Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 TEMMUZ 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Günümüzün iki ünlü Fransız yıldızmdan, marazi bir kardeş ilişkisi üstüne
'Balchz baldan tathdn*' çeşhJeıııesi
On yıl önce ilk filmi, Jean-Jacques
Beinea'in unutulmaz "37Ç2Je Matin-
Betty Blue"suyla Fransız sinemasına
bomba gibi düşen. aşın gelişmiş yuvar-
lak hatlı, seksi bedeni, boğukça sesi. hül-
yalı ve ateşli bakışlar atan iri gözleri,
gamzeü ve silikonsuz, Tann vergisi. et-
li, kalın dudaklannm çevrelediği nerdey-
se uçsuz bucaksız kocaman ağzıyla kısa
sürede tüm erkek seyirci kesiminin rüya-
lannı sûsleyen esmer afet Beatrice Dal-
le, bizde pek yeterince tanınmasa da, ls-
tanbul Festivali'nde gösterilen bir-iki fil-
miyleözel hayranlaredinmişti. AlainDe-
lon'un özel bakım ve gözetiminde (!) ge-
çirdiği gençlik döneminin ardından,
1980"lerin ikinci yansında bunalıma gi-
rerek unutulur gibi olduktan sonra,
I990'lı yıllara Luc Besson'un "Niki-
ta"sıyla yeniden yıldızı parlayarak giren
ve çok geçmeden, önünde Hollywood
kapılan açılan Anne Pariflaud ise azmi,
yeteneği ve yenilediği kısa saçlı erkeksi
cazıbesiyle günümüzün uluslararası
Fransız yıldızlan arasında başı çekiyor,
bılindiği gibi. Genç yaşta ünlü Madele-
ine Renaud-Jean Louis Barrault kum-
panyasında oyuncu olarak tiyatro sahne-
sine adım attıktan sonra 1977'de Louis
Delluc Ödûlü'nü alan, otobiyografık ilk
fılmi "Diabolo Menthe"yle yönetmenli-
ğe umulmadık çapta başanlı bir giriş ya-
pan Diane Kurys, Fransız sınemasında
Agnes Varda'nın çizgisinı sürdürmesı-
nin yanı sıra, film yıldızlanndan pek ge-
ri kalmayan alımlı güzelliğiyle de anım-
sadığımız, az ve öz, ama kendine özgü
çizgisinı pek bozmadan çalışan, çağdaş
bir kadın sinemacı.
lşte bu kadın yönetmen, tıpkı yıllar
önce Fransız sinemasının iki büyük sta-
n, Alaın Delon'la Jean Paul Belmon-
do'nun beraber oynayıp yapımcılannın
yüzünü güldüren "Borsalino"su gibi, son
dönemde kuşaklannın simgesi olmuş,
günümüzün doruktaki iki ünlü yıldızını
bir araya getirmeyi akjl etmiş "A La Fo-
Be-Delicesine"de. İki yıldır birbirlerini
görmemiş iki kızkardeşin öyküsü "Defi-
cesine".Tutkuyla birbirlerine bağlı, hem
seven hem de zaman zaman nefret eden
iki kızkardeş. Alice (Anne Parillaud) ve
Elsa (Beatrice Dalle). Tortusu ömür bo-
yu sürecek oyunlarla. hınzırlıklarla, kıs-
kançhklarla geçmiş, unutulmaz anılarla
ve acı çektirmek, üzmek, vs. gıbisinden
çeşitli marazi durumlarla örülü bir ço-
cukluk yaşamış iki taşra genç kızı Ali-
ce'le Elsa.
Resimleri Amerikalı koleksiyoncular-
ca satın alınan. hatta galericisi tarafından
New York yolculuğu bile önerilen Alice.
çoktan taşradan ve Elsa'dan kopup Pa-
ris'e kapağı atmış bir ressam. Başan yo-
lunda güçlü, kendıni kanıtlamaya azim-
li, vaktiyle Elsa'nın öğrettiği, firça kul-
I
ki kızkardeş arasmdaki
saplantılı ilişkiyi eksen
alan "Delicesine",
beylik deyişle gitgide
yükselen bir tempoda
seyreden, psikolojik bir
gerilim çeşitlemesi. Kadın
gözünden, kadın duyarlığıyla
aktanlmış bu psikolojik
gerilim öyküsü, anlamı ve
önemi bakımından şimdiye
kadar seyretmiş olduğumuz
yığınla benzerinden farksız
bir deneme, sonuçta.
Delicesine
(A La Folie - 6 Days, 6
Nights) Yönetmen: Diane
Kurys / Senaryo: D. Kurys,
Antoine Lacomblez /
Kamera: Fabio Conversi /
Mözik: Michael Nyman /
Oyuncular: Anne Parillaud,
Beatrice Dalle, Patrick
Aurignac, Bernard Verley,
Alain Chabat, Marie
Guillard, Jean-Claude de
Goros/1994 Fransa (Özen
Film) Şişli Site, Beyoğlu
Sine Pop, Kadıköy Reks,
Çemberlitaş Şafak, Ataköy
Prestij, Bakırköy Incirli
sinemalannda.
lanmaksızın cam üstüne elleriyle çalış-
ma yöntemiyle yaptıği resimleri ilgi gö-
ren, gönlünü ve evini de yakışıklı bir
boksöre açmış bir sanatçı. Elsa'ysa çok
genç yaşta Alice'in sevgilisiyle evlene-
rek çoluk-çocuğa kanşmış, evlilik haya-
tından, onu çiçek özlü çay satıcısı kızlar-
la aldatmış kocasıy la iki küçük kızından,
ekmek almaya çıİcıyorum diyerek, yağ-
murluk ve terliklerle yollara düşecek ka-
dar sıkılıp daralmış, her şeyi terk ederek
postu Alice'in aşk yuvasına sermiş, kız-
kardeşiyle tıpkı geçmişteki gibi oyunlar
oynamak isteyen, mutsuz ve marazi bir
genç kadın.
Davetsiz, teklifsiz çıkageldiği. çeşitli
duygusal şantajlara başvurarak kaldığı
Alice'in evinde, fettan baldız numarala-
nna da kalkışarak Alice'in büyük aşkı
olan boksör Franck'ı (Yakında da "Me-
moire d'un jeune con" adlı yazıp yöne-
teceği ilk filmiyle kamera arkasına ge-
çecek olan ilk kez seyrettiğımiz Patrick
Aurignac, Pierce Brosnan'ı andıran bir
genç yetenek, bu rolde) da ayartıyor El-
sa, 'tehlikelioyununu' sonuna kadar gö-
türerek. Mazoşıstçe bir boyun eğmeyle.
hımbıl kocasını terk etmeye kararlı El-
sa'nın özel yaşamıni darmadağın etme-
sine tepki vermeyen Alice. kendi evinde
tutsakdurumunadüşüyorgiderek. tlham
perileri atölyesini ziyaret etmeyince de
resim falan yapamıyor, tıkanıyor. Sürek-
li eskiyi. annelerini, babalannın hastalı-
ğını, çocukluk anılannı filan anlatan El-
sa birkaç günlüğüne konuk olduğu kar-
deşinde, Alice-Franck çiftinin muhab-
betine fena halde limon sıkıyor özetle.
Sık sık yağmur yagan, ıslak bir Paris'te
gitgide etkilediği ve kınştırdığı Franck'ı,
Alice'in kafayı üşüttüğüne inandırarak
kendi tarafına çeken baldız Elsa, giderek
bir aile sevecenliğine ve sıcaklığına
muhtaç, zıt kutuplardaki iki kızkardeşle,
amatör kalmak için boksu bırakan
Franck'ın oluşturduğu aykın üçlünün,
sakıncalı sularda seyreden ilişkilerini be-
lirleyip yönlendiriyor. Ve kaçınılmaz şe-
kilde, zor kullanarak bağlamalara, tut-
sak etmelere, kınp dökmelere, fiziksel
şiddet bosalımlanna. hatta bıçak çekme-
lere kadar varan bu 'tehlikefi oyun', ken-
dine New York'ta yenı bir hayat kuran
Alice'in kapısının altından sürülen bir
SUNGU ÇAPAN
kâğıdın hışırtısıyla sürdürüleceğe ben-
ziyor, fılmin finalinde. Olgun ve dolgun,
çekicı bir kadın görünüşünde, ama hâlâ
tehlikeli oyunlar oynamaya meraklı bir
çocuk olarak kalmış Elsa, sonunda çekip
kaçarak gittiği 'harikalar diyan'nda ye-
ni bir hayat kurmuş Alice'in New York
yaşantısını da yine kâbusa mı çev irecek-
tir acaba?
tki kızkardeş arasındaki saplantılı iliş-
kiyi eksen alan "Delicesine", beylik de-
yişle gitgide yükselen bir tempoda sey-
reden, psikolojik bir gerilim çeşitleme-
si. Kadın gözünden, kadın duyarlığıyla
aktanlmış bu psikolojik gerilim öyküsü,
anlamı ve önemi bakımından şimdiye
kadar seyretmiş olduğumuz yığınla ben-
zerinden farksızbirdeneme, sonuçta. Bi-
ri yaratıcılığın kapılannı zorlayan birres-
sam, öteki kurtulamadığı geçmişine bağ-
lı, saplantılı. sorunlu, mutsuz bir evli ka-
dın olan iki kızkardeşin çapraşık ve has-
talıklı ilişkilerini hıkâye eden yazar-yö-
netmen Diane Kurys, geçen yılın Vene-
dik Film Festivali'nde Fransız sineması-
nı temsil etmiş "Delicesine"de, bildik
kalıplann ötesine pek geçemese de, kah-
ramanlannın mutsuzluğuna paralel dü-
şen ve çeşitli sahnelerde duyulan siren-
lerle vurgulanan kimi huzursuzluk be-
lirtilenni yansıtıyor yine de. Aşk sahne-
lennde, dozunda bırakılmış, ama yer yer
cûretli de sayılabilecek, beklentileri bo-
şa çıkarmayan, günün geçerli modalan-
na uygun bir erotizm yaklaşımı öne çı-
kıyor.
Yıkıcı, vahşi, şiddete meyilli ve cinsel-
likle soslandınlmış, 'tuhaf biriMşki' sar-
malında dallanıp budaklanarak gelişen
ve bildik bir fınale bağlanan "Delicesi-
ne"yi çekilir kılan, Anne Parillaud'yla
Beatrice Dalle gibi iki çekici Fransız
oyuncunun varlığı oluyor sonuçta. Peter
Greenaway fılmlerinin ve "Pfyano"nun
bestecisi Michad Nyman'ın imzasını ta-
şıyan müziklerin, zaman zaman zevkli
bir görsel ustalığın ortaya çıktığı anlatı-
mına çanak ruttuğu filmin yavan özünü,
soğuk ve yakıcı olabilen, günümüzün bu
iki ünlü 'cazibe bombası' Fransız yıldı-
zmın yenilir yutulur hale getirdiği söy-
lenebılır bir ölçüde. Fabio Conversi'nın
kamerasmın bir Anne Parillaud'ya, bir
Beatrice Dalle'a gidip geldiği, meraklı-
sının gözünü ayırmadan izleyeceği.
Fransız yapımı bu 'stiraplı' kadın öykü-
sünü, çok beğenmesek de, Fransız sine-
ması tutkunlanna salık verebilıriz hcr-
halde.
YENİ BASLAYANLAR
Einstein, çöpçatanlığa soyunursa...
Aşk ve ZekâKültür Servisi - Yönet-
menliğinı FredSchepisi 'nin
yaptığı ve başrollerini Wal-
ter Matthau. Meg Ryan,
Tinı Robbins ve Stepben
Frv'ın paylaştığı " 1 ^ . "
(Aşk ve Zeka) adlı film bu-
gün gösterime giriyor.
Filmin konusu, yönetmen
Fred Schepisi'ye çok çekici
gelmiş; yaşamı boyunca
kendi kafası içinde yaşayan
Einstein'ınbirdenbire iki in-
sanı nasıl bir araya getirece-
ğine kafa yormaya başlama-
sı çok hoşuna gitmiş. Eins-
tein, yine kendi kafasının
içinde yaşayan biri olan ye-
ğeninin kendisiyle a>Tiı ha-
talan yapmasını istemiyor-
muş:
1950'li yıllann ortalann-
da Avrupa'daki Nazi terö-
ründen kaçan Einstein (Wal-
ter Matthau). 20 yıldır Prin-
ceton Üniversitesi'ndeders-
ler vermekte ve araştırma-
larda bulunmaktadır. Eins-
tein'in yeğeni Catherine
(Meg Ryan) aksi bir psiko-
logla (Stephen Fry) nişanlı-
dır. Yeğenini bu adamla ev-
lendirdiği takdirde mutsuz
olacağına inanan Einstein.
yeğenine yeni bir damat
adayi bulmaya çalışır. Aslm-
da Catherine, amcası gibi bir
dahiyle evlenmek istemek-
tedir. Ama amcasmın seçti-
ği damat adayı bir garajda
çalışan Ed'dir (Tim Rob-
bins).
Filmin yapımcısı Carol
Baum film hakkında,
"I.Q.'yu yapmayı kabol et-
tim. Çfinkü dünyadaki bfi-
tün üniversite diplomaları-
nın saniplerinin zeki olduk-
ları anlamına gelmediğine
inanıyorum. Herkesin ken-
dine göre bir dehası vardır.
Oğrenim dereceniz değii,
kalbiniz ve sezgileriniz
önemüdir" diyor.
Her çeşit flıanet, ciuayet A.Ş...
" Hayatoyununda kimik'ri kadar
iyi o\Tiamayarak*'çar^afa dolanıp
CIA'den şutlanmış sapık ajan Nel-
son Crowe (Laurence Fishbume),
ıstediğini elde etmek ıçin her türlü
pis yola başvurmaktan sakınma-
yan, Amerika'nın en zengin fırma-
lannın patronlanndan oluşan müş-
terilere sahip, özel bir sanayi ca-
susluğu şirketinin başı olan, çekir-
dekten yetişme, feleğin çemberin-
den geçmiş, eski deneyimli istih-
baratçı Victor Grimes (Frak Lan-
gella) ve Nelson Crovve'un şirkete
girmesine ön ayak olan. Victor Gn-
mes'in sağ kolu, mesleğindeki ba-
şandan başkasını düşünmeyen, çok
hırslı ve karmaşık bir kadın. Mar-
garet VVells ) EDen Barkin)™
Çeşitli istihbarat örgütlerinden
yetişip CIA'yle mücadele edecek
kadar güçlü, özel birşirket kurmuş,
başlıca amaçlan, başkalannın zor
durumlanndan yararlanacak, birta-
kım sırlan alışveriş konusu ederek
servet yapmak olan zeki. çekici.
ruttuğunu koparan, acımasız ve ge-
rektiğinde katil bile olan bu kahra-
manlar, insanı yüzüne gülerek ya-
lan söyler, baskı uygular, aldatır.
çalar, ihanet eder, öldürür, rüşvet
venr ve amaçlanna ulaşmak uğru-
na her türlü kötülüğü işlerler.
Şirketlerinin başlıca uzmanlık
alanlan da, her çeşit şantaj. rüşvet,
zorbalık. adam kaçırma ve cinayet-
tir!
Kapı önüne konulmuş eski C1A
ajanı Nelson Crowe, yeni işinde,
"BudarKraficesi" kodadlı. soğuk-
kanlı ve gaddar sanşın Margaret
VVells'le işbirliği yaparak patron
VictorGrimes'ı temize havale edip
şirketin başına geçmeye sıvanacak-
tır çok geçmeden...
Soğuk savaş, SSCB'in parçala-
nıp dağılmasıyia dünyanın günde-
minden düşeliben gitgide serpilip
rollerdeki, ten renkleri, birbirine
zıt. ötedenberi tuttuğum iki usta
oyuncu (Laurence Fishbume ve El-
len Barkin) yüzünden gittim gör-
düm. bu temmuz sıcağında.
Aslında tipik bir "oyuncu filmi"
niteliğindeki "Kötû Dostlar**da,
Fishbume-Barkin Langella üçlüsü-
ün yanı sıra, yan rollerdeki oyuncu-
lar da göz dolduruyor.
Gözlerini kazanma hırsı bürü-
Kötü Dostlar
(Bad Company) Yönetmen: Damian Harris/ Senaryo: Ross
Thomas,' Kamera: Jack N. Green/ Müzik: Carter Burvvell/
Oyuncular: Ellen Barkin, Laurence Fishbume. Frank Langella,
Michael Beach. Gia Candes. Spalding Gra. David Ogden Stiers/
1995 ABD (UIP) Maslak Mövenpick. Beyoğlu Fitaş, Etiler
Akmerkez, Altunizade Capitol, Ortaköy Princess sinemalannda.
gelişerek kimi ünlü istihbarat ör-
gütlerinin başlıca ilgı merkezi ha-
line gelen sanayi casusluğu alanın-
da, günümüzde geçen "Bad Com-
pany-Körü Dostlar", Amerikan po-
lisiye yazının yeni, parlak irtuası
sayılan romancı Ross Thomas ın
yazdığı senoryosundan sinemaya
uyarlanan çağdaş bir "thriller" de-
nemesi.
Tanımış aktör Richard Harrib'in
oğlu Damian Harcis'in yönetmen-
liğini üstlendiği bu polisiye mace-
ra ve gerilim filmini özellikle baş-
müş. duygulannı törpülemiş, katı,
soğuk, kötü ve habis başrol karak-
terlerini canlandıran, patronu dev-
reden çıkararak şirketi tümden ele
geçırmeyi hedefleyen Fishbume-
Barkin çiftinin sürüklediğı film.
bu türün tıryakilerini memnun ede-
cek özelliklere sahip, çok önem-
senmese de.
Ross Thomas'ın sağlam senar-
yosu, ayrıntılı olarak yansıtılmış
İcarakterleri, bu türgerilimli polisi-
ye serüven fılmlerinde gittikçe ol-
gunlaşan yönetmen Damian Har-
ris'in kıvamını tutturmuş anlatımı,
görsel biçemi, Amerikan sineması-
na özgü birinci sınıf teknik işçiliği,
görüntü ve müzik çahşması ve ba-
şanlı oyunculuğuyla seyircisini ele
geçiren "Kötü Dostiar", türünün
yeni ve sıkı bir örneği olarak bir
çırpıda tüketiliveren, oyalayıcı ve
sürükleyici bir gerilim çeşitlemesi.
" Dünyanın gidişi, savaştan tkarete
doğru yöneünce" sanayi casusluğu
gibisinden yeni iş alanlan bulan
özel "şantaj, rüşvet,cmayet" şirket-
lerine ilişkin, günümüzün "Grun-
ge başkenti" Seattle'ın yeni ve gö-
zalıcı yapılannın dekorunu oluştur-
duğu bu çağdaş gerilim denemesi-
nin. türün bol özel efektli, ara-
ba(Iar) parçalama, hızlı takip sah-
neleriyle dolu, hareketli ve şiddet-
li o alışılagelmiş, gözboyayıcı ör-
neklerinden farklı olduğu ileri sü-
rülebilir.
"Bfiyük risk büyük kâr getirir"
kıssadan hissesini veren "Kötü
Dostlar, klişe trükJere fazla yüz ver-
meden, temiz bir görüntü diliyie an-
lanimış, \akit geçirmeye yarayan bir
"kacış sineması" örneği.
Sonuçta belirgin bir seyir zevki
vaat ederek izlenen, yer yer duyum-
sanan "deja vu" duygusunu bir
noktaya kadar lehine çevirebilen,
özenilmiş ve iyi oynanmış bu geri-
lim çeşitlemesini türün kolay ko-
lay iflah olmaz meraklılanna öğüt-
leyebiliriz.
KEDİ GÖZÜ
VECDI SAYAR
MuUuluk, Eşitlik,
Bilge'lik
"Şimdi bu kitabın bitmesi gerek. Mutlu olup olma-
dığımı hiç düşünmüyonım. Aramadığımın mutluluk
olmadığını, olamayacağını anladım geçen yıllar içer-
sinde; mutluluğun tanımı nasılyapılırsa yapılsın..."
Sevgili Bilge Karasu da son yazısını koydu kita-
bına.
"Mutluluk, belki mutsuzluğun, belki umutsuzlu-
ğun kabul edilmesi anlamına gelecek. Ama bunla-
nn (yani mutsuzluğun, umutsuzluğun) kabul edil-
mesi de, her şeyden önce gerçekten öğrenilmele-
hne bağlı..."
Mutsuzluğu da umutsuzluğu da öğrendi Bilge Ka-
rasu. Insanları sevmeyi, sevilmeyi, sevilmemeyi. In-
sanlar kadar hayvanlan da sevdi. Hayvan sevgisinin
nasıl olması gerektiğini öğretmeye çalıştı insanlara.
Yanlış sevgilerden kaçınmaları için öğütler venji, ma-
sallar yazdı, "Göçmüş Kediler Bahçesi"nöer\. "Ne .
kitapsız, ne kedisiz" yaşadı.
Kedi severgibı sevmemeliyiz sevdiklehmizi!"öe-
di. "Bir kediyi sevişimizde, kedinin 'bencilliği' karşı-
sına kendi üstünlüğümüzün tannlara yakışan hoşgö-
rüsü, bağışlayıcılığı, yargılayıcılığı ile çıkanz. Aşıl-
maz, ötesine geçılmesı düşünülemeyecek büyüklü-
ğümüz...Bu sevgi türiı bireşitsizliğe dayatılmıştır Bir
temel eşitsizliğe...Oysa sevgıyi hep eşitlik terimleri •
içerisinde düşünür, tasarlar, düşleriz. Bencil, tekel-
ci duygulaha bu eşitlıği biz altüst ettiğimiz zaman bi-
le karşımızdakinin her hatasını bu eşitliği bozan bir:
davranış diye görüp mutsuzluklara düşmez miyiz? '.
Haksızlığa bozulmak, temelde, eşitliğe inanmak de-'
ğil mi?"
Bilge Karasu'nun bu sözlerinı Kieslovvski'nin üç- •
lemesinin ikinci filmi "Beyaz"\ gördüğümde anımsa-
mış, bir kez daha okumuştum. Kedilerin bu vefalı
dostunun eşitliğe ilişkin düşünceleri ile Kieslovvs-
ki'nin yapıtı arasında ilginç benzerlikler vardı. İki ya-
ratıcı da dünyamızda eşitliğin var olmadığına inanı-
yor, insanın mutluluğu elde edebilmesinin ancak
mutsuzluğunu kabullenmesi ile mümkün olabilece-
ğini düşünüyordu. Kieslovvski'yi izleyebildi mi Bilge
Karasu, bilemiyorum. Karşılaşmayalı yıllar oluyor.
Sevgili kedisinin (Bibik) ölümünde başsağlığı bile
dilemeyememiş olmanın ezikliğini yaşayacağım hep.
Bir dostumla Pasolini üstüne yaptığı söyleşiye ta-
nık olmuştum bir gün Ankara'daki evinde ve sinema
bilgisine, sevgisine hayranlığımı gizleyememiştim.
Pasolini'nin "Medea"yorumunu, giysileri nasıltasar-
ladığını anlatmıştı uzun uzun. Ben, Bibik'le tanışma-
nın heyecanını yaşarken.
Hayvan sevgisinin insanı insan yapan özelliklerin-
den biri olduğunu en iyi anlatan yazarlardan biriydi
Bilge Karasu. "Hayvanlanmız konuğumuz değil. Ya-
şam ortağımız. 'Köle' hiç değil!"diyordu "Ne Kitap-
sız, Ne Kedisiz" adlı yapıtında. Ve insanlarla aramız-
daki ilişkinin tek yönlü bir ilişki olmadığını ne güzel
anlatıyordu:
"Hayvan, bizim açımızdan başkad;r Onun açısın-
dan bizim başka olduğumuz gibi. Bu başkalıklarpek
güzel bir arada yaşamayı öğretebilir."
Tüm filozof kedilerin, bağımsızlığını hıçbir şeye de-
ğişmeyen sokak kedilennin gönül borcu vardır Ka-
rasu'ya- Bir kediyle yaşamlannı paylaşma karannı
vermiş insanlann da ondan bir şeyler öğrenmiş ol-
malannı ne kadar isterdım (yalnızca bizim mutlulu-
ğumuzadınadeğil, kendi mutluluklan adınada). ''Ke-
di sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de
sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını
baştan kabul etmek demektir."
Ankara'nın korkusuz kirpisi ve ölümsüz yengeç
(yoksa onu bizden alıp götüren bu yengeç olmasın?)
onun masallannda yaşam buldular. Hayvanlann öy-
külerinde insanların gizlerinın ipuçlannı veriyordu.
Ava ile avı arasındaki ilişkide, yaşamın kaçınılmaz
acılannı, sevginin eşitsizliğini ne güzel anlatmıştı:
"Bakanla bakılan, sevenle sevilen, avla avcı arasın-
da eşitlik kurulması yollu her türlü hevesin ne kadar
boş, kısır, çorak olduğunu"....
Göçmüş Kediler Bahçesi'nden bize sevgiyle gü-
lümseyen bu bilge insanın anısı önünde saygryla eği-
liyorum. Tanıdığım bütün kediler adına.
İztek'te M.C. Anday
Kültür Servisi - Haziran ve Temmuz sayılannı (21 -
22) birleştiren Izlek Dergısi. Ağustos ve Eylül
sayılannı da (23 - 24) birlıkte çıkaracak. Son
sayısında "Kendi Sectiklenyle" bölümünde Melih
Cevdet Anday'ın yer aldığı tzlek'te, Erhan Kuzhan'ın
"Nâzım'a Sahip Çıkalım". 1. Hakkı Görüngü'nün
"Gelişen Dinamikler İçinde Sivas", Nizamettin
Uğur'un '"Değinmece", Serdar Aydın'ın "Mekânlann
Sanatsal Yaratıma Etkısi: Kafka ve Cansever", Hilmi
Haşal'ın "Hüznün Ölüme Engel'" başlıklı yazılan
bulunuyor. Aytekin Karaçoban'ın ve Muhsin Şener'in
yazılan ise kitap dünyasına ilişkin.
Müjdat Gezen Sanat MerkezTnde
çocuklap için kurslar
Kültür Servisi - Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde
çocukJann yaz dönemlerini değerlendırmeleri için
kurslar açıldı. 7-15 yaş arasındaki çocuklara gitar,
müzik, tiyatro kurslan açıldı. Kurslar 1. Dönem 20
Haziran 1995, 2. Dönem 20 Temmuz 1995, 3. Dönem
20 Ağustos 1995 olarak düzenlenmiştir. Sınıflar yaş
gruplanna göre düzenlenecek ve derslen Müjdat ;
Gezen Sanat Merkezi'ndeki konservatuvar hocalan
verecekler. -
Altm Koza'da Edebiyat
Yanşmalan
ANKARA (ANKA) - Altın Koza Kültür ve Sanat
Festivali kapsamında, Türk şiirine ve Türk «inemasına
yeni isimler kazandırmak amacıyla şiir dosyası
yanşması ve film öyküsü yanşması olmak üzere iki
yanşma düzenlenecek. Konu sınırlaması olmayan
yanşmalarda şiir dosyası yanşmasına dünyanın her
yerinden Türkçe şiir yazan herkes başvurabilir. Film
öyküsü yanşmasına ise daha önce yayımlanmamış,
filmi yapılmamış, herhangi bir yapıttan uyarlanmamış
ve başka bir yanşmaya katılmamış film öyküleri
katılabılecek.
HayaJ Bahçesi 1. Yaz Etkinlikleri
Kültür Servisi - Bakırköy Belediyesi tarafından
düzenlenen Hayal Bahçesi 1. Yaz Etkinlikleri
kapsamında bugün saat 17.00'de Osman Aysu, Hayal
Ağacı'nda kitaplannı ımzalayacak. Yenidünya
Sahnesi'nde saat 19.00'da Nautilus ve saat 21,30'da
Zen, konserler verecekler. Şeyh Küsteri Meydanı'nda
ise saat 20.30"da Bakırköy Belediyesi - Folk Tur Halk
Danslan Topluluğu'nun gösterisi izlenebilir Aynca
saat 23.00'te Françoise Trauffaut'un '"Son Metro"
adlı filmi gösterilecek.