Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 HAZİRAN 1995 CUMA
12 DİZtYAZI
Bir dünyanın sonuvebatış• Kuzeyde, 1917 yılındaki siyasal altüst oluşların
arkasından Rus ordularının bozulup dağılışı,
yepyeni ufuklar açar, 1876 yılından beri
yitirilmiş toprakların geri alınışı, onların yanı sıra
çar imparatorluğunun yüzyıllar boyunca ağır
ağır yiyip gövdeye indirdiği bütün Türk
toprakları'nın yeniden fethedilmesidir de bu
ufuklar.
Osmanlı Imparatorluğu
için savaşın (Birinci Dünya
Savaşı) son eylemi iyi başlar.
Güneyde. Mezopotamya ile
Suriye'de, düşman güçler
ilerlemelerini sürdürürler
gerçi, ancak Türk ordulan di-
renirler ve dunımda bir de-
ğiştne olmasa da en azından
cephelerde bir kararlılık
umudunu verebilecek du-
rumdadırlar hatta. Kuzeyde,
1917 yılındaki siyasal altüst
oluşlann arkasından Rus or-
dulannın bozulup dağılışı,
yepyeni ufuklar açar, 1876
yılından beri yitirilmiş top-
raklann geri alınışı, onlann
yanı sıra çar imparatorluğu-
nun yüzyıllar boyunca ağır
ağır yiyip gövdeye indirdiği
bütün 'Türk toprakian'nın
yeniden fethedilmesidir de
bu ufuklar. Enver Paşa'nın
askerleri şöyle şakırlar
"Kalk ayağa! Bizi bekliyor
Turan. Kahireden Batum'a,
Hint'ten Afganistan'a biziz
beklenen!" Türkiye'nin
ufuklan. Kafkaslar'ın doruk-
lan değildir şimdi. bakışlan,
Hazar Denizi'nin ötesindeki
sonsuzluklarda kaybolmak-
tadır artık!
Büyük düşler
Uzun göriişmelerden son-
ra ımzalanan Brest-Litovsk
Antlaşması, Türklerin temel
istemlerinden birine,
1876'dan öncekı smırlara dö-
nülmesi arzusuna olumlu ya-
nıt vererek Rus-Osmanlı
uyuşmazlığma son vermiştir.
Ne var ki yırtılıp atılmak için
yapılır antlaşmalar. Kafkas-
ya'da yollar açık olduğuna
göre şimdi, niçin Bakü'ye ya
da daha uzaklara kadar git-
meyecekmiş Osmanlı ordu-
lan? Türkiye, devrimci kay-
naşmanın yıktığı eski Rus
hnparatorluğu'ndaki Müslü-
rrian haiH&n neden almaya-
cakmış kucağına? Bakü pet-
rol yataklanna ve Kafkas öte-
si başka maden zenginlikle-
rine el koyma arzusundaki
Almanlar kadar. tstanbul hü-
kümeti de ordulannı, yeni fe-
tihlere doğru atmak eğilimin-
dedir, bütün bunlar Alman-
lann. bölgede bir Osmanlı
yarma hareketine kötü gözle
bakmayacaklannı düşündür-
tür Enver Paşa'ya.
Bununla beraber Türkiye.
tasanlannı gerçekleştiımek
için kısa birsüre önce Kafkas
ötesi bir cumhuriyetin bağ-
nnda, -Azerba\can'la bera-
ber- bir araya gelmiş (Aralık
1917) olan Gürcistan'la Er-
menistan'ın direnişini kır-
makla işe başlamalıdır.
tlkbahann sonlanna doğ-
ru, Brest-Litovsk Antlaşma-
sı'ndan hemen hemen üç ay sonra, Türk
birlikleri, Hazar Denizi 'ne doğru hareke-
te geçmek üzeredir. Ne var ki Enver Pa-
şa, Osmanlılann Kafkasya'ya el koyma-
sında, bölgede kendi iktisadi ve siyasal
hedefleri için bir tehlike gören Alman
vetosunu gözönünde bulundurmak zo-
rundadır şimdi.
Kayzer, Irak ve Filistin'deki Ingiliz
ilerleyişine karşı olanca çabayı harcama
konusundaki ivedi zorunluluğu kanıt ola-
rak gösterip askeri harekâtın askıya alın-
masını istemekle başlar işe. Aynı tarih-
lere doğru öğrenilecektir ki Almanya,
Kafkas ötesi cumhunyetin kaçınılmaz yı-
kıhşından (26 Mayıs 1918) doğan yeni
Gürcistan'ı koruması altına almaya karar
vermiştir. Kısa bir süre sonra da özellik-
le petrol teslimi karşılığında, olası bir
Türk müdahalesine karşı Alman güven-
cesini öngören AJman-Sovyet sözleşme-
sinin (27 ağustos) sonunda, Azerbay-
can'ın kapısı kapanacaktır Osmanlı Im-
paratorluğu'na.
Bununla beraber, Türkler kendi kendi-
lerini yemeyeceklerdir uzun zaman.
Eylülün ilk günlerinden başlayarak
Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa'nın ko-
mutasına verilmiş bir 'İslam ordusu',
Azerbaycan'la kuzey arasındaki ilişkile-
rin kilidi durumundaki Derbent'i alacak-
ür. Onun açtığı yolda, Osmanlı birlikle-
ri Dağıstan'a doğru yönelik ve daha da
uzak fetihlere hazırlanmaya başlarlar o
günden.
16 eylülde, Babıâli bir zafer telgrafi
alacaktırcepheden: Bakü fethedilmiş ve
Dunsterville de silahlan ve ağırlıklany-
la yola koyulmuştur, Osmanlı koruma-
sında bir Azerbaycan cumhuriyeti gün
ışığına çıkmaktadır! tstanbul'da, bir sar-
hoşluk yaşanır. Birkaç gün içinde Sadra-
zam Taiat Paşa'nın, Rus Asyası'nm da-
ğılıp parçalanması konusunda geniş bir
tasanyı Almanlarla hale yola koyması
için sadece birkaç gün yetecektir: Sovyet-
lere verilen kimi ödünler karşılığında,
Kafkaslar'daki iktisadi kaynaklann pay-
• Enver Paşa'nın askerleri şöyle şakıriar: "Kalk
ayağa! Bizi bekliyor Turan, Kahire'den
Batum'a, Hint'ten Afganistan'a biziz
beklenen!" Ufuklar, Kafkaslar'ın dorukları
değildir şimdi, bakışlar, Hazar Denizi'nin
ötesindeki sonsuzluklarda kaybolmaktadır
artık! Büyük düşler... Daha da sert olacaktır
gerçeklere dönüş!
• Beklenmedik garip bir değişme olur
gelişmelerde. Ve imparatorluk 30 Ekim
1918'de imzalanan Mondros Anlaşması'nın,
pek sert koşullanna boyun eğmek zorunda
kalır. Osmanlı imparatorluğu'nun yitirdiği
sadece savaş değildir, İtilaf devletlerinin,
işgaline boyun eğdiği için varlığı da sona
ermiştir aslında.
Büyük düşlerle Kafkasya'ya yürüyen Enver Paşa ve onu destekteyenlerin sonu tam
bir düş kırıklığı oldu. Savaşın sorumluları, Talat, Cemal, Enver paşalar ve kimi başka-
ları, halkın öcünden yakalarını sıyırabilmek amacıyla dışanda sığınacak bir yer ara-
maya karar verecekler ve Berlin'e gideceklerdir.
Bitkin Aııaclohı
çıkış arıyor
•Yûzyıhn başından beri imparatorluğun
göğüslemek zorunda kaldığı arka arkaya
savaşlardan bitkin hale gelen TürkJerin istedikleri
tek şey banştır artık. Umutsuzluk ve usanç kol
gezer tartışmasız olarak. Ne var ki direniş, yavaş
yavaş örgütlenir her şeye karşın.
1919 yılının başlanndan ya da Italya'ya çağnda bu-
beri banş konferansının
toplandığı Paris'te, 'Büyük
Devletler'in temsilcilen,
sultana bağımlı halklaradı-
na konuşan çeşitli delegele-
rin kendilerine sunduklan
istemlere uyup Doğu'nun
hantasını boşuna kesip biç-
mektedirler arka arkaya,
ama sonuç aynıdır hep:
Türkiye, Ermenilere ya da
Yunanlılara bırakılmamış
Anadolu illeriyle yetine-
cek; lngilizlerin, Fransızla-
nn ve ftalyanlann seve se-
ve denetimlerinde tutacak-
lan nüfuz bölgelerine razı
olmak zorunda kalacaktır
sonunda.
Açıktır ki pek de iyi göz-
le bakmazlar bu tasanlara
Türkler. Ancak ne yapma-
lı? VI. Mehmet Vahdettin
ve hükümeti -bu hükümeti,
1919 Martı'ndan başlaya-
rak Hürriyet ve ltilaf'ın
başlıca liderlerinden biri,
Damat Ferit Paşa yönete-
cektir- olacağa boyun eğ-
me yolunu seçmişlerdir.
Kamuoyunun büyük bir
bölümünün seçtiği de bu-
dur. Yüzyılın başından be-
ri imparatorluğun göğüsle-
mek zorunda kaldığı arka
arkaya savaşlardan bitkin
hale gelen Türklerin iste-
dikleri tek şey banştır ar-
tık. Kimi insanlar, bu ban-
şı, pek pahalıya ödemeye
bile hazırdırlar. Bazılan,
lngiliz koruması kartını oy-
narlar, bazılan bir Ameri-
kan mandası yaranna mü-
cadele ederler. Fransa'ya
İunmayı önerenler de var-
dır.
Umutsuzluk ve usanç kol
gezer tartışmasız olarak.
Ne var ki direniş, yavaş ya-
vaş örgütlenir her şeye kar-
şın Istanbul'da ve ülkenin
belli başlı kentlerinde, yurt-
sever demekler hızla çoğal-
maya başlar. Yergi yazılan,
el ilanlan. telgraflarla yürü-
riirler mücadelelerini, işgal
edilen ya da işgal tehdidi
altında bulunan bölgelerde,
silahla mücadele de girer
ışin içine. Kilikya'da, Doğu
Anadolu'da, Karadeniz kı-
yılannda dağınık çeteler
gitgide daha çoktur, gitgide
daha cesur. 1919 Mayı-
sı'nda Ltoyd Georges, Cle-
menceau ve Birleşik Ame-
rika Başkanı VVHson'u bir
araya getiren İtilaf Devlet-
leri Yüksek Kurulu, Izmir
ve yöresini işgal etme izni-
ni verir Yunanlılara. Kamu-
oyunun Türkiye'nin suratı-
na indirilen bir şamar ola-
rak karşıladığı Yunan çı-
karması (15 mayıs), ülke
çapında yoğun bir heyeca-
na yol açar ve Türk yurdu-
nu savunmak için oluşmuş
çeşitli gruplann etkinliğine
alabildiğince canlılık geti-
np yüreklendirir.
Oyle de olsa bu dağınık
girişimlere, gerçek bir ulu-
sal direniş hareketinin atı-
lım ve çapı nasıl kazandın-
lacaktır? Bu sorunun yanıt
bulabilmesi için olağanüs-
tü bir insanın yazgısıyla
karşılaşması gerekecektir.
laşılması; Kınm'da bir Tatar cumhuriye-
tinin kurulması, Kuzey Kafkasya'da ve
Türkistan'da bağımsız devletlerin yaratıl-
ması, nüfuz bölgelerinin çizilmesi yazı-
lıdır bu tasanda.
Büyük düşler... Daha da sert olacaktır
gerçeklere dönüş!
Gerçeklere dönüş ve
Mondros Ateşkesi
Çünkü, 1918 sonbahannın bu başla-
nnda, nasıl olur da gün gibi aşikâr şey-
lere uyulmaz. tttifak devletleri ve onla-
nn bağlaşıklan, savaşı kaybetmektedir-
ler. Batı cephesinde, Fransız ve Ameri-
kan tümenleri, güçlü lngiliz ve Belçika
birlıklerinin de desteğiyle Alman savıın-
masuu çökertmişlerdır, Filistin'de ani bir
gayretle General Allenby'nin ordulan,
'Yıldınnı Ordusu'nu -hemen hemen bü-
tünüyle- yok etmişlerdir ve Arap milli-
yetçilerinin de yardımıyla Şam'ı (1
ekim), Halep'le Humus'u ele geçirirken
Fransızlar da Beyrut'a asker çıkarmış-
lardır (6 ekim); Irak'ta. İngiliz tugaylan
Musul doğrultusunda hareket halindedir-
ler, son olarak Balkanlar'da, General
Franchet d'Espcrey'in komutasındaki
Selanik ordusu, Bulgar güçlerinin dire-
nişini kırrruş ve ivedilikle ateşkes isteği-
ni belirlemeye zorlamıştır Sofya hükü-
metini (26 eylül).
Özellikle bu son olaydır ki durumun
ağırhğının bilincine varmaya götürmüş-
tür Babıâli 'yi. İmparatorluğun çevTe eya-
letlerinda askeri harekât sürüp durdukça,
savaş satrancında başanlı bir manevra
umudu Osmanlı yöneticilerinin iyimser-
liğini beslemeye yetiyordu. Ne var ki
Bulgaristan'ın çöküşüyle tehlike kor-
kunç biçimde yalan görünür birden. Ger-
çekten düşman, Doğu Trakya'ya -elini
kolunu sallaya sallaya- girebilir artık ve
tstanbul kapılanna değin ilerleyebilir.
Uzaktaki şu ya da bu toprak değildir teh-
dit edilen şimdi, ta kalbidir imparatorlu-
ğun. Beklenmedik garip bir değişme olur
gelişmelerde: Bulgarlann teslim oluşun-
dan üç gün önce, Berlin'e ziyarette bu-
lunan Talat Paşa, Alman görüşmecilerle,
eski Rus Imparatorluğu'ndaki Müslü-
man ülkelerin yazgısını hale yola koy-
maya çalışıyordu. Ekim başlannda, Os-
manlı hükümetinin, Bulgaristan'a ayak
uydurmaktan ve çatışmalann askıya aluı-
masını istemekten başka düşüneceği hiç-
bir şey yoktur.
Ancak 27 ekimde Türklerin ilk yokla-
yışlanndan bir üç hafta kadar sonra, ateş-
kes görüşmelen başlayacaktır: Mondros
Koyu'nda demirlemiş bulunan lngiliz
zırhlısı Superfo'de yapılacaktır bu görüş-
meler.
Dört gün sürecek görüşmelerde, Bah-
riye Nazın Hüseyin RaufBey'in yöneti-
mindeki Osmanlı temsilci heyeti itilaf
devletlerinin sertliğini gidermeyi başara-
mayacaktır. z^afersarhoşluğu içindeki bu
güçler, sultanın topraklanna eİ koymayı
hedef -onca zamandır özene bezene ha-
zırlanmış- tasanlanndan nasıl olup da
vazgecebilirlerdi? 30 Ekim 1918'de im-
zalanan Mondros Anlaşması, pek sert ko-
şullar ıçeriyor.
Anlaşma, özellikle Türk ordusunun
hemen salıverilmesini, bütün savaş gemi-
lerinin gözaltına alınmasını. Suriye,
Trablus ve Mezopotamya'daki Osmanlı
birliklerinin teslimini, (yeni bir anlaşma-
ya değin Türk askeri idaresinde kalan gü-
ney-batı bölümü dışında) Kafkas ötesi
bölgelerin boşaltılmasını dayatmaktadır.
Birinci madde, Çanakkale ve Istanbul
boğazlannda gidiş-gelişin serbest olma-
sını şart koşuyor ve itilaf devletlerine bo-
ğazlarda askeri birlikler bulundurma
hakkını tanıyor. ttilaf devletleri, gerek
gördüklerinde. Doğu Anadolu'da. Erme-
ni nüfusun yaşadığı illeri işgal edebile-
ceklerdir aynı zamanda. Anlaşma, onla-
ra aynca Toros tünellerine el koyma, li-
man kuruluşlanna sahip çıkma, Osman-
lı demiryollanndan ve ticaret gemilerin-
den serbestçe yararlanma iznini de ver-
mektedir. Türk hükümeti, İtilaf devletle-
ri garnizonlanna, karşıhk beklemeksizin
kömür, yiyecek ve genel olarak isteye-
cekleri her ürünü sağlayacaktır. ttilaf
devletleri 7. maddeyle yeğleyecekleri ki-
mi stratejik noktalan işgal etme hakkını
saklı tutmuşlardır kendileri için. Özel-
likle kaygılandıncıdır bu koşul. Alabil-
diğine belirsiz olan madde, her türlü kö-
tüye kullanmaya kapılan açmıştır. Tek
başına o, anlaşmaya kayıtsız-şartsız tes-
lim niteliğini vermeye yeterdurumdadır.
Batı$
Osmanlı tmparatorluğu'nun yitirdiği
sadece savaş dcğildi, îtilaf devletlerinin.
işgaline boyun eğmek zorunda kaldığı
için varlığı da sona ermişti aslında, ba-
ğımsız devlet olduğu kâğıt üzerinde sür-
se de böyleydı gerçek. Felaket o boyut-
iardaydı ki Türkiye 'nin dünya çapındaki
uyuşmazlığa katılmasının belli başlı so-
rumlulan -Talat, Cemal, Enver paşalar
ve kimi başkalan- halkın öcünden yaka-
lannı sıyırabilmek amacıyla dışanda sı-
ğınacak bir yer aramaya karar verecek-
lerdi: 1 kasırru 2 kasıma bağlayan gece,
bir Alman gemisine binip Odesa'ya doğ-
ru yola çıkacaklar, oradan Berlin'e geçe-
ceİderdır. Türkiye'nin kurtuluşu yolun-
daki mücadeleyi o kentte sürdürmek
umudu içindedirler.
tttihat ve Terakki Partisi'nin belli baş-
lı yöneticilerinin kaçışı, bu kuruluşun so-
nunun geldiğini haber verir. Büyük fela-
ketin acılar içine attığı kamuoyu, tttihat-
çılann cezalandınlmasmı istemekte ge-
cikmedi. tttihatçılar ise savaşın bütün fe-
laketlerinden sorumlu görülürler: Savaş
meydanlannda ölmüş yüzbinlerce asker,
kurbanlannın sivil halk ve özellikle de
Ermenı halkının olduğu kıyımlar, can alı-
cı salgınlar, iaşe sorumlulannm cepleri-
ni doldurmalan, kıtlıklar, karaborsa, se-
falet... Böylesi bir ortamda, tek bir yol
vardır tttihat ve Terakki Partisi'ne kalan,
gölgeye çekilmek, kendini unutturmayı
denemektir! Üçlünün arkasından kaçıp
gitmemiş olanlar, olağanüstü bir kongre
halinde toplaşıp kasımın ilk günierinde
örgütlerinin dağılışma karar verecekler
ve böylece tttihat ve Terakki Partisi'nin
eski rakibi Hürriyet ve İtilaf'a terk ede-
ceklerdir meydanı, bu sonuncusunun ba-
şında bulunanlar ise boş kalan yerleri ele
geçirmeye başlamışlardır.
Ittihatçılann, siyaset sahnesini terk
ediyormuş gibi göründükleri bir sırada -
aslında, eylemlerini perde arkasında sür-
dürmeye karar vermişlerdir iyiden iyiye-
Türkiye'nin, M.
o n
d
r o s
Mütarekesi'nce
öngörülen işgali daha şimdiden başla-
mıştı.
Bunlar olurken 8 Şubat 1919'da, Ge-
neral Franchet d'Esperey, birliklerinin
başında âlâyı vâlâ ile girer tstanbul'a.
Beş yüz yıl kadar önce, Doğu Roma tm-
paratorluğu'na son verdikten sonra Fatih
Sultan Mehmet'in yaptığı gibi beyaz bir
atın üstüne kurulmuş bir halde kenti do-
laşır Hıristiyanlann alkışlan arasında,
Bizans'a dönüş müdür bu? Şaşaalı bir at
gezintisi, tarihin beş yüzyılını silip atmış
mıdır? İmparatorluğun çeşitli azınlık
halklan, kendilerine yapılan vaatlere gü-
venip 'Büyük Devletler'in biryanm yüz-
yıla yakın bir süreden beri düşündükleri
büyük paylaşmaya hazırlanırlar en azın-
dan. Kafalarda, daha şimdiden çizilmiş-
tir sınırlar Doğu Trakya'yı, tstanbul'u ve
Batı Anadolu'yu içine alan bir büyük Yu-
nanistan, Karadeniz'de Hıristiyan halkın
oturduğu geniş bir kıyı şeridinden oluşan
bir Pontus cumhuriyeti, kimilerinin Trab-
zon'dan Akdeniz'e uzanmasını görmeyi
arzuladıklan bir Ermeni devleti, Küçük
Asya'nın bağnnda, Toros'la Zagros Dağ-
lan arasında yayılan bir özerk Kürdistan;
Musul. Harput, Diyarbekir, Urfa illerini
içeren bir Hıristiyan Asur, Filistin'de bir
ulusal Yahudi yurdu; itilaf devletlerinin
kıskanç korumalan altına alınmış Arap
topraklan...
Peki ya Türkiye?
Yarın: Bir devrimden ötekine
Nüfus cüzdanımı
kaybettim.
Hükumsüzdür.
UFUKÎŞKEY
Sigorta kartımı, nüfus cüzdanımı kaybettim.
Hükumsüzdür.
RASİMBOZDAĞ
Nüfus cüzdanımı, ehliyetimi ve Kuyumcular Derneği
kartımı kaybettim. Hükumsüzdür.
AVtDlS BALIKÇI
Kaybolan toprak değil. ekmektir. T . E . M . A .
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal
Varlıklan Koruma Vakfı
Tel.: (0212) 281 10 27 268 09 85
ANKARA... ANKA
MUŞERREF HEKIMOGLU
Panis'ten Resimler
Başbakan Çiller'i izliyorum ekranda. Paris'e ya-
raşır görüntüsü var, kürsüde duruşu, şıklığı, raihat ko-
nuşması, eleştirel soruları serinkanlı, hatta gülerek
yanıtlaması, konuştuktan sonra alkışlanarak yerine
oturması gözümü de gönlümü de okşuyor doğru-
su. Ekrandaki görüntüyü izleyen birkaç dostum te-
lefon etti, sevincini belirtti sonra, dahası Paris'ten de
seslendiler, gelişinden kaygılandık, ama gidişi güzel.
dediler. Ekranda çok acı, kimi zaman da hayli çirkin
tablolar seyredenîeri Paris resimleri etkiliyor gerçek-
ten.
Anayasa değişikliği nedeniyle yaşanan olaylan,
oluşan resimleri izliyor musunuz? Çorapsız gazete-
ciyi salondan dışan çıkaran milletvekıline ne buyru-
lur! Ya da laikliği, din düşmanlığı diye yorumlayarak
şeriatı savunanlara? Tersi de var; Cumhuriyetimizin
temel ilkelerini, Atatürk devrimlerini yeteri kadar sa-
vunamayanlar, çizgilerini belirtemeyenler, çelişkile-
riyle yandaşlannı şaşırtanlar... Sakallılar, badem bı-
yıklılar, kadın gazetecilerin çorapsız bacaklarına ta-
kılacak kadar ilkelliğe saplananlar... Tansu Çiller'in
çevresinde bunlar var! Laıkliğe, emeğe karşı cephe
oluştururken onu da geriye çekmeye çalışıyorlar.
Oysa ileriye de atabilirler.
2000 yılına doğru Türkiye'de yalnız Tansu Çiller
değil, hiçbir başbakan, hiçbir siyasal lider geriye dö-
nerek yol alamaz bence. İleriye bakmak gerekiyor;
karanlığı aşıp aydınlığa, çağın dışına değil düzeyine
ulaşmak gerekiyor. Burada bir açıklama da yapmak
istiyorum, çağdaş düzeyi, Batı ülkelerinin düzeyi
olarak düşünmüyorum bir süredir, Avrupa'nın göbe-
ğinde yaşanan olaylar, Bosna-Hersek'teki kanlı sa-
vaşlar nedeniyle haçlı savaşlannı yeniden yaşadığı-
mızı düşündüm; kafam da, yüreğim de dalgalandı.
Çağdaşlık evrensel değerlerle oluşuyor her şeyden
önce. Insanlığın ufkundayıldızlan parlatan değerle-
re. Bireylere insan olmanın onurunu hissettirerek,
umut ve güven vererek, emeğin yüce değeriyle, te-
mel hak ve özgürlüklerini güvenceye alarak. BAB
üyeliği çok önemli değil bence, Avrupa ülkelerinin
Türkiye'yi dışlayabilmeleri düşünülebilir mi acaba?
Sanınm düşünülemez, çıkarianna ters düşer!
Sayın Çiller ile bir kez konuştum şimdiye kadar.
Başbakanlık konutunda hayli uzun bir söyleşimiz
var. Başbakanlığa bakışımı, Atatürk kuşağından bir
kadın olarak düşüncelerimi, eleştirilerimi içtenlikle
söyledim, o da ilgiyle dinledi. Sonra birkaç kez kar-
şılaştık, ama birkaç sözcükten öteye gitmedi ko-
nuşmamız. Çankaya Köşkü'ndeki resmı kabuller-
de... Son seçimlerden sonra Basın Yayın Genel Mü-
dürlüğü'nün 75. kuruluş yılı kokteylinden çıkarken
karşılaştık. Devlet Konukevi'nin önünde toplanan
başkentliler çevresini sardı; kadınlar sanldı, çocuk-
lar öpmek istedi, belli bir karizması var doğrusu;
otomobilinin üstüne tırmanıp kalabalığı selamlarken
gözleri partıyordu. Yüzündeki pembeliğin gizi kuş-
burnu diyorlar, ama değil, iktidar ateşi bence. An-
cak iktidar olmak kolay değil. Yakın geçmişte de ya-
şadık, hükümet kurmak yetmiyor ülkeyi yönetme-
ye, vaktiyle Ecevit hükümetleri kuruldu, ama CHP
iktidar oldu mu? Süleyman Demirel de iki kez kol-
tuğundan aynldı, ama iktidannı yitirdi mi? DYP-CHP,
ortakhğı başka bir olay elbet. Belli bir uzlaşmayla
toplumdaki beklentilere yanıt venmezlerse kottukla-
rını korumalan neye yarar?
Başbakan Çiller'in benzer konumu var, başını ört-
mesi, ezan sesinden coşku duyduğunu söylemesi
ters bir portre oluşturuyor. Içtenliği de tartışılabilir.
Tüm çelişkilere karşın Atatürk devrimlerinin ürünü
Tansu Çiller. O devrimler doğrultusunda başbakan-
lığa geliyor. Başanyı da o doğrultuda kazanabilir an-
cak. Laik Cumhuriyetimizin ilkelerinden, devletimi-
zi oluşturan, çağdaşlaşmayı amaçlayan devrimler-
den ödün vermeyerek. O devrimler bir bütün, biri
ötekini tamamlıyor, hepsi bir arada ileri bir atılımı
simgeliyor. Laiklik olmasaydı, Tansu Çiller siyasal
yaşamda görev alabilir miydi? Kadın devrimi, eşit
haklar, özgürlükler, evlilik kurumu, miras başka bir
düzeye geliyor laik Cumhuriyetimizde. Kim geriye
dönmek ister bu yaşamdan, hangi kadın çağdışılı-
ğa özlem duyar? Aydınlığı yaşayanlar karanlığa gö-
mülür mü? işte memureylemleri, işte kadın demek-
lerinin uyarısı, işte çalışanlann hakkını venmeyenle-
re protestolar.
Tansu Çiller'in yolu da aydınlığa yöneldikçe açıla-
bilir bence. Nüfusumuzun yansını oluşturan kadın-
larla bütünleşebilir. Toplumdaki beklentilere ters dü-
şerse kadınlara da ters düşer, giderek çıkmaza gi-
rer. Çünkü olaylar kanıtlıyor, halkımız geriye değil
ileriye bakıyor; anayasa değişikliği beklentiler doğ-
rultusunda gerçekleşmezse halkoylamasıyla deği-
şecek. Başbakan Çiller'in çok kullandığı deyimleya
değişecek, ya değişecek. Bizans oyunlan daha uzun
süremez. Herkesin gerçek rolünü oynaması gereki-
yor. Kimliğini, davranışını açıkça ortaya koyması.
Cephesini açıkça, yüreklice kurması. Kim çalışan-
lann yanında, kim karşıda, kim sağda, kim solda?..
Bu açıklığa özlemimiz var.
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/Benzer olmayan
maddelerdenoluş-
muş bütün. 2/
tkaz... Bir tür er-
kek deve. 3/ Atla-
nn taşınması için
yapılıruş kapalı ta-
şıma aracı...
1930'da Istan-
bul'da kurulan ve 6
etkinliğini günü-
müzde de sürdü-
renbirkitabevi.4/
Ender, seyrek...
Sevgililerin birbir-
1 2 3 4 5 6 7 8 9
lerinden aynlışını konu edı-
nen eski bir Fransız şarkı tü-
rü. 5/ Bir deniz teknesinın
başka bir tekneye ya da iske-
leye yanını vererek yanaşma-
sı. 6/Anlmış ve egrilmeye ha-
zırlanmış top biçımınde yün
ya da pamuk... Bir göz rengi.
7/Bartın'ınbırilçesi... Erden
ça\Tişa kadar olan askerlere
venlen ad. 8/ABD'de yayım-
lanan dünyanın ünlü mizah
dergilennden bin... Alfabe. 9/Çingene çadın... Yemek.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Fizıkte enerji, elektrik yükü, açısal momentum ya da baş-
ka niteliklere ilişkin birim. 2/Kuru soğuk... Belirteç olarak
kulianılan eylem soylu sözcük. 3/ Güneş dogmadan önceki
alaca karanlık... Bulaşmış, bulaşık. 4/Şarkı, türkü... Asık su-
ratlı 5/ Çılbır da denilen yoğurtlu, yumurta yemegi... Gü-
müşün simgesi. 6/ Bulut... Öyunda cezalı çocuk. II Doğu
Anadolu'da, özellikle Kars yöresinde yaygın bir halk oyu-
nu. 8/ Bumbar yağı... Birkaç renkli ıplikten yapılmış doku-
ma. 9/ Uygun, tıpatıp gelen... Vücut ısısı.