07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 AĞUSTOS 1995 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Edebiyat dünyası Türk romanının son yirmi beş yılım değerlendirdi Romaınıııız sorgıdamyorTürk romanı bugün bir değişim içerisinde. Kendi gelenekseî çizgisiniyenilemek mi istiyor ? Yoksa yepyeni bir giysi kuşanmak mı ? Tabii şu da göz önünde tutulabilir: Türk romanının gelenekseî çizgisi eleştirel süzgeçten yeterince geçmiş midir ? Son yirmi beş yılın roman çabasını nasıl değerlendiriyorsunuz ? Ahmet Oktay, Memet Fuat, .Orhan Pamuk, Tank Dursun K., Atilla Birkiye, Hulki Aktunç, Inci Aral, Erhan Bener, Peride Celal, Ferit Edgü, Melih Cevdet Anday, Çetin Altan, Konur Ertop, Zeyyat Selimoğlu, Faik Baysal, Füsun Akatlı, Ahmet Cemal, Doğan Hızlan, Selim Ileri, Gürsel .^Aytaç ve Tahsin Yücel'e •sorduk. Orhan Pamuk 1-Son 25 yıl içerisinde Türk romanında belirgin bir değişim gözleniyor. Cemaat romanından birey romanına geçiş başladı. Bu, toplumun " sonmlan arkaya itiliyor anlamına gelmiyor. Artık toplumun sorunlan r daha çok bireyin gözünden görülüyor. Romanı, kişiliği belirsiz, herşeyi gören, herşey hakkında fîkir sahibi olan bir kahramanın, anlatıcının ' çevresinde toplamaktansa, toplumun kurbanı ve suç ortağı bir birey çevresinde görmeye çalışıyor artık romancılanmız. Böylece, bu kısıtlı, hırpalanmış, şaşkm, asabi ve hırslı bireyin bilincine uygun biçimler ve bir dil yaratmaya çalışıyoruz. Romanımızda son 15 yıldaki dılsel ve biçimsel denemeler de bu yüzden. Bizden önceki kuşağın yazarlannın u Toplumsal sorunlar" dedikleri karmaşa da, bireyin ruhuna daha yakuıdan eğilip, anlatıldığı için daha canlı ve gerçekçi çiziliyor. 2- Tabii ki romanımız ne . okurlanmızın ne de biz romancılann hoşuna gidecek kadar derinlemesine ve genişliğine inceleniyor. Eleştirmenlerimiz ellerinden geleni yapıyor. Bu konuda söyleyecek çok fazla sözüm yok. Benim öfkem, kızgınhğım. üniversitelerde Türk edebiyatı kürsülerini ele geçiren kabız bilim adamlan ve kadınlannadır. Bunlann büyük çoğunluğu milliyetçi geçinir. Kendi ülkelerinin edebiyatına bu denli sırt çeviren ve hepimizden daha çok milliyetçilik iddiasında bulunan bir üniversite dünyanın hiç bir yerinde yoktur. Gününün edebiyatına, konuşulan diline, ülkesinin yaşayan yazarlannın yaratıcıhğına sırt çeviren bu üim personeli Türk edebiyanna köstek oluyor. RMelih Cevdet Anday taha ojrçekçi ağiPbUoMu Cumhuriyet dönemi romancılığımız daha çok gerçekçi ağırlıklı oldu. yoksandı. "Memleket gerçekleri" sözü bunu anlatır. Oysa roman Avrupa burjuvazisinin ortaya çıkardığı bir edebiyat türüdür. Gerçekçi romancılanmız gördüklerini, başka bir deyişle "yahn gerçeği'' dile getirdiler. Oysa Ibsen bile (ki o, "aynnnlı gerçekçi" naturalist diye anılır) " Yalın gerçek, gerçek değildir "demişti. Çünkü gerçeklik, gerçeklere öykünerek değil, yarahlarak elde edilir. Eleştiriye gelince... Eleştirimiz de bu anlayışla tam bir uygunluk içinde bulunmuştur; başka bir deyişle, gerçekçiliğin olagelen büyük yapıtlannı gereğince göz önünde tutmamıştır, gerçekçiliğin anlamını kurcalamarruş, öykünmenin niteliğıne, biçemine değil, öykünülen gerçeğin doğruluğuna önem vermiştir. Füsun Akatlı Kaydaıteğep bİT 0GfŞfM! BtttcrroBdl Ö>22İlikle löye dönük bir g«rçekçilitti bu, kent neredeyse 1 - Bana, edebiyat dünyamızın bundan 15-20 yıl önceki canlılığı kalmadı, soluğu kesildi gibi geliyor. Hızlı bir değerledr değişmesi ("erozyonu" dememek için !) yaşanmakta. Edebiyat, sanat... bunlan besleyen ve bunlarla beslenen felsefe, kuramsal çalışmalar, oldukça gerilere bir yerlere kaydı. Havai fişekkr, irili ufaklı gerçek yıldızlardan daha çok ilgi çeker oldu. Romammızın da bu çalkanbdan payını aldığını düşünüyorum. Roman yazarlığmın da, roman okurluğunun da. Elbette roman okurluğu. bu keşmekeşten daha da çok etkilendi. tstatistiklere ( !) bakılırsa, şimdi bazı romanlar, daha önce hiç roman okumayanlar tarafindan bile kapışıhyor. Ne güzel. Ama öte yandan, yirmi beş yıl öncesinin tutkulu okurlan, ayak altında kalmamak için köşelerine çekilmiş görünüyorlar. Ölçütler edebiyat ölçütleri olmaktan epeyi uzaklaştı. Medyanın, önceleri yok farzettiği Türk romanına ilgi duyacağı tuttu ve herhangi bir anda, herhangi bir yere paraşütle indi. Romanlanmız üzerine ciddi eleştiri yazılannı ancak Le Monde'da, New York Times'da falan okuyabilir olduk. Bu ortam, değişik bir biçımiyle de olsa, " Couleur Local" (yerel renk) modasmı yeniden kışkırtmaya da başladı. Sonuç olarak, bana sorarsanız, romanmuz son yirmi beş yılı, önceki yetmiş yılıyla karşılaştınldığında, kayda değer bir gelişme, yenilenme, zenginleşme göstermedi. Önemli, özgün, iyi romanlar yazılmadı mı ? Değerli romancılar çıkmadı mı son yirmi be^ yılda? Bu soruyu "hayır" diye cevaplandıracak değilim. Ama onlann kadri pek bilinmedi. Bütün izler birbirine kanşü. 2- Edebiyat, sanat konulannın "yeterince" incelenmesi diye bir şeyi düşünmek zaten güç. Hiç bir zaman tüketilemeyen, dolayısıyla " yeterti" likten söz edilemeyecek alanlar bunlar. Ama üstelik, ilk sorunuza cevabımda değindiğim gibi, roman incelemesi falan revaçta değil artık. Aslanın önüne ot, atın önüne et koyunca, onlar aç kaldıktan başka, sistem de kilitlenmiş bir sistem oluyor. Roman incelemesine, eleştirisine zaman ve gönül yatınmı yapan bir avuç edebiyat Donkişotu var var olmasına. Ama varak -1 mihr-ü vefa'yı dinleyen yoksa, niceliksel ve niteliksel anlamda bir' 'yeterlHikten söz edilebilir mi ? Türk romanı ne ölçüde incelenip, eleştirilmiştir ? Ferit Edgü Beni ilBlendN'cn yenHk değH l-Türk romanının bir geleneği olduğunu sanmıyorum. Eskı yazarlanmız var, yeni yazarlanmız var. Çağdaş yazarlanmızdan eskilerle göbek bağı kurmak isteyenler ve Seüm Ileri gibi bunu başaranlar var. Ahmet Hamdi Tanpınar ı büyük romancı sanıp, onun bütün dil tutarsızhklanna, modası geçmiş retoriğine öykünenler var. Eskilerden, yolu izlenen, etkisinde kalınan başka romancı göremiyorum. Benim gözümde çağdaş Türk romancılığı Halit Ziya ile başlar. Bugün Halit Ziya'yı kim okuyor ? Hangi metınlerden okuyor ? Yenilik sorununa gelince, her yazılan roman yenidir. Kimi eskinin yenisi, kimi kendinden menkul yeni, kimi çam sakızı yenisi. Kiminin özü, kiminin konusu, kiminin biçimi yenidir. Dolayısıyla yenilik hiç bir şey demek değildir. Bir de gerçek yeniler var ki onlar yeniliklerini gizlemeyi başaranlardır. tşte Tahsin Yûcd'in "Bıyık söylencesi". Bir de yepyeniler var. Buna da ömek Faruk Ulay'ın yenilerde yaymlanan "tti" adlı romanı. O kadar yepyeni ki, kimse üzerinde yazmaya cesaret edemiyor. Belki de okumaya. Beni ilgilendiren yenilik değil. (O gençlikte kaldı.) Haslık (otantiklik), yalınlık ilgilendiriyor beni, öyküde de, romanda da, şiirde de, resimde de. Yeniliği, o eskici dükkânından çıkma post-modernlere bırakıyonım. Tepe tepe kullansınlar. 2- Şöyle bir baktığımda ve Fethi Naci'nin "100 Soruda Türk Romanı" ndan başladığımda ortaya hiç de küçümsenmeyecek bir eleştiri, inceleme tablosu çıkıyor. Cevdet Kudret'in "Türk Edebiyahnda Hikaye ve Roman"ı, Gürsel Aytaç'ın "Çağdaş Türk Romanı Üzerine lncelemeler''i, Berna Moran'ın "Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış"'ına, ben, büyük bir bilgi, birikim, ilgi ve sevgi sonucu çıkmış olduğu hemen belli olan Seüm Üeri'nin "Gençlere Türk Romanından Ahm Sayfalar''güldestesini de ekleyeceğim. Bir de gün ışığına çıkmayan üniversite tezleri var. Örneğin onlardan biri olan ve gün ışığına çıkma olanağı bulan, Yıldız Ecevit'in Oğuz Atay'm romanlannı konu alan eleştirisini kaç kişi okudu ? Tahsin Yücel 1- Son yirmi beş yıl romancılığımız açısından oldukça canlı ve verimli bir dönem. Roman, uzun yıllardan sonra ilk kez, bu dönemde kısa öykünün önüne geçti ülkemizde. Öyle sanıyorum ki, son yirmi beş yıl içinde yayımlanan roman sayısı da bir önceki yirmi beş yıla göre birkaç Roman kısa öykünün aeçti kat fazladır. Yapıt vermeye önceki dönemde başlamış birçok önemli yazanmız, örneğin bir Necati Cumata, bir Tank Dursun YL, roman çahşmalannı bu dönemde yoğunlaştmp olgunlaştınrken, Bflge Karasu, Ferit Edgü, Hilmi Yavuz, Adalet Ağaoğju gibi ünlü yazarlanmız romanlannı bu dönemde vermiş, Pınar Kür, Seüm 1leri, Latife Tekin, Orhan Pamuk ve daha birkaç ilginç romancı yazm evrenimize bu dönemde katılmışlardır. Kurgu, biçem, izlek, düşün açısından romanımız çeşitlenmiş ve zenginleşmiştir böylece. Bu arada Bilge Karasu'nun özellikle de Ferit Edgü'nün arayışlannı önemle vurgulamak gerekir. Bununla birlikte birkaç deneme bir yana, bu dönemde romanımızda derin bir yenilenmeden sö zetmek abartılı olur. Kimi yapıtlar, "Türkiye'de ilk kez" gibi kalıplarla sunuldu ya bu kalıplar yepyeni yapıtlan muştulamaktan çok, temelsiz tanıtım savlan olarak kaldı. Yazık ki, ülkemizde, yenilik ve özgünlük de belli kalıplara uyuyor. Biri kimi yabancılardan esinlenerek " oyuncakh " bir tarihsel roman kurgusuna yöneliyor; sonra, bir de bakıyorsunuz, dört beş izleyici bulmuş ve hepsi de aynı ölçüde yeni, özgün ve post - modern. Bir de olumsuz gözlem : Genel olarak yazının, özel olarak romanın öncelikle bir dil olduğu hiçbir zaman şu son yıllardaki kadar unutulmamıştı. 2- Bu konuda yapılmış değerli çalışmalar bulunduğunu söylemek bile gerekmez. Ama çahşmalann büyük çoğunluğu "roman" değil, "romancılar" ve "romanlar"iizerinde duruyor. Bir de , ben bir Türk romanı incelemesi yapacak olsam, ağırlığı tarihten, toplumbilimden, ruhbilimden vb. önce roman sanatma verirdim; böylece, kannca karannca, geleceğin romancılanna ışık tutmuş olurdum belki. Hulki Aktunç DeşlirâıU, romamraz denfi çahfkan otanaık l-Ahve ah...Onlar, Kemal Tahir'in, Orhan Kemal'in, Oğuz Atay'ın, Sevgi SoysaTın yaşadığı ve yazdığı yıllardı. Bu dönem, romanımızın çocukluk hastalıklanndan artık kurtulmaya başladığı (bugün için genelleyeyim, kurtulduğu) dönemdir. Örneğin, "köy romanı" o tür roman yazanlarca bile bırakılmaya başlanmıştır. Örneğin, daha önceki dönemlerde oransal bakımdan yoksul görünen öncü roman çabalan, yaygınlaşmaya baslamışür. Örneğin, gelenekseî Türkçe nesir, 1970 sonrasında yaygınlaşan ve önemsenen tarihsel bakış araştırmalanndan da güç alan bir bakış açısıyla, bir kaynak olarak yeniden değerlendirilmeye başlanmıştır Son yirmi beş yıl, hiç unutulur mu, Adalet Ağaoğhı'nun, Seüm İleri'nin. Mehmet Eroğlu'nun, Orhan Pamuk'un romanda çıkış yıllan. Yaşar Kemal'in etkinliğini sürdürmesi, Attila İlhan'ın romana ağırlık vermesi, Yusuf Anlgan'ın yeni bir romanla gelişi. Bflge Karasu'nun romanlannı yayımlaması... hep aynı dönemde. Edebiyatımızın romana en çok emek harcamış eleştirmeni Fethi Naci, aynı dönemde eleştiriye (ağırlıklı olarak da roman eleştirisine) döndü. Şimdi... 2- Şimdi yukanda çizmeye çabaladığım roman görünümüne karşılık, eleştirimiz (Fethi Naci, Berna Moran, Seüm İleri, Semih Gümüş, Orhan Koçak'ı ayn tutarak söyleyeceğim) son yirmi beş yıllık dönemde romanımız denli çahşkan olmamıştır. Bu konuda da kötümser değilim. Roman eleştirisi, döneme uzaktan da bakabileceği yıllan yaşıyor artık. Aynca, geçmişten bugüne bütün roman değerlerimiz, önyargılardan, ideolojik kimi ketvurmalardan daha uzak, geliştiğini düşündüğüm "edebi asgari müşterekJer" e daha yakın açılardan değerlendirilmeye yine son dönemde başlanmıştır. En özlü biçimde söyleyebileceklerim bunlar. Şu anda kitaplığımdan ve kaynaklardan uzaktayım, adlarda unutkanhklanm varsa bağışlayın. Ahmet Oktay dûzeydebir aşana olnuMk l-Türk romanının, son 25 yıl içerisinde çeşitlendiği ve belli bir aşama yaphğı söylenebilir ama bu aşamanın uluslararası düzeyde bir aşama olduğu kolaylıkla öne sürülemez. Bir Ahmet Hamdi Tanpınar, Yakup Kadri Karaosmanoğhı, HaUde Edip Adıvar'ın aşıldığını düşünemiyorum. Yaşar Kemal'in nehir romanlannın egale bile edüemediği açıktır. Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yusuf Anlgan, Oğuz Atay, Bilge Karasu'nun eşdeğen romancılar olmadığı gibi Attila tlhan'ı. Seüm Üeri'yi, Adalet Ağaoğlu'nu, Leyla Erhil'i, Tahsin YüceTi sollayabilmiş romancılar da yoktur. 1980 sonrasmın umut veren üç adı Orhan Pamuk, Latife Tekin, Mehmet Eroğhı'dur. Fazla sevindirici bir gelişme değil görüldüğü gibi. Ama şunlan da eklemek gerekir: Romancılanmız son yirmi beş yılda hiç kuşkusuz kurmaca teknikleri açısından farklı denemelere girişmiştir. Görüldüğü kadanyia, gerçekçi anlatı eski itibanna sahip değildir. Kuşkusuz tümüyle yürürlükten kalkmamışhr ama postmodernist eğilimler daha çekici gelmektedir yazarlara. Bu süreç içinde, ister istemez Türk romanı çeşitlilik göstermekte, doğal ve insanal coğrafya farklılaşmaktadır ki, bu da iyi bir gelişmedir. Bir ömek konular dönemi sona ermiş bulunuyor. Toplum ve birey sorunlan, artık diyalektik ilişkileri içinde sorgulanıp kurgulanıyor. Şabloncu çözümlerden ve kurgulardan kurtuluyor romancılar. 2- Romanımızın değerlendirilmediği söylenemez elbet. Tahir Alangu'dan Fethi Naci'ye, Cevdet Kudret'ten Berna Moran'a her eleştirmeci farklı yorumlar getirmiştir romancılanmıza ve romanlara. Son yıllarda gelenekseî eleştiri anlayışından kopulduğu, daha kuşatıcı ve yorumsamacı bir eleştiri anlayışına kayıldıgı gözlenmektedir. Göstergebilimin, yorum bilgisinin, ahmlama estetiğinin yöntemlerini kullanan bazı eleştirmeciler,romanlan bir temsiller sistemi olarak sorgulamaktave derin yapıdaki simgesel / dilsel eklemlenişleri gün ışığına çıkarmağa yönelmektedirler. Okuma / eleştiri pratiğindeki yeni yaklaşımlar, romancılann yeniden ele alınmasını bir gereklilik haline getiriyor bu yüzden. Bu yeniden - okuma sürecinin gözden kaçmış, yanlış yorumlanmış bir çok sorunu ortaya çıkaracağına inanıyorum. Örneğin SühaOğuzertem'in Abdülhak Şinasi Hisar ve Ahmet Hamdi Tanpınar okumalan, bu farklı yönelişin en iyi ömeklerini oluşturuyor. Sürecek PENALTI MEMET BAYDUR Bir Aşk Deneyi Julian Barnes bir kısa hikâyesinde enfes bir ıkilem- le el ele bırakıyor okurunu. Hikâyenin adı: Deney. Ya- zann amcası, Freddy Amca, yanm yüzyıldır Kate Tey- ze ile evlidir. Yıl 1984. Freddy Amca 1928 yılında, Pa- ris'te başından geçen garıp bir olayı, aynntılan her se- ferinde değıştırerek anlatır yıllardır. 1928 yılında Am- ca'nın çalıştığı Gerçek Tahta Cilası şirketi, onu iş için Paris'e yolluyor. Paris'te bir bara girip bir kadeh be- yaz şarap ısmarlıyor kendine Amca. Sonra yanında iç- ki içen bir adamla sohbete koyuluyor. Yazar, Freddy Amca'nın bu hikâyeyi seksen kere anlattığını, her se- ferinde ginştekı aynntılann değiştiğini söylüyor. Küçük kaldınm kahvesi bazen Ritz Oteli oluyor, ucuz beyaz şarapsa, en lyisinden St. Julien'e dönüşüyor arada st- rada. Ama değışmeyen bir şey var. Barda sohbet et- tiği kışı Fransız ve gerçeküstücü. Gerçeküstücülük akımının o yıllardaki ileri gelen kışilerinden biri. Bu adamın kimliği de Freddy Amca'nın ruh haline, içtiği viskı sayısına göre değışiyor. Tanguy, Prevert, Duha- mel, Unik, hatta Andre Breton oluyor adam duruma göre. Yazar bu çelışkileri amcasına hatırlatıyor ama al- dığı yanrt: Bilinçaltı ne hanka bir şey değil mi? Nasıl da yaratıcı! Içlerinde Aragon ve Benjamin P6ret'nin de bulun- duğu bu gerçeküstücü grup, Freddy Amca'yı toplan- tılanna davet ediyor. Genç Ingiliz tahta cilası satıcısı ile gerçeküstücüler bir araya geliyor saatlerce. Top- lantının konusu: Cinseltik. Bu esnada anlıyoruz. Kate Teyze 1980 yılında öl- müş, hıkâye 1984 yılında anlatılıyor ama 1985'te Fred- dy Amca da ölmüş. 1990 yılındaysa 62 yıl önce söz konusu toplantının tutanaklan yayımlanıyor Pariste. "Recherches sur la Sexualite, Janvier 1928 - Août 1932." Hikâyenin "asıl" zamanı, günümüz. Şimdiki zaman. Tutanaklann 5-a bölümünde T.F. adında bir In- gılizin Pıerre Unık tarafindan toplantıya getirildiği ve tartısmalann yanı sıra bir "deneye" katıldığı bildirilıyor. Her anlatışında yemin ettirirmiş Amca; bu konuşu- lanlartümuylearamızdakalacak, Kate Teyze'ye bir tek sözcükolsun söylenmeyecek! "O toplantıda, bir gün içinde, bütün hayatımda duymadığım kadar edepsiz- lik duydum. Son savaşta (Birinci Dünya Savaşi) bile bu denli ahlak dışı konuşmalara tanık olmamıştım!" Gerçeküstücüler cinsel konular üstüne lyıce anti-pla- tonik bir söylem kurmaya çalışıyortar. Orta smıftan bir ingilizı soru yağmuruna tutmuşlar. Neleryok ki soru- lann arasında! Hayvanlarla ılışkiden tutun, orgazm çe- şıtlerine ve hangılerinın neden bturü tercih edildiğine kadar aklınıza ne gelirse. Kendi kendine doyum yön- temteri, eşcinsellik, sevıcilik, düşler, din ve cinsellik arasındaki bağlantılar ve bir süriı başka şey tartışılı- yor. Freddy Amca bütün sorulan cila satıcısı bir Ingi- lizin tipik soğukkanlı edası ile karşılıyor. Breton'un yö- nettiği toplantının bir anında Jacques Prevert bir so- ru soruyor Amca'ya: Bıze bir ingıliz kadını ile bir Fran- sız kadınının sevişme yontemlen arasındaki temelfar- kı anlatabilir misinız? Tutanaklara göre Amca'nın ya- nıtı: Daha dün geldim Pans'e! Amca'ya göre bu adamlar, bu toplantılarda bir ara- ya gelıp müstehcen konularda ıçlenni dökmek istiyor- lar, ama bu basitliğı kendilerine yediremedikleri için, olup brteni yan bilimsel bir ereğin ardına gızlemeye ça- lışıyorlar. Üstelik edepsız olanı tartışırken de pek ba- şanlı değiller. Hiç başanlı değiller. Utanıyoriardı dene- bilir, diyor Amca. Aydınlar! Damarlannda ateş yok! Yalnızca düşünce! Onlara sorduğum soru şuydu: Eğer iki kadın, birbirine çok benzeyen iki kadın birbirine benzeyen yöntemle sevişiyorsa, gözlerinizi kaparsa- nız bınni dığerinden ayırmak mümkün müdür? Ertesi gün Prevert aynı kahvede buluyor Freddy Amca'yı, toplantıya katıldığı için teşekkur ediyor ve gerçeküstücü grubun gerçeküstü bir armağanı oldu- ğunu bıldiriyor. Saint Sulpiec civannda bir otel oda- sında gözleri bağlanacak Amca'nın. Birinci gün bir kadınla, ikinci gün bir başka kadınla sevişecek. Ka- dınlardan biri Fransız, diğen Ingiliz. Hıçbır şey konu- şulmayacak, tek sözcük bile. Bakalım aradaki fark neymiş? Amca, aradaki farkı anlamak için kendisine ihtiyaçlan olmadığmı söylüyor. Onlar da bir Ingilizin ya- nıtının daha katışıksız, dürüst, dolaysız olacağını id- dia ediyorlar. inanılır gibi değil hikâye! Yazar da yaşlı amcasının uydurduğu cinsel bir fantaziyle karşı kar- şıya oldugunu düşünüyor. Gençlik, Paris, otel odala- n, bir değil iki kadın! Freddy Amca, bardaktan boşanırcasına yağmur ya- ğan bir akşamüstü ginyor otele. Odada gozleri bağ- lanıyor iyice. Sonra gözleri bağlı ve hiç konuşmadan sevişiyor birinci kadınla. Ertesi gün yine yağmur ya- ğıyor. İkinci hanımla da sevişiyor sessizce, gözleri bağlı. Yazar, 62 yıl önceki gerçeküstücüler gibi soru- yor: Neydi ikisinin arasındaki fark? Freddy Amca, ağ- ladığı belli olmasın diye gözlerini yumup yanıtlıyon Fransız olanı yüzümdeki yağmur damlalannı diliyle te- mizlıyordu. Hepsi bu. Yazann bütün ısranna rağmen Amca, iki hanım hakkında başka bir şey söylemiyor. Ertesi gün yola çıkıp ingiltere'ye giden bir gemiye atı- yor kapağı. "Bu, hayatımda yaptığım en akıllı şeydi, o gemide tanıştım Kate Teyze'nle. Aysonunda nişanlandık, üç ay sonra da evlendık." Kansına Paris'te başından ge- çenlerden hiçbir zaman söz etmemiş Amca. Yanm yüzyılı aşan fazlasıyla mutlu bir evlilikten sonra, Kate Teyze'nin ölümüyle kendinı iyice içkiye veriyor Fred- dy Amca, birkaç yıl sonra o da ölüyor. Yazartekrar ger- çeküstücülerin toplantı tutanaklanna dönüyor, okuma- ya başlıyor. Kitabın 5-a bölümunün 23 numaralı dip- notunda, bir sürrealist kuramın kanıtlanması için, In- giliz vatandaşı birisinin üstünde bir deney yapıldığın- dan söz ediliyor. Sonuç alınamadığı da eklenmiş. Bir de şu belirtılryor aynı dipnotta: Bu deneye katılan iki değil, bir tek kadınmış. Adı verilmemiş. Kadın K. ola- rak geçiyor metinde ve dipnotlannda. • Julian Barnes'ın hikâyesi hemen hemen böyle. Yor- gun bir baykuş gibi düşündürdü beni yıllardır kafayor- duğum bir dizi soru üstüne. Maskeler üstüne. Gerçek ile sahici arasındaki ince uçurum üstüne. Gerçek ile gerçek oldugunu zannettığimız şey arasındaki ayınm fazla büyük olmayabılir. Maske ile yüz inanılmaz bir do- ğallıkla yer değiştınp birbirierinın yerine geçebilir. Sah- te ile sahici ikiz kardeştir. Sonunda her şey uçup yiter. Bu gazete yazılan da. Kalıcı olansa 'aşk'hr. Belki. KıbPis'ta tiyatro • Kültür Servisi- Kıbns'ta yasanan yangın feleketinden sonra hem tiyatro şöleni ile moral kazanmak hem de geliri ile yeniden ağaçlandırmaya katkıda bulunmak üzere Sıdıka Atalay'ın desteği ile Ali Poyrazoğlu'nun "Babam Dokuz Oofurdu" adlı oyunu 18 - 19 ağustos. Hadi Çaman'ın "Matruşka" oyunu 25 - 26 ağustos tarihlerinde Girne Kalesinde sergilenecek. "Ölümsüz Kapanfıller" • Kültür Servisi- Yönetmenlığini Mesut Uçakan'ın yaptığı, başrollenni Hazım Körmükçü, lpek Tuzcuoğlu, Haluk Kurtoğlu'nun paylaştığı "Ölümsüz Karanfiller" filminin çekimleri süriiyor. Film, Antalya Film Festivaline katılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle