Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 HAZİRAN 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Kayahkh, sarp ve geniş otlaklı Iskoçya
yaylalanndan panoramik mekânlan
dekor alan film, tskoçyah halk
kahramanı Robert Roy
MacGregor'un (Liam Neeson)
yaşamını oldukça gerçekçi
y tarafindan, özenli ve aynnüh
bir btçimde hikâye ediyor.
İskoç efsanesi "Rob Roy", eski usul, ama kıyak bir romantik epik
"Onur, erkeğin
kendinearmağanuhrL"
ı •
Ingilizlerin Robin Hood'u olur da, Iskoçlar geri
durur mu? Onlann da şerefi ve onuru uğruna kelle-
yi koltuğu alarak tngiliz derebeylerine karşı baş kal-
dıran. cesareriyle efsaneleşmiş, on sekizinci yüzyı-
hn tarihsel kahramanı Robert Roy MacGregor,
yani Rob Roy'lan var. Biraz Bolu Beyi'ne kar-
şı ölümüne savaşıma girişmiş halk kahrama-
nımız Köroğlu'nu da çağnştıran ve tngi-
liz efendisinin koyun-sığırianru gû-
düp çalıntı hayvan kovalarken
al(ama)dığı borcuyla faizini öde-
yemeyince, yasadışı sayılarak tn-
giliz derebeyi Montrose Marki-
si'yle kaçınılmaz bir 'aile boyu
onur savaşına' atılmış bu dağlan
mesken tutmuş, İskoç sığırçobanı,
bılındıği gibi, öteden beri kol-kanat
gerdiğı, İngıliz boyunduruğu ve
baskısı altındaki aç ve yoksul is-
koç köylülerinin de onur ve erkek-
lik sembolü olagelen efsanevi bir
halk kahramanına dönüşmûştür.
İskoç folklorunda kuşaktan ku-
şağa aktanlan yaşam kavgasıyla.
Çocukluğumuzun kıytınk tarih-
sel serüven film-
lerinden olan Walt
Disney yapımı
The Highland Ro-
gue-Dağlar Kfllha-
nTnda, asıl yaşam övkü-
sü sulandınlıp dönemin Ingi-
liz kralı George'a karşı cihat açan,
maceraperest ve âşık bir İskoç
aşiret reisi kılığına sokulmuş
Rob Roy'u, 1950'lerin pek ön
plana çıkamayan tngiliz jönle-
rinden Rkhard Todd'un bas-
makalıp yorumuyla canlandır-
dığını yıllar ötesinden hatırlı-
yoruz. Beylik Disney tarzı
gözboyayıcılıkla kotanlmış
o filmde, Richard Todd-Rob
Roy'un sevgilisini de, doğ-
rusu Jessica Lange'in eline
su bile dökemeyecek, soğuk
ve irici Glynis Johnsoynuyor-
du. Hatta yine o dönemin sulu
"Acemi Doktor"serisi güldürü-
lenndeki babacan ve sert tiple-
meleriyle dikkatimizi çekmiş, bi-
zim Hulusi Kentmen'imızle aynı
kulvan paylaşan, 'ekose etekli' ka-
raktcr oyuncusu James Robertson
Justice'i de (Zaten onsuz iskoç hıkâ-
yesı olmazdı ki?) sempatiyle anımsıyoruz bol dövüşlü ve
kılıç şakırtıh, şişirme tarihsel aşk ve macera filmi "Dağ-
lann Külhanı
r>
ndan. Yaz mevsiminin azdırdığı tembel-
lik ve bıkkınhk duygusuyla, biraz da mecburiyetten
gidip seyretmek dunımunda kaldığımız, yeni vizyon-
suz bu haftanın biricik filmi niteliğindeki "Rob
Roy", iki saat yirmi dakikanın ardından, her tûrlü
ön yargnnızı tuzla buz edip sonuçta bizi azıcık
morartan, keyifli bir seyirlik çıktı dogrusu.
30-35 yıl kadar öncesinin Ingilteresi'nde, ba-
kanı koltuğundan düşüren ünlü bir rezaleti hi-
kâye eden "SkandaTın göreceli başansıyla
Rob Roy
Rob Ray / Yönetmen:
Michael Caton-Jones /
Senaryo: Alan Sharp /
Kamera: Karl Walther
Lindenlaub / Müzik:
Carter Bunvell /
Oyuncular: Liam
Neeson, Jessica Lange,
John Hurt, Tim Roth,
Brian Cox, Eric Stoltz,
AndrewKeir/1995
ABD (UIP) Maslak
Mövenpick, Beyoğlu
Fitaş, Etiler Akmerkez,
Harbiye As, Bakırköy
Incirli, Kadıköy Moda,
Altunizade Capitol,
Teşvikiye AFM,
Aksaray Yıldız, Pendik
Güney sinemalannda.
1980'Ierin sonunda Hollvwood'a kapağı atan, ancak "Memp-
his BeOe" ve "Doc Hoflywood" gibi gösterişli, ama fazla bir
kıymeti harbiyesi olmayan ya da aile hayatı-çocuk yetişrirme
üstüne "Phis Boy's Lffe" gibi sıcak ve dokunaklı, orta karar
filmler yapmaktan öteye geçemeyerek gitgide 'yozlaşmaktan-
sa' ülkesine dönmeyı yeğleyen, İskoç kökenli Ingıliz yönet-
men Michael Caton^Jones'un beşinci ve görebıldiğimizce en
iyi filmi "Rob Roy". Kayalıklı, sarp ve geniş otlaklı Iskoçya
yaylalanndan panoramik mekânlan dekor alan film, Iskoç-
yalı halk kahrarnanının yaşamını oldukça gerçekçi tarafindan,
özenli ve aynntılı bir biçimde hikâye ediyor. Örneğin sabah
kalkar kalkmaz doğal ihtiyaçlannı son derece doğal bir şekil-
de çözümlüyor "Rob Roy"un kahramanlan! Dönemin tasvi-
ri, dövüş ya da aşk sahneleri gayet gerçekçi, İskoç folkloru
yerli yerinde kullanılmış, iyiyle kötünûn ezeli mücadelesın-
den doğmuş ûnlü efsaneyi başanlı görüntülerle hikâyeleştir-
menin üstesinden gelmiş, bu fllmine yüreğini de koyduğu be-
lirgın yönetmen Michael Caton-Jones. Klasik 'baba sinema-
s'nın ürünü niteliğınde, biraz uzun tutulmuş, ama gerçek an-
lamda seyirciyi saran, romanrik bir epik boyutlannda seyre-
den "RobRoy"u bizim için asıl çekici kılansa, birbirinden us-
ta oyunculann gövde gösterisine çıkarak sözcüğûn tam anla-
mıyla rol çaldıİdan, ilgısiz kalınamayacak parlaklıktaki güç-
lü kadrosu.
Montrose Marlcisi'nden nerdeyse lütfederek aldığı, bin ster-
linlik borç parası, markınin yağ tulumu, rönt-
genci tahsildanyla, kırdığı ceviz bini aştığı
için fngiltere'den tskoçya'ya, 'markinin ya-
nına postalanmış. kadın. kıbç, kumar deh'si,
piçakrabadan (Brian CoıveHm Roth) olu-
şan iki uyanık üçkâğıtçı tarafindan iç edilen
ve evi-ocağı yakılıp yıkılarak kansına da
(Jessica Lange) tecavüz edilen, bir omzuna
tutturduğu ekose eteği, her şeyden daha çok
değer verdiği onuru, cesareti ve engin hoş-
görüsüyle dev gibi, uzun saçlı babayiğit bir
iskoç kahramanı olmuş, yakışıklı frlandalı
aktör Liam 'Schindler' Neeson. Tam erkek-
lik timsalı, "Onur erkeğin kendine en büyûk
armağanıdır!*' gıbısınden ağır ve oturaklı
laflar eden, anlayışlı ve yüreİdi, kansını se-
ven, tipik bir efsane kahramanı Neeson. Baş-
tan sona bir ünlüler resmi geçidi halindeki
fîlmin yıllara meydan okuyan kadın yıldızı
Jessica Lange de, Neeson'dan geri kalmaya-
rak kocasının eksigini gediğini tamamlayan,
yürekli, akıllı ve becerikli eş Mary MacGre-
gor rolünde, şimdiye dek iki Oscar ödülüyle
tescil edilmiş oyunculugunu konuşturuyor
bir kez daha. Ne var ki "Rob Roy"un asıl göz
kamaştıncı performanslan, tarihsel efsane-
nin 'kötfi'Ierini oynayan Montrose Markisi
John Hurt'le piç Archibald Cunningham-
Tim Roth'dan geliyor. Yıllar önce Stephen
Frears'in "The Hifinde de birlikte oynamış,
deneyımlı John Hurt'le, piç olmanın dramını aşamamış, çok
iyi kılıç kullanan, hırşlı, paragöz bir 18. yüzyıl züppesi rolün-
de döktüren usta lngiliz aktörû Tim Roth, özellikle seyre ve
alkışa değer "Rob Roy"da.
Iskoçya'nın yaylaianndan görkemli manzaralan önümüze
sûren, eski usul kotanlmış bu uzun ama sağlam ve keyifli ro-
mantik epik denemesi, ustalık gösterisi-başanlı oyunculuğu
kadar çekici göriintüleri ve Carter Bunvell ımzalı müzikle-
riyle de göz (ve kulak) dolduruyor sonuçta. Bir kez daha hiç-
bir fihne önyargıh yaklaşmamak gerektiği dersiyle hoşnut
kalarak çıktığımız "Rob Roy" kuşkusuz yeni filmsız bu haf-
tanın filmi özetle.
(SÎYAD)'ın seçtiği filmler, Beyoğlu Beyoğlu Sineması'nda
Kaçıranlar için mevsimin
en iyi filmleri...
Sinema Yazarlan Derne-
ği'nin (StYAD) geleneksel
mevsim sonu değerlendir-
mesinde yer alan filmleri
topluca göstermeyi sürdüren
Beyoğlu Beyoğlu Sinema-
sı'nın bu haftaki programı,
yine yaz mevsiminin fîlmsiz,
sıcak günlerini anlamh kıla-
cak kimi önemli filmleri va-
at ediyor sinemaseverlere!
Beyoğlu Beyoğlu Sinema-
sı'nda bugûn (23 haziran cu-
ma). FrankDarabont'un ya-
zıp yönettiğı. hapishane, ah-
lâk ve erkek dostluğu üstüne
güzelleme niteliğindek), Tim
Robbins-Morgan Freemanlı
"Esaretin Bedeii-The Shaws-
hank Redemption" gösterili-
yor. Cumartcsi, Fransız sine-
masının, kan kırmızısının
agırçektıği. görkemli gövde
gösterisi niteliğindeki, Patri-
ce Cberau'nun belki de en
başanlı filmi sayacağımız
"KraHçe Margot-La Reine
Margot", Pazar ise artık
oyunculuğu rafa kaldınp us-
talıklı ve oturaklı filmler
yapmaya koyulan ünlü
Hollyvvood stan Robert Red-
ford'un, keskin televizyon
eleştirisi niteliğindeki "Şike-
Quiz Sh<m"u var. Pazartesi,
sah ve çarşamba günlenyse,
nicedir yeniden sınemaya
döneceği haberleri ufak ufak
sinema dergilerinde yer alan
Polonyalı sinema ustası
Krz>-sztofKiesJowski'nin ün-
lü üçlemesi, "L'ç Renk: Be-
yaz", "Üç Renk: Kırnna" ve
"Üç Renk: Mavi" sunuluyor
peşpeşe. Kuşkusuz meraİdı-
sını hem allak bullak hem de
ihya edecek bu Kieslowski
başyapıtlan hâlâ bu üçleme-
yi, çeşitli nedenlerden ötürü
gör(e)memiş sinemaseverle-
re, son ve kaçınlmayacak bir
seçenek getiriyor gerçekten.
(Yalnız özgürlük üstüne
"Mani", eşitlik üstüne "Be-
>«z" ve kardeşlik üstüne
"Kırmıa" sırasına göre ger-
çekleştirilmiş üçlemenin,
kendi sırasına göre değil de
niye "Beyaz", "Kmnızı'',
"Mavi" sırasına göre göste-
rileceğini pek anlayamadık
doğrusu!)
Perşembenin filmiyse Ro-
bert Zemecltis'in aptallığa
övgü düzdüğü, Oscar ödülle-
rine boğulmuş, Tom Hanks'i
süperstaryapmışünlü "For-
rest Gump"ı, hâlâ seyretme-
yen kaldıysa tabii. Beyoğlu
Beyoğlu Sineması'ndaki bu
haftahk 'SİYAD'uı seçtflde-
ri' programı, 30 hazıran cu-
ma günündeki tekrar filmi
"Esaretin BeddTyle nokta-
lanıyor. Devamı haflaya!
Unutulmayan Seçme Filmler', Alkazar-Avrupa salonlarında...
Beyoğlu \lkazar-Avrupa sinemalan da
'Sinema 109 Yaşında' başlığı altında. son
yılltrda sMemalanmızda gösterilmiş,
önenıli yapiiardan ve unutulmayan seçme
fîİBilerden derlenmiş zengin bir program
svmuyor siremaseverlere.
Beyoğlu \lkazar Sineması'nın bu hafta-
k i program- şöyle:
Bigün (23 Haziran Cuma): "The Dead-
ÖKüer"/JchnHuston
Cımartea "Ironweed-Sonsuz Matem" /
Hecx>r Baknco
Pızar: "Mississippi Yamyor" / Alan Par-
keı
Pızartesı "Bird" / Clint Eastwood
Sılı: "Sdündler's List- Schindler'in Us-
t e s i
r
/ Steve; Spıelberg
<)îrşambi "CamiBe Claudel" / Bruno
Nvıjtten
Ptrşembc "Ben veO" Doris Dörrie
Cuma: "My Left Foot-Sol AyağmT / Jim
Sheridan
Beyoğlu Avrupa Sineması'nın progra-
mında da şu filmler var:
Bugün: "Deikatessen-Şarküteri" / Marc
Caro, Jean- Pierre Jeunet
Cumartesi: "In the Name of the Father-
Babam İçin" / Jim Sheridan
Pazar: "Tous les Matins du Monde-Dün-
yanın Tûm Sabahlan" ' Alain Corneau
Pazartesi: "KingoftheHill-Tepenin Kra-
h" / Steven Soderbergh
Sah: "UnCoeurenHiver-AjazdaBirYû-
rek" / Claude Sautet
Çarşamba: "Short Cuts" / Robert Alt-
man
Perşembe: "M. Butterfly" /David Cro-
nenberg
Cuma: "W^att Earp" / Lawrence Kas-
dan
YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR.
1.5 saatlik müzik
dans ve drama
BazLuhrmann'm yönettı-
ği Avustralya fılmı "Dans ve
Aşk"bugün gösterime gıren
filmler arasında en ilgi çeke-
nı. Geçen yıl "Avustralya
Film FestrvalTnın açıhşında
gösterilen ve büyûk ilgi gö-
ren film; 3 Ingilız Akademı
Ödülü. En İyi Film Ödülü, 8
dalda 'Avusialya Film Enstı-
tüsû' Ödülü, Cannes Film
Festivali "Officiel Selecö-
on" ve "Prix de Jeunesse"
ödülü sahibı.
Yaklaşık sekiz yillık birça-
lışmanın ürünü olan filmın
temelleri Ulusal Sanat Ensti-
tüsü'nde atılmış ve proje so-
nucunda bir saatlik müzik,
dans ve drama içeren başan-
h bir oyun ortaya çıkmış.
Sydney Wharf Tiyatrosu'nda
gösterime giren oyun kısa za-
manda büyük başan kazana-
rak uluslararası bir çok tiyat-
ro yanşmasına katılmış ve
1986'da Çekoslovakya Bra-
tislava'da En tyi Yapım ve En
İyi Yönetmen ödüîlerini ka-
zanmış.
Filmin konusu kısaca şöy-
le: Kendine özgü ve hayran-
lık uyandıran hızlı dans fi-
gürleri ile 21 yaşında Dans
Şampiyonu olan Scott Has-
tings'in en büyûk hayali Pan
Pasifik Büyük Dans Yanş-
ması'nı kazanmaktır. Ama
partneri Liz'den aynlması
onu umutsuzluğa sürükler.
Herşeyi kaybettiğini sandığı
bir anda karşısına acemi
dansçı Fran çıkar. Fran ken-
dine bir şans vermesi için
Scott'ı zorlar ve inanılmaz
bir çıft olusturacaklan konu-
sundaonu ikna eder. Federas-
yon Başkaru Barry Fıfe ise
ikiliyi dağıtmak için baskı
yapar. Bu baskının sonucun-
da Scott kendini Latın dans-
lannı tam anlamıyia öğrene-
bıleceği Fran'ın ailesinin Is-
panyol dünyasında bulur.
Pan Pasifik Yanşması'nın
yapılacağı günden bir gece
önce Barry Fife, Scott'ı aile-
sinin geçmişi ile ılgili sırrı
açıklamakla tehdit eder ve
Scott'ı tuzaga düşürûr.
Babasını korumak için
Fran'a sırtını dönmek zorun-
dadır. Ama sahneye çıkma-
dan önce son dakikada Scott
ve eski partneri bir araya
gelır. Barry Fife'ın yalanlan
ortaya çıkar ve Scott özgûrlü-
ğe kavuşur.
Scott ve Fran sahneye çık-
tıklannda ise tüm salon onla-
n ayakta alkışlayarak tempo
tutmaktadır.
Yönetmen Baz Lhurmann,
filmde takım olarak adlandır-
dığı CamerineMardn ve BOI
Maıron ile calışmış. 5 yıldan
beri beraber çalışan grup
kendilerini yönetmen ve tasa-
nmcı olarak adlandınyor.
Daha önce yapımını üstlen-
dikleri Avustralya Operası ta-
rafından yorumlanan "La
Boheme" sayılmazsa, "Dans
ve Aşk"' takrmın ilk fihni.
Ekip, dans sahnelerini çeke-
bilmek için yaklaşık 10 haf-
talık bir çalışma yapmış.
Filmde 7 bin dolar değerinde
devekuşu tüyü ithal edilerek
her biri kostümlere göre bo-
yanmış ve metresi 200 dolar-
dan işlemelı kumaş ithal edil-
miş.
Filmde kullanılan kostüm-
lerin düzenlenmesi için ise
toplam 5 bin saat çalışılmış.
Paul Mercuno'nun özel dans
sahnesinde kullandığı bolero
ceketı iki kişinin 4 haftalık
çalışması sonucu hazırlan-
Geçen yıl "Avustralya Film Festivali"nuı açjhşında gösterilen
ve büyükflgigören film; 3 İngilizAkademi Odûlü. En İyi Film
Ödülü, 8 dalda 'Avustralya Film Enstitüsü' Ödülü, Cannes
FUm Festivafi "Officiel Sefection" ve "Pris de Jeunesse" ödü-
lü sahibi.
mış. Ceketin hazırlanması
için Hindistan'dan getirtilen
işlemeler, Avusturya'dan alı-
nan kristaller, Japonya'dan
kurdeleler ve Çekoslavak-
ya'dan getirtilen payetler kul-
lanılmış. Ceket yaklaşık 6
bin dolara malolmuş.
Eski çamaşır mengenesi başrolde
Tobe Hooper'ın yönettiğı, başrollerini
Robert Enghmd, Ted Le\tae ve Daniel
Matmor'un paylaştığı "The Vfangter-
Çamaşır Mengenesi" adlı korku filmi,
sessiz ve huzurlu bir görünüşü olan Rikers
Valley'de geçer. Film Güney Afrika'daki
Johannesburg kentinin sanayı bölgesınde,
üç katlı bir depo bınasında
çekilmiş.Kasabanın hemen dışındaki Blue
Ribbon (Mavi Kurdela) Çamaşırhanesi gn
renkli asırlık bir bınanın ıçinde
kurulmuştur. Oldukça kötü şartlar altında
çalışılan bu çamaşırhanede eski
kompresörlerden karbonmonoksıt
çıkmakta, lekeli duvarlardan çürümüş
borular, yüksek tavandan kirlı çamaşır
torbalan sarkmaktadır. Bir karabasan
ortamı yaratan bu yerde işten bitkın dûşmüş
çamaşırcı kadınlar patronlan VVafiam
Garfley'in kontrolü altında birer robot gibi
oradan oraya gidip gelmekte ve
çalışmaktadır. Başka bir iş de pek kolay
Hılunamadığından hiç sonı sormadan ve
şıkayet etmeden ışçıler çalışmalanna devam
eder. Cehennem azabı çekilen bu mekanın
ortasında beş ton ağırlığında ondört metre
boyunda bir "Çamaşır Mengenesi"
bulunmaktadır. Bu devamlı tıslayan antika
metal canavann ıçine Rikers Valley'in kirli
çamaşırlan yorgun işçiler tarafindan atılır.
Mengenenın içine bir buz makinesi
düştükten sonra bir dizi tuhaf kaza olmaya
başlar ve genç ışçilerden bin olan Sherry
kanlı bir kaza geçirir. Ardından titrek
ıhtıyar Mrs Frawky pres tarafindan
yutulur ve parçalanarak ölür.
Çamaşırhanede herkes korku içindedir.
Polıs memuru Hunton bu ölümü
incelemeye başlar. Hunton. komşusu
Jackson'un bu konudakı fıknnı pek ciddıye
almaz, olay kayıtlara bir kaza olarak geçer.
Herşey normale döndü sanılırken Mrs.
Ellenshaw'ın oğlu Barry kendi bahçesinde
bahsı geçen buz makinesi tarafindan
boğulmuş bulunur. Bir kızgınlık anında
Hunton buz makinesine baltayla saldınr.
Hunton, Pıctureman ve Jackson
ınanılamayacak bir manzaraya şahit olur.
KEDÎ GOZU
VECDİ SAYAR
Mozaik
Kediler de küfreder! Hem de nasıL.Vallahi, insan-
lar bile şaşınr, anlayabilseler. Tabi, anlaşılır bir tarafı
yok bu şaşkınlığın. Biz küfretmeyi kimden öğrendik
acaba?
Gazetelere bir göz gezdiren, ya da tetevizyona şöy-
le bir göz atan hemcinslerimizin ağzından çıkan kü-
fürleri söylesem, kedilerin düşgüçlerinin ne denli zen-
gin olduğuna şaşar kalırsınız. Tabi, bize ilham veren
Ayvaz Gökdemir gibilerin katkısını da inkar etme-
mek gerek.
Zaten, başımıza ne geldi ise °ev kedisi" olmaktan
geldi. Bakın ne diyor, arkadaşım Kirli: "Ev kedilerinin
görme ve koldama duygutannın keskinliğini yûzde el-
li oranında kaybettiklerini biliyor muydunuz?" İş bu
kadarla da kalmıyor, Kirli'ye bakarsanız, "Ev kedile-
rinin gözferi, karanltkta pariamalan gerekenden çok
daha az pariarmış", "Duymamızda ve dişlerimizin
sivriliğinde de gerilemeler" varmış.
Şimdi, Kirli de kim oluyor, diye soranınız yoktur
herhalde. Sevgili Oya Baydar'ın "Kedi Mektupla-
n"ru okumayan kalmış mıdır aranızda? Çok şaşıra-
caksınız ama, bir kaç gün öncesine kadar, ben oku-
mamıştım. Kütüphanenin en mutena köşesinden ba-
na gülümseyen bu krtabı okumayı sürekli ertelediği-
mi farkettim. Kedi dilinde yazılmış bir kitaba böyle
davranılır mı demeyin, kedilerin en sevdikleri yeme-
ği sona bırakma huylanndan haberiniz vardır herhal-
de.
Peki, biz evcilleştiğimizden bu yana değiştik de, in-
sanlar hiç mi degişmedi? Onlann arasında da dün-
yaya kedi gözleri ile bakanlar hızla çoğalryor. Örnek
mi istiyorsunuz, işte Milliyet'in "Kedi Gözü" Billur
Kalkavan, Evrensel'in "Kedi Gözü* Ahmet Çak-
mak. Bereket, Çakmak dostumuz geçenlerde bu
durumun farkına vardı; okurlanndan özür dileyerek,
"Bundan böyte köşenin adı "Pisi Gözü"dür" dedi.
Bakalım Billur Kalkavan ne yapacak şimdi?
Sakın yanlış anlamasın, sevgılı Kalkavan. Benim bu
duruma hiç bir itirazım yok. Nasıl olsa, bu yaştan
sonra lens kullanmaya alışamayız. Ve de gözlerimi-
zin en adisinden bir çrf sokak kedisi gözü olduğunu
saklamaya nıyetimiz yok. Oysa, o isterse birgün ma-
vi mavi bakar, öbür gün san san; hatta canı isterse
Van kedisi bile olur, bir gözü san. öbür gözü mavi.
Umurunda mı dünya?
Böyle politikaya bulaşmayan kedilere pek imreni-
yorum doğrusu. Evlerde yaşayıp da, hala politika
mikrobunu kapmamış olmalan şaşılacak şey. Benim
tanıdığım kedilerin çoğu, yerlerinde duramıyor, tüy-
leri diken diken bir vaziyette dolaşryor son günlerde.
Dinlediğimiz saçmalıklara başka nasıl tepki göster-
sinler?
Dünkü Türkiye gazetesini gördünüz mü? Yavuz
Bülent Bakiler, Küttür Bakanı Ercan Karakaş'ı ba-
kın nasıl anlatıyor: "Adamın bütün çırpınışlan, Nazım
HikmetV/7 kemiklerini Tûrkiye'ye getirmek için! Na-
zım Hikmet ismi altında oynanan çirkin bir oyunun,
gelecekte kaç gencimizin, kaç polisimizin, kaç as-
kerimizin hayatına mal olacağını bile bile devrimcili-
ğine (!), ilericiliğine (!) devam ed/yo/-"(ünlemler yaza-
raait); Hıtit Güneşi'ni Islam kültürünü temsil etmedi-
ği için kaldırmak isteyen Melih Gökçek'e, "Ne ma-
zaiki uten/"diye veciz demeçler veren en kalın kaşlı
Türk büyüğüne ne söylenebilir?
Politikacılara ilişkin çelişik duygulanm var. Bugün-
lerde Istanbul'da olan ünlü orkestra şefı Kurt Ma-
sur gibi düşünmüyorum gene de. "Eğer aptalsanız,
müzikten politikaya geçebilirsıniz"dem\ş basın top-
lanbsında. Tabi, rnüziğı bırakmaması çok hayıriı. Ama,
politikayı Gökçek'lere, Gökdemir'lere mi bırakalım
yani?
Politikayı onlara bırakmayalım kedi kardeşler, ama
şu güzel yaz günlerinde televizyondaki küfür bülten-
lerine bir süre kulaklanmızı tıkayıp, sanatın güzellik-
lerine yelken açmaya ne dersiniz? Istanbul'da Yap<
Kredi Gençlik Festivali'nin coşkusunu henüz dinme-
den Müzik Festivali başladı. Antalya'da Aspendos'ta
Opera ve Bale Festivali bütün hızıyla sürmekte. An-
kara'da Seğmenler Parkı'nda yaz gecelerini şenlen-
diren "Haziran Buluşması 95"devam ediyor (Devlet
Opera ve Balesi'ni bu iki güzel etkinlik için ne kadar
kutlasak az). Pamukkale'de hafrf müzik, Kuşada-
sı'nda Caz Festivalleri...
Müziğe kulak verirken, politikayı da ihmal etmeyin
sakın. "Ne mozaiki ulan!" diyenlere en güzel yanrtı
Kudsi Erguner verdi geçenlerde. Istanbul Müzik
Festıvalı'ndeki konseri ile, Türkiye kültürünün önem-
li bir parçası olan dinsel müziklerin, Rum, Ermeni, Ya-
hudi ve Islam müziklerinin görkemli bir buluşmasını
gerçekleştirdi Onat Kutlar'a ithaf ettiği konserinde.
Umanm, bazılan bundan bir ders çıkartmışlardır ken-
dilerine.
Bu akşam sessizce AKM'nin kapısından süzülece-
ğim ve Kurt Masur'un yönettiği New York Filarmo-
ni'yi dinleyeceğim. Çünkü şu kedi ömrümün biraz gü-
zelliğe ıhtiyacı var ve "Yaşamı güzelleştiren sanattır"
diyor şefimiz.
23.ULUSLAR4KASI
İSTANBUL MÜZtK
FESTtVALİ
BUGÜN: AtatûrkKfihiirMerkezi Büyük Salon: 19.00
New York Filarmoni Orkestrası (şef: Kurt Masur)
YARIN: Atatürk KüHür Merkezi Konser Salonu:
19.00 ÎTÜ Devlet Konservatuvan Orkestra ve Korosu
(şef: Serdar Öztürk)
Aya triniMûzesi: 19.00 Igor Oistrakh(keman), Ayla Er-
duran (keman), Valery Oistrakh (keman), Natalya Zert-
salova (piyano), Walter Nothas (viyolonsel)
Topkapı Sarayı Müzesi: 21.30 Saraydan Kız Kaçırma
Bükenfte kapamş
• Küttür Servisi - Bilkent Akadermk Konserleri Bahar
Etkinlikleri, bugün sona eriyor. Igor ve Valery
Oistrakh, Ayla Erduran, Walter Nothas ve Natalia
z^ertsalova'dan oluşan beşlinin konseri, bugün saat
21.15 'te Bilkent Konser Salonu'nda yer alıyor.
Topluluk, konserde, Brahms'ın yapıtlannı
seslendirecek.
TYS'deni. Sanat Günlepi'
• Kühür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası, 26-27
haziran tarihlerinde '1. Sanat Günleri' düzenliyor.
'Anlatım özgürlüğü hemen' temasının ön plana
çıkacaği etkınlikte, açılış konuşmasmı TYS başkanı
Ataol Behramoğlu ve Aziz Nesin yapacak.
Sunuculuğunu Nurseli Idiz'in yapacağı ilk geceye
Zülfü Livaneli, Yeni Türkü, Bırsen Tezer, Ruşen Avşar
ve Grup Laçin katılacak ve Gülten Akm sanatseverlere
şiirleriyle seslenecek. Leman Sam, Edip Akbayram,
Genco Erkal, Tuncel Kurtiz, Birsen Tezer ve Ruşen
Avşar'ın katılacağı ve sunuculuğunu Müjdat Gezen'in
yapacağı ikinci gecede Arif Damar şiirlerini okuyacak.
Etkinlik, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda saat
20.00'de gerçekleştirilecek.