Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5MAYIS1995CUMA CUMHURİYET
KÜLTÜR
SAYFA
13
"Nikita"dan daha başanlı bir Luc Besson filmi: Leon
Temizlikçfyle öksiiz
Lolita'nın öyküsü
SEVGİNtN GÜCÜ
(Leon) Yönetmen, senaryo: Luc Besson /
Kamera: Thierry Arbogast / Müzik: Eric Serra /
Montaj: Sylvie Landra / Dekor: Dan Weil /
Oyuncular: Jean Reno, Gary Oldman, Natalie
Portman, Danny Aiello, Peter Appel, Ellen
Greene, Michael Badalucco, Maivvenn Le Besco /
1994 Fransa (Umut Sanat) Maslak Mövenpick,
Beyoğlu Fitaş, Osmanbey Gazi, Kadıköy
Süreyya, Etiler Akmerkez, Teşvikiye AFM,
Altunizade Capitol sinemalannda.
Bu yılın Cesar ödûllerinden eli boş
döndürülen, ama Fransız
seyircisiyle eleştirmenlerin
övgûsûnü kazanan Luc Besson'un
lngilizce olarak New York'ta,
tspanyol Harlem'i ya da Çin
Mahallesi gibi ilginç mekânlarda.
16 milyon dolariık bütçeyle çektiğı
son eseri "Leon", kaç zamandır yolunu
gözledığimiz bir filmdi. Yakınlarda seyrettiğimiz
Tarantino'nun "Ucıız Roman"ında, yıllann
Harvey Keitel'inin damgasını vurduğu temizlikçi
karakterini çağnştıran, öldürme ve silah ustası bir
kiralık katilin öyküsü olduğunu, Besson'un namlı
filmlerinden "Mkfta"daki kısa ama çarpıcı
temizlikçi Victor tiplemesinden esinlenerek Jean
Reno için yazdığını tanıtım yazılanndan
öğrendiğimiz fılmin kahramanı Leon, nasılsa
New York'a düşüp orman yasalannın geçerli
olduğu: amansız, acımasız ve ıssız bucaksız bu
büyük metropolün labirentlerinde, upuzun kara
paltosu ve alet çantasıyla dolanarak iş bitiren bir
'temizlikçi'. Artik tezgâh-dükkân sahibi olmuş,
orta karar bir mafya babasından (Danny AieDo)
aldığı 'sipariş'leri yerine getirip bırilerini temize
havale eden Leon'u, alışılmıştan farklı ve aynksı
kılmak için ellerinden geleni yapmış yönetmen
Luc Besson-oyuncu Jean Reno ikilisi. Her cins
ırktan, renkten, dilden, gelişme ve yozlaşmadan
yana nasibini bolca almış, zamanımızın Babil
Kulesi diyebileceğimiz, New York denilen bu
cangılı mesken tutmuş ve işvereninin komutlannı
yerine getirmekten başka işi olmayan, hep bıçak
sırtında, süreklı değiştirilen salaş otel odalannda,
yapayalnız ve tetniz' bir hayat süren bu ürkütücü
tetikçi kahramanımızın kimliğı. okuması
yazması, banka hesabı, filan yok. Hayatlan
uzunboylu bir beklentisi de yok görünürde.
Paltosuyla sardığı ince, uzun bedeniyle yürüyen
bir cephanelik gibi, her seferinde Italyan restoranı
çahştıran patronunun üstüne saldığı hedefleri
geride hiç iz bırakmadan bulup vurarak işini
yapan, yaman bir profesyonel. 'Serie Nofre'
edebiyatindan çok, uçuk çizgi roman
karelerinden fırlamışa benzeyen, bir saksıya
sıkıştırdığı, sevgilı dostu kaktüsten başka özel
ilişkısi bulunmayan, sabah akşam süt içip
çıçeklerini sulamaktan öteye tam ot gibi. sürekli
şiddetle haşır neşır yaşayan, kazandığı parayı da,
her an'soyulma tehlikesine maruz bankaya
yatırmaktansa uyanık patronunda emanete
bırakan Leon'umuzu tanıttıktan sonra anlatîığı
öykûye uzaktan uzağa modern bir Frankenstein
çeşitlemesi tadını verecek, yalnız, çaresiz, masum
ve güzel bir kız çocugunu, bütün ailesi Bolivya
kaynaklı uyuşturucu trafığinin kanlı çarklannda
öğütülüp toptan öldürûlmûş, 12 yaşındaki
Mathilda'yı (Natalie Portman) sokuyor Besson.
Böylece Bonnie'yle Clyde ya da Thelma'yla
Louise cinsinden bir ikiliye dönüşüyor kiralık
katil Leon'la New Yorklu öksüz-yetim kız çifti,
Mathilda'nın deyışiyle. Usta-çırak. baba-kız ya
da sonradan sevgili ilişkisine bürünen Leon-
Mathilda ıkilisinin, güvenilmez. sevgisiz bir
SUNGU ÇAPAN
dünyada, hayatın zorluklanna karşı birbırlenne
sığınmalan şeklınde. kısaca özetlenebilecek film,
beylik eleştirmen nitelemesiyle, kan ve şıddetin
kol gezdiği, çağdaş dünyanın yırtıcı ve haşin
koşullanna karşı sevginin kucak açtığı, 'patlayjcı
bir kokteyP. Her şeyin büyük. dikey yükseklikler
ve devasa boyutlarda olduğu New York
dekorunda geçen "Leon"un ibresi, 'hiper şiddet'
içeren kıyım görüntülerinden heyecan ve gerilim
sahnelerine kayıp giderek seyircinin duygusal
gel-gitlerin girdaplanna çekildiği, bölüm bölüm
'sevginin gücü'nün vurgulandığı, birtakım
dokunaklı planlara yöneliyor.
Derinlemesine bir sınema kültüründen
gelmediğini her söyieşisinde bıraz da övünerek
belirten yazar-yönetmen Luc Besson, biri upuzun
silüetiyle. Nevv York sokaklannı hayalet gibi
arşınlayan, soğukkanlı katil, öteki ansızın
yeryüzünde kimsesiz kalıvermiş, büyümüş de
küçülmüş izlenimi uyandıran, Lolitamsı bir kız
çocuğu olan ikı kahramanının yakmJaşmasını
verirken, sınema tarihine birtakım klişemsi
göndermeler yapmaktan da alamıyor kendini yıne
de Kızın yaptığı Marih/n Monroe, Chaplin,
Madonna ya da Gene Kelry taklitlerinden sadece
Gene Kelly'yı, özellikle müzikal tutkunu
olduğu için anlayıp biliyor Leon. Leon'un
yaptığı John VVayne taklıdiniyse yaşı
tutmadığından kız çözemiyor. Björn
şarkısı eşliğinde. Bu taklit sahnelerinin
bıraz zorlama ve yapay kaçtığı fılm,
kapı komşusuna sığınarak onun gibi
kusursuz bir temizlikçi olup ailesini
öldürenlerden intikam almak
isteyen küçük kadınla, silahlarla
öldürme çeşitlerinin dışında,
dünyadan bihaber, büyük
çocuğun ilişkisı
çerçevesinde
gelişırken,
öykünün kötü
adamını
canlandıran
Gary
OMman'ın usta
işi
kompozisyonuyla
renkleniyor gitgide. Meraklısının
Ales Cox'un "Sid ve Nancy",
Stephen Frears'in "Prfck Ûp
Yours Ears", OBver Stone'un
U
JFK", Francis Coppoia'nın
"Dracula", Tony Scott'm
"True Romance" ya da
geçenlerde özel bir TV
kanalında yeniden
gösterilen "Romeo
isBleeding^vb. gibi
filmlerinden tanıyıp
mimlediği. son dönemin
anlı şanlı Hollywood
yapımlannda
birbirinden
değişken,
capcanlı
karakterler
çizen, yeni
kuşağın birinci
sınıf aktörlennden.
'Bin Yüzlfi Adam"
Gary Oldman.
Beethoven (bu
oyuncunun Beethoven
rolünde göründüğü,
Bernard Rose'un bizim
seyredemediğimiz
"Immortal Beloved-
Ölümsüz SevgTsi de
halen vizyonda) ya da
Mozart'tan dem
vururken katkısız, saf
Bolivya malınm yüzde
onunun
peşine
düşmüş,
uyuşturucu ticaretinden
yolunu bulan rezil, hapçı bir
narkotik rolünde sözcüğün
tam anlamıyla döktürüyor
yine, birtakım garip haplan,
susuz, başını arkaya atarak
habire yutuyor, orgazm
olurcasına.
Ama fılm, Besson'un
senaryoyu onun için yazdığı,
yönetmenin fetiş aktörü, Jean
Reno'nun filmi. 1989'un
olay-fılmi "LeGrand
Bleu"yla parlayan ve iki yıl
öncesınde Fransız
sinemasınm hasılat
şampiyonu "Les VTsiteurj-
Zıyaretçiler" fılmiyle ünlenen
Jean Reno, gercekten Lmo
Ventura'nın mirasına sahip
çıkan, hem buz gibi, hem de
yufka yüreklı, kanaatkâr bir
tetikçi portresı çizıyor ustaca.
Yığınla adayın arasından
seçilip tutucu ailesinin karşı
çıkmasuıa karşın Mathilda
rolünü ustlenen, olaganüstü
fotojenik, küçük Natalie
Portman'sa tıpkı
" Piyano"daki ya da
"Vampirle Görüşme"deki
kuçük kız oyuncular gibi
>apka çıkartılası bir oyun
^rgiliyor "Leon'da. Emektar
Danny Aieilo da. Spike
Leen"nın "'Do the Right
Thing"indekine benzer eski
bir kulağı kesik 'pizzacT
olmuş. Thierry Arbogast'ın
kamera çalışması, Eric
Serra'nın gerilime çanak tutan
müziği ve Sylvie Landra'nın
akıcı montajı da oyuncu
kadrosu gibi, Besson'un
o> künün gidişine göre ritm
değiştiren, tıkınnda
anlatımına katkıda bulunuyor.
'Kara film' türüne çarpıcı bir
soluk getiren Luc Besson,
Amerikan sinemasına özgü
şiddet ve action sahnelerine,
farklı bir Fransız duyarlığı
ekleyerek yer yer 'göz
kamaştıncı bir görsel şölen'e
dönüştürdüğü "•Leon"la,
•bekJentilerimi tam anlamıyla
doyurmasa da, seyredeğer,
ilginç bir seyirlik
gerçekleştirmenin üstesinden
gelmiş. Kuşkusuz
"Nikita
rl
dan daha başanlı bir
Luc Besson filmi sayılacak
"Leon", kuşkusuz haftanın
filmi.
Gösterişli, ama kofbir
hukuk-heyecan bulamacıIdam karşıtı cellat-profesör...
tdam cezasma kim karşı değildir ki?
Caydıncılığı ya da gereklıliği bir yana.
idam cezasının kaynağında sadece intikam
duygusunun yattığmı bılip kabullenenler
için adaletin yüzkarasıdır idam.
Bu hafta seyredip elektrikli sandalyeye
oturtulmuş bir Tiahkûmdan. idam eylemi
sırasında açık. uçuk mavimsı alevler tüttü-
ğünü öğrendiğimiz •Just Cause-GizfiGer-
çek" filmi, bütünüyle görüşlerine katılma-
manın mümkün oİmadığı, kariyer sahibi.
seçkin bir hukuk profesörünün idam kar-
şıtı konferansıylaaçılıyorişte. Tanıtma ya-
zılan geçerken, 8 yıl öncesınde, küçük ve
tutucu bir Florida kentini bir-
birine katmış. on yaşlannda-
ki beyaz bir kız çocuğunun
ırzına geçilip öldürüldüğü,
vahşi bir cinayetin katili ola-
rak yakalanıp idama yargı-
lanmış okullu. genç bir zen-
ciye karakolda yapılan işken-
ceyi izliyoruz ürpererek ve
işkenceci. önyargılı polislere
tepki duyarak. Yıllardır du-
ruşmaya çıkmamış, ancak
şiddete, ölüm cezasına karşı
görüşlerini dile getirmekten
hiç sakınmamış. aydın hukuk profesörü
Paul Armstrong (Sean Connery). idamını
bekleyen zencı delikanlının (Blair Under-
wood) savunmasını üstleniyor, gencin zen-
cı hanımefendi büyükannesini kırmaya-
rak.
Genci tutukiayıp zorla cinayeti işlediği-
ni itiraf ettiren, biri beyaz, ötekı zenci ön-
yargılı iki küçük kasaba polisini tanıdık-
ça, çocuğun suçlu değil de masum olduğu-
nu kafamıza kakan ve Amerikan sinema-
sına Michael Cimino'nun "Deer Hunter-
Avcı"sıyla armağan ettiği, o asap bozucu
Rus ruleti numarasıyla sinir bozan film.
profesörümüzün Miami'den kalkıp batak-
lık kıyısuıdakı ufak Ochopee kentine ge-
lerek eski yarayı yeniden deşmesiyle geli-
şiyor. Yerel polisin sorgulamasını ve kanıt-
lannı ıkna edıci bulmayan. çevrenin de tep-
kisini çeken profesörün soruşturması, so-
nunda zenci delıkanlıyı idamdan kurtanp
özgürlüğüne kavuşturacak. ancak başta in-
sancıl hukukçumuz olmak üzere herkesi
şaşkınlıklara uğratacak cinsten, beklenme-
dik ve sürprizlere gebe bir finale bağlana-
caktır "Gtdi Gerçek."
Miamıli gazeteci-yazarJohn Katzen-
bach'ın romanından uyarlanan, yapımcı
GtZLt GERÇEK
(Just Cause): Yönetmen: Arne Glimcher / Senaryo: Jeb
Stuart, Peter Stone, John Katzenbach'ın romanından I Kamera:
Lajos Koltai / Müzik: James Nevvton Hovvard / Oyuncular
Sean Connery, Laurence Fishburne, Kate Capshavv, Blair
Undervvood, Ed Harris, Ruby Dee. Ned Beatty, Kevin
McCarthy / 1995 ABD (WB) Maslak Mövenpick, Beyoğlu
Fitaş, Şişli Kent, Bakırköy Avşar, Kadıköy Kadıköy,
Altunizade Capitol, Erenköy Apollon, Pendik Oscar,
Fenerbahçe Pyramid, Avcılar Standart sinemalannda.
Arne Glimcher'in yönetmenliği denediği
"IlkGerçek" idam cezası-hukuk tartışma-
sı mahkeme filmi atmosferinden sürükle-
yici bir polisiye gerilim temposuna bürü-
nüyor giderek.
Onemli bir temayı arkalarken gerilim
öğesinin gitgide ağırbasmasıylabüdik he-
yecan klişelerine, sürpriz gelişmelere da-
yanan ve eski, kolaycı reçetelere başvura-
rak, kansıyla kızının can derdine düşmüş,
saygın, seçkin hukukçumuzu adam öldür-
mek zorunda bile bırakan "Gizfi Gerçek",
klasik'Hiçbir şe> göründüğü gibi değildir'
me&ajını tıraşlayarak sonuçlanıyor.
Hele filmin ikinci yansma damgasını
basan, hapiste sürekli, hiç adresine ulaştı-
nlmayan mektuplaryazıp resimler yapan,
'şevtanın eUerine sahip', su içercesıne öl-
dürme açlığını gıdermış, 'güç dolu bir ya-
raöcı' kımliğıne de bürünmüş, cin gibi, in-
san sarrafı bir başka elektrikli sandalye
adayı, idam mahkûmu var ki breh breh!
Hiçbir kategoriye sokulamayacak kadar
manyak bu 'serial killer' tiplemesinde,
"Kuzulann Sessizliği''nın ünlü sapık cani-
si Hannibal Lecter-Anthony Hopkins
kompozisyonundan açık seçik etkiler ta$ı-
yan, ürkütücü bir psikopat olmuş Ed Har-
ris. Deli deli bakan, aile kur-
bani bir Sullivan-Ed Harris'i
aldatarak çılgına çeviriyor
idamının öncesinde, 'işaretie-
re bakmasını' iyi öğrenmiş
profesörümüz, karanlıkta
gözleri fener gibi yanan kor-
kunç timsah çığlıklannın ay-
yuka çıktığı, havalanan batak-
lık kuşlan görüntüleri eşliğin-
de. Amerikan sinemasınm be-
lirgin bir beceriyle habire
ürettiği, zengin kadrolu, 'çok
satan roman' tarzının filme
dönüştürülmüş bu gösterişli, ama hiç de ik-
na edici olamayan, taze ve parlak örneği,
başta baba Sean Connery olmak üzere. La-
urence Fishburne, Blair Undenvood ve Ed
Harris gıbı usta oyunculannın yüzü suyu
hürmetine seyrediliyor. Klişelere, kalıpla-
ra ve gişeye yönelik gerilim motiflerine
fazla kafayı takmadan, bir çırpıda tüketi-
liverecek türden, yeni bir "Kuzutonn Ses-
sizligi" çeşitlemesi olarak kotanlmış "Giz-
li Gerçek" pek salık verilecek bir film sa-
yılmazsa dâ, Sean Connery hayranlannın
yine de es geçmeyeceği bir hukuk ve he-
yecan bulamacı olarak ilgi çekebilir.
GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN OEĞERLENDİRİLMESİ
••
••
•••
•••
•
•
••
••••
•
Aslan Kral / The LJon King
Esaretin Bedeli / The Shavvshank Redemption / Frank Darabont
Farinelli /Farinelli II Castrato 1 Gerard Corbiau
Forrest Gump / Robert Zemeckis
Kika/ Pedro Almodovar
Nell / Michael Apted
Tebessüm/ Le Sourire/ Claude Miller
Ucuz Roman/ Pulp Fiction/ Q. Tarantino
Gizli Gerçek/ Just Cause/ Arne Glimcher
••• Sevginin Gücü/ Leon/ Luc Besson
G E I V Ç L İ K G Ü N L E R İ
BUGÜN:
HARBİYE MUHSİN ERTUĞRUL: 12.00
Film "Bisiklet Hu^ızlan'' Yönetmen: VTttorio E>e
Ska
15.00 Söyleşi "Tivatrodan Televiz>wna" Okan
Bayülgen, Suat Sungur, Erkan Can. Kaan Girgin,
Meltem Cumbul
17.00 Happening
18.00 Dia Gösterisi Murat Erzaim
19.00 Oyun "Yaygara 70" İÜ Devlet
Konservatuan
KADIKÖY HALDUN TANER: 15.00/Konser
O>n Gökberk-Şamil Gökberk
17.00 Konser Ozlem Üzüunez-Melih Güzel
19.00 Oyun "Sersem Kocanın Kurnaz Kansı"
Mavi Tiyatro Toplulugu
ÜSKÜDAR MUSAHİPZADE CELAL: 19.00/
Oyun "tşTeküfT Maarifliler Tiyatro Grubu
YARIN:
HARBtYE MUHSİN ERTUĞRUL: 12.00
Film "Cennetin Çocuklan" Yönetmen: MarceJ
Carne
15.00 Söyleşi "Kendini Arayan Gençlik" Dr.
Erdal Atabek
18.00 Dia Gösterisi "Dogamn KoynundaıT Seval
Yenen
19.00 Oyun "Mefisto Faust" İTÜ Oyunculan
KADIKÖY HALDUN TANER: 15.00 Gösteri
Yeşil Czümler Dans Toplulugu
17.00 Happening
19.00 Konser Ruhi Su Dostlar Korosu
ÜSKÜDAR MUSAHİPZADE CELAL: 19.00/
Oyun "Yash Ay" Anadolu Oniversitesi Tiyatro
Bölümü
FATİH RESAT NURİ: 19.00/ Oyun "Bfa-
Öykünün Öyküsü" İÜ Oyunculan
KEDİGÖZÜ
VECDİ SAYAR
Korkunun Ecele Faydası
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir sul-
tan yaşarmış yedi tepeli kentin birinde. Sultan öyle-
sine korkarmış ki kedilerden. kalın duvartarla çevrili
sarayının bahçesinde sıra sıra muhafızlar bekletir-
miş, içeri sızan olmasın diye. Alınan bütün önlemler
sultanın korkusunu gıdermeye yetmez, uzaklardan
bir miyavlama duyulsa kendini sarayın dehlizlerine
atıverirmiş.
Sessizliğin egemen olduğu uzun kış gecelerinde
gözüne uyku girmezmiş surtanın. Sabahlara kadar
tahtadan fareler oyarak "Be Nankör Kedi" şarkısını
mınldanırmış.
Bir gün, aklına parlak bir fikir gelmiş. Sarayın hu-
zurunu bozması muhtemel her türlü miyavlamanın
yasaklanmasını, kedi tasvirlerinin toplatılmasını ve
yaramaz kedilerin başlanna Örülecek çoraplardan
herevde bulundurulmasını emretmiş. Sekiz madde-
den oluşan ve kedi milletinin miyav özgürfüğünü or-
tadan kaldıran buyruk, yedi tepeden yedi tellalla du-
yurulmuş.
Ünlü kediler -özellikle sesleri basbariton olanlar-
bavullannı toplayıp beklemeye başlamışlar. Kedi ta-
rihinden az da olsa nasibini alanlar, başlanna gele-
cekleri tahmin etmekte zorlanmıyorlarmış tabii.
Sekiz maddenın kaldınlması gerektiğini söylemek
vatana ihanet sayılmış, bu maddeleri anımsatabile-
ceği düşünüldüğünden sekiz satırlık şiir yazmak, se-
kiz renkli kaftan giymek yasaklanmış. Sekizerlik grup-
lar halinde akşam gezintilerine çıkılması son derece
sakıncalı sayılmış. Bazı özel kanallarda akşam haber-
lerinin sekize alınması da fena halde sinirlendirmiş
sultanı. Bir buyrukla haberleri yedi kırk yediye aldırı-
vermiş. O gün bu gündür yedi ile dokuz arasında bir
başka sayı bulunduğunu iddia edenlerin başına gel-
meyen kalmamış.
Kültür servisinin dolaplarından birinde, henüz bir
ayını dolduran dört yavrusunu emzirirken bu masalı
anlatmayı düşündü. Serviste kulak misafiri olduğu
konuşmalar iyice canını sıkmıştı. Televizyonun anlı
şanlı yapımcılanndan biri "Bu millet ne çektıyse öz-
güriük çığlıklan atanlardan çekti. Şinasi, Namık Ke-
malgibi adamlaryüzünden vatan parçalandı" diyor-
du. Şinasi'nin ve Namık Kemal'in de zararlı unsurlar
arasına katılmasını hayret ve ıbretle dinledi.
Bir başka ziyaretçinın anlattıklan hayretini daha da
arttırdı. Bu hafta yayımlanması gereken bale progra-
mı yayımdan kakjırılmış. Denetçiler "Türk halkının örf
ve âdetlerine aykın"bulmuşlar. Tabii, balerinlere şal-
var giydirmeyi akıl etmezlerse böyle olur işte.
Eline yasaklama yetkisini geçirenler nasıl da ken-
dilerini kandırabiliyorlar, diye söylendi. Vatana, mille-
te yararlı bir iş yaptıklarına kendilerini inandırabiliyor-
lar mıydı acaba? Inandırmadan nasıl rahat uyku uyu-
yabiliyorlar? Yaşamı boyunca tanıdığı sansürcüler
geldi gözünün önüne. Şimdi kimbilir kaçı hayattay-
dı. Hâlâ kaç tanesinin buyrukları yerine geliyordu?
Şu, televizyon karşısında "Tutti Frutti"ye dalmış
gitmiş ihtiyar, sakın bir zamanların afili basın polisi ol-
masın. Hani şu yabancı dergilerde çıplak kadınlann
"ayıp"yerlerinin üstünü siyah kalemle boyayan -böy-
lece daha da dikkat çekmesini sağlayan- memur.
Hep merak etmiştir, sekiz saat kadınlann oralanna ba-
kan bu adamın evdeki yaşamını.
Ya, film sansüründeki uzman polisler. Film Kontrol
Şubesindeki fareleri yakalamakla görevli arkadaşla-
nndan dinlemişti. Hepsinin kendine özgü yöntemle-
ri vardı, bir filmin ne kadar "tahrik edici" olduğunu
saptamak için. Kimi kendinden pay biçiyor, kimi genç
oğlanlann tepkilerini yokluyordu.
Sonra "Dramaturg" Zeki'yi düşündü. Rahmetli,
Ankara tiyatrolannın ali kıran baş keseniydi, bir za-
manlar. Provalan baştan sona izler, sonra "Tutmazbu
oyun, siz gelin vazgeçin bunu koymaktan " diye tav-
siyelerde bulunurdu. Bu tavsiyeleri sayesinde tiyat-
ro dünyasında temayüz etmiş, "dramaturg" diye anı-
lır olmuştu.
Takvimler, 1970'in sonbahannı gösteriyordu. O
günlerde Ankara'daydı. Ankara kedileri onu sonsuz
bir sevgi çemberi içine almışlardı. Tiyatroyu, tiyatro-
cuları öylesine severdi ki. Onlarla birlikte aç kaldığı
günlerşimdı burnunda tütüyor. AST'ın merdıvenleri-
ne kıvnlıp, prova seyretmeye bayılırdı.
Hatta, bir keresinde, tam da "///. Reich 'ın Korku ve
Sefaleti"n'\n temerküz kampı sahnesinde, sahneyi
boydan boya geçivermişti de seyirci kahkahadan kı-
rılmıştı. Dalgınlık işte. O günden sonra sahneye çık-
tığmda ilk işi salona bir göz atmak oldu. Seyirciyi
gördüğü anda, kulise yönelir, oyunun sonunu bek-
lerdi.
O sıralarda Rutkay Aziz, Brecht'in "Jan Dark"\n\
sahnelemeye karar vermişti. Genel provada sansür
polisi Zeki Bey'in "Oyunu kaldınyorum" sözlerinin
oyuncularda yarattığı şoku bugün gibi anımsıyor.
Aradan 25 yıl geçti. Dile kolay. Şimdi AST "Jan
Dark"ı oynuyor. Kedilerden ve özgürlük sözcüğün-
den nefret eden, her gece kendileri ile başbaşa kal-
dıklannda korkulan daha da büyüyen sansürcülere
inat. Bir yolunu bulup, Ankara'ya gıtmeliyim diye
düşündü.
Beyaz Köşk'te söyleşi
ve imza gıinii
• Kühür Servisi - Bugün saat 19.30'da Beyaz Köşk
Süleyman Demirel Lisesi'nde söyleşi ve imza günü
düzenleniyor. Jale Sinar, Kemalettin Koç. Necla Işık
ve Emine Erbaş'ın katılacağı etkinlikten sonra da, Jale
Sinar'ın kaligrafi gösterisi yeralacak. (371 39 25 -
37142 29)
Edebiyatçılar
Derneği'nden eylem
•ANKARA (AA)Edebiyatçılar Derneğı. bugün
istanbul DGM'de yargılanmaya başlayacak olan Yaşar
Kemal'e destek vermek ve düşünce özgürlüğü
üzerindeki baskılan protesto etmek için bir gösteri
düzenleyecek. Edebiyatçılar Derneği Genel Başkanı
Mustafa Şerif Onaran, yazma, yaratma ve düşünceyi
açıklama eylemi gerçek anlamda özgürlüğe
kavuşturuluncaya dek, düşünce suçlulanyla dayanışma
ve desteğin sürdürüleceğini bildirdi.
Mersin'de açık hava konseri
•MERSİN (AA)-Mersin Devlet Opera ve Balesi
Korosu, pazar günü bır açık hava konseri verecek. Içel
Sanat Kulübü'nce düzenlenen açık hava konserinde,
Mersin Devlet.Opera ve Balesi Korosu. orkestra ve
solo olarak konser verecek. Erdemli ilçesindeki
Kanlılivane Harabeleri'nde saat 16.30'da başlayacak
konser için, saat 12.00'de, Mersin Kültür Merkezi
önünden taşıt kaldınlacak ve biletler, Kültür Merkezi
ve Sanat Kulübü'nden sağlanabilecek.
•1