22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MAYIS 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Kardemir'de bir adım daha • ANKARA (Cmnhuriyet Biirosu) - Sermayesinı arttırarak halka açılmaya hazırlanan Kardemir'in (Karabük Demir Çelik) hisselerinin halka arzı için bir adım daha atıldı. Kayıtlı sermaye tavanında olmadığı halde Sermaye Piyasası Kurulu'na başvurmadan sennaye arttınmına gıderek hisse senetlerinin halka arzına başlayan ve bu nedenle SPK tarafından Sanayı ve Ticaret Bakanlığı'na şıkâyet edilen Kardemir'in bu tartışmalardan sonra önceki hafta kayıtlı sermaye sistemine geçmek için yaptığı başvuru Sermaye Piyasası Kurulu tarafından onaylandı. Şırketın 2 trilyon lirayla kayıtlı sermaye sistemine geçmesi uygun bulundu. Turizm borçiarı imzada • ANKARA (ANKA)- Yatınmcılann Türkiye Kalkınma Bankası'na olan toplam 110 milyon dolarlık kredi borcunun iki yıl süreyle ertelenmesinı öngören Yüksek Planlama Kurulu karan kurul üyelerinin imzasına açıldı. Kararla turizm yatınmcılannın yıllardır sorun olan yatınm kredilerinin iki yıl süreyle ertelenmesi öngörülüyor. Erteleme karanndan 312 yatınmcı firmanın toplam 110 milyon dolarlık kredi borcu için yararlanması beklenıyor. Özelleştirmede kurttar var' • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - OSTİM Sanayici ve lşadamlan Derneğı'nce düzenlenen kokteylde konuşan Özelleştirme Idaresi Başkanı Ufuk Söylemez, Türkiye'de 10 yıldır özelleştirmede bir arpa boyu yol gidilemediğini belırterek, yılın ikinci yansında açık, dürüst ve şeffaf özelleştirme örneğinin gösterileceğini söyledi. Söylemez, "Türkiye'de özelleştirmeyi isteyen ve istemeyenler var," dedi. Söylemez, özelleştirmenin. somut olarak 10 yıldan beri devam etmesine karşın, buzda kayan bir araba gibi, patinaj yapan, yennde sayan ama. herkesın de dilinden düşürmediği bir olgu olarak yaşanmaya devam ettiğini söyledi. Şeker işi tatlıya • ANKARA (Cumhuriyet Bürosıı) - Hükümet, şeker ithaline ilişkın kararnameyı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in uyanlan doğrultusunda yeniden düzenledi. Hangi firmanın, nereden, ne kadar şeker ithal edeceğinin bılinmediği gerekçesıyle Çankaya'dan dönen kararname, yeniden düzenlendikten sonra Cumhurbaşkanı Vekili Hüsamettin Cindoruk'a gönderildi. Cindoruk'un, kararnameyi incelettikten sonra Hong Kong'da bulunan Demirel'e telefonla bildirdiği öğrenildi. Gerekli değişikliklerin yapıldığı kanısına varan Demirel'in, Cindoruk'tan kararnameyi onaylamasını istediği öğrenildi. Çitosan 3.8 trilyon lira, Sanayi Bakanlığı KİT'leri de 97.8 milyon dolar kâr sağladı KTPler özelleşmeden de kar ediyorEkonomiServisi-Özelleştirme- nin verimlilik ve kârlılığı artıraca- ğı ve kamu şirketlerinin zarar ve verimsizliğe neden olduğu söyle- minin gerçeği yansıtmadığı bir kez daha ortaya çıktı.Zararda ol- duklan gerekçesiyle özelleştiril- meyerek Çitosan'a bırakılan çi- mento fabrikalan geçen yıl 3.8 trilyon lira kâra geçerken, Sanayi Bakanlığı bünyesindeki KİT'lerin kân ise 97.8 milyon dolar oldu. Çitosan'a bırakılan Çimento fabrikalan, son üç yılda kâra ge- çerlerken, özelleştirme sonrasında Çitosan'dan beş fabrika alan Fran- sızlara ait Set Grup yönetiminde- ki çimento fabrikâlannın kârlılı- ğında