28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 1995 CUMA 10 DIZIYAZI ^bksulluk, milliyetçi sağı güçlencürebilir• Doğu Avrupa ülkelerinde ekonomideki yapısal değişiklik ve özelleştirmeler, işsizliğin artmasına neden oluyor. Eskimiş, köhnemiş, artık rekabet şansı kalmamış sanayi birimleri, yerlerini yenilerine bırakırken sosyal çöküntü ve yoksulluk olgusu giderek belirginleşiyor. oğu Avrupa toplumlan, sistem deği- şikliği süreci- ni yaşamaya başladıklan son 6 yıl boyunca, gelir da- ğılımı açısından süratli bir farklılaşma içindeler. Gelir ;düzeyi ve hayat standartlan ; bakımından sadece ülkeler ; arasında farklılıklar oluşmak- • la kalmıyor, aynı zamanda "tek tek ülkelerde de toplum- , sal katmanlar hızla birbirin- \ den uzaklaşıyor. Tüm ülke- ; lerde, Batı standartlannda da çok zengin sayılabilecek gi- -rişimci ve sanayiciler grubu .'ortaya çıkarken diğer yan- \ dan. enflasyonla tüketım eko- ; nomisinin yaygınlaşmasına • ve devletin sosyal giderleri- • nin azalmasına paralel ola- ' rak hızla kitleselleşen bir ke- \ sim ise yoksul laşıyor. 1989 1 öncesi hiç de alışık olmadık- ; lan bir duruma düşüyor, te- ; mel giderlenni karşılama zor- • luklanyla yüz yüze kaliyor. ' Merkezi Viyana'da bulu- '. nan "lnsansal Büimler Ens- , titüsü"nün (Institut für die ; VV'issenschaft von Menschen- • kunde, IWM)yaptığıbiraraş- Uirma. 1989-1990 dönüşü- ' münden sonraki durumu ele ' alıyor. Polonya, Doğu Almanya, Çek Cumhunyeti, Slovakya ve Macaristan'da 1000'er ailelik denek gruplanyla Şubat- Mart 1995"te gerçekleşririlen \^e henüz ya- yimlanmayan araştırma, ilginç sonuçlar ortaya çıkarmış. Yoksulluk bellrginleşiyor Çizelge 5, ankete katılan ailelerin Ma- caristan ve Polonya'da yüzde 18'inin, Çek Cumhunyeti'nde yüzde 9"unun, Slovak- ya ve eski Doğu Almanya bölgesinde ise yüzde 5 ve yüzde 4'ünün kendilerini "çok yoksuT. yani "en asgari giderierini kar- şılamaktazorlukçeker" durumda olarak tanımladıklannı görüyoruz. Oysa, 1989'daki durum sorulduğunda. bu ül- kelerin tümünde kendilerini o yıl "çok yoksuT olarak görenlerin, toplumda yüz- de 1-7'lik bir grupoluşturdugu ortaya çı- kıyor(bkz. çizelge 6). Yine aynı çizelge, 1989'da en yoksullann ve ara sıra zorla- nanlann toplam oranının bile bu ülkele- rin hiçbırinde yüzde 25'i aşmadığını gös- teriyor. 6 yıl ıçinde yoksulluk konusun- da bölgedekı değişiklik çok bariz: 5 ül- kede kendını yoksul olarak niteleyenle- nn oranı ikıye katlanmış. Polonya'da ai- lelerin yüzde 60"ı, Macaristan'da yüzde 47'si. Slovakya'da yüzde 37'si kendileri- ni az ya da çok yoksul olarak görüyor. Ma- caristan ve Polonya'da ise kendini "çok yoksuT olarak tanımlayanlann oranı, yüz- de 25'leri aşıyor! Tabiı, yoksulluk kavramı. kendi bölge- sel ve kültürel koşullan içinde değerlen- dınimelı. Ev kirasını, elektrik, su fatura- lannı ödeyemeyecek kadarmuhtaç olan- lann oranı çok daha küçük. Bu kesim Macaristan'da yüzde 9, Polonya'da yüz- de 7. Slovakya'da yüzde 5. Çek Cumhu- riyeti'nde yüzde 3 ve Doğu Alman eya- letlerinde yüzde 2. Doğu Avrupa ülkelerinde ekonomide- ki yapısal değişiklik ve özelleştirmeler, işsizliğin artmasına neden oluyor. Eski- miş ve köhnemiş, artık rekabet şansı kal- mamış sanayi binmlerı, yerlerini yenile- rine bırakırken sosyal çöküntü ve yoksul- luk olgusu giderek belirgin hale geliyor. Sosyal yardımlar Görünen o ki, yapısal dönüşümlerin ve piyasa ekonomisinin yarattığı iç sar- sintılann etkisini bu ülkelerde hâlâ sos- yal yardım mekanizmalan hafîfletiyor. Kapitalist ilişkilerin vahşi yanlan, sosyal yardımlarla törpülenmeye çalışılıyor. Or- neğin. Doğu Alman eyaletlerinde heryüz aileden 22'sinde bir işsiz bulunuyor, ama sosyal yardımJann en yaygın olduğu ül- ke de burası: her beş aileden biri yardım alıyor. Sosyal yardım için başvuranlann sayısının en yüksek olduğu ülke ise Ma- caristan. Bu ülkede. her dört aileden bi- n, yardım için başvurmuş, ama başvuran- lann ancak 2/3'ü yardım alabilmiş. Al- manya'da ise sosyal yardım için başvu- ranlann yüzde 87'sine yardım verilmiş. Araştırmalar, gelecekle ilgili düşünce- lerin de ülkeden ülkeye farklı olduğunu ortaya koyuyor. Eski Doğu Almanya eya- letlerinde, Çek Cumhuriyeti'nde ve Slo- vakya"da ailelerin çoğunluğu, en zor dö- nemin artık geride kaldığını düşünüyor- lar. Polonya'daki çoğunluk, önümüzdeki 3-4yıl içindedurumun düzeleceğini umu- yor. Macaristan'da ise ailelerin çoğunlu- ğunun gelecekte bile işlerin düzeleceğin- den umudu yok. Polonya ve Macaristan'da eski komü- nist partilenn kendilerini yenilemeleriy- Aileler 1995'te kendilerini gelir bakımından hangi gruba dahil ediyorlar? Macanstan Polonya Slovakya Çek Cumh. D. Almanya 18 18 58 24 56 27 53 9 45 46 777/ 66 I I Çok yoksul ] Bazen yoksul j Hiç yoksul değil (% olarak) 60 50 40 Aileler 1995'teki durumlannı nasıl görüyorlar, 1989'daki durumlan neydi ve 1998'de nasıl olacağını umuyoriar. (%) 10 Doğu Almanya Çekoslovakya Slovakya • Doğu Avrupa ülkelerinde yoksulluğun kitleselleşmesi, toplumların sosyal istikrarını tehlikeye sokabileceği gibi, radikal çözümler öneren radikal ve milliyetçi sağın güçlenmesine de neden olabilir. le ortaya çıkan, reform yan- lısı, piyasa ve rekabet eko- nomisini destekleyen, ama bunu yaparken toplumun sos- yal dengelerinin yeniden ku- rulmasını, yani "toplumsal adatet" duygusunun zedelen- memesini programının baş maddesi yapan sosyalistpar- tilerin, geçen yıl içinde ikti- dara gelmeleri, aslında yuka- ndaki veriler ışığında anla- şılabilır bir olay. Yoksulluk olgusunun en ileri boyutlara ulaştığı bu iki ülkede seçmen- ler. sosyal dengeyi daha iyi kuracağını ümit ettikleri sos- yalist partileri desteklediler. Doğu Avrupa ülkelerinin ekonomik verilerini ele aldı- ğımız bir diğer bölümde, eko- nomik zorluklann devam et- tiğıni ve devletin mali kaynak sıkıntısı içinde olduğunu be- lirtmiş ve bazı ülkelerde sos- yal yardım ağınm kapsamının daraltılması çalışmalannın gündeme geldiğinden söz et- miştik. Devletin gelir kalemleri- nin azalmasına paralel ola- rak, sosyal yardımlann azal- tılması da kaçınılmaz bir zo- runluluk olarak ortaya çıka- cak. Eğer Doğu Avrupa ülke- leri, gerçekten ekonomik ge- lişme ivmelerinı arttıramaz- lar, sosyal fonlanna gerekli kaynaklan bulamazlarsa bu ülkelerdeki yoksullaşma, çok tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Yoksulluk olgusunun kitle- selleşmesi. toplumlann sosyal istikran- nı tehlikeye sokabileceği gibi, toplumda radikal çözümler öneren radikal ve mil- liyetçi sağın güçlenmesine de neden ola- bilir. Etnik ve tarihi çelişkilerin yüzyıllar boyunca son derece güçlü olduğu Doğu ve Orta Avrupa'nın halklar kazanı, biri- lerinin ateşinde ısınmak amacıyla körük- lediği cadı kazanı haline gelebilir. Bu ise Doğu Avrupa için gerçek bir tehlike ol- masının yani sıra, her iki dünya savaşı- nın ilk kıvılcımının da Doğu Avrupa'dan parladığını hatırlarsak tüm dünya için ciddi bir tehdit olabilir. Doğu Avrupa'nın. özlemini duyduğu ekonomik ve sosyal istikrara kavuşması ise geri ve orta düzeyde gelişmiş ülkeler açısından yeni ümitİer ve yeni perspek- tifler ortaya çıkaracaktır. Doğu'yla Ba- tı'nın sentezi, sosyal güvenlikli birpiya- sa ekonomisinin temel- lendirilmesi çalışmalan. toplumsal güvencelerden mahrum olmayan özgür bireylere dayalı bir top- lumsal kalkınma strateji- si. -başansı halinde- hiç kuşkusuz Avrupa top- lumlanna yeni bir renk. yeni bir soluk kazandıra- caktır. Işte bu nedenlerle Do- ğu Avrupa. büyük birdik- katle izlenmeye devam edilmelidir. "98 '89 '95 '98 Bİttİ ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL 'SSK ve Bağ-Kur'a aym anda prim SORU: 1948 doğunıluyum ve bayaıum. Kasun 1966 Ue Ocak 1972 ta- af olan ancak esnaf ve sanatkâr sicili veya kaı rihleri arasında bir bankada çalıştım. Mavıs 1982 tarihinde ruluşlanndaki kayıtlara istinaden Bağ^Kur Bağ-Kur'a üye oldum. Ocak 1992"de sigortalı olarak SSK'ye sigortalılıklannın dc\ıunı sırasmda hiznıct a ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Uykusuz Bir Gecede Geceleyin uykum bölünüyor, sesler geliyor uzak- tan toplar, bombalar, askerler, kadınlar, çocuklar kan ve gözyaşıyla acımasız savaş! Barışı üretemeyen bir dünyanın utancını duyuyorum yüreğimde. Birieşmiş Milletler'i düşünüyorum. Genel Sekreter Gali'yi. ül- kemize gelseydi yaşanacak olaylan, kara mizah tü- rü çelişkileri. Uyku bölününce karanlık derinleşiyor. Bosna-Hersek'ten Güneydoğu Anadolu'ya yöneli- yorum birden. Ülkemizde yaşanan savaşa dalıyorum bu kez. Yine kan, yine gözyaşı. köyünden ocağından aynlanlar; kadınlar, çocuklar, okulsuzlar, işsizler, umut- suzlar... Derken doğa ile savaşanlardikilıyor karşıma. Istan- bul'da, Ankara'da yaşanan sel baskını, Senırkent'te çamura gömülenler saplanıyor düşünceme. Bu kez sel, ama daha önce kaç kez gördük bu yüz kızartıcı filmi. Grizu patlamalan yaşandı ocaklarda, deprem- ler yaşandı; yangınlar, iş kazaları, trafik kazaları, ye- ni yapılar çöküyor, yol kıyısındaki mıcır ölüme yol açı- yor, kalp krizi, beyin kanaması geçiren biri donatım yokluğu nedeniyle yaşamını yitiriyor kıyılarda! Olaylar da uyarmıyor bizi. Önce çok duyarlıyız, ama sonra? Sevgi dolu sözler, sıcak yaklaşımlar, yaralan saımaya yönelik önlemler, ama olay soğuyor gide- rek. 27 Mayıs Devrimi'nden sonra yapılan konuşmalar, çınlıyor kulağımda, şimdi sayısı kaç bilmiyorum, bo- şalanlar var, yeni de oluşanlar var, ama o dönem kırk bin köyün on bin köye dönüşmesi; sağlık, eğitim, ta- rım, ulaşım çalışmalarının bu oluşuma göre yürütül- mesi öngörüldü. Birleşen köyler daha sağlam yapı- ya ulaşacaktı o zaman. Aradan kırk yıl geçti, o öngö- rüler düşüncede kaldı, "Köylümüzgeleneksel, yerin- den yurdundan aynlmaz" dediler, oy yrtirmekten kork- tular. Oysa el kapılarına gıtti köylümüz. Avrupa ülke- lerine, Arap ülkelerine, Avustratya'ya. Nerede gele- nek? Açlığa, işsizliğe, umutsuzluğa nasıl dayanılır! Senirkent'te devletin gücünden şöz ediyor büyük- lerimiz! TV'de izlerken ürperdim, "Ölülerinizi geri ge- tiremeyiz, ama yaralannızt saracağız" diyor Hikmet Çetin. Kuşkusuz içtenlikle söylüyor, sosyal demok- ratlıktan söz eden bir partinin başkanı olarak insan- lık onuru da zedeleniyor bence. Kerpiç evler çamu- ra dönüşüyor, çamurda boğuluyor Senirkentliler. Kur- tarma çalışmaları yetersiz, iki köpek yoruluyor, birkaç saat sonra bırakıyor koklamayı. Çamurdan çıkaramı- yoaızölülerimizi... Ya dirilerimiz? Onlara ne yapıyor, hangi soruna kök- lü çözümler buluyoruz? Eğitim ve sağlık sorunlannı çözemeyen bir ülkede, devletin gücünden söz edilir mi? Aydınlığı değil, karanlığı oluşturan politikalaria kim güçleniyor? Refah Partililer ilköğrenimin sekiz yıla çıkmasına karşı çıkıyor, şerıatı örgütleme çabalarını sürdürüyor, öteki partiler hiçbir şey yapamıyor. Anayasa değişikliğiyle ılgıli görüşmeler, parlamen- tonun halkın gerisinde, çağın dışında kaldığını kanıt- lıyor durmadan. Çağdaş politikalar için yeni yapılan- malar gerekiyor, yeni katılımlar. Hani nerede? Avrupa Birliği'ne söz veriyor politikacımız, ama hal- kımıza verdikleri sözü unutuyorlar. Onca tasarı var gün- deme gelemıyor! Son günlerde üniversıte kliniklenne gittim birkaç kez. Değerli doktortanmız var, tıp bilıminin değişik dalla- nnda tırmanışa geçen genç asistanlar, bıçağından 'masalsı' diye söz edilenler cerrahlar; ama hemşire- ler, hastabakıcılar, ötekı sağlık görevlileri yok. Koca klinikte bir-iki kişi, kime yetışeceğini, nereye koşaca- ğını şaşınyor. O kJinikteyatan bir hastamla ilgili birso- run için telefon ettim geçen akşam. Kaç kez çaldı, açılmadı birtürlü, sonra açıldı, ama soruma yanıt ala- madım. Kahkahayı bastım sonunda. - Hastanızı tanımıyorum diyor, telefondaki kişi. - Siz o bölümde görevli değil misiniz? - Hayır, bir hastam nedeniyle buradayım, telefona bakan olmayınca ben açtım! Telefona bakan yok, çünkü tüm kliniklerde kadro- lar boş; giden, emekli olan hemşire, hastabakıcı, sağ- lık görevlisinin yerine yenisi alınmıyor. 5 Nisan Karar- ları nedeniyle! Sağlık hizmetinden kısıntı olur mu? O kısıntıyla hastalann bakımı, sağlığı etkilenmiyormu? Sağlık sorunu, eğitim sorunu en yaşamsal sorunla- rımız değil mi? Ama bu sorunları çözmeye yönelmi- yor devleti yönetenler, vatandaş da kuşkuya düşü- yor, devlet var mı yok mu, ölülerimizi geri getiremi- yoruz, ama dirilerimiz ne olacak? Çocuklarımız, has- talarımız için ne yapıyorsunuz? llköğretimin sekiz yı- la çıkmasına neden karşı çıkıyorsunuz? Sağlık refor- muyla ilgili tasarıları neden gündeme almıyorsunuz? Sağlık işletmesi diye bir olay var, biz yaşamıyoruz, "Hemşire hastanın kalbi" diye bir söz var, o kalbi his- setmiyor hastalanmız, çünkü tüm hastanelerde kalp yetersizliği var, 5 Nisan Kararları nedeniyle. Derken gün ağarıyor. Güneşi selamlıyorum Çanka- ya tepelerinde. Melih Cevdet'in dizeleri çınlıyor yü- reğimde. "Bütün iş bu gelen günde" diyor sevinçle ve ekliyor: "biraz, biraz daha derken ortalık güneş- ler içinde." Durmadan telefon çalıyor başucumda, Kütah- ya'dan, Güre'den, Ören'den, Paris'ten dostlar, kimi okurlar sesleniyor. Güzel haberler veriyorlar. Benden de güzel şeyler yazmamı istiyorlar, kuşkusuz yaza- cağım. Her zaman söylerim, sıfırdan ötesi yok, o nok- taya gelince tırmanış yeniden başlar, başlaması ka- çınılmaz, toplumdaki birikim güzel atılımlara dönüşe- cek elbet. Gericilere karşın öncüler, çirkinliklere kar- şın güzellikler de var. Doğasına ters düşemez insan, karanlığı delecek, ışığa kavuşacak sonunda. Güneş- ler içinde günler de yaşayacağız. BULMACA SEDAT YAŞAYAN ledim 1 2 3 4 5 6 7 SORU: 1948 doğunıluyum ve bayaıum. Kasun 1966 Ue Ocak 1972 ta- rihleri arasında bir bankada çalıştım. Mavıs 1982 tarihinde Bağ-Kur'a üye oldum. Ocak 1992'de sigortalı olarak SSK'ye prim ödemeye başladım. Prim borçlanmdan dolayı Bağ-Kur üyeliğimi Nisan 1993'tesonaerdirebildim. Bu nedenlede 1 yıl 3 ay 15 gün SSK ve Bağ-Kur'a aynı anda prim ödedim. SSK'ye 1260 gün prim öVkdiğim halde cmcklilik başvunım, aynı an- da iki ayrı kuruma prim ödediğim için geri çevrildi. Her iki kuruma ödediğim primler yok sayılı\or ve kabul edilmiyor. Bu durumda yapacak bir şey var mı? (L.K.) YANIT: Bağ-Kur Yasası'nın 'Sigortaüuğın başlangıç ve bitiş tarihi' ile ilgili 25. maddesinde Bağ-Kur sigortalılıgının hangi koşullarda so- na ereceği açıklanmıştır. Bu açıklamada. Bağ-Kur sigortalılanndan, w a) Gelir vergisi mükeüefı olanlaruı, mükelleflyetlerini gerektiren faaliyetlerine. („) g)GelirvergisimükeUefıyeti bulunmayan veyagelir vergisinden mu- af olan ancak esnaf ve sanatkâr skili veya kanunla kurulu meslek ku- ruluşlanndaki kayıtlara istinaden Bağ-Kur sigortalısı olanlardan bu sigortalılıklannın dc\ıunı sırasmda hiznıct akdi Ue çalışanlann çalış- maya başladtğı, tarihten itibaren sigortalılıklan sona erer." Bağ-Kur sigortalılıği sürerken aynı anda Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında çalışanlann Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalılıklan geçersiz sayılır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın 3. maddesine göre: "F) Kanunla kurulu emekli sandıklanna aidat ödemekte olan- lar" sigortalı sayılmazlar. Konu. Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi'nin karannda çok açık ola- rak anlatılmaktadır. u (~.) Gerçekten bir kimsenin yasannı öngördüğü biçimde Bağ-Kur kapsanıma girdikten sonra bu statikien çıkması. ancak yasanın açık- ça gösterdiği koşullann gerçekleşmesine bağlıdır.(_.) Bir kimsenin aynı anda iki sosyal gmenlik kuruluşu kapsamında bu- lunması başka anlatımla çifte sigortalılık. sos\al güvenlik sistemimiz- de mümkün bulunmamaktadır. Nitekim 506 sayılı yasanın 3/F mad- desine göre kanunla kurulu emekli sandıklanna aidat ödemekte olan- lann Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında sigortalı olamayacakla- n hükme bağlannuştır. Da>'acının Bag-Kur'luluk statüsü ve bu statü- den doğan aidat ödeme yükümlülüğü devam ederken Sosyal Sigorta- lar Kurumu kapsamına girmesi bu durumda imkânsız bulunduğun- dan davacının. ancak Bağ-Kur'luluk statüsünden çıkması durumun- da, yeni statüsü devTeye girecektir. (...)" (Yargıtay 10. Hukuİc Daıresi. 10.3.1992 Tarih, 1991 /11905 Esas ve 1992/2937 Karar). Yasal yönden aynı anda Bağ-Kur'un yani sıra Sos- yal Sigortalar Kurumu'na ödediğiniz primlerden, Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödeneni geçersizdir. Buna karşılık aynı süre için (1 yıl 3 ay 15 gün) Bağ-Kur sigortalılığı geçerli olacaktır. Bu durumda Bağ- Kur sigortalılıgının son bulduğu Nisan 1993'ten sonraki primi öden- miş süreler. Sosyal Sigortalar Kurumu'nda değerlendırilecektir. (*) Kaynak: Lebib Yalkın Yayınlan. Cilt AA/13, sıra no: 390 BAŞBAKANLIKGÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞIGLTVTRÜKLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İSTANBUL GÜMRÜKLERİ BAŞMÜDÜRÜ Savı: B-02-l-GLM-4-06.10.'09.HlK. 'Konu: HÎK: 10 7283 (90)-7254 Bakırköy 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nın esas: 990/606, karar: 992'470 sayılı. 09.09.1994 günlü karan uyannca ıdaremize 87.699.000.- TL. para cezası ödemeye yükümlü Süleyman Bağ- naçık kararda belirtilen adresinde bulunamadığından mezkûr para cezası tahsil edilememekte- dır.Teblıgata esas olacak başkaca bir adresı bılınmedığınden 7201 sayılı Teblıgat Kanunu'nun 28 ve 29. maddelerine göre ilanen teblığıne karar venldı. Teblıgat yerine kaim olmak üzere teblığ olunur. İSTANBUL GÜMRÜKLERİ BAŞMÜDLRL Basın: 33223 BAŞBAKANLIK GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞIGÜMRÜKLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İSTANBLX GÜMRÜKLERİ BAŞMÜDÜRÜ Savr. B-02-1-GÜM-4-06.10./09.HİK. Konu: 092/3975-(94)-7208 lstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesf nın esas: 993/234, karar: 994'202 sayılı, 13.04.1994 günlü karan uyannca ıdaremize 1.422.000.- TL. para cezası ödemeye yükûmlü Mehmet Şahın Yenıay kararda belirtilen adresinde bu- lunamadığından mezkûr para cezası tahsil edilememektedir. Teblıgata esas olacak başkaca bir adresı bılınmedığinden 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28 ve 29. maddele- rine göre ilanen teblığine karar verildı. Tebligat yerine kaım olmak üzere tebliğ olunur. İSTANBUL GÜMRÜKLERİ BAŞMLDÜRÜ Basın: 33226 SOLDAN SAĞA: 1/Atlannsoygeli- şımini gösteren belge.2/Bırdoku- ma maddesi... Buğdaygillerden bir bitki. 3/ Keçi- yolu. patika... Ta- but.4/Afhkazen- cilerinm çalı çırpı- dan yaptıklan çar- dakgıbibannak... Birnota.5/Sutaş- kını... Hıristıyan din adamı. 6/ Tut- sakhk. 7/ Yaşar Kemal'ın bir romanı. 8/ "Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre " (Fuzulı)... Ay'ı incelemek amacıyla fır- latılan bir dızi Sovyet uzay aracına verilen ad. 91 Kasıde ya da gazelın ilk beyti.. De- re, çay. YUKARIDAN AŞAĞrV'A: 1/ "Yakalama, tutma" anla- mında argo sözcük. 2/ Des- tan... Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse. 3/ Eski edebiyatta sözcüklerle kar- şıhklan arasındaki ilişkiyi gösteren terim. 47 Rezerve bas- kıylaeldeedilen süslemeyöntemi... Mutlak. 5/Sokması bü- yük acı veren ağılı bir örümcek. 6/Eski Mısır'da güneş tan- nsı... Yat lımanı. 7/Soyaçekim... Yunan mitolojısınde evlı- lik tannçası. 8/ Bir ülkenin parasının başka bir ülkenin pa- rasıyla değen. 9/ Aynı adlı bıtkinın köklennden elde edilen sıcak bir içecek... Gölgede kalan yan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle