28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 TEMMUZ 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Günümüzün iki ünlü Fransız yıldızmdan, marazi bir kardeş ilişkisi üstüne 'Balchz baldan tathdn*' çeşhJeıııesi On yıl önce ilk filmi, Jean-Jacques Beinea'in unutulmaz "37Ç2Je Matin- Betty Blue"suyla Fransız sinemasına bomba gibi düşen. aşın gelişmiş yuvar- lak hatlı, seksi bedeni, boğukça sesi. hül- yalı ve ateşli bakışlar atan iri gözleri, gamzeü ve silikonsuz, Tann vergisi. et- li, kalın dudaklannm çevrelediği nerdey- se uçsuz bucaksız kocaman ağzıyla kısa sürede tüm erkek seyirci kesiminin rüya- lannı sûsleyen esmer afet Beatrice Dal- le, bizde pek yeterince tanınmasa da, ls- tanbul Festivali'nde gösterilen bir-iki fil- miyleözel hayranlaredinmişti. AlainDe- lon'un özel bakım ve gözetiminde (!) ge- çirdiği gençlik döneminin ardından, 1980"lerin ikinci yansında bunalıma gi- rerek unutulur gibi olduktan sonra, I990'lı yıllara Luc Besson'un "Niki- ta"sıyla yeniden yıldızı parlayarak giren ve çok geçmeden, önünde Hollywood kapılan açılan Anne Pariflaud ise azmi, yeteneği ve yenilediği kısa saçlı erkeksi cazıbesiyle günümüzün uluslararası Fransız yıldızlan arasında başı çekiyor, bılindiği gibi. Genç yaşta ünlü Madele- ine Renaud-Jean Louis Barrault kum- panyasında oyuncu olarak tiyatro sahne- sine adım attıktan sonra 1977'de Louis Delluc Ödûlü'nü alan, otobiyografık ilk fılmi "Diabolo Menthe"yle yönetmenli- ğe umulmadık çapta başanlı bir giriş ya- pan Diane Kurys, Fransız sınemasında Agnes Varda'nın çizgisinı sürdürmesı- nin yanı sıra, film yıldızlanndan pek ge- ri kalmayan alımlı güzelliğiyle de anım- sadığımız, az ve öz, ama kendine özgü çizgisinı pek bozmadan çalışan, çağdaş bir kadın sinemacı. lşte bu kadın yönetmen, tıpkı yıllar önce Fransız sinemasının iki büyük sta- n, Alaın Delon'la Jean Paul Belmon- do'nun beraber oynayıp yapımcılannın yüzünü güldüren "Borsalino"su gibi, son dönemde kuşaklannın simgesi olmuş, günümüzün doruktaki iki ünlü yıldızını bir araya getirmeyi akjl etmiş "A La Fo- Be-Delicesine"de. İki yıldır birbirlerini görmemiş iki kızkardeşin öyküsü "Defi- cesine".Tutkuyla birbirlerine bağlı, hem seven hem de zaman zaman nefret eden iki kızkardeş. Alice (Anne Parillaud) ve Elsa (Beatrice Dalle). Tortusu ömür bo- yu sürecek oyunlarla. hınzırlıklarla, kıs- kançhklarla geçmiş, unutulmaz anılarla ve acı çektirmek, üzmek, vs. gıbisinden çeşitli marazi durumlarla örülü bir ço- cukluk yaşamış iki taşra genç kızı Ali- ce'le Elsa. Resimleri Amerikalı koleksiyoncular- ca satın alınan. hatta galericisi tarafından New York yolculuğu bile önerilen Alice. çoktan taşradan ve Elsa'dan kopup Pa- ris'e kapağı atmış bir ressam. Başan yo- lunda güçlü, kendıni kanıtlamaya azim- li, vaktiyle Elsa'nın öğrettiği, firça kul- I ki kızkardeş arasmdaki saplantılı ilişkiyi eksen alan "Delicesine", beylik deyişle gitgide yükselen bir tempoda seyreden, psikolojik bir gerilim çeşitlemesi. Kadın gözünden, kadın duyarlığıyla aktanlmış bu psikolojik gerilim öyküsü, anlamı ve önemi bakımından şimdiye kadar seyretmiş olduğumuz yığınla benzerinden farksız bir deneme, sonuçta. Delicesine (A La Folie - 6 Days, 6 Nights) Yönetmen: Diane Kurys / Senaryo: D. Kurys, Antoine Lacomblez / Kamera: Fabio Conversi / Mözik: Michael Nyman / Oyuncular: Anne Parillaud, Beatrice Dalle, Patrick Aurignac, Bernard Verley, Alain Chabat, Marie Guillard, Jean-Claude de Goros/1994 Fransa (Özen Film) Şişli Site, Beyoğlu Sine Pop, Kadıköy Reks, Çemberlitaş Şafak, Ataköy Prestij, Bakırköy Incirli sinemalannda. lanmaksızın cam üstüne elleriyle çalış- ma yöntemiyle yaptıği resimleri ilgi gö- ren, gönlünü ve evini de yakışıklı bir boksöre açmış bir sanatçı. Elsa'ysa çok genç yaşta Alice'in sevgilisiyle evlene- rek çoluk-çocuğa kanşmış, evlilik haya- tından, onu çiçek özlü çay satıcısı kızlar- la aldatmış kocasıy la iki küçük kızından, ekmek almaya çıİcıyorum diyerek, yağ- murluk ve terliklerle yollara düşecek ka- dar sıkılıp daralmış, her şeyi terk ederek postu Alice'in aşk yuvasına sermiş, kız- kardeşiyle tıpkı geçmişteki gibi oyunlar oynamak isteyen, mutsuz ve marazi bir genç kadın. Davetsiz, teklifsiz çıkageldiği. çeşitli duygusal şantajlara başvurarak kaldığı Alice'in evinde, fettan baldız numarala- nna da kalkışarak Alice'in büyük aşkı olan boksör Franck'ı (Yakında da "Me- moire d'un jeune con" adlı yazıp yöne- teceği ilk filmiyle kamera arkasına ge- çecek olan ilk kez seyrettiğımiz Patrick Aurignac, Pierce Brosnan'ı andıran bir genç yetenek, bu rolde) da ayartıyor El- sa, 'tehlikelioyununu' sonuna kadar gö- türerek. Mazoşıstçe bir boyun eğmeyle. hımbıl kocasını terk etmeye kararlı El- sa'nın özel yaşamıni darmadağın etme- sine tepki vermeyen Alice. kendi evinde tutsakdurumunadüşüyorgiderek. tlham perileri atölyesini ziyaret etmeyince de resim falan yapamıyor, tıkanıyor. Sürek- li eskiyi. annelerini, babalannın hastalı- ğını, çocukluk anılannı filan anlatan El- sa birkaç günlüğüne konuk olduğu kar- deşinde, Alice-Franck çiftinin muhab- betine fena halde limon sıkıyor özetle. Sık sık yağmur yagan, ıslak bir Paris'te gitgide etkilediği ve kınştırdığı Franck'ı, Alice'in kafayı üşüttüğüne inandırarak kendi tarafına çeken baldız Elsa, giderek bir aile sevecenliğine ve sıcaklığına muhtaç, zıt kutuplardaki iki kızkardeşle, amatör kalmak için boksu bırakan Franck'ın oluşturduğu aykın üçlünün, sakıncalı sularda seyreden ilişkilerini be- lirleyip yönlendiriyor. Ve kaçınılmaz şe- kilde, zor kullanarak bağlamalara, tut- sak etmelere, kınp dökmelere, fiziksel şiddet bosalımlanna. hatta bıçak çekme- lere kadar varan bu 'tehlikefi oyun', ken- dine New York'ta yenı bir hayat kuran Alice'in kapısının altından sürülen bir SUNGU ÇAPAN kâğıdın hışırtısıyla sürdürüleceğe ben- ziyor, fılmin finalinde. Olgun ve dolgun, çekicı bir kadın görünüşünde, ama hâlâ tehlikeli oyunlar oynamaya meraklı bir çocuk olarak kalmış Elsa, sonunda çekip kaçarak gittiği 'harikalar diyan'nda ye- ni bir hayat kurmuş Alice'in New York yaşantısını da yine kâbusa mı çev irecek- tir acaba? tki kızkardeş arasındaki saplantılı iliş- kiyi eksen alan "Delicesine", beylik de- yişle gitgide yükselen bir tempoda sey- reden, psikolojik bir gerilim çeşitleme- si. Kadın gözünden, kadın duyarlığıyla aktanlmış bu psikolojik gerilim öyküsü, anlamı ve önemi bakımından şimdiye kadar seyretmiş olduğumuz yığınla ben- zerinden farksızbirdeneme, sonuçta. Bi- ri yaratıcılığın kapılannı zorlayan birres- sam, öteki kurtulamadığı geçmişine bağ- lı, saplantılı. sorunlu, mutsuz bir evli ka- dın olan iki kızkardeşin çapraşık ve has- talıklı ilişkilerini hıkâye eden yazar-yö- netmen Diane Kurys, geçen yılın Vene- dik Film Festivali'nde Fransız sineması- nı temsil etmiş "Delicesine"de, bildik kalıplann ötesine pek geçemese de, kah- ramanlannın mutsuzluğuna paralel dü- şen ve çeşitli sahnelerde duyulan siren- lerle vurgulanan kimi huzursuzluk be- lirtilenni yansıtıyor yine de. Aşk sahne- lennde, dozunda bırakılmış, ama yer yer cûretli de sayılabilecek, beklentileri bo- şa çıkarmayan, günün geçerli modalan- na uygun bir erotizm yaklaşımı öne çı- kıyor. Yıkıcı, vahşi, şiddete meyilli ve cinsel- likle soslandınlmış, 'tuhaf biriMşki' sar- malında dallanıp budaklanarak gelişen ve bildik bir fınale bağlanan "Delicesi- ne"yi çekilir kılan, Anne Parillaud'yla Beatrice Dalle gibi iki çekici Fransız oyuncunun varlığı oluyor sonuçta. Peter Greenaway fılmlerinin ve "Pfyano"nun bestecisi Michad Nyman'ın imzasını ta- şıyan müziklerin, zaman zaman zevkli bir görsel ustalığın ortaya çıktığı anlatı- mına çanak ruttuğu filmin yavan özünü, soğuk ve yakıcı olabilen, günümüzün bu iki ünlü 'cazibe bombası' Fransız yıldı- zmın yenilir yutulur hale getirdiği söy- lenebılır bir ölçüde. Fabio Conversi'nın kamerasmın bir Anne Parillaud'ya, bir Beatrice Dalle'a gidip geldiği, meraklı- sının gözünü ayırmadan izleyeceği. Fransız yapımı bu 'stiraplı' kadın öykü- sünü, çok beğenmesek de, Fransız sine- ması tutkunlanna salık verebilıriz hcr- halde. YENİ BASLAYANLAR Einstein, çöpçatanlığa soyunursa... Aşk ve ZekâKültür Servisi - Yönet- menliğinı FredSchepisi 'nin yaptığı ve başrollerini Wal- ter Matthau. Meg Ryan, Tinı Robbins ve Stepben Frv'ın paylaştığı " 1 ^ . " (Aşk ve Zeka) adlı film bu- gün gösterime giriyor. Filmin konusu, yönetmen Fred Schepisi'ye çok çekici gelmiş; yaşamı boyunca kendi kafası içinde yaşayan Einstein'ınbirdenbire iki in- sanı nasıl bir araya getirece- ğine kafa yormaya başlama- sı çok hoşuna gitmiş. Eins- tein, yine kendi kafasının içinde yaşayan biri olan ye- ğeninin kendisiyle a>Tiı ha- talan yapmasını istemiyor- muş: 1950'li yıllann ortalann- da Avrupa'daki Nazi terö- ründen kaçan Einstein (Wal- ter Matthau). 20 yıldır Prin- ceton Üniversitesi'ndeders- ler vermekte ve araştırma- larda bulunmaktadır. Eins- tein'in yeğeni Catherine (Meg Ryan) aksi bir psiko- logla (Stephen Fry) nişanlı- dır. Yeğenini bu adamla ev- lendirdiği takdirde mutsuz olacağına inanan Einstein. yeğenine yeni bir damat adayi bulmaya çalışır. Aslm- da Catherine, amcası gibi bir dahiyle evlenmek istemek- tedir. Ama amcasmın seçti- ği damat adayı bir garajda çalışan Ed'dir (Tim Rob- bins). Filmin yapımcısı Carol Baum film hakkında, "I.Q.'yu yapmayı kabol et- tim. Çfinkü dünyadaki bfi- tün üniversite diplomaları- nın saniplerinin zeki olduk- ları anlamına gelmediğine inanıyorum. Herkesin ken- dine göre bir dehası vardır. Oğrenim dereceniz değii, kalbiniz ve sezgileriniz önemüdir" diyor. Her çeşit flıanet, ciuayet A.Ş... " Hayatoyununda kimik'ri kadar iyi o\Tiamayarak*'çar^afa dolanıp CIA'den şutlanmış sapık ajan Nel- son Crowe (Laurence Fishbume), ıstediğini elde etmek ıçin her türlü pis yola başvurmaktan sakınma- yan, Amerika'nın en zengin fırma- lannın patronlanndan oluşan müş- terilere sahip, özel bir sanayi ca- susluğu şirketinin başı olan, çekir- dekten yetişme, feleğin çemberin- den geçmiş, eski deneyimli istih- baratçı Victor Grimes (Frak Lan- gella) ve Nelson Crovve'un şirkete girmesine ön ayak olan. Victor Gn- mes'in sağ kolu, mesleğindeki ba- şandan başkasını düşünmeyen, çok hırslı ve karmaşık bir kadın. Mar- garet VVells ) EDen Barkin)™ Çeşitli istihbarat örgütlerinden yetişip CIA'yle mücadele edecek kadar güçlü, özel birşirket kurmuş, başlıca amaçlan, başkalannın zor durumlanndan yararlanacak, birta- kım sırlan alışveriş konusu ederek servet yapmak olan zeki. çekici. ruttuğunu koparan, acımasız ve ge- rektiğinde katil bile olan bu kahra- manlar, insanı yüzüne gülerek ya- lan söyler, baskı uygular, aldatır. çalar, ihanet eder, öldürür, rüşvet venr ve amaçlanna ulaşmak uğru- na her türlü kötülüğü işlerler. Şirketlerinin başlıca uzmanlık alanlan da, her çeşit şantaj. rüşvet, zorbalık. adam kaçırma ve cinayet- tir! Kapı önüne konulmuş eski C1A ajanı Nelson Crowe, yeni işinde, "BudarKraficesi" kodadlı. soğuk- kanlı ve gaddar sanşın Margaret VVells'le işbirliği yaparak patron VictorGrimes'ı temize havale edip şirketin başına geçmeye sıvanacak- tır çok geçmeden... Soğuk savaş, SSCB'in parçala- nıp dağılmasıyia dünyanın günde- minden düşeliben gitgide serpilip rollerdeki, ten renkleri, birbirine zıt. ötedenberi tuttuğum iki usta oyuncu (Laurence Fishbume ve El- len Barkin) yüzünden gittim gör- düm. bu temmuz sıcağında. Aslında tipik bir "oyuncu filmi" niteliğindeki "Kötû Dostlar**da, Fishbume-Barkin Langella üçlüsü- ün yanı sıra, yan rollerdeki oyuncu- lar da göz dolduruyor. Gözlerini kazanma hırsı bürü- Kötü Dostlar (Bad Company) Yönetmen: Damian Harris/ Senaryo: Ross Thomas,' Kamera: Jack N. Green/ Müzik: Carter Burvvell/ Oyuncular: Ellen Barkin, Laurence Fishbume. Frank Langella, Michael Beach. Gia Candes. Spalding Gra. David Ogden Stiers/ 1995 ABD (UIP) Maslak Mövenpick. Beyoğlu Fitaş, Etiler Akmerkez, Altunizade Capitol, Ortaköy Princess sinemalannda. gelişerek kimi ünlü istihbarat ör- gütlerinin başlıca ilgı merkezi ha- line gelen sanayi casusluğu alanın- da, günümüzde geçen "Bad Com- pany-Körü Dostlar", Amerikan po- lisiye yazının yeni, parlak irtuası sayılan romancı Ross Thomas ın yazdığı senoryosundan sinemaya uyarlanan çağdaş bir "thriller" de- nemesi. Tanımış aktör Richard Harrib'in oğlu Damian Harcis'in yönetmen- liğini üstlendiği bu polisiye mace- ra ve gerilim filmini özellikle baş- müş. duygulannı törpülemiş, katı, soğuk, kötü ve habis başrol karak- terlerini canlandıran, patronu dev- reden çıkararak şirketi tümden ele geçırmeyi hedefleyen Fishbume- Barkin çiftinin sürüklediğı film. bu türün tıryakilerini memnun ede- cek özelliklere sahip, çok önem- senmese de. Ross Thomas'ın sağlam senar- yosu, ayrıntılı olarak yansıtılmış İcarakterleri, bu türgerilimli polisi- ye serüven fılmlerinde gittikçe ol- gunlaşan yönetmen Damian Har- ris'in kıvamını tutturmuş anlatımı, görsel biçemi, Amerikan sineması- na özgü birinci sınıf teknik işçiliği, görüntü ve müzik çahşması ve ba- şanlı oyunculuğuyla seyircisini ele geçiren "Kötü Dostiar", türünün yeni ve sıkı bir örneği olarak bir çırpıda tüketiliveren, oyalayıcı ve sürükleyici bir gerilim çeşitlemesi. " Dünyanın gidişi, savaştan tkarete doğru yöneünce" sanayi casusluğu gibisinden yeni iş alanlan bulan özel "şantaj, rüşvet,cmayet" şirket- lerine ilişkin, günümüzün "Grun- ge başkenti" Seattle'ın yeni ve gö- zalıcı yapılannın dekorunu oluştur- duğu bu çağdaş gerilim denemesi- nin. türün bol özel efektli, ara- ba(Iar) parçalama, hızlı takip sah- neleriyle dolu, hareketli ve şiddet- li o alışılagelmiş, gözboyayıcı ör- neklerinden farklı olduğu ileri sü- rülebilir. "Bfiyük risk büyük kâr getirir" kıssadan hissesini veren "Kötü Dostlar, klişe trükJere fazla yüz ver- meden, temiz bir görüntü diliyie an- lanimış, \akit geçirmeye yarayan bir "kacış sineması" örneği. Sonuçta belirgin bir seyir zevki vaat ederek izlenen, yer yer duyum- sanan "deja vu" duygusunu bir noktaya kadar lehine çevirebilen, özenilmiş ve iyi oynanmış bu geri- lim çeşitlemesini türün kolay ko- lay iflah olmaz meraklılanna öğüt- leyebiliriz. KEDİ GÖZÜ VECDI SAYAR MuUuluk, Eşitlik, Bilge'lik "Şimdi bu kitabın bitmesi gerek. Mutlu olup olma- dığımı hiç düşünmüyonım. Aramadığımın mutluluk olmadığını, olamayacağını anladım geçen yıllar içer- sinde; mutluluğun tanımı nasılyapılırsa yapılsın..." Sevgili Bilge Karasu da son yazısını koydu kita- bına. "Mutluluk, belki mutsuzluğun, belki umutsuzlu- ğun kabul edilmesi anlamına gelecek. Ama bunla- nn (yani mutsuzluğun, umutsuzluğun) kabul edil- mesi de, her şeyden önce gerçekten öğrenilmele- hne bağlı..." Mutsuzluğu da umutsuzluğu da öğrendi Bilge Ka- rasu. Insanları sevmeyi, sevilmeyi, sevilmemeyi. In- sanlar kadar hayvanlan da sevdi. Hayvan sevgisinin nasıl olması gerektiğini öğretmeye çalıştı insanlara. Yanlış sevgilerden kaçınmaları için öğütler venji, ma- sallar yazdı, "Göçmüş Kediler Bahçesi"nöer\. "Ne . kitapsız, ne kedisiz" yaşadı. Kedi severgibı sevmemeliyiz sevdiklehmizi!"öe- di. "Bir kediyi sevişimizde, kedinin 'bencilliği' karşı- sına kendi üstünlüğümüzün tannlara yakışan hoşgö- rüsü, bağışlayıcılığı, yargılayıcılığı ile çıkanz. Aşıl- maz, ötesine geçılmesı düşünülemeyecek büyüklü- ğümüz...Bu sevgi türiı bireşitsizliğe dayatılmıştır Bir temel eşitsizliğe...Oysa sevgıyi hep eşitlik terimleri • içerisinde düşünür, tasarlar, düşleriz. Bencil, tekel- ci duygulaha bu eşitlıği biz altüst ettiğimiz zaman bi- le karşımızdakinin her hatasını bu eşitliği bozan bir: davranış diye görüp mutsuzluklara düşmez miyiz? '. Haksızlığa bozulmak, temelde, eşitliğe inanmak de-' ğil mi?" Bilge Karasu'nun bu sözlerinı Kieslovvski'nin üç- • lemesinin ikinci filmi "Beyaz"\ gördüğümde anımsa- mış, bir kez daha okumuştum. Kedilerin bu vefalı dostunun eşitliğe ilişkin düşünceleri ile Kieslovvs- ki'nin yapıtı arasında ilginç benzerlikler vardı. İki ya- ratıcı da dünyamızda eşitliğin var olmadığına inanı- yor, insanın mutluluğu elde edebilmesinin ancak mutsuzluğunu kabullenmesi ile mümkün olabilece- ğini düşünüyordu. Kieslovvski'yi izleyebildi mi Bilge Karasu, bilemiyorum. Karşılaşmayalı yıllar oluyor. Sevgili kedisinin (Bibik) ölümünde başsağlığı bile dilemeyememiş olmanın ezikliğini yaşayacağım hep. Bir dostumla Pasolini üstüne yaptığı söyleşiye ta- nık olmuştum bir gün Ankara'daki evinde ve sinema bilgisine, sevgisine hayranlığımı gizleyememiştim. Pasolini'nin "Medea"yorumunu, giysileri nasıltasar- ladığını anlatmıştı uzun uzun. Ben, Bibik'le tanışma- nın heyecanını yaşarken. Hayvan sevgisinin insanı insan yapan özelliklerin- den biri olduğunu en iyi anlatan yazarlardan biriydi Bilge Karasu. "Hayvanlanmız konuğumuz değil. Ya- şam ortağımız. 'Köle' hiç değil!"diyordu "Ne Kitap- sız, Ne Kedisiz" adlı yapıtında. Ve insanlarla aramız- daki ilişkinin tek yönlü bir ilişki olmadığını ne güzel anlatıyordu: "Hayvan, bizim açımızdan başkad;r Onun açısın- dan bizim başka olduğumuz gibi. Bu başkalıklarpek güzel bir arada yaşamayı öğretebilir." Tüm filozof kedilerin, bağımsızlığını hıçbir şeye de- ğişmeyen sokak kedilennin gönül borcu vardır Ka- rasu'ya- Bir kediyle yaşamlannı paylaşma karannı vermiş insanlann da ondan bir şeyler öğrenmiş ol- malannı ne kadar isterdım (yalnızca bizim mutlulu- ğumuzadınadeğil, kendi mutluluklan adınada). ''Ke- di sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir." Ankara'nın korkusuz kirpisi ve ölümsüz yengeç (yoksa onu bizden alıp götüren bu yengeç olmasın?) onun masallannda yaşam buldular. Hayvanlann öy- külerinde insanların gizlerinın ipuçlannı veriyordu. Ava ile avı arasındaki ilişkide, yaşamın kaçınılmaz acılannı, sevginin eşitsizliğini ne güzel anlatmıştı: "Bakanla bakılan, sevenle sevilen, avla avcı arasın- da eşitlik kurulması yollu her türlü hevesin ne kadar boş, kısır, çorak olduğunu".... Göçmüş Kediler Bahçesi'nden bize sevgiyle gü- lümseyen bu bilge insanın anısı önünde saygryla eği- liyorum. Tanıdığım bütün kediler adına. İztek'te M.C. Anday Kültür Servisi - Haziran ve Temmuz sayılannı (21 - 22) birleştiren Izlek Dergısi. Ağustos ve Eylül sayılannı da (23 - 24) birlıkte çıkaracak. Son sayısında "Kendi Sectiklenyle" bölümünde Melih Cevdet Anday'ın yer aldığı tzlek'te, Erhan Kuzhan'ın "Nâzım'a Sahip Çıkalım". 1. Hakkı Görüngü'nün "Gelişen Dinamikler İçinde Sivas", Nizamettin Uğur'un '"Değinmece", Serdar Aydın'ın "Mekânlann Sanatsal Yaratıma Etkısi: Kafka ve Cansever", Hilmi Haşal'ın "Hüznün Ölüme Engel'" başlıklı yazılan bulunuyor. Aytekin Karaçoban'ın ve Muhsin Şener'in yazılan ise kitap dünyasına ilişkin. Müjdat Gezen Sanat MerkezTnde çocuklap için kurslar Kültür Servisi - Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde çocukJann yaz dönemlerini değerlendırmeleri için kurslar açıldı. 7-15 yaş arasındaki çocuklara gitar, müzik, tiyatro kurslan açıldı. Kurslar 1. Dönem 20 Haziran 1995, 2. Dönem 20 Temmuz 1995, 3. Dönem 20 Ağustos 1995 olarak düzenlenmiştir. Sınıflar yaş gruplanna göre düzenlenecek ve derslen Müjdat ; Gezen Sanat Merkezi'ndeki konservatuvar hocalan verecekler. - Altm Koza'da Edebiyat Yanşmalan ANKARA (ANKA) - Altın Koza Kültür ve Sanat Festivali kapsamında, Türk şiirine ve Türk «inemasına yeni isimler kazandırmak amacıyla şiir dosyası yanşması ve film öyküsü yanşması olmak üzere iki yanşma düzenlenecek. Konu sınırlaması olmayan yanşmalarda şiir dosyası yanşmasına dünyanın her yerinden Türkçe şiir yazan herkes başvurabilir. Film öyküsü yanşmasına ise daha önce yayımlanmamış, filmi yapılmamış, herhangi bir yapıttan uyarlanmamış ve başka bir yanşmaya katılmamış film öyküleri katılabılecek. HayaJ Bahçesi 1. Yaz Etkinlikleri Kültür Servisi - Bakırköy Belediyesi tarafından düzenlenen Hayal Bahçesi 1. Yaz Etkinlikleri kapsamında bugün saat 17.00'de Osman Aysu, Hayal Ağacı'nda kitaplannı ımzalayacak. Yenidünya Sahnesi'nde saat 19.00'da Nautilus ve saat 21,30'da Zen, konserler verecekler. Şeyh Küsteri Meydanı'nda ise saat 20.30"da Bakırköy Belediyesi - Folk Tur Halk Danslan Topluluğu'nun gösterisi izlenebilir Aynca saat 23.00'te Françoise Trauffaut'un '"Son Metro" adlı filmi gösterilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle