28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURlYET 1 AĞUSTOS 1995 SALI 10 DIZI YAZI Çeçen savaşı, Rusyada reformcu kanadın parçalanmasına vol açtı. Diktatörlük tehlikesi büyüyor"Yeniden yapılanma" (perestroyka) politikasınm başlamasından on yıl sonra bugün, Rusya'nın demokra- tik bir ülke halıne geldiğıni söylemek çok zor. tktidar gı- derek güçleniyor; parlamen- to ve basın her an yasaklan- ma tehlikesiyle karşı karşıya; yargı organı ıse daha henüz tam anlamıyla varlık göste- remiyor. Sovyetler'in yıkılmasın- dan sonra iktıdarın yalnızca adı değişti. Merkezi ve yerel yöneticilerin yüzde 87'si hâ- İâ musluklann başında otu- ruyor. Tek partili yönetım fi- ilen sürüyor. 1993 yılında iki partılılı- ğe yönelinmış olsa da (bır yanda ıktı- dar ve öteki yanda başını parlamento yönetiminin çektiği muhalefet).bu sü- reç 3-4 ekımde kanla durduruldu. Ondan önce \e sonra kurulan partı- ler. ciddı bir güç olmay ı başaramadılar. Yenı partıler çogunlukla birkaç büyük kentte örgütlenebildi; taşra. Moskova partilerine pek ilgi göstermedı. Gorbaçov'un başa gelmesınin ardın- dan. özellikle de 1987 sonrasında de- mokratıkleşme yolunda adımlar atıl- mıştı. Konuşma. gösteri. basın ve örgüt- lenme özgürlüğü yolunda önemh yol katedilmişti. Ağustos 1991 darbesı ve ardından Yeltsin'ın ülke yönetimıni ele geçirmesı sonucunda yeni bır sayfa açıldı. Gorbaçov'la başlayan dönem. politik olarak 1993 Eylül-Ekim olayla- nyla tamamlanmış oîdu. O tarihe kadar ülkenin üç büyük güç odağı olan TSK. (Tanm Sanayii Komp- leksi), EYK (Enerjı-Yakıt Kompleksi) ve ASK (Askeri Sanayi Kompleksi) arasında denge politikası izlemış olan Yeltşin, giderek ASK'nın etkısi altına girdi. Hemen o tarihlerde (daha parla- mento katlıamında ölenlenn cenazesı Moskova'nın On Yılı Çarpık Sosyalizmden Vahşİ Kapitalizme Aksay s:ovyetler'in yıkılmasından sonra iktidarın yalnızca adı değişti. Merkezi ve yerel yöneticilerin yüzde 87'si hâlâ musluklann başında oturuyor. Tek partili yönetim fiilen sürüyor. bıle kaldınlmadan) yeni bır asken dokt- nn kabul edıldı; eskı So\\et cumhun- yetlenne (yakın sınırötesi) ve başta Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere dış dünyaya (uzak sınırötesi) karşı uygu- nan politıka sertleştirıldı. Daha sonrakı dönemlerde Kremlin giderek cürüdü. daraldı. Güvenlik or- ganları. başta deviet başkanlığı özel komma bınmi ve ordu yönetimi poli- tikaya ıyıce ağırlığını koydu. Entrıka- lar çoğaldı. Darbe söylentileri arttı. • Çeçen sa\ aşı. iktidarın aynşmasında önemli bır aşama oldu. "Reformcu kanat" parçalandı. Yeltsın'ı iktidara taşımış olan güçler ondan hemen hemen tümüyle koptular. Ülke lıden. 7-8 yıl önce mücadele bayrağını açtığı gück- rin temsılcisi oldu. Otoriter yöntemle- re daha sık baş\ urulmaya başlandı. tk- tidar ıle şiddet yanlısı mılliyetçı güçler (başta Jirinovski) kenetlenmeye baş- ladı. Diktatörlük tehlikesi büyüdii. Da- ha önce 1994 yazında yapılacağı açık- lanmış ama ıptal edilmiş olan devlet başkanhğı seçimlennin normal koşul- larda 1996 yazında vapılması gerekı- yor. O yolda da Aralık 1995 parlamen- to seçimleri (yıne belırtelım. eğer ya- pılır>a) önemli bir gösterge olacak. Şu anda en güçlü muhalefet.hareket- len. Rusya Komünist Partısu Sosyalist Rusya Tanm Partisı \e liderhğini Gri- goriy Yavlinski'nin yaptıgı Demokrat Liberal Hareket (Yabloko) \e öteki par- tiler. seçımlerin zamanında ve dürüstçe yapılması ıçin mücadele ediyorlar. Rusya"nın önünde hangi politik seçe- nekler duruyor? 1. Yeltsin'ın giderek açık diktatörlü- ğe geçmesi. 2. Kremlin içinden, Yeltsin'e yakın. ama daha az yıpranmış ve daha dinamik bir liderin çıkanlması. 3. Darbeyleyadasecimle. şiddet yan- lısı ve muhtemelen milliyetçı bir muha- lif liderin başa geçmesi. 4. Kaos: Sosv al patlamalar. etnik ça- tışmalar. ülkenin parçalanması. savaş. (Bazı yorumcular. bunalımın tepe nok- tasında NATO ve BM'nın "Rusya'ya el koyacağı" koşullan bile olası görüyor- lar!) 5. Demokratik çıkış. llk adımı, gele- cek seçimlerde. demokratik güçlerin ba- şansıyla atılacak olan uzun \ e zor bır y ol. Yarın. Batı'nın baş belası Hedefi, Rusya İmparatorluğu ikinci parti durumuna gelen Liberal Demokratik Parti'nin lideri Vladimir Jirinovski'nin en büyük hayali, "eski Sovyet cumhuriyetlerinin, yeniden birliğe katılmak için Moskova'ya yalvardıkları, Rusya'nın güneye doğru yürüyüşe geçtiği ve Rus askerlerinin çizmelerini Hint Okyanusu'nda yıkadıkları günü görmek." 1991 yılında yapılan başkanlık seçimlerinde Yeltsin ve Rijkov'un ardından üçüncü olan Jirinovski'nin başarısı, "süper devlet" konumunu yitirmenin ezikliğini yaşayan Rusların milliyetçi duygularına seslenmesinden kaynaklanıyor. DÜNYA BANKASI İMPARATORLUĞU'NDA GAZİNO KAPİTALİZMİ / Pmf. DK ALPASLAN IŞIKLI Kalkmma misyoneri uzmanlarDünya Bankası'nın temsil ettiği "çağdaş teolo- jikyapılanmada misyonerlik göre\i. neo-klasik iktisatçılar tarafından üstlenilmiştir. Kalkmma uzmanı. gelişmiş ve gelişmekte olan dünyalar arasında bağ kurar; bu. Hıristiyan rahiplerin müminler \e gayri müminler arasında bağ kur- masına benzer. Az gelişmişlerin. selamete açılan uzun yolda ilerlemelerine \ardımcı olur. Yol uzun ve sarptır; yiireksizleregöredeğildir" görüşü(6) savunulur. Neo-lıberal modellenn gereği olarak su- nulan ve bir türlü beklenen sonucu vermeyen. tam tersine derin çöküntülere neden olan acı reçeteler. işte bu tür savlara dayalı beyin yıkama çabalanyla benimsetılir. Dünya Bankası'nın dini neo-liberalizm ise, bu di- nin rahipleri de Dünya Bankası uzmanlanndan olu- şur. K.ısaca"YU-Pr' (Y.P.: YoungProfessional)ola- rak anılan bu uzmanlann, Hıristiyan rahiplerin ye- tiştirildiği seminerleri anımsatan programlardan geçtikleri görülmektedir. (7) Neo-liberalizm mücahiti prensler Dünya Bankası bünyesinde çahşmış ve çahşmak- ta olan bazılannın gözlemlerine dayanılarak yapı- lan açıklamalara göre. "Üçüncü Dünya kökenli uz- manlann bankanın danışmanlığında bir hafta- da kazandıkları. yerel işlerde aylarca çalışarak kazandıklarından daha fazladır. Mesleki ünle- ri, bu tür ilişkiler sayesinde artar. Bu sayede ken- di ülkelerindeki yüksek pozisyonlara hızla \ ük- selirler. Bu yolla kolayca ve ucuzca kuruma ka- zandırılmış olurlar." (8) Bunlardan bazılannın. gerektiğinde, neo-liberal öğretinin mücahitleri ola- rak kendi ülkelerinde görevlendinldiklerine daır sayısız örneklere tanık olma fırsatına da bızler sa- hipolmuş bulunuyoruz. Bunlara. ülkemizde ayn bir isim de bulunmuştur. "Prens"' denilenler. esas ola- rak bunlardır. Kuşkusuz. her imparatorluk gibi Dünya Banka- sı imparatorluğundada yalnızca teoloji yoktur; bel- )i bır ekonomik faalıyet de vardır. Pazara, rekabe- te \e ö?el mülkiyete dayalı olan bu ekonomide ağır- lığın, luz'ıJ ilkel bir tefecilik faalıyetine kayması ka- • Dünya Bankası'nda çahşmış Üçüncü Dünya kökenli uzmanlar, mesleki ünleri \ e ilişkileri sayesinde kendi ülkelerinde hızla yüksek pozisyonlara yükselirler. Gerektiğinde neo-liberal öğretinin mücahitleri olarak kendi ülkelerinde görevlendirilen bu uzmanlara ülkemizde "Trens" denilmiştir. çınılmaz olmaktadır. Bunun bilinen bazı nedenleri vardır. Kural oia- rak, üretim araçlannın mülkiyetı özel kesime geç- tığı ölçüde. üretim kararlannın insan gereksinim- lenne göre belirlenmesi durumu son bulur. 0nun yerine. üretim kararlan sermayenin kârlılık ilkele- rine göre ahnmaya başlanır. Özel sermayedarlar. üre- tim araçlannın sahibi durumunda olunca. piyasa- da mevcut satın alma gücüne bağlı olarak yatırım \ e üretim kararlannı biçimlendirirler. Yatınm ve üre- tim için sermaye biriktinniş olmak yetmez; alıcı da olması gerekir. Oysa sermayenin giderek belli el- lerde toplanması yönündeki süreç, geniş kitlelerin satın alma güçlerinin eriyip yok olması sonucunu da beraberinde getirir. Bir süre önce piyasaya sür- düğü yeni biraraba modelinin tanıtımını yapan bir ünlü işadamı, bu gerçeği. "Üretmek kolay, satmak zor" sözleriyle dile getirmişti. Bu zorluk nedeniy- ledır kı başta otomotiv sanayii olmak üzere pek çok sektörde biriken stokları eritmek ciddi bir sorun haline gelmiştir. l retimde daralmanın sonuçları Yatınm ve üretim kararlan, piyasa kurallanna, ya- ni sermaye odaklannın kârlılık hesaplanna göre ahnmaya başlanınca: satın alma güçleri erozyona uğrayan kitlelerin gereksinimlerine yanıt teşkil eden. ancak gerekli ölçüde satın alma gücünün bu- lunmadığı alanlarda yürütülen üretim ve hizmetle- rin öncelikle daralması ve hatta çöküntüye uğrama- sı da kaçınılmaz hale gelir. Bu durumun sonuçları, yalnızca. giderek geniş- lemekte olan satın alma gücünden yoksun kitlele- rin gereksinimlerini karşılamayayönelik hizmetle- rın çökmesiyle de sınırlı kalmaz. Bununla bağlan- tılı olarak istihdamda meydana gelen daralma. iş- sizliği yaygınlaştıran ve ücret gelirlerini aşağıya do|ru çeken sonuçlar doğurur. Sorun bununla da bitmemekte. üretimdeki daral- manın. spekülatif nitelikli rant gelirlerindeki artış- la eşlendiği görülmektedir. Bu yüzdendir ki İSO Başkanı. bir süre önce halen "ülkenin kaymağını yiyen ve sayıları bini bulan rantiye aileler"ın du- rumuna dikkat çekmiştir.(9) Buyüzden hızla artan iç borçlar. bir katrilyona varmıştır. Maliye Bakan- lığı verilenne göre. 1995 yılının ilk dört ayında devlet harcamalannın vüzde 28.6"sı personel gi- derlerine aynhrken. bundan çok daha fazlası. yüz- de 35.8'i rantiyelere iç borç faizı olarak ödenmis.- tir. Bu durumda kamu kesimınin \e kamu kuruluş- lannda çalışanlann toplumun sırtında bır kambur oluşturduğu yolundaki iddıalar tamamen havada kalmakta (10); kamunun \e toplumun sırtındaki gerçek kamburun dev let borçlarının faiz yükünden oluştuğu açıkça görülmektedir. Spekülatif kârlar Bu koşullarda mevcut sanayi kuruluşları da spe- külatif kazanç peşinde koşar olmuşlardır. Yıl için- de. talep yokluğundan dolayı binken stoklannı erit- mek için üretimlerine ara veren ışletmelerin. yıl sonunda kâr ettiklerı görülmektedir. Kâr gelirleri, giderek üretim ve istihdama herhangi birkatkısı bu- lunmayan spekülatif niteliğe bürünmektedirler. tSO'nun "500 Bü\ük Sanayi Kuruluşu" anketi- nin sonuçlarına göre. son vollarda firmalarda sa- nayi faaliyeti dışı elde edilen gelirlerın oranında be- lirgin bir artış vardır; bu oran, 1991 "de toplam kâ- nn yarısından fazla olmuştur. (11) Işin ilginç yanı. bu yöndekı gelişmelerin ülkemiz- le sınırlı olmamasıdır. Marbourg Üniversitesi pro- fesörlerinden Frank Deppe'nin 19 Mart 1993'te Ankara'da verdiği konferansta anlattıklanna göre. Almanya'da da Siemens, Volks\vagen gibi pek çok önemli firmanın gelin. giderek artan oranlarda spe- külatif kazançlardan olıışmakt.ıdır \e bıına bır dc isim bulunmuştur: Gazino kapitalizmi! Özelleştırmenın ve onunla bağlantılı olarak pa- zar ekonomisinin yaygınlaşması, bu sürece evren- sel bir boyut kazandırmaktadır. Eğitim Enternas- yonali'nin ve Hükürhet Dışı Örgütler Konferan- sı'nın Başkanı Bob Harris'ın dediği gibi. "parar, dünyayı dev bir gazinoya çevirmiştir". (12) Üre- tim ve istihdamla ılgisı giderek azalan. salt spekü- latif işlemlerle sınırlı bir kâr dövüşü. ekonomik alanın tek etkinliği haline gelmektedir. "1980'li vılların sonundan itibaren küresel düzeyde dö- \ iz muaınelelerinin > üzde 90*ının denizaşırı alan- lardaki nıal ticareti\le ve>a yatırımla hiçbir il- gisi kalmamıştır. Açıkçası, gerçek ekonomik fa- aliyette bulunanlar, finans borsalarında iş yapan- lar karşısında kaybetmektedirler. Mali aktifler büyütmekte. gerçek aktifler değer kaybetmek- tedirler." (13) Bu gidişin kaçınılmaz sonucu. istihdamm çök- mesidir. Dolayısıvla. geçenyüzyıldaemeklerinden başka satacak şeylerı olmayanlar. bu gidişle 21. yüzyıla girerken emeklerinı satma olanağmdan bi- le yoksun olma tehlikesiyle karşı karşı\ a kaldıkla- rından. en çok zararlı çıkanlar onlar olmaktadırlar. Dünya Bankası imparatorluğunun üzerinde kurul- duğu gazino kapitalızminde emekçilerin payına düşen budur. (6) Julıo de Santa Aıuı ' Stı<.ralızation and Sacrifice m Hıımane Praclie". Sacrifice and Hıımane Economıc Lıfe. Cene\re. H'CC. 1V92. S George and F Sabellı, age, s. 97 O) Avnı ver. s. 116 fX) iym'yer. s 113 (9) Bkz. "Ekonomide denı: tükenmiştır", Cumhııriyet. 29 7199} (!<>> Bu konuda Başhukan'ııı ekonomi dtmışmanı Bıııhan Özfalııra'nm ilginç bır açıklaması basma \ansımifiır Öztatuiü vagöre ' KIT lerdeçalışan6IMIbm kı^ı 6i)milvonun sırtında bır sülüklür' Bkz Çumhun\et I 5 1994 (11) IstanbulSanau Odası Dergnı. E\lid 199i s. 60 (12) Focus. 1 March 1995 •, 13 (13) "The Globııl Economv and the Dhtatorshıp of L'sun , The Social Summit Seen from the South, Noı-negian Curch Aid. Nomegian Forıım 1995..s IX. BİTTİ ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ • ••Ya Domuz ya Çöl Bir çevrecı olduğu gibi, tutarlı bir egitimci olan Ah- met Aşıcı, uzun mektubunun adını "Ya Domuz ya Çöl" koymuş. Senırkent'teki yürek paralayıcı olayı izleyen- ler, yöneticiler. biraz gerçeklere eğilebilselerdi, yurdun öbur yöreleri belki kurtarılabilirdi. Bu nedenle, Türki- ye ile öbür Islam ülkeleri, çölleşmekten kurtulamaya- caklar. Ahmet Aşıcı, şöyle diyor mektubunda: "Sayın Ekmekçi, Hz. Ibrahim 'e kadar tanrılar ve dinler doğaldı, fizik- seldi, insanın buyruğundaydı; yeni gereksinimlere gö- re, yenileri üretilebiliyordu. Mesleğiput, yani tann üretmek olan Hz. Ibrahim, so- nıjnda 'yok'tan ürettiği 'değişmez ve değiştirilemez' semavi ve tek tann kavramı ile fizik tannlan metafiziğe çevirdi. Oysa, 'var' olan insanın tanrısı da 'var'd/. Tan- n her zaman vardı. Ancak bılim 'yok' diyordu. Bilime göre 'yok' da bir gerçektır. 'Yok'a 'var' demek, 'yok'u ınkâretmektir. Buise, açıkça ateizmdir. Tannyıinkâret- mektir. Bu durumda Hz. Ibrahim bir anlamda 'tann'yı yoketti. Irkına 'seçilmiş ırk' dedi, ırkını tanrılaştırdı. Mı- sır'da tanıdığı 'Tann Firavun'un yerine memleketi Har- ran'da 'Tann ırk'/ koydu. Firavun da onu ateşe attı, çünkü kendisıne rakipti. Böylece bınlerce yıl önce tannsal saygınlığı yok edi- len fızik doğanın ve bu doğanın birparçası olan insa- nın problemleri 'yok'/a, metafizıkle çözülemedi. Çıkan çatışmada var1 doğa, fizik doğa çöktü, çölleşti. Çün- kü, doğanın da, insanın da özünü oluşturan değişken- lik ve uyum (adaptasyon), değişmezlik (statükoculuk) ile durdurulmak istenmişti. Fanatik öziü metafizik, semitik kültürün tutsak ettiği oranda butun devletler ve uygahıklar da çöktü, meta- fizik oldu. Mezopotamya 'daki Orta Asya kökenli Sümer ile Anadolu'dakı aynı kökenli Hatti ve Eti Sara uygar- lıkları; Yunan, Roma, Pers, Osmanlı vb. bütün Ortado- ğu devletleri ve uygarlıklan, 'güneş kultü' şeklindekipro- yahudilik. Yahudilik, sonra Musevilik, daha sonra Hı- nstiyanlık, sonunda da Müslümanlık görünümündeki fizik yerküreyi dışlayan, göğe bağımlı yani, salt meta- fizik, semitik, statükocu emperyalıst arabesk felsefe- nin 'düşünmeyeceksin, inanacaksın' zincirine tutsak olup, hepsı 'var' dünyadan koptular, 'yok'a, ateizme teslim oldular, 'yok' oldular. Ortadoğu çöktü, çölleşti, dağıldı. Yazdığı 6 ciltlik Roma Tarihi'nin sonunda, ın- giliz tarihçi 'Gibın' Roma uygarlığının çöküşünü Hıris- tiyanlığa bağlar. Osmanlı'dan sonra, simdi Türkiye Cumhuriyetı'nde de topraklar ve beyinleraynı metafi- zik kökenli semitik (Yahudilik) emperyalızmin arabesk kültürel, ekonomik, siyasal sarmallarıyla bu dünyadan kopanlmakta, çölden gelen felsefelerle, hem moral hem de fizik olarak çölleştinlmekte, 'yok'a sürüklen- mektedir. Laik kökenli Atatürk Türkiyesi'ni yıkmaya çalışan PKK'nin de, herkesın bıldıği bir siyasalpartinin de kök- leri hep Arap sınırlanndadır, arabesktir. Dine göre, Arap ve Arapça soylu sayıldıklanndan bunlar Arap şoveniz- minin ve emperyalizminın yöredeki, bıri silahlı, öteki si- yasal boyutunu oluştururlar ve Anadolu üzerine birer arabesk uzantıdırlar. Nitekim her ıkisi de hem Arap ve hem de 'Batı emperyalizmi' tarafından, Türkiye'yi, Türk dilini, Türk ulusçuluğunu yok etmek için desteklenir- ler. Ancak, olayın kökü oldukça derindedir. Şöyle ki: Hz. Ibrahim'in çok güzel karısı 'Sara'yj, 'kızkarde- şimdir' diyerek, Firavun'a sunuşu karşılığında, ödül olarak bir yığın erkek koyun ve sığır aldığı, fakat bun- lan Harran 'a getirdiğinde, herkes domuz yediği için, sa- tamadığı, bu nedenle oğlu Ismail'/ kesme motifi altın- da 'kurban söylencesi'n/çıkararakgökten birerkek ko- yun, yani 'koç' indirdiği, domuzu haram kılarak, kur- ban ve adak olarak 'koç, keçi, stğır, deve' kesilmesini sağladıktan sonra, elındeki erkek mallan satarak ve de bu ticareti gelıştırerek, soyunu sopunu bile zengin et- tiği bilinmektedir. Gene bilindıği gibi, domuzun haram kılmmasıyla 18 kat azalan et kaynağmdaki boşluğu, koyundan hızlı üreyen, herşeyi kemirip karnını doyuran, tırmandığı en sarp dağlarda bile bir körpe fidan, biryeşil çöp barın- dırmayan keçi doldururken, bu hayvan, çok yıllık bitki örtüsünü yok etmiştir. Böylece halk; dağda, bayırda, ovada ağaçsı bıtki tanmını terketmiş, bollukyerini kıt- lığa bırakmıştır. Ormanlıklar, dağlar, meyvelikler kalk- mış, bunlar otlaklara veya sürülerek tarlaya dönüşmüş, böylece her santimetresi 160 yılda oluşan on binlerce yıllık toprak tabakası yağmurta akmış, rüzgârta uçmuş, sellere dönüşen sulaha denizlere taşınmış, yeraltı ve yerüstü suları kurumuştur. Akarsu ağızlannın dolmasıy- la oluşan bataklık deltalar, limanlan yutmuş, sivrisinek ve sıtma aç toplumları daha çok çürütmüştür. Bugün Mezopotamya her yıl metrelerce denize doğ- ru ilerlemekte, Ortadoğu barajlan 20 yılda dolmakta, ırmaklar, topraktan kızanp kararmakta, bağlan kalkan, yamaçları kayalıklaşan dağlardan kopan seller, çığlar, yüzlerce msanı sürüklemektedir. (Senirkent'i bir düşü- nün!) Sadece Türkiye'de gezen 50 milyon keçi, 50 mil- yon fıdan baltası demektir. NASA, on yıl önce, 'Türki- ye 55 yıl sonra, tamamen çöldür' saptamasını yapmış- tır. Gerçek bazen acıdır, kimse söylemeyı de göze ala- maz. Salt cennet peşinde koşan, laik olamayan, Ata- türk karşıtı, 'düşünmeyeceksin, inanacaksın' diyen felsefenin tutsağı, metafiziği, fiziğe egemen kılmak is- teyen kolaycı, fanatik insan türünün geleceği yanında, dünyadaki bütün canlılann ve bitkilerin de geleceğini yokediyor... Türk ulusu, ülkesi iyice çölleşmeden, 'ya domuz ya çöl' diyerek, kafasına vurulan arabesk zinciri de kırmak zorunda sanıyooım. Yanılıyormuyum, dostum Ekmek- çi? Saygılar..." B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2SOLDAN SAĞA: 1/ Bir terzinin ya da modae\ ının ya- rattıgı her türlü \e- ni model. 2/ Ge- mılenn mizana di- reğının gerısınde- kı yelken... Za- man, çağ. 3/ Kö- pek...Kışilennya da topluluklann bırbınne karşı olan tlgısi... Eski Mısır'da güneş tannsı. 4/ Hekim- likte, vücut yüze- yinın birbölümüneparmak- la kısa \e hızlı \uruşlar ya- parak. çıkan sese göre tanı- ya varma teknığı. 5/ Fin ha- mamı. 6/ Kemıklerın yuvar- lak ucu... Tenis oynanan alan. 7/ " söylemeden duyar sözlerT(Dertli)... Avuç ıçı. 8/ Maksim Gorki'nın bırro- manı... Eskı bır ağırlık ölçü- sü. 9/Lüferbalığmın ırisi... Bır nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Siyasal düşüncelenni ya da bır siyasal örgütle olan ıliş- kısinı gizleyen kimse... Bır renk. 2/ Türlü nedenlerle başa- nlı olamayan kimse... Kumaroynatanın kazançtan aldığı pay. 3/ Hayvanlara vurulandamga... Yüz,çehre.. Sergen. 4/ Atıf Yılmaz'ınbirfilmi...Türkçede ilgıadılı. 5/Bakırdan ya- pılan nefeslı bır çalgı. 6/ Yapıtlar... Eski Mısır'da ınsanoğ- lunun hayati dayanağı olan üretıci güç. II Ateş... Agız ve burun boşluklarıyla gırtlak \e yemek borusu arasındaki boşluk. 8/ Ünlü bır Roma ımparatoru... Matem. 9/ Bah- reyn'ın başkentı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle