30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 TEMMUZ1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 KİM KİME DO1 DUMA BEHIÇAK Turkiye'de yaşanan kaos uzerine (II)ünden devam ediyoruz... Ce- zaevindeki düşünce suçlusu Ismail Beşikçi'nin, arkadaşı Yılmaz Öztürk'e gönderdiği, "görüldü" damgalı mektubu birlikte okumayı sürdürüyoruz: "8. madde tartışmalarında şunu bir kez daha gördük. Basın yayın men- supları yanında bazı üniversite profe- sörleri de, 8. maddenin yerinde oldu- ğunu, devletin de kendisini savunma- sı gerektiğini, bazı düşüncelerin yasak- lanabileceğini, yasaklara aykırı düşün- ce sahiplerinin cezaevine konulabile- ceğini belirttiler. Bunlar halen, üniver- sitelerde siyasal bilimler, sosyoloji, ka- mu hukuku gibi kürsülerde görev ya- pan profesörier oluyor. Bir profesörün herhangi bir düşün- cenin yasaklanabileceğini söylemesi, o düşünce sahibinin cezaevine konula- bileceğini vurgulaması, üniversite ve bilim kavramı açısından önemli bir olaydır. Bu, aslında, bilim kavramının. bilim yönteminin o profesör tarafından doğ- ru dürüst algılanmadığını gösterir. Her- hanğTbir düşüncenin yasaklanabile- ceğini, ilgili kişinin cezaevine konulabi- leceğini, hatta 'terörist' muamelesi gö- rebileceğini söyleyen bir profesörün, bilim kavramının, bilim yöntemi kavra- mının bilincine vardığı hiç söylenemez. Çünkü bilim, sonsuzbirözgürlükorta- mı içindegelişir. Bu, elbette, başta, dü- şüncenin açıklanması özgürtüğünü içerir. Bunu kısaca, şu şekilde açıkla- mak mümkündür: Eğer siz bir düşünce ileri sürüyorsa- nız, başkaları da sizi hiçbir ceza endi- şesi içinde olmadan eleştirebiliyorlar ve eleştiriden dolayı cezai biryaptınm- la karşılaşmıyorlarsa, yani hem düşün- ce ortaya koyanlar, hem de onu eleş- tirenler hiçbir kısıtlamayla, ceza tehdi- diyle karşılaşmıyorsa o toplumda bili- mi üretmenin ortamı oluşmuş demek- tır. Bu koşullarda, o toplumda bilim ve sanat gelişir, serpilir. Bu, bilim yöntemi sürecinin en önemli boyutunun eleşti- ri olduğunu da gösterir. Bazı düşünce- lerin yasaklanabileceğini vurgulayan bir profesör, kendi düşüncelerinin eleş- SESSİZ SEDASIZ NURİKURTCEBE tiriden masun kalmasını da istıyor de- mektir. Bu, profesörün düşüncesinın eleştirilemez. dokunulamaz, doğrulu- ğundan kuşku duyulamaz önermeler içerdiğini de anlatır. Eleştirilemez, dokunulamaz, doğru- luğundan kuşku duyulamaz kavramla- rın bilimi, bilim yöntemini değıl, tabu- lara, dogmalara işaret ettiği ise kuşku- suzdur. Halbuki, eleştirilemeyen hiçbir önerme bilimsel olamaz. Bilimsel öner- melerin, kamuoyuna duyurulmalannın gereği, eleştiriye açık olsun diyedir. ... Bazı düşünce açıklamalarına ya- saklamalar getirebileceğini söyleyen bir profesör, sonsuz övgülerini ve tak- dirierini hiç esirgemeyerek Galileo'dan söz etmektedir.. Işte toplumsal ve si- yasal kaos, bilim ve düşünce hayatı cephesinde kendini bu noktada belli etmektedir. Çünkü Galileo, 17. yüzyıl egemenlerinin gözünde bir 'suçlu'dur. Ve tarihte, gerek Galileo'dan önce, ge- rekse Galileo'dan sonra, pek çok ka- ranlık dönem, egemenlerin düşüncele- rine, daha doğrusu tabularına karşı 'suç' işlenerek, aşılmıştır..." Fikret Otyam azipaşa Devtet Hastanesi'nde yatıyordu Fikret Otyam... Eşi Filiz Hanım başındaydı... Do- kuz gün olmuştu... Gazipa- şa'daki evlerine çıkmalarına bir gün kalmıştı... Mide kanamasını geçirmişti geçir- mesine ama daha bir ay evde istirahat edecekti... Sonra Antalya'ya gidecek midesinin içine bakacaklardı aletlerle, yara iyice kapandı mı diye... Keyfi-yerindeydi... Koskoca Fikret Baba sığar mı küçü- cük hastanenin minnacik odasına... Harran'dan dostu, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de aramıştı. Hat- ta tanır mı bilmem, Başbakan Tansu Çiller bile geçmiş olsun mesajı gön- dermişti... Fikret Baba'ya, bir isteği olup olma- dığını sorduk biz de. Varmış: -Sigarayı yasaklamayan bir doktor göndersinler Gazipaşa'ya! Mert Ali Başarır'dan SÖZDEYİŞLER Insanı en son yalnızlık terk eder. G Tarihi tersanede prezervatiflerin yerini tablolar aldı ama..ültür Bakanlığı'nın uzun yıllar öncesinden unuttuğu bir mezbelelikti tarihi Alanya Ter- sanesi... Türkler'in Akdeniz'le ilk kez tanıştığı Alanya'da ve ilk gemi- lerin yapıldığı tersanede, geçen hafta "tarihi" sayılabilecek bir sanat etkinli- ği gerçekleştirildi. Ressam Hüsamet- tin Koçan'ın, resim sergisi açıldı... Alanya Tersanesi'nde bir resim ser- gisinin açılabılmesi ıçin Kültür Bakan- lığı gerekli izni verdikten sonra Örsa Holding de gerekli maddi desteği sağ- ladı... Yaklaşık 4.5 milyar lira harcandı! Üç ay boyunca Hüsamettın Ko- çan'ın öğrencileri tersaneyi temizledi! Hem de ne temizleme... Içinden pre- zervatiften insan dışkısına kadar bir kamyon pislik çıkartıldı... Ve açılışa Kültür Bakanı Ercan Ka- rakaş'la Müsteşar Emre Kongar da katılacaktı... Karakaş istifa ettiği için açılışı yeni bakan Ismail Cem'in yapması bekle- niyordu ki, bu konuda olumlu biryanıt alınamadı. Ama Emre Kongar biletini almıştı... Ne ki son anda Ismail Cem'in basın toplantısı söz konusu olunca progra- mını değişirdi ve Emre Kongar da açı- lışa katılamadı... Camilere yardımın "kültür hizmeti" sayıldığı ortamda, bir holdingin 4.5 mil- yar lirayla katkıda bulunduğu ve tarihi tersanenin tekrar kazanıldığı bu sergi- de, Kültür Bakanlığı'nı danışmanlardan Hasan Bülent Kahraman temsil etti... Açılışın ardından Alanya Iskelesi'nde düzenlenen kokteylde, Belediye Baş- kanı Cengiz Aydoğan, danışman Kahraman'a güneşin batışıyla karanlı- ğa batan Alanya Kalesi'ni gösterip, surlann ışıklandınlması için Kültür Ba- kanlığı'nın yardımını istedi. 25 milyar lira gerekiyordu. Kahraman, Ankara'ya dönüşünde soruna çözüm bulacak bir bürokrat edasındaydı... Ve fakat Vaziyet, ora- daydı: -Siz Ankara'da para bulamazsı- nız! -Neden? -Bakan bile bulamaz! -Evet, Kültür Bakanlığı'nın bütçesi- nin önemli bir kısmı personel maaşla- rınagidiyor, ama... -Bu sorunu ancak Emre Kongar çözebilir. -Nasıl çözebilir? -Adı tecavüzcüye çıkmış bir ilçe- de böylesi kültür ve sanat etkinlik- lerinin yapıldığını ve yılda bir milyon turistin geldiği Alanya'nın karanlığa mahkûm edildiğini bizzat görerek. Ama buna inanmıyor ki AJanya'ya gelmemiş. -Sayın Kongar, Milli Güvenlik Kuru- lu toplantısına çağrıldığı için açılışa ge- lemedi... -Işlerinin yoğunluğundan geleme- yeceği için de kale surtan karanlığa mahkûm olur! Kahraman'ın bu espri karşısında he- men o gece Ankara'ya verdiği "ra- por"da, "Cumhuriyet tavır koymuş, Kültür Bakanlığı'nı mahvedecekler" yorumu yaptığı konuşuluyordu ki, Kah- raman böyle bir ifade kullanmadığını açıkladı. Ve ışıklandırma sorununu Kongar'a ilettiğini bildirdi. Telefonun öteki ucundaki Emre Kon- gar ise, tarih vermemekle birlikte, üç ay açık kalacak sergiyi ve dolayısıyla Alanya'yı ziyaret edebileceğini söyle- di. Kültür Bakanı Ismail Cem de, "25 milyarı bulmak zor ama sizin verdiği- niz bilgileri not aldım" dedi. Tavır konusu, küçük bir espri karşı- sında vehme kapılanların sorunu... Ama adı tecavüzcüye çıkartılmak iste- nen bir beldeye yabancılar tavır koyar- sa tüm Türkiye'nin sorunu! Prezervatiflerin yerini tablolann al- ması ise Koçan'ın gururu... Gömrük Birliği'ne girince günurnk memnrian, birlik Btemarn mo olacak? Hıncal Uluç, 360 derecelik dönüşün (arkına varamadı mı? elevizyonlarda şaka programı pek çok üyesini tanırım. Demokrat in- T sunuculuğu da yapan Hıncal sanlardır. Sevgili Ali Baransel dostuma Uluç'un bu denli sinirlenece- katılmam mümkün değil." ^:_: 1— o:_:_:—ı— Şaka Yaptık programını savunur ve sunuculuğu da yapan Hıncal Uluç'un bu denli sinirlenece- ğini ummazdım. Sinirinden kalemini bozmuş, bendenize dangalak demiş! Yazılarında RTÜK Başkanı Ali Ba- ransel'e "sevgili" derken bir anda 360 derece dönüp de neden "bay" yaptı- ğını açıkladığım için "cahil" demesini beklerdim! Dünkü yazısında, tam tersi "manev- ra'Marda 360 değil 180 derecelik dönüş gerektiğini hatırlatmasını isterdim. Atlamış... Ya da 360 derecelik dönüşleıie fır- döndüye döndüğünü kendisi de anla- mış! Cine-5'e verilen uyarı cezasını eleş- tirirken 6 şubattayazmış: "Bu kurulun Baransel'i stüdyosuna davet ederken 10 martta yazmış: "Televizyonlara ba- kıyorum. Gizli kameraların girmediği yer yok. Ne özel yaşam kalmış, ne iş hayatı." Kanal-D ve HBB'ye verilen uyanyı haklı bulurken 15 martta yazmış: "Rad- yo Televizyon Üst Kurulu'nu bu defa yürekten alkışladım. Iki televizyon ka- nalını anında, sıcağı sıcağına, günü gü- nüne ve daha fazla tahribat yapılması- na imkân vermeden uyardıkları için." Baransel 30 haziranda açıklama yapmış: "Şaka programları ve reality showlar da bir komisyon tarafından değeriendiriliyor." Üst Kurul'a yönelik eleştirilerin de ele alınabileceğini belirttiği için Bay Ba- ransel'i kınarken 7 temmuzda yazmış: "RTÜK Başkanı Ali Baransel, Turki- ye'de ifade özgüıiüğünün nasıl büyük tehditler altında olduğunu da kanıtla- dı. Radyo ve televizyon kurumlarını açık açık tehdit ediyor ve şantaj yapı- yor." Bunları yazınca da hakkımda yaz- mış: "Cumhuriyet'te yazmak ne kadar da ucuzlamış meğerse." Önce llhan Ağabey'in hakem olma- sını istemişti, şimdi de itginç bir mesaj veriyor. Kendi ifadesiyle "tirajı biraz az" da ol- sa eski gazetesine bu denli "sahip" çıkması karşısında söylenebilecek tek söz var: -Gölge etme başka ihsan istemez! TEBLİGATTIR Istanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1991/240 esas sayılı 30.8.1992 tarihli karar gereği 10/51970-(34-P-6541) no'lu dosyamızla ilgili olarak idaremize 1.318.000.- TL. para cezası ödemeye hükümlü Şaban ve Sultan'dan olma, 1950 doğum- lu, fstanbul ili, Şişli ilçesi, Meşrutiyet Mah. C: 87, S0 25, K: 43-1'de nüfusa kayıtlı Mehmet Salih Konmazkaya kararda be- lirtilen adresinde bulunamadığından para cezası tahsil edilememiştir. Tebligata esas olacak başkaca bir adresi bilinemediğinden 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28 ve 29. maddelerine göre ilanen tebliğ olunur. İSTANBUL GÜMRÜKLERİBAŞMÜDÜRLÜĞÜ Basın: 33221 ÇİZGİLİK KÎMİL MASARİCI HARBI SEJf/// POROY ^ /WNWKI 2(RT PIRJ Pe&ÇTı'&MK/^-jy \ Al T^ii^fıff IAÂ \JÂ\ I Atiı f J \ GADDAR DAVUT NURI KIRTCEBE S/MDI Ş •YCS/L. LAMB'AVI S/MDI AMLAD AfEDEAJ v&ıy<4s/ K/awziCM sec£a.oe ARABAUSI oua.ua/yuj"?. OASLAVZ AIAKA*. t LA/HBA AAAAI3A TjAM/MAZ. .'• VAYENGJA/'/niŞiN .'. ULAN COK E&LBMİYOBUM A4İLLİT BULLT BEBEK e-rkefin TARİHTE BUGÜN m MTAZ ARIKAN 26 Temmuz , Cape. Canaveml 'dan İLK BAŞARIU SENKRONIZE UYDU.. 1363'TB 8O6ÜN, SYNCOM AOL1 GADYO UYCHJSU,AtAE- RİKA 'DAN U2A#* F1RIATTLOI. OAMA ONCe SÖNDE- RİLEN SYNCOM I AOLI UYDU, YÖHÜNGSSİNE İYİ OTURTULAMADIĞIMDAN BAÇA&t-t OtAMAMtf, YE- HlMB SÖZ KONUSU *SVNCOM JT' HAZ1£LANM/ŞT7. 36 KILO AĞKUKmKI UYDU ÖYL£ g/R YÖRÜUGE- YE Cmj/STUUIP HIZ1 AYARlANAJtŞn Kİ, PÖMJŞÜ DÜNYANtNICİNE BÇİT OLAAUŞTU. BÖYLECE toOZAM- &İK ÜSTÜtJOe, BOŞLUKtt ASILI G/8/ PUgAH SYMCOM H, ALÜIĞI JSADYO SİMYALLERİNİ BİNLEK- CE KİLOMET7ZS ÖTEYE ULAŞTIgABİUYOfZCHJ. BU TnSARlM ÜA/LÛ BİLİM-IOJGGU YAZARt AHTHU^ VE IIK KEZ 194S YILINDA İLAN HATAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1994-823 Davacılar: 1- Mevlüde Ersoy. 2- Saadet Melemez. Davalılar: Necmı K.ılbey. Antakya Kanatlı Cad. Demet Apt. No: 53 D.8 Kat: 2. 2- Mustafa Kılbey, aynı adreste. 3- Mehmet Kılbey, aynı adreste. 4- Ahmet Kılbey. aynı adreste. Davacılar tarafından da\alılar aleyhıne açılan Antakya Cebrail Tepesi Mahallesı 1. mıntıka 349 ada, 264 parselde bulunan 1. kat 14 no'lu meskenın tapu ıptalı ve tescıl davasında. davalılann adreslerinm tespit edilemedigınden. tebligat yapılamamış olup ilanen tebligat yapılmasına karar verilmış olmakla: Davalılann 6.9.1995 günü saat 09.00"da Antakya !. Hukuk Mahkemesi Duruşma Salonu'nda hazırbulunmalan gerektiğine veya ken- dılerinı bir vekılle temsil ettirmelerine. aksı takdırde duruşmanın yokluklannda yapılacağı ve karar verilecegi Tebligat Kanunu'nun 28, 29, 30, 31. maddeleri gereğınce ılan olunur. 16.6.1995 Basın: 30483
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle