Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 1995 SALJ
14 KULTUR
Yaşayan caz dehalanndan Sonny Rollins, son turnesinin son ayağında bu akşam Açıkhava Tiyatrosu'nda
Belki de kariyerini noktalayacak!
CISAC
toplantısının
ardından
Sanatçılar
daha iyi
koşullar
istiyor
Kültür Servisi - Uluslararası
Meslek Birlılderi Evrensel
Konfederasyonu CISAC'ın
Hukuk ve Yasama
Komitesi'ninyıllık
toplantısı, 31 mayıs-2
haziran tarihleri arasında
MESAM'ın evsahipliğinde
tstanbul'da, Hilton Oteli'nde
gerçekleştirildi. MESAM'ı,
OSAC'ın da temsilciliğini
yapan hukuk danışmanı
Ihsan Teüioğlu'un temsil
ettiği toplantı, Hilton
Oteli'de konuklara verilen
bir kokteylle sona erdi.
CISAC'ın Yasama ve Hukuk
Komitesi Başkanı
Desurmont, kokteylde
yaptığı konuşmada, son
zamanlarda sanatçılann telif
haklan konusunun oldukça
gündemde olduğuna
deginerek "Sanatçılar arük
daha i>i çalışma koşullan
anyorİar. CISACa bir
kuruiuşuyla üye olan
Türkiye, bu konuya
eğümekte ve sanatçının
yarabcıük haklanna önem
vermekte"dedi.
Konuyla ilgili görüşlerini
aldığımız Ihsan Tellioğlu,
toplantıda Türkiye ile ilgili
çıkan karara göre 5846 sayılı
Fikir ve Sanat Eserleri
Yasasf nın 80. maddesini
değiştiren, tasannın 26.
maddesinde yer alan,
yapımalara ve yorumcu
sanatçılara radyo-televizyon
yayınlan için izin alma
zorunluluğunun Roma
Konvansiyonu'na aykın
olması nedeniyle
değiştirilmesinin istendiğini
söyledi. Tellioğlu, güzel
sanat eserlerinde eser
sahiplerinin pay alması
konusunda da "5846 sayılı
yasada bir müzayedede
saolan bir tabiodan eser
sahibinin pay almasıyla ilgili
bir madde var. Oysa 50
senedir tarifesi çıkanbnamış.
Bunun tarifesinin çıkarüması
istenıyor" dedi. Çevıri
eserlerde, tasannın, yayın
tarihinden itibaren 70 yıllık
bir koruma süresi getirdiğini
belirten Tellioğlu, bunun da
orijinal eserin sahibinin
ölümûnden sonra olması
gerektiğini ifade etti.
Tellioğlu, aynı alanda birden
fazla meslek birliği
kurulmasinın da eser
sahiplerinin haklannın
alınmasını zorlaştırdığma,
bu noktada tarifelerin
düştüğüne işaret etti.
Bütûn bunlann 6 Mart 1995
günü imzalanan gümrük
birliği ile ilgili protokolün
içeriğine aykın olduğunu
ifade eden Tellioğlu,
"Bunlar bir karar haline
geldi ve komitenin görüşü
olarak oybirliğiyle kabul
edildL Daha sonra genei
kunıida görüşülfip
parlamentoya da
gönderikcek" dedi.
Tellioğlu, CISAC'ın ,
karannın bağlayıcı
olmamasina karşılık, imza
koydugumuz uluslararası
sözleşmelerin bağlayıcı
olduğunu belirtti.
MESAM Genel Sekreteri
Dursun Karaca da
Cumhuriyet'e yaptığı
açıklamada, CISAC'ın
Hukuk ve Yasama
Komitesi'nin aldığı
kararlann bütün dünya
ülkelerine ışık tutacak
nitelikte olduğunu, telif
hakJan konusunda dünya
ülkelerinin izlemesi gereken
pohtikalann bu toplantılarda
tartışıldığını söyledi. Karaca,
toplantıda alınan bir kararla
şu anda Meclis'te
görüşülmekte olan 5846
sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Yasası'nın baa maddelerinin
değiştirilmesine ilişkin yasa
tasansında yer alan meslek
birliklerinin bölünmesi ve
sayısının çoğaltılması gibi
gelişmelerin yanlışlığmı
yabancı hukukçulann da dile
getirdiğini ifade etti. Bu
karan Meclis'e ileteceklerini
belirten Karaca, birden fazla
meslek birliğinin olmasının
sakıncalanna işaret ederek
tasannın salt gümrük
birliğine girmek için aceleye
getirilerek hazırlandığını
söyledi.
CEMYEGÜL
Konumuz yaşayan caz dehalanysa, bugün
artık Max Roach, Ornette Coteman, Cecil
Taylor ve Soaay Rolfins'ten bahsedebiliriz
sadece. Sonny Rollins'in özgeçmişim anlat-
maya pek gerek yok. Onu tanımak isteyen-
Ier, bu gece Istanbul Açıkhava Tiyatrosu'nda
Parliament Superband Jazz Festival'ın açılı-
şına gelerek kendisini tanımaya çalışabilir-
ler -tabii eğer bilet bulabilirlerse Sonny Rol-
lins'in Istanbul'da vereceği konser ayn bir
önem taşıyor, çünkü bu turnenin Sonny'nin
son turnesi olduğu yolunda söylentiler var.
Eğer bu söylentilerde biraz gerçek payı var-
sa, heyecanlanmaya başlayabilirsiniz. Bu son
turnenin son ayağı istanbul olduğuna göre
Sonny Rollins kariyerini aramızda noktala-
yacak demektir.
Rollins'i biraz olsun anla-
tabilmek için işe Thelonios
Monk'tan başlayabiliriz.
Monk "bop" döneminin en
dramatik piyanistiydi; bu da
kendisini Sonny Rollins için
ideal bir eğitmen ve ortak
yapmaya yetti. Bu ortaklık ve
aralanndaki duygusal bağ,
Rollins'in tenor saksofon so-
lolannın "hard bop"dönemi-
nin zirvesini oluşturmasına
zemin hazırladı ve Rollins,
Monk'un formlan üzerine
kendisine ait bir dünya yarat-
tı. 1954'te dramatik yaklaşım-
da sergılediklen uyum, 1956-
1957 arasındaki birleşmeler,
olağanüstü birliktelikleri, iki-
sinin de kariyerini derinden
etkiledi.
Yine aynı dönemlerde,
Rollins'in Max Roach eşli- * ^ " ^ ^ ^ ™
ğindeki tenor sololanndaki kuvvet ve derin-
lik -ki bu sıralarda Rollins 26-27 yaşlann-
daydı- Louis Armstrong'un aynı yaşlardaki
büyüklüğünü anımsatacak düzeydeydi. Ta-
bii bunda Max Roach'un yuvarlanıp akan
davul cümlelerinin rolü büyüktü.
Bu dönem Rollins'in kariyerinin en önem-
li dönemidir diyebiliriz. Rollins'in John
Coltrane ve Sonny Stitt'le yaptığı saksofon
düellolan da bu döneme rastlar. Rollins'in
müzıginin yerleştiği, fazlalıklardan anndı-
ğı, kutsandığı dönem bu dönemdir. Rollins,
temanın yeniden ifade edilmesi, temanın ye-
niden gözden geçirilmesı, coşkunun bir ya-
pı içinde geliştirilmesi gibi düzenleme me-
totlannı hep bu dönemde geliştirdı. Balad-
larda, Coleman Hawkinsın klasisizmini
yansıtan taslaklan bu dönemde oluşturdu.
Rollins'in müziğinı şekillendirmek için
kullandıği araçlar kariyeri boyunca pek de-
• Yaşayan tarih
Rollins, bu gece
tstanbul Açıkhava
Tiyatrosu'nda yine
kendi doruklanna
tırmanacak. Tırmanma
ekibi de bu sinyalleri
veriyor zaten:
Trombonda Clifton
Anderson, davulda
Billy Drummond,
kongalarda Victor See-
Yuen, piyanoda Kevin
Hays ve elektro basta
John Lee, Sonny
Rollins'e eşlik
edecekler bu gece.
MutluyükselişlerL
ğişmedi: "Souad" tonal menzil, lirik ve rit-
mik etkiler. Rollins'in müziğindeki ritmik
özgürlük hissi inanılmazdır. Düzenli vurgu-
lann üzerinde yüzen, arkasında kalan, iten,
önünde koşan nefesi Rollins'in en önemli
aracıdır. Rollins vurgulan istediği gibi geniş-
letir, sıkıştınr, patlatır ve gevşetir. Bu da kor-
kunç bir ritmik özgürlük hissi yaratır. Tek-
nik açıdan bakacak olursak, Monk'un hacim
anlayışı ile Chariie Parker'ın yer değiştiren
ve yabancılaşma yaratan konseptlerinin sen-
tezinden oluşan bir teknikten bahsedebiliriz.
Kısaca bir tanımlama yapmamız gerekirse
de Rollins'in çalışı ve müziği için "swing"
ve "bop" dönemi unsurlannın dramatik bir
sentezi diyebiliriz.
Rollins kendisini, *sound"unu ve müziği-
ni etkileyen büyüklere duyduğu minneti her
fırsatta gündeme getirir: "Bu
msanlannetranndaotınaktan
dolayı çok şansnydun. Profes-
yonellige yeni adım atmakta
olan bir yeniyetmeyken bu in-
sanlan duyabilmek büyûk
şansb. 52. Sokak'ta aynı blok
içinde, aynı anda An Tatum'ı,
Duke Ellington'ı, Coleman
Hrokins'i, Chariie Parker'ı,
Dizzy Gillespie'yi bulabiB-
yordum o dönemde. Gerçek-
ten şanslı>dım, o dönemde
orada bultinduğum ve müzik-
leflgilendiğiın için. Bu sıralar-
da ceketimi çekiştirenler ara-
sında Bud Povvell. Mıles Da-
vis ve Monk'un buhınduğunu
söytersem, ne demek istediğt-
mi aıüarsınız."
1960'lar ve 1970'lerde ise
sahne, John Cottrane, Sonny
Rollins, Cecil Taylor, Ornette
Coleman, Sam Rivers, Ant-
hony Bnuton ve Art Ensemble of Chica-
go'nun karmaşık, sert; ancak duygusal mü-
ziklerinindi. Rollins'in müziği de değişmiş,
ancak kullandığı araçlar ve müziğin özü ay-
nı kalmıştı. Sonny Rollins'in kendi dorukla-
nna tırmandığı anlan, en iyi, kendine ait şu
cümleanlatıyorkanımca: "Bazen benltgimin
dışuıa adım atarak çalmakta olduğumu duy-
mayı başarabüivorunı. Fikirlerakıyor ve ken-
di kendine şekibeniyor. Sazun ve ben tek vû-
cut ohıyoruz."
Yaşayan tarih Rollins'in bu gece İstanbul
Açıkhava Tiyatrosu'nda yine kendi dorukla-
nna hrmanacağını zannediyorum. Tırman-
ma ekibi de bu sinyalleri veriyor zaten:
Trombonda Clifton Anderson, davulda KUy
Drummond. kongalarda Victor See-'ttıen, pi-
yanoda Kevin Hays ve elektro basta John
Lee, Sonny Rollins'e eşlik edecekler bu ge-
ce. Mutlu yükselişler!..
Tîyatro Festivali ve tiyatro eğitiıııi
EMRE KOYUNOJOĞLU
7. Uluslararası tstanbul Ti-
yatro Festivali'nin pek medya-
ya yansımayan, ızleyicisinin de-
ğil de aşın meraklısının takip
ettiği etkinlikleri oldu. Bunlar-
dan bir tanesi, 1 ve 2 haziranda
Aksanat'ta dünyaca ünlü Yu-
nanlı yönetmen TheodorosTer-
zopoulos'un kendi tiyatrosun-
daîci oyunculann kullandığı tek-
nik çalışmalardan bölümler
gösterdiğı "ABtikTivatro'daSes
ve Beden Kullanımr adı altın-
da gercekleşen atölye çalışma-
sıydı.
Festival organizasyonuna 30
kışilik bir grupla çalışmak iste-
diğini önceden belirten, ancak
çalışmalann başlayacağı gün
Aksanat Dans Stüdyosu'nun
kapısinın hıncahınç dolu olma-
sı ve çalışmaya katılmak iste-
yen genç tiyatroculann ısran
üzerine yönetmen 45 kişilik bir
ekiple çalışmayı başlattı. Atöl-
ye çalışması, ağırlıklı olarak di-
yafram kullanımı üzenneydı. Diyaframı,
bedensel enerjinin merkezi ve çıkış nokta-
sı olarak düşünerek bu ekip çalışmasında
vücudun temel duygulara verdiği doğal tep-
kilerin yeniden İceşfi üzerinde duruldu.
Genç tiyatro sanatçılannın, konservatuva-
nn tiyatro bölümünde okuyan öğrencilerin
çoğunlukta olduğu ekipte Türk tiyatrosu-
nun ve dansının önemli isimleri de göze
çarpıyordu. Koreograf Aydın Teker, yönet-
men Hüseyin KaOraoğlu ve tiyatro eleştir-
meni ve oyuncu Mehmet Atak çalışmalara
bizzat katılırken ünlü oyunculanmızdan
Yıldız Kenter, istanbul Büyüksehir Beledi-
yesi ŞehirTiyatrolan'ndaki Tiyatro Araştır-
malan Laboratuvan'nın kuruculanndan
Beklan Algan, Türkiye mim sanatı deyince
aklagelen ilk isimlerdenTanerBarlasdaça-
lışmalan ılgiyle izledi.
Terzopoulos'un Türk sanatçılanna gös-
terdiğî çahşmatekniği aslında kurucusu ol-
duğu Attis Tiyatrosu'yla 15 yıldır denene-
rek oluşturulan bir tür beden dilinin kulla-
nımıydı. Ülkemizde de uluslararası tstanbul
tiyatro festivallerinde izleme fırsatı buldu-
ğıımuz "Bakkhalar", "Dördü" ve de bu yıl
izlediğimiz "Zindrlere Vurulmuş Prome-
te" çalışmalannda gösterdiği beden dilinin
üzerine kurulmuş oyunlardı. Attis Tiyatro-
su'nun kullandığı bu beden dilinin ve de
dolaylı olarak oyunculuğun temelmi içimiz-
de doğal olarak var olan enerjinin kullanı-
mına yönelik, bedenin doğal tepkılerinden
yola çıkarak acının, keyfın, korkunun, mut-
İuluğun anlahmı "dfle" getiriliyor.
Oldukça zor ve uzun çalışmalar isteyen
aynı zamanda ağırlıklı olarak konsantrasyo-
na dayanan bu tekniğin oluşumu Terzopo-
ulos'un antik çağlarda yapılan tiyatroyu
araştırmasıyla başlamış. Yunan medeniye-
tini oluşturan iki farklı kültûrün -biri bun-
lann Batı kültürünün tohumu sayılan Apol-
lo'nun temsil ettiği akıldır. diğeri
ıse Anadolu kültürünün ve Akde-
niz kültürünün temelini oluşturan
Dionysos'un temsil ettiği doğal
güçlerdir- Dionysos tarafına duy-
duğu ilgiyle belli noktalara ulaş-
mış.
Terzopoulos iki günlük çalışma-
dan oldukça memnundu. Hatta
Delphi'de kendisinin düzenlediği
tiyatro festivalindeki atölye çalış-
malanna katılmalan için iki genç
sanatçıyı Delphi'ye davet etti. Ca-
lışanlara gelince, tat damaklannda
kaldı. Ve ortaya yine bildiğimız,
ama çözümünde konuşmalardan
öte gidemeyen eksiklilderimiz or-
taya çıktı. Yönetmen çok zeki ve
çok yetenekli genç sahne sanatçı-
lanmızın yetiştiğini, ancak eğitim-
lerinin de çok çksik olduğunu söy-
lüyordu.
Meraklı genç oyuncular ise böy-
le bir fırsatı yakalamanın hem se-
vincini hem de üzüntüsünü yaşa-
dılar. Yeni açılımlar yakalanınca
tabii devamı isteniyor ve şu anda
Türkiye'da aldıklan eğitim ya da
eğitimin dışındakı olanaklar bunu asla sağ-
layamıyor.
Festivalin, bu eksikliği bir kez daha göz-
ler önüne sermesi çok yararlı oldu. Ancak
bu tür atölye çalışmalannın sık sık olması,
yetişen sanatçılanmızı Türk tiyatrosunda
eksikliğini hissettiğimiz bazı noktalann hız-
la doldurulmasını sağlayacaktır. Olanakla-
n olan herkesin eğitim kurumlan içinde ya
da dışandan bu yetenekli gençlere olanak
tanımasmın ve firsatlar sunmasmın Türki-
ye'ye büyük kazançlarla geri döneceğini
söylemek çok açık bir gerçeği hatırlatmak-
tan başka bir şey değildir...
"Tarih Eğitimi ve Tarihte 'Öteki' Sorunu
Kültür Servisi - 2. Uluslarara-
sı Tarih Kongresi. 8-10 haziran
tarihleri arasında Boğaziçi Üni-
versitesi Rektörlük Konferans Sa-
lonu'nda gerçekleştirilecek. Ta-
rih Vakfi'mn, Körber Vakfı, Bo-
ğaziçi Oniversitesi ve Esbank'm
katkılanyla düzenlediği kongrede
"Tarih Eğitimi ve Tarihte 'Oteid'
Sorunu" ışlenecek.
Etnik ya da din temelli mikro-
kimlik arayışlanmn neden oldu-
ğu çatışmalann günümüzde yo-
ğun olarak hissedildiği Doğu Av-
rupa. Balkanlar ve Ortadoğu böl-
gelerinde üretilen ve ders kitapla-
nna yansıyan ideolojilerin incele-
neceği kongreye, Türkiye, Yuna-
nistan, Bulgaristan, Romanya,
Almanya, Fransa, Azerbaycan,
Özbekistan, Türkmenistan ve Is-
rail'den otuz dokuz akademisyen
ve araştırmacı katılacak.
Kongre, perşembe günü Tarih
Vakfı Başkanı thsan Tekeü, Bo-
ğaziçi Üniversitesi Rektörü Üs-
tûn Ergüder ve Boğaziçi Üniver-
sitesi Tarih Bölümü Başkanı Sel-
çuk Esenbel'in açış konuşmala-
nyla başlayacak.
Kongrenin ilk gününde, genel
olarak kimlik, milliyetçilik, Os-
manlı lmparatorluğu'nun dağıl-
ma sürecinde ortaya çıkan muha-
lif milliyetçilik hareketleri ve Bal-
kan tarihinde Türk milliyetçiliği-
nin işlenmesi ile ilgili tebliğler.
Halil Berktaj, Stephanos Pesma-
zoglu. Robert Maier, Bozkurt Gü-
venç, Murat Belge. Çağiar Key-
der, Paschalis KitromUides ve
Maria Todorova tarafından veri-
lecek.
"Arkaplanlar: Geniş Ba-
kış*'başlığını taşıyan birinci otu-
rumda Halil Berktay, "Bir Tarih-
çklen. Tarihe Karşı Aklın Sa\ıı-
nucusu". Stephos Pesmazoğlu
"Öteki'Iiğin Okunması Üzerine
Bazı Metodolojük Gözlemkr",
Robert Maier ise "Otoriter veya
TotaBter Bir Geçmişle Nasıl Başe-
dilir: Ders Kitabı Yazarlannın
Önündeki Sorunlar" üzerine ko-
nuşacaklar.
tlk gün "Arkaplanlar: Uiusçu-
luk. Balkanlar ve Osmanlı tmpa-
ratorluğu" başlıklı ikinci oturu-
munda. Bozkurt Güvenç, "Tarih-
sel Perspektif İçinde Kimlik So-
runlan: Kimlik Belirleme Süreci-
ni Etkileyen Faktörler", Murat
Belge "Soğuk Savaş Şonrası Dö-
nemde Ulusçuluk ve Ötekileştir-
me", Çağiar Keyder "lmparator-
luğun Sonu ve Ulusal Kimliğin
Da>atüması*>
. Paschalis Kitromi-
lides "Aydınlanma ve Yunan Po-
litik Geieneği" ve Maria Todoro-
va "Bulgar Tarihçiliğinde Os-
manlı Dönemi" başlıklı tebliğler
sunacaklar.
tkinci gün ise Osmanlı'nm son
döneminde oluşan imaj ve kim-
likler, Türk tarih ders kitaplan, ta-
rih eğitimi ve bu çerçeve içinde
'öteki', Yunan ve Güneydoğu Av-
rupa tarih eğitimi, ders kitapla-
nnda 'benfik' ve 'ötekflik' üzerin-
de yapılan araştırmalann sonuç-
lan irdelenecek. Raia Zaimova,
Marina Sacalhs, Christoph Ne-
umann, SaHh Ozbaran, Etienne
Copeaux, Arus Yumul, Anna
Frangoudaki,Gerassimos Kouze-
üs, Thalia Dragonas, Chryssi Ing-
lessi, Pinelopi Stathis, Nildforos
Diamantouros, Fikret Adanır,
Sophia Vouri, Dklem Erpulat ve
Wolfgang Höpken, konuşmala-
nnda bu konulan ele alacaklar.
"Oryantalizm, Ulusçuluk ve
Türklerin Yamü" başlıklı üçüncü
oturumda, Raia Zaimova "16.-18.
Yüzyularda Ban'da Doğu Dflleri
ve Kültûrû Öğretimine İlişkin
Eserter", Maria Sacallis "Os-
manhRum Basuıında Türk-Müs-
hlman tmajı, 1832-1862", Chris-
toph Neumann "19. ve 20. Yözyıl
Osmanlı Tarih Ders KHapiann-
da Avrupa ve Avrupahlar", Salih
Özbaran "Çağdaş Türk Ders Ki-
taptan ve Tarih Eğhiıni: Genel Bir
Bakış'', Etienne Copeaux "Türk
Tarih Ders Kitaplannda Öteki'li-
ği Arayış", Arus Yumul ise "Er-
menfler: MiDet-i Sadıka mı, Beşi-
ci Kol mu, Gecmişin KalınOlan
mı?" başlıklı konuşmalar yapa-
caklar. "Ulusal Eğitim Sistemle-
rinde 'BenUk' ve 'Otekink": Yuna-
nistan Orneği" başlıklı dördüncü
oturumda ise Anna Frangudaki,
Gerassimos Kouzelis, Thalia
Dragonas, Chryssi Inglessi, Pine-
lopi Stathis ve Nikiforos Diaman-
touros konuşacaklar.
2. Uluslararası Tarih Kongre-
si'nin üçüncü gününde ise Sovyet
sonrası Orta Asya'da tarih eğiti-
mınin yeniden biçimlendirilişi,
tarihte ve Osmanlı Türk toplu-
munda marjinalleşme süreçleri
ele alınacak.
YAZI ODASI
SELtM İLERİ
Radyo Oyunları
Bir tetevizyon programında Behçet Necatigit,
radyo oyunlan konusunda, Doğan Hızlan'a şöyte di-
yordu:
"Radyo oyunlan bence şiirin uzantısı, yani şiir ne
de olsa boyutlan kısıtlı biredebiyat türû. Radyo oyur
nunda biraz daha açılmak mümkün. Hikâye de ya-
zılabilir, her şeyden bir roman da çıkanlabilir. Rad-
yo oyununu ben şiire en uygun tür olarak aJıyorum.
Ama radyo oyunu derken, skeçleri uzakta tutuyo-
rum bu tanımdan. Radyo oyunu şiir gibi sesten,
imajdan ve mesajdan kuvvet alan, bu öğeleriyoğun-
laştırdığı oranda şııre yaklaşan bir tür. Bizim hele ma-
sallanmız, efsanelerimiz bu türe çokelvehşli. Oyüz-
den çok seviyorum radyo oyununu."
Necatigil, bu türü edebiyatımızda neredeyse tek
başına yaşatmıştır. Gerçekten de zaman zaman ma-
sala, zaman zaman eski hikâyelerimizden çağdaş
yorumlu uyarlamalara açılan radyo oyunlan, bir şiir
dokusuyla örtünmüştü. Hemen hepsini defalarca
okudum, radyo başında dinledim.
Bu oyunlar kitap olarak bugün de anlamlannı sür-
dürüyor. Bazen bir emekJinin dramı, bazen gökyü-
zündeki yıldızlann fizikötesi çağnşımlaria yüklü an-
lamı, evde kalmış bir kızın cinsel sarsılışlaria bo-
ğunçlara sürüklenmesi, bazen pencere önünde ka-
lakalmış yatalak yaşlı kadın, usta şairin izlekleri ara-
sındaydı. Bazen gizemli bir parkta insanlar sislere
bürünmüş, günlük hayatın hayhuyunda nasıl ezil-
diklerini dile getiriyorlardı. Bazen uzak yollara, de-
nizlere açılmış, orada enginlerde umut ve ülkü ara-
nıyorduk.
Birbirimize teğet geçişlerin sesi soluğu olan rad-
yo oyunlanyla büyük şairimiz radyo dinleyicisini sa-
nınm büyülemiştir. Bu çalışmalann kaleme getirildi-
ği, mikrofona konduğu yıllarda şimdinin o kültürler,
değerier yıkıcı televizyon kanallan işbaşında değil-
di. Henüz kötülükleryağmıyor, evimiz beyazcamdan
sızan asıl kirti havayla, duygu ve düşünceyi kirieten
havayla zehirtenmiyordu.
Tersine, radyonun sesten örülü dünyası, hayal gü-
cümüzü pekiştirmekte, bizi düşünmeye, bir tür im-
ge kurma yaratıcılığına itelemekteydi. Necatigil, Do-.
ğan Hızlan'a açıkladığı gibi sesin, imgenin, mesajın
radyoculuk sanatındaki önemini ustaca vurgulamış-
tır. 'Süslü Karakol Durağı' adlı oyununu nasıl kale-
me getirdiğine tanıklık etmiştim.
Beşiktaş'taki evinin krtaplarta dolup taşan odasın-
da, pencere önünde yıllar yılı oturmuş, uzaklarda
gördüğü 'Sûslü Karakol'a bakmıştı. O zamanlar ya-
rı harabe durumundaki Abdülhamid yapısı, usul
usul Necatigil'e etkimiş olmalıydı. İlk notlardan son-
ra, yapıyı çevreleyen sokaklann krokisini çıkarmış,
geceleyin sessizlikte, adım seslerinin yankısını ölçüp
biçmiş, geceleyin son otobüsleri araştırmış, uzun bir
süre Süslü Karakol'u yaşamıştı. Sonra oyunu yaz-
dı.
Bu soy öncü çalışmalarda Necatigil yorulmaz, yıl-,
maz bir edebiyat adamıydı. Yazılışından tam yirmi iki
yıl sonra okura ulaşabilen 'Ertuğrul Faciası' (Yapı
Kredi Yayınlan) için tuttuğu kaynakçaya göz atmak
yeterli: Artık kitaplıklarda bile bulunamayacak bir
eser, Süleyman Nutki'nin 'Ertuğrul Firkateyni Faci-
ası ', İstanbul 1327; yanı başında, belki bir-iki çok özel
koleksiyonda rastlanılabilecek 'Türk-Nippon Dost-
luğunun Sonrasız Hatırası Ertuğrul', Tokyo Büyü-
kelçiliğimiz bu yayını 1937'de Tokyo'da gerçekleş-
tirmtş; 'Ceride-i Bahriye'ri\n birinci ve ikinci yıl sayı-
lan, onlann da tarihleri 1305-1306...
Başka örnekler de var. Hepsi okunmuş, taranmış,
özümsenmiş kitaplar, gazeteler, dergiler şairin kim-
bilir ne kadar zamanını almıştı? Hocamıza sonmayı
akıl edememişim. Uz elli kuyumcu trtizliğiyle çalışan
Necatigil, yeni kuşaklann hiç bilmediği, önceki ku-
şaklann da çoktan unutup gittiği Ertuğrul gemisinin
Japonya'da batışı olayını yazabilmek uğruna kütüp-
hanelere gidip gelmiş, herhalde fotokopiler çektir-
miş, aiıntılar çıkarmış, sonra da kimbılir kaç günde,
kaç haftada, kaç ayda gizli bir başyapıt olan 'Ertuğ-
rul Faciası'rv yazmıştı.
Ya emeğinin karşılığı? İstanbul Radyosu'nca mik-
rofona konmuş 'Ertuğrul Faciası' altı bölümlük birya-
prt. İstanbul Radyosu'nun resmi ödernesi ne kadar
idiyse, yaprtın telif bedeli de o kadar. Üstelik, şairin
sağlığında kitap olarak da yayımlanmamış.
Oysa bu oyun Doğu ve Batı uygariıklan ortasında-
ki, son yüzyıl Osmanlı-Türk insanının ruh dünyasına
ilişkin benzersiz gözlemlerle, saptayımlarla donan-
mıştır. Ondokuzuncu yüzyıl şairi Ali Ruhi'nin kişili-
ğinde, Necatigil, yeni çevremlere açılmak isteyen, bir
yandan da söz konusu eytemden endişeler duyan
son Osmanlı aydınlannın çizelgesini çıkarmıştır. Böy-
lece yakın tarihimizin bir sorgulaması onun kalemiy-
le edebiyata geçiyordu. Ancak oyunu dinleyebilen-
ler ayırt etti.
Günümüzle oranladığımızda, böylesi büyük, say-
gın emekJerin maddi-manevi ödentisi göz yaşartıyor.
Sululuklann, zırvalıklann, bayağılıklann, dahayoğun
sululuklann, daha akıl almaz zırvalıklann, daha müt-
hiş bayağılıklann televizyon dizisi senaryosu adı al-
tında, bunlan çırpıştıranlarayüz milyonlar kazandırt-
ması nasıl yorumlanabilir? Herhalde bu da bir 'yük-
selen değerier' mucizesidir.
Öyle bir mucize ki Necatigil gibi emek, alınteri ve
sabır insanlannı silip süpürdükten sonra, bütün
vatana umumî kumamane çehresi edindiriyor. Dost-
lar başına!..
Aksanat'ta Balrttçı Kral'
• KüHür Servisi- Aksanat'ta yaz aylannda da kültürel
etkinlikler sürüyor. Bugün saat 12.30 ve 17.30'da
'laserdisc'ten büyük ekranda Beethoven'in 'Senfoni
No.5 & 6- PastoraFi izlenebilir. Konseri Leonard
Bernstein yönetiminde Viyana Filarmoni Orkestrası *
seslendiriyor. Aksanat'ta yann saat 12.30 ve 17.30'da ;
daha önce sinemalarda vizyona giren Terry Gilliam'm
'Balıkçı Kral' adlı fılmi 'laserdisc'ten büyük ekranda
gösterilecek. Filmin başrollerini Robin VVilliams ve
Jeff Bridges paylaşıyor.
Biar'da Şiir Günteri'
• Kültür Servisi- Bahar dönemini kapatan Bilar .;
Istanbul'da, Yaz Dönemi seminerleri başlattı. 11 ]
hazirana dek sürecek ve saat 19.00'da yapılacak olan '
'Şairler, Şairleri Anlatıyor' başlıklı dizi kapsamında
yann akşam Hilmi Yavuz, kendisini; perşembe akşamıl
Lale Müldür, Ahmet Güntan'ı; cuma akşamı Tuğrul
Tanyol, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'i; cumartesi
Mehmet Ocaktan, Cahit Zarifoğlu'nu; son olarak
pazar akşamı da Osman Hakan, A. Behçet Necatigiri
anlatacak.
ŞÜKRAN KURDAKUL'DAN AÇIKLAMA:
Dünkü yazımın başlığı 'Mütarekeden 1951'e
Nâzım Hikmet'olacaktır. Okurlanmın beni
bağışlamastnı