istikrarsızhk ortaya çıktı. Gruba ait çimento fabrikalanndan sadece ikisi yüksek kâr sağlarken, bunun yatınmlardan kaynaklan- dığj öne sürüldü. Ote yandan, 1991 yılında 219 milyar lira zararda olan Çitosan, geçen yıl kâr patlaması yaşadı ve 3 trilyon 800 milyar lıralık kâra geçti. Çitosan, konsolide kânnda- ki bu büyük patlamayı. özel sek- törden ayn olarak. sosyal yardım zammı gibi külfetleri bulunması- na ve işçi sayısında büyük indiri- me gitmemesine rağmen gerçek- leştirildı. Çitosan fabnkalannda istihdam sadece yüzde 10 dolay- lannda azalırken, özelleştirilen fabnkalarda istihdam yüzde 57. daraldı. Eski Çitosan Genel Müdürü Prof. Dr. Nevzat Özgüven Çito- san'dakı kârlılığın. 'kısmî özerk- likten kaynaklandığuu' söyledi. Sana>ı ve Ticaret Bakanlığı'na bağlı altı KİT de 1994 yılında. bir önceki yıl 419 milyon dolar olan konsolide zararlannı. büyük bir performans göstererek 97.8 mil- yon dolar kâra çevirdiler. Makina Kimya Endüstrisi Ku- rumu. Çitosan. Tugsas. Türk Şe- ker 1994 yılında toplam ışletme kârlannı 312 milyon dolara çıka- nrlarken. dönem kârlannı da 97 milyon 800 bin dolarla kapattılar işçi özelleştirme kurbanı Çimento sanayiındekı özelleştinne sektörde istihdamı yüzde 43 ge- riletti. Çimse-tş taranndan hazırlanan rapora göre özelleştirme kapsa- mına alınan Afyon, Ankara. Balıkesir, Söke ve Trakya çimento fabri- kalan "Çiment Francais"e toplam 105 milyon dolara satıldı. 1989 yı- lında beş fabrika 2 milyon 122 bin 912 ton üretimde bulunurken. bu rakam 1991'de 2 milyon 74 bin 368 tona, 1992 yılında da 2 milyon 62 bin 461 tona düştü. Özelleştirme öncesi Afyon Çimento'da 343 ışçı ça- lışırken. bu rakam 1992 itıbariyle 193'e. Ankara Çimento'da 346 olan işçisayısı 196'ya, Söke'de 266 olan işçi sayısı 172'yeTrakya'dada366 olan işçi sayısı 220'ye düştü. Çimento ihracatı arttı ANKARA (A.A) - Bu yılın ilk dört aylık dönemınde çimento üre- tımi, geçen yılın aynı dönemine göre. yüzde 1 artarken, ihracat ise yüz- de 111 arttı. Sayılan 48'i bulan çimento fabnkalannda. geçen yılın ılk dört ayında 8 milyon 512 bin ton olan çimento üretımi, bu yıl 8 mil- yon 589 bin tona yükseldı. Çimento ıç tüketimı de geçen yılın aynı dö- nemine göre yüzde 4.18 oranında düşüş gösterdi. 1994"ün ılk dört ayında 447 bin ton olan çimento ihracatı bu yılın aynı dönemınde yüz- de 111.2 oranında artarak 944 bin tona yükseldi. Geçen yılın tamamın- da çimento ihracatının 2 milyon 800 bin tonu bulduğunu belirten yet- kililer. bu yılki çimento ihracatının 3 milyon tonu aşacağını kaydettı- ler. Türkiye"de. özel ve kamuya ait çimento fabnkalannda bu yıl top- lam çimento üretiminın 30 mılyon tonu bulacağı tahmin ediliyor. DÜNYA EKONOMÎSÎNE BAKIŞ ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA Kemerlerinizi Bağlayın, İnişe GeçiyoruzGeçen haftalarda açıklanan IMF, Dün- ya Bankası ve Ayrupa Topluluğu rapor- lannda, ekonomik toparlanmanın bu se- ne zirveye ulaşarak yerini bir yavaşlama- ya bırakacağı belırtiliyor. Bu hafta açık- lanan OECD raporu da bu tespitlerı des- tekler nitelikteydi. Dünya ekonomisinde, bu sefer toparianma çok kısa sürdü ve bitti. Şimdi inişe geçiyoruz. Kemerteri çok sıkı bağlamak gerekir. Çünkü ekono- mik toparianma. geçen durgunluktan devredilen birçok sorunu çözemeden yerini bir yavaşlamaya bırakıyor. Rakamlaria ekonomik yavaşlama Avrupa Biriiği, Avrupa'da ekonomik büyüme hızının bu yıl yüzde 3.1 ıle zirve- ye ulaşacağını öngörüyor. Gelecek yıl ekonomik büyüme hızı yüzde 2.9'a ge- rileyecek. Birçok ekonomist örneğin, Smıth Barney Inc'd&n Paul Horney, Av- rupa'da ekonomik büyümenin 1997'ye kadar yüzde 1.2'ye düşeceğine inanıyor (Busıness Week 05.06.97). Amerika'ya gelince, bu ülkenin de geçen sene ger- çekleştirdiği yüzde 4.7'lik büyüme hızını bu sene koruması olası değil. ABD eko- nomisinin 'sert ıniş' yapması olasılığın- dan bahsediliyor. Japonya'nın ise henüz ekonomik durgunluktan çıktığını soyle- mek bile zor. Bu sene martta biten mali yılın son çeyreğinde GSMH büyüme hı- zı yıllık olarak yüzde -3.4 oldu. Bazı eko- nomistler, Japonya'nın bu sene yüzde 0.5 oranında büyümesınin bile zor oldu- ğunu düşünüyorlar. DRI/Mc Graw- Hill'den ekonomist Jennifer Fedel- kamp Decker, önümüzdeki 5 yıl ıçinde Japonya'da ekonomik büyümenin orta- lama yüzde 1.3'te kalabileceğini tahmin ediyor (S. IV 8.05.95). OECD'nin Paris'te yapılacak yıllık toplantıdan önce yayım- ladığı rapor da üye ülkelerin yıllık ortala- ma büyüme hızının 1995'ten sonra ya- vaşlamasını öngörüyor. OECD de dahil olmak üzere birçok kuruluş ekonomik büyümenin yavaşlamasını pek fazla önemsemiyor. Genelde durum, hızlı bir büyüme yerine, istikrarlı bir yavaş büyü- menin, enflasyonist baskılan azaltacağı için tercih edilir olduğu doğrultusunda. Burada anahtar kelime ıstikrar! Bazı istikrarsızlık unsurian Geçen ekonomik durgunluktan bu se- ferki yavaşlamaya aktarılan sorunlann başında ışsızlik geliyor. OECD ülkelerin- de toplam 34 milyon işsiz var. Bu rakam toparianma sırasında ekonomiler büyür- ken hemen hiç azalmadı. Bu yüzden ekonomik durgunluk sırasında toplumda gerginleşen ilişkiler gevşeyemedi. Hatta şirketler kâr ederken ekonomi büyürken işsizliğin artması, orta sınıflann ve işçi sı- nıfının ekonomik durumunun bozulmaya devam etmesi yaygın bir moral bozuklu- ğu ve toplumsal güvensizlik yarattı. Eko- nomik toparlanmanın sonuna doğru bu gerginliğin en aşın uçlan; Japonya'da ze- hirli gaz ve ABD'de de Oklahoma fede- ral hükümet binasının bombalanması olayında kendıni gösterdi. Fransa'dafa- şist ve aşın sağ partilerm aldıklar oyların son yıllardaki en yüksek noktaya ulaşma- sı da bir diğer gösterge. Buna karşılık Avrupa'da sol kamuoyunda bir canlan- ma ve radikalleşmenin başladığına yöne- lik işaretler var. Şimdi başlamakta olan ekonomik yavaşlama sırasında ışsizlik, Amerika ve Avrupa'da bugün bulundu- ğu yüksek platodan hareketle artmaya başlayacak. Bunun da sosyal gergınlik- leri arttırması kaçınılmaz gibi görünüyor. Üstelik bütün sanayileşmiş ülkelerde bütçe açıklan ve kamu borçlanma gere- ği ekonomik toparianma sırasında da arttı. Hükümetler, bu sorunu sosyal hiz- metlere ılişkin kamu harçamalannı kısa- rak hafifletmek istiyor. Önümüzdeki yıl- larda özellikle Avrupa'da bu sorun işsiz- lık birleşerek cıddi sosyal çalkantılar, sı- yasi çatışmalar yaratmaya aday görünü- yor. Dolann hızta değer kaybetmesi, bir di- ğer önemli sorun. Bu, Avrupa ve Japon- ya'nın ihracat olanaklannı azaltarak eko- nomik toparlanmanın çabuk sona erme- sinde önemli bir rol oynadı. Dolar, geçen günlerde toparlanır gibiy- di. Ancak ABD'de geçenlerde açıklanan rakamlar (otomotiv sanayiinde talebin beklenmedik bir şekilde gerilemesı, ye- ni ev talebındeki düşüklük, sanayi sipa- rışlerındeki zayıflık, öncü göstergelerin düşmesi vb), ekonominin beklenenden daha hızlı bir şekilde yavaşladığını gös- terdi. Bu, faizlerin duşmesi beklentisini güçlendirdi, dolann yükselmesinı de dur- durdu. Eğer dolar düşmeye devam ede- rek geçen iki haftada elde ettiği kazanı- mı tekrar kaybederse, bunun Avrupa ve Japonya üzerindeki etkisı ekonomik ya- vaşlamanın hızlanması ve işsizliğin art- ması olacaktır. Birincisi Avrupa ve Ja- ponya'nın ihracat gelirleri düştükçe. bu ekonomik büyümeyi gerı çekiyor, ikinci- si uluslararası piyasada ithal mallar ile rekabet edemeyen şirketler işçi çıkan- yorlar hatta iflas ederek hem ışsizliği art- tınyorlar hem de bankaların mali yapıla- nnı bozuyorlar. Japonya'da bu sene ban- kaların şüpheli alacaklannın artışının ar- tık zirveye ulaştığı duşünulüyordu (FT26.05.95). Şimdi bu mali yük tekrar artmaya başlayabılir. Avrupa'ya gelince burada ek bir sorun daha var. 'Avrupa Para Bıriiği' surecınin ılerleyebılmesi için üye ülkelenn parala- nnın marka göre değerlerinin istikrarlı ol- ması gerekir Dolar düşmeye başlarsa mark değerlenecek ve Avrupa'daki diğer paraların göreli konumu yine bozulacak. Bu koşullarda eğer Bundesbank faizleri düşürerek markı zayıflatmazsa, bu ülke- ler için faizleri yükselterek paralannı güç- lendirmekten başka bir seçenek kalma- yacak. Ekonomi yavaşlarken faizleri art- tırmak ise bunun üretim, yatınm ve tüke- tim üzerindeki olumsuz etkilerinden do- layı ateşın üzerine benzinle gitmeye ben- zeyecek. Demek ki ekonomik yavaşla- ma, 'Avrvpa Para Bıriiği' sürecini baskı altına alarak mali krizleri tekrar gündeme getirebilecek. Otomotiv mahkemelik Sorunlar bunlarla da bitmiyor. ABD ve Japonya önce otomobil ve yedek parça- ları ıthalatı konusunda 'mahkemelik ol- dular'; ABD, Japonya'ya cezalandırıcı gümrük tarifeleri uygulamaya başladı. Geçen hafta bu ıkı ülke bu sefer de ha- vayollan imtiyazlan konusunda birbirle- rine gırdiler. Ortada şimdi tam bir ticaret savaşı havası var. Üstelik bu uyuşmazlık bir başka soruna da ışık tuttu; dünya ekonomısindeki lıderlik eksikliğı. ABD, sözde dünya ekonomisinin lideri, ama Japonya ile arasındaki uyuşmazlıkta, Av- rupa'dan yardım ıstediğınde soğuk kar- şılandı. Bu hemen aklımıza ABD'nin ge- çenlerde Iran'a ambargo uygulamaya kalktığında yalnız kalışını, Rusya'nın ge- nişlemeci politikalanna cevap vermekte güçlük çekmesıni, iran ve Kuzey Kore ıle ilgilı olarak görüldüğü gibi nükleer sılah- lann yaygınlaşmasını engelleyememesi- ni, Çin'ın nükleer denemelere başlama- sına tepki göstermemesını getirdi. Dün- ya ekonomisinde ciddi bir lidertik krizı vardır ve bu kriz, lıder ülkenin genel eş- değer olarak korumaya çalıştığı parası- nın sürekli değerkaybetmesi ile daha da den'nleşmektedir. Ekonomik durgunluk sırasında istikrarsızlık, arttıkça hem bu li- derler sorunu daha da hissedilecek hem de bu, var olan sorunların çozülmesinı geciktirerek derinleşmelenne yol açabı- lecektir. Özetle dünya ekonomisi, istikrarlı bir büyüme ortamından çok uzaktır. Aksine ekonomik yavaşlama çok sorunlu bir or- tamda başlıyor. Şiddetli bir durgunluk hatta ressesyon ve sosyal çalkantılar ya- şanması olasılığı oldukça yüksek. Bek- lenenden çok daha önce inişe geçtik! Şimdi kemerlerimizi sıkı bir şekilde bağ- lamamız gerekiyor. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Küçülmenin Çekilmez Yükü Bilim doğayı, daha açığı, nesnel olanı anlamayı amaçlar. "Neden", bilimin ilksorusu sayılır. Nedenya- nıtlanmadıkça, "niçin" ve "nasıl"a ulaşılamaz. Büyümenin kural, küçülmenin de az görülen süreç- ler olduklannın tartışılması düşünce düzeyinde çok güzeldir. Ancak, sıra ekonomik, toplumsal ve siyasal konularageldiğinde, bu güzellikacıyadönüşüveriyor. Bir ekonomide toplam ürün ve hizmet üretiminin yıllık artış oranı ekonomik büyümedir. Yıllık büyüme- nin, nüfus artışı oranının üzerinde olması durumun- da kişi başına ortalama gelir artıyor demektir. Türki- ye'nin nüfusu yılda yüzde 2.2 arttığına göre ekono- minin "en az" bu oranda büyümesi sağlanmadıkça ortalama gelir azalmış olur. Kişi başına gelir düşer. Türkiye ekonomisi geçen yıl ortalama yüzde 6 ora- nında küçüldü. Küçülme özellikle imalat sanayii ve hizmet kesimlerinde ortalamanın üzerindeydi. Nüfus artışını da eklerseniz kişi başına ortalama gelir azalı- şı yüzde 8.2 dolayındadır. Hükümet geçen ekim ayı sonunda 1995'te bu bü- yük azaimanın, yerini büyümeye bırakacağını, büyü- menin de yüzde 4.4 olacağını kamuoyuna açıklamış- tı. Yılın ilk aylannda sanayi üretiminde düşüşlerin sür- mesi ve öbür gelişmeler 1995 yılında da ekonomik büyümenin "artı" olsa bile çok sınıriı bir düzeyde, yüzde ıkinın altında kalacağını gösteriyor. Hükümet de son haftalarda 1995 büyüme "öngörüsûnü" bu noktaya çekmiş bulunmaktadır. Sonuçta 1995'te de "yatınmsızlık-işsızlik-üretimsizlik" şeytan üçgeni, ekonominin yakasını bırakmayacaktır. Küçülme sü- rüyor. • • • Geçen günlerde OECD, dünyanın en büyük sana- yileşmiş 25 ülkesinin büyüme oranlanna ilişkin öngö- rülerini yeniden açıkladı. Buna göre OECD üyesi 25 ülkenin 1995'te ortalama ekonomik büyümesi yüz- de 2.7 olacak; gelecek yıl da aynı orana ulaşılacak- tır. Oysa "altı ay önce bu öngörüler 1995 için yüzde 3, 1996 için de yüzde 2.9 'du". Altı ay öncesinin yüz- de 3'ünün yerine yüzde 2.7 kestinmi yapılıyor. Burada bir noktanın özenle vurgulanması gereki- yor. OECD, altı ay öncesinin büyüme öngörüsûnü "yüzde 10" oranında azaltmıştır. Bizde ise bu tür ön- görülerın değiştirilmesi birkaç ay gibi kısa aralıklaria da olsa büyük oranda "yüzde yüzlerde" oluyor. Eko- nominin ana damannın, en önemli göstergesinin bi- le doğru öngörüsü yapılamıyor. Çok yakınını göreme- yen ekonomi yönetimi, doğal olarak, hem ülke için- de hem de dışarıda "güven vermiyor". Inandıncılığı- nı tümüyle yitiren bir ekonomi yönetiminin de iş yap- ması olasılığı zayıflıyor. Ekonomi yönetiminin köriü- ğü" dalga dalga aşağılara yayılıyor. Belli aralıklarla IMF'den "alınan" ve "verilen" poli- tika önerileri de büyük ölçüde boşlukta kalıyor; ya- şama geçirilemiyor. Neden? Çünkü ekonominin "siyasal yönetimi" ile "bürok- ratik yönetimi" arasında kurumsal uyum sağlanamı- yor. Siyasal yönetim tam bir "tekel" anlayışı sergile- mek istiyor; bürokrasi, direnmeye uğraşıyor; sürekli olarak değiştiriliyor. Kargaşa ve körlük ortamında Türkiye ekonomisi- nin dış kredi notunu "verecek" yeni bir uluslararası ortakhk ıle 125 bin dolar karşılığında anlaşma yapılı- yor; Merkez Bankası'nın üst yönetiminin biraz da çı- kar ilişkısi kokan bu girişimi uygulamaya konuyor. Ekonominin gerçek notunu işsizlerin, yüksek enf- lasyonla her gün daha da yoksullaşanlann vermesi gerektiği ise hiç mi hıç usa gelmiyor. Siyasetçiler, yal- nız ekonomiyi ve emekçilerin alım gücünü değil, asıl kendilerini küçültüyor. ••• Son günlerde 27 Mayıs 1960 askeri hareketinin yıl- dönümünde "askeri rejimler" yeniden tartışıldı. Bu tartışmalarda çok partili siyasal yaşama geçilmesiy- le işbaşına gelenlerin hak ve özgürlükleri genışlete- cek yerde nasıl daralttıkları, nasıl besleme basın ya- rattıkları. toplumu nasıl "cephe"lere böldükleri.. gö- zardı edildı. Ülkenin gördügü en demokratik anaya- saolan 1961 Anayasası'nı "aşın demokratik bulan", "sağ-sol" çatışmalannı "itiite kırdırmak" sayarak al- kış tutan hükümetlerin ve önde gelen sivil siyasetçi- lerin ülkeyi önce 12 Mart, sonra 12 Eylül faşizmine sürüklemedeki sorumlulukları sürekli olarak bir yana bırakıldı. Asıl "aynı siyasal önderierin", yani 12 Mart ve 12 Eylül "sorumlulannın", şimdi de yarattıkları ye- ni korku odaklanna dayanarak özgürlükleri baskı al- tında tutmaları ve bu yolla "ülkeyi her bakımdan kü- çültmeleri" olgusu, göz ardı edildi. Son Kuşadası ve Alanya örneklerinde olduğu gibi toplumun "devletiaradığının" kaydının düşürülmesi bile gazete "ilanlarına" kaldı. Faşizm, özgürlüklerin boğulmasıyla rengini belli eder. Özgürlükleri yıllardır baskı altında tutanlan gör- mek için düşünce düşmanlarına bakmak ve bunun "nedenlerini" düşünmeye başlamak "insan olmaya giden yolun" da ilk adımıdır. ŞİRKETLERDEN HABERLER İPINARSÜT Genel Müdür Vekilliği'ne, lstanbul Yapaş'ta satış ve pazarlamadan sorumlu genel müdür yardımcılığı görevini yürüten Baydu Veznedaroğlu atandı. • EMİRATES tt\VAYOLLARI 3 Haziran'dan itibaren Hint Okyanusu'nda bulunan Comoros Adalan üzerinden Güney Afrika'nın Johannesburg kentine düzenli seferlere başlayacak. • NETAŞ ürünü DRX-4 sayısal s D a n t r a l 1 - Rusya Federasyonu Chelyabinsk Bölgesi'nın Yujnouralsk şehrinde hizmete açıldı. • TEMPOTEKNtK Ukraynalı şirket Black Sea ShippingCo. ile yaptığı 10 gemiyı kapsayan 7 milyon dolarlık bakım anlaşması g«reğı, M V Deneb ve M V Sarny isimli ilk iki gemiyi bakım ve onanm i<^ın Pendik Tersanesi'ne getirdi. • MOTOROLA ürünlerini Rusya ve Bağımsız De\ letler Topluluğu ülkelerinde üç ay süreyle sergıleyecek. • SUNSETGRİLL 1995 yılı yaz sezonunu açtı. • GARANTİ RANKASI Genel Müdür Danışmanlığı görevine AB A>anlar getirildı. • MİGROS1995yılının üçüncü ve Türkiye'nin 59'uncu mağazasını Eskışehırde açtı. 1995 yılı içinde Adana, Gaziantep, Tekirdağ, Edirne illerinde yeni mağazalar açmayı hedefleyen Mıgros şu anda 12 ilde hizmet veriyor. • PtMAŞ Plastik tnşaat Malzemeleri tarafından dûzenlenen "Yapılarda Isı İzotasvonu ve Pencereierdeki Yeniükler" seminerine. Almanya'daki Rosenheim Pencere Enstitüsü'nden Hans Frolelich ve İTÜ Makine Fakültesi Profesörü Alpin Kemal Dağsöz katüdı. Suç ben-de i -b i - y i m ol -da yim
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle