05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 1995 SALJ 14 KULTUR Yaşayan caz dehalanndan Sonny Rollins, son turnesinin son ayağında bu akşam Açıkhava Tiyatrosu'nda Belki de kariyerini noktalayacak! CISAC toplantısının ardından Sanatçılar daha iyi koşullar istiyor Kültür Servisi - Uluslararası Meslek Birlılderi Evrensel Konfederasyonu CISAC'ın Hukuk ve Yasama Komitesi'ninyıllık toplantısı, 31 mayıs-2 haziran tarihleri arasında MESAM'ın evsahipliğinde tstanbul'da, Hilton Oteli'nde gerçekleştirildi. MESAM'ı, OSAC'ın da temsilciliğini yapan hukuk danışmanı Ihsan Teüioğlu'un temsil ettiği toplantı, Hilton Oteli'de konuklara verilen bir kokteylle sona erdi. CISAC'ın Yasama ve Hukuk Komitesi Başkanı Desurmont, kokteylde yaptığı konuşmada, son zamanlarda sanatçılann telif haklan konusunun oldukça gündemde olduğuna deginerek "Sanatçılar arük daha i>i çalışma koşullan anyorİar. CISACa bir kuruiuşuyla üye olan Türkiye, bu konuya eğümekte ve sanatçının yarabcıük haklanna önem vermekte"dedi. Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Ihsan Tellioğlu, toplantıda Türkiye ile ilgili çıkan karara göre 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasf nın 80. maddesini değiştiren, tasannın 26. maddesinde yer alan, yapımalara ve yorumcu sanatçılara radyo-televizyon yayınlan için izin alma zorunluluğunun Roma Konvansiyonu'na aykın olması nedeniyle değiştirilmesinin istendiğini söyledi. Tellioğlu, güzel sanat eserlerinde eser sahiplerinin pay alması konusunda da "5846 sayılı yasada bir müzayedede saolan bir tabiodan eser sahibinin pay almasıyla ilgili bir madde var. Oysa 50 senedir tarifesi çıkanbnamış. Bunun tarifesinin çıkarüması istenıyor" dedi. Çevıri eserlerde, tasannın, yayın tarihinden itibaren 70 yıllık bir koruma süresi getirdiğini belirten Tellioğlu, bunun da orijinal eserin sahibinin ölümûnden sonra olması gerektiğini ifade etti. Tellioğlu, aynı alanda birden fazla meslek birliği kurulmasinın da eser sahiplerinin haklannın alınmasını zorlaştırdığma, bu noktada tarifelerin düştüğüne işaret etti. Bütûn bunlann 6 Mart 1995 günü imzalanan gümrük birliği ile ilgili protokolün içeriğine aykın olduğunu ifade eden Tellioğlu, "Bunlar bir karar haline geldi ve komitenin görüşü olarak oybirliğiyle kabul edildL Daha sonra genei kunıida görüşülfip parlamentoya da gönderikcek" dedi. Tellioğlu, CISAC'ın , karannın bağlayıcı olmamasina karşılık, imza koydugumuz uluslararası sözleşmelerin bağlayıcı olduğunu belirtti. MESAM Genel Sekreteri Dursun Karaca da Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada, CISAC'ın Hukuk ve Yasama Komitesi'nin aldığı kararlann bütün dünya ülkelerine ışık tutacak nitelikte olduğunu, telif hakJan konusunda dünya ülkelerinin izlemesi gereken pohtikalann bu toplantılarda tartışıldığını söyledi. Karaca, toplantıda alınan bir kararla şu anda Meclis'te görüşülmekte olan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın baa maddelerinin değiştirilmesine ilişkin yasa tasansında yer alan meslek birliklerinin bölünmesi ve sayısının çoğaltılması gibi gelişmelerin yanlışlığmı yabancı hukukçulann da dile getirdiğini ifade etti. Bu karan Meclis'e ileteceklerini belirten Karaca, birden fazla meslek birliğinin olmasının sakıncalanna işaret ederek tasannın salt gümrük birliğine girmek için aceleye getirilerek hazırlandığını söyledi. CEMYEGÜL Konumuz yaşayan caz dehalanysa, bugün artık Max Roach, Ornette Coteman, Cecil Taylor ve Soaay Rolfins'ten bahsedebiliriz sadece. Sonny Rollins'in özgeçmişim anlat- maya pek gerek yok. Onu tanımak isteyen- Ier, bu gece Istanbul Açıkhava Tiyatrosu'nda Parliament Superband Jazz Festival'ın açılı- şına gelerek kendisini tanımaya çalışabilir- ler -tabii eğer bilet bulabilirlerse Sonny Rol- lins'in Istanbul'da vereceği konser ayn bir önem taşıyor, çünkü bu turnenin Sonny'nin son turnesi olduğu yolunda söylentiler var. Eğer bu söylentilerde biraz gerçek payı var- sa, heyecanlanmaya başlayabilirsiniz. Bu son turnenin son ayağı istanbul olduğuna göre Sonny Rollins kariyerini aramızda noktala- yacak demektir. Rollins'i biraz olsun anla- tabilmek için işe Thelonios Monk'tan başlayabiliriz. Monk "bop" döneminin en dramatik piyanistiydi; bu da kendisini Sonny Rollins için ideal bir eğitmen ve ortak yapmaya yetti. Bu ortaklık ve aralanndaki duygusal bağ, Rollins'in tenor saksofon so- lolannın "hard bop"dönemi- nin zirvesini oluşturmasına zemin hazırladı ve Rollins, Monk'un formlan üzerine kendisine ait bir dünya yarat- tı. 1954'te dramatik yaklaşım- da sergılediklen uyum, 1956- 1957 arasındaki birleşmeler, olağanüstü birliktelikleri, iki- sinin de kariyerini derinden etkiledi. Yine aynı dönemlerde, Rollins'in Max Roach eşli- * ^ " ^ ^ ^ ™ ğindeki tenor sololanndaki kuvvet ve derin- lik -ki bu sıralarda Rollins 26-27 yaşlann- daydı- Louis Armstrong'un aynı yaşlardaki büyüklüğünü anımsatacak düzeydeydi. Ta- bii bunda Max Roach'un yuvarlanıp akan davul cümlelerinin rolü büyüktü. Bu dönem Rollins'in kariyerinin en önem- li dönemidir diyebiliriz. Rollins'in John Coltrane ve Sonny Stitt'le yaptığı saksofon düellolan da bu döneme rastlar. Rollins'in müzıginin yerleştiği, fazlalıklardan anndı- ğı, kutsandığı dönem bu dönemdir. Rollins, temanın yeniden ifade edilmesi, temanın ye- niden gözden geçirilmesı, coşkunun bir ya- pı içinde geliştirilmesi gibi düzenleme me- totlannı hep bu dönemde geliştirdı. Balad- larda, Coleman Hawkinsın klasisizmini yansıtan taslaklan bu dönemde oluşturdu. Rollins'in müziğinı şekillendirmek için kullandıği araçlar kariyeri boyunca pek de- • Yaşayan tarih Rollins, bu gece tstanbul Açıkhava Tiyatrosu'nda yine kendi doruklanna tırmanacak. Tırmanma ekibi de bu sinyalleri veriyor zaten: Trombonda Clifton Anderson, davulda Billy Drummond, kongalarda Victor See- Yuen, piyanoda Kevin Hays ve elektro basta John Lee, Sonny Rollins'e eşlik edecekler bu gece. MutluyükselişlerL ğişmedi: "Souad" tonal menzil, lirik ve rit- mik etkiler. Rollins'in müziğindeki ritmik özgürlük hissi inanılmazdır. Düzenli vurgu- lann üzerinde yüzen, arkasında kalan, iten, önünde koşan nefesi Rollins'in en önemli aracıdır. Rollins vurgulan istediği gibi geniş- letir, sıkıştınr, patlatır ve gevşetir. Bu da kor- kunç bir ritmik özgürlük hissi yaratır. Tek- nik açıdan bakacak olursak, Monk'un hacim anlayışı ile Chariie Parker'ın yer değiştiren ve yabancılaşma yaratan konseptlerinin sen- tezinden oluşan bir teknikten bahsedebiliriz. Kısaca bir tanımlama yapmamız gerekirse de Rollins'in çalışı ve müziği için "swing" ve "bop" dönemi unsurlannın dramatik bir sentezi diyebiliriz. Rollins kendisini, *sound"unu ve müziği- ni etkileyen büyüklere duyduğu minneti her fırsatta gündeme getirir: "Bu msanlannetranndaotınaktan dolayı çok şansnydun. Profes- yonellige yeni adım atmakta olan bir yeniyetmeyken bu in- sanlan duyabilmek büyûk şansb. 52. Sokak'ta aynı blok içinde, aynı anda An Tatum'ı, Duke Ellington'ı, Coleman Hrokins'i, Chariie Parker'ı, Dizzy Gillespie'yi bulabiB- yordum o dönemde. Gerçek- ten şanslı>dım, o dönemde orada bultinduğum ve müzik- leflgilendiğiın için. Bu sıralar- da ceketimi çekiştirenler ara- sında Bud Povvell. Mıles Da- vis ve Monk'un buhınduğunu söytersem, ne demek istediğt- mi aıüarsınız." 1960'lar ve 1970'lerde ise sahne, John Cottrane, Sonny Rollins, Cecil Taylor, Ornette Coleman, Sam Rivers, Ant- hony Bnuton ve Art Ensemble of Chica- go'nun karmaşık, sert; ancak duygusal mü- ziklerinindi. Rollins'in müziği de değişmiş, ancak kullandığı araçlar ve müziğin özü ay- nı kalmıştı. Sonny Rollins'in kendi dorukla- nna tırmandığı anlan, en iyi, kendine ait şu cümleanlatıyorkanımca: "Bazen benltgimin dışuıa adım atarak çalmakta olduğumu duy- mayı başarabüivorunı. Fikirlerakıyor ve ken- di kendine şekibeniyor. Sazun ve ben tek vû- cut ohıyoruz." Yaşayan tarih Rollins'in bu gece İstanbul Açıkhava Tiyatrosu'nda yine kendi dorukla- nna hrmanacağını zannediyorum. Tırman- ma ekibi de bu sinyalleri veriyor zaten: Trombonda Clifton Anderson, davulda KUy Drummond. kongalarda Victor See-'ttıen, pi- yanoda Kevin Hays ve elektro basta John Lee, Sonny Rollins'e eşlik edecekler bu ge- ce. Mutlu yükselişler!.. Tîyatro Festivali ve tiyatro eğitiıııi EMRE KOYUNOJOĞLU 7. Uluslararası tstanbul Ti- yatro Festivali'nin pek medya- ya yansımayan, ızleyicisinin de- ğil de aşın meraklısının takip ettiği etkinlikleri oldu. Bunlar- dan bir tanesi, 1 ve 2 haziranda Aksanat'ta dünyaca ünlü Yu- nanlı yönetmen TheodorosTer- zopoulos'un kendi tiyatrosun- daîci oyunculann kullandığı tek- nik çalışmalardan bölümler gösterdiğı "ABtikTivatro'daSes ve Beden Kullanımr adı altın- da gercekleşen atölye çalışma- sıydı. Festival organizasyonuna 30 kışilik bir grupla çalışmak iste- diğini önceden belirten, ancak çalışmalann başlayacağı gün Aksanat Dans Stüdyosu'nun kapısinın hıncahınç dolu olma- sı ve çalışmaya katılmak iste- yen genç tiyatroculann ısran üzerine yönetmen 45 kişilik bir ekiple çalışmayı başlattı. Atöl- ye çalışması, ağırlıklı olarak di- yafram kullanımı üzenneydı. Diyaframı, bedensel enerjinin merkezi ve çıkış nokta- sı olarak düşünerek bu ekip çalışmasında vücudun temel duygulara verdiği doğal tep- kilerin yeniden İceşfi üzerinde duruldu. Genç tiyatro sanatçılannın, konservatuva- nn tiyatro bölümünde okuyan öğrencilerin çoğunlukta olduğu ekipte Türk tiyatrosu- nun ve dansının önemli isimleri de göze çarpıyordu. Koreograf Aydın Teker, yönet- men Hüseyin KaOraoğlu ve tiyatro eleştir- meni ve oyuncu Mehmet Atak çalışmalara bizzat katılırken ünlü oyunculanmızdan Yıldız Kenter, istanbul Büyüksehir Beledi- yesi ŞehirTiyatrolan'ndaki Tiyatro Araştır- malan Laboratuvan'nın kuruculanndan Beklan Algan, Türkiye mim sanatı deyince aklagelen ilk isimlerdenTanerBarlasdaça- lışmalan ılgiyle izledi. Terzopoulos'un Türk sanatçılanna gös- terdiğî çahşmatekniği aslında kurucusu ol- duğu Attis Tiyatrosu'yla 15 yıldır denene- rek oluşturulan bir tür beden dilinin kulla- nımıydı. Ülkemizde de uluslararası tstanbul tiyatro festivallerinde izleme fırsatı buldu- ğıımuz "Bakkhalar", "Dördü" ve de bu yıl izlediğimiz "Zindrlere Vurulmuş Prome- te" çalışmalannda gösterdiği beden dilinin üzerine kurulmuş oyunlardı. Attis Tiyatro- su'nun kullandığı bu beden dilinin ve de dolaylı olarak oyunculuğun temelmi içimiz- de doğal olarak var olan enerjinin kullanı- mına yönelik, bedenin doğal tepkılerinden yola çıkarak acının, keyfın, korkunun, mut- İuluğun anlahmı "dfle" getiriliyor. Oldukça zor ve uzun çalışmalar isteyen aynı zamanda ağırlıklı olarak konsantrasyo- na dayanan bu tekniğin oluşumu Terzopo- ulos'un antik çağlarda yapılan tiyatroyu araştırmasıyla başlamış. Yunan medeniye- tini oluşturan iki farklı kültûrün -biri bun- lann Batı kültürünün tohumu sayılan Apol- lo'nun temsil ettiği akıldır. diğeri ıse Anadolu kültürünün ve Akde- niz kültürünün temelini oluşturan Dionysos'un temsil ettiği doğal güçlerdir- Dionysos tarafına duy- duğu ilgiyle belli noktalara ulaş- mış. Terzopoulos iki günlük çalışma- dan oldukça memnundu. Hatta Delphi'de kendisinin düzenlediği tiyatro festivalindeki atölye çalış- malanna katılmalan için iki genç sanatçıyı Delphi'ye davet etti. Ca- lışanlara gelince, tat damaklannda kaldı. Ve ortaya yine bildiğimız, ama çözümünde konuşmalardan öte gidemeyen eksiklilderimiz or- taya çıktı. Yönetmen çok zeki ve çok yetenekli genç sahne sanatçı- lanmızın yetiştiğini, ancak eğitim- lerinin de çok çksik olduğunu söy- lüyordu. Meraklı genç oyuncular ise böy- le bir fırsatı yakalamanın hem se- vincini hem de üzüntüsünü yaşa- dılar. Yeni açılımlar yakalanınca tabii devamı isteniyor ve şu anda Türkiye'da aldıklan eğitim ya da eğitimin dışındakı olanaklar bunu asla sağ- layamıyor. Festivalin, bu eksikliği bir kez daha göz- ler önüne sermesi çok yararlı oldu. Ancak bu tür atölye çalışmalannın sık sık olması, yetişen sanatçılanmızı Türk tiyatrosunda eksikliğini hissettiğimiz bazı noktalann hız- la doldurulmasını sağlayacaktır. Olanakla- n olan herkesin eğitim kurumlan içinde ya da dışandan bu yetenekli gençlere olanak tanımasmın ve firsatlar sunmasmın Türki- ye'ye büyük kazançlarla geri döneceğini söylemek çok açık bir gerçeği hatırlatmak- tan başka bir şey değildir... "Tarih Eğitimi ve Tarihte 'Öteki' Sorunu Kültür Servisi - 2. Uluslarara- sı Tarih Kongresi. 8-10 haziran tarihleri arasında Boğaziçi Üni- versitesi Rektörlük Konferans Sa- lonu'nda gerçekleştirilecek. Ta- rih Vakfi'mn, Körber Vakfı, Bo- ğaziçi Oniversitesi ve Esbank'm katkılanyla düzenlediği kongrede "Tarih Eğitimi ve Tarihte 'Oteid' Sorunu" ışlenecek. Etnik ya da din temelli mikro- kimlik arayışlanmn neden oldu- ğu çatışmalann günümüzde yo- ğun olarak hissedildiği Doğu Av- rupa. Balkanlar ve Ortadoğu böl- gelerinde üretilen ve ders kitapla- nna yansıyan ideolojilerin incele- neceği kongreye, Türkiye, Yuna- nistan, Bulgaristan, Romanya, Almanya, Fransa, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan ve Is- rail'den otuz dokuz akademisyen ve araştırmacı katılacak. Kongre, perşembe günü Tarih Vakfı Başkanı thsan Tekeü, Bo- ğaziçi Üniversitesi Rektörü Üs- tûn Ergüder ve Boğaziçi Üniver- sitesi Tarih Bölümü Başkanı Sel- çuk Esenbel'in açış konuşmala- nyla başlayacak. Kongrenin ilk gününde, genel olarak kimlik, milliyetçilik, Os- manlı lmparatorluğu'nun dağıl- ma sürecinde ortaya çıkan muha- lif milliyetçilik hareketleri ve Bal- kan tarihinde Türk milliyetçiliği- nin işlenmesi ile ilgili tebliğler. Halil Berktaj, Stephanos Pesma- zoglu. Robert Maier, Bozkurt Gü- venç, Murat Belge. Çağiar Key- der, Paschalis KitromUides ve Maria Todorova tarafından veri- lecek. "Arkaplanlar: Geniş Ba- kış*'başlığını taşıyan birinci otu- rumda Halil Berktay, "Bir Tarih- çklen. Tarihe Karşı Aklın Sa\ıı- nucusu". Stephos Pesmazoğlu "Öteki'Iiğin Okunması Üzerine Bazı Metodolojük Gözlemkr", Robert Maier ise "Otoriter veya TotaBter Bir Geçmişle Nasıl Başe- dilir: Ders Kitabı Yazarlannın Önündeki Sorunlar" üzerine ko- nuşacaklar. tlk gün "Arkaplanlar: Uiusçu- luk. Balkanlar ve Osmanlı tmpa- ratorluğu" başlıklı ikinci oturu- munda. Bozkurt Güvenç, "Tarih- sel Perspektif İçinde Kimlik So- runlan: Kimlik Belirleme Süreci- ni Etkileyen Faktörler", Murat Belge "Soğuk Savaş Şonrası Dö- nemde Ulusçuluk ve Ötekileştir- me", Çağiar Keyder "lmparator- luğun Sonu ve Ulusal Kimliğin Da>atüması*> . Paschalis Kitromi- lides "Aydınlanma ve Yunan Po- litik Geieneği" ve Maria Todoro- va "Bulgar Tarihçiliğinde Os- manlı Dönemi" başlıklı tebliğler sunacaklar. tkinci gün ise Osmanlı'nm son döneminde oluşan imaj ve kim- likler, Türk tarih ders kitaplan, ta- rih eğitimi ve bu çerçeve içinde 'öteki', Yunan ve Güneydoğu Av- rupa tarih eğitimi, ders kitapla- nnda 'benfik' ve 'ötekflik' üzerin- de yapılan araştırmalann sonuç- lan irdelenecek. Raia Zaimova, Marina Sacalhs, Christoph Ne- umann, SaHh Ozbaran, Etienne Copeaux, Arus Yumul, Anna Frangoudaki,Gerassimos Kouze- üs, Thalia Dragonas, Chryssi Ing- lessi, Pinelopi Stathis, Nildforos Diamantouros, Fikret Adanır, Sophia Vouri, Dklem Erpulat ve Wolfgang Höpken, konuşmala- nnda bu konulan ele alacaklar. "Oryantalizm, Ulusçuluk ve Türklerin Yamü" başlıklı üçüncü oturumda, Raia Zaimova "16.-18. Yüzyularda Ban'da Doğu Dflleri ve Kültûrû Öğretimine İlişkin Eserter", Maria Sacallis "Os- manhRum Basuıında Türk-Müs- hlman tmajı, 1832-1862", Chris- toph Neumann "19. ve 20. Yözyıl Osmanlı Tarih Ders KHapiann- da Avrupa ve Avrupahlar", Salih Özbaran "Çağdaş Türk Ders Ki- taptan ve Tarih Eğhiıni: Genel Bir Bakış'', Etienne Copeaux "Türk Tarih Ders Kitaplannda Öteki'li- ği Arayış", Arus Yumul ise "Er- menfler: MiDet-i Sadıka mı, Beşi- ci Kol mu, Gecmişin KalınOlan mı?" başlıklı konuşmalar yapa- caklar. "Ulusal Eğitim Sistemle- rinde 'BenUk' ve 'Otekink": Yuna- nistan Orneği" başlıklı dördüncü oturumda ise Anna Frangudaki, Gerassimos Kouzelis, Thalia Dragonas, Chryssi Inglessi, Pine- lopi Stathis ve Nikiforos Diaman- touros konuşacaklar. 2. Uluslararası Tarih Kongre- si'nin üçüncü gününde ise Sovyet sonrası Orta Asya'da tarih eğiti- mınin yeniden biçimlendirilişi, tarihte ve Osmanlı Türk toplu- munda marjinalleşme süreçleri ele alınacak. YAZI ODASI SELtM İLERİ Radyo Oyunları Bir tetevizyon programında Behçet Necatigit, radyo oyunlan konusunda, Doğan Hızlan'a şöyte di- yordu: "Radyo oyunlan bence şiirin uzantısı, yani şiir ne de olsa boyutlan kısıtlı biredebiyat türû. Radyo oyur nunda biraz daha açılmak mümkün. Hikâye de ya- zılabilir, her şeyden bir roman da çıkanlabilir. Rad- yo oyununu ben şiire en uygun tür olarak aJıyorum. Ama radyo oyunu derken, skeçleri uzakta tutuyo- rum bu tanımdan. Radyo oyunu şiir gibi sesten, imajdan ve mesajdan kuvvet alan, bu öğeleriyoğun- laştırdığı oranda şııre yaklaşan bir tür. Bizim hele ma- sallanmız, efsanelerimiz bu türe çokelvehşli. Oyüz- den çok seviyorum radyo oyununu." Necatigil, bu türü edebiyatımızda neredeyse tek başına yaşatmıştır. Gerçekten de zaman zaman ma- sala, zaman zaman eski hikâyelerimizden çağdaş yorumlu uyarlamalara açılan radyo oyunlan, bir şiir dokusuyla örtünmüştü. Hemen hepsini defalarca okudum, radyo başında dinledim. Bu oyunlar kitap olarak bugün de anlamlannı sür- dürüyor. Bazen bir emekJinin dramı, bazen gökyü- zündeki yıldızlann fizikötesi çağnşımlaria yüklü an- lamı, evde kalmış bir kızın cinsel sarsılışlaria bo- ğunçlara sürüklenmesi, bazen pencere önünde ka- lakalmış yatalak yaşlı kadın, usta şairin izlekleri ara- sındaydı. Bazen gizemli bir parkta insanlar sislere bürünmüş, günlük hayatın hayhuyunda nasıl ezil- diklerini dile getiriyorlardı. Bazen uzak yollara, de- nizlere açılmış, orada enginlerde umut ve ülkü ara- nıyorduk. Birbirimize teğet geçişlerin sesi soluğu olan rad- yo oyunlanyla büyük şairimiz radyo dinleyicisini sa- nınm büyülemiştir. Bu çalışmalann kaleme getirildi- ği, mikrofona konduğu yıllarda şimdinin o kültürler, değerier yıkıcı televizyon kanallan işbaşında değil- di. Henüz kötülükleryağmıyor, evimiz beyazcamdan sızan asıl kirti havayla, duygu ve düşünceyi kirieten havayla zehirtenmiyordu. Tersine, radyonun sesten örülü dünyası, hayal gü- cümüzü pekiştirmekte, bizi düşünmeye, bir tür im- ge kurma yaratıcılığına itelemekteydi. Necatigil, Do-. ğan Hızlan'a açıkladığı gibi sesin, imgenin, mesajın radyoculuk sanatındaki önemini ustaca vurgulamış- tır. 'Süslü Karakol Durağı' adlı oyununu nasıl kale- me getirdiğine tanıklık etmiştim. Beşiktaş'taki evinin krtaplarta dolup taşan odasın- da, pencere önünde yıllar yılı oturmuş, uzaklarda gördüğü 'Sûslü Karakol'a bakmıştı. O zamanlar ya- rı harabe durumundaki Abdülhamid yapısı, usul usul Necatigil'e etkimiş olmalıydı. İlk notlardan son- ra, yapıyı çevreleyen sokaklann krokisini çıkarmış, geceleyin sessizlikte, adım seslerinin yankısını ölçüp biçmiş, geceleyin son otobüsleri araştırmış, uzun bir süre Süslü Karakol'u yaşamıştı. Sonra oyunu yaz- dı. Bu soy öncü çalışmalarda Necatigil yorulmaz, yıl-, maz bir edebiyat adamıydı. Yazılışından tam yirmi iki yıl sonra okura ulaşabilen 'Ertuğrul Faciası' (Yapı Kredi Yayınlan) için tuttuğu kaynakçaya göz atmak yeterli: Artık kitaplıklarda bile bulunamayacak bir eser, Süleyman Nutki'nin 'Ertuğrul Firkateyni Faci- ası ', İstanbul 1327; yanı başında, belki bir-iki çok özel koleksiyonda rastlanılabilecek 'Türk-Nippon Dost- luğunun Sonrasız Hatırası Ertuğrul', Tokyo Büyü- kelçiliğimiz bu yayını 1937'de Tokyo'da gerçekleş- tirmtş; 'Ceride-i Bahriye'ri\n birinci ve ikinci yıl sayı- lan, onlann da tarihleri 1305-1306... Başka örnekler de var. Hepsi okunmuş, taranmış, özümsenmiş kitaplar, gazeteler, dergiler şairin kim- bilir ne kadar zamanını almıştı? Hocamıza sonmayı akıl edememişim. Uz elli kuyumcu trtizliğiyle çalışan Necatigil, yeni kuşaklann hiç bilmediği, önceki ku- şaklann da çoktan unutup gittiği Ertuğrul gemisinin Japonya'da batışı olayını yazabilmek uğruna kütüp- hanelere gidip gelmiş, herhalde fotokopiler çektir- miş, aiıntılar çıkarmış, sonra da kimbılir kaç günde, kaç haftada, kaç ayda gizli bir başyapıt olan 'Ertuğ- rul Faciası'rv yazmıştı. Ya emeğinin karşılığı? İstanbul Radyosu'nca mik- rofona konmuş 'Ertuğrul Faciası' altı bölümlük birya- prt. İstanbul Radyosu'nun resmi ödernesi ne kadar idiyse, yaprtın telif bedeli de o kadar. Üstelik, şairin sağlığında kitap olarak da yayımlanmamış. Oysa bu oyun Doğu ve Batı uygariıklan ortasında- ki, son yüzyıl Osmanlı-Türk insanının ruh dünyasına ilişkin benzersiz gözlemlerle, saptayımlarla donan- mıştır. Ondokuzuncu yüzyıl şairi Ali Ruhi'nin kişili- ğinde, Necatigil, yeni çevremlere açılmak isteyen, bir yandan da söz konusu eytemden endişeler duyan son Osmanlı aydınlannın çizelgesini çıkarmıştır. Böy- lece yakın tarihimizin bir sorgulaması onun kalemiy- le edebiyata geçiyordu. Ancak oyunu dinleyebilen- ler ayırt etti. Günümüzle oranladığımızda, böylesi büyük, say- gın emekJerin maddi-manevi ödentisi göz yaşartıyor. Sululuklann, zırvalıklann, bayağılıklann, dahayoğun sululuklann, daha akıl almaz zırvalıklann, daha müt- hiş bayağılıklann televizyon dizisi senaryosu adı al- tında, bunlan çırpıştıranlarayüz milyonlar kazandırt- ması nasıl yorumlanabilir? Herhalde bu da bir 'yük- selen değerier' mucizesidir. Öyle bir mucize ki Necatigil gibi emek, alınteri ve sabır insanlannı silip süpürdükten sonra, bütün vatana umumî kumamane çehresi edindiriyor. Dost- lar başına!.. Aksanat'ta Balrttçı Kral' • KüHür Servisi- Aksanat'ta yaz aylannda da kültürel etkinlikler sürüyor. Bugün saat 12.30 ve 17.30'da 'laserdisc'ten büyük ekranda Beethoven'in 'Senfoni No.5 & 6- PastoraFi izlenebilir. Konseri Leonard Bernstein yönetiminde Viyana Filarmoni Orkestrası * seslendiriyor. Aksanat'ta yann saat 12.30 ve 17.30'da ; daha önce sinemalarda vizyona giren Terry Gilliam'm 'Balıkçı Kral' adlı fılmi 'laserdisc'ten büyük ekranda gösterilecek. Filmin başrollerini Robin VVilliams ve Jeff Bridges paylaşıyor. Biar'da Şiir Günteri' • Kültür Servisi- Bahar dönemini kapatan Bilar .; Istanbul'da, Yaz Dönemi seminerleri başlattı. 11 ] hazirana dek sürecek ve saat 19.00'da yapılacak olan ' 'Şairler, Şairleri Anlatıyor' başlıklı dizi kapsamında yann akşam Hilmi Yavuz, kendisini; perşembe akşamıl Lale Müldür, Ahmet Güntan'ı; cuma akşamı Tuğrul Tanyol, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'i; cumartesi Mehmet Ocaktan, Cahit Zarifoğlu'nu; son olarak pazar akşamı da Osman Hakan, A. Behçet Necatigiri anlatacak. ŞÜKRAN KURDAKUL'DAN AÇIKLAMA: Dünkü yazımın başlığı 'Mütarekeden 1951'e Nâzım Hikmet'olacaktır. Okurlanmın beni bağışlamastnı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle