
L
A
K
O
K
P
E
R
M
A
•A
D
A
x•A
s.K
1
•A
N
1
1"K
Jj
|
L
A
|
T
R
A
K
|
K
1
R
B
A
1
R
A
M
A
K
•A
L
M
A
S
A
T
|
A
L
U
•P
E
R
T
s
K
O
P