22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 1995 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI Doğu Avrupa'da ücretlerve fîyatlar• Devletin ekonomik hayattan geri çekilmesine paralel olarak, bölge insanlannın daha önceki dönemlerden aşina olduğu "orta hallilikte eşitlik" felsefesi, yerini hızla serbest piyasa rekabetine ve fırsatlarına bırakıyor. Varlık sahibi olma olanaklan doğuyor. Gelir dilimleri arasındaki farklar büyüyor. • • zelleştirmenin O tarihsel öncüle- rinden lngilte- re'de bile on yıl içinde devlet iş- letmelerinin sa- deceyüzde 10'uözelleştirilir- ken Doğu Avrupa ülkelerinin üç dört yıl içinde devlet işlet- melerinin yansmı özel miilki- yete devTetme çabalannın ne oranda gerçekçi olduğu, bu- gûn artık açıkça tartışılıyor. Her ne pahasına olursa olsun özel mülkiyet yaratma telaşı- nın dengesizlikleri de belirgin- leşiyor. Ozel mülkiyet sahibi kesim- leri, girişimcıler olarak ve eşit rekabet koşullannda, aşağıdan yukanya değil de yukandan aşağıya bir program çerçeve- sinde oluşturmaya çalışmanin, planlı kumanda ekonomisin- den özde pek farklı olmadığı ortada. Adaletslzlikler ve yolsuzluklar De\ietın elinde bulunan ve bazı kesimlerin çiftliği haline gelen işletmeleri özel kesime devretmek ve bunlann piyasa koşullannda ve kâra yönelik çalışmasını teşvik etmek, ve- rimli ve randımanlı birimler haline getirmek önemli. Ama bu işletmeleri satın alacak ki- şilerin bu kaynaklan nereden sağladığını kontrol edemez ve vergi açısından denetleyemez- seniz, toplumda hakkaniyet duygulan ağır darbeler alacak- tır ki gelişmeler bunun da işa- retjerini veriyor. Özelleştirme sürecinde bir türlü üstesinden gelinemeyen adaletsizlikler ve yolsuzluklar da halkın sistem değişikliğine olan inancını azaltıyor. Skandallar arka arka patlıyor: Örneğin Çek Cumhuriyeti'nde Skoda fabrikalannın son genel müdûrü, bir ge- cede dünya çapındaki bu işletmenin his- selerinin yüzde 20'sinin sahibi haline ge- liyor! Hisselerin yüzde 24"ü ise Batı'da pek övülen Çek kuponlu özelleştirmesi- nin bir sonucu olarak 52.000 vatandaşın mûlkiyetinegeçti. Ekonomik dengesizllkler Bu noktada Doğu Avrupa özelleştir- mesinin bir başka zayıf yanı ortaya çıkı- yor, mülkiyetin halka yayılması. eğer te- kelleşmeyi ve mülkiyetin konsantrasyo- nunu engelleyen yasalan paralel olarak geliştiremezseniz, büyük ekonomik den- gesizlikler yaratıyor. Bir süre sonra vatandaşlann elindeki hisse senetleri aracı kurumlar ve kişiler tarafından toplanıyor, olağanüstü güçte ve spekülatif amaçlı tekeller oluşuyor. Işte özelleştirmenin de gündeme gel- diği 1990'dan bu yana süren sistem de- ğişikliği sürecinde Doğu Avrupa ülkele- rinde yaşanan siyasi değişiklikJer biraz da bu olumsuzluklann bir sonucudur, milliyetçi muhafazakâr partiler, bölge- deki ikinci seçimlerde çoğunlukla ikti- dardan uzakJaşmak zorunda kaldılar. Es- ki komünist partilerin reform yanlısı ke- simlerinm -bazı ülkelerde liberallerle bir- likte- oluşturduklan piyasa ekonomisini destekleyen, ama bunu sosyal dengeleri korumaya çalışarak gündeme getiren ye- POLOÜYA r~ ^nr ^- :__ — •- MA ni hükümetler, buülkelerin çoğunluğun- da tekrar iktidara geldiler. Bu yeni hükümetler, bu süreçlerin önü- nü kesmek niyetinde değiller. Sistem de- ğişikliğinin ve hatta özelleştirmenin yo- lu tıkanmış değil. aksine yaşanan deney- ler, özelleştirmeyle gerçekleşen bir sos- yal piyasa ekonomisi arayışlannda yeni birdönemin başladığının işaretleri olarak algılanmalı. Doğu Avrupa ülkelenndeki dönüşüm- lenn en fazla etkilediği yapılardan biri de ücretler ve fiyatlar. Devletin ekonomik hayattan gen çekilmesine paralel olarak. bölge insanlannın daha önceki dönem- lerden aşına olduğu "orta hallilikte eşit- lik" felsefesi, hızla yerini serbest piyasa- nın rekabetine ve fırsatlarına bırakıyor. Varlık sahibi olma olanaklan doğuyor. Gelir dilimleri arasındaki farklar büyü- yor. Toplumda neye talep olduğunu gö- Dış ticaret ve yabancı sermaye Orta ve Doğu Avrupa ülkeieri, 1992'yi dış ricarerte artıyla kapatırken 1993te (Baü Avrupa'nın iç pazariannt koruma önlemleri nedeniyle) 9 milyar dolarhk açıkla kapattılar. Macaristan, dış ticaret açığının en fazla olduğu ülke; 1993'te bu ülkede dış ticaret 3 milyar dolarhk açıkla kapanmış. BDT ise 1993'ü 16 milyar dolarlık artıyla kapattı. Ama bu ülkelerin dış ticarefindeki bu gelişme ıhracatm artmasryla değil, ithalatın radikal bir şekiîde düsürülmesiyle ilintili. Orta ve Doğu Avrupa ütkeleriyle BDT ûlkeleri aıasındaki eski ticari ilişkiler ise son derece zayıflamış durumda. 1992'de Orta ve Doğu Avrupa ülkeieri toplam 53 milyar dolarlık ihracatlannın sadcce yüzde 10'unu BDT ülkelerine yöneitmişler. Yine bu ülkelerin toplam 60 milyar dolarlık ithalatlannm ise yüzde 15'i BDT üyesi ülkelerden gelmiş. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin, sistem değişikliği sonrası son derece iyimser tahminlerle beklediği yabana sermaye de büyüyen hayal kınklığının nedenlerinden biridir. 1994 başlanna kadar bölge ülkelerine toplam olarak sadece 10 milyar dolarlık yabancı sermaye girdiği biliniyor. Bu tutarm yüzde 55'ini Macaristan tek başına çekmiş. Yaklaşık yüzde 85'i Macaristan, Polonya ve Çek cumhuriyetine yönelmiş. Yabancı sermayenin bölgeye akışındaki aksamalann nedenleri arasında özeneştirmenin gerekli hız ve verimlilikle gerçekleştirilemeyişi. yasal ve anayasal düzenlemelerin kurumsal değişikliklerde somutlanamayışı, alryapısal ve telekomünikatif koşullann yetersizliği sıralanıyor. Bu arada yatınmcılann bu pazara hâlâ kesin güvenmemeleri de etkenlerden biri. Doğu Avrupa ülkelerinin modernizasyon ve dünya pazarlanyla bütünleşme çabası. beş yıldır sürüyor. Her şey, 1989 devrimlerinin heyecanıyla sanıldığı kadar toz pembe değil; hatta olumsuzluklar, toplumsal sıkıntılara ve siyasal istikrarsızlığa neden olabilecek düzeylere de varabilir. Ama Türkiye açısmdan ilginç olan, beş yıl öncesine kadar ekonomiden toplumsal hayata kadar her alanda devletin düzenlemelerinin yüzde 100 olduğu bu ülkelerde, her şeye ve tüm olumsuzruklara rağmen, kısa sürede Türkiye'den daha fazla yolun kat edildiğidir. Daha da önemlisi, bu sürecin toplumsal denetim altında yasanmış olmasıdır. Olumluluk ve orumsuzluklanyla Doğu Avrupa kendine özgü deneyimi yaşamaya, kendi kimliğini aramaya devam ediyor. Tehûk bir nedenle âün girmemiz gereken bölüntü bugün yaytmlayabûiyoruz • Toplumda neye talep olduğunu gören küçük bir girişimci kesim, üretim veya ticaret yoluyla çok kısa süre içinde büyük servetler kazanabiliyor. Ancak geniş katmanlar, bölge ekonomilerinin genel gerilemesine bağlı olarak başgösteren sıkıntıları hafifletme gücüne sahip değiller. ren küçük bir girişimci kesim, üretim veya ticaret yoluyla çok kısa süre içinde büyük servet- ler kazanabiliyor. Ama geniş katmanlar, bölge ekonomileri- nin genel gerilemesine de bağ- lı olarak başgösteren sıkıntıla- n hafifletme gücüne sahip de- ğiller. Istikrar ve yapısal dönü- şüm programlannın ardı ardı- na uygulandığı bu ülkelerde bir yandan enflasyon, öte yandan işsizlik, ücret ve maaşla haya- tını sürdüren geniş kesimleri zor durumda bırakıyor. Doğu Avrupa ülkelerinin sosyal haklara da önem veren bir serbest piyasa ekonomisine geçişi başlattıklan 1989'danbu yana gündeme gelen gelişme- ler, doğal olarak ülkeden ülke- ye farklılıklar gösteriyor. Bu ülkelerin koşullan, bugün bir- birinden farklı. Ama bu fark- hlıklar, son altı yılın ortaya çı- kardığı farklılıklar değil, 1989'da, yani sistem değişikli- ği süreci başladığında da var olan gelişmişlik düzeyi farklı- lıklandır. Aradaki beş yıl bazı yerlerde farklan azaltmış, bazı yerlerde ise arttırmıştır, ama o zamana göre çok büyük deği- şiklikler olduğu söylenemez. Ortalama ücretler Bölge ülkelerinde ortalama ücretleri ve bunlarla sürdürü- lebilecek hayat standartlannı ortaya çıkarabilmek ve daha da önemlisi bu verileri ülkelerdü- zeyinde karşılaştırabilmek için, ortalama ücreti temel alarak belli başlı maddelerin satın alınmasında ne kadarlık bir ça- lışma-iş gerektiğini gösteren bir çizelge hazırlama yolu iz- lendi (bkz. çizelge 2). Bölgede bir ekonomi dergisinin üç yıl- dır arka arkaya aynı ürünlerle ve aynı ülkeieri baz alarak yaptığı bu araştırmanın en önemli sonuçlanndan bı- ri, son üç yılda, ekonomik ve sosyal ge- lişmişlik düzeyi bakımından en önde ge- len Polonya, Macaristan ve Çek Cumhu- riyeti "yle en arkada olan Ukrayna arasın- daki farklılığın azalması oldu. Yani, ge- lir bakımından en kötü koşullarda olan ülkelerin durumunda belirli bir düzelme olurken, en iyi koşullarda olan ülkelerde insanlann hayat standartlan düşrü, yani bu ülkelerde aynı miktarda çahşma so- nunda satın alabilecekleri mal miktann- da, bir sene öncesine göre bariz bir azal- ma gözlemlendi. En ucuz ülke Polonya 26 ürün üzerinden hazırlanan araştır- mada, ücretlerle satın alınabilecek mad- delerin kıyaslanmasında Polonya tartış- masız bir şekilde ilk sırayı alıyor. 9 ürün- de Polonya, "en ucuz ülke" olarak görü- lüyor. Et, süt ve ekmek gibi temel mad- delerin satın alınmasında gerekli olan ça- hşma miktan, en az bu ülkede gerekiyor. Polonya'da diğer ülkelerle kıyaslandığın- da en pahalı olan ürün doğalgaz. Ama kö- mürün ucuzluğu bunu dengeliyor (Örne- ğin Polonya'da yüz kilo kömür satın ala- bilmek için ortalama gelir sahibi olan bir ferdin. 2 saat 6 dakika çalışması gerekir- ken, aynı miktardaki kömürü ortalama ücret alan bir Bulgar vatandaşı, ancak bır günlük mesaisiyle alabiliyor). varın: Türkiye daha ucuz FUATAVCI Devletlerin malları tükenmez. Bakınız, Sovyetler Birliği'nde %96, Polonya'da %8Ö, gelişmekte olan ülkelerde %30, Ba- tı Avrupa'da % 15, Japonya ve Amerika'da ise %1 oranmda. Nedir bu oranlar? Dev- letin sahip olduğu işletmeler, gayrimen- kuller. Ülkemizde bu oran %50'den fazla. Gerçekte ICİT'ler kötü işletilıyor, verim- lilikleri ve ürün kaliteleri düşük, dünya fı- yatlan ile rekabet yok, giderleri çok. Ge- reğinden fazla personel istihdamı var. Idari ve teknik personel yetersiz, eğitim- siz ve yetkisiz. En önemlisi, yöneticiler devamlı politikacılann etkisinde. Zira on- lan atayan, siyasiler. Bütün bunlardan da önemlisi, sermaye artışı yapılamıyor. Zi- ra devlette para yok. Yeteri kadar yayıla- cağına dikey büyümeler var. Hedefleri çelişkili. Aklın yolu bir. Ne yapmış özel- leştirmede başanlı olan ülkeler? Şu üç yolu uygulamışlar. Bırinci- si sorumluluğu değiştirmek, ikmcisi yetki vermek, üçun- cüsü tasviye etmek. Birincisınde; hükümet te- sisin yeteri kadannı veya ta- mamını satabilir veya hisse senedı arzı ile halka açabilir, sorumlulu- ğunu bırakır. ikinci usul, yetki vermek. Bu şekilde hükümetin sorumluluğu de- vam eder, ancak aynı işi yapan özel sek- töre protokolle ışletme yetkisi venlir. Üçüncüsü, tesisin tasfiyesı veya kapatıl- masıdır. Halk ve işçi kesimi özelleştirme denince endişeye kapılıyor. Zira ışçi işi- ni kayberme korkusu yaşıyor. Yabancıya kaptınlma korkusu ise ayn bir endişe. Sa- tışta yolsuzluklann olacağı da diğer bir endişe. Bu endişelerin ortadan kaldınl- masının tek çaresı, şeffaflık. Hükümetle- rin görevi ülkeyi iyi yönetmektir. Halka açık pay satışı usulü, şeffaflığın en iyi yo- ludur. thaleler, çağnlar medyada iyice ve Özelleştirme (Gerçek Sahibini Bulma) detaylı açıklanmalı. Dürüst olunursa. iyi uzmanlara danışılırsa sağlıklı sonuca ula- şabiliriz. Özelleştirmenin en önemli faktörü si- yasi iradedir. Koalisyonlarda özelleştirme zor olur. O nedenle bugüne kadar ülke- mizde çok yol alınamadı. Pekıyi, ne yap- malıyız? Özelleştirilecek olan kurum ve- ya işletmeler saptanmalı, tesisin özelliği- ne ve durumunagöre detaylı bılgiler med- ya aracılığı ile halka açıkJanmalı. Halk desteği sağlanmalı; şeffaf, kuşkuya ma- hal vermeyecek şekilde yukanda açıkla- dığımız üç yoldan birisi o tesis veya ku- ruma uygulanmalı; önce, %50 olan dev- let mallannda %25 oranına inılmeli, son- ra % 10 oranında durulma- lı. Yukandaki üç yola ila- veten leasing formu deni- len kiralama yöntımini de uygulayabilirsiniz. KlT'ler özel işletmelere kiralanmalı. alıcı yatınmı- nı yapmalı, parasını kazanmalı, devlet de kirasını ve vergisini almalı. Sri Lanka'da 'halklaştırma', Çin'de 'ekonomik yapılanma', Vietnam'da 'ye- nileştirme', Yunanistan'da 'devletten uzaklaştırma' denilen bu yönteme Türki- ye'de 'gerçek sahibini bulma' ismini ta- kabilıriz. Herkes kendi işıni yapmalı. Devlet otel ışletmez. Sendikalar işletme yapamaz. Tek nedenı, ona göre organize olmamıştır. Işletmede deneyimleri yok- tur. Yeni şirket kurup kervana katılırlarsa da verinı almalan şüphelidir. Türkiye'de kamu mallan gerçek sahiplerini bulacak- nr. Halkın hakkına sahip çıkılacaktır. Ül- kemizde çok iyi yetışmiş beyinler vardır. Ancak uzmanlan dinleme yetisini kazan- malıyız. Yeter ki akıllann toplandığı yer- de biz de bulunmalıyız. Bugünlerde özelleştirme hızlandı, ye- ni başkanı kutlanz. SEK'teki sürat çok iyi, daha iyisi olmaz mı? Elbette olabilir. Ancak zaman önemli faktör. Ereğlı De- mir Çelik'in özelleştirilmesinde de sürat sağlanmalı. Önerim, %30'un yerine %51 oranında özelleştirme yapılmalı, devlet gerçekten elini bu gibı işlerden çekmeli. Hele devlet, otelcilik hiç yapmaz. Milli Savunma, Milli Eğitim, Sağlık Bakanlı- ğı, lçişleri, Emniyet iç ve dış güvenliğin sağlanması elbette devletin önde gelen görevleri. Et, süt, demir-çelik üretimi özel sektöre bırakılmalı. Orman Bakanımız ormanlann özelleştirilmesini öneriyor, çok akılcı bir yol. Gidiniz, Amerika ve Kanada'yı inceleyiniz. Ormanlann çoğu özel sektörün elinde. Akılcı yollarla ba- şanya ulaşmak en iyi yoldur. Böylece ger- çek sahiplerini bulabilirsinız. POIJTtKAVEÖTESt MEHMED KEMAL Polis İdemesi... Bizim gençliğimizde polis, fişlileri izlerdi. Belli et- mez, bir kenarda oturur, gittiğin yere gider, gitmedi- ğin yerde beklerdi. Şimdi korumalar var, başına bir iş gelmesin diye komyorlar. Gecesi var gündüzü var, bekliyorlar. Eskiden alalım.. Ahmet Rasim üstadı- mızı da bir gizli polis memuru çaktırmadan izlermiş, kendi ağzından dinleyelim: "Böyle konuşup dururken benim gölge hafiye çı- kıp gelmesin mi? Yanıma sokuldu, açık biranlatım- la dedi ki: 'Rasim Bey, birbirimizi tanıyoruz, saklamaya ge- rek yok. Ne yapayım, ben de çoluk çocuk besliyo- rum. Sizden bir şey rica edeceğim.' 'Estağfurullah, buyurun!' 'Ben boş yere sizin arkanızda dolaşmayayım. Siz de rahat edin ben de. Her gün nereye giderseniz bir kâğıt yazın, akşamları ben görünürüm, alır giderim. Olmaz mı beyim!..' 'Neden olmasın?' "Eksik olmayın' dedi. Birselam çakarakmerdiven- lerden çabuk çubuk indi. Kendi kendime söylendim. 'Al sana bir iş daha! Bundan böyle kendi jurnalini kendi elinle yazacaksın.' Arkadaş, hafiyeyitanıyordu. Bana ne dediğini sor- du. Ben de anlattım. 'Ahmet Rasim Bey üstadımız, kendin ptşir kendin ye modasına uydurduk hafiyeli- ğide...'cyed/." Korumalara gelince, benim olmadı. Olanlan görü- yorum, gerçekten ikinci bir iş gibi geliyor onlara da.. Biz gençlikte, Posta Caddesı'nde, Kürdün mey- hanesınde içerdik. Geçende Melih Cevdet Anday'ı oradan geçirmişler, hâüâ yerinde duruyormuş. Bir gün Kürdün orada içiyoruz. Birdüzinevanz. Iki masayı doldurmuşuz. Garson Mustafa geldı. "Bey" dedi. "Şuraya bir bak, iki masa da polis var. Meyhane neredeyse dolmuş oluyor. Kürt Meh- met'/n selamı var fmeyhanecij, bu akşam da başka bir yere gidin. Meyhanede polisten geçilmiyor. Bi- raz alışveriş edelim." Meyhaneciyle senli benli olduğumuzdan nazımız geçiyor. Arkadaşlara söyledik, bir başka meyhane- ye geçtik. Ardımızdan polisler de kalkmışlar, yer açıl- mış. Biraz alışveriş etmişler. Birini izleyen memurlara hafiye, taharri (araştıran), jumalci denirdi. Bunlar sadece izlemezler, kılık de- ğiştirip kendilerini gizlerlerdi. Simitçi, boyacı, kesta- neci, hamal kılığına girerlerdi. Bazen de belli köşe- başlannı tutariar, belli etmeden gözlerlerdi. Solcu diye tanındığından, rahmetli Şevki polisle senli benliydi. Bir gün evden çıkmış, bakmış ki ardı- na bir acemiyi takmışlar. Içinden 'Şuna biroyun oy- nayayım' diye geçirmiş. Vurmuş Cebeci yönüne, gi- der. Mamak'a kadar gitmiş. Orada da durmamış, geri dönmüş, bu kez de konservatuvara doğru yö- nünü değiştirmiş. Rahmetli iyi yürür, 5-10 km.'ye ba- na mısın demez. Konservatuvar, Bentderesi, Çankı- nkapı, Ulus'u bulmuş. Ulus'ta izini yitirtmiş. Polis, bakınır, aranır, bir türlü izlediğini bulamaz- mış. O gün öyle geçmiş. Ertesi gün gene acemi çay- lak peşinde, gene izliyor. Bu kez Bahçeli tarafına doğru yönelmiş. Acemi polis de uyanık, yolun ba- şında Şevki'yi çevirmiş. "Bugün dünkü gibi başıboş seğirtmek yok, ne ya- na gideceksen bana da işaret ver, ikimiz de boş ve- re yorulmayalım." Biri gidecegi yere gitmiş, öteki de enayice oyalan- maktan kurtulmuş... Izletmeden başka bir de sakıncalı kişileri sürgüne göndermek vardı. Bir başka sefer anlatınz. Bakıyo- rum, korumayla korunan senli benli oluyor. Elbette olacak, en yakında o var. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Yüksek sıcak- lıklara ve basınç- lara dayanabilen, çoğunlukla çelik- ten yapılmış sız- dırmazkap. 2/Ce- hennem... Küçük tekne kaptanı. 3/ Öbür dünyada ve- rılecek olan ce- 6 za... Boru sesi. 4/ Yurdumuzun bir bölümü. 5/Çuı ve Japonya'da oyna- nan bir çeşit sat- 1 2 3 4 ranç... Güzel, hoş, latif. 6/Es- ki dılde göz... Büyük ma- kamdaki kimseleri hoş söz- lerle, fıkra ve öykülerle eğ- lendiren kimse. 7/ Eskiden ağır hapis mahkûmlannm boynuna geçinlen demır hal- ka... Yazı. 8/Ekim 1992'de bir NATO tatbikatı sırasında Muavenet adlı Türk muhn- bini bombalayarak beş kişi- nin ölümüne neden olan ABD gemısı. 9/Bir köleyı azat etme... Dıpten dallanan bir süs bıtkısı. YUKARTOAN AŞAĞfYA: 1/ Kalçayı oluşturan üç kemikten biri... Bir nota. 2/ Şenlik- lerde caddelere kurulan süslü kemer... Bursa'nın Inegöl il- çesi yakınlanndaki kaplıca. 3/Omurgayı oluşturan kemik- lerden her biri... Külhanbeyı bağırması. 4/ Bir çeşit taban- ca... Uzakdogu'da yetişen bazı ağaçlardan elde edilerek eş- yalan süslemekte kullanılan bir çeşit zamk-reçine. 5/Korun- mak için bır yere bırakılan eşya. 61 Ozenne üçgen biçimın- deyelken asılan seren... KemikJerin yuvarlak ucu. 7/Birbağ- laç... Avrupa'nın en büyük gölü. 8/Uluslararası Tiyatro Ens- titüsü'nün simgesi... Ödün. 9/lsyankâr... Üstü kapalı olarak anlatma. ÎLAN T.C. GEREDE ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1994/302 Esas Davacı Şefika Altıntaş, kendine asaleten, Ali ve Ya- şar'a velayeten davalılar Musa Büyükbaş ve arkadaşlan aleyhine açmış olduğu tazminat davasının verilen ara ka- ran gereğince; Gerede ilçesi Demirciler Mahallesi Kalaycı Halil So- kak No: 10 adresinde ikamet eden davalı Zeki Burku adma çıkanlan davetiyenin davalıya tebliğ edilemedi- ğinden bila ikmal iade edildiğı, davalıntn zabıtaca yap- tınlan adres tahkikinde de adı geçenın tebligata yarar sa- rih adresinin tespıt edilemedığinden, adı geçen hakkm- da ılanen tebligat yapılmasına karar venlmış olduğundan, işbu ilanın, davalıya tebliğ yenne kaim olmak, duruşma- nın bırakıldığı 19.9.1995 günü saat 9.10'da davalırun du- ruşmada hazır bulunması veya kendisıni bir vekille tem- si) ettirmesi. duruşmaya gelmediğı ve kendisıni bir ve- kille temsil ettirmedıği takdırde yargılamaya yokluğun- da devam edilip karar venleceği, dava dılekçesi yerine kaim olmak üzere ılanen tebliğ olunur. (HUMK'nin 213- 377 Mad.) Basın: 28900
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle