02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 HAZİRAN 1995 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Yitik ım ıııtlamı ve tutkuların kadmı Monroe PENALTI • Kölriir Servisi.- MarilyD Monroe, her zaman l>ır gün ününün kendısını terk edeceğıni, bunun yajgısı olduğunu söylerdı Ancak onun için ü n ' hiçbir zaman vefasız bir dost olmadı. Aksine, 32 yıl önce yaşama veda etmesinden sonra ateşli bır hay- ran gibı onu gızlıce izledı. Marilyn 'rüzgârda bir jnum' gıbi bir yaşam sürmüş olabılir. Ama bugün Monroe alevi, eskisinden çok daha parlak. . Eleştırmen Richard Dyer'a göre, şımdiye dek si- nema tanhınde hiçbir yıfdız hakkında Monroe'nun ölümünden sonra yazıldığı kadar çok şey yazılma- mıştı. Otuz yıldır yazılan eksıksız Monroe bıyog- rafilennın yanı sıra belgeseiler, anılar, romanlar, oyunlar, fotoğraflar, denemeler, şarkılar... Marilyn Monroe pul serisi Bu yıl Monroe bir Amerikan pulunun üzerinde boy gösteren ilk film yıldızı oldu. Manlyn Monroe pulu Amerika'da 1 hazirandan ıtıbaren kullanılma- ya başlandı. Marilyn bundan böyle bır pul serisin- den bakacak hayranlanna. Bu pulun, 'Rock and RoD Kralı El- vis Presley'nin resminı taşıyan. tanhin en çok satılan puluna ra- kıp olmasi bekleniyor. Afri- ka'da, Gabon kıyılanna 200 km. tızaklıkta bulunan ada ülke Sao Tome, Amenka'dan da önce davranarak dünyanın ılk Ma- rilyn Monreo pulunu çıkardı. Ozennde yıldızın resmının bu- lunduğu bır seriyı oluşturan pul- lar oldukça düşük bır fiyata sa- tılmaya başlandı. Nüfusu 120 bin olan Sao Tome'da halkın çok değerli olduğunu düşûndüğü bu pullan kullanması pek olası gö- rûnmüyor. Bır postane yetkilısı, bu pullann tıcan amaçla kulla- nılacağını ve yurtdışındakı ko- leksıyonculara yûksek fiyatlar- la satılacağını söyledı. 1962 yı- 1ında yaşama veda eden Manlyn Monroe, günün bı- rinde kakao ıhracı gibi, Sao Tome'un yabancı ge- lir kaynaklanndan biri haline geleceği'nı bilseydi, herhalde çok şaşınrdı. Yaşamı sahnede sürüp gktiyor Geçen ay yıldızın Bern Stern tarafından çekilen fotoğraflan, New York'takı Sotheby's müzayede sa- lonunda açıkarttırmaya çıkanldı ve 4-6 bın dolar arasında değışen fiyatlarla alıcı buldu. Bugünlerde TerryJohnson'ın 'Insignificance' adlı oyunu Lond- ra'da yenıden sahnelenmeye başlıyor. Oyunda Ma- rilyn'i Frances Barber canlandınyor. Andy Bull'un geçen yıl temmuz ayında yayımlanan 'Strange An- gefe' adb kitabı Marilyn hayranlanyla yapılmış söy- leşılen de içenyor Fitzgerakl "Amerikaulann ya- şamlannda ikinci perde yoktur" demıştı ama Ma- rilyn'ın yaşamı sahnede sürüp gıdıyor. Marilyn Monroe, tıpicı Lana Turner. Clara Bow, Jean Har- Vm ve yüzlerce Hollywood yıldızı gibı, yalnızca ya- şını başını almış vefalı hayfanlannın belleklerinde kalabılirdı. Ama bu olmadı. Bır zamanlar Monroe da bır mit değil, herhangi bır film yıldızıydı. 1950'lerde kariyerinin doruğuna çıkmış, milyonla- nn sevgilisi olmuş, ancak 1960'lı yıllarda inışe geç- mışü. Şımdilerde süpermodeller ve feministleronu seviyor ama o yıllarda kadınlar Monroe'ya bır tür- lü ısınamamıştı. MollyHaskel, "From ReverenceTo Rape"adlı kitabında şöyle yazıyordu: "O zaman- lar kadınlar kendilerini Monroe ile özdeşleştireme- difcr ve onu destelüemediler" Monroe ıse "Benim popflleriiğim bütüoüyle erkeksi bir olgu gibi görü- nüyordu" dıyordu. Monroe gibı sanşınlan ancak er- keider severdı. Kadınlar Bette Davis, Joan Craw- fordve liz Taytor'ı tercih ederdi. 1955 yılında Monroe'nun yok olan babasının ve dengesız annesınin öyküsü, yoksul çocukluğu, on dördûnde tecavüze uğradığı ortaya çıktı. 4 ağustos 1962 'de aşın dozda uyku hapından öldü. Bunun bir intıharolduğu yolundaki söylentiler basında yer al- dı. Amenkalılar birdenbire zavallı, tatlı Marilyn için üzülmeye başladılar. Ölüm onu 'aptal sanşın' rolünden sıyırmıştı. Fettan sanşın Marilyn, bırden kurban azıze Marilyn haline gelmişti. Monroe'nun bir gün akademisyenlenn, feministlenn, entellek- tûellerin ve romancılann ilgisi- ni çekecek bir konu haline gel- mesi, 50'lı yıllarda herkesı, özellıkle de dünyanın kendisini hiçbir zaman ciddıye almaya- cağından endişe eden Ma- nlyn'ı çok şaşırtırdı. Monroe, gerçek bir oyuncu olma, kendi- nı eğıtme yolundaki çabalannın ınsanlar tarafından alaya alın- dığını düşünüyordu. Gloria Steinem 1973 yılında "'Sonunda onu ciddiye ak>o- ruz"dıye yazmıştı. Ama Mon- roe daha 6O'lı yıllar sona erme- den sembolik bir önem kazan- maya başlamıştı. Herşeyden önce Hollywood'daki yıldız sıs- temi tarafından katledilmiştı. Kısa bır süre sonra Amerikan Rüyası'nın kurbanı haline gel- dı Diana TriDuıg'uı TheDeath Of Marilyn Monroe' (1963) adlı kitabıyla, sembo- lik statüsü bir adım öteye taşınmıştı; ölümü arnk uy- garlık trajedisinın ta kendısiydi. Zamansız ölümü- nün zamanlaması ıse mükemmeldı. Amerika'nın 1960'lı yıllardakı en böyûk ulusal drarru, masumı- yetm yitinlmesiydi. En iyı ve en parlaklann Vıet- nam ve Dallas'da öldükleri bu destanda, başrole, yı- tik umutlann ve yarulsamalann kadını Marilyn'den daha uygun bın yoktu. Ancak, erken ölüm, unutul- mayacağınızın. sonsuza dek yaşayacak bir efsane olmanızın garantısı degıl. Carole Lombard 34. Jay- ne MansfieJd ise 33 yaşında öldüler. Marilyn'ın ölü- münde önem taşıyan faktör, bır sır olarak kalması, ıntihar mı, yoksa suikast mı olduğunun bir türlü an- laşılamaması. Ölümünden bu yana, onun devamı olarak görülen modeller. aktrisler ve pop şarkıcıla- n, 'yeni Marilyn Monroe' olarak selamlandılar. François Mitterrand bıle lngıltere'nın eskı Başba- kanı MargarethThateher'ın Monroe'nun dudalda- nna sahıp olduğunu söylemişti. Ama daha eskisin- den bıkmadan nasıl yenı bir Manlyn çıkabılır orta- ya? Monroe, yenıliklerin sürüklediği bir kültürdej rahatlatıcı bır süreklilık, zaman ve eğilimler deği- şirken, değışmez bır güzellik standartı olarak kal- dı. 1962 yılında intihar eden Marflyn Monroe'nun alevi eskisinden çok daha parlak. MESAM, Ahmet San'ı mahkemeye verdiKültûr Servisi- MESAM (Türkiye Musiki Eserieri Sahipleri Meslek Birli- ği), uluslararası konser organizasyonla- n gerçekJeştiren, son olarak 'Diet Coca- Cola Colden Classics'konserlen kapsa- mında Dionne \Vorwick, Shirley Bassey ve Diana Ross'u Türkiye'ye davet eden Ahmet San'ı mahkemeye verdi. Düzen- ledıkleri basın toplantısında konuyla il- gili açıklamalar yapan MESAM Başka- nı Yıldırun Gürses. Ahmet San'a pek çok kez aramalanna karşın, ulaşamadık- lannı ve San'ın tutumunu değıştirmeme- si üzerine Zeytinburnu Cumhuriyet Sav- cıhğı'nabaşvurduklannı söyledı. Abdi Ipekçı Konser Salonu'nda geçen pazar, pazartesi ve salı günlen gerçekle- şen konserlerin telif haklannı ödemeyen Ahmet San, bu konserleri gerçekleştire- bilmek için MESAM 'dan izin de alma- mış. CISAC'a (Uluslararası Meslek Bir- likleri Konfederasyonu) bağlı ve üye olan; dolayısıyla bu konuda hem yetki- li, hem de yasalara göre tek muhatap olan MESAM, bu tür konserler için de izin vermeye yetkıli bir kunıluş. Türkiye'de • Ahmet San düzenlediği Golden Classics konserleri için CISAC'a bağlı ve üye olan MESAM'dan izin almadığından mahkemeye verildi. MESAM, San'ın bundan böyle yazılı izin almadan ve telif ücreti ödemeden organizatörlük üstlenemeyeceğini belirtti. yerli eser sahiplenn telif haklannı koru- mada yasal yetkileri olan MESAM, yap- tığı uluslararası anlaşmalar ile yabancı eser sahiplennin de Türkiye'de telif ve mali haklannı kullanmak ve sağlamak, tahsil etmek hakkına sahip. Organizatör- lerin dûzenledikleri konserlerden önce bu konuda yetkili tek kunıluş olan MESAM'dan eserierin telif haklannı da ödemeleri kaydıyla yazılı izin almalan zorunlu. Ahmet San ile daha önce anlaş- ma yaptıklannı belirten MESAM yetki- lileri bu konu üzerine kaleme aldıklan bültende şu bilgileri de veriyorlar: "Ya- salann gerektirdiği özen ve zonınluğunu göstermeyen, telif ücretlerini ödemediği halde \e \aalı izin almaksızu seri konser- ler düzenleyen .Ahmet San'ın, daha önce de Bon Jo\i konserinde, konseri durdur- mak amacıyla, Hukuk Mahkemeleri'ne ihtiyati tedbir karan almak için başvuru yapılmış. Nitekûn Amerikan Telif Hak- lan Kunıluşu ASCAP'tan yazıta baş\iı- nı karan sonrası gelen cevapta, Ahmet San'm Tûrkrye'deki >ubancı konscrlerin- de MESAM'dan yazılı izin alması ve te- lif ücreti ödemesi gereği doğrulanarak, bir daha bu şekilde organizatörlük üstle- nemeyeceği MirgulandL" Bu uyandan sonra düzenlediği kon- serler için MESAM'dan izin alan, yazılı izin belgelerini daha sonra düzenlediği bir basın toplantısında belgeleyerek ya- salara karşı olmadığmı, MESAM'a bağ- lılığını belirten Ahmet San son konser- lerinde yeniden eski düzensizliğine geri döndü. Telif hakkı ödemenin bir vazife olduğunu, bu konunun yalnızca Me- sam'a değil, Türk milletıne ait olduğu- nu vurguladı: "Bizim Ahmet San ile an- laşmamız var. Uzatüğı eli geri çekmesin. Ona telefonla ulaşmaya çahşbk ama bize hiçbiryamt vermedi. Prensip olarak sav- cıhğa mürcaat edip gaspolan haklanmı- n geri almak için dava açbk. Bu, 50- 60 trilyon gibi bir paranın cebimizden çık- ması demektir. Avrupa'da organizatörle sanatçı arasında sıkı bağlar v ar. Oysa Di- ana Ross Ahmet San'ın teüf ödemediği- ni bflmiyor bence. Diana Ross'a bu du- rum anlaülsay dı, sanatçı konsereçıkmaz- dL Bu durum büyük olasıhkla onun ku- lağuıa grnnedL" Bundan sonra daha şıddetli ve ters ça- lışmak niyetinde olduklannı söyleyen Gürses, gerekirse ASCAP'a gidip Ah- met San'ı şikayet edeceklerini söyledi. Istanbul, Izmir, Muğla, Adana, Ankara ve Antalya gibi pilot bölgelerde savcılık kanalıyla eğlence yerlerindeki müzik ya- yınlannı durduracaklannı, yerli besteci- îerin eserlerinin telif hakkı ödenmeksi- zin çahnmasını protesto edeceklerini be- lirtti. Gürses: Parliament Superband Jazz Festival, Akbank Caz Festivali, Uluslara- rası Yapı Kredi Gençlik Festivali, İstan- bulCaz ve Müzik FestivalJerinın de ken- dilerine telif ödemediğini vurguladı. Parliament Superband Jazz Festival ve Efes Pilsen Blues Festivali'ni düzenle- yen Pozitif in yöneticisi Cem Yegül'ün bu konudaki görüşlerini aldık. Yegûl, MES AM'la bir anlaşma imzalamadıkla- nnı belirtti ve bunun nedenini şu sözler- leaçıkladı: "MESAM Avrupa standart- lannda çahşmıyor.Yönetmetikleri de bD- miyvrlar. Biz geneOikle caz konserleri du- zenlediğimiz için bu konserierde doğaç- lamalar yapınyor. Anlaşma > apılabilme- si için önceden sanatçının repertuaruu vermesi gerekir. Oysa bir caz sanatçısuun repertuaruu konserden önce vermesi ne- redeyse olanaksızdıR" dedi. Istanbul Kültür ve Sanat Vakü Mali ve İdan Işler Yöneticisi Asuman Bay- ram, MESAM'la anlaşma imzalamadık- lannı ancak avukatlanyla görüşmeleri- nin sürdüğünü açıkJadı. Aııa-kız Moııserratianıı başardı bii'Hkteliği Monserrat CabaDe'nin km Monserrat Marti'nin ilk plağı yakında pi> asa>a çıkacak. Kfittür Servisi - Montserrat CabaDe, geçen yıl Ingıltere'de. Hampton Court Festıvah'ne katıldığı zaman, sahneye özel ve dikkate değer bir yeteneğe sahip olduğuna inandığı genç bir sopranoyla birlıkte çıktı. Sanatçı, daha sonra kızı Mont- serratMarti'yi ızleyicılere ta- nıttı. Montserrat Marti'nın gö- rünümü, Maria Callas'ın gençlığini an'ımsatıyor. Mar- ü'nin sesi, henüz annesinin se- sının dennlıgınden yoksun ol- sa da zaman ıçinde Caballe adını önümüzdekı yüzyıla ta- şıyacak gibı görünüyor. Şarkı söylemeye dört yıl ön- ce başlayan Marti, bır kez Prens Charles'ın önünde, ıkı kezdeJoseCarreras'labirlik- te şarkı söyledi. Annesiyle bir- lıkte seslendırdığı parçalardan oluşan bır kayıt, önümüzdeki kış aylannda RCA tarafından piyasaya sürülecek. Geçen ay ana-kız birlikte verdikleri bir resital, Alman televızyonlann- da yayımlandı. Yılbaşında ise Londra'da Royal Albert Hall'de bir konser verecekler. Caballe, dünyanın en lyi sop- ranosu olduğu konusunda her- kesin bu"leştiği bir sanatçıdan hıç beklenmeyen bır alçakgö- nüllülükle "Bizi düşünmeleri- ne çok şaşırdık ve duygulan- dık" diyor. Caballe, sesınin yetkınliğı konusunda utangaç değil kuşkusuz, ama bunu ça- Montserrat Caballe ve kızı bugünlerde rock yıldızı Vangelis'in özel olarak kendileri için bestelediği 'Hope 2000' adlı senfonik şiir üzerinde çalışıyor. balannın sonucundan çok, Tann'nın bir lütfu olarak görü- yor. Caballe, kızının güzel bir sesi olduğunu bilmiyormuş. Bunun ortaya çıkışını şöyle anlatıyor: "Birkaç sanatçının menajerliğini üsdcncn erkek kardeşim Carlos, bir gün yeni keşfettiği bir sanatçıyı dinle- mek üzere beni ve eşitni davet efti. Bunu daba önce hiç yap- mamışb. Sonra, lozunı gör- düm. Puccını'nin 'Gıanni Schicchi'sinden 'O mio babbi- no caro'yu söyiüyordu. Her- kes ağhyordu". Aile ıçinde Montsita olarak anılan küçük Montserrat, an- nesinin yaşamda üstlendiği iki ayn rolle, annelik ve yıldızlık- la uzlaşamadığını belirtiyor: Televizyonu açıp da ekranda onu görmek beni hâlâ şasırn- \or. Şimdi bile annem CabaDe ile dünyaca ünlü şarkıcı CabaJ- le'yi ayıramıyonıın''. Kendısının de müzik konu- sunda yeteneğı olduğu gerçe- ğinı keşfetmek onu şaşutmış. Ispanyol Ulusal Balesi'nde dans ederken lif kopması so- nucu beş yıl önce dansı bırak- mak zorunda kalmış. Bu ara- da ev sahibi, şarkı söylerken genç kızın sesini duymuş ve bundan Carlos Caballe'ye söz etmiş. Carlos'un yetenekli ol- duğuna karar vermesiyle Montsita, Madrid'de müzik dersleri almaya başlamış. Montsita, ılk resitalini 1993 yılında Londra'da Royal Festi- val Hall'de verdi. Caballe'nin Londra'da ilk sahneye çıkışı- nın 25. yıldönümünü kutla- mak üzere dünyanın dört bir yanından sanatçılar, burada bu- araya gelmışlerdi. Montsita ve Caballe bırlık- te şarkı söylerken bırbirlerinin ellerini sımsıkı tutuyorlar. Ca- balle kızıyla birlikte söyler- ken, tekniğini değıştırdığıni ifade ediyor: "Hamileyken, icimdcki bebek hiç akhmdan çdamyordu. Sesimi fada zorla- mamaya özen gnsterirdim. Şimdi onunla şarkı söylemek de aynı şey, çok garip bir duy- gu"." Montsita ise büyük Caballe ile karşılaştınlma Fıkrinin gö- zünü korkutmadığını söylü- yor: "Onunla şarkı söylemek kobty. Yaşanum bmıınca onu dinledim, ne yapacağını biliyo- rum". Kuşkusuz, Caballe çok ıyi bırörnek. 1956'da müzik dün- yasına gırdiğinden beri üç bin sekiz yüz kez sahneye çıktı ve çağdaşlannın hepsinden daha fazla rol üstlendı. Pek çok sa- natçının kariyerinin ınişe geç- tiği bir yaşta, 62 yaşında olan Caballe'nin ünü, Queen top- luluğunun bir süre önce yaşa- ma veda eden sohsti Freddie Mercury ile işbirliği yapması sonucu oldukça yayıldı. 1992 Olimpiyat Oyunlan'nı tanıt- mak üzere birlikte yaptıklan 'Barcelona' adlı parça, Avrupa listelennde bır numara oldu. Caballe, ününü o eşsiz sesıyle değil de Mercury'yle yaptığı işbirliği sonucu pekıştrrmış ol- masına hiç kızmıyor. "Opera söytediğim zaman sesün beste- cinin etinde bir enstrüman. Bu şarkı, sesimi özgürleştirdi"d)- yor. Caballe ve kızı bugünler- de rock yıldızı Vangeis'ın özel olarak İcendılen için bestele- diği 'Hope 2000' adlı senfonik şıir üzennde çalışıyorlar. Montsita, Madnd'de öğre- nimini sürdürüyor. Gelecek sezon ilk plağı piyasaya çıka- cak. Zünh, Vıyana, Münıh, Frankfurt ve Berlin'de anne- siyle birlikte konserler vere- cek. Ancak geleceği hakkında konuşmaktan çekiniyorve ün- lü değil, iyi bir şarkıcı olmayı amaçladığını belirtiyor. MEMET BAYDUR AypıZamanlapıPaylaşmak Kitaplar, dosyalar birikmiş. Kavafis'in şiiri üstüne nefis bir inceleme var, onu okumaya başladım, In- san Haklan Gözetleme Kurumu'ndan bizdeki faili meçhul cinayetler üstüne koca bir rapor geldi. Oku oku bilmiyor. Ortaçağda kent ve insan gövdesı üs- tüne iki üç kitap daha bekliyor sırada. Marina War- ner*in, Zamanımızın Altı Miti adlı ilginç yaprtı da. Ge- zi kitaplan üstüne bir şey yazıyordum, yanda kaldı. Mendelsohn'un dördüncü senfonisini dinliyorum, arada bır Berlioz'un müziğini. Ben kitaplara bakıyo- rum, kitaplar bana bakıyor. Oturup çalışmalı, yazma- lı, okumalı. Ne kadar üretkensin diyecekler diye kor- kuyorum. Kalktım masanın başından, gittim pencereden dı- şanya bakmaya. Tahta balkonun ait pervazına, kuy- ruğu turuncu, göğsü gece mavisi bir kuş yuva yap- mış. Üç yavrusu var yuvanın içinde. Çiçek, böcek, solucan taşıyıp besliyor onlan. Ben cama fazla yak- laşırsam horozlanıyor. Korku ve hiddetle kanşık ko- ruyor yuvasını. Ben camın bu tarafından belli betir- siz "cik" dryorum. Duymuyor. Aklı fıkri yavrularında bu kuşun. Pencereden uzaklaşıyorum. Kuşlan üzme- mek gerekiyor. • • • On üçüncü yüzyılda ortaçağ düşünürleri, insan gövdesi üstüne bildiklerini sistematik olarak insan toplumu üstüne uygulamanın yollan üstüne yazıp çizmeye başlamışlar. Esasında politik bir yaklaşım, ama çıkış noktası insan gövdesi. Biyoloji ile siyaset birbirierine yaklaşmaya başlıyor. Ekonominın bılim- sel hümanizmaya katılımı şimdilik düşünülmüyor. Bunun nedenleri de çok karmaşık. Birinci neden ti- caret ile uğraşanlann konumu. Tüccarlar, toplumun midesi olarak düşünülmüş o zamanlar. Gövdenin doyurulması gereken, açgözlü organı tüccarlar. Ortaçağ düşünürlerinden Salis- bury'li John, Policraticus adlı kitabında ne diyor? "Eğer bu özel mülk ve servet sahipleri, tıkanıncaya kadar para ve toprak sahibi oluriarsa ve servetlerı- ne sımsıkı bağlanıp kalıriarsa, toplum gövdesi için- de sayısız hastalığa neden olacaklardır. Dığer or- ganlaronlardan ötürij, birer birer rahatsızlanacaktır. Sonunda tüm gövdenin göçüp gitmesine neden olacaklardır." 1159 yılında yazmış Salisbury'lı John bunlan. ••• Bir yaran var mı 850 yıl önce bir Ingilizin yazdıkla- nnı okumanın? Bir sigara yakmak geçiyor akhmdan, vazgeçiyorurn. Sayın Necati Dedeoğlu haklı. Siga- rayı övmemek, kimseleri özendırmemek gerekiyor. Büyüme, başan, bağımsızlık anahtan gibi sunuluyor sigara filmlerde, televizyonda. Cinayete teşvik gibi bir şey oysa. Tütünü seviyonjm ben, yıllardır böyle, ama oglum sigara içsin istemem dogrusu. Nasıl di- yorlar, çifte standart işte! Sağlıklı bir toplum için Sa- yın Dedeoğlu'nun karşısında değil, yanındayım el- bette. Pencereye yaklaşıyorum yine. Turuncu kuyruklu, göğsü mavi kuş bir zafer anıtı gibi dikilmiş yuvasının üstüne, sağı solu seyrediyor mağrur. Yavrular orta- lıktayok. Kannlan doymuş, uyuyoriardır yuvanın için- de. Ne yapmalı? Bugünlerde Rasih Nuri lleri'nin Atatürk ve Komu- nizm adlı kitabını da okumak gerekiyor. Taha Par- la'nın toplu eserierini de. Orhan Pamuk'un Kara Ki- tap'ının Ingilizce güzel baskısı duruyor epeydir ma- samın üstünde. Türkçesi kadar başanlı neredeyse. Pamuk'un bu kitabı üstüne New York'ta ve Ameri- ka'nın birçok yerinde çok olumlu, övgü dolu eleşti- riler çıktı. Yeni Hayat da çevriliyor olmalı bugünler- de. Bense merakla Sayın Pamuk'un yeni romanını bekliyorum her zamanki gibi. Masanın üstünde değil yalnızca, aklımda da bırik- meye başladı kitaplar. Yazılmamış olanları da! ••• Şiiri okumalı. Geçen hafta Turgut Uyar okuyarak geçti. Edip Cansever, Ahmet Muhip Dıranas, Ba- nş Pirhasan okumalı bu hafta. Melih Cevdet An- day'ın yeni kitabı "Yağmunın Altında" geçmedi he- nüz elime, kimbilir ne güzellikler, derinlikler banndı- nyordur içinde. Hava karardı, kuş ileyuvası görünmez oldu. Cam- dan bakıyorum. Gördüğüm odanın yansıması. John Berger'in, bu büyük yazarın yeni romanını okuma- ya karar verdim, krtaplığa elimi uzattım, Ataç'ın Pros- pero ile Caliban'\ geldi elıme Berger'le beraber. Şöy- le yazmış Nurullah Ataç, 102. sayfada: "Bunu söyledım benden yazı isteyen delikanlıla- ra: - Unutunuz bizi, dedim. Bu ülkede gerçekten bir düşünce hayatı, gerçekten bir yazın yaratmak isti- yorsanız, bırakın bizi bir yana. Biz gerçekten bır şey yapmış değiliz. En iyilerimiz, Avrupalılardan bir iki düşünce öğrendi, bir iki düşünce kaptı, yıllarca onu geveledi durdu. Biz Avrupa'yı, bugün yöneldiğimiz uygariığı gerçekten anlayamadık, tarihi ile kavraya- madık onu. Son yüzyılın birkaç yazannı okumakla ye-; tindik. Içlerinde değerli olanlan, belki çok büyükleri vardı. Ama biz onlardan öncekiieri bilmediğimiz için onlan da anlayamadık. Şöyle üstünkörü dinledik söy- lediklerini, özlerini kavrayamadık. (...) Bakın, korkak kişilerizbiz. Bütün düşündüklerimizi açıkça söyleye- miyoruz. Kiminden kendimiz bile ürperiyoruz. Siz bi- ze benzemeyin. Gözünüz pek olsun. Ancak öyle erebılirsiniz özgürlüğe. Özgürlüksüz düşünülemez." Gerçekten de öyle. GAL4TASARAY LİSESİ 12. KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ BUGÜN: 14.00 Konser: "Rock Günleri II" Blind Cord, Requiem, Cardınal Cisneros, Mess Age, Disorder, Freak, Galatasaray Lisesi Ön Bahçe YARIN: 13.30Tiyarro: Istanbul Lisesi Tiyatro Toplu- luğu "Yeşil Papağan Limited", Yazan: Memet Baydur, Yöneten: İbrahim Yılmaz, Tevik Fikret Salonu 16.00 Panel: "Beyoğlu", Yöneten: Ergun Hiçyılmaz, Katılanlar: Nusret Bayraktar, Oktay Ekinci, Tevfik Fikret Salonu 1830 Şiir Dinletisi: Tuncel Kurtiz, Tevfik Fikret Sa- lonu 21.00 Açıkhava Sineması: "Pulp Fiction", Yönetmen: Quentin Tarantino. Galatasaray Lisesi Ön Bahçe 8. ULUSLARARASI YAPI KREDİ GENÇLİK FESTİVALİ BUGÜN: 21 -30 Harbıye Açıkhava Tiyatrosu/ Mazhar, Fuat, Özkan Amatöp tiyatrolar şenüği bîtiyor • Kültür Servisi -Esenyurt Belediyesi kültür etkinlikleri kapsamında düzenlenen II. Amatör Tiyatrolar Şenliği, bugün bitiyor. Bağlarçeşme Amfîtiyatro'da saat 18.00'de Bağcılar Güneş Tiyatrosu'nun "Anadolu Ana Oğul", saat 21.00'de de Istanbul tktisat Sahnesi'nin "Dönerek Öldüler" adlı oyunlan, Kültür Müdürlüğü Salonu'nda da saat 18.00'de Sahne Sanatlan Eğitimi Tiyatro Topluluğu'nun "Istanbulluyuk" ve Yedibölge Oyunculan'nın "Silahşörün Gölgesi" adlı oyunlan izlenebilir. (596 30 19)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle