Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 1995 CUMA
10 DIZIYAZI
^bksulluk, milliyetçi
sağı güçlencürebilir• Doğu Avrupa
ülkelerinde
ekonomideki
yapısal değişiklik
ve özelleştirmeler,
işsizliğin
artmasına neden
oluyor. Eskimiş,
köhnemiş, artık
rekabet şansı
kalmamış sanayi
birimleri, yerlerini
yenilerine
bırakırken sosyal
çöküntü ve
yoksulluk olgusu
giderek
belirginleşiyor.
oğu Avrupa
toplumlan,
sistem deği-
şikliği süreci-
ni yaşamaya
başladıklan
son 6 yıl boyunca, gelir da-
ğılımı açısından süratli bir
farklılaşma içindeler. Gelir
;düzeyi ve hayat standartlan
; bakımından sadece ülkeler
; arasında farklılıklar oluşmak-
• la kalmıyor, aynı zamanda
"tek tek ülkelerde de toplum-
, sal katmanlar hızla birbirin-
\ den uzaklaşıyor. Tüm ülke-
; lerde, Batı standartlannda da
çok zengin sayılabilecek gi-
-rişimci ve sanayiciler grubu
.'ortaya çıkarken diğer yan-
\ dan. enflasyonla tüketım eko-
; nomisinin yaygınlaşmasına
• ve devletin sosyal giderleri-
• nin azalmasına paralel ola-
' rak hızla kitleselleşen bir ke-
\ sim ise yoksul laşıyor. 1989
1
öncesi hiç de alışık olmadık-
; lan bir duruma düşüyor, te-
; mel giderlenni karşılama zor-
• luklanyla yüz yüze kaliyor.
' Merkezi Viyana'da bulu-
'. nan "lnsansal Büimler Ens-
, titüsü"nün (Institut für die
; VV'issenschaft von Menschen-
• kunde, IWM)yaptığıbiraraş-
Uirma. 1989-1990 dönüşü-
' münden sonraki durumu ele
' alıyor. Polonya, Doğu Almanya, Çek
Cumhunyeti, Slovakya ve Macaristan'da
1000'er ailelik denek gruplanyla Şubat-
Mart 1995"te gerçekleşririlen \^e henüz ya-
yimlanmayan araştırma, ilginç sonuçlar
ortaya çıkarmış.
Yoksulluk bellrginleşiyor
Çizelge 5, ankete katılan ailelerin Ma-
caristan ve Polonya'da yüzde 18'inin, Çek
Cumhunyeti'nde yüzde 9"unun, Slovak-
ya ve eski Doğu Almanya bölgesinde ise
yüzde 5 ve yüzde 4'ünün kendilerini "çok
yoksuT. yani "en asgari giderierini kar-
şılamaktazorlukçeker" durumda olarak
tanımladıklannı görüyoruz. Oysa,
1989'daki durum sorulduğunda. bu ül-
kelerin tümünde kendilerini o yıl "çok
yoksuT olarak görenlerin, toplumda yüz-
de 1-7'lik bir grupoluşturdugu ortaya çı-
kıyor(bkz. çizelge 6). Yine aynı çizelge,
1989'da en yoksullann ve ara sıra zorla-
nanlann toplam oranının bile bu ülkele-
rin hiçbırinde yüzde 25'i aşmadığını gös-
teriyor. 6 yıl ıçinde yoksulluk konusun-
da bölgedekı değişiklik çok bariz: 5 ül-
kede kendını yoksul olarak niteleyenle-
nn oranı ikıye katlanmış. Polonya'da ai-
lelerin yüzde 60"ı, Macaristan'da yüzde
47'si. Slovakya'da yüzde 37'si kendileri-
ni az ya da çok yoksul olarak görüyor. Ma-
caristan ve Polonya'da ise kendini "çok
yoksuT olarak tanımlayanlann oranı, yüz-
de 25'leri aşıyor!
Tabiı, yoksulluk kavramı. kendi bölge-
sel ve kültürel koşullan içinde değerlen-
dınimelı. Ev kirasını, elektrik, su fatura-
lannı ödeyemeyecek kadarmuhtaç olan-
lann oranı çok daha küçük. Bu kesim
Macaristan'da yüzde 9, Polonya'da yüz-
de 7. Slovakya'da yüzde 5. Çek Cumhu-
riyeti'nde yüzde 3 ve Doğu Alman eya-
letlerinde yüzde 2.
Doğu Avrupa ülkelerinde ekonomide-
ki yapısal değişiklik ve özelleştirmeler,
işsizliğin artmasına neden oluyor. Eski-
miş ve köhnemiş, artık rekabet şansı kal-
mamış sanayi binmlerı, yerlerini yenile-
rine bırakırken sosyal çöküntü ve yoksul-
luk olgusu giderek belirgin hale geliyor.
Sosyal yardımlar
Görünen o ki, yapısal dönüşümlerin
ve piyasa ekonomisinin yarattığı iç sar-
sintılann etkisini bu ülkelerde hâlâ sos-
yal yardım mekanizmalan hafîfletiyor.
Kapitalist ilişkilerin vahşi yanlan, sosyal
yardımlarla törpülenmeye çalışılıyor. Or-
neğin. Doğu Alman eyaletlerinde heryüz
aileden 22'sinde bir işsiz bulunuyor, ama
sosyal yardımJann en yaygın olduğu ül-
ke de burası: her beş aileden biri yardım
alıyor. Sosyal yardım için başvuranlann
sayısının en yüksek olduğu ülke ise Ma-
caristan. Bu ülkede. her dört aileden bi-
n, yardım için başvurmuş, ama başvuran-
lann ancak 2/3'ü yardım alabilmiş. Al-
manya'da ise sosyal yardım için başvu-
ranlann yüzde 87'sine yardım verilmiş.
Araştırmalar, gelecekle ilgili düşünce-
lerin de ülkeden ülkeye farklı olduğunu
ortaya koyuyor. Eski Doğu Almanya eya-
letlerinde, Çek Cumhuriyeti'nde ve Slo-
vakya"da ailelerin çoğunluğu, en zor dö-
nemin artık geride kaldığını düşünüyor-
lar. Polonya'daki çoğunluk, önümüzdeki
3-4yıl içindedurumun düzeleceğini umu-
yor. Macaristan'da ise ailelerin çoğunlu-
ğunun gelecekte bile işlerin düzeleceğin-
den umudu yok.
Polonya ve Macaristan'da eski komü-
nist partilenn kendilerini yenilemeleriy-
Aileler 1995'te kendilerini gelir bakımından hangi gruba dahil ediyorlar?
Macanstan
Polonya
Slovakya
Çek Cumh.
D. Almanya
18
18
58 24
56 27
53
9 45 46 777/
66
I I Çok yoksul ] Bazen yoksul j Hiç yoksul değil (% olarak)
60
50
40
Aileler 1995'teki durumlannı nasıl görüyorlar, 1989'daki durumlan neydi
ve 1998'de nasıl olacağını umuyoriar. (%)
10
Doğu
Almanya
Çekoslovakya Slovakya
• Doğu Avrupa
ülkelerinde
yoksulluğun
kitleselleşmesi,
toplumların
sosyal istikrarını
tehlikeye
sokabileceği gibi,
radikal çözümler
öneren radikal ve
milliyetçi sağın
güçlenmesine de
neden olabilir.
le ortaya çıkan, reform yan-
lısı, piyasa ve rekabet eko-
nomisini destekleyen, ama
bunu yaparken toplumun sos-
yal dengelerinin yeniden ku-
rulmasını, yani "toplumsal
adatet" duygusunun zedelen-
memesini programının baş
maddesi yapan sosyalistpar-
tilerin, geçen yıl içinde ikti-
dara gelmeleri, aslında yuka-
ndaki veriler ışığında anla-
şılabilır bir olay. Yoksulluk
olgusunun en ileri boyutlara
ulaştığı bu iki ülkede seçmen-
ler. sosyal dengeyi daha iyi
kuracağını ümit ettikleri sos-
yalist partileri desteklediler.
Doğu Avrupa ülkelerinin
ekonomik verilerini ele aldı-
ğımız bir diğer bölümde, eko-
nomik zorluklann devam et-
tiğıni ve devletin mali kaynak
sıkıntısı içinde olduğunu be-
lirtmiş ve bazı ülkelerde sos-
yal yardım ağınm kapsamının
daraltılması çalışmalannın
gündeme geldiğinden söz et-
miştik.
Devletin gelir kalemleri-
nin azalmasına paralel ola-
rak, sosyal yardımlann azal-
tılması da kaçınılmaz bir zo-
runluluk olarak ortaya çıka-
cak. Eğer Doğu Avrupa ülke-
leri, gerçekten ekonomik ge-
lişme ivmelerinı arttıramaz-
lar, sosyal fonlanna gerekli
kaynaklan bulamazlarsa bu
ülkelerdeki yoksullaşma, çok
tehlikeli boyutlara ulaşabilir.
Yoksulluk olgusunun kitle-
selleşmesi. toplumlann sosyal istikran-
nı tehlikeye sokabileceği gibi, toplumda
radikal çözümler öneren radikal ve mil-
liyetçi sağın güçlenmesine de neden ola-
bilir.
Etnik ve tarihi çelişkilerin yüzyıllar
boyunca son derece güçlü olduğu Doğu
ve Orta Avrupa'nın halklar kazanı, biri-
lerinin ateşinde ısınmak amacıyla körük-
lediği cadı kazanı haline gelebilir. Bu ise
Doğu Avrupa için gerçek bir tehlike ol-
masının yani sıra, her iki dünya savaşı-
nın ilk kıvılcımının da Doğu Avrupa'dan
parladığını hatırlarsak tüm dünya için
ciddi bir tehdit olabilir.
Doğu Avrupa'nın. özlemini duyduğu
ekonomik ve sosyal istikrara kavuşması
ise geri ve orta düzeyde gelişmiş ülkeler
açısından yeni ümitİer ve yeni perspek-
tifler ortaya çıkaracaktır. Doğu'yla Ba-
tı'nın sentezi, sosyal güvenlikli birpiya-
sa ekonomisinin temel-
lendirilmesi çalışmalan.
toplumsal güvencelerden
mahrum olmayan özgür
bireylere dayalı bir top-
lumsal kalkınma strateji-
si. -başansı halinde- hiç
kuşkusuz Avrupa top-
lumlanna yeni bir renk.
yeni bir soluk kazandıra-
caktır.
Işte bu nedenlerle Do-
ğu Avrupa. büyük birdik-
katle izlenmeye devam
edilmelidir.
"98 '89 '95 '98 Bİttİ
ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL
'SSK ve Bağ-Kur'a aym anda prim
SORU: 1948 doğunıluyum ve bayaıum. Kasun 1966 Ue Ocak 1972 ta- af olan ancak esnaf ve sanatkâr sicili veya kaı
rihleri arasında bir bankada çalıştım. Mavıs 1982 tarihinde ruluşlanndaki kayıtlara istinaden Bağ^Kur
Bağ-Kur'a üye oldum. Ocak 1992"de sigortalı olarak SSK'ye sigortalılıklannın dc\ıunı sırasmda hiznıct a
ANKARA... ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Uykusuz Bir Gecede
Geceleyin uykum bölünüyor, sesler geliyor uzak-
tan toplar, bombalar, askerler, kadınlar, çocuklar kan
ve gözyaşıyla acımasız savaş! Barışı üretemeyen bir
dünyanın utancını duyuyorum yüreğimde. Birieşmiş
Milletler'i düşünüyorum. Genel Sekreter Gali'yi. ül-
kemize gelseydi yaşanacak olaylan, kara mizah tü-
rü çelişkileri. Uyku bölününce karanlık derinleşiyor.
Bosna-Hersek'ten Güneydoğu Anadolu'ya yöneli-
yorum birden. Ülkemizde yaşanan savaşa dalıyorum
bu kez. Yine kan, yine gözyaşı. köyünden ocağından
aynlanlar; kadınlar, çocuklar, okulsuzlar, işsizler, umut-
suzlar...
Derken doğa ile savaşanlardikilıyor karşıma. Istan-
bul'da, Ankara'da yaşanan sel baskını, Senırkent'te
çamura gömülenler saplanıyor düşünceme. Bu kez
sel, ama daha önce kaç kez gördük bu yüz kızartıcı
filmi. Grizu patlamalan yaşandı ocaklarda, deprem-
ler yaşandı; yangınlar, iş kazaları, trafik kazaları, ye-
ni yapılar çöküyor, yol kıyısındaki mıcır ölüme yol açı-
yor, kalp krizi, beyin kanaması geçiren biri donatım
yokluğu nedeniyle yaşamını yitiriyor kıyılarda!
Olaylar da uyarmıyor bizi. Önce çok duyarlıyız, ama
sonra? Sevgi dolu sözler, sıcak yaklaşımlar, yaralan
saımaya yönelik önlemler, ama olay soğuyor gide-
rek.
27 Mayıs Devrimi'nden sonra yapılan konuşmalar,
çınlıyor kulağımda, şimdi sayısı kaç bilmiyorum, bo-
şalanlar var, yeni de oluşanlar var, ama o dönem kırk
bin köyün on bin köye dönüşmesi; sağlık, eğitim, ta-
rım, ulaşım çalışmalarının bu oluşuma göre yürütül-
mesi öngörüldü. Birleşen köyler daha sağlam yapı-
ya ulaşacaktı o zaman. Aradan kırk yıl geçti, o öngö-
rüler düşüncede kaldı, "Köylümüzgeleneksel, yerin-
den yurdundan aynlmaz" dediler, oy yrtirmekten kork-
tular. Oysa el kapılarına gıtti köylümüz. Avrupa ülke-
lerine, Arap ülkelerine, Avustratya'ya. Nerede gele-
nek? Açlığa, işsizliğe, umutsuzluğa nasıl dayanılır!
Senirkent'te devletin gücünden şöz ediyor büyük-
lerimiz! TV'de izlerken ürperdim, "Ölülerinizi geri ge-
tiremeyiz, ama yaralannızt saracağız" diyor Hikmet
Çetin. Kuşkusuz içtenlikle söylüyor, sosyal demok-
ratlıktan söz eden bir partinin başkanı olarak insan-
lık onuru da zedeleniyor bence. Kerpiç evler çamu-
ra dönüşüyor, çamurda boğuluyor Senirkentliler. Kur-
tarma çalışmaları yetersiz, iki köpek yoruluyor, birkaç
saat sonra bırakıyor koklamayı. Çamurdan çıkaramı-
yoaızölülerimizi...
Ya dirilerimiz? Onlara ne yapıyor, hangi soruna kök-
lü çözümler buluyoruz? Eğitim ve sağlık sorunlannı
çözemeyen bir ülkede, devletin gücünden söz edilir
mi? Aydınlığı değil, karanlığı oluşturan politikalaria kim
güçleniyor? Refah Partililer ilköğrenimin sekiz yıla
çıkmasına karşı çıkıyor, şerıatı örgütleme çabalarını
sürdürüyor, öteki partiler hiçbir şey yapamıyor.
Anayasa değişikliğiyle ılgıli görüşmeler, parlamen-
tonun halkın gerisinde, çağın dışında kaldığını kanıt-
lıyor durmadan. Çağdaş politikalar için yeni yapılan-
malar gerekiyor, yeni katılımlar. Hani nerede?
Avrupa Birliği'ne söz veriyor politikacımız, ama hal-
kımıza verdikleri sözü unutuyorlar. Onca tasarı var gün-
deme gelemıyor!
Son günlerde üniversıte kliniklenne gittim birkaç kez.
Değerli doktortanmız var, tıp bilıminin değişik dalla-
nnda tırmanışa geçen genç asistanlar, bıçağından
'masalsı' diye söz edilenler cerrahlar; ama hemşire-
ler, hastabakıcılar, ötekı sağlık görevlileri yok. Koca
klinikte bir-iki kişi, kime yetışeceğini, nereye koşaca-
ğını şaşınyor. O kJinikteyatan bir hastamla ilgili birso-
run için telefon ettim geçen akşam. Kaç kez çaldı,
açılmadı birtürlü, sonra açıldı, ama soruma yanıt ala-
madım. Kahkahayı bastım sonunda.
- Hastanızı tanımıyorum diyor, telefondaki kişi.
- Siz o bölümde görevli değil misiniz?
- Hayır, bir hastam nedeniyle buradayım, telefona
bakan olmayınca ben açtım!
Telefona bakan yok, çünkü tüm kliniklerde kadro-
lar boş; giden, emekli olan hemşire, hastabakıcı, sağ-
lık görevlisinin yerine yenisi alınmıyor. 5 Nisan Karar-
ları nedeniyle! Sağlık hizmetinden kısıntı olur mu? O
kısıntıyla hastalann bakımı, sağlığı etkilenmiyormu?
Sağlık sorunu, eğitim sorunu en yaşamsal sorunla-
rımız değil mi? Ama bu sorunları çözmeye yönelmi-
yor devleti yönetenler, vatandaş da kuşkuya düşü-
yor, devlet var mı yok mu, ölülerimizi geri getiremi-
yoruz, ama dirilerimiz ne olacak? Çocuklarımız, has-
talarımız için ne yapıyorsunuz? llköğretimin sekiz yı-
la çıkmasına neden karşı çıkıyorsunuz? Sağlık refor-
muyla ilgili tasarıları neden gündeme almıyorsunuz?
Sağlık işletmesi diye bir olay var, biz yaşamıyoruz,
"Hemşire hastanın kalbi" diye bir söz var, o kalbi his-
setmiyor hastalanmız, çünkü tüm hastanelerde kalp
yetersizliği var, 5 Nisan Kararları nedeniyle.
Derken gün ağarıyor. Güneşi selamlıyorum Çanka-
ya tepelerinde. Melih Cevdet'in dizeleri çınlıyor yü-
reğimde. "Bütün iş bu gelen günde" diyor sevinçle
ve ekliyor: "biraz, biraz daha derken ortalık güneş-
ler içinde."
Durmadan telefon çalıyor başucumda, Kütah-
ya'dan, Güre'den, Ören'den, Paris'ten dostlar, kimi
okurlar sesleniyor. Güzel haberler veriyorlar. Benden
de güzel şeyler yazmamı istiyorlar, kuşkusuz yaza-
cağım. Her zaman söylerim, sıfırdan ötesi yok, o nok-
taya gelince tırmanış yeniden başlar, başlaması ka-
çınılmaz, toplumdaki birikim güzel atılımlara dönüşe-
cek elbet. Gericilere karşın öncüler, çirkinliklere kar-
şın güzellikler de var. Doğasına ters düşemez insan,
karanlığı delecek, ışığa kavuşacak sonunda. Güneş-
ler içinde günler de yaşayacağız.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
ledim 1 2 3 4 5 6 7
SORU: 1948 doğunıluyum ve bayaıum. Kasun 1966 Ue Ocak 1972 ta-
rihleri arasında bir bankada çalıştım. Mavıs 1982 tarihinde
Bağ-Kur'a üye oldum. Ocak 1992'de sigortalı olarak SSK'ye
prim ödemeye başladım. Prim borçlanmdan dolayı Bağ-Kur
üyeliğimi Nisan 1993'tesonaerdirebildim. Bu nedenlede 1 yıl
3 ay 15 gün SSK ve Bağ-Kur'a aynı anda prim ödedim. SSK'ye
1260 gün prim öVkdiğim halde cmcklilik başvunım, aynı an-
da iki ayrı kuruma prim ödediğim için geri çevrildi. Her iki
kuruma ödediğim primler yok sayılı\or ve kabul edilmiyor.
Bu durumda yapacak bir şey var mı? (L.K.)
YANIT: Bağ-Kur Yasası'nın 'Sigortaüuğın başlangıç ve bitiş tarihi'
ile ilgili 25. maddesinde Bağ-Kur sigortalılıgının hangi koşullarda so-
na ereceği açıklanmıştır. Bu açıklamada. Bağ-Kur sigortalılanndan,
w
a) Gelir vergisi mükeüefı olanlaruı, mükelleflyetlerini gerektiren
faaliyetlerine. („)
g)GelirvergisimükeUefıyeti bulunmayan veyagelir vergisinden mu-
af olan ancak esnaf ve sanatkâr skili veya kanunla kurulu meslek ku-
ruluşlanndaki kayıtlara istinaden Bağ-Kur sigortalısı olanlardan bu
sigortalılıklannın dc\ıunı sırasmda hiznıct akdi Ue çalışanlann çalış-
maya başladtğı, tarihten itibaren sigortalılıklan sona erer."
Bağ-Kur sigortalılıği sürerken aynı anda Sosyal Sigortalar Yasası
kapsamında çalışanlann Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalılıklan
geçersiz sayılır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın 3. maddesine
göre: "F) Kanunla kurulu emekli sandıklanna aidat ödemekte olan-
lar" sigortalı sayılmazlar.
Konu. Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi'nin karannda çok açık ola-
rak anlatılmaktadır.
u
(~.) Gerçekten bir kimsenin yasannı öngördüğü biçimde Bağ-Kur
kapsanıma girdikten sonra bu statikien çıkması. ancak yasanın açık-
ça gösterdiği koşullann gerçekleşmesine bağlıdır.(_.)
Bir kimsenin aynı anda iki sosyal gmenlik kuruluşu kapsamında bu-
lunması başka anlatımla çifte sigortalılık. sos\al güvenlik sistemimiz-
de mümkün bulunmamaktadır. Nitekim 506 sayılı yasanın 3/F mad-
desine göre kanunla kurulu emekli sandıklanna aidat ödemekte olan-
lann Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında sigortalı olamayacakla-
n hükme bağlannuştır. Da>'acının Bag-Kur'luluk statüsü ve bu statü-
den doğan aidat ödeme yükümlülüğü devam ederken Sosyal Sigorta-
lar Kurumu kapsamına girmesi bu durumda imkânsız bulunduğun-
dan davacının. ancak Bağ-Kur'luluk statüsünden çıkması durumun-
da, yeni statüsü devTeye girecektir. (...)"
(Yargıtay 10. Hukuİc Daıresi. 10.3.1992 Tarih, 1991 /11905 Esas ve
1992/2937 Karar). Yasal yönden aynı anda Bağ-Kur'un yani sıra Sos-
yal Sigortalar Kurumu'na ödediğiniz primlerden, Sosyal Sigortalar
Kurumu'na ödeneni geçersizdir. Buna karşılık aynı süre için (1 yıl 3
ay 15 gün) Bağ-Kur sigortalılığı geçerli olacaktır. Bu durumda Bağ-
Kur sigortalılıgının son bulduğu Nisan 1993'ten sonraki primi öden-
miş süreler. Sosyal Sigortalar Kurumu'nda değerlendırilecektir.
(*) Kaynak: Lebib Yalkın Yayınlan. Cilt AA/13, sıra no: 390
BAŞBAKANLIKGÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞIGLTVTRÜKLER GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ İSTANBUL GÜMRÜKLERİ BAŞMÜDÜRÜ
Savı: B-02-l-GLM-4-06.10.'09.HlK.
'Konu: HÎK: 10 7283 (90)-7254
Bakırköy 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nın esas: 990/606, karar: 992'470 sayılı. 09.09.1994
günlü karan uyannca ıdaremize 87.699.000.- TL. para cezası ödemeye yükümlü Süleyman Bağ-
naçık kararda belirtilen adresinde bulunamadığından mezkûr para cezası tahsil edilememekte-
dır.Teblıgata esas olacak başkaca bir adresı bılınmedığınden 7201 sayılı Teblıgat Kanunu'nun
28 ve 29. maddelerine göre ilanen teblığıne karar venldı.
Teblıgat yerine kaim olmak üzere teblığ olunur.
İSTANBUL GÜMRÜKLERİ BAŞMÜDLRL
Basın: 33223
BAŞBAKANLIK GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞIGÜMRÜKLER GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ İSTANBLX GÜMRÜKLERİ BAŞMÜDÜRÜ
Savr. B-02-1-GÜM-4-06.10./09.HİK.
Konu: 092/3975-(94)-7208
lstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesf nın esas: 993/234, karar: 994'202 sayılı, 13.04.1994 günlü karan uyannca
ıdaremize 1.422.000.- TL. para cezası ödemeye yükûmlü Mehmet Şahın Yenıay kararda belirtilen adresinde bu-
lunamadığından mezkûr para cezası tahsil edilememektedir.
Teblıgata esas olacak başkaca bir adresı bılınmedığinden 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28 ve 29. maddele-
rine göre ilanen teblığine karar verildı.
Tebligat yerine kaım olmak üzere tebliğ olunur.
İSTANBUL GÜMRÜKLERİ BAŞMLDÜRÜ
Basın: 33226
SOLDAN SAĞA:
1/Atlannsoygeli-
şımini gösteren
belge.2/Bırdoku-
ma maddesi...
Buğdaygillerden
bir bitki. 3/ Keçi-
yolu. patika... Ta-
but.4/Afhkazen-
cilerinm çalı çırpı-
dan yaptıklan çar-
dakgıbibannak...
Birnota.5/Sutaş-
kını... Hıristıyan
din adamı. 6/ Tut-
sakhk. 7/ Yaşar
Kemal'ın bir romanı. 8/ "Bir
gül açılmaz yüzün tek verse
bin gülzâre " (Fuzulı)...
Ay'ı incelemek amacıyla fır-
latılan bir dızi Sovyet uzay
aracına verilen ad. 91 Kasıde
ya da gazelın ilk beyti.. De-
re, çay.
YUKARIDAN AŞAĞrV'A:
1/ "Yakalama, tutma" anla-
mında argo sözcük. 2/ Des-
tan... Müslüman ülkelerde
oturan Yunan asıllı kimse. 3/ Eski edebiyatta sözcüklerle kar-
şıhklan arasındaki ilişkiyi gösteren terim. 47 Rezerve bas-
kıylaeldeedilen süslemeyöntemi... Mutlak. 5/Sokması bü-
yük acı veren ağılı bir örümcek. 6/Eski Mısır'da güneş tan-
nsı... Yat lımanı. 7/Soyaçekim... Yunan mitolojısınde evlı-
lik tannçası. 8/ Bir ülkenin parasının başka bir ülkenin pa-
rasıyla değen. 9/ Aynı adlı bıtkinın köklennden elde edilen
sıcak bir içecek... Gölgede kalan yan.