Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 HAZİRAN 1995 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Yitik ım ıııtlamı ve tutkuların
kadmı Monroe
PENALTI
• Kölriir Servisi.- MarilyD Monroe, her zaman
l>ır gün ününün kendısını terk edeceğıni, bunun
yajgısı olduğunu söylerdı Ancak onun için ü n '
hiçbir zaman vefasız bir dost olmadı. Aksine, 32 yıl
önce yaşama veda etmesinden sonra ateşli bır hay-
ran gibı onu gızlıce izledı. Marilyn 'rüzgârda bir
jnum' gıbi bir yaşam sürmüş olabılir. Ama bugün
Monroe alevi, eskisinden çok daha parlak.
. Eleştırmen Richard Dyer'a göre, şımdiye dek si-
nema tanhınde hiçbir yıfdız hakkında Monroe'nun
ölümünden sonra yazıldığı kadar çok şey yazılma-
mıştı. Otuz yıldır yazılan eksıksız Monroe bıyog-
rafilennın yanı sıra belgeseiler, anılar, romanlar,
oyunlar, fotoğraflar, denemeler, şarkılar...
Marilyn Monroe pul serisi
Bu yıl Monroe bir Amerikan pulunun üzerinde
boy gösteren ilk film yıldızı oldu. Manlyn Monroe
pulu Amerika'da 1 hazirandan ıtıbaren kullanılma-
ya başlandı. Marilyn bundan böyle bır pul serisin-
den bakacak hayranlanna. Bu
pulun, 'Rock and RoD Kralı El-
vis Presley'nin resminı taşıyan.
tanhin en çok satılan puluna ra-
kıp olmasi bekleniyor. Afri-
ka'da, Gabon kıyılanna 200 km.
tızaklıkta bulunan ada ülke Sao
Tome, Amenka'dan da önce
davranarak dünyanın ılk Ma-
rilyn Monreo pulunu çıkardı.
Ozennde yıldızın resmının bu-
lunduğu bır seriyı oluşturan pul-
lar oldukça düşük bır fiyata sa-
tılmaya başlandı. Nüfusu 120
bin olan Sao Tome'da halkın çok
değerli olduğunu düşûndüğü bu
pullan kullanması pek olası gö-
rûnmüyor. Bır postane yetkilısı,
bu pullann tıcan amaçla kulla-
nılacağını ve yurtdışındakı ko-
leksıyonculara yûksek fiyatlar-
la satılacağını söyledı. 1962 yı-
1ında yaşama veda eden Manlyn Monroe, günün bı-
rinde kakao ıhracı gibi, Sao Tome'un yabancı ge-
lir kaynaklanndan biri haline geleceği'nı bilseydi,
herhalde çok şaşınrdı.
Yaşamı sahnede sürüp gktiyor
Geçen ay yıldızın Bern Stern tarafından çekilen
fotoğraflan, New York'takı Sotheby's müzayede sa-
lonunda açıkarttırmaya çıkanldı ve 4-6 bın dolar
arasında değışen fiyatlarla alıcı buldu. Bugünlerde
TerryJohnson'ın 'Insignificance' adlı oyunu Lond-
ra'da yenıden sahnelenmeye başlıyor. Oyunda Ma-
rilyn'i Frances Barber canlandınyor. Andy Bull'un
geçen yıl temmuz ayında yayımlanan 'Strange An-
gefe' adb kitabı Marilyn hayranlanyla yapılmış söy-
leşılen de içenyor Fitzgerakl "Amerikaulann ya-
şamlannda ikinci perde yoktur" demıştı ama Ma-
rilyn'ın yaşamı sahnede sürüp gıdıyor. Marilyn
Monroe, tıpicı Lana Turner. Clara Bow, Jean Har-
Vm ve yüzlerce Hollywood yıldızı gibı, yalnızca ya-
şını başını almış vefalı hayfanlannın belleklerinde
kalabılirdı. Ama bu olmadı. Bır zamanlar Monroe
da bır mit değil, herhangi bır film yıldızıydı.
1950'lerde kariyerinin doruğuna çıkmış, milyonla-
nn sevgilisi olmuş, ancak 1960'lı yıllarda inışe geç-
mışü. Şımdilerde süpermodeller ve feministleronu
seviyor ama o yıllarda kadınlar Monroe'ya bır tür-
lü ısınamamıştı. MollyHaskel, "From ReverenceTo
Rape"adlı kitabında şöyle yazıyordu: "O zaman-
lar kadınlar kendilerini Monroe ile özdeşleştireme-
difcr ve onu destelüemediler" Monroe ıse "Benim
popflleriiğim bütüoüyle erkeksi bir olgu gibi görü-
nüyordu" dıyordu. Monroe gibı sanşınlan ancak er-
keider severdı. Kadınlar Bette Davis, Joan Craw-
fordve liz Taytor'ı tercih ederdi.
1955 yılında Monroe'nun yok olan babasının ve
dengesız annesınin öyküsü, yoksul çocukluğu, on
dördûnde tecavüze uğradığı ortaya çıktı. 4 ağustos
1962 'de aşın dozda uyku hapından öldü. Bunun bir
intıharolduğu yolundaki söylentiler basında yer al-
dı. Amenkalılar birdenbire zavallı, tatlı Marilyn
için üzülmeye başladılar. Ölüm onu 'aptal sanşın'
rolünden sıyırmıştı. Fettan sanşın Marilyn, bırden
kurban azıze Marilyn haline gelmişti. Monroe'nun
bir gün akademisyenlenn, feministlenn, entellek-
tûellerin ve romancılann ilgisi-
ni çekecek bir konu haline gel-
mesi, 50'lı yıllarda herkesı,
özellıkle de dünyanın kendisini
hiçbir zaman ciddıye almaya-
cağından endişe eden Ma-
nlyn'ı çok şaşırtırdı. Monroe,
gerçek bir oyuncu olma, kendi-
nı eğıtme yolundaki çabalannın
ınsanlar tarafından alaya alın-
dığını düşünüyordu.
Gloria Steinem 1973 yılında
"'Sonunda onu ciddiye ak>o-
ruz"dıye yazmıştı. Ama Mon-
roe daha 6O'lı yıllar sona erme-
den sembolik bir önem kazan-
maya başlamıştı. Herşeyden
önce Hollywood'daki yıldız sıs-
temi tarafından katledilmiştı.
Kısa bır süre sonra Amerikan
Rüyası'nın kurbanı haline gel-
dı Diana TriDuıg'uı TheDeath
Of Marilyn Monroe' (1963) adlı kitabıyla, sembo-
lik statüsü bir adım öteye taşınmıştı; ölümü arnk uy-
garlık trajedisinın ta kendısiydi. Zamansız ölümü-
nün zamanlaması ıse mükemmeldı. Amerika'nın
1960'lı yıllardakı en böyûk ulusal drarru, masumı-
yetm yitinlmesiydi. En iyı ve en parlaklann Vıet-
nam ve Dallas'da öldükleri bu destanda, başrole, yı-
tik umutlann ve yarulsamalann kadını Marilyn'den
daha uygun bın yoktu. Ancak, erken ölüm, unutul-
mayacağınızın. sonsuza dek yaşayacak bir efsane
olmanızın garantısı degıl. Carole Lombard 34. Jay-
ne MansfieJd ise 33 yaşında öldüler. Marilyn'ın ölü-
münde önem taşıyan faktör, bır sır olarak kalması,
ıntihar mı, yoksa suikast mı olduğunun bir türlü an-
laşılamaması. Ölümünden bu yana, onun devamı
olarak görülen modeller. aktrisler ve pop şarkıcıla-
n, 'yeni Marilyn Monroe' olarak selamlandılar.
François Mitterrand bıle lngıltere'nın eskı Başba-
kanı MargarethThateher'ın Monroe'nun dudalda-
nna sahıp olduğunu söylemişti. Ama daha eskisin-
den bıkmadan nasıl yenı bir Manlyn çıkabılır orta-
ya? Monroe, yenıliklerin sürüklediği bir kültürdej
rahatlatıcı bır süreklilık, zaman ve eğilimler deği-
şirken, değışmez bır güzellik standartı olarak kal-
dı. 1962 yılında intihar eden Marflyn Monroe'nun alevi eskisinden çok daha parlak.
MESAM, Ahmet San'ı mahkemeye verdiKültûr Servisi- MESAM (Türkiye
Musiki Eserieri Sahipleri Meslek Birli-
ği), uluslararası konser organizasyonla-
n gerçekJeştiren, son olarak 'Diet Coca-
Cola Colden Classics'konserlen kapsa-
mında Dionne \Vorwick, Shirley Bassey
ve Diana Ross'u Türkiye'ye davet eden
Ahmet San'ı mahkemeye verdi. Düzen-
ledıkleri basın toplantısında konuyla il-
gili açıklamalar yapan MESAM Başka-
nı Yıldırun Gürses. Ahmet San'a pek
çok kez aramalanna karşın, ulaşamadık-
lannı ve San'ın tutumunu değıştirmeme-
si üzerine Zeytinburnu Cumhuriyet Sav-
cıhğı'nabaşvurduklannı söyledı.
Abdi Ipekçı Konser Salonu'nda geçen
pazar, pazartesi ve salı günlen gerçekle-
şen konserlerin telif haklannı ödemeyen
Ahmet San, bu konserleri gerçekleştire-
bilmek için MESAM 'dan izin de alma-
mış. CISAC'a (Uluslararası Meslek Bir-
likleri Konfederasyonu) bağlı ve üye
olan; dolayısıyla bu konuda hem yetki-
li, hem de yasalara göre tek muhatap olan
MESAM, bu tür konserler için de izin
vermeye yetkıli bir kunıluş. Türkiye'de
• Ahmet San düzenlediği Golden Classics konserleri için CISAC'a bağlı ve üye olan
MESAM'dan izin almadığından mahkemeye verildi. MESAM, San'ın bundan böyle
yazılı izin almadan ve telif ücreti ödemeden organizatörlük üstlenemeyeceğini belirtti.
yerli eser sahiplenn telif haklannı koru-
mada yasal yetkileri olan MESAM, yap-
tığı uluslararası anlaşmalar ile yabancı
eser sahiplennin de Türkiye'de telif ve
mali haklannı kullanmak ve sağlamak,
tahsil etmek hakkına sahip. Organizatör-
lerin dûzenledikleri konserlerden önce
bu konuda yetkili tek kunıluş olan
MESAM'dan eserierin telif haklannı da
ödemeleri kaydıyla yazılı izin almalan
zorunlu. Ahmet San ile daha önce anlaş-
ma yaptıklannı belirten MESAM yetki-
lileri bu konu üzerine kaleme aldıklan
bültende şu bilgileri de veriyorlar: "Ya-
salann gerektirdiği özen ve zonınluğunu
göstermeyen, telif ücretlerini ödemediği
halde \e \aalı izin almaksızu seri konser-
ler düzenleyen .Ahmet San'ın, daha önce
de Bon Jo\i konserinde, konseri durdur-
mak amacıyla, Hukuk Mahkemeleri'ne
ihtiyati tedbir karan almak için başvuru
yapılmış. Nitekûn Amerikan Telif Hak-
lan Kunıluşu ASCAP'tan yazıta baş\iı-
nı karan sonrası gelen cevapta, Ahmet
San'm Tûrkrye'deki >ubancı konscrlerin-
de MESAM'dan yazılı izin alması ve te-
lif ücreti ödemesi gereği doğrulanarak,
bir daha bu şekilde organizatörlük üstle-
nemeyeceği MirgulandL"
Bu uyandan sonra düzenlediği kon-
serler için MESAM'dan izin alan, yazılı
izin belgelerini daha sonra düzenlediği
bir basın toplantısında belgeleyerek ya-
salara karşı olmadığmı, MESAM'a bağ-
lılığını belirten Ahmet San son konser-
lerinde yeniden eski düzensizliğine geri
döndü. Telif hakkı ödemenin bir vazife
olduğunu, bu konunun yalnızca Me-
sam'a değil, Türk milletıne ait olduğu-
nu vurguladı: "Bizim Ahmet San ile an-
laşmamız var. Uzatüğı eli geri çekmesin.
Ona telefonla ulaşmaya çahşbk ama bize
hiçbiryamt vermedi. Prensip olarak sav-
cıhğa mürcaat edip gaspolan haklanmı-
n geri almak için dava açbk. Bu, 50- 60
trilyon gibi bir paranın cebimizden çık-
ması demektir. Avrupa'da organizatörle
sanatçı arasında sıkı bağlar v ar. Oysa Di-
ana Ross Ahmet San'ın teüf ödemediği-
ni bflmiyor bence. Diana Ross'a bu du-
rum anlaülsay dı, sanatçı konsereçıkmaz-
dL Bu durum büyük olasıhkla onun ku-
lağuıa grnnedL"
Bundan sonra daha şıddetli ve ters ça-
lışmak niyetinde olduklannı söyleyen
Gürses, gerekirse ASCAP'a gidip Ah-
met San'ı şikayet edeceklerini söyledi.
Istanbul, Izmir, Muğla, Adana, Ankara
ve Antalya gibi pilot bölgelerde savcılık
kanalıyla eğlence yerlerindeki müzik ya-
yınlannı durduracaklannı, yerli besteci-
îerin eserlerinin telif hakkı ödenmeksi-
zin çahnmasını protesto edeceklerini be-
lirtti.
Gürses: Parliament Superband Jazz
Festival, Akbank Caz Festivali, Uluslara-
rası Yapı Kredi Gençlik Festivali, İstan-
bulCaz ve Müzik FestivalJerinın de ken-
dilerine telif ödemediğini vurguladı.
Parliament Superband Jazz Festival ve
Efes Pilsen Blues Festivali'ni düzenle-
yen Pozitif in yöneticisi Cem Yegül'ün
bu konudaki görüşlerini aldık. Yegûl,
MES AM'la bir anlaşma imzalamadıkla-
nnı belirtti ve bunun nedenini şu sözler-
leaçıkladı: "MESAM Avrupa standart-
lannda çahşmıyor.Yönetmetikleri de bD-
miyvrlar. Biz geneOikle caz konserleri du-
zenlediğimiz için bu konserierde doğaç-
lamalar yapınyor. Anlaşma > apılabilme-
si için önceden sanatçının repertuaruu
vermesi gerekir. Oysa bir caz sanatçısuun
repertuaruu konserden önce vermesi ne-
redeyse olanaksızdıR" dedi.
Istanbul Kültür ve Sanat Vakü Mali
ve İdan Işler Yöneticisi Asuman Bay-
ram, MESAM'la anlaşma imzalamadık-
lannı ancak avukatlanyla görüşmeleri-
nin sürdüğünü açıkJadı.
Aııa-kız Moııserratianıı başardı bii'Hkteliği
Monserrat CabaDe'nin km Monserrat Marti'nin ilk plağı yakında pi> asa>a çıkacak.
Kfittür Servisi - Montserrat
CabaDe, geçen yıl Ingıltere'de.
Hampton Court Festıvah'ne
katıldığı zaman, sahneye özel
ve dikkate değer bir yeteneğe
sahip olduğuna inandığı genç
bir sopranoyla birlıkte çıktı.
Sanatçı, daha sonra kızı Mont-
serratMarti'yi ızleyicılere ta-
nıttı. Montserrat Marti'nın gö-
rünümü, Maria Callas'ın
gençlığini an'ımsatıyor. Mar-
ü'nin sesi, henüz annesinin se-
sının dennlıgınden yoksun ol-
sa da zaman ıçinde Caballe
adını önümüzdekı yüzyıla ta-
şıyacak gibı görünüyor.
Şarkı söylemeye dört yıl ön-
ce başlayan Marti, bır kez
Prens Charles'ın önünde, ıkı
kezdeJoseCarreras'labirlik-
te şarkı söyledi. Annesiyle bir-
lıkte seslendırdığı parçalardan
oluşan bır kayıt, önümüzdeki
kış aylannda RCA tarafından
piyasaya sürülecek. Geçen ay
ana-kız birlikte verdikleri bir
resital, Alman televızyonlann-
da yayımlandı. Yılbaşında ise
Londra'da Royal Albert
Hall'de bir konser verecekler.
Caballe, dünyanın en lyi sop-
ranosu olduğu konusunda her-
kesin bu"leştiği bir sanatçıdan
hıç beklenmeyen bır alçakgö-
nüllülükle "Bizi düşünmeleri-
ne çok şaşırdık ve duygulan-
dık" diyor. Caballe, sesınin
yetkınliğı konusunda utangaç
değil kuşkusuz, ama bunu ça-
Montserrat Caballe ve kızı bugünlerde
rock yıldızı Vangelis'in özel olarak
kendileri için bestelediği 'Hope 2000'
adlı senfonik şiir üzerinde çalışıyor.
balannın sonucundan çok,
Tann'nın bir lütfu olarak görü-
yor. Caballe, kızının güzel bir
sesi olduğunu bilmiyormuş.
Bunun ortaya çıkışını şöyle
anlatıyor: "Birkaç sanatçının
menajerliğini üsdcncn erkek
kardeşim Carlos, bir gün yeni
keşfettiği bir sanatçıyı dinle-
mek üzere beni ve eşitni davet
efti. Bunu daba önce hiç yap-
mamışb. Sonra, lozunı gör-
düm. Puccını'nin 'Gıanni
Schicchi'sinden 'O mio babbi-
no caro'yu söyiüyordu. Her-
kes ağhyordu".
Aile ıçinde Montsita olarak
anılan küçük Montserrat, an-
nesinin yaşamda üstlendiği iki
ayn rolle, annelik ve yıldızlık-
la uzlaşamadığını belirtiyor:
Televizyonu açıp da ekranda
onu görmek beni hâlâ şasırn-
\or. Şimdi bile annem CabaDe
ile dünyaca ünlü şarkıcı CabaJ-
le'yi ayıramıyonıın''.
Kendısının de müzik konu-
sunda yeteneğı olduğu gerçe-
ğinı keşfetmek onu şaşutmış.
Ispanyol Ulusal Balesi'nde
dans ederken lif kopması so-
nucu beş yıl önce dansı bırak-
mak zorunda kalmış. Bu ara-
da ev sahibi, şarkı söylerken
genç kızın sesini duymuş ve
bundan Carlos Caballe'ye söz
etmiş. Carlos'un yetenekli ol-
duğuna karar vermesiyle
Montsita, Madrid'de müzik
dersleri almaya başlamış.
Montsita, ılk resitalini 1993
yılında Londra'da Royal Festi-
val Hall'de verdi. Caballe'nin
Londra'da ilk sahneye çıkışı-
nın 25. yıldönümünü kutla-
mak üzere dünyanın dört bir
yanından sanatçılar, burada bu-
araya gelmışlerdi.
Montsita ve Caballe bırlık-
te şarkı söylerken bırbirlerinin
ellerini sımsıkı tutuyorlar. Ca-
balle kızıyla birlikte söyler-
ken, tekniğini değıştırdığıni
ifade ediyor: "Hamileyken,
icimdcki bebek hiç akhmdan
çdamyordu. Sesimi fada zorla-
mamaya özen gnsterirdim.
Şimdi onunla şarkı söylemek
de aynı şey, çok garip bir duy-
gu"."
Montsita ise büyük Caballe
ile karşılaştınlma Fıkrinin gö-
zünü korkutmadığını söylü-
yor: "Onunla şarkı söylemek
kobty. Yaşanum bmıınca onu
dinledim, ne yapacağını biliyo-
rum".
Kuşkusuz, Caballe çok ıyi
bırörnek. 1956'da müzik dün-
yasına gırdiğinden beri üç bin
sekiz yüz kez sahneye çıktı ve
çağdaşlannın hepsinden daha
fazla rol üstlendı. Pek çok sa-
natçının kariyerinin ınişe geç-
tiği bir yaşta, 62 yaşında olan
Caballe'nin ünü, Queen top-
luluğunun bir süre önce yaşa-
ma veda eden sohsti Freddie
Mercury ile işbirliği yapması
sonucu oldukça yayıldı. 1992
Olimpiyat Oyunlan'nı tanıt-
mak üzere birlikte yaptıklan
'Barcelona' adlı parça, Avrupa
listelennde bır numara oldu.
Caballe, ününü o eşsiz sesıyle
değil de Mercury'yle yaptığı
işbirliği sonucu pekıştrrmış ol-
masına hiç kızmıyor. "Opera
söytediğim zaman sesün beste-
cinin etinde bir enstrüman. Bu
şarkı, sesimi özgürleştirdi"d)-
yor. Caballe ve kızı bugünler-
de rock yıldızı Vangeis'ın özel
olarak İcendılen için bestele-
diği 'Hope 2000' adlı senfonik
şıir üzennde çalışıyorlar.
Montsita, Madnd'de öğre-
nimini sürdürüyor. Gelecek
sezon ilk plağı piyasaya çıka-
cak. Zünh, Vıyana, Münıh,
Frankfurt ve Berlin'de anne-
siyle birlikte konserler vere-
cek. Ancak geleceği hakkında
konuşmaktan çekiniyorve ün-
lü değil, iyi bir şarkıcı olmayı
amaçladığını belirtiyor.
MEMET BAYDUR
AypıZamanlapıPaylaşmak
Kitaplar, dosyalar birikmiş. Kavafis'in şiiri üstüne
nefis bir inceleme var, onu okumaya başladım, In-
san Haklan Gözetleme Kurumu'ndan bizdeki faili
meçhul cinayetler üstüne koca bir rapor geldi. Oku
oku bilmiyor. Ortaçağda kent ve insan gövdesı üs-
tüne iki üç kitap daha bekliyor sırada. Marina War-
ner*in, Zamanımızın Altı Miti adlı ilginç yaprtı da. Ge-
zi kitaplan üstüne bir şey yazıyordum, yanda kaldı.
Mendelsohn'un dördüncü senfonisini dinliyorum,
arada bır Berlioz'un müziğini. Ben kitaplara bakıyo-
rum, kitaplar bana bakıyor. Oturup çalışmalı, yazma-
lı, okumalı. Ne kadar üretkensin diyecekler diye kor-
kuyorum.
Kalktım masanın başından, gittim pencereden dı-
şanya bakmaya. Tahta balkonun ait pervazına, kuy-
ruğu turuncu, göğsü gece mavisi bir kuş yuva yap-
mış. Üç yavrusu var yuvanın içinde. Çiçek, böcek,
solucan taşıyıp besliyor onlan. Ben cama fazla yak-
laşırsam horozlanıyor. Korku ve hiddetle kanşık ko-
ruyor yuvasını. Ben camın bu tarafından belli betir-
siz "cik" dryorum. Duymuyor. Aklı fıkri yavrularında
bu kuşun. Pencereden uzaklaşıyorum. Kuşlan üzme-
mek gerekiyor.
• • •
On üçüncü yüzyılda ortaçağ düşünürleri, insan
gövdesi üstüne bildiklerini sistematik olarak insan
toplumu üstüne uygulamanın yollan üstüne yazıp
çizmeye başlamışlar. Esasında politik bir yaklaşım,
ama çıkış noktası insan gövdesi. Biyoloji ile siyaset
birbirierine yaklaşmaya başlıyor. Ekonominın bılim-
sel hümanizmaya katılımı şimdilik düşünülmüyor.
Bunun nedenleri de çok karmaşık. Birinci neden ti-
caret ile uğraşanlann konumu.
Tüccarlar, toplumun midesi olarak düşünülmüş o
zamanlar. Gövdenin doyurulması gereken, açgözlü
organı tüccarlar. Ortaçağ düşünürlerinden Salis-
bury'li John, Policraticus adlı kitabında ne diyor?
"Eğer bu özel mülk ve servet sahipleri, tıkanıncaya
kadar para ve toprak sahibi oluriarsa ve servetlerı-
ne sımsıkı bağlanıp kalıriarsa, toplum gövdesi için-
de sayısız hastalığa neden olacaklardır. Dığer or-
ganlaronlardan ötürij, birer birer rahatsızlanacaktır.
Sonunda tüm gövdenin göçüp gitmesine neden
olacaklardır." 1159 yılında yazmış Salisbury'lı John
bunlan.
•••
Bir yaran var mı 850 yıl önce bir Ingilizin yazdıkla-
nnı okumanın? Bir sigara yakmak geçiyor akhmdan,
vazgeçiyorurn. Sayın Necati Dedeoğlu haklı. Siga-
rayı övmemek, kimseleri özendırmemek gerekiyor.
Büyüme, başan, bağımsızlık anahtan gibi sunuluyor
sigara filmlerde, televizyonda. Cinayete teşvik gibi
bir şey oysa. Tütünü seviyonjm ben, yıllardır böyle,
ama oglum sigara içsin istemem dogrusu. Nasıl di-
yorlar, çifte standart işte! Sağlıklı bir toplum için Sa-
yın Dedeoğlu'nun karşısında değil, yanındayım el-
bette.
Pencereye yaklaşıyorum yine. Turuncu kuyruklu,
göğsü mavi kuş bir zafer anıtı gibi dikilmiş yuvasının
üstüne, sağı solu seyrediyor mağrur. Yavrular orta-
lıktayok. Kannlan doymuş, uyuyoriardır yuvanın için-
de.
Ne yapmalı?
Bugünlerde Rasih Nuri lleri'nin Atatürk ve Komu-
nizm adlı kitabını da okumak gerekiyor. Taha Par-
la'nın toplu eserierini de. Orhan Pamuk'un Kara Ki-
tap'ının Ingilizce güzel baskısı duruyor epeydir ma-
samın üstünde. Türkçesi kadar başanlı neredeyse.
Pamuk'un bu kitabı üstüne New York'ta ve Ameri-
ka'nın birçok yerinde çok olumlu, övgü dolu eleşti-
riler çıktı. Yeni Hayat da çevriliyor olmalı bugünler-
de. Bense merakla Sayın Pamuk'un yeni romanını
bekliyorum her zamanki gibi.
Masanın üstünde değil yalnızca, aklımda da bırik-
meye başladı kitaplar. Yazılmamış olanları da!
•••
Şiiri okumalı. Geçen hafta Turgut Uyar okuyarak
geçti. Edip Cansever, Ahmet Muhip Dıranas, Ba-
nş Pirhasan okumalı bu hafta. Melih Cevdet An-
day'ın yeni kitabı "Yağmunın Altında" geçmedi he-
nüz elime, kimbilir ne güzellikler, derinlikler banndı-
nyordur içinde.
Hava karardı, kuş ileyuvası görünmez oldu. Cam-
dan bakıyorum. Gördüğüm odanın yansıması. John
Berger'in, bu büyük yazarın yeni romanını okuma-
ya karar verdim, krtaplığa elimi uzattım, Ataç'ın Pros-
pero ile Caliban'\ geldi elıme Berger'le beraber. Şöy-
le yazmış Nurullah Ataç, 102. sayfada:
"Bunu söyledım benden yazı isteyen delikanlıla-
ra:
- Unutunuz bizi, dedim. Bu ülkede gerçekten bir
düşünce hayatı, gerçekten bir yazın yaratmak isti-
yorsanız, bırakın bizi bir yana. Biz gerçekten bır şey
yapmış değiliz. En iyilerimiz, Avrupalılardan bir iki
düşünce öğrendi, bir iki düşünce kaptı, yıllarca onu
geveledi durdu. Biz Avrupa'yı, bugün yöneldiğimiz
uygariığı gerçekten anlayamadık, tarihi ile kavraya-
madık onu. Son yüzyılın birkaç yazannı okumakla ye-;
tindik. Içlerinde değerli olanlan, belki çok büyükleri
vardı. Ama biz onlardan öncekiieri bilmediğimiz için
onlan da anlayamadık. Şöyle üstünkörü dinledik söy-
lediklerini, özlerini kavrayamadık. (...) Bakın, korkak
kişilerizbiz. Bütün düşündüklerimizi açıkça söyleye-
miyoruz. Kiminden kendimiz bile ürperiyoruz. Siz bi-
ze benzemeyin. Gözünüz pek olsun. Ancak öyle
erebılirsiniz özgürlüğe. Özgürlüksüz düşünülemez."
Gerçekten de öyle.
GAL4TASARAY LİSESİ 12.
KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ
BUGÜN: 14.00 Konser: "Rock Günleri II" Blind
Cord, Requiem, Cardınal Cisneros, Mess Age, Disorder,
Freak, Galatasaray Lisesi Ön Bahçe
YARIN: 13.30Tiyarro: Istanbul Lisesi Tiyatro Toplu-
luğu "Yeşil Papağan Limited", Yazan: Memet Baydur,
Yöneten: İbrahim Yılmaz, Tevik Fikret Salonu
16.00 Panel: "Beyoğlu", Yöneten: Ergun Hiçyılmaz,
Katılanlar: Nusret Bayraktar, Oktay Ekinci, Tevfik
Fikret Salonu
1830 Şiir Dinletisi: Tuncel Kurtiz, Tevfik Fikret Sa-
lonu
21.00 Açıkhava Sineması: "Pulp Fiction", Yönetmen:
Quentin Tarantino. Galatasaray Lisesi Ön Bahçe
8. ULUSLARARASI YAPI KREDİ
GENÇLİK FESTİVALİ
BUGÜN: 21 -30 Harbıye Açıkhava Tiyatrosu/ Mazhar,
Fuat, Özkan
Amatöp tiyatrolar şenüği bîtiyor
• Kültür Servisi -Esenyurt Belediyesi kültür
etkinlikleri kapsamında düzenlenen II. Amatör
Tiyatrolar Şenliği, bugün bitiyor. Bağlarçeşme
Amfîtiyatro'da saat 18.00'de Bağcılar Güneş
Tiyatrosu'nun "Anadolu Ana Oğul", saat 21.00'de de
Istanbul tktisat Sahnesi'nin "Dönerek Öldüler" adlı
oyunlan, Kültür Müdürlüğü Salonu'nda da saat
18.00'de Sahne Sanatlan Eğitimi Tiyatro
Topluluğu'nun "Istanbulluyuk" ve Yedibölge
Oyunculan'nın "Silahşörün Gölgesi" adlı oyunlan
izlenebilir. (596 30 19)