Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 TEMMUZ 1995 SALI
12 KULTUR
Selçukhıuygarhğma bir yelken açış
ATtLLABtRKİYE
Alanya'nın ünlü Kızıl Kulesi'nin
önünden motorlara binip denızde yol alı-
yoruz. Mendereği geçip, Alanya Kale-
si'nin bitimindeki. Selçuklulardan kalan
tek tersaneye doğru yollanıyoruz. Deni-
zin mavi sulannı ağır ağır yararken Kı-
zıl Kule'nin sağına bakmamaya özen
gösteriyoruz. Sağ tarafta oteller. turistik
tesislerin kötü yapılaşması kıyı boyunca
tüm körfezi kapsıyor.
Ne var ki, karşımızdakı görûntü olağa-
nüstü. Tersane yanındaki kulesi ve beş
gözüy le giderek bize yaklaşıyor. Bizi ta-
rihin derinliklerine doğru çekecek hiç
kuşkusuz...Yukansında eski yapısı bo-
zulmayan, yerleşım yerleriyle birlikte
Kale tepeye doğru yûkseliyor. Görüntü
ve ışık olağanüstü.
Alanya tersanesi Alaeddin Keykubad
tarafından 1227 yılında yaptınlmış, 7
metre genişliğinde 43 metre derinliğin-
deki beş gözden oluşuyor. Kendi haline
bırakılmış, biraz kaçak'lann. ama çeşit-
li türden kaçak'lann mekânı olmuş. Ama
şimdi biz akın akın, motorlarla bir sergi-
yi izlemeye mavi sulann üzerinde akıyo-
ruz.
Hüsamettin Koçan "Anadolu'nun
Görsel Tarihi" sergi serisine, Selçuklu
uygarlığıyla devam ediyor. Bu onun
üçüncü fasikülü. Tarihe bir yolculuk.
Anadolu toprakJannda yaşayan ve bizim
olan; giderek yitmekteki değerlere bir
bakış. Tarihi-uygarlık tarihi bağlamında
diyelim- sanatsal bir yorumlama dene-
mesi.
Tersanenin içine girdiğinizde, mavi
sulara atlamamak için bedenimizi güç
rutuyoruz. Laciverte dönüşmüş sular, bi-
zi içine doğru çekiyor. Bu belki de zama-
nın bize göz kırpması. Ilk gözde Koçan
denizin tersane içine yığdığı cam. tuğla
gibi birikmiş malzemeyi toplayarak tü-
mülüsler haline getirmiş. Buraya "za-
mansalderinliği''simgelemesi için fosfor
atılmış. Ötekı gözlerde ise, kasnaklan çı-
kanlmış kümbet formundan yola çıkıla-
rak hazırlanmış 3.5 metre ile 1.8 metre
arasında değişen tuvaller yer alıyor.
Tuvallerin kasnaksız olması göçerliği
simgelediği gibi. yanındaki kulaklar da
çadır yapısını imliyor. Bu tuvaller deği-
şik renklerde ve her biri Selçuklu duyar-
lılığını, söylemini ve tavnnı anlatmaya
ya da çağnştırmaya yönelik. Ikinci bö-
lümde beyaz tuvallerin oluşu doğrudan
çadır kültürüne bir gönderme.
Orta gözde (üçüncü bölüm) ise yere
meyilli olarak saplanmış kılıçlar var. Ön-
den arkaya doğru gidildikçe kılıçlan da-
ha çok gömülmüş olarak buluyoruz. Bu
bölümün sonundaki duvar ise (bence ser-
ginin en etkileyici bölümü) aynayla kap-
lanmış. Sonsuzluk duygusu venyor. Ay-
nı zamanda bir "zaman aşma" kavramı-
nı da çağnştıyor. Dördüncü bölümdeki
tuvaller mavi renkli ve üzerlerinde gemi
ve harita resimleri asılı. Son bölümde ise
Selçuklu tuğrasıyla karşılaşıyoruz. Bu
Hüsamettin Koçan'ın 'Anadoıu nun Ciörsei Tarihi' fasikül 3 "SelçukhT
Alama Selçuklu Tersanesi'nde.
sergısu
Herşeyden önce şunu belırtmeliyım: Anadolu
kültürürıü bir bütün olarak algılamak bir
zorunluluktûr. Kültürlerin dar bir zeminde ve dar
bir zaman dilimine sığdınlarak ele alınması,
çarpıtmalara yönelik bir da\ ranışı ortaya koyar.
Birbirleriyle bağlan kopartılmış kültürlerin tek
başlanna anlam taşımalan mümkün değil. Ama
bu projenin (benim için) aynı zamanda
Anadolu'yu anIama işlevini de taşıdığını
açıklamalıyım. Yani ben Anadolu tarihini
bölümlere ayırarak. onlafa yakından bakma
çabasındayım. Böylece, anlama çabam ile üretme
çabam birbirlerine koşut olarak hareket ediyorlar
veben bu ayırdığım bloklarda (ki bunlar ilk
bakışta bırbirlerinden kopukmuş gibi görünürler)
kendime bir araştırma zemini hazırlıyorum. İlk
anda sorduğum soru: ilgilendiğim kültürel
zeminde nelerin yitirilmiş olabileceği ve nelerin
yeniden geri döndürülebileceğıdir. Bir bakıma,
yola çıkışta tarihsel tanımlann sınırlayıcılığını
reddetmiyorum. Aslında. tasarladığım tarihin
"kişisdlik" derecesı elbette sorgulanabılir ve
resmi tarihten tamamen kopuk olmadığı yönünde
kimi eleştinler getirilebilir. Oysa asıl önemli
olan; o kültürleri anlamak isteyenin (benım)
başka bir kültürel donanıma sahip olması ve
çağdaş bir bakış açısıyla gelenekleri
değerlendirebilmesidir.
HÜSAMETTİN KOÇAN
tuvallerdeki egemen renk kırmızı.
Bu dizilişi Hüsamettin Koçan şöyle
betimliyor: "Çadırlarkuruluyor, kılıçlar
çatıbyor, denize ulaşıiıyor ve yapılar ku-
ruluyor."
Özcesi özgün bir sergiyle karşılaşıyor.
Selçuklu uygarlığına doğru bir zamansal
yolculuk yapıyoruz. Büyük bir emek
ürünü. Koçan'a sergi sırasında çok sayı-
da öğrencisi yardım etmiş. Aynca sergi
için hazırlanan kitap da başlı başına bir
yapıt. (Hazırlanış biçimiyle, içinde yer
alan fotoğraflanyla hem de sergiye ye-
tiştirilmehızıyla.)
Bu sanatsal etkınliğin anasponsoru bu
alanda adını ilk kez böyle bir etkinlıkle
duyuran Örsa Holding. Devletin böyle-
sine sanatsal yatınmlara pek yakın dur-
madığı, durmak istemediği zamanlarda
özellikle sponsorluk büyük önem taşı-
yor. Örsa Holding böyle bir şeye ımza at-
makla bence çok önemli bir işlevi de ye-
rine getirmiş oluyor.
Bir-iki küçük-Türkiye'de sıkça rastla-
dığımız organizasyon bozukluklanna
karşın- doğrusu başanyla da bu ışin ai-
tında kalkıyor. Bu küçük hatalan daböy-
lesine büyük bir organizasyonu ilk kez
gerçekleştirmesine veriyor ve bu kuru-
luştan yine böylesine görkemli sanatsat
etkinliklenn sponsorluğunu bekliyoruz.
Aynca, Orijin Grup, Alanya Beiediye-
si ve Alanya Turizm Işletmecileri Derne-
ğı'nin katkılan da olmuş. Ağırlanmak,
konuk olmak, konukseverlik görmek hoş
bir şey- hem de sanatsal bir etkınliği iz-
lemek. Yeni dostluklar, yeni arkadaşlık-
lar kurmak. bir yandan da arkadaşlannız-
la birlikte olmak. Sanatsal, kültürel bir
ortamda. yaşamınızın küçücük de olsa
bir parçacığını yaşamak. Ama yine de
aynlıklar güçtür. Güzel olanı geride bı-
rakmak insanı hep hüzünlendirir.
Belki Hüsamettin Koçan da bir hü-
zün'den. zaman içinde unutulmaya yüz
tutmuş bir uygarlığın karşısında duyum-
sanan bir hüzün'den yola çıkarak. bir se-
rüvene doğru yelken açtı...
'Ankara 95' projesi kapsammda 22.Uluslararası Amatör Tiyatrolar Birliği Kongresi başladı
i yıllık düş gerçeldeştT
Kara Kitap,
oldurucu bir
bomba'LONDRA (A.A.) - Or-
han Pamuk'un romanı "Ka-
ra Kitap" Ingiltere'de ya-
yımlandı.
Günseli Gün'ün çeviri-
si\ le önde gelen yayınevi Fa-
ber tarafından basılan kitap.
lngiliz eleştirmenlerden ge-
nelde olumlu not alırken. In-
dependent gazetesinin eleş-
tinsınde ise "Bu kitabı alma-
yın'"dendi.
TLS. Guardian ve Times
gazeteleri "Kara Kitap"a
olumlu puan verirken. Or-
han Pamuk'un Türk roma-
runda yeni bir aşama yaptı-
ğını vurguladılar ve Pa-
muk'u, Kafka ve Marquez
ile karşılaştırdılar. lngilte-
re'nin önde gelen gazetele-
rinden Independent'ta Hugo
Barnacle tarafıdan yazılan
eleştiride ise Kara Kitap. alı-
şılmadık biçımde sert eleşti-
rilerehedef oldu. "Sıradan.
Karanhk ve Çok Çok Tehli-
keli" başlıklı eleştiride ro-
manın, "Semtex patlayıcısı
kadar öldürücü olduğıTsa-
vunuldu. Yazıda "Kimi ro-
manlan okumak, bombayı
zararsız hale getirmeye ben-
zer. Uzmanınca yapüması ge-
rekir. Bu kitap (Kara Kitap)
ise, kitaba hazırlıksız yakla-
şan masum okurda yaşama
arzusunu yok eden şeytanca
bir mekanizma taşıyor. Bom-
banın ana maddesi, üst kali-
tede ve çok miktarda bezgin-
likten oluşuyor" dendi. Pa-
muk'u post-modernist ola-
rak niteleyen ve bu akımdan
hoşlanmadığı anlaşılan Bar-
nacle, kitabı öldürücü bom-
bayabenzetmeyi sürdürerek.
kitap boyunca "Bombayı et-
kisiz hale getirmeyi zorlaşn-
racak mekanizmalar yerteş-
tirildiğini*' savundu. Yazıda
şu görüşler yeraldı: "Zayıf
konu, 350 sayfayı doldura-
ma> acağuıdan. bu kitabı bü-
yük ve ağır yapan nedir? Ya-
nıt sizi çarpacaktır: Bezgin-
lik. Ancak çok geç. bomba
yüzünüzde çoktan patlamış-
ör. Çok çok kötü. Bombayı
çözdüğümden, bu gaddarca
basitlikteki sonucu doğura-
cak karmaşık mühendisliği
size gösterebilirim. Ne za-
man bir kahraman konuşsa,
4 sayfaya dek uzanan parag-
raflarla konuşu>or«. Düşü-
nebilirsiniz, kişi yetenek ve
yararjcılığmı, hem cinslerini
bu biçimde bunalrmak için
nasıl kullanabilir? Cevabını
hiç bir zaman öğrenemeyebi-
liriz. Ama şurası kesin ki, bu
kitap yanhş ellere düşerse öl-
dürücü olabüir. Eğer Fran-
sızlann ya da Isveçli dinamit
mih ardtrkrinin eline düşer-
se, ne olacağını düşünemiyo-
nım. Bu yüzden bombayi
kontrollü bir patlamayla yok
etmek gerekiyor. O yüzden
bu kitabı almayın. Bir fela-
ket" Eleştinnin dozu lngiliz
yayıncılarda şaşkjnlık yara-
tırken. Hugo Barnacle'ın ço-
ğunluğun görüşüne ters düş-
tüğü belirrildi. Kara Kitap.
ABD'de olumlu eleştiriler
almış ve Orhan Pamuk'un
Jorge Luis Borges \e Italo
Cahinogıbi şaşırtıcı ve zeki
bir düş gücü sergilediğı be-
lirtılmiştı.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Ankara 95 Etkinliklen kapsamında 20
Avrupa ülkesinden, 200 genç, 250 kong-
re delegesi ve 100 gözlemcinin katıldı-
ğı Uluslararası Amatör Tiyatrolar Bir-
liği'nin (IATA) 22. Dünya Kongresi'nin
açılışı yapıldı.
Kültür Bakanlığı Müsteşan Emn?
Kongar, "Sanata Evet" sloganıyla baş-
latılan ortak girişimi bir mucize olarak
nitelendirdi. Kongre çerçevesinde. üç
ayn etkinliğindüzenlendiğini kaydeden
Kongar. "Sanata Evefin uluslararası
slogan olmasının önemine işaret ede-
rek. "Bu; dostluğa, özgüıiüğe, insan
haklan ve bağımsızhğa e%et demek-
tir"dedı.
TOBAV Başkanı TamerLevent. 20yi
aşkın ülkeden gelen ayn gruplann bir
hafta içinde birbirlerine kaynaştıklanna
dikkat çekerek. ortak ürün çıkarmada
bunun önemli nokta olduğunu kaydetti.
Dünyaya bu kongre ve içinde yer alan
etkinliİderle Sanata Evet mesajı verdik-
lenni belirten Levent, "Din. diL ırk a>-
nmlannın sorun yaratmadığını dünya-
ya gösterdik"' diye konuştu.
IATA Kongre Başkanı Hugh Lovego-
ve da, iki yıl önce kurulan bir düşün ger-
çekleştiğini bildirdi.
"Bu düşün gerçekleşmesinden dola-
>i ağladım" diyen Lovegove, TOBAV ın
Sanata Evet kampanyası içeresinde dü-
zenlediği gazete kampanyasının başan-
lı sonuçlandığını görmekten mutluluk
duyduğunu ifade etti.
"TOBAV; gazetelerden bir Everest >»•
ratü" diyen Lovegove. Türkiye'nin bu
girışimde köprü ülke görevi yaptığını
söyledi.
Ankara '95 projesi çerçevesinde yer
alan etkinlikler sürüyor. 4. Avrupa
Gençlerinin Tiyatro Buluşması, 22. AI-
TA / IATA Dünya Kongresi ve AITA.'
IATA Uluslararası Amatör Tiyatrolar
Festivali başlıkJanyla gerçekleşen 3 et-
kinlik 30 temmuza kadar devam ede-
cek. _
Viyana Üniversitesi'nden Prof. Dr.
Manfred VVagner' in "2000'li Yıflarda Sanat" ko-
nulu konferansıyla başlayan 22. AITA / IATA
Dünya Konferansı'nda sanat ve sanatın önemi
tartışılıyor. 86 ülkeden 400 delegenin katılacağı
kongrenin genel kurulunda alınacak kararlann
tüm dünyaya duyurulması, tartışma konusu ha-
line gelmesı açısından önemli.
22. IATA Dfinya Kurulu
Bu yıl genel kurul öncesi bütçe, yeni üyelik ko-
nulan. dünyada yapılacak etkinlikler listesini
kapsayan bir hazırlık çalışması yapıldı. Yarın ise
7 grup. ana temasının 'Sanata Evet* olduğu atöl-
ye çalışmalannı yapacak ve raporlar hazırlaya-
cak.
26 temmuzda IATA nın 9 bölgesinden delege-
• Dünyaya bu kongre ve içinde yer
alan etkinliklerle 'Sanata Evet*
mesajı verdiklerini belirten TOBAV
Başkanı Tamer Levent, (solda)"Din ,
dil, ırk aynmlannın sorun
yaratmadığını dünyaya gösterdik"
dedi. IATA Kongre Başkanı Hugh
Lovegove da, iki yıl önce kurulan bir
düşün gerçekleştiğini belirtti.
ler 9 ayn yerde toplanarak resmi raporlarını ha-
zırlayacaklar. Bu etkinlikler Sanata Evet çerçe-
vesinde sanatın değerlerinin, toplumun değerle-
riyle buluşturulması için izlenecek yollann araş-
tınlması ve tartışılması bakımından değer taşı-
yor.
Aynı tarihlerde gerçekleşen Avrupa Gençleri-
nin Tiyatro Buluşması kapsamında 20 ülkeden
200 genç ve 50 anımatör. atölye çalışmalannı
sürdürüyor. Buluşmanın artistik direktörleri lr-
landa'dan Paddy O'Ihvyer. Avusturya'dan Josef
HoNos, Danimarka'dan Helle Hauger ve Türki-
ye'den TamerLevent Uluslararası Amatör Tiyat-
rolar Birliği AITA ' IATA delegeleri tarafından
izlenecek olan buluşma. 2000'li yıllann sanat
politikasını oluşturma açısından önemli ipuçla-
rı sağlayacak. Buluşma süresince,
atölye gruplan farklı kültürlerden
gençlerin kaynaşmasını sağlayacak.
Amatör Tiyatrolar Festivali
IATA kongreleriyle birlikte yapıl-
ması gelenekselleşmiş olan Uluslara-
rası Amatör Tiyatrolar Festivali'ne 9
IATA bölgesinden katılan 9 en iyi
amatör tiyatro topluluğu ise Ankara
'95 etkinliklerine ayn bir kültürel zen-
ginlık katıyor. 9'u yabancı 2'si yerli
grup olmak üzere toplam 140 - 150
kişinin katıldığı festivalde yer alan
gruplar ve oyunlan şöyle sıralanıyor
: Yann ABD'li Jesters Roving Players
"Wbrking*' adlı oyunla Şinasi Sahne-
sfnde. Stephen Schanartz ve Nina
Faso'nun yazdığı oyun Randy Wi-
eging tarafından sahneye konmuş.
Çarşamba günü Rusya ve Slovak-
ya'dan iki ayn o>aın var. trfan Şahin-
baş Sahnesi'nde Rusya'dan Manaken
grubuMoüere'in Don Juan'ını, Yuri
hBnmich Bobko\- yönetiminde, Slo-
vakya'dan Divadelne Grubu Josef
Krasula 'nın yazdığı ve yönettıği Dre-
ams Wings and Hurricane The Dog
adlı oyunu Şinasi Sahnesi'nde sergi-
leyecek.
Perşembe günü. Meksikalı La Cu-
eva topluluğu Blood VVedding adlı
oyunu Şinasi Sahnesi'nde gösterime
sunacak. Lorca'ya ait olan eseri Fran-
cisco Peredo sahneye koyuyor. Is-
veç'ten Kiruna Amateur Theatre As-
sociation 'ın Frieriet adlı oyunu aynı
gün Irfan Şahinbaş Sahnesi'nde. Oyu-
nu Hakan Rudehiü yazmış. LTa Lyt-
tkens yönetiyor. Cuma günü Şinasi
Sahnesi'nde Fransa'dan Silly Gone
topluluğunun La Dispute adlı oyunu
sunulacak. Oyun yazan Marivaıut,
yönetmen ise Bioodi Gonin Nicole.
Bangladeşli Loko tiyatro grubu Sho-
nai Madhavadlı oyunu Şinasi Sahne-
si'nde aynı gün sahneleyecek.Dinand-
ra Chowdhury'nin uyarladığı oyunu
Md. Liaquatyönetiyor. Cumartesi gü-
nü Şinasi Sahnesi'nde Ankara Deneme Sahnesi
Bilgesu Erenus'un Misafir adlı oyununu sahne-
leyecek. Yönetmen Nurhan Karadağ. Irfan Şa-
hinbaş Sahnesfndeyse Aruba'dan Mascaruba
grubu Francun Dominiquez'in yazıp Osun Bo-
ekhout'un yönettiğı Droga adlı oyunu sahnele-
yecek. Üç önemli büyük etkinliğin aynı anda
gerçekleştirilmesi, Türkiye'nin 2000Tİ yıllann
kültürel öncülüğünü üstlenmesi açısından önem-
li bir imaj yaratıyor. Bu imaj, bugüne kadar oluş-
muş ya da kasıtlı olarak oluşturulmak ıstenmiş
yanlış imajlan silmek yönünde Türkiye'nin kül-
türel ve sanatsal olarak 21. yüzyılda Avrupa'da
ve dünyada güvenilir bir öncülük misyonu yük-
lenebıleceğinın kanıtı ve başlangıcı olması bakı-
mından önem taşıyor.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Artık Çok Geç!
Kendı köşesinde sessiz emeklere kapılmış değer-
li insanlar yaşıyor bu ülkede. Genç olduğunu tahmin
ettiğim bir hanım, telefonla aradı. İki kez konuştuk.
Şükûfe Nihal'in hayatı ve eseri üzerinde çalışıyor-
du. Bu bağlamda Mavi Kanatlannla Yalnız Benim
Olsaydtn'\a dile getirmeye çalıştığım ve artık bir ro-
man kişisine dönüştürmek istediğim Şükûfe Nihal il-
gisini çekmişti. Çoktan unutulmuş, adı anılmayacak
sandığım Şükûfe Nihal, işte beklenmedik şekilde ha-
tırlanmıştı.
Yedikule'deki bir biblo kadar güzel Safa Meyha-
nes/'nde karşılaştığım bir bey, çoğu unutulmuş, ço-
ğunun hakkı yenmiş kişilerden söz açtığım için beni
yüreklendirdi. Demek, yalnızca günün gelgeç, sah-
te değerlerine ilgi duyulmuyor. Belki bir fırsat doğsa,
üzerlerine ölü toprağı serptiğimiz nice değer yeniden
gündem bulabilecek, ilgi devşirecek.
Edebiyata tutkun olduğu satırlarından anlaşılan bir
okur, mektup yazmış, kim bilir kaç yıl önce Mılliyet'te
yayımlanmış biryazımdan çıkarttığı sorulan sıralıyor.
Yazı, Halide Edib ve Ateşten Gömlek konusunda;
fotokopisi zarfın içindeydi.
Başkası yazmış gibi okudum. Şöyle demişim:
"Yalnız Ateşten Gömlek değil, yazan da, Halide
Edib de günümüzün insanlannca bilinmiyor. Kurtu-
luş Savaşı'nın ilk sanat eseriniyaratan yazar, günü-
müze pek çok söz iletebilecekken, sözün değersiz-
leştiği bir ortamda, kavranılamamış bir söz olarak ka-
lakalıyor."
Benzeri şeyleri Cumhuriyet'ie. özellikle Gramofon
Iğnesi yazılannda da yazdım. Örnekse Halid Zhya
için, Refîk Halid için yazdım. Hem niye salt yazar-
lanmızı, edebiyat adamlarımızı odak alalım ki... Res-
samlanmızı, müzik adamlanmızı, sinemacılan, tiyat-
roculan, bilim adamlarımızı, çok mu gündemde tu-
tuyoruz, onlar için gündem oluşturabiliyor muyuz?!
Birtakım politik angajmanlara girmemiş olanlar,
çoktan Gayya kuyusuna atılmışlardır. Sağın ve so-
lun tutar göründüğü üç beş kişi arada bir cilalı söz-
lerle hatırlanır, sonra geçilir gidilir.
Bu konuda hüzün verici örnekler sıralamak olası:
Ne Nâzım Hikmet'in, ne de Necip Fazıl'ın tiyatro
eserleri üzerinde yeterince durulmuştur. Sözgelimi
Kafatası ya da Unutulan Adam, yabancılaştırma et-
kisi perspektifinden incelenmeye değmez miydi? Bir
Adam Yaratmak, devrindeolayyaratmışoyun;alım-
dabaskısını bugün bulmak olası mı, bilmiyorum. In-
celenmediği, irdelenmediği gibi okunmuyor, oynan-
mıyorda...
Evet, meraklılar var. Kendi köşelerinde çalışıp du-
ruyorlar belki; hepimiz çalışıp duruyoruz, fakat bir-
birimize ulaştıramıyoruz, birbirimizle tartışamıyoruz,
bir gündem yaratılamıyor.
Sözün değersizleştiği bir ortam, demişim. Şimdi
düzeltmek istiyorum: Sözün değersizleştirildiği bir
ortam.
Söz nitelık değiştirdi.
Mesela ne oldu? Televizyon kanallanndan birinde
zaman zaman rastladığım bir "kültür-sanat" progra-
mı var. Şunucu hanım şık giysilerle görünüyor. Ba-
zan bir iki kitap da tutuyor elinde; bu kitaplan mut-
laka okumamızı salık veriyor, ama halinde tavnnda
o kitapları ilk kez orada, çekim sırasında gördüğünü
ifşa eden tuhaf bir şey var. Söz yalan söylüyor.
Söz yalan söylediği için de kitap mitap izleyicinin
mizlşyicinin ilgisini elbette çekmeyecek. Kitaptan
"paparazzi" sunuculannın gerçekten dikkate değer
coşkulan, coşkun anlatımlanyla söz açamayacağı-
mız sürece bu türden göstermelik "kü/für-sanat"
programlarına hiç gerek yok.
Bakın "söz" neden söz açıyon Gazetelerin ön say-
falarında sık sık Başbakan Tansu Çiller'in büyük
boy fotoğrafı çıkıyor. Alttaki yazıda, "Tansu Çiller'in
şıkiığı gözlerden kaçmadı..." deniyor. Siz de kendi
köşenizde o sırada Ateşten Gömlek'e iki satır değin-
miş oluyorsunuz. Hem acıklı, hem gülünç.
Telefonla arayarak Şükûfe Nihal'e ilişkin bilgileri-
ne yeni bilgiler eklemek isteyen hanımlaaynı ülkede
yaşadığım için mutluyum. Safa'da tanıştığım, belki
bir daha karşılaşmayacağım beye; Ateştem Göm-
lek'in peşine düşmüş mektup yazanna şükran borç-
luyum. Fakat hepsi acıklı geliyor. Bazan hepimizin,
yani biz birbirimize benzeyenlerin çok gülünç oldu-
ğumuzu düşünüyorum.
Söylem değişti. Telefonda bir ses: "Keyiflernasıl?"
diyor. Eskiden "Nasılsınız?" derdik. Keyifler bom-
bok-bombok, demek geçiyor içimden. "Teşekkür
ederim; siz nasılsınız?" demekle yetiniyorum.
Sözün nitelikdeğiştirmesi, söylemin değişmesi gi-
bi gündem de değişik: Ahmet Haşim yayımladığı va-
kit "O Belde" okurları etkilemiş. Evimızde ezbere bi-
lenler vardı. Şimdi sadece "Banayalnızca eskibirbu-
dala" dizesi yankıyor. Eski budalalann gündemi ar-
tık gündem değil.
"Bu sefil iştiha, bu kirli nazar", kazanmış görünü-
yor.
Hayal Bahçesi 1. Yaz Etkinlikteni
Kültür Senisi - Hayal Bahçesi Etkinleri'nde bugün
saat 19.00'da Genç Anadolu tiyatro topluluğu
Yenidünya Sahnesi'nde "Yolumuzun Başı Nerede" adlı
oyunu ve aynı sahnede saat 21.15 'te Anadolu Sanat
Etkinlikleri Merkezi "Öç" adlı oyunu sahneleyecekler.
Şeyh Küşteri Meydanı'nda ise Bakırköy Belediyesi Folk
- Tur Halk Danslan Topluluğu saat 20.30'da halk
danslan gösterileri sergileyecek. Sinema bölümünde.
Federico Fellini'nin Amarcord isimli filmi saat 23.00'te
gösterilecek. Hayal Ağacı'nda da Gani Müjde saat
17.00'de kitaplanru imzalayacak.
Kültür Bakanı, Roma yolcusu.
ANKARA-{UBA>Kültür Bakanı Ismail Cem,
Roma'da Akdeniz ülkelerinin önde gelen
politikacılannın katılacağı, kültür formu toplantısına
katılmak üzere bugün îtalya'ya gidecek. İki gün
sürecek toplantıya Ispanya, Italya, Fransa, Lübnan.
Tunus, Yunanistan ve Türkiye'den katılacak olan
politikacılar Akdeniz ve kültür sorunlan hakkmda
görüş alış - verişinde bulunacaklar. Ismail Cem'in
toplantıda yapacağı konuşmasında, "Akdeniz
havzasmda farklı kültürler.uygarlıklar, dinler, ulusal
topluluklar arasında çağdaş, verimli, hoşgörülü bir
diyalog ortamının gerçekleşmesinin zorunluluğu"
üzerinde duracağı öğrenildi.
Kültür Bakanbğı Sinema Başan
Ödülleri verecek
İSTANBUL (UBA)-Külrür Bakanlığı.Türk
Sineması'nda sanatsal açıdan daha niteüklı filmlerin
çekilmesini özendirmek ve desteklemek amacıyla,
1994 yılında çekilen 8 filme "Sinema Başan Odülü "
vermeyi kararlaştırdı.Başan ödülleri
değerlendirmesine katılmak isteyen yapımcı ve
yönermenler, fılmlerini iki adet VHS kasediyle 8 Eylül
1995 tarihine kadar Kültür Bakanlığı, lstanbul Telif
Haklan ve Sinema Genel Müdürlüğü'ne teslim
edecekler. Bakanlık tarafından yapılacak yanşmasız
değerlendirmede. 1 Ocak-31 Aralık 1994tarihleri
arasında çekilmiş filmler dikkate alınacak.
Değerlendirme sonucu dereceye giren, uzun metrajlı
filmler için 120. kısa metrajlı filmler için 70'er milyon
lira ödül verilecek.