30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MAY1S 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER -Gümrük birliği imzalandı, "anlayış birliği" yıllardır askıda Verflen sözler tutuhnuyor• Türkiye, 6 marttaki gümrük birliği deklarasyonuna kadar özellikle demokrasi, çevre ve kentleşme konulannda birçok önemli Avrupa sözleşmesine imza attı. Ne var ki şimdi Ankara'nın Avrupa'yla "ilişkilerinde yaşanan sıkıntılann temelinde de yıllar önceki sözleşmelerde verilen sözlerin tutulmaması yatıyor... OKTAY EKİ1SCİ Avrupa Birliği ile imzalanan - "gürorük birliği'' anlaşması si- yasi çevrelerde farkJı heyecan- larla karşılanırken, bu anlaş- mayla yeni bir ivme kazanan . "Baüülaşma" sürecinde Türki- ye'nın de artık "Avrupalı" bir , ülke olacağı umudu yaygınlık kazanıyor. Hükümet çevrelerine göre ül- kemiz I996'dan itibaren hızla "Avrupa ailesine katılacak ve ~dünyanın bu gelişkin kıtasında- "ki uygarlık düzeyi, hemen ~ 2000'li yıllarda bizlere de nasip "olacak. Türkiye'nin bunca do- ğal ve tarihsel birikimine rağ- < men hâlâ dünyanın ıleri ülkeleri ' arasında yer alamamasından ar- tık "bunahma giren" kimi ke- simlere göre ise yine ülkemiz ''hiç değilse "Avrupa'nın yüzii ' suyu hiirmetine" çağdaş, de- mokratık ve insan haklanna saygılı bir yeni düzene kavuşa- cak; gümrük birliğı. "anlayış birliğini" de beraberinde getire- cek... Bu savlar. daha dogrusu bu beklentiler, şimdilik sadece ku- lağa hoş gelen ve coşku verici bir söylem düzeyinde kalsa bile, yine de "Avrupa ile farkımızm*' bu kez daha bir ciddı ve enine boyuna gözden geçırılmesine yaradığı için aslında son derece yararlı bir süreci de başlatmış oluyor. Gümrük birliği anlaşmasınm imzalanıp, sevinç çığlıklan atıl- dığından bu yana geçen şu kısa sürede bile artık hemen herkes ülkede olanı bitenı ve elbette ki, "genel duruıtıumuzu" Avrupa ile kıyaslamaya başladı Dahası, yine bu kısa süre içinde "bu iş biraz zor" diyenlerle "çok da geri degiliz, arayı kısa sürede ka- patırız" gıbı ıkı ayn görüş ka- muoyunda da tartışma günde- mine girdi. Gümrük birliği süreciyle gün- deme gelen Avrupalılaşmak ko- nusu şimdilik sadece ülkede üretilen mal ve hizmetlerin "Babyla rekabet gücü" ve nite- liği açısından ele alınıyorsa da: bu tartışmanın temel girdisıni aslında Avrupa ve Türkiye ara- sındaki "yaşama ve yönetme kültürü" açısından gözlenen farklılıklar oluşturuyor. Örneğin, özellikle 1950'ler- den sonra başlayan ve 1980'ler- le birlikte doruğa ulaşan "plan- stznk" ve "plana düşmanhk" te- meline dayalı kalkınma ve kent- leşme politikalarını Avrupa he- men hiç yaşamadı ve bilmiyor. Bugün bir Avrupalı mimara ya da kent yöneticisine "tstan- bul'un hâlâ bir Nazım Plan di- siplini yok" dediğıniz zaman, bunu anlayamıyor ve yabancı dilinizin eksikliğıne bağlayıp kibarca yeniden tekrarlamanızı •PaPİS Şartl Önce ve hiç koşulsuz demokratikleşmeyi öngörüyordu; Türkiye önce özelleştirmeyi yeğledi. Avnipa nÛPasi Tarihi kentlerin korunmasını öngörüyordu: Türkiye SİT alanlannı imara açmayı gündemine aldı. YBPel yönetim Özerklİğİ Belediyelerde özerklik öngörüyordu; yerel monarşiyi benimseyen yasalar değiştirilmedi... istiyor. Benzer şekilde yine bir başlanacağı" sözüyle imzala- mış. Bir çoğunu da TBMM'de onaylayarak, "kanun gücünde" bir içeriğe kavuşturmuş. Avrupalıya "Bizde kent planla- ması ve imar konulannda üni- versiteler, meslek odaları, uz- man kuruluşlar asla karariara katılamazlar; bu bilimsel konu- ya sadece uzman olmayanlar ka- rar verüu." dedığınızde bunu da donuk bakışlarla karşılıyor ve bu durumda kentlerimizde nasıl hâlâ yaşanabildiğıni belki de o eski söylencelerde duydugu "Türk mucizesine*7 bağlıyor. Oysa ki Türkiye. böylesi bir "anlaşılmaz ülke" kimüğini ar- tık bir kenara bırakıp. uygar dünya ile "eşsaygınlıkta" ve zengin uygarlık tanhine de ya- kışır bir yaşama ve yönetme kültürüne kavuşabilmek için, Avrupa ile birçok alanda ortak sözleşmelere imza koymuş. Üs- telık bu sözleşmeleri, 6 Mart 1995'teki gümrük birliğine gıriş deklarasyonundan çok daha ön- ce ve "hemen uygulanmaya Uyulmayan sözleşmeler Türkiye'nin gümrük birliğin- den çok daha önce onayladığı Avrupa'yla "anlayış birliği" üzerine bağıtlanan sözleşmeler- den bazılan şöyle: PARİS ŞARTI: 21 Kasım 1990'da Paris'te, dönemin Cum- hurbaşkanı Turgut Özal ile Baş- bakan Yıldınm Akbulut tarafın- dan "çift imzayla" onayladığı- mız Avrupa Güvenlik ve Işbirli- ği Konferansı (AGİK) Sonuç Belgesi, hemen tüm maddele- rinde "önce demokratikleşme" demesine rağmen Türkiye bu konuyu "özelleştinneden sonra- ya" erteledi. Böyle olunca da örneğin yine Petrol Ofisi incelemeye abndı Milli Savunma Bakanlığı, gazetemizde yayımlanan askeri kuvvetlere dağıtılan benzinin çalındığı yönündeki haber üzerine, Petrol Ofisi Askeri Nakliye Teşkilatı Dairesi'nde inceleme başlattı. ESRA VENER ANKARA-Milli Savunma Bakanlığı, gazetemızin orduya dağıtılan benzinin çalındığı yönündeki haberi üzerine Petrol Ofisi Asken Nakliye Teşkilatı (ANT) Dairesi'nde inceleme başlattı. Bakanlığın incelemesini. jet yakıtlannın sevkıyatında. hırsızlık yapılıp yapılmadığı yönünde yoğunlaştırdığı bildirildi. Ofis yetkihlerınden edinılen bilgiye göre. gazetemizde rapora dayanılarak çıkan haber üzerine Millı Savunma Bakanlığı ofıse bir yazı yazarak. hesapların ınceleneceğini bildırdi. Edinılen bilgiye göre Milli Savunma Bakanlığı yetkilileri, Hava Kuvvetleri'ne veriien jet yakıtlannın hırsızlık yapılıp yapılmadığının yanı sıra. özellikle, çalınan benzınlerle, PKK'nın bir bağlantısı bulunup bulunmadığı üzerinde dunıyorlar. Cumhuriyet, Petrol Ofisi müfettişleri tarafından yapılan incelemede, 1991 yılındakuvvet komutanlıklanna sevk edilmesi gereken benzinin bır bölümünün çalındığı ve kurumun 19 milyar 560 mılyon lira zara sokulduğu ortaya çıkarmıştı. Petrol Ofisi Teftiş Kurulu tarafından 1992 yılında hazırlanan raporda, 1989. 1990 ve 1991 yıllannda Kara ve Hava Kuvvetleri'yle yapılan yakıt anlaşmalan sonucunda imzalanan protokollerde belirlenen yakıt miktarlan ile muhasebe kayıtlan arasında önemli ölçüde fark olduğu belirtilmişti. Askeri teslimatlann bayılere dağıtımının da genel müdürlük talimatlanna uygun olarak yapılmadığı belirtılen raporda, Milli Savunma Bakanlığf yla yapılan anlaşmalar çerçevesinde eksik yakıtın ofis tarafından karşılanmasının gerektiği de vurgulanmıştı. Kredili sistem olıımhı etkiliyor • Boğaziçi Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre, okullardaki şiddet olaylan ders geçme ve Jcredi sisteminden kaynaklanmıyor. İstanbul Haber Servisi - Özel OkuIIar Derne- ği'nin Boğaziçi Üniversi- tesi'ne yaptırdığı bilimsel araştırma sonucuna göre okullardaki şiddet olaylan. 'ders geçme ve kredi siste- mi'nden kaynaklanmıyor. 2008 öğrencı ve'494 eğitim sorumlusunun bil- gisine başvurulan araştır- ma sonuçlan şöyle: Ders geçme ve kredi sis- teminde öğrenim gören öğrenciler. okul dışı ve eğitsel rehberlikten yarar- lanma, ilgi, yetenek ve ba- şan gibi kişisel özellikleri değerlendırme. okullarda- ki altyapı ve eğitim dona- nımlanndan yararlanma konulannda, sınıf geçme sistemınde okuyan öğren- cilerden daha iyi doyum alıyorlar. Dısiplinsizlik. her iki sistemde de öğret- menlerin sayıca yetersizli- ğinden sonraki ikinci en önemli sorun olarak ortaya çıktı. Ancak tüm öğTenci- lerin yüzde 10'u bu soru- nun 'sürekli ve üstesinden gelinmez' olduğunu belir- tirken yüzde 25'ı 'bu sonı- nun hiç söz konusu olma- dığını' söylediler. Tahmin ve ıddialann aksine ders geçme sistemindekı öğ- renciler, bu sorunlardan sı- nıf geçme sistemi öğrenci- lerine göre daha az yakın- dıla-, 6 türden 20'den fazla akuida görev yapan 7 mü- iür. 41 müdür yardımcısı, 297 öğretmen, 19 rehber ızman. 49 okul aıle birliği iyesi velı, vakıf üyesi, itajver öğretmen ile ben- :er eğitim sorumluları trasında yapılan araştır- naca "Sistem düzelmeli" liy;nlerin oranı yüzde ı5,"Sistem kalkmalı" di- enerin oranı yüzde 19, Sistem değişmeli" diyen- :riı oranı yüzde 7, "Sis- em sürmeli" diyenlerin raıı ise yüzde 5 olarak ıptındı. NEW YORK (AA) - Wall Street JournaL İstanbul'un en renkli vanlanndan birini oluşturan eski dobmışlann 'neslinin tiikenmekte olduğunu' bildirdi. Wall Street Journal, dünkü sayısında yer aian bir haberde, 1955Amerikan yapmu taksi-dolnıuşlann giderek hizmetten kaldınlmakta olduğuna dikkati çekerek. halen İstanbullulara dobnuş olarak hizmet vermeye devam eiden arabalar arasında, eski Başbakan Adnan Menderes tarafından kullanılan 1952 yapımı Cadillac'ın da bulunduğunu belirrti. İstanbul Şoförier ve Otomobilcüer Derneği'nin eski Amerikan arabalannı hizmetten kaJdırarak. yerierine san renkli Ford marka taksileri koyma karan aJdığını betirten gazete, Şofbıier Derneği Başkanı Süleyman ErsaJ'ın "Eski araçlann sık sık bozularak 'Dolnuışların neslitükeniyor' yoUan tıkadığını, trafiği aksattığını \e hava\ı kirlettiğini" söylediğini kaydetti. İstanbul'da çalışmaya de\am eden en eski dolmuşlar arasında 1946 nıodel bir Dodge bulunduğunu kaydeden gazete, eski Amerikan arabalannı kullanan şoförierin, bunlaruı sağlamlığını öve öve bitiremediklerine de değindi. Cevat Mat adlı şofbhin eski arabasını veni Ford'lara tercih ettiğini ka>deden VVal] Street Journal, Mat'ın "Veni Ford'lar 2 >ıJ davanır. Ojsa'şuradaki Desoto, 1948'den beri çalışıvor" dediğini belirtti. Gazeteye açıklama yapan Türk şoförier, eski arabalaruı sırnnın, II. Dünya Savaşı sırasında Amerikan teknolojisi olduğunu ve bugün artık ABD'de bile bu sağlamhkta araba yapılamadığını ifade ettiler. Paris Şartı'nın şu hedefi. hâlâ gerçekleşemeyen bir ön koşul olarak gümrük birliği özleminin de önündeki en "gerilimli'" so- runu oluşturuyor: "Demokrasi- nin temeli. insanın şahsına saygı ve hukukun üstünlüğüdür. De- mokrasi, ifade özgürlüğiinün, toplumdaki bütün gruplara mü- samaha gösterilmesinin ve her fert için fırsat eşitliğinin en iyi güvencesidir." Türkiye'nin, Paris Şartı'nda imza koyduğu çevreyle ilgili hükümler arasında ise şunlar yer alıyor: "Çevreye karşı sorumJuluk, refatı için kesinlikle gereklidir. (._) Enerji ka>Tiaklan çevreyi de dikkate alarak geb'ştirilecektin.." AVRUPA KILTÜR MİRA- ŞI: Türkiyenin 3 Ekim 1985'te imzaladığı ve Bakanlar Kuru- lunca da 18 Mayıs 1989'da onaylanmasının ardından 22 Temmuz 1989 günlü Resmi Ga- zete'de yayımlanarak yü- rürlüğe giren "Avrupa Mi- mari Mirasının Korunması Sözleşmesi", kentleşme ve ımar politikalannda özel- likle tarihsel kentlerimizin "ortak kültür mirası" ola- rak gözetileceğine dair önemli hükümler taşıyor. Sözleşmedeki bu hü- kümler "yürürlükte" ol- masına karşın. Türkiye ge- çen 6 yıl içinde bu yönde yeni yasal önlemler ve planlama disiplinlerini gündemine bile almış de- ğil Dahası, tam tersine, ör- neğin "SİT alanlannı ima- ra açmayı" hedefleyen ya- sa önerileri TBMM günde- minde sırada oiduğu gibi. yine SlT'lere ve tarihsel dokulara gökdelen ızinleri \erdiren 12 Eylül'ün ünlü Turizmi Teşvik Yasası da ısrarla yürürlükte tutulu- yor. YEREL YÖSETİM- LER ŞARTIrTürkiye tara- fından 21 Kasım 1988'de Strasbourg'da imzalanan ve 8 Mayıs İ991 tarihli 3723 sayılı kanunla onay- lanıp. 6 Ağustos 1992 gü- nü Bakanlar Kurulu Kara- nyla yürürlüğe sokulan bu sözleşme. ülkemizde yü- rürlükte olan beledıyelerle ilgili mevzuatın bir an ön- ce "demokratikleştirilmesi- ni" öngörüyor. Ne var ki yerel yönetım- lerde "özerkliği ve demok- ratik katılımr esas alan bu sözleşmenın de açık hü- kümlerine rağmen. örneğin yine belediyelerde "yerel monarşizmi" getiren 3030 sayılı Büyükşehir Beledi- yeleri Yasası hâlâ ele alına- bilmiş değil. Benzer şekilde aynı söz- leşmede, örneğin kentle il- gili önemli kararlarda "va- tandaşlar arası referan- dum, karariara katılım" vb. gibi çağdaş demokratik yöntemler benimsenmiş iken, yine örneğin "İstan- bul'a 3. Köprü" ya da "imar rantına el koyma" vb. gibi girişimler kapalı kapılar ardında planlanabi- lıyor. İstanbulsorunlar kenti olacakNEW YORK (AA) - istanbul'un kent nü- fusunun önümüzdeki 5 yılda 10 milyonu ge- çeceğı ve Bogaz'ın incisinin de dünyanın so- runlu mega kentleri arasındaki yerini alacağı bildirildi. İstanbul'da gelecek yıl 3-14 haziran tarih- lerinde yapılacak BM Yerleşim Sorunları Konferansı'nın (HABİTAT-2) hazırlık çalış- malarını yürüten komite, halen dünyada 21 mega kent bulunduğunu belirledi. 2000 yılında bu kentlere, aralannda fstan- bul'un da yer aldığı 9 kentin daha eklenmesi bekleniyor. Komite tarafından yapılan açıklamada me- ga kentlerin, hızla büyüyen insanlığın icadı olduğu vurgulandıktan sonra, her yıl milyon- larca insanın dünyanın en büyük şehirlerine doğru akmakta olduğuna işaret edildi. 2000 yılında. 21 mega kentten 17'si geliş- me yolundaki ülkelerde bulunacak. Mega kentlerde toplam 300 milyon insanın yaşaya- cağı tahmin ediliyor. **Refah ve üretim merkezleri" olarak nite- lendirilen mega kentlerin özellikle yoksul halkı mıknatıs gibi çektiğini belirten yetkili- ler. söz konusu kentlerin bırçoğunun. BM üyesi ülkelerin dörtte üçünün ulusal üreti- minden daha fazla üretim yaptıklarını vurgu- ladılar. Ancak bu kentler aynı zamanda çok sayıda sorunu da bünyesinde banndınyor. Bu sorunlann başında konut ve gecekon- du, elektnk-su-telefon gibi altyapı yetersızli- ği, ulaşım imkânlannın kısıtlı olması, sağlık hizmetlerinin yeterli düzeyde olmaması geliyor. CUMHURİYET'TEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ Okurlarımızla Nice Yıllara 7 Mayıs 1924 günü Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün koyduğu "Cumhuriyet" adıyla yayın yaşamına başlayan gazetemizin 72'nci yayın yılına girişinin mutluluğunu dün okurlarımız ve değerlı konuklarımızla birlikte ya- şadık. Kurucumuz Sayın Yunus Nadi'nın gazetemi- zin ilk sayısında açıkladığı ve Sayın Nadir Na- di'nin kurumsallaştırdığı yayın ilkelerinden sap- madan ve bağımsızlığını da koruyarak geçirilen 71 yıllık bir yayın yaşamı geride kaldı. Ama za- man zaman yaşanan çeşitli olumsuzluklara kar- şın Atatürk ilke ve devrimlerinin, demokrasinin, ulusal andın belirlediği toprak bütünlüğünün di- rençli savunuculuğundan ödün vermeme ödevi- mız sürüyor. Medyanın bugünkü durumuna bakanlar, Cum- huriyet'in ayrıcalıklı bir yayın çizgisi olduğunu görüyorlar. Bunun bağımsızlığımızı korumamız- dan kaynaklanması kimi çevreleri de kızdırıyor. Türk basınında 72 yıllık başka bir gazete olma- dığı gibi ikinci bir Cumhuriyet gazetesi de yok. Yıldönümlerimiz, yıllarını Cumhuriyet'e verdik- ten sonra emeklıye ayrılan ağabey ve ustalarımı- zın katılmasıyla özlem gıdermenin de aracı olu- yor. Dün de böyleydi. Başta 68 yıl önce Cumhu- riyet'te çalışmaya başlamış olan Sayın Hüsnü Turcan olmak üzere çok sayıda Cumhuriyet'çi ile anıları tazeleyip özlem giderme olanağını bui- duk. • Gazetemizin 50'ncı kuruluş yıldönümünde başlatılan bir gelenek, 1992 yılından bu yana uy- gulanamamıştı. 1974 yılında, 1924-1974 yılları arasındaki 50 yıldan seçmelerle başlatılan "Yıl- lık" geleneğı bu yıl 1992-1993-1994 ve 1995 yıl- lıkları olarak dört ayrı ciltle yeniden yaşama geçi- rildi. • TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Ko- misyonu'nun raporunu ılk kez Cumhuriyet ka- muoyuna duyurmuştu. Komisyon üyelerınin be- lirledikleri, ancak raporda yer almayan değerlen- dirmeler de geçen hafta yayımlandı. Güneş Gürson ve Dürdane Kocaoğlu böylece raporla ilgili son halkayı da okurlara ulaştırdılar. • Terörle Mücadele Yasası'nın 8'inci maddesinin değiştirilmesi ya da kaldırılması konusunda DYP ile koalisyon ortağı CHP arasındaki anlaşmazlık, demokratikleşmenin de yalnızca bu maddenin kaldırılması ile gerçekleşeceği izlenimini veren yanlış bir kanı yarattı. Başka bir deyişle, demok- ratikleşme neredeyse 8'inci maddeye endeks- lenmiş durumda. Koalisyon ortakları arasındaki pazarlığı Ankara büromuz adım adım izledi. • Azerbaycan gezisinde Dışişleri Bakanı Sayın Erdal inönü'yü izleyen Kemal Yurteri, Türki- ye'nin, Azerbaycan'a Rusya Federasyonu'nun askeri üs kurma isteğine direnmesi yolundaki Türk görüşünü iletmesinı de kamuoyuna duyur- du. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, çeşitli eleştiri- ler alan yayın yönetmeliğınden sonra izin başvu- rularının sonuçlandırılması ve frekans planlaması çalışmalarına ağırlık verdi. tsteklerin fazla olması durumunda ihale açılacağını da kapsayan haberi Hülya Karabağlt hazırladı. • Emine Kaplan, liselerdeki ülkücü kışkırtmala- rı, sanık ifadelerinden alıntılarla yansıttı. • DYP'de iç muhalefetin yeniden lider adayı ola- rak gündeme getirdiği Sayın Hüsamettin Cin- doruk'un görüşlerini Ayşe Sayın haberleştirdi. • Çağdaş Gazeteciier Derneği'nin Yılın Gazete- cileri Ödülleri'nden üçünü arkadaşlarımız aldı. Aydın Engin araştırma, Oral Çalışlar röportaj, Doğan Akın da Uğur Mumcu Gazetecilik Ödü- lü'ne deger bulundular. • Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir bayram haftası geçirmenız dılegi ve saygılarımız- la. Genelev kaduılarına sendikal destek • Genelev kadınlanna sosyal güvence verilmesi çalışmalanna Genel-Iş Sendikası da katıldı. Emek-Iş Sendikası Başkanı Muzaffer Ünlü, başlattıklan girişim nedeniyle tehditler aldığını söyledı. AYŞE YILD1RIM DtSK'e bağlı Genel-lş Sendikası, ken- disi de kadın olan Başbakan Tansu Çiller ve kadın haklanndan sorumlu Devlet Ba- kanı Aysd Baykal'ın, sosyal güvence tale- binde bulunan genelev kadınlanna destek vermesini istedi. Genelev kadınlannın sosyal güvenceye kavuşturulması için girişimlerde bulunan Emek-tş Sendikası Genel Başkanı Muzaf- fer Ünlü, "tehditler almaya başladığını'" bildirdi. Emek-lş'in başlattığı "Genelev kadınla- nna sosyal güvence" çalışmalarına DlSK'e bağlı Genel-Iş Sendikası da katıl- dı. Sendika Genel Sekreteri Atila Öngel, kadın ticaretinin kurumsallaştığı bır resmi yapı içinde, genelev kadınlannın. patron- lannı vergi rekortmeni yapacak ölçüde sö- müriildüklerini belirterek şunlan söyledi: "Buna rağmen, genelev kadınlannın en temel insan haklanndan, sosyal güvenlik- ten. yaşamlannı farklı biçimde kazanabil- me özgürlüğünden ve toplumsal dayanış- ma olanaklarından >oksun kılınması. üs- tün insani değerlere sahip olmakla övünen ve çağdaş uygarlık düzeyini yakalama id- diasını dilinden düşürmeyen bir toplum için yüz karasıdır." 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca genelev lerde çalışan kadınların. toplumdaki ekonomik. sosyal ve psıkolo- jik problemlerin en çarpıcı göstergelerin- den biri olduğunu ifade eden Öngel. sayı- ları 3 bın civannda olan bu kadınların çağdaş bir sosval hukuk devletıyle asla bağdaşmayan bır konumda tutuldukJannı vurguladı. "Genele\ kadınlannın da birer yurttaş ve insan olduğu hemen hiç göz öniinde tutulmamış" dıyen Öngel, sözleri- ni şöyle sürdürdü "Yaşamını bu >oldan sağlamak zorunda bırakılan onbinlerce kadının ve onların bakmakla vükümlü olduğu çocuklarının dunımu sürekli hasıraltı edilmiştir. Devle- tin gözetim ve denetiminde faalivct göste- ren genelev lerdeki bu insanlar, adeta top- lumdan tecrit edilen bir 'utanç adası köle- leri' gibi duvarsız ve dışlayıcı bir tutumla yüz vüze bırakılmışlardır." Bu koşullann değiştınlmesi ve genelev kadınlannın bugünkü konumlanndan kur- tarılabilmesi için eski Devlet Bakanı Önay Alpago'nun hazırladığı yasa tasansı taslağını olumlu gördükierinı belirten Ön- gel. bu konuda Başbakan'ı da duyarlı ol- maya çağırdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle