28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 TEMMUZ 1995 SALI 12 KULTUR Selçukhıuygarhğma bir yelken açış ATtLLABtRKİYE Alanya'nın ünlü Kızıl Kulesi'nin önünden motorlara binip denızde yol alı- yoruz. Mendereği geçip, Alanya Kale- si'nin bitimindeki. Selçuklulardan kalan tek tersaneye doğru yollanıyoruz. Deni- zin mavi sulannı ağır ağır yararken Kı- zıl Kule'nin sağına bakmamaya özen gösteriyoruz. Sağ tarafta oteller. turistik tesislerin kötü yapılaşması kıyı boyunca tüm körfezi kapsıyor. Ne var ki, karşımızdakı görûntü olağa- nüstü. Tersane yanındaki kulesi ve beş gözüy le giderek bize yaklaşıyor. Bizi ta- rihin derinliklerine doğru çekecek hiç kuşkusuz...Yukansında eski yapısı bo- zulmayan, yerleşım yerleriyle birlikte Kale tepeye doğru yûkseliyor. Görüntü ve ışık olağanüstü. Alanya tersanesi Alaeddin Keykubad tarafından 1227 yılında yaptınlmış, 7 metre genişliğinde 43 metre derinliğin- deki beş gözden oluşuyor. Kendi haline bırakılmış, biraz kaçak'lann. ama çeşit- li türden kaçak'lann mekânı olmuş. Ama şimdi biz akın akın, motorlarla bir sergi- yi izlemeye mavi sulann üzerinde akıyo- ruz. Hüsamettin Koçan "Anadolu'nun Görsel Tarihi" sergi serisine, Selçuklu uygarlığıyla devam ediyor. Bu onun üçüncü fasikülü. Tarihe bir yolculuk. Anadolu toprakJannda yaşayan ve bizim olan; giderek yitmekteki değerlere bir bakış. Tarihi-uygarlık tarihi bağlamında diyelim- sanatsal bir yorumlama dene- mesi. Tersanenin içine girdiğinizde, mavi sulara atlamamak için bedenimizi güç rutuyoruz. Laciverte dönüşmüş sular, bi- zi içine doğru çekiyor. Bu belki de zama- nın bize göz kırpması. Ilk gözde Koçan denizin tersane içine yığdığı cam. tuğla gibi birikmiş malzemeyi toplayarak tü- mülüsler haline getirmiş. Buraya "za- mansalderinliği''simgelemesi için fosfor atılmış. Ötekı gözlerde ise, kasnaklan çı- kanlmış kümbet formundan yola çıkıla- rak hazırlanmış 3.5 metre ile 1.8 metre arasında değişen tuvaller yer alıyor. Tuvallerin kasnaksız olması göçerliği simgelediği gibi. yanındaki kulaklar da çadır yapısını imliyor. Bu tuvaller deği- şik renklerde ve her biri Selçuklu duyar- lılığını, söylemini ve tavnnı anlatmaya ya da çağnştırmaya yönelik. Ikinci bö- lümde beyaz tuvallerin oluşu doğrudan çadır kültürüne bir gönderme. Orta gözde (üçüncü bölüm) ise yere meyilli olarak saplanmış kılıçlar var. Ön- den arkaya doğru gidildikçe kılıçlan da- ha çok gömülmüş olarak buluyoruz. Bu bölümün sonundaki duvar ise (bence ser- ginin en etkileyici bölümü) aynayla kap- lanmış. Sonsuzluk duygusu venyor. Ay- nı zamanda bir "zaman aşma" kavramı- nı da çağnştıyor. Dördüncü bölümdeki tuvaller mavi renkli ve üzerlerinde gemi ve harita resimleri asılı. Son bölümde ise Selçuklu tuğrasıyla karşılaşıyoruz. Bu Hüsamettin Koçan'ın 'Anadoıu nun Ciörsei Tarihi' fasikül 3 "SelçukhT Alama Selçuklu Tersanesi'nde. sergısu Herşeyden önce şunu belırtmeliyım: Anadolu kültürürıü bir bütün olarak algılamak bir zorunluluktûr. Kültürlerin dar bir zeminde ve dar bir zaman dilimine sığdınlarak ele alınması, çarpıtmalara yönelik bir da\ ranışı ortaya koyar. Birbirleriyle bağlan kopartılmış kültürlerin tek başlanna anlam taşımalan mümkün değil. Ama bu projenin (benim için) aynı zamanda Anadolu'yu anIama işlevini de taşıdığını açıklamalıyım. Yani ben Anadolu tarihini bölümlere ayırarak. onlafa yakından bakma çabasındayım. Böylece, anlama çabam ile üretme çabam birbirlerine koşut olarak hareket ediyorlar veben bu ayırdığım bloklarda (ki bunlar ilk bakışta bırbirlerinden kopukmuş gibi görünürler) kendime bir araştırma zemini hazırlıyorum. İlk anda sorduğum soru: ilgilendiğim kültürel zeminde nelerin yitirilmiş olabileceği ve nelerin yeniden geri döndürülebileceğıdir. Bir bakıma, yola çıkışta tarihsel tanımlann sınırlayıcılığını reddetmiyorum. Aslında. tasarladığım tarihin "kişisdlik" derecesı elbette sorgulanabılir ve resmi tarihten tamamen kopuk olmadığı yönünde kimi eleştinler getirilebilir. Oysa asıl önemli olan; o kültürleri anlamak isteyenin (benım) başka bir kültürel donanıma sahip olması ve çağdaş bir bakış açısıyla gelenekleri değerlendirebilmesidir. HÜSAMETTİN KOÇAN tuvallerdeki egemen renk kırmızı. Bu dizilişi Hüsamettin Koçan şöyle betimliyor: "Çadırlarkuruluyor, kılıçlar çatıbyor, denize ulaşıiıyor ve yapılar ku- ruluyor." Özcesi özgün bir sergiyle karşılaşıyor. Selçuklu uygarlığına doğru bir zamansal yolculuk yapıyoruz. Büyük bir emek ürünü. Koçan'a sergi sırasında çok sayı- da öğrencisi yardım etmiş. Aynca sergi için hazırlanan kitap da başlı başına bir yapıt. (Hazırlanış biçimiyle, içinde yer alan fotoğraflanyla hem de sergiye ye- tiştirilmehızıyla.) Bu sanatsal etkınliğin anasponsoru bu alanda adını ilk kez böyle bir etkinlıkle duyuran Örsa Holding. Devletin böyle- sine sanatsal yatınmlara pek yakın dur- madığı, durmak istemediği zamanlarda özellikle sponsorluk büyük önem taşı- yor. Örsa Holding böyle bir şeye ımza at- makla bence çok önemli bir işlevi de ye- rine getirmiş oluyor. Bir-iki küçük-Türkiye'de sıkça rastla- dığımız organizasyon bozukluklanna karşın- doğrusu başanyla da bu ışin ai- tında kalkıyor. Bu küçük hatalan daböy- lesine büyük bir organizasyonu ilk kez gerçekleştirmesine veriyor ve bu kuru- luştan yine böylesine görkemli sanatsat etkinliklenn sponsorluğunu bekliyoruz. Aynca, Orijin Grup, Alanya Beiediye- si ve Alanya Turizm Işletmecileri Derne- ğı'nin katkılan da olmuş. Ağırlanmak, konuk olmak, konukseverlik görmek hoş bir şey- hem de sanatsal bir etkınliği iz- lemek. Yeni dostluklar, yeni arkadaşlık- lar kurmak. bir yandan da arkadaşlannız- la birlikte olmak. Sanatsal, kültürel bir ortamda. yaşamınızın küçücük de olsa bir parçacığını yaşamak. Ama yine de aynlıklar güçtür. Güzel olanı geride bı- rakmak insanı hep hüzünlendirir. Belki Hüsamettin Koçan da bir hü- zün'den. zaman içinde unutulmaya yüz tutmuş bir uygarlığın karşısında duyum- sanan bir hüzün'den yola çıkarak. bir se- rüvene doğru yelken açtı... 'Ankara 95' projesi kapsammda 22.Uluslararası Amatör Tiyatrolar Birliği Kongresi başladı i yıllık düş gerçeldeştT Kara Kitap, oldurucu bir bomba'LONDRA (A.A.) - Or- han Pamuk'un romanı "Ka- ra Kitap" Ingiltere'de ya- yımlandı. Günseli Gün'ün çeviri- si\ le önde gelen yayınevi Fa- ber tarafından basılan kitap. lngiliz eleştirmenlerden ge- nelde olumlu not alırken. In- dependent gazetesinin eleş- tinsınde ise "Bu kitabı alma- yın'"dendi. TLS. Guardian ve Times gazeteleri "Kara Kitap"a olumlu puan verirken. Or- han Pamuk'un Türk roma- runda yeni bir aşama yaptı- ğını vurguladılar ve Pa- muk'u, Kafka ve Marquez ile karşılaştırdılar. lngilte- re'nin önde gelen gazetele- rinden Independent'ta Hugo Barnacle tarafıdan yazılan eleştiride ise Kara Kitap. alı- şılmadık biçımde sert eleşti- rilerehedef oldu. "Sıradan. Karanhk ve Çok Çok Tehli- keli" başlıklı eleştiride ro- manın, "Semtex patlayıcısı kadar öldürücü olduğıTsa- vunuldu. Yazıda "Kimi ro- manlan okumak, bombayı zararsız hale getirmeye ben- zer. Uzmanınca yapüması ge- rekir. Bu kitap (Kara Kitap) ise, kitaba hazırlıksız yakla- şan masum okurda yaşama arzusunu yok eden şeytanca bir mekanizma taşıyor. Bom- banın ana maddesi, üst kali- tede ve çok miktarda bezgin- likten oluşuyor" dendi. Pa- muk'u post-modernist ola- rak niteleyen ve bu akımdan hoşlanmadığı anlaşılan Bar- nacle, kitabı öldürücü bom- bayabenzetmeyi sürdürerek. kitap boyunca "Bombayı et- kisiz hale getirmeyi zorlaşn- racak mekanizmalar yerteş- tirildiğini*' savundu. Yazıda şu görüşler yeraldı: "Zayıf konu, 350 sayfayı doldura- ma> acağuıdan. bu kitabı bü- yük ve ağır yapan nedir? Ya- nıt sizi çarpacaktır: Bezgin- lik. Ancak çok geç. bomba yüzünüzde çoktan patlamış- ör. Çok çok kötü. Bombayı çözdüğümden, bu gaddarca basitlikteki sonucu doğura- cak karmaşık mühendisliği size gösterebilirim. Ne za- man bir kahraman konuşsa, 4 sayfaya dek uzanan parag- raflarla konuşu>or«. Düşü- nebilirsiniz, kişi yetenek ve yararjcılığmı, hem cinslerini bu biçimde bunalrmak için nasıl kullanabilir? Cevabını hiç bir zaman öğrenemeyebi- liriz. Ama şurası kesin ki, bu kitap yanhş ellere düşerse öl- dürücü olabüir. Eğer Fran- sızlann ya da Isveçli dinamit mih ardtrkrinin eline düşer- se, ne olacağını düşünemiyo- nım. Bu yüzden bombayi kontrollü bir patlamayla yok etmek gerekiyor. O yüzden bu kitabı almayın. Bir fela- ket" Eleştinnin dozu lngiliz yayıncılarda şaşkjnlık yara- tırken. Hugo Barnacle'ın ço- ğunluğun görüşüne ters düş- tüğü belirrildi. Kara Kitap. ABD'de olumlu eleştiriler almış ve Orhan Pamuk'un Jorge Luis Borges \e Italo Cahinogıbi şaşırtıcı ve zeki bir düş gücü sergilediğı be- lirtılmiştı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara 95 Etkinliklen kapsamında 20 Avrupa ülkesinden, 200 genç, 250 kong- re delegesi ve 100 gözlemcinin katıldı- ğı Uluslararası Amatör Tiyatrolar Bir- liği'nin (IATA) 22. Dünya Kongresi'nin açılışı yapıldı. Kültür Bakanlığı Müsteşan Emn? Kongar, "Sanata Evet" sloganıyla baş- latılan ortak girişimi bir mucize olarak nitelendirdi. Kongre çerçevesinde. üç ayn etkinliğindüzenlendiğini kaydeden Kongar. "Sanata Evefin uluslararası slogan olmasının önemine işaret ede- rek. "Bu; dostluğa, özgüıiüğe, insan haklan ve bağımsızhğa e%et demek- tir"dedı. TOBAV Başkanı TamerLevent. 20yi aşkın ülkeden gelen ayn gruplann bir hafta içinde birbirlerine kaynaştıklanna dikkat çekerek. ortak ürün çıkarmada bunun önemli nokta olduğunu kaydetti. Dünyaya bu kongre ve içinde yer alan etkinliİderle Sanata Evet mesajı verdik- lenni belirten Levent, "Din. diL ırk a>- nmlannın sorun yaratmadığını dünya- ya gösterdik"' diye konuştu. IATA Kongre Başkanı Hugh Lovego- ve da, iki yıl önce kurulan bir düşün ger- çekleştiğini bildirdi. "Bu düşün gerçekleşmesinden dola- >i ağladım" diyen Lovegove, TOBAV ın Sanata Evet kampanyası içeresinde dü- zenlediği gazete kampanyasının başan- lı sonuçlandığını görmekten mutluluk duyduğunu ifade etti. "TOBAV; gazetelerden bir Everest >»• ratü" diyen Lovegove. Türkiye'nin bu girışimde köprü ülke görevi yaptığını söyledi. Ankara '95 projesi çerçevesinde yer alan etkinlikler sürüyor. 4. Avrupa Gençlerinin Tiyatro Buluşması, 22. AI- TA / IATA Dünya Kongresi ve AITA.' IATA Uluslararası Amatör Tiyatrolar Festivali başlıkJanyla gerçekleşen 3 et- kinlik 30 temmuza kadar devam ede- cek. _ Viyana Üniversitesi'nden Prof. Dr. Manfred VVagner' in "2000'li Yıflarda Sanat" ko- nulu konferansıyla başlayan 22. AITA / IATA Dünya Konferansı'nda sanat ve sanatın önemi tartışılıyor. 86 ülkeden 400 delegenin katılacağı kongrenin genel kurulunda alınacak kararlann tüm dünyaya duyurulması, tartışma konusu ha- line gelmesı açısından önemli. 22. IATA Dfinya Kurulu Bu yıl genel kurul öncesi bütçe, yeni üyelik ko- nulan. dünyada yapılacak etkinlikler listesini kapsayan bir hazırlık çalışması yapıldı. Yarın ise 7 grup. ana temasının 'Sanata Evet* olduğu atöl- ye çalışmalannı yapacak ve raporlar hazırlaya- cak. 26 temmuzda IATA nın 9 bölgesinden delege- • Dünyaya bu kongre ve içinde yer alan etkinliklerle 'Sanata Evet* mesajı verdiklerini belirten TOBAV Başkanı Tamer Levent, (solda)"Din , dil, ırk aynmlannın sorun yaratmadığını dünyaya gösterdik" dedi. IATA Kongre Başkanı Hugh Lovegove da, iki yıl önce kurulan bir düşün gerçekleştiğini belirtti. ler 9 ayn yerde toplanarak resmi raporlarını ha- zırlayacaklar. Bu etkinlikler Sanata Evet çerçe- vesinde sanatın değerlerinin, toplumun değerle- riyle buluşturulması için izlenecek yollann araş- tınlması ve tartışılması bakımından değer taşı- yor. Aynı tarihlerde gerçekleşen Avrupa Gençleri- nin Tiyatro Buluşması kapsamında 20 ülkeden 200 genç ve 50 anımatör. atölye çalışmalannı sürdürüyor. Buluşmanın artistik direktörleri lr- landa'dan Paddy O'Ihvyer. Avusturya'dan Josef HoNos, Danimarka'dan Helle Hauger ve Türki- ye'den TamerLevent Uluslararası Amatör Tiyat- rolar Birliği AITA ' IATA delegeleri tarafından izlenecek olan buluşma. 2000'li yıllann sanat politikasını oluşturma açısından önemli ipuçla- rı sağlayacak. Buluşma süresince, atölye gruplan farklı kültürlerden gençlerin kaynaşmasını sağlayacak. Amatör Tiyatrolar Festivali IATA kongreleriyle birlikte yapıl- ması gelenekselleşmiş olan Uluslara- rası Amatör Tiyatrolar Festivali'ne 9 IATA bölgesinden katılan 9 en iyi amatör tiyatro topluluğu ise Ankara '95 etkinliklerine ayn bir kültürel zen- ginlık katıyor. 9'u yabancı 2'si yerli grup olmak üzere toplam 140 - 150 kişinin katıldığı festivalde yer alan gruplar ve oyunlan şöyle sıralanıyor : Yann ABD'li Jesters Roving Players "Wbrking*' adlı oyunla Şinasi Sahne- sfnde. Stephen Schanartz ve Nina Faso'nun yazdığı oyun Randy Wi- eging tarafından sahneye konmuş. Çarşamba günü Rusya ve Slovak- ya'dan iki ayn o>aın var. trfan Şahin- baş Sahnesi'nde Rusya'dan Manaken grubuMoüere'in Don Juan'ını, Yuri hBnmich Bobko\- yönetiminde, Slo- vakya'dan Divadelne Grubu Josef Krasula 'nın yazdığı ve yönettıği Dre- ams Wings and Hurricane The Dog adlı oyunu Şinasi Sahnesi'nde sergi- leyecek. Perşembe günü. Meksikalı La Cu- eva topluluğu Blood VVedding adlı oyunu Şinasi Sahnesi'nde gösterime sunacak. Lorca'ya ait olan eseri Fran- cisco Peredo sahneye koyuyor. Is- veç'ten Kiruna Amateur Theatre As- sociation 'ın Frieriet adlı oyunu aynı gün Irfan Şahinbaş Sahnesi'nde. Oyu- nu Hakan Rudehiü yazmış. LTa Lyt- tkens yönetiyor. Cuma günü Şinasi Sahnesi'nde Fransa'dan Silly Gone topluluğunun La Dispute adlı oyunu sunulacak. Oyun yazan Marivaıut, yönetmen ise Bioodi Gonin Nicole. Bangladeşli Loko tiyatro grubu Sho- nai Madhavadlı oyunu Şinasi Sahne- si'nde aynı gün sahneleyecek.Dinand- ra Chowdhury'nin uyarladığı oyunu Md. Liaquatyönetiyor. Cumartesi gü- nü Şinasi Sahnesi'nde Ankara Deneme Sahnesi Bilgesu Erenus'un Misafir adlı oyununu sahne- leyecek. Yönetmen Nurhan Karadağ. Irfan Şa- hinbaş Sahnesfndeyse Aruba'dan Mascaruba grubu Francun Dominiquez'in yazıp Osun Bo- ekhout'un yönettiğı Droga adlı oyunu sahnele- yecek. Üç önemli büyük etkinliğin aynı anda gerçekleştirilmesi, Türkiye'nin 2000Tİ yıllann kültürel öncülüğünü üstlenmesi açısından önem- li bir imaj yaratıyor. Bu imaj, bugüne kadar oluş- muş ya da kasıtlı olarak oluşturulmak ıstenmiş yanlış imajlan silmek yönünde Türkiye'nin kül- türel ve sanatsal olarak 21. yüzyılda Avrupa'da ve dünyada güvenilir bir öncülük misyonu yük- lenebıleceğinın kanıtı ve başlangıcı olması bakı- mından önem taşıyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Artık Çok Geç! Kendı köşesinde sessiz emeklere kapılmış değer- li insanlar yaşıyor bu ülkede. Genç olduğunu tahmin ettiğim bir hanım, telefonla aradı. İki kez konuştuk. Şükûfe Nihal'in hayatı ve eseri üzerinde çalışıyor- du. Bu bağlamda Mavi Kanatlannla Yalnız Benim Olsaydtn'\a dile getirmeye çalıştığım ve artık bir ro- man kişisine dönüştürmek istediğim Şükûfe Nihal il- gisini çekmişti. Çoktan unutulmuş, adı anılmayacak sandığım Şükûfe Nihal, işte beklenmedik şekilde ha- tırlanmıştı. Yedikule'deki bir biblo kadar güzel Safa Meyha- nes/'nde karşılaştığım bir bey, çoğu unutulmuş, ço- ğunun hakkı yenmiş kişilerden söz açtığım için beni yüreklendirdi. Demek, yalnızca günün gelgeç, sah- te değerlerine ilgi duyulmuyor. Belki bir fırsat doğsa, üzerlerine ölü toprağı serptiğimiz nice değer yeniden gündem bulabilecek, ilgi devşirecek. Edebiyata tutkun olduğu satırlarından anlaşılan bir okur, mektup yazmış, kim bilir kaç yıl önce Mılliyet'te yayımlanmış biryazımdan çıkarttığı sorulan sıralıyor. Yazı, Halide Edib ve Ateşten Gömlek konusunda; fotokopisi zarfın içindeydi. Başkası yazmış gibi okudum. Şöyle demişim: "Yalnız Ateşten Gömlek değil, yazan da, Halide Edib de günümüzün insanlannca bilinmiyor. Kurtu- luş Savaşı'nın ilk sanat eseriniyaratan yazar, günü- müze pek çok söz iletebilecekken, sözün değersiz- leştiği bir ortamda, kavranılamamış bir söz olarak ka- lakalıyor." Benzeri şeyleri Cumhuriyet'ie. özellikle Gramofon Iğnesi yazılannda da yazdım. Örnekse Halid Zhya için, Refîk Halid için yazdım. Hem niye salt yazar- lanmızı, edebiyat adamlarımızı odak alalım ki... Res- samlanmızı, müzik adamlanmızı, sinemacılan, tiyat- roculan, bilim adamlarımızı, çok mu gündemde tu- tuyoruz, onlar için gündem oluşturabiliyor muyuz?! Birtakım politik angajmanlara girmemiş olanlar, çoktan Gayya kuyusuna atılmışlardır. Sağın ve so- lun tutar göründüğü üç beş kişi arada bir cilalı söz- lerle hatırlanır, sonra geçilir gidilir. Bu konuda hüzün verici örnekler sıralamak olası: Ne Nâzım Hikmet'in, ne de Necip Fazıl'ın tiyatro eserleri üzerinde yeterince durulmuştur. Sözgelimi Kafatası ya da Unutulan Adam, yabancılaştırma et- kisi perspektifinden incelenmeye değmez miydi? Bir Adam Yaratmak, devrindeolayyaratmışoyun;alım- dabaskısını bugün bulmak olası mı, bilmiyorum. In- celenmediği, irdelenmediği gibi okunmuyor, oynan- mıyorda... Evet, meraklılar var. Kendi köşelerinde çalışıp du- ruyorlar belki; hepimiz çalışıp duruyoruz, fakat bir- birimize ulaştıramıyoruz, birbirimizle tartışamıyoruz, bir gündem yaratılamıyor. Sözün değersizleştiği bir ortam, demişim. Şimdi düzeltmek istiyorum: Sözün değersizleştirildiği bir ortam. Söz nitelık değiştirdi. Mesela ne oldu? Televizyon kanallanndan birinde zaman zaman rastladığım bir "kültür-sanat" progra- mı var. Şunucu hanım şık giysilerle görünüyor. Ba- zan bir iki kitap da tutuyor elinde; bu kitaplan mut- laka okumamızı salık veriyor, ama halinde tavnnda o kitapları ilk kez orada, çekim sırasında gördüğünü ifşa eden tuhaf bir şey var. Söz yalan söylüyor. Söz yalan söylediği için de kitap mitap izleyicinin mizlşyicinin ilgisini elbette çekmeyecek. Kitaptan "paparazzi" sunuculannın gerçekten dikkate değer coşkulan, coşkun anlatımlanyla söz açamayacağı- mız sürece bu türden göstermelik "kü/für-sanat" programlarına hiç gerek yok. Bakın "söz" neden söz açıyon Gazetelerin ön say- falarında sık sık Başbakan Tansu Çiller'in büyük boy fotoğrafı çıkıyor. Alttaki yazıda, "Tansu Çiller'in şıkiığı gözlerden kaçmadı..." deniyor. Siz de kendi köşenizde o sırada Ateşten Gömlek'e iki satır değin- miş oluyorsunuz. Hem acıklı, hem gülünç. Telefonla arayarak Şükûfe Nihal'e ilişkin bilgileri- ne yeni bilgiler eklemek isteyen hanımlaaynı ülkede yaşadığım için mutluyum. Safa'da tanıştığım, belki bir daha karşılaşmayacağım beye; Ateştem Göm- lek'in peşine düşmüş mektup yazanna şükran borç- luyum. Fakat hepsi acıklı geliyor. Bazan hepimizin, yani biz birbirimize benzeyenlerin çok gülünç oldu- ğumuzu düşünüyorum. Söylem değişti. Telefonda bir ses: "Keyiflernasıl?" diyor. Eskiden "Nasılsınız?" derdik. Keyifler bom- bok-bombok, demek geçiyor içimden. "Teşekkür ederim; siz nasılsınız?" demekle yetiniyorum. Sözün nitelikdeğiştirmesi, söylemin değişmesi gi- bi gündem de değişik: Ahmet Haşim yayımladığı va- kit "O Belde" okurları etkilemiş. Evimızde ezbere bi- lenler vardı. Şimdi sadece "Banayalnızca eskibirbu- dala" dizesi yankıyor. Eski budalalann gündemi ar- tık gündem değil. "Bu sefil iştiha, bu kirli nazar", kazanmış görünü- yor. Hayal Bahçesi 1. Yaz Etkinlikteni Kültür Senisi - Hayal Bahçesi Etkinleri'nde bugün saat 19.00'da Genç Anadolu tiyatro topluluğu Yenidünya Sahnesi'nde "Yolumuzun Başı Nerede" adlı oyunu ve aynı sahnede saat 21.15 'te Anadolu Sanat Etkinlikleri Merkezi "Öç" adlı oyunu sahneleyecekler. Şeyh Küşteri Meydanı'nda ise Bakırköy Belediyesi Folk - Tur Halk Danslan Topluluğu saat 20.30'da halk danslan gösterileri sergileyecek. Sinema bölümünde. Federico Fellini'nin Amarcord isimli filmi saat 23.00'te gösterilecek. Hayal Ağacı'nda da Gani Müjde saat 17.00'de kitaplanru imzalayacak. Kültür Bakanı, Roma yolcusu. ANKARA-{UBA>Kültür Bakanı Ismail Cem, Roma'da Akdeniz ülkelerinin önde gelen politikacılannın katılacağı, kültür formu toplantısına katılmak üzere bugün îtalya'ya gidecek. İki gün sürecek toplantıya Ispanya, Italya, Fransa, Lübnan. Tunus, Yunanistan ve Türkiye'den katılacak olan politikacılar Akdeniz ve kültür sorunlan hakkmda görüş alış - verişinde bulunacaklar. Ismail Cem'in toplantıda yapacağı konuşmasında, "Akdeniz havzasmda farklı kültürler.uygarlıklar, dinler, ulusal topluluklar arasında çağdaş, verimli, hoşgörülü bir diyalog ortamının gerçekleşmesinin zorunluluğu" üzerinde duracağı öğrenildi. Kültür Bakanbğı Sinema Başan Ödülleri verecek İSTANBUL (UBA)-Külrür Bakanlığı.Türk Sineması'nda sanatsal açıdan daha niteüklı filmlerin çekilmesini özendirmek ve desteklemek amacıyla, 1994 yılında çekilen 8 filme "Sinema Başan Odülü " vermeyi kararlaştırdı.Başan ödülleri değerlendirmesine katılmak isteyen yapımcı ve yönermenler, fılmlerini iki adet VHS kasediyle 8 Eylül 1995 tarihine kadar Kültür Bakanlığı, lstanbul Telif Haklan ve Sinema Genel Müdürlüğü'ne teslim edecekler. Bakanlık tarafından yapılacak yanşmasız değerlendirmede. 1 Ocak-31 Aralık 1994tarihleri arasında çekilmiş filmler dikkate alınacak. Değerlendirme sonucu dereceye giren, uzun metrajlı filmler için 120. kısa metrajlı filmler için 70'er milyon lira ödül verilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle