Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 1995 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
Doğu Avrupa'da
ücretlerve fîyatlar• Devletin ekonomik
hayattan geri
çekilmesine paralel
olarak, bölge
insanlannın daha
önceki
dönemlerden aşina
olduğu "orta
hallilikte eşitlik"
felsefesi, yerini hızla
serbest piyasa
rekabetine ve
fırsatlarına bırakıyor.
Varlık sahibi olma
olanaklan doğuyor.
Gelir dilimleri
arasındaki farklar
büyüyor.
• • zelleştirmenin
O
tarihsel öncüle-
rinden lngilte-
re'de bile on yıl
içinde devlet iş-
letmelerinin sa-
deceyüzde 10'uözelleştirilir-
ken Doğu Avrupa ülkelerinin
üç dört yıl içinde devlet işlet-
melerinin yansmı özel miilki-
yete devTetme çabalannın ne
oranda gerçekçi olduğu, bu-
gûn artık açıkça tartışılıyor.
Her ne pahasına olursa olsun
özel mülkiyet yaratma telaşı-
nın dengesizlikleri de belirgin-
leşiyor.
Ozel mülkiyet sahibi kesim-
leri, girişimcıler olarak ve eşit
rekabet koşullannda, aşağıdan
yukanya değil de yukandan
aşağıya bir program çerçeve-
sinde oluşturmaya çalışmanin,
planlı kumanda ekonomisin-
den özde pek farklı olmadığı
ortada.
Adaletslzlikler ve
yolsuzluklar
De\ietın elinde bulunan ve
bazı kesimlerin çiftliği haline
gelen işletmeleri özel kesime
devretmek ve bunlann piyasa
koşullannda ve kâra yönelik
çalışmasını teşvik etmek, ve-
rimli ve randımanlı birimler
haline getirmek önemli. Ama
bu işletmeleri satın alacak ki-
şilerin bu kaynaklan nereden
sağladığını kontrol edemez ve
vergi açısından denetleyemez-
seniz, toplumda hakkaniyet
duygulan ağır darbeler alacak-
tır ki gelişmeler bunun da işa-
retjerini veriyor.
Özelleştirme sürecinde bir
türlü üstesinden gelinemeyen
adaletsizlikler ve yolsuzluklar
da halkın sistem değişikliğine
olan inancını azaltıyor. Skandallar arka
arka patlıyor:
Örneğin Çek Cumhuriyeti'nde Skoda
fabrikalannın son genel müdûrü, bir ge-
cede dünya çapındaki bu işletmenin his-
selerinin yüzde 20'sinin sahibi haline ge-
liyor! Hisselerin yüzde 24"ü ise Batı'da
pek övülen Çek kuponlu özelleştirmesi-
nin bir sonucu olarak 52.000 vatandaşın
mûlkiyetinegeçti.
Ekonomik dengesizllkler
Bu noktada Doğu Avrupa özelleştir-
mesinin bir başka zayıf yanı ortaya çıkı-
yor, mülkiyetin halka yayılması. eğer te-
kelleşmeyi ve mülkiyetin konsantrasyo-
nunu engelleyen yasalan paralel olarak
geliştiremezseniz, büyük ekonomik den-
gesizlikler yaratıyor.
Bir süre sonra vatandaşlann elindeki
hisse senetleri aracı kurumlar ve kişiler
tarafından toplanıyor, olağanüstü güçte
ve spekülatif amaçlı tekeller oluşuyor.
Işte özelleştirmenin de gündeme gel-
diği 1990'dan bu yana süren sistem de-
ğişikliği sürecinde Doğu Avrupa ülkele-
rinde yaşanan siyasi değişiklikJer biraz
da bu olumsuzluklann bir sonucudur,
milliyetçi muhafazakâr partiler, bölge-
deki ikinci seçimlerde çoğunlukla ikti-
dardan uzakJaşmak zorunda kaldılar. Es-
ki komünist partilerin reform yanlısı ke-
simlerinm -bazı ülkelerde liberallerle bir-
likte- oluşturduklan piyasa ekonomisini
destekleyen, ama bunu sosyal dengeleri
korumaya çalışarak gündeme getiren ye-
POLOÜYA r~ ^nr
^-
:__ — •- MA
ni hükümetler, buülkelerin çoğunluğun-
da tekrar iktidara geldiler.
Bu yeni hükümetler, bu süreçlerin önü-
nü kesmek niyetinde değiller. Sistem de-
ğişikliğinin ve hatta özelleştirmenin yo-
lu tıkanmış değil. aksine yaşanan deney-
ler, özelleştirmeyle gerçekleşen bir sos-
yal piyasa ekonomisi arayışlannda yeni
birdönemin başladığının işaretleri olarak
algılanmalı.
Doğu Avrupa ülkelenndeki dönüşüm-
lenn en fazla etkilediği yapılardan biri de
ücretler ve fiyatlar. Devletin ekonomik
hayattan gen çekilmesine paralel olarak.
bölge insanlannın daha önceki dönem-
lerden aşına olduğu "orta hallilikte eşit-
lik" felsefesi, hızla yerini serbest piyasa-
nın rekabetine ve fırsatlarına bırakıyor.
Varlık sahibi olma olanaklan doğuyor.
Gelir dilimleri arasındaki farklar büyü-
yor. Toplumda neye talep olduğunu gö-
Dış ticaret ve yabancı sermaye
Orta ve Doğu Avrupa ülkeieri,
1992'yi dış ricarerte artıyla kapatırken
1993te (Baü Avrupa'nın iç
pazariannt koruma önlemleri
nedeniyle) 9 milyar dolarhk açıkla
kapattılar. Macaristan, dış ticaret
açığının en fazla olduğu ülke; 1993'te
bu ülkede dış ticaret 3 milyar dolarhk
açıkla kapanmış. BDT ise 1993'ü 16
milyar dolarlık artıyla kapattı. Ama
bu ülkelerin dış ticarefindeki bu
gelişme ıhracatm artmasryla değil,
ithalatın radikal bir şekiîde
düsürülmesiyle ilintili. Orta ve Doğu
Avrupa ütkeleriyle BDT ûlkeleri
aıasındaki eski ticari ilişkiler ise son
derece zayıflamış durumda. 1992'de
Orta ve Doğu Avrupa ülkeieri toplam
53 milyar dolarlık ihracatlannın
sadcce yüzde 10'unu BDT ülkelerine
yöneitmişler. Yine bu ülkelerin
toplam 60 milyar dolarlık
ithalatlannm ise yüzde 15'i BDT
üyesi ülkelerden gelmiş.
Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin,
sistem değişikliği sonrası son derece
iyimser tahminlerle beklediği yabana
sermaye de büyüyen hayal kınklığının
nedenlerinden biridir. 1994 başlanna
kadar bölge ülkelerine toplam olarak
sadece 10 milyar dolarlık yabancı
sermaye girdiği biliniyor. Bu tutarm
yüzde 55'ini Macaristan tek başına
çekmiş. Yaklaşık yüzde 85'i
Macaristan, Polonya ve Çek
cumhuriyetine yönelmiş. Yabancı
sermayenin bölgeye akışındaki
aksamalann nedenleri arasında
özeneştirmenin gerekli hız ve
verimlilikle gerçekleştirilemeyişi.
yasal ve anayasal düzenlemelerin
kurumsal değişikliklerde
somutlanamayışı, alryapısal ve
telekomünikatif koşullann yetersizliği
sıralanıyor. Bu arada yatınmcılann bu
pazara hâlâ kesin güvenmemeleri de
etkenlerden biri. Doğu Avrupa
ülkelerinin modernizasyon ve dünya
pazarlanyla bütünleşme çabası. beş
yıldır sürüyor. Her şey, 1989
devrimlerinin heyecanıyla sanıldığı
kadar toz pembe değil; hatta
olumsuzluklar, toplumsal sıkıntılara
ve siyasal istikrarsızlığa neden
olabilecek düzeylere de varabilir.
Ama Türkiye açısmdan ilginç olan,
beş yıl öncesine kadar ekonomiden
toplumsal hayata kadar her alanda
devletin düzenlemelerinin yüzde 100
olduğu bu ülkelerde, her şeye ve tüm
olumsuzruklara rağmen, kısa sürede
Türkiye'den daha fazla yolun kat
edildiğidir. Daha da önemlisi, bu
sürecin toplumsal denetim altında
yasanmış olmasıdır. Olumluluk ve
orumsuzluklanyla Doğu Avrupa
kendine özgü deneyimi yaşamaya,
kendi kimliğini aramaya devam
ediyor.
Tehûk bir nedenle âün girmemiz gereken
bölüntü bugün yaytmlayabûiyoruz
• Toplumda neye
talep olduğunu
gören küçük bir
girişimci kesim,
üretim veya ticaret
yoluyla çok kısa
süre içinde büyük
servetler
kazanabiliyor.
Ancak geniş
katmanlar, bölge
ekonomilerinin
genel gerilemesine
bağlı olarak
başgösteren
sıkıntıları hafifletme
gücüne sahip
değiller.
ren küçük bir girişimci kesim,
üretim veya ticaret yoluyla çok
kısa süre içinde büyük servet-
ler kazanabiliyor. Ama geniş
katmanlar, bölge ekonomileri-
nin genel gerilemesine de bağ-
lı olarak başgösteren sıkıntıla-
n hafifletme gücüne sahip de-
ğiller. Istikrar ve yapısal dönü-
şüm programlannın ardı ardı-
na uygulandığı bu ülkelerde bir
yandan enflasyon, öte yandan
işsizlik, ücret ve maaşla haya-
tını sürdüren geniş kesimleri
zor durumda bırakıyor.
Doğu Avrupa ülkelerinin
sosyal haklara da önem veren
bir serbest piyasa ekonomisine
geçişi başlattıklan 1989'danbu
yana gündeme gelen gelişme-
ler, doğal olarak ülkeden ülke-
ye farklılıklar gösteriyor. Bu
ülkelerin koşullan, bugün bir-
birinden farklı. Ama bu fark-
hlıklar, son altı yılın ortaya çı-
kardığı farklılıklar değil,
1989'da, yani sistem değişikli-
ği süreci başladığında da var
olan gelişmişlik düzeyi farklı-
lıklandır. Aradaki beş yıl bazı
yerlerde farklan azaltmış, bazı
yerlerde ise arttırmıştır, ama o
zamana göre çok büyük deği-
şiklikler olduğu söylenemez.
Ortalama ücretler
Bölge ülkelerinde ortalama
ücretleri ve bunlarla sürdürü-
lebilecek hayat standartlannı
ortaya çıkarabilmek ve daha da
önemlisi bu verileri ülkelerdü-
zeyinde karşılaştırabilmek için,
ortalama ücreti temel alarak
belli başlı maddelerin satın
alınmasında ne kadarlık bir ça-
lışma-iş gerektiğini gösteren
bir çizelge hazırlama yolu iz-
lendi (bkz. çizelge 2). Bölgede
bir ekonomi dergisinin üç yıl-
dır arka arkaya aynı ürünlerle
ve aynı ülkeieri baz alarak yaptığı bu
araştırmanın en önemli sonuçlanndan bı-
ri, son üç yılda, ekonomik ve sosyal ge-
lişmişlik düzeyi bakımından en önde ge-
len Polonya, Macaristan ve Çek Cumhu-
riyeti "yle en arkada olan Ukrayna arasın-
daki farklılığın azalması oldu. Yani, ge-
lir bakımından en kötü koşullarda olan
ülkelerin durumunda belirli bir düzelme
olurken, en iyi koşullarda olan ülkelerde
insanlann hayat standartlan düşrü, yani
bu ülkelerde aynı miktarda çahşma so-
nunda satın alabilecekleri mal miktann-
da, bir sene öncesine göre bariz bir azal-
ma gözlemlendi.
En ucuz ülke Polonya
26 ürün üzerinden hazırlanan araştır-
mada, ücretlerle satın alınabilecek mad-
delerin kıyaslanmasında Polonya tartış-
masız bir şekilde ilk sırayı alıyor. 9 ürün-
de Polonya, "en ucuz ülke" olarak görü-
lüyor. Et, süt ve ekmek gibi temel mad-
delerin satın alınmasında gerekli olan ça-
hşma miktan, en az bu ülkede gerekiyor.
Polonya'da diğer ülkelerle kıyaslandığın-
da en pahalı olan ürün doğalgaz. Ama kö-
mürün ucuzluğu bunu dengeliyor (Örne-
ğin Polonya'da yüz kilo kömür satın ala-
bilmek için ortalama gelir sahibi olan bir
ferdin. 2 saat 6 dakika çalışması gerekir-
ken, aynı miktardaki kömürü ortalama
ücret alan bir Bulgar vatandaşı, ancak bır
günlük mesaisiyle alabiliyor).
varın: Türkiye daha ucuz
FUATAVCI
Devletlerin malları tükenmez. Bakınız,
Sovyetler Birliği'nde %96, Polonya'da
%8Ö, gelişmekte olan ülkelerde %30, Ba-
tı Avrupa'da % 15, Japonya ve Amerika'da
ise %1 oranmda. Nedir bu oranlar? Dev-
letin sahip olduğu işletmeler, gayrimen-
kuller.
Ülkemizde bu oran %50'den fazla.
Gerçekte ICİT'ler kötü işletilıyor, verim-
lilikleri ve ürün kaliteleri düşük, dünya fı-
yatlan ile rekabet yok, giderleri çok. Ge-
reğinden fazla personel istihdamı var.
Idari ve teknik personel yetersiz, eğitim-
siz ve yetkisiz. En önemlisi, yöneticiler
devamlı politikacılann etkisinde. Zira on-
lan atayan, siyasiler. Bütün bunlardan da
önemlisi, sermaye artışı yapılamıyor. Zi-
ra devlette para yok. Yeteri kadar yayıla-
cağına dikey büyümeler var. Hedefleri
çelişkili. Aklın yolu bir. Ne yapmış özel-
leştirmede başanlı olan ülkeler? Şu üç
yolu uygulamışlar. Bırinci-
si sorumluluğu değiştirmek,
ikmcisi yetki vermek, üçun-
cüsü tasviye etmek.
Birincisınde; hükümet te-
sisin yeteri kadannı veya ta-
mamını satabilir veya hisse
senedı arzı ile halka açabilir, sorumlulu-
ğunu bırakır. ikinci usul, yetki vermek.
Bu şekilde hükümetin sorumluluğu de-
vam eder, ancak aynı işi yapan özel sek-
töre protokolle ışletme yetkisi venlir.
Üçüncüsü, tesisin tasfiyesı veya kapatıl-
masıdır. Halk ve işçi kesimi özelleştirme
denince endişeye kapılıyor. Zira ışçi işi-
ni kayberme korkusu yaşıyor. Yabancıya
kaptınlma korkusu ise ayn bir endişe. Sa-
tışta yolsuzluklann olacağı da diğer bir
endişe. Bu endişelerin ortadan kaldınl-
masının tek çaresı, şeffaflık. Hükümetle-
rin görevi ülkeyi iyi yönetmektir. Halka
açık pay satışı usulü, şeffaflığın en iyi yo-
ludur. thaleler, çağnlar medyada iyice ve
Özelleştirme
(Gerçek Sahibini Bulma)
detaylı açıklanmalı. Dürüst olunursa. iyi
uzmanlara danışılırsa sağlıklı sonuca ula-
şabiliriz.
Özelleştirmenin en önemli faktörü si-
yasi iradedir. Koalisyonlarda özelleştirme
zor olur. O nedenle bugüne kadar ülke-
mizde çok yol alınamadı. Pekıyi, ne yap-
malıyız? Özelleştirilecek olan kurum ve-
ya işletmeler saptanmalı, tesisin özelliği-
ne ve durumunagöre detaylı bılgiler med-
ya aracılığı ile halka açıkJanmalı. Halk
desteği sağlanmalı; şeffaf, kuşkuya ma-
hal vermeyecek şekilde yukanda açıkla-
dığımız üç yoldan birisi o tesis veya ku-
ruma uygulanmalı; önce, %50 olan dev-
let mallannda %25 oranına inılmeli, son-
ra % 10 oranında durulma-
lı. Yukandaki üç yola ila-
veten leasing formu deni-
len kiralama yöntımini de
uygulayabilirsiniz.
KlT'ler özel işletmelere
kiralanmalı. alıcı yatınmı-
nı yapmalı, parasını kazanmalı, devlet de
kirasını ve vergisini almalı.
Sri Lanka'da 'halklaştırma', Çin'de
'ekonomik yapılanma', Vietnam'da 'ye-
nileştirme', Yunanistan'da 'devletten
uzaklaştırma' denilen bu yönteme Türki-
ye'de 'gerçek sahibini bulma' ismini ta-
kabilıriz. Herkes kendi işıni yapmalı.
Devlet otel ışletmez. Sendikalar işletme
yapamaz. Tek nedenı, ona göre organize
olmamıştır. Işletmede deneyimleri yok-
tur. Yeni şirket kurup kervana katılırlarsa
da verinı almalan şüphelidir. Türkiye'de
kamu mallan gerçek sahiplerini bulacak-
nr. Halkın hakkına sahip çıkılacaktır. Ül-
kemizde çok iyi yetışmiş beyinler vardır.
Ancak uzmanlan dinleme yetisini kazan-
malıyız. Yeter ki akıllann toplandığı yer-
de biz de bulunmalıyız.
Bugünlerde özelleştirme hızlandı, ye-
ni başkanı kutlanz. SEK'teki sürat çok
iyi, daha iyisi olmaz mı? Elbette olabilir.
Ancak zaman önemli faktör. Ereğlı De-
mir Çelik'in özelleştirilmesinde de sürat
sağlanmalı. Önerim, %30'un yerine %51
oranında özelleştirme yapılmalı, devlet
gerçekten elini bu gibı işlerden çekmeli.
Hele devlet, otelcilik hiç yapmaz. Milli
Savunma, Milli Eğitim, Sağlık Bakanlı-
ğı, lçişleri, Emniyet iç ve dış güvenliğin
sağlanması elbette devletin önde gelen
görevleri. Et, süt, demir-çelik üretimi özel
sektöre bırakılmalı. Orman Bakanımız
ormanlann özelleştirilmesini öneriyor,
çok akılcı bir yol. Gidiniz, Amerika ve
Kanada'yı inceleyiniz. Ormanlann çoğu
özel sektörün elinde. Akılcı yollarla ba-
şanya ulaşmak en iyi yoldur. Böylece ger-
çek sahiplerini bulabilirsinız.
POIJTtKAVEÖTESt
MEHMED KEMAL
Polis İdemesi...
Bizim gençliğimizde polis, fişlileri izlerdi. Belli et-
mez, bir kenarda oturur, gittiğin yere gider, gitmedi-
ğin yerde beklerdi. Şimdi korumalar var, başına bir
iş gelmesin diye komyorlar. Gecesi var gündüzü var,
bekliyorlar. Eskiden alalım.. Ahmet Rasim üstadı-
mızı da bir gizli polis memuru çaktırmadan izlermiş,
kendi ağzından dinleyelim:
"Böyle konuşup dururken benim gölge hafiye çı-
kıp gelmesin mi? Yanıma sokuldu, açık biranlatım-
la dedi ki:
'Rasim Bey, birbirimizi tanıyoruz, saklamaya ge-
rek yok. Ne yapayım, ben de çoluk çocuk besliyo-
rum. Sizden bir şey rica edeceğim.'
'Estağfurullah, buyurun!'
'Ben boş yere sizin arkanızda dolaşmayayım. Siz
de rahat edin ben de. Her gün nereye giderseniz bir
kâğıt yazın, akşamları ben görünürüm, alır giderim.
Olmaz mı beyim!..'
'Neden olmasın?'
"Eksik olmayın' dedi. Birselam çakarakmerdiven-
lerden çabuk çubuk indi. Kendi kendime söylendim.
'Al sana bir iş daha! Bundan böyle kendi jurnalini
kendi elinle yazacaksın.'
Arkadaş, hafiyeyitanıyordu. Bana ne dediğini sor-
du. Ben de anlattım. 'Ahmet Rasim Bey üstadımız,
kendin ptşir kendin ye modasına uydurduk hafiyeli-
ğide...'cyed/."
Korumalara gelince, benim olmadı. Olanlan görü-
yorum, gerçekten ikinci bir iş gibi geliyor onlara da..
Biz gençlikte, Posta Caddesı'nde, Kürdün mey-
hanesınde içerdik. Geçende Melih Cevdet Anday'ı
oradan geçirmişler, hâüâ yerinde duruyormuş.
Bir gün Kürdün orada içiyoruz. Birdüzinevanz. Iki
masayı doldurmuşuz. Garson Mustafa geldı.
"Bey" dedi. "Şuraya bir bak, iki masa da polis var.
Meyhane neredeyse dolmuş oluyor. Kürt Meh-
met'/n selamı var fmeyhanecij, bu akşam da başka
bir yere gidin. Meyhanede polisten geçilmiyor. Bi-
raz alışveriş edelim."
Meyhaneciyle senli benli olduğumuzdan nazımız
geçiyor. Arkadaşlara söyledik, bir başka meyhane-
ye geçtik. Ardımızdan polisler de kalkmışlar, yer açıl-
mış. Biraz alışveriş etmişler.
Birini izleyen memurlara hafiye, taharri (araştıran),
jumalci denirdi. Bunlar sadece izlemezler, kılık de-
ğiştirip kendilerini gizlerlerdi. Simitçi, boyacı, kesta-
neci, hamal kılığına girerlerdi. Bazen de belli köşe-
başlannı tutariar, belli etmeden gözlerlerdi.
Solcu diye tanındığından, rahmetli Şevki polisle
senli benliydi. Bir gün evden çıkmış, bakmış ki ardı-
na bir acemiyi takmışlar. Içinden 'Şuna biroyun oy-
nayayım' diye geçirmiş. Vurmuş Cebeci yönüne, gi-
der. Mamak'a kadar gitmiş. Orada da durmamış,
geri dönmüş, bu kez de konservatuvara doğru yö-
nünü değiştirmiş. Rahmetli iyi yürür, 5-10 km.'ye ba-
na mısın demez. Konservatuvar, Bentderesi, Çankı-
nkapı, Ulus'u bulmuş. Ulus'ta izini yitirtmiş.
Polis, bakınır, aranır, bir türlü izlediğini bulamaz-
mış. O gün öyle geçmiş. Ertesi gün gene acemi çay-
lak peşinde, gene izliyor. Bu kez Bahçeli tarafına
doğru yönelmiş. Acemi polis de uyanık, yolun ba-
şında Şevki'yi çevirmiş.
"Bugün dünkü gibi başıboş seğirtmek yok, ne ya-
na gideceksen bana da işaret ver, ikimiz de boş ve-
re yorulmayalım."
Biri gidecegi yere gitmiş, öteki de enayice oyalan-
maktan kurtulmuş...
Izletmeden başka bir de sakıncalı kişileri sürgüne
göndermek vardı. Bir başka sefer anlatınz. Bakıyo-
rum, korumayla korunan senli benli oluyor. Elbette
olacak, en yakında o var.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Yüksek sıcak-
lıklara ve basınç-
lara dayanabilen,
çoğunlukla çelik-
ten yapılmış sız-
dırmazkap. 2/Ce-
hennem... Küçük
tekne kaptanı. 3/
Öbür dünyada ve-
rılecek olan ce- 6
za... Boru sesi. 4/
Yurdumuzun bir
bölümü. 5/Çuı ve
Japonya'da oyna-
nan bir çeşit sat-
1 2 3 4
ranç... Güzel, hoş, latif. 6/Es-
ki dılde göz... Büyük ma-
kamdaki kimseleri hoş söz-
lerle, fıkra ve öykülerle eğ-
lendiren kimse. 7/ Eskiden
ağır hapis mahkûmlannm
boynuna geçinlen demır hal-
ka... Yazı. 8/Ekim 1992'de
bir NATO tatbikatı sırasında
Muavenet adlı Türk muhn-
bini bombalayarak beş kişi-
nin ölümüne neden olan
ABD gemısı. 9/Bir köleyı azat etme... Dıpten dallanan bir
süs bıtkısı.
YUKARTOAN AŞAĞfYA:
1/ Kalçayı oluşturan üç kemikten biri... Bir nota. 2/ Şenlik-
lerde caddelere kurulan süslü kemer... Bursa'nın Inegöl il-
çesi yakınlanndaki kaplıca. 3/Omurgayı oluşturan kemik-
lerden her biri... Külhanbeyı bağırması. 4/ Bir çeşit taban-
ca... Uzakdogu'da yetişen bazı ağaçlardan elde edilerek eş-
yalan süslemekte kullanılan bir çeşit zamk-reçine. 5/Korun-
mak için bır yere bırakılan eşya. 61 Ozenne üçgen biçimın-
deyelken asılan seren... KemikJerin yuvarlak ucu. 7/Birbağ-
laç... Avrupa'nın en büyük gölü. 8/Uluslararası Tiyatro Ens-
titüsü'nün simgesi... Ödün. 9/lsyankâr... Üstü kapalı olarak
anlatma.
ÎLAN
T.C.
GEREDE ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1994/302 Esas
Davacı Şefika Altıntaş, kendine asaleten, Ali ve Ya-
şar'a velayeten davalılar Musa Büyükbaş ve arkadaşlan
aleyhine açmış olduğu tazminat davasının verilen ara ka-
ran gereğince;
Gerede ilçesi Demirciler Mahallesi Kalaycı Halil So-
kak No: 10 adresinde ikamet eden davalı Zeki Burku
adma çıkanlan davetiyenin davalıya tebliğ edilemedi-
ğinden bila ikmal iade edildiğı, davalıntn zabıtaca yap-
tınlan adres tahkikinde de adı geçenın tebligata yarar sa-
rih adresinin tespıt edilemedığinden, adı geçen hakkm-
da ılanen tebligat yapılmasına karar venlmış olduğundan,
işbu ilanın, davalıya tebliğ yenne kaim olmak, duruşma-
nın bırakıldığı 19.9.1995 günü saat 9.10'da davalırun du-
ruşmada hazır bulunması veya kendisıni bir vekille tem-
si) ettirmesi. duruşmaya gelmediğı ve kendisıni bir ve-
kille temsil ettirmedıği takdırde yargılamaya yokluğun-
da devam edilip karar venleceği, dava dılekçesi yerine
kaim olmak üzere ılanen tebliğ olunur. (HUMK'nin 213-
377 Mad.)
Basın: 28900