Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 MAYIS 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Kardemir'de
bir adım daha
• ANKARA (Cmnhuriyet
Biirosu) - Sermayesinı
arttırarak halka açılmaya
hazırlanan Kardemir'in
(Karabük Demir Çelik)
hisselerinin halka arzı için
bir adım daha atıldı. Kayıtlı
sermaye tavanında olmadığı
halde Sermaye Piyasası
Kurulu'na başvurmadan
sennaye arttınmına gıderek
hisse senetlerinin halka
arzına başlayan ve bu
nedenle SPK tarafından
Sanayı ve Ticaret
Bakanlığı'na şıkâyet edilen
Kardemir'in bu
tartışmalardan sonra önceki
hafta kayıtlı sermaye
sistemine geçmek için
yaptığı başvuru Sermaye
Piyasası Kurulu tarafından
onaylandı. Şırketın 2 trilyon
lirayla kayıtlı sermaye
sistemine geçmesi uygun
bulundu.
Turizm borçiarı
imzada
• ANKARA (ANKA)-
Yatınmcılann Türkiye
Kalkınma Bankası'na olan
toplam 110 milyon dolarlık
kredi borcunun iki yıl
süreyle ertelenmesinı
öngören Yüksek Planlama
Kurulu karan kurul
üyelerinin imzasına açıldı.
Kararla turizm
yatınmcılannın yıllardır
sorun olan yatınm
kredilerinin iki yıl süreyle
ertelenmesi öngörülüyor.
Erteleme karanndan 312
yatınmcı firmanın toplam
110 milyon dolarlık kredi
borcu için yararlanması
beklenıyor.
Özelleştirmede
kurttar var'
• ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu) - OSTİM Sanayici
ve lşadamlan Derneğı'nce
düzenlenen kokteylde
konuşan Özelleştirme
Idaresi Başkanı Ufuk
Söylemez, Türkiye'de 10
yıldır özelleştirmede bir
arpa boyu yol
gidilemediğini belırterek,
yılın ikinci yansında açık,
dürüst ve şeffaf
özelleştirme örneğinin
gösterileceğini söyledi.
Söylemez, "Türkiye'de
özelleştirmeyi isteyen ve
istemeyenler var," dedi.
Söylemez, özelleştirmenin.
somut olarak 10 yıldan beri
devam etmesine karşın,
buzda kayan bir araba gibi,
patinaj yapan, yennde
sayan ama. herkesın de
dilinden düşürmediği bir
olgu olarak yaşanmaya
devam ettiğini söyledi.
Şeker işi tatlıya
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosıı) - Hükümet, şeker
ithaline ilişkın kararnameyı
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in uyanlan
doğrultusunda yeniden
düzenledi. Hangi firmanın,
nereden, ne kadar şeker
ithal edeceğinin bılinmediği
gerekçesıyle Çankaya'dan
dönen kararname, yeniden
düzenlendikten sonra
Cumhurbaşkanı Vekili
Hüsamettin Cindoruk'a
gönderildi. Cindoruk'un,
kararnameyi incelettikten
sonra Hong Kong'da
bulunan Demirel'e
telefonla bildirdiği
öğrenildi. Gerekli
değişikliklerin yapıldığı
kanısına varan Demirel'in,
Cindoruk'tan kararnameyi
onaylamasını istediği
öğrenildi.
Çitosan 3.8 trilyon lira, Sanayi Bakanlığı KİT'leri de 97.8 milyon dolar kâr sağladı
KTPler özelleşmeden de kar ediyorEkonomiServisi-Özelleştirme-
nin verimlilik ve kârlılığı artıraca-
ğı ve kamu şirketlerinin zarar ve
verimsizliğe neden olduğu söyle-
minin gerçeği yansıtmadığı bir
kez daha ortaya çıktı.Zararda ol-
duklan gerekçesiyle özelleştiril-
meyerek Çitosan'a bırakılan çi-
mento fabrikalan geçen yıl 3.8
trilyon lira kâra geçerken, Sanayi
Bakanlığı bünyesindeki KİT'lerin
kân ise 97.8 milyon dolar oldu.
Çitosan'a bırakılan Çimento
fabrikalan, son üç yılda kâra ge-
çerlerken, özelleştirme sonrasında
Çitosan'dan beş fabrika alan Fran-
sızlara ait Set Grup yönetiminde-
ki çimento fabrikâlannın kârlılı-
ğında istikrarsızhk ortaya çıktı.
Gruba ait çimento fabrikalanndan
sadece ikisi yüksek kâr sağlarken,
bunun yatınmlardan kaynaklan-
dığj öne sürüldü.
Ote yandan, 1991 yılında 219
milyar lira zararda olan Çitosan,
geçen yıl kâr patlaması yaşadı ve
3 trilyon 800 milyar lıralık kâra
geçti. Çitosan, konsolide kânnda-
ki bu büyük patlamayı. özel sek-
törden ayn olarak. sosyal yardım
zammı gibi külfetleri bulunması-
na ve işçi sayısında büyük indiri-
me gitmemesine rağmen gerçek-
leştirildı. Çitosan fabnkalannda
istihdam sadece yüzde 10 dolay-
lannda azalırken, özelleştirilen
fabnkalarda istihdam yüzde 57.
daraldı.
Eski Çitosan Genel Müdürü
Prof. Dr. Nevzat Özgüven Çito-
san'dakı kârlılığın. 'kısmî özerk-
likten kaynaklandığuu' söyledi.
Sana>ı ve Ticaret Bakanlığı'na
bağlı altı KİT de 1994 yılında. bir
önceki yıl 419 milyon dolar olan
konsolide zararlannı. büyük bir
performans göstererek 97.8 mil-
yon dolar kâra çevirdiler.
Makina Kimya Endüstrisi Ku-
rumu. Çitosan. Tugsas. Türk Şe-
ker 1994 yılında toplam ışletme
kârlannı 312 milyon dolara çıka-
nrlarken. dönem kârlannı da 97
milyon 800 bin dolarla kapattılar
işçi özelleştirme kurbanı
Çimento sanayiındekı özelleştinne sektörde istihdamı yüzde 43 ge-
riletti. Çimse-tş taranndan hazırlanan rapora göre özelleştirme kapsa-
mına alınan Afyon, Ankara. Balıkesir, Söke ve Trakya çimento fabri-
kalan "Çiment Francais"e toplam 105 milyon dolara satıldı. 1989 yı-
lında beş fabrika 2 milyon 122 bin 912 ton üretimde bulunurken. bu
rakam 1991'de 2 milyon 74 bin 368 tona, 1992 yılında da 2 milyon 62
bin 461 tona düştü. Özelleştirme öncesi Afyon Çimento'da 343 ışçı ça-
lışırken. bu rakam 1992 itıbariyle 193'e. Ankara Çimento'da 346 olan
işçisayısı 196'ya, Söke'de 266 olan işçi sayısı 172'yeTrakya'dada366
olan işçi sayısı 220'ye düştü.
Çimento ihracatı arttı
ANKARA (A.A) - Bu yılın ilk dört aylık dönemınde çimento üre-
tımi, geçen yılın aynı dönemine göre. yüzde 1 artarken, ihracat ise yüz-
de 111 arttı. Sayılan 48'i bulan çimento fabnkalannda. geçen yılın ılk
dört ayında 8 milyon 512 bin ton olan çimento üretımi, bu yıl 8 mil-
yon 589 bin tona yükseldı. Çimento ıç tüketimı de geçen yılın aynı dö-
nemine göre yüzde 4.18 oranında düşüş gösterdi. 1994"ün ılk dört
ayında 447 bin ton olan çimento ihracatı bu yılın aynı dönemınde yüz-
de 111.2 oranında artarak 944 bin tona yükseldi. Geçen yılın tamamın-
da çimento ihracatının 2 milyon 800 bin tonu bulduğunu belirten yet-
kililer. bu yılki çimento ihracatının 3 milyon tonu aşacağını kaydettı-
ler. Türkiye"de. özel ve kamuya ait çimento fabnkalannda bu yıl top-
lam çimento üretiminın 30 mılyon tonu bulacağı tahmin ediliyor.
DÜNYA EKONOMÎSÎNE BAKIŞ ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA
Kemerlerinizi Bağlayın, İnişe GeçiyoruzGeçen haftalarda açıklanan IMF, Dün-
ya Bankası ve Ayrupa Topluluğu rapor-
lannda, ekonomik toparlanmanın bu se-
ne zirveye ulaşarak yerini bir yavaşlama-
ya bırakacağı belırtiliyor. Bu hafta açık-
lanan OECD raporu da bu tespitlerı des-
tekler nitelikteydi. Dünya ekonomisinde,
bu sefer toparianma çok kısa sürdü ve
bitti. Şimdi inişe geçiyoruz. Kemerteri
çok sıkı bağlamak gerekir. Çünkü ekono-
mik toparianma. geçen durgunluktan
devredilen birçok sorunu çözemeden
yerini bir yavaşlamaya bırakıyor.
Rakamlaria ekonomik yavaşlama
Avrupa Biriiği, Avrupa'da ekonomik
büyüme hızının bu yıl yüzde 3.1 ıle zirve-
ye ulaşacağını öngörüyor. Gelecek yıl
ekonomik büyüme hızı yüzde 2.9'a ge-
rileyecek. Birçok ekonomist örneğin,
Smıth Barney Inc'd&n Paul Horney, Av-
rupa'da ekonomik büyümenin 1997'ye
kadar yüzde 1.2'ye düşeceğine inanıyor
(Busıness Week 05.06.97). Amerika'ya
gelince, bu ülkenin de geçen sene ger-
çekleştirdiği yüzde 4.7'lik büyüme hızını
bu sene koruması olası değil. ABD eko-
nomisinin 'sert ıniş' yapması olasılığın-
dan bahsediliyor. Japonya'nın ise henüz
ekonomik durgunluktan çıktığını soyle-
mek bile zor. Bu sene martta biten mali
yılın son çeyreğinde GSMH büyüme hı-
zı yıllık olarak yüzde -3.4 oldu. Bazı eko-
nomistler, Japonya'nın bu sene yüzde
0.5 oranında büyümesınin bile zor oldu-
ğunu düşünüyorlar. DRI/Mc Graw-
Hill'den ekonomist Jennifer Fedel-
kamp Decker, önümüzdeki 5 yıl ıçinde
Japonya'da ekonomik büyümenin orta-
lama yüzde 1.3'te kalabileceğini tahmin
ediyor (S. IV 8.05.95). OECD'nin Paris'te
yapılacak yıllık toplantıdan önce yayım-
ladığı rapor da üye ülkelerin yıllık ortala-
ma büyüme hızının 1995'ten sonra ya-
vaşlamasını öngörüyor. OECD de dahil
olmak üzere birçok kuruluş ekonomik
büyümenin yavaşlamasını pek fazla
önemsemiyor. Genelde durum, hızlı bir
büyüme yerine, istikrarlı bir yavaş büyü-
menin, enflasyonist baskılan azaltacağı
için tercih edilir olduğu doğrultusunda.
Burada anahtar kelime ıstikrar!
Bazı istikrarsızlık unsurian
Geçen ekonomik durgunluktan bu se-
ferki yavaşlamaya aktarılan sorunlann
başında ışsızlik geliyor. OECD ülkelerin-
de toplam 34 milyon işsiz var. Bu rakam
toparianma sırasında ekonomiler büyür-
ken hemen hiç azalmadı. Bu yüzden
ekonomik durgunluk sırasında toplumda
gerginleşen ilişkiler gevşeyemedi. Hatta
şirketler kâr ederken ekonomi büyürken
işsizliğin artması, orta sınıflann ve işçi sı-
nıfının ekonomik durumunun bozulmaya
devam etmesi yaygın bir moral bozuklu-
ğu ve toplumsal güvensizlik yarattı. Eko-
nomik toparlanmanın sonuna doğru bu
gerginliğin en aşın uçlan; Japonya'da ze-
hirli gaz ve ABD'de de Oklahoma fede-
ral hükümet binasının bombalanması
olayında kendıni gösterdi. Fransa'dafa-
şist ve aşın sağ partilerm aldıklar oyların
son yıllardaki en yüksek noktaya ulaşma-
sı da bir diğer gösterge. Buna karşılık
Avrupa'da sol kamuoyunda bir canlan-
ma ve radikalleşmenin başladığına yöne-
lik işaretler var. Şimdi başlamakta olan
ekonomik yavaşlama sırasında ışsizlik,
Amerika ve Avrupa'da bugün bulundu-
ğu yüksek platodan hareketle artmaya
başlayacak. Bunun da sosyal gergınlik-
leri arttırması kaçınılmaz gibi görünüyor.
Üstelik bütün sanayileşmiş ülkelerde
bütçe açıklan ve kamu borçlanma gere-
ği ekonomik toparianma sırasında da
arttı. Hükümetler, bu sorunu sosyal hiz-
metlere ılişkin kamu harçamalannı kısa-
rak hafifletmek istiyor. Önümüzdeki yıl-
larda özellikle Avrupa'da bu sorun işsiz-
lık birleşerek cıddi sosyal çalkantılar, sı-
yasi çatışmalar yaratmaya aday görünü-
yor.
Dolann hızta değer kaybetmesi, bir di-
ğer önemli sorun. Bu, Avrupa ve Japon-
ya'nın ihracat olanaklannı azaltarak eko-
nomik toparlanmanın çabuk sona erme-
sinde önemli bir rol oynadı.
Dolar, geçen günlerde toparlanır gibiy-
di. Ancak ABD'de geçenlerde açıklanan
rakamlar (otomotiv sanayiinde talebin
beklenmedik bir şekilde gerilemesı, ye-
ni ev talebındeki düşüklük, sanayi sipa-
rışlerındeki zayıflık, öncü göstergelerin
düşmesi vb), ekonominin beklenenden
daha hızlı bir şekilde yavaşladığını gös-
terdi. Bu, faizlerin duşmesi beklentisini
güçlendirdi, dolann yükselmesinı de dur-
durdu. Eğer dolar düşmeye devam ede-
rek geçen iki haftada elde ettiği kazanı-
mı tekrar kaybederse, bunun Avrupa ve
Japonya üzerindeki etkisı ekonomik ya-
vaşlamanın hızlanması ve işsizliğin art-
ması olacaktır. Birincisi Avrupa ve Ja-
ponya'nın ihracat gelirleri düştükçe. bu
ekonomik büyümeyi gerı çekiyor, ikinci-
si uluslararası piyasada ithal mallar ile
rekabet edemeyen şirketler işçi çıkan-
yorlar hatta iflas ederek hem ışsizliği art-
tınyorlar hem de bankaların mali yapıla-
nnı bozuyorlar. Japonya'da bu sene ban-
kaların şüpheli alacaklannın artışının ar-
tık zirveye ulaştığı duşünulüyordu
(FT26.05.95). Şimdi bu mali yük tekrar
artmaya başlayabılir.
Avrupa'ya gelince burada ek bir sorun
daha var. 'Avrupa Para Bıriiği' surecınin
ılerleyebılmesi için üye ülkelenn parala-
nnın marka göre değerlerinin istikrarlı ol-
ması gerekir Dolar düşmeye başlarsa
mark değerlenecek ve Avrupa'daki diğer
paraların göreli konumu yine bozulacak.
Bu koşullarda eğer Bundesbank faizleri
düşürerek markı zayıflatmazsa, bu ülke-
ler için faizleri yükselterek paralannı güç-
lendirmekten başka bir seçenek kalma-
yacak. Ekonomi yavaşlarken faizleri art-
tırmak ise bunun üretim, yatınm ve tüke-
tim üzerindeki olumsuz etkilerinden do-
layı ateşın üzerine benzinle gitmeye ben-
zeyecek. Demek ki ekonomik yavaşla-
ma, 'Avrvpa Para Bıriiği' sürecini baskı
altına alarak mali krizleri tekrar gündeme
getirebilecek.
Otomotiv mahkemelik
Sorunlar bunlarla da bitmiyor. ABD ve
Japonya önce otomobil ve yedek parça-
ları ıthalatı konusunda 'mahkemelik ol-
dular'; ABD, Japonya'ya cezalandırıcı
gümrük tarifeleri uygulamaya başladı.
Geçen hafta bu ıkı ülke bu sefer de ha-
vayollan imtiyazlan konusunda birbirle-
rine gırdiler. Ortada şimdi tam bir ticaret
savaşı havası var. Üstelik bu uyuşmazlık
bir başka soruna da ışık tuttu; dünya
ekonomısindeki lıderlik eksikliğı. ABD,
sözde dünya ekonomisinin lideri, ama
Japonya ile arasındaki uyuşmazlıkta, Av-
rupa'dan yardım ıstediğınde soğuk kar-
şılandı. Bu hemen aklımıza ABD'nin ge-
çenlerde Iran'a ambargo uygulamaya
kalktığında yalnız kalışını, Rusya'nın ge-
nişlemeci politikalanna cevap vermekte
güçlük çekmesıni, iran ve Kuzey Kore ıle
ilgilı olarak görüldüğü gibi nükleer sılah-
lann yaygınlaşmasını engelleyememesi-
ni, Çin'ın nükleer denemelere başlama-
sına tepki göstermemesını getirdi. Dün-
ya ekonomisinde ciddi bir lidertik krizı
vardır ve bu kriz, lıder ülkenin genel eş-
değer olarak korumaya çalıştığı parası-
nın sürekli değerkaybetmesi ile daha da
den'nleşmektedir. Ekonomik durgunluk
sırasında istikrarsızlık, arttıkça hem bu li-
derler sorunu daha da hissedilecek hem
de bu, var olan sorunların çozülmesinı
geciktirerek derinleşmelenne yol açabı-
lecektir.
Özetle dünya ekonomisi, istikrarlı bir
büyüme ortamından çok uzaktır. Aksine
ekonomik yavaşlama çok sorunlu bir or-
tamda başlıyor. Şiddetli bir durgunluk
hatta ressesyon ve sosyal çalkantılar ya-
şanması olasılığı oldukça yüksek. Bek-
lenenden çok daha önce inişe geçtik!
Şimdi kemerlerimizi sıkı bir şekilde bağ-
lamamız gerekiyor.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Küçülmenin Çekilmez Yükü
Bilim doğayı, daha açığı, nesnel olanı anlamayı
amaçlar. "Neden", bilimin ilksorusu sayılır. Nedenya-
nıtlanmadıkça, "niçin" ve "nasıl"a ulaşılamaz.
Büyümenin kural, küçülmenin de az görülen süreç-
ler olduklannın tartışılması düşünce düzeyinde çok
güzeldir. Ancak, sıra ekonomik, toplumsal ve siyasal
konularageldiğinde, bu güzellikacıyadönüşüveriyor.
Bir ekonomide toplam ürün ve hizmet üretiminin
yıllık artış oranı ekonomik büyümedir. Yıllık büyüme-
nin, nüfus artışı oranının üzerinde olması durumun-
da kişi başına ortalama gelir artıyor demektir. Türki-
ye'nin nüfusu yılda yüzde 2.2 arttığına göre ekono-
minin "en az" bu oranda büyümesi sağlanmadıkça
ortalama gelir azalmış olur. Kişi başına gelir düşer.
Türkiye ekonomisi geçen yıl ortalama yüzde 6 ora-
nında küçüldü. Küçülme özellikle imalat sanayii ve
hizmet kesimlerinde ortalamanın üzerindeydi. Nüfus
artışını da eklerseniz kişi başına ortalama gelir azalı-
şı yüzde 8.2 dolayındadır.
Hükümet geçen ekim ayı sonunda 1995'te bu bü-
yük azaimanın, yerini büyümeye bırakacağını, büyü-
menin de yüzde 4.4 olacağını kamuoyuna açıklamış-
tı.
Yılın ilk aylannda sanayi üretiminde düşüşlerin sür-
mesi ve öbür gelişmeler 1995 yılında da ekonomik
büyümenin "artı" olsa bile çok sınıriı bir düzeyde,
yüzde ıkinın altında kalacağını gösteriyor. Hükümet
de son haftalarda 1995 büyüme "öngörüsûnü" bu
noktaya çekmiş bulunmaktadır. Sonuçta 1995'te de
"yatınmsızlık-işsızlik-üretimsizlik" şeytan üçgeni,
ekonominin yakasını bırakmayacaktır. Küçülme sü-
rüyor.
• • •
Geçen günlerde OECD, dünyanın en büyük sana-
yileşmiş 25 ülkesinin büyüme oranlanna ilişkin öngö-
rülerini yeniden açıkladı. Buna göre OECD üyesi 25
ülkenin 1995'te ortalama ekonomik büyümesi yüz-
de 2.7 olacak; gelecek yıl da aynı orana ulaşılacak-
tır. Oysa "altı ay önce bu öngörüler 1995 için yüzde
3, 1996 için de yüzde 2.9 'du". Altı ay öncesinin yüz-
de 3'ünün yerine yüzde 2.7 kestinmi yapılıyor.
Burada bir noktanın özenle vurgulanması gereki-
yor. OECD, altı ay öncesinin büyüme öngörüsûnü
"yüzde 10" oranında azaltmıştır. Bizde ise bu tür ön-
görülerın değiştirilmesi birkaç ay gibi kısa aralıklaria
da olsa büyük oranda "yüzde yüzlerde" oluyor. Eko-
nominin ana damannın, en önemli göstergesinin bi-
le doğru öngörüsü yapılamıyor. Çok yakınını göreme-
yen ekonomi yönetimi, doğal olarak, hem ülke için-
de hem de dışarıda "güven vermiyor". Inandıncılığı-
nı tümüyle yitiren bir ekonomi yönetiminin de iş yap-
ması olasılığı zayıflıyor. Ekonomi yönetiminin köriü-
ğü" dalga dalga aşağılara yayılıyor.
Belli aralıklarla IMF'den "alınan" ve "verilen" poli-
tika önerileri de büyük ölçüde boşlukta kalıyor; ya-
şama geçirilemiyor.
Neden?
Çünkü ekonominin "siyasal yönetimi" ile "bürok-
ratik yönetimi" arasında kurumsal uyum sağlanamı-
yor. Siyasal yönetim tam bir "tekel" anlayışı sergile-
mek istiyor; bürokrasi, direnmeye uğraşıyor; sürekli
olarak değiştiriliyor.
Kargaşa ve körlük ortamında Türkiye ekonomisi-
nin dış kredi notunu "verecek" yeni bir uluslararası
ortakhk ıle 125 bin dolar karşılığında anlaşma yapılı-
yor; Merkez Bankası'nın üst yönetiminin biraz da çı-
kar ilişkısi kokan bu girişimi uygulamaya konuyor.
Ekonominin gerçek notunu işsizlerin, yüksek enf-
lasyonla her gün daha da yoksullaşanlann vermesi
gerektiği ise hiç mi hıç usa gelmiyor. Siyasetçiler, yal-
nız ekonomiyi ve emekçilerin alım gücünü değil, asıl
kendilerini küçültüyor.
•••
Son günlerde 27 Mayıs 1960 askeri hareketinin yıl-
dönümünde "askeri rejimler" yeniden tartışıldı. Bu
tartışmalarda çok partili siyasal yaşama geçilmesiy-
le işbaşına gelenlerin hak ve özgürlükleri genışlete-
cek yerde nasıl daralttıkları, nasıl besleme basın ya-
rattıkları. toplumu nasıl "cephe"lere böldükleri.. gö-
zardı edildı. Ülkenin gördügü en demokratik anaya-
saolan 1961 Anayasası'nı "aşın demokratik bulan",
"sağ-sol" çatışmalannı "itiite kırdırmak" sayarak al-
kış tutan hükümetlerin ve önde gelen sivil siyasetçi-
lerin ülkeyi önce 12 Mart, sonra 12 Eylül faşizmine
sürüklemedeki sorumlulukları sürekli olarak bir yana
bırakıldı. Asıl "aynı siyasal önderierin", yani 12 Mart
ve 12 Eylül "sorumlulannın", şimdi de yarattıkları ye-
ni korku odaklanna dayanarak özgürlükleri baskı al-
tında tutmaları ve bu yolla "ülkeyi her bakımdan kü-
çültmeleri" olgusu, göz ardı edildi.
Son Kuşadası ve Alanya örneklerinde olduğu gibi
toplumun "devletiaradığının" kaydının düşürülmesi
bile gazete "ilanlarına" kaldı.
Faşizm, özgürlüklerin boğulmasıyla rengini belli
eder. Özgürlükleri yıllardır baskı altında tutanlan gör-
mek için düşünce düşmanlarına bakmak ve bunun
"nedenlerini" düşünmeye başlamak "insan olmaya
giden yolun" da ilk adımıdır.
ŞİRKETLERDEN HABERLER
İPINARSÜT Genel
Müdür
Vekilliği'ne,
lstanbul
Yapaş'ta satış
ve pazarlamadan sorumlu
genel müdür yardımcılığı
görevini yürüten Baydu
Veznedaroğlu atandı.
• EMİRATES
tt\VAYOLLARI 3
Haziran'dan itibaren Hint
Okyanusu'nda bulunan
Comoros Adalan
üzerinden Güney
Afrika'nın Johannesburg
kentine düzenli seferlere
başlayacak.
• NETAŞ ürünü DRX-4
sayısal
s
D
a n t r a l 1
-
Rusya
Federasyonu Chelyabinsk
Bölgesi'nın Yujnouralsk
şehrinde hizmete açıldı.
• TEMPOTEKNtK
Ukraynalı şirket Black Sea
ShippingCo. ile yaptığı 10
gemiyı kapsayan 7 milyon
dolarlık bakım anlaşması
g«reğı, M V Deneb ve
M V Sarny isimli ilk iki
gemiyi bakım ve onanm
i<^ın Pendik Tersanesi'ne
getirdi.
• MOTOROLA
ürünlerini Rusya ve
Bağımsız De\ letler
Topluluğu ülkelerinde üç
ay süreyle sergıleyecek.
• SUNSETGRİLL 1995
yılı yaz sezonunu açtı.
• GARANTİ RANKASI
Genel Müdür
Danışmanlığı
görevine AB
A>anlar
getirildı.
• MİGROS1995yılının
üçüncü ve Türkiye'nin
59'uncu mağazasını
Eskışehırde açtı.
1995 yılı içinde Adana,
Gaziantep, Tekirdağ,
Edirne illerinde yeni
mağazalar açmayı
hedefleyen
Mıgros şu anda 12 ilde
hizmet veriyor.
• PtMAŞ Plastik tnşaat
Malzemeleri tarafından
dûzenlenen "Yapılarda Isı
İzotasvonu ve
Pencereierdeki Yeniükler"
seminerine. Almanya'daki
Rosenheim Pencere
Enstitüsü'nden Hans
Frolelich ve İTÜ Makine
Fakültesi Profesörü Alpin
Kemal Dağsöz katüdı.
Suç ben-de
i -b i - y i m
ol -da
yim