28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
i 8 MAYIS 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMÎ Tütiın ureticisi bayramda parasız • MALATYA (Cumhuriyet) - Tütün üreticileri, Tekel'e teslim ettikleri ürün bedelinin yüzde 45'ini alamadı. • Üreticiler valiliğe giderek tütün paralannın ödenmesini istediler. Tekel tarafından tütün alım kampanyası sırasında 17 Mart 1995'tenitibaren alımı gerçekleştirilen 1.4 mılyon kilo tütünün bedeli tümüyle ödenemedi. Tekel yetkılilerinin verdiği bilgıye göre 123 milyar lira olarak tahakkuk eden tütün parasının 69 milyar lirası ödenebildi. Üreticiye haJen alınan üründen dolayı toplam 54 milyar lira ödenmesı gerekıyor. Birlikler destek bekliyor • ADANA (AA) - Çukurova Pamuk Yerfıstığı Yağlı Tohumlar Tanm Satış Kooperatifleri Birliğı (ÇUKOBİRLİK) Genel Müdürü Mustafa Gökçedağ, ürün alımlannda birliklere devlet desteğinın şart olduğunu belirterek. "devlet desteği olmadan alım yapmamız mümkün değil" dedi. Gökçedağ. 1994-1995 sezonunda Çukobirlik'in, üretıcilerden devlet desteği olmadan 34 bin 965 ton kütlü pamuk, 17bin820tonsoyave860 ton da yerfıstığı aldığını. karşılığında bir trilyon 6 milyar 368 milyon lira ödeme yapıldığını bildirdi. LPG ve doğalgazdaki fiyat farkınm yarattığı haksız rekabet, doğalgaza zam yapılarak giderildi Haksız rekabete zamlı çözüm AHMETÇELİK Likit petrol gazının (LPG) faturası do- ğalgaza çıktı. Devlet LPG'nin doğalgaza oranla daha pahalı olmasmdan kaynakla- nan haksız rekabetten yakınan Egeli sa- nayicılerin sorununu çözmek içın doğal- gaza zam yaptı. 19 şubat itibanvla metre- küpü 4 bin 750 lira olan doğalgazın fiya- tı, şikâyet üzerine 10 bin 708 lira olan LPG birim fiyatı seviyesine getirildi. Uygulama, bölge dışında faaliyet gös- teren sanayicilere önemli yükler getirir- ken. LPG kullanımından kaynaklanan haksız rekabetin ortadan kalkması için bölgeye bir an önce doğalgaz hattı getiril- mesini isteyen Egeli sanayiciler, bunun için yardıma da hazır. Çaüşmalar yıl sonunda başlayacak 100 milyon dolara mal olması hesapla- nan boru hattının maliyetini karşılamak konusunda finansman desteği sağlayabi- leceklerini belirten Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Selim Ya$ar, verdikleri pa- ranın ileride kullanacaklan doğalgazdan mahsup edilebileceğini söyledi. Boru hat- tı döşemenin tek başına bir anlam ifade etmediğini belirten Botaş yetkilileri ise. önce ihtiyaç karşılayacak doğal gazın bu- lunması gerektiğini belirttiler. Yetkililer Ege'ye doğalgaz hattı yapılması konu- sundaki çalışmalara yılsonunda başlana- cağını ifade ettiler. Zamlı çözüm LPG kullandıklanndan enerji maliyet- leri doğalgaz kullanımına göre hemen he- men yüzde 85 oranında arttığı için hükü- met nezdinde girişimde bulunan Egeli sa- nayiciler ilginç bir çözümle karşılaştı. Doğalgazın bir an önce Ege Bölgesi'ne gelmesı konusundaki isteğin de yer aldığı Haksız rekabetin ortadan kalkması için bölgeye bir an önce do- ğalgaz hattıgetirilmesini isteyen Egeli sanayidİer. bununiçin da- ha sonra mahsup edilnıek üzere finans yardımına hazır. • Devlet, likit petrol gazının doğalgaza oranla daha pahalı olmasından kaynaklanan haksız rekabetten yakınan Egeli sanayicilerin sorununu çözmek için doğalgaza zam yaptı. • 19 şubat itibanyla metreküpü 4 bin 750 lira olan doğalgazın fiyatı, şikâyet üzerine likit petrol gazı birim fiyatı seviyesine getirildi. şikâyetten sonra diğer bölgelerde kullanı- lan doğalgazın fiyatını LPG fiyatlanyla eşitleyen Botaş. Egeli sanayicınin şikâye- tinin acısını adeta diğer bölgelerdeki sa- nayicilerden çıkardı. Konuvia ilgili olarak yaptığı açıklama- da uygulamanın hükümetin son aylarda DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGtN YUSHZOGLU/LONDRA İlan Edilmemiş Ticaret Savaşlan Bu hafta II. Dünya Savaşı'nın bitişinin 50. yıldö- nümü kutlanacak. Amerika; Almanya ve Japon- ya'ya karşı askeri bir savaşı kazanmıştı. 50 yıl son- ra Amerika, bu günlerde, Almanya ve Avrupa'ya, ama özellikle Japonya'ya karşı, ilan edilmemiş bir ticaret savaşı sürdürüyor. Amerika'nın bu ilan edil- memiş ticaret savaşını kazanıp kazanmayacağı henüz belli değil. Ancak savaş, dünya ekonomi- sindeki dengesizlikleri ve istikrarsızlığı arttırıyor. ABD silah olarak doları kuHanıyor Dolar yıl başından bu yana yen ve mark karşı- sında yüzde 20'ye yakın değer kaybetti. Buna kar- şılık Amerikan yönetimi, Alman ve Japonya hükü- metinin, IMF ve Dünya Bankası'nın tüm tavsiyele- rine ragmen, doların düşüşünü önlemek için bir tedbır almamakta ısrar ediyor. Çünkü bu savaşın en temel silahı, bir uluslararası reserv para olarak dolar. Amerika, bu silahı Meksika krizi sırasında etkin olarak kullanmaya başladı. Amerika ihracatının yüz- de 10 kadannı Meksika'ya yapıyordu. Ayrıca Ameri- kan bankalarının portföylerinde yüksek düzeyde Meksika borçları vardı. Bu koşullarda peso hızla düşmeye ve Meksika ekonomisi bir resesyona gir- meye başlayınca, bunun Amerikan ekonomisi üze- rindekı olası etkilerini göz önüne alan yatırımclar dolardan kaçışı hızlandırdılar. Fakat FED doları des- teklemek için faızleri yükseltmeyi uygun görmedi. Çünkü, Amerikan ekonomisinde ilk ya- vaşlama işaretleri be- linmeye başlamıştı ve yönetim tüm dikkatini 'durgunluğa yumu- şak iniş' yapma he- defi üzerinde yoğun- laştırmıştı. Diğer ta- raftan doların hızla değer kaybetmeye başlaması, mark ve yenin uluslararası re- serv para karşısında değeıienmesi anlamı- na geliyordu. Bu ül- kelerin dolaria üretim ve ticaret yapan böl- gelerde ve buralar- dan gelen mallara karşı kendi iç pazar- larında rekabet güç- leri zayıflamaya baş- ladı. Sonuç olarak her ikisinin de ekono- mik toparlanmasında önemli rol oynayan ihracat gelirleri düş- meye başladı. Beş ay sonra Almanya'nın büyüme hızı tahminleri 1-2 puan aşağı doğru revize edildi. Japonya'da ise bu sene 0 hatta belki de negatif bü- yüme bekleniyor. (Le Monde Diplomatique Mayıs 1995). Böylece Meksika krizinin ABD ekonomisi üzerinde yarattığı basınç, önemli ölçüde, doların değer kaybetmesi yolu ile Almanya, Avrupa ve Ja- ponya'ya aktanldı. Diğer taraftan ne zaman ABD ve Japonya ara- sındaki ticaret görüşmeleri çıkmaza girse doların değer kaybetmesi hızlanıyor. Böylece, ABD, her seferinde, pazariığa dolann değer kaybetmesi ola- sılığının Japonya üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallandığını bilerek masaya oturuyor ve Japon- ya'ya pazarlannı ABD mallarına daha fazla açması için baskı yapıyor. Şimdi denebilir ki, yenin bu ka- dar değerlendiği bir ortamda Japonya, pazarlannı dolaria fiyatlanan mallara daha fazla açmayı kabul eder mi? Japonya, bu baskılara nereye kadar bo- yun eğer? Japon yatırımcılar, kendi ülkelerinin ta- sarruflannı daha ne kadar ABD'nin açıklarını finan- se etmekte kullanırlar? Almanya, markın değerien- mesinin ekonomisinde bir durgunluk yaratmasına nereye kadar dayanır? Bu sorulara kesin bir cevap bulmak çok zor. Amerika dolann uluslararası konumuna güveniyor Amerikan yönetiminin, global bir durgunluk/dep- resyon korkusuyla, IMF'nin faizleri yükseltmesi yo- lundaki tavsiyelerine dahi pek fazla kulak asma- masının arkasında dolann daha uzun bir zaman uluslararası reserv para olarak kalacağı, Almanya ve Japonya'nın da buna mahkûm oldukları inancı yatıyor. Amerika daha bir şüre iç ekonomik ve dış ticaret sorunlannı senyoraj hakkını kullanarak (re- serv para ulusal parası olduğu içın borçlanmaya, yani faiz ödemeye gerek kalmadan para basarak) çözmeye devam edebileceğine inanıyor. Business Week'tek\ köşesinde Rudi Dornbusch "Doların statüsünü kaybedecek diye endişelenmeyin. Ya- kında tekrar yükselmeye başlar... Dünyanın vahık- lannı Japonya Maliye Bakanlığı'na hatta Bundes- bank'a teslim etmeyi düşünecekferi bir noktadan henüz çok uzaktayız" (BW 10/05/95) derken işte tam da böyle bir bencilliği ve dar görüşlüğü yansı- tıyordu. Ve tarihten bir yaprak... Tam bu noktada, bu hafta bitişinin 50. yılı kutla- nan savaşın gelmekte olduğunun ilk belirtilerinin, 1933'te, altına bağlı para sısteminin krizini ve dola- nn hızlı değer kaybetmesinı konuşmak üzere topla- nan Londra Konferansı'nda ortaya çıktığını hatırta- makta fayda var sanırım. O zaman toplantıya katı- lan Roosevvelt ve Hull, Amerika'nın önceliği dünya ekonomisini koordine etmeye değil, kendi iç eko- nomik sorunlannı çözmeye vereceğini söylemiş, doların düşmesine son verecek bir stabilizasyon programını engellemiş, konumlannı da "Birkaç bü- yük ülkenin müda- halesi ile uluslararası döviz piyasalannda istikrar sağlanabile- ceği gibi ilk anda kulağa hoş gelen yanlış fikirlerle dün- ya daha fazla uyutu- lamaz. Bir ülkenin refahı için, iç ekono- mik istikran, parası- nın değerinden da- ha önemli bir etken- dir" (Kindelberger 1987 The World in Depresion) sözleriy- le savunmuşlardı. Bu tutumla Rubin'in Yediler Grubu top- lantısındaki sözleri arasındaki büyük benzerlik son dere- ce de ilgi çekicidir. Londra Konferan- sı'ndan sonra dün- yanın para blokları- na bölünmesi hızlan- mış ve ortaya çıkan istikrarsızlık Ikinci Dünya Savaşı'nın patlak verme- sinde önemli bir rol oynamıştı. Bu gün, dünya eko- nomisinde durum çok daha karmaşık; dolar ulusla- rarası para birimi, sermaye ve para piyasaları ileri derecede globalleşti, Amerika açıklannı finanse et- mek için yabancı, ama özellikle Japon tasarruflarına gereksinim duyuyor. Dün bir felakete yol açan ko- şullan hazırlayan tutum, bugün çok daha hassas dengeler içinde yeniden tekrarianıyor... Şimdi önümüzdeki tehlikeli manzarayı daha so- mut olarak şöyle özetleyebiliriz. Amerika, dolan bir silah olarak kullanırken Almanya, Avrupa ve Ja- ponya'daki ekonomik toparlanmayı boğuyor. Bu ise Avrupa'da zaten yüksek olan işsizliğin artması- na ve buna bağlı olarak radikal sağ hareketlerin güçlenmesine, Japonya'da işsizliğin ve iflaslann sosyal yapıyı daha da tahrip etmesine ve politik kurumlan zayıflatması ile milliyetçiliğin ve Datsu-o, nyu-ah (Batıyı bırak Asya'ya dön) eğiliminin güç- lenmesine katkıda bulunuyor. Dolardan zarar gö- ren ülkelerin, bölgesel para ve ticaret bloklanna doğru evrimleşme eğilimlerini güçlendirme istekle- rini arttırıyor, rran'ın, petrolü Japonya'ya yen cin- sinden satmayı teklif etmesinde olduğu gibi dola- nn uluslararası konumuna açık saldırılann ilk işa- retleri ortaya çıkmaya başlıyor. Bu eğilimlerin her birinin bu gün ne kadar güçlü olduğu tartışılır. Ancak Amerika'nın, doları, ilan edilmemiş bir ticaret savaşının silahı olarak kullan- maya devam etmesi halinde, bu eğilimlerin güç- lenmeye devam edeceğini ileri sürmek bence hiç de abartılı bir iddia olmaz. ortaya koyduğu sübvansiyonu kaldırma eğiliminden kaynaklanabileceğini belir- ten Polat Holding Koordinatörü Caner Ertuna. şubat ayı itibanyla 4 bin 750 lira olan doğal gaz fiyatının 10 bin 708 lira olan LPG fiyatlanna eşitlendığini kaydet- ti. Daha öncekı uygulama konusunda özellikle Ege Seramik'teki rahatsızlıklan- nı ifade ettıklerinı belirten Ertuna, "Ge- nel yaklaşımımız enerji darboğazı ve do- ğalgaza ağırlık \erilmesiydi. Bu arada haksız rekabeti de vurguladık. Ancak doğalgaz fıyatlan artü" dıye konuştu. Özellikle Izmir, Denizli. Uşak, Kemal- paşa, Çanakkale ve Çan gibi illere doğal- gazın gitmesı gerektiğine dikkat çeken Ertuna, fiyat ayarlamalan gibi tedbirlerin geçici olduğunu belirtti. Ertuna. sorunun çözümlenmesi için da- ha köklü tedbirlerin alınmasını istedi. Bölgeye doğalgaz getirilmesi konusun- da sanayicilerin de destek verebileceğini vurgulayan Ertuna. bunun finansman desteği ve iştirak payı şeklinde olabilece- ğini kaydetti. Ertuna, hükümetten net bir cevap ala- madıklann ifade etti. 'Finans desteği sağlanz* Betaş'ın Çan ve Çanakkale sınınna ka- dar geldığıni belirten EBSO Başkanı Se- Hm Vaşar da şöyle konuştu: -Fakat orada durdu. Boru hattının tz- mir'e kadar gelmesini istiyoruz. Hattın uzatılması konusunda ileride kullanacagı- mız doğalgaza mahsuben dolar bazında finansman katkısında bulunabUiriz." Devletin Botaş'ı doğalgaz boru hatlan- nı inşa etmek için kurduğunu belirten Botaş yetkilileri ise doğalgaz konusunda Ege Bölgesi ve özellikle Izmir'den talep olduğunu belirttiler. Doğalgazın lzmir'e götürülmesinin ön- ceden planlandığını da belirten yetkililer görüşlerini şöyle dile getirdiler: ~Ancak önceden yeterli doğalgazın bu- lunması lazım ki; miktar da yıllık 2 milyar metreküp civannda. Şu anda bu görüş- meler yapılıyor." Hem Bosch, hem de . peşînatsız. •r /nneniz »J/çin. Bir Bosch Yetkili Bayii'ne gelin, bol seçenekli küçük ev aletleri çeşitlerimizden dilediğinizi seçin. Hepsi de peşinatsız, değişik taksit seçenekleriyle... MSM 2001 Çubuk Mikser Pifin: 2.325.000 Taksllle: 557.000 x 5 a» = 2.785.0*0 "A* 210; Su Isıtıcı Pe;in: 3.987.000 Taksitle: 955.000 »5 ay «4.775.008 TKA 1333 Termoslu Kahve Makinesi Peşin: 3.765.000 Taksitle: 902.000 ı 5 ay = 4.510.000 - Fiyatlara KDV dahıtdır Kampanya sırasında KDV oranlannda otuşabtiecek artış veya aıaltş fiyatlara yansttılacaktır Kampanya süresınce (29.04 1995 • 15 05 1995) fıyaUanmız satx1 otup. satın aldığıntz ürün ışlemlennız tamamlandtğında Bosch bayunden aeıtıal teslim eütlecektır - Sanay ve Ttcaret Bakanlığı'nca 25.5 1994 tarıhlı 21940 sayılı Resmı Gazete'de ıSan eötten Taksıtfı. Kampanyalı ve Kapıöan Savşlar Hakkıntiakı Uygulama Esasianna Daır Teblığ' hükûmlenne uygundur TD.4 3801 Otomatik Buharlı Ütü Pe*in: 2.484.000 Taksitle: 595.000 X 5 ay = 2.975.000 TFB 200' "Cool Touch" Fritöz Pdlin: 4.764.000 Taksitle: 1.141.080 x 5 ay =5.705.060 BOSCHEn doğru seçim ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Cadıların 'Bitmeyen' DansıToplumsal korkunun faşizmi beslediği bilinen bir gerçektir. Korku, faşizan sömürünün süt anasıdır. Toplumsal korku ülkemizde "sürekli" kılınmak is- teniyor. Korkudan kurtulma özgüriüğü, bugünlerde sona ermesinin üzerinden elli yıl geçen Ikinci Dünya Sa- vaşı yıllarında geliştirildi. Dünya korkudan kurtu- lurken Türkiye 1945 sonrasında 45 yıl, ta 1990'a dek toplumsal egemen kılınan korku 'komünizm gelir' korkusuyla yaşatıldı. Hükümet edenler, ko- münizm umacısıyla en temel hak ve özgürlükleri baskı altında tuttular. Çok partili yaşama geçiş, yaratılan korku ortamında önce topalladı, sonra birkaç kez düştü ve hiç toparianamadı. Soğuk Savaş'ın 1990'da sona ermesiyle, komü- nizm yerıne "yeni bir korku noktası" yaratılmalıydı. Kürt sorununa bağlantılı olarak Batılı ülkelerin Tür- kiye'nin "bölünmesini" istediği savı günlerdir, bu amaçla kamuoyunda çalkalanıyor. Her ülke, haritadaki yeri ne olursa olsun, doğal olarak kendi çıkarını düşünür; öbür ülkelerle ilişki- lerinı buna göre düzenler. Kimi Batılı ülkelerin ül- kemizin bölünmesini istemelerı söz konusu oldu- ğunda buna karşı ulusal bir tepki de doğaldır. An- cak yapılmakta olan "Batı, Türkıye'yi bölmek isti- yor" adına yeni bir toplumsal korku odağı yarat- maktır. Üstelik hep yapıldığı gibi somut verilere dayanmadan yapılmaktadır, korku yaratma. Komünizme dayalı korku ile yaratılmak istenen Batı kaynaklı korku arasında vurgulanması gere- ken önemli bir "niteliksel fark" vardır. Yüzyıllardır Türkiye'nin bir çağdaşlaşma, evrensel insanlık de- ğerierini yakalama, laik ve demokratik bir toplum- sal yapı oluşturma ve bilimsel ve teknolojik gelış- mesini sağlama uğraşısında "örnek" aldığı Batı, bu kez bir "düşmanlık kaynağı elbisesi"ne sokulu- yor. Uygarlığın kaynağının zehiriı olduğu savı akıl almaz "genellemelerle" öne sürülebiliniyor. Tek sözcükle asıl bu nokta çok, ama çok sakıncalı ve yıkıcı sonuçlar doğuracak görünüyor. • • • Eski korkulann yerini yenileri alıyor, toplumsal korku bitmiyor; daha doğrusu bilinçle ve ısraria bi- tirilmiyorsa da yanm yüzyıldır değışmeyen bir olgu var: Enflasyona dayalı soygun. korku ile yaratılan baskı ortamında sürüyor. Yukarıdan aşağıya doğ- ru, ülkeyi yönetenlerın tamamına yakını, devletin ekonomik olanaklannı yağmalayarak yönetimlerini sürdürüyorlar. Yıflardır devlet, eşe, dosta, yeğene, kardeşe peşkeş çekildi, çekiliyor. Daha eskiye gitmeye gerek yok. DYP-C(S)HP ortaklığı 1991 'in sonunda "ekonomide onarım ve atılım" savıyla göreve başladı. O günlerde "dola- şımdaki para miktarı" 18.6 trilyon TL'ydi. Hükümet bir yıl sonra dolaşımdaki parayı 31.4 trilyona, 1993'ün sonunda 53.9 trilyona çıkarmış bulunu- yordu. "Sermaye gelirlerinden vergi almayan" tam tersine para basarak çalışan hükümet, 1994'ün sonunda da dolaşımdaki parayı 51.5 tril- yon lira, yani bir yılda yüzde 95.5 arttırarak 105.4 trilyona çıkarmış bulunuyor. Şimdilerde de dola- şımdaki para 125 trilyon dolayında "dolaşıyor". Borsa, bono faizi, döviz ve rant "oyunlanna "konu oluyor. Yüksek ve "vergisiz" faizle devlete borç olarak veriliyor. Dargelirlilerin soyulması demek olan enflasyona kaynaklık ediyor. Öncelikle belirtelim, bu para şınngasının yatırım ve üretim artışlarıyla, ış bulma olanağı yaratılma- sıyla uzaktan yakından bir ilgisı yoktur. Ekonomi- nin bu "gerçek" yüzü, gerçekten çok büyük olum- suzluklar, gerilemeler yaşamaktadır. Nisanda "yıl- lık" enflasyonun düşüş eğilimine bakmayın, var olan üretimsizliğin yaratacağı "enflasyon ortamı" gelecek için asıl kaygı verici nokta sayılmalıdır. Sonra hükümet işbaşına geldığinde bir ABD Dolan'nın TL karşılığı 5.05 bin; Alman markı da 3.23 bin liraydı. Aynı günlerde "brüt" ya da "dört- te bhi vergi olarak kesilen" asgari ücret de aylık 801 bin liraydı. Asgari ücret 1991 sonunda yakla- şık 160 dolar ya da 248 markın karşılığıydı. Günü- müzde asgari ücret 4.173.750 TL Yani dört milyo- nun biraz üzerindedir. Bugün, doların karşılığı 42 bin, markı da 30 bin TL alırsanız, asgari ücret yak- laşık 100 dolar ya da 139 mark tutar. Bir başka deyişle eğer bu hükümet işbaşına geldiği günkü asgari ücreti uygulasa işçinin eline geçecek ücret dolar karşılığı olarak 6 milyon 560 bin; mark karşı- lığı olarak da 7 milyon 440 bin liradır. Son IMF an- laşması yaklaşımından giderek "1 dolar+1.5 mark ortalaması"na dayalı hesaplarsanız, uygulanan ekonomi politikası sonucu, her asgari ücretlınin cebinden ayda yaklaşık 2.8 milyon lira "çalınmak- tadır". Ve bu para da "birilerinin" cebine gitmektedir. İşte bu birileri ve onların temsilcileri demokrasi- den ve açıklıktan korkuyor, aydınlıktan kaçıyor. Soygunlarını sürdürebilmek için korku yaratıyor. Yarattıkları milyonlarca genç işsiz ile her gün biraz daha "eşitsizleşen" gelir bölüşümü ile ülkeyi de- ğilse de toplumu giderek daha çok bölüyoriar. Ge- lir eşitsizlikleri büyüyor; yaratılan baskıcı, çözüm- süz ve umutsuzluk ortamı toplumu kıvılcımlara ha- zır bir gerginlikte tutuyor. Gerçek bölücüler sakın sürekli korku yaratanların kendileri olmasın? • • • Cumhuriyet'in yaş günü kutlu olsun. Öbür özel- likleri yanında "korkudan kurtulma özgürlüğü"ne de sahip çıktığı için bu gazete aynca güzel, değil mi? ZtRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI; Yerli hayvancılık mezara götürülüyor ANKARA (Cumhurivet Bürosu) - Zıraat Mühendisle- ri Odası. Türkiye'nin. hay- vancılık politikasirtı bir an önce belırlemesı gerektiği görüşünü bildirdi. Ziraat Mühendislerı Odası Üyesı Prof. Dr. Giirol Ergin. Baş- bakanlığa bağlıu Ha>->ancı- lık ve Su Ürünkri Müsteşar- hğ" kurulmasını eleştırerek. bu durumun Türk hay\ancı- lığını ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakacağını bildirdi. Ergın, Tanm Bakanlığı'nı da, hayvancılık konusunda yeni politıkalar üretmemek ve atamalarda torpil yap- makla suçladı. Ergin. dün düzenledığı ba- sın toplantısında. Türkıye'de tanm sigortasının olmadığı- na dikkat çektı. Ergın. "Bir fllkede doğal koşullara sıkı sıkı>a bağlı olan bitldsel üre- timin en büyük desteği ve gü- vencesi ha\vansal üretimdir. Batı ülkelerinde de ha\\an- sal üretim tanmın ayrılmaz bir parçasıdır. Hayvansal üretim hizmederi, tanm ba- kanlıklarının vapısında >er almaktadır" dedi. Ergin, özellikle 1980 son- rasında, hayvancılık sektörü- nün, uygulanan ıthalat politı- kalanyla çökertilme noktası- na getirildiğini \urgulaya- rak. "Yerli ha\~\ancılık sekto- rü mezara götürülü>or" de- di. Ergın. şunları söyledi: "Müsteşarlık tasan Türkiye gerçeğine uygun değildir. Çünkü. sayılan 4 milyon 91 bine varan tanm işletmeleri- nin yüzde 97'sinde, bitkisel üretimle. havvansal üretim birlikte yapılmaktadır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle