Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN1995 PAZAR
12 DIZIYAZI
Büyükşehir Belediyesi, Tarihsel Yanmada'nın SİT ilan edilmesine karşı çıkıyor
îstanbuTda maskeler düşüyor
OKTAY EKÎINCİ
Istanbul'un 2700 yıllık geçmişini ba-
nndıran. tarih öncesi çaglara gidildiğin-
de ise yaklaşık 5000 yıl öncesine ait bır
yerleşme alanı olduğu bilinen Sunçi Böl-
gesi'nin Kültür ve Tabiat Varlıklannı Ko-
ruma Kurulu tarafindan önceki hafta SİT
ilan edılmesı belediyelerin tepkilerine
neden oldu.
Daha geçenlerde Fatih'in tstanbul'u
alışını görkemli törenlerle kutlayan Bü-
yükşehir Belediyesi, yine fetihten sonra
Fatih'in tarihe geçen bir duyarlılıkla ko-
ruma altına aldığı Bizans'ın bugün de ka-
lan değerleriyle korunmasını sağlayacak
bir SİT karanna şiddetle karşı çıkıyor.
fmardan Sorumlu Genel Sekreter Yar-
dımcısı Altan Raşit Civan, 14.6.1995
günlü basın açıklamasında şunlan söylü-
yor "StT, korunması gereken alanlardır
ve kendine has özellikkri vardır. (_) Ko-
runması gerekenleri biz düşünce olarak,
anlayış olarak konıyahm diyenlerden da-
ha fazla koruruz, sahip çıkanz. Biz tüm
bölgenin koruma alanı ilan edilmesine
karşı çıkıyoruz—"
2700yıDıkmiras
Altan Raşit Civan'ın "tüın böige" de-
diği alan, Bizans surlanyla çevrili olan
Tarihi Yarunada. Yani, Roma-Bizans ve
Osmanlı imparatorluklannın yerleşme
merkezi olan ve hemen her köşesınde bu
köklü uygarhklardan zengin bir mirasın
bulunduğu eski Istanbul bölgesi.
Böylesine bir bölgenin "bütünüyle"
korunmasını gerektiren ve yine Civan'ın
deyimiyle "kendine has özeDiği" ise 2700
yıllık geçmişin en yoğun olarak Suri-
çi'nde yaşanmış olması. Yani, hem Yedi-
kule-Haliç arasındaki kara surlannın,
hem de yine Hafiç-Sarayburnu-Marma-
ra kıyılannı kuşatan deniz surlannın, ts-
tanbul'u tarih boyunca çevreleyerek
kentsel yerleşim alanını binlerce yıldır
tanımlamış olmalan...
Aslında, büyükşehir ve ilçe belediye-
lerinın SİT karanna karşı çıkmalannın
Büyükşehir Belediyesi. İstanbul'un binlerceyıüıkyerleşim merkezi olan Surici'nin SİT olamavacağuu ileri sürerken, kentin
tarihsel kimliğini yansıtan eski gravürler bu düşünceyi yargüman göriintüler sergiliyorlar.
temel nedeni, Suriçi'nde yıllardır süren
"inşaatözgürlüğüne" artık tarihin korun-
masına dönük bir kısıtlama getirilmesi
olsa gerek.
Doğaldır ki bu kısıtlama, Tarihi Yan-
mada içerisinde bundan böyle yapılacak
yeni inşaatlann, hem bodrum kat uygu-
lamalanndaki sınırlamalar yüzünden.
hem de tstanbul'un yüzlerce yıllık öz-
gün siluetini bozacak bina yükseklikle-
rine izin verilmemesi sonucunda, belli
oranda bir "rant azalmasT yaratabilir.
Ama öte yandan bu rant azalması kar-
şılığında İstanbul'un artık yitirmeyeceği
ve kentinidmliğine yeniden kazandınla-
cak kültürel mirasın parasal karşılığının
ne kadar olduğunu hesaplamaya ise ne
Raşit Civan'ın uzmanlığı yetebilir ne de
böyle bir hesap rakamlara sığabilir...
Yine, Büyükşehir Belediyesi Genel
Sekreter Yardımcısı'nın açıklamasında,
Suriçi'ndeki "yenivapüaşma"bölgelen-
ne dikkat çekilerek. buralarda "neyi ko-
ruyacaksınız" sorusu yer alıyor. Ardın-
dan ise SİT karannın eleştirisine şu dü-
zeydeki bir söylemle devam ediliyor:
"Boş arsayı da koruyacaksın, gecekondu-
yu da koruyacaksın. bugüne kadar uygu-
lanan kurallar gereği vapılaşmaya müsa-
it alanı da koruyacaksın!^
Bilımsel ve uzmanca bır tartışmadan
çok, konu hakkında yeterli bilgi sahibi
olamamış "halkn
a yönelik bir siyasal
söylem havası taşıyan bu ifadelere bakı-
larak, belediyenin imardan sorumlu bir
üst düzey yöneticisınin, bir an için Ko-
ruma Kurulu'nun gecekondulan ve boş
arsalan eski eser ilan ettiği sanısına ka-
pıldıgını düşünmek elbette ki olası değil.
İstanbul'un tarihinin korunmasından
sorumlu tutulan ve SİT konusuna açık-
lık getirici derin bilgileri de olduğu an-
laşılan bu belediye yetkilisinin böylesi
serzenişleri, yine kendi açıklamasıyla
" bugüne kadar uygulanan kurallar gere-
ği yapılaşmaya müsait alanlara" artık o
eski duyarsız kurallarla inşaat ruhsatı ve-
rilemeyecek olmasından kaynaklanıyor.
Ülkede ortalama her 40 yapıdan biri eski eser listesine alındı:
Ingîltere
6
her şeyinF koruyor
• Istanbul'da Büyükşehir Belediyesi, imar
rantına engel oluşturduğu için 2700 yıllık tarihi
yanmadanın SİT alanı ilan edilmesine karşı
çıkarken, tngiltere'de tarihsel kent dokulannın
"daha değer kazanması" yüzünden korumaya
alınan binalar ve yeni SlT alanlan sayısında
"patlama" yaşanıyor. 1945 sonrası binalar bile
artık birer "eski eser" sayılıyor.
Çeviri Ser>isi- Ingiltere Listede yeralan yapınınsay-
görünümünü koruma konu-
sunda çok mu zorlamyor?
Olkenin geçenlerde kamuya
surtduğu koruma altına alı-
nacak yapılan içeren listesi-
ne bakılacak olursa, tngilte-
re '45 sonrasına ait, ancak
yoldan geçenlerin bile ayır-
dına varmakta güçlük çekti-
ği bir dizi yapıyı korumaya
niyetli.
1945 sonrası yapılar kişi-
nin duygusal yönünü uyan-
dırmakla birlikte, bu yapılar
listede yer alan tüm yapıla-
nn çok küçük bir bölümünü
oluşturuyor. Korumaya alı-
nan yapılann sayısında 1970
yılından bu yana çok büyük
birartışgörülüyor. Kısacası,
ülkedeki yaklaşık her 40 ya-
pıdan bir tanesi korunacak-
lar listesinin kapsamına alın-
mış. Yasalar her ne kadar ya-
pılann resmi yetkililerin
onayı olmaksızın değiştiril-
mesi ve onanlmasını suç
saysa da, 1960 yılından bu
yana ülkede 8000'i aşkın ko-
ruma alanı oluşturulmuş.
Amaç kültfirû konımak
Bu girişimin Ingiltere'nin
kültürel kalıtının korunma-
sını amaçladığı belirtiliyor.
Girişim. aynca. birçok ev sa-
hibinin kendı çıkarlannı ko-
ruduğunu da ortaya koyuyor.
gınlığı artıyor ve piyasada
daha çok değer kazanıyor.
Liste kapsamındaki yapıla-
nn onanmı oldukça pahalı-
ya malolmakla birlikte bu
konuda vakıflar ve dernekler
maddi destek vermekten ka-
çınmıyor.
Yöneticfler duyarh
Korumaya alınan yapıla-
nn sayıstnda görülen patla-
manın bir nedeni de Ingiliz
kalıtını gözeten görevlilerin
bu konuda aşın duyarlı dav-
ranmalanndan kaynaklanı-
yor Değerli aydınlardan olu-
şan bu grup, küçümsendiği
ve göz ardı edildiğı ılen sü-
rülen kent dışındaki yapıla-
nn da listeye alınması gerek-
tiğini savunuyor.
Ingiliz Kalıtını Koruma
Vakfı'nın üst düzey görevlı-
leri, koruma konusunun zor-
layıcı boyutlara ulaştığını
belirtiyor. Bu nedenle, lngil-
tere'nin kültürel kalıtlan ko-
ruma tutkusunun dizginlen-
mesinde yarar görülüyor.
Ülkenin Sanat Danışma Ku-
rulu eski başkanı Lord Pa-
hımbo'nun da belirttiği gibı,
lngiltere. "Yaşanmışolsaydı
buluşun sonu anlamına gele-
cek, hiç yaşanmamış bir alün
çagın özkmini çekiyor."
(The Economist'ten)
Londra'nın ünlü Töwer Köprüsü, kent tarihinin bir parçası olarak gururtu. İstanbul'da ise tarihi Ga-
lata Köprüsü, Haliç'in içerilerine çekilerek, kentteki yeriyle bütünleşen sajgınlığını çoktan yitirdi.
• Roma, Bizans ve Osmanlı
imparatorluklanna başkent
kimliğiyle yerleşim merkezi
olan îstanbul'un Suriçi bölgesi,
40 yıllık bir gecikmeyle nihayet
SlT ilan edilirken, tarihe
saygıyı ağızlanndan
düşürmeyen belediye
yetkilileri, kentin tarihini
güvenceye alacak bu karara
karşı çıkıyorlar,..
• Koruma Kurulu'nun Tarihsel
Yanmada'yı SÎT ilan etmesini
eleştiren Büyükşehir Belediyesi
Genel Sekreter Yardımcısı
Altan Raşit Civan, "bölgede
bugüne kadar uygulanan
kurallarla gerçekleşen
\ apılaşmanın" koruma alanı
dışında tutulması gerektiğini
savunarak, arkeolojik
değerlerle birlikte tarihsel
silueti de tahrip eden duyarsız
imar düzeninin sürmesinden
yana bir tutum takınıyor...
Nitekim, MimarlarOdasrnın 1990'da
açtığı davanın sonucunda, yüksek yargı-
nın Suriçi imar planlannı ocak (1995)
ayında iptal etmesinin gerekçeleri ara-
sında da yine bugüne dek uygulanan ku-
rallann tarihsel mırası göz ardı eden ya-
pılaşma izinlerine yasal ortam hazırla-
mış olmalan önemli bir yer tutuyor.
Geçiş dönemi koşullan
Istanbul I. No'lu Idare Mahkemesi, ilk
hazırlıklan ve ihalesi Dalan döneminde
yapılan, onayı ve yürürlüğe sokulması
ise Sözen'in imzasını taşıyan 1/5000 öl-
çekli Tarihi Yanmada Koruma Planı'nı
iptal ettikten sonra, "şimdi ne oiacak?"
tartışmalanyla birlikte bu bölgenin hâlâ
SlT ilan edilmediği de ortaya çıktı.
Plansız kalan bölgeyi tümüyle koru-
masız bırakmamak için tarihsel sorumlu-
luğuyla baş başa kalan Koruma Kurulu,
sonunda belediyecilerin şiddetli muhale-
fetine rağmen Suriçi'ni StT ilan etti ve
böylece yaklaşık 40-50 yıllık bir gecik-
meye artık son vermiş oldu.
2863 sayılı Koruma Yasası gereğince,
bu "yem" (!) SlT bölgesi için 1 yıl için-
de yine yeni bir koruma planı yapılınca-
ya kadar "geçiş dönemi yapılaşoıa kural-
buTnı" da belirleyen Koruma Kurulu, ge-
cekonduyu-boş arsayı ya da apartmanla-
n değil, bunlar arasında yok olup giden
kültürel miras niteliğindeki yapılarla top-
rak altındaki arkeolojik değerleri koru-
yucu bir imar ve denetim sürecini başlat-
mak üzere de kararlar üretti.
Hafri>at ve yükseklik sorunu
Ömeğin. bölgedeki her türlü yapının
temel kazısında çıkabilecek olası bulun-
tulann tahrip edilmemesi yönünde "dene-
timti hafri>at" kuralını öngören Koruma
Kurulu, 1930'lardaki Prost planından bu
yana korunması öngörülen Surici'nin si-
luetinin bozulmaması için de bina yük-
sekliklerine kısıtlayıcı koşullargetirildi...
Görüldüğü gibi orta yerde öyle "kesin
imar yasağı" ya da "her şeyi koruma'' gi-
bı bir durum olmadığı halde, bina hafri-
yatı ya da kat yüksekliği konulanndaki
"hassasiyet" bile İstanbul'un bugünkü
yöneticilenni kızdırmaya yetiyor. Anlaşı-
lan belediye yönetimi, toprak altındaki
Bizans arkeolojisini önemsemediği gibi,
önemli oranda Osmanlı kültürünü yansı-
tan tarihi silüetin yüksek yapılaşmayla
zedelenmesine de, imar rantına verdıği
değer yüzünden pek aldırmıyor...
Şimdi yapılması gereken şey, Altan Ra-
şit Civan'ın da benimsediği gibi, yargının
iptal ettiği planlardan özellikle bilirkişi
raporunda açıklanan sakıncalann hızla
"ayıklanarak" yeni ve gerçekten koru-
maya dönük bir imar planını devreye sok-
mak olsa gerek. Belediyenin bir yandan
bu önemli görevini yerine getirirken, öbür
yandan StT karanna tepki göstermesi, ge-
lecek kusaklann herhalde kolay kavraya-
mayacaklan çelişkili bir tutum olarak ka-
yıtlara geçmiş oluyor. Çünkü evrensel ko-
ruma hukuku ve ulusal mevzuatımız, tar-
ihe saygılı bir imar faaliyetinin önkoşulu
olan koruma imar planı dısiplininin ancak
SlT statüsüyle birlikte sağlanabileceğini
öngörüyor...
w w
Orgütlü suçlann ürkütücü yükselişiMÜSLÜM AKEVCII Araştırma Görevlisi
Uluslararası ticaretin de bir parçası durumuna
gelmiş olan örgütler. zaman zaman kendilerine ye-
ni pazarşanslan aramaktadırlar. Ulusal ölçekteki fa-
aliyetleri böylece uluslararası alanlara yayılmakta-
dır
Özellikle suçtan elde edecekleri yarann en yük-
sek ve buna karşın riskin en az olduğu yerlerde
odaklanmaktadırlar. Çoğu zaman da dünya finans
kuruluşlannm desteklediği kanallan, vergi kaçırma
yollannı ve nispeten daha az kurallan olan (daha ko-
lay paraalabilecekleri) merkezi para örgütlerini kul-
lanarak vurgun vururlar.
Olkemizde de durum bundan farklı değildir.
U>-uşturucudan silaha her türden kaçakçılık, flıhuş.
dolandıncılık, hayali ihracat, hayali ithalat, arazi
yağmalama, rant paylaşımı, kara para aklama. tarih-
sel eser kaçakçılığı, organ kaçakçılığı, çocuk sim-
sarlığı.. ve daha pek çok konularda 'ekonomik ka-
zanç' sağlamak amacıyla örgütlü suçlargün geçtik-
çe artış göstermektedir.
1980'liyıllannardındanyerleştirilmeyeçalışılan
liberal ekonomı politikası, beraberinde 'kâr ve ka-
• *Örgütlü suç', salt uyuştunıcu kaçakçılığı ve kara paranın aklanması
eylemleriyle sınırlı olmayıp ahtapot gibi kollannı kazanç elde edebileceği her
alana amansızca salabilmektedir. Bu nedenle mücadelede başan için 'örgütlenmiş
suç' olgusu, Ceza Kanunu'nda tanımlanmalı, ardından 'örgütlü suçlarla mücadele
kanunu' yapılarak mevzuatta açıklık ve birlik sağlanmalıdır.
zanç hırsrnı getırmiştir. Bu hırs, toplum tabanına
doğfu yayıldıkça örgütlü suç olgusu kendine daha
elverişli bir ortam bulmuştur. Gelir dağılımmdaki
aşın dengesizlik, toplum katmanlan arasında uçu-
rumlann oluşmasına yol açmış; ait gelir diliminde-
ki kesimde. üst dilime sıçramak için 'suç işleyerek
kazanç sağlama güdüsü' yerleşmiştir. Türk mafya-
sının son dönemlerde kamuoyuna yansıyan eylem-
leri de dıkkate alındığında çek-senet ve kurşun maf-
yası gibi işlerde yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.
Bir hesaplamaya göre, emniyet müdürlüğünün
23 bin olarak öngördüğü mafya elemanının elinde
dönen para miktan 1994 yılı itibanyla yılda 2 kat-
rilyon 130 trilyon lira ve bu birikimden kaynakJa-
nan vergi kaybı 379 trilyon lira olarak belirtilmek-
tedir. (2)
Bu denli tehlike kaynağı durumuna gelmiş olan
örgütlü suçlulukla savaşımda. gerekli hukuksal ön-
lemlerin çok acil biçimde alınması gerektiği anla-
şılmaktadır. Mevzuatımızın örgütlü suçlarla müca-
delede yeterli olmadığını. Batı ülkelerinde ceza sis-
temlerine getınlen hukukdevleti ilkeleriyle sınırlan-
dınlmış yeni kurumlann bizde de düzenlenmesi-
nin; var olanlann ise gözden geçirilerek çağdaş öl-
çülere uyarlanmasının gerekli olduğunu düşünüyo-
ruz. Yukanda değinildiğı gibi, 'örgütlü suç', salt
uyuştunıcu kaçakçılığı ve kara paranın aklanması
eylemleriyle sınırlı olmayıp ahtapot gibi kollannı
kazanç elde edebileceği her alana amansızca sala-
bilmektedir. Bu nedenle mücadelede başan için 'ör-
gütlenmiş suç' olgusu. Ceza Kanunu'nda tanımlan-
malı, ardından 'örgütlü suçlarla mücadele kanunu'
yapılarak mevzuatta açıklık ve birlik sağlanmahdır.
Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu'na teknolojideki
gelişmelerin yarattığı olanaklar dikkate alınarak ör-
gütlü suçlarla mücadeleye elverişli yeni düzenleme-
ler getirilmelidir. 'Tanıİdann korunması' olayı. ör-
gütlü suçlulukla mücadelede en önemli konudur.
Mafyanın suç işlemeyi kolaylaştıran yöntemlerin-
den olan tanıklan öldünne veya yıldırma olaylan-
nın önü alındığında, kapalı bir sistem gibi işleyen
suç örgütünü çözmek, suçlulan saptamak kolay ola-
caktır. O nedenle 3713 sayılı Terörle Mücadele Ka-
nunu'nun 20. maddesinde düzenlenmiş olan 'koru-
ma önkmleri', bu alan için de düşünülmelidir.
Hepsinden önemlisi örgütlü suçlarla mücadelede
yasal değişikliğin yapılması yeterli olmayıp bunun
yani sıra personel ve malzemeye yatınm yapılması
gerekir.
(2) ALTUĞ Osman, (1995) 'Dünyada \« Türki-
ye'de Örgütlü Suçlar', Görüş dergisi, Şubat-Mart,
Sayı. 19, s. 24-32, Istanbul: TÜSİAD Yayınlan.
BİTTİ
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Dil Bilinci (8)
Meclis'te Dinciler!
TBMM'de anayasa değişiklikleri bir türlü gerçekleşti-
rilemiyor. Nedeni, Meclis'teki dinciler. Meclis'te dilci yok,
dinci çok!
1982 Anayasası, dil açısından tam bir çorbadır. Prcrf,
Cem Eroğui'a göre "Bugünyûrürlûkte olan anayasa, çe-"
lişkıler içinde debelenen Türk aydınının bir durum sap-
taması gibidir. Sözcük seçimi tutarsızdır, anlatımı bozuk-
tur, noktalamalanyanıltıcıdır... Ömer Asım Aksoy'agö-
re, yeni anayasa 'her yani dökülen' bir Türkçe ile yazıl-
mıştır. Özetle, Anayasa'daki Türkçebozukluklan, yalna-
ca dil açısından üzûcü değildir. Aynı zamanda, çok çet-
refîl tûzelyorum sorunlan yaratabilecek niteliktedir."
Meclis'te ne görüyoruz? Bir avuç dinci Refahçı, öbür
dincileri sürüklüyor. Neymiş, anayasanın 24. maddesi-
nin son fıkrası kaldınlmalıymış. Zaten yapıyorlar ya, da-
ha açık şenatçılık yapacaklar, bu konuda en ırfak bir en-
gel kalmasın, Türkiye, Suudı Arabistan'a, giderek Iran'a
dönsün istiyorlar. Dinci Hoca, ne demişti:
- Iran'a dokunan çarpılıri
Çarpdsın be dinci! Çarpılırsa belki düzelir yercil (laik)
Türkiye!
Ne diyor anayasanın 24. maddesinin son fıkrası:
"Kimse, devletin sosyal, siyasi veya hukukı temel dü-
zenini kısmen de olsa, din kurallanna dayandırma veya
siyasi veya kjşisel çıkar yahut nûfuz sağlama amacıyla
herne surette olursa olsun, dini veya din duygulannı ya-
hut dince kutsaJ sayılan şeyleri istismar edemez ve kö-
tüye kullanamaz."
Bu fıkranın kaldınlmasını ısteyenlerin sinsi amaçlan
kabak gibi ortaya çıkmaktadır. Bunun üstünde bır fıkra
daha var; onu değiştirmek ya da kaldırmak gericilerin
usunun köşesinden geçmemektedir. O da şu:
"Din kûltürü ve ahlak öğretımı ilk ve ortaöğretim ku-
rumlannda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır."
Bunun kalkmasını istemez dinci geçinenler. Çünkü o
zaman, ileride kendilerine malzeme yapacaklan, meze
olarak kullanacaklan çocuklara, gençlere egemen ola-
mazlar.
Ben, dinci mincı diyorum ya, bunlann hiçbirinin Mec-
lis albümünde, uğraşlan dincilik değil. Kimi "mühendis",
kimi şu, kimi bu diye yazılı, dıncıliklen "gizli" uğraşlan-
dır. Yurttaşı tavlayıp, oyunu almak için bildikleri başlıca
oyundur. Tuzaktr. Halkın gözü açılsın istemezler. Açılır-
sa, biliyorlar kı kaçacak delık arayacaklardır. Hiçbirinin
uğraşında "gezici vaiz" diye yazmaz. Oysa, yaşamlan-
nın büyük bölümü, "gezici vaiz"X\\ûe geçmiştir kiminin.
24. maddenin kaldınlması için verilen önergede adla-
n geçenler, ANAP'lı. Adlan da şöyie:
Yusuf Pamuk, Kadir Ramazan Coşkun, Rauf Erte-
kin, Mustafa Kılıçarslan, Hasan Çakır, Mehmet Ke-
çeciler, Vehbi Dinçerier, Eyüp Aşık, Alaattin Elmas.
Bravo Mesut Yılmaz'a! Dil konusunda değilse de, din
sömürüsünde oldukça yol almış. Mesut Yılmaz'ın bilme-
diği bır şey var; bu yolda başan sağlasaydı, Süleyman
Bey sağlardı. Saçımn akının önüne düştüğünü gördü
mü, görmedı mı ne bileyim? 'Mesut Yılmaz, Cumhuri-
yet'in geçen yıldönümlerinden birinde, takılmış:
- En çok öz Türkçe sözcük kullanan yazari demişti. O
zaman söylemedım, şımdı söylüyorum:
- Ezanın Türkçe okunmasını neden ıstemiyorsunuz?
Siz, bir Cumhuriyet çocuğusunuz. Yobazlık size yakışır
mı?
Siyaset alanında ilk dersleri aldığı tzzet Akçal, öyle de-
ğildi. Bursa'da, Nâzım Hikmet'i kollamış, Balaban'ın
özgürce resimler yapmasını sağlamıştı. Mesut Yılmaz,
ders aldıklanna uymak zorundadır...
Türkiye'de Osmanh'dan beri dil ile din çatışageldi.
1876 Anayasası'nda, din önde, dil şöyte "devletin işleri
Türkçe yapıhr" gibi, kıyıda bir maddede, arkalarda yer
almıştı. 1923'te Cumhuriyet ilan edilirken yapılan anaya-
sada "devletin dini Islamdır, dili Türkçedir" denilerek bir
eşıtlik sağlandı. Burada, başabaş geliyorlardı. Daha son-
ra, "Dinilslamdır" tümcesi kalktı, Türkçe sivrildi. Ata-
türk döneminde de Inönü döneminde de hep böyle ol-
du. 1945 Anayasası'nda, Türkçe en başanlı dönemini ya-
şadı, taa demokratlann ıktidara geldikleri "karşı-dev-
rim"e değin. Ezan, 1950'de Arapçalaştınldı. Anayasa,
1952'de, Osmanlıcaya çevrildi yeniden. Bu, 1960 dev-
rimine değin sürdü. 1961 Anayasası'nda, 1945'in izteri
vardır.
Dilcimiz, Prof. Cem Eroğul, dilde bugünkü durum için
şöyle dıyor:
"Bugün Türitiye'de Türkçe, hızlı biraşınma sürecine
girmiş durumda. Türkçeyi doğru dûrüst konuşan ve ya-
zan insan sayısı hızla azalıyor. Dile, özellikle Batı dillerin-
den, dur durak bilmeyen bir sözcük akımı var. Bu söz-
cükler yalnızca yeni ürün ya da kavramlan adlandırmak
için almmıyor. Var olan Türkçe sözcükler de atılıp yerie-
rine yabancılan kullanılıyor. Omekse, açıkoturum yerine
panel, toplu iletişim araçlan (TİLAR) yerine medya, ara
sınav yerine vize, dönem sonu sınavı yerine final, bılgi-
sayaryerine kompütür, gösterim yerine vizyon, dönüşüm
yerine transformasyon, birikim yerine akümülasyon,
cankurtaran yerine ambulans, canavardüdüğüyerine si-
ren, deniyor...
Bozukluk ne yazık ki, sözcük düzeyinde de kalmıyor.
Türkçenin yapısına aykm birtakım kullanımlar hızla yay-
gınlaşıyor. örnekse, 'hayret bir şey' deyişi bugün herke-
sin ağzında. Yakında 'eyvah bir pılav' gibi kullanımlarla
karsılaşırsak hiç şaşırmayalım. Artık Türi<çenin çivisiçık-
tı...
Dil için savaşım, yabancı terimlere Türi<çe karşılıklar
bulma çabası ile de sınıriı değildir. Topluma yol gösteri-
cilikle yükümlü olan aydınlar, günlük dilin özleşip varsıl-
laşması için de çaba göstermek zorundadıriar... Hiç bir
aşamada, 'Bu denli özleşme yeter, bu denli varsıllaşma
yeter' denemez. Güzelliğin sının olmadığı gibi, dillerin
güzelleşmesinin de sının yoktur. Her şeyin başı dil bilin-
cini edinmektir..."
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/Kuzey Amerika
yerlilerinin gele-
neksel konutu
olan koni bıçimın-
de çadır... tkı üç
yaşındaki erkek
koyun. II Kutsal 4
kitaplarda, Suriye 5
ile Mezopotam-
ya'yı içine alan 6
bölgeye verilen 7
ad... Güney Ame-
rika yerlilerinin 8
kullandığı kaval. Q
3/ Ağır kanlı, ra-
y
hatına düşkün... Dolma yap-
mak için hazırlanan kanşım.
4/ Çocuklan korkutmak için
uydurulmuş yaratık... Karak-
ter. 5/ Kuruluş. 6/ Serbest
meslek adamlanm içinde
toplayan resmi birlik... Erzu-
rum'un bır ilçesi. 7/ Bir no-
ta... Ağn Dağı'na verilen bir
başka ad. 8/Soy, sülale... Ma-
dagaskar'da yaşayan bır
maymun cinsi. 9/ Çekişme,
kavga... Kedı ya da köpek yavrusu.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Cehennem... Mevki, makam. V Ad kavmi hükümdan
Şeddad tarafindan cennete benzetılerek yaptınlan efsanevi
bahçe... Pazar ya da panayır kurulan gün. 3/ Rusya'ya öz-
gü, ikı ya da üç katlı taş konut... Elı işe yatkın, becenklı. 4/
Köydeki ışlerin elbirliğiyle bitirilmesi... Büyük kardeş, ağa-
bey. 5/Arrika'da bır ülke. 6/ Dâhi... Katma, ekleme. II Bır
bağlaç... Fınnda ekmek, börek, çörek cevinmeye yarayan bir
tür kürek. 8/ Bır tür yabanmersini... Yürürlükte olan. 9/ Es-
ki ve usta gemici... Çevik.