Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MAY1S 1995 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Sevr, Ortadoğu ve petrol
Ortadoğu olaylannı daha iyi sezebilmek için pçtrolün ve petrol
şirketlerinin tarihlerine göz atmak gerekir. . "
Prof. Dr. TUNCER GÜVENÇ
Y
irmınci yüzyıl Ortadofu
tarihi büyük çapta petro-
lün. petrol şirketlerinin
ve büyük güçlerin çıkar
çatışmalannm tarihidir.
Geçmişten gelen Batı-
Osmanlı ve Hınstiyan-İslam karşıtlığı,
petrol paylaşmasmda ıyi bir taban oluş-
turmuş, bölgenin dağlık ve çöl olan ge-
niş alanlannda beş yüz yıldan beri değiş-
memiş aşiret düzeni ise Batı'nın işini ko-
laylaştırmıştır. Bugün de bu düzen, hiz-
metıni Batı'ya sunmaktadır.
Bugün çevTemizde olan olaylar ve Ba-
tı'nın üstü kapalı. fakat ana çizgileriyle
değişmez politikası Sevr'den çok önce
vardı ve petrol bitip sefalet başlayıncaya
kadar, eğer su sorunu ile bir süre daha
sürdürülemez ise, daha uzun süre var ola-
caktır.
Ortadoğu petrolleri, Arap Yanmadası,
Irak, Iran ve Azerbaycan petrolleri, dün-
yanın çok önemli petrol kaynaklannı
oluşturmaktadır. Batı'da kurulu düzen,
sanayi. bu petrollerin kaynaklannın. iş-
letilmesinin, taşınmasmın elinde rutul-
masını ve uygun gördüğü fiyatla Batı pa-
zarlanna kendileri tarafindan akıtılması-
nı zorunlu kılmaktadır. Yüz yıldan beri
Batı'nın ve ona bağımlı ekonomilerin
geldiği nokta budur. Ortadoğu, petrol ko-
nusunda önemli bir Batı-Sovyet çekiş-
mesine sahne olmamıştır. tam tersi Ba-
tı'nın kendi arasında güç çekişmelerine
sahne olmuştur.
Şimdi ise Batı'nın Ortadoğu'yu uzun
süre acımasızca sömürmesi sonucu, aşi-
ret düzeninden kısmen kurtulabilmiş
devletlerin, petrolleri ulusallaştırması ya
da ulusal denetım altına almasına karşı-
lık Batı'nın amansız savaşı bu ülkelen
Batı polıtikalanna karşı koyabilmek için
Batı karşıtı aşın dinci akımlara itmiştir.
Kuşkusuz bu aşın bağnaz dinci tepki po-
lıtikalanna Batfdan gelen öteki akımla-
nn ve destekJerin büyük etkisi vardır. So-
nuçta Batı'nın sömürdüğü lslam ülkele-
ri Cezayir'i, Libya'yı, Iran'ı tam bir Ba-
tı karşıtı turtıma itmiştir. Burada Irak'ın
durumu farkJıdır. Batı'nın özellikle Arap
milliyetçiliğinı canlandıracak bir lidere
tahammülü olmayışı, Araplann bazı ge-
nel politikalarda bile birleşmesinı kabul
edemeyişi, bir ABD-Saddam karşıtlığı
yaratmıştır.
Ortadoğu olaylannı daha ıyı sezebil-
mek için petrolün ve petrol şirketlerinin
tarihlerine göz atmak gerekir. Yirminci
yüzyıl başında Ingiliz d'Arcy, tran şahın-
dan petrol ararna izni alır (1901) ve ilk
petrol Mescid-i Süle>Tnan'da 1908'de bu-
lunur. Bunu Ingiliz Anglo-Persian Oil Co.
üstlenmiştir. tngiliz hükümeti 1913 'te ln-
giliz deniz kuvvetleri için bu şirketin ço-
ğunluk paylannı alır ve silahlı kuvvetle-
rinin yakıt gereksinimini karşılamakla
görevlendirir. Bu şirket tngiliz hüküme-
tinin desteğı ile Iran'da ve henüz Osman-
lı toprağı olan Irak ve Arap Yanmada-
sı'nda (geçenlerde ABD'nin Somah'de
asker diye gönderdiği jeologlarla yapn-
ğı gibi)gizli araştırmalannı sürdürür. Sa-
vaş sırasında ise Irak'ta 1916 ve 1917'de
ilk kuyulannı açar
Royal Dutch SheU şirketi önce Hollan-
da Krallığı Petrol Şirketi olarak Endo-
nezya petrolleri için I893'te kunılmuş,
tngiliz denız taşımacılığı Shell Transport
Co. ile birleşerek tran'da Anglo-Persian
ile petrol aramalanna Birinci Dünya Sa-
vaşı öncesi başlamıştır.
Bu dönemde Anglo-Persian ve Royal
Dutch Shell Avrupa şirketleri dışında
ABD'de I862'de J.D.Rockfeller'in kur-
duğu Standart Oil grubu vardır. Bu grup
ABD'de petrol imparatorluğunu (taşıma
ve antmada yüzde 90'ın üzerinde) kur-
duktan sonra 1890 sonunda Dodds ve
Sherman yasalan ile bu grup otuz bir bü-
yük şirkete bölünmüş ve ana şirketi tat-
min ermek için ABD hükümeti, Standart
Oil'i yurtdışı petrol aramaya yönlendir-
miş ve destekJemıştir.
Bu arada tngilizler, Osmanlı Banka-
sı'ndaki adamlan Gülbenkyan Efendi
aracılığı ile 1911'de Turkish Petroleum
Co'yi kurarlar. Seımaye tngiliz-Fransız
ortaklığı Osmanlı Bankası yüzde 50. ln-
gilız-Hollanda ortaklığı Royal Dutch
Shell yüzde 25 ve Alman Bankası De-
utsche Bank yüzde 25 olarak belirlenir.
Savaş sırasında Osmanlı Bankası payla-
n Anglo-Persian (şimdiki British Petro-
leum veya BP) tarafindan alınır.
Uzun çekişmelerden sonra Fransız hü-
kümetinin de ortak olduğu CFP şirketi de
ortaklığa katılarak Turkish Petroleum Co.
sonunda Iraq Petroleum Co. adıyla (1PC)
yüzde 23.75 eşit payla tngiliz British Pet-
roleum, tngiliz-Hollanda Shell, Ameri-
kan NED Co., Fransız CFP ile yüzde 5
Gülbenkyan şirketi kurulur. Kısaca Al-
man sermayesi anlmış, Irakta Amerikan,
tngiliz, Hoİlanda ve Fransız sermayeleri
ortak olmuştur. Bu durum Irak'ta Ka-
sun'ın 1961 'de IPC'den yüzde 20 payıs-
temesine kadar sürecektir. Bundan son-
ra Irak ulusal bir petrol şirketi kurma ça-
balanna girişecek ve petrol sahalannın
büyük bir kısmını ulusal şirkete açmak
için girişimlerde bulunacak. aynı zaman-
da Fransız ELF şirketine de Musul civa-
nnda arama tzinleri verecektir. Bundan
sonra Barzarri ısyanlan, darbelerbirbıri-
ni ızler. Irak 1972 yılında Başkan Bekir
zamanında yardımcısı Saddam'ı Irak
petrolerini ulusallaştırmakla görevlendi-
rir. IPC'yi ulusallaştıran Saddam'dır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında tngi-
lizler, Araplara bağımsızlık. daha doğ-
rusu Osmanhdan koparak tngilız hâki-
miyetinde Hıcaz Emıri Hüseyin Has>
mi'ye ve Necef Çölü Vahabi Emiri tbn-
i Suud'a devlet kurma sözü, Yahudilere
Filistin'de yurt edinme sözü, kazanabıl-
dikleri Kürt aşıretlerine Kürdistan kurma
sözü vermişlerdir. Sevr öncesi tngiltere,
Ortadoğu'da tngilız-Fransızçatışması so-
nucu kendısine zarar veremeyeceği kadar
Fransa'ya, Suriye, Lübnan. Antep ve
Adana'yı bırakmıştır. tngilizlerin Arap-
lara verdiklen sözlerle 1916 tngiliz-Fran-
sız anlaşması çelişkilidır. Osmanlı'ya
karşı isyanı üstlenen Hüseyin Haşimi.
Avrupalılann Araplardan daha dürüst
olacağına inanmıştı.
Sonuçta Şam'a yerleşen Hüseyin'ın
oğlu Faysal Haşimi, Fransız ordusu tara-
findan Şam'dan atılır. tngilizler, yeşil hi-
lal dedikJeri Filistin-Urdün-Irak-Ku-
veyt'e hâkim olurlar. Fransa'ya Irak pet-
rollerinde (CFP) pav verilerek sorun çö-
zülür. Bu sıralarda Ingilizleri ihmal etti-
ği ve Amerikan petrol şirketlerinin des-
teklediği Vahabi aşiretlerinin reisi Abdül
Aziz îbn-ı Suud. Necef Çölü'nden bede-
vileri ile gelerek Hicaz'a yerleşen Hüse-
yin Haşimi'yi kovar ve ıkı yıl sonra
(1926) Amerikalılann desteğı ile reis,
kral olur. Artık Ortadoğu'da tngiliz-
Amerikan çıkarlan çatışır ve Fransız ve
Hoİlanda sermayeleri bu çatışmada ara-
da kalırlar. Rezerv, üretim ve antma yö-
nünden birinci derecede Amerikan, ikin-
ci derecede tngiliz ve sonra da kısmen
Fransız ve Hoİlanda sermayesi hâkimdir.
Bu ülkeler hâkimiyetlerini kurmak için
Müslüman Arap, Kürt, Hıristiyan. Sür-
yani aşiretlerini parayla, parlak vaatlerle
satın alarak kendi emellerine alet etmiş-
ler ve bu politikalannı kişiler ve aşiretler
değiştirerek 1917, 1920. 1935. 1945 ve
sonrası Yemen'den Bekaa'ya. Van'a, Ağ-
n'ya kadar sürdürmüşlerdir.
Petrollennı ulusallaştıran tran ve Irak,
Batı tarafindan çıkmaza sürüklenmişrir.
KafkasyaveOrta Asya petrolleri Batı'ya
ulaşsa da Batı bu büyük kaynaklardan
vazgeçemez. Bunun için de bölgede aşi-
ret düzenine dayalı, halkı sözde din ve şe-
natla pasifleştiren, yöneticilen zengin-
lik içinde her şeyi kendilerine mübah gö-
ren şeyh ve reislerin rejimlerine Batı'nın
gereksinimi vardır. Bugün 36. enlemin
kuzeyinde Irak'ın en büyük petrol saha-
lan (eskı IPC'nin) bulunmaktadır. Ada-
na'da yerleşen Çekiç Güç ise Amerikan,
tngiliz ve Fransız güçlerinden oluşmak-
tadır. Burada IPC ortaklanndan Hoİlan-
da yoktur.
Şimdi Barzani-Talabani önderliğınde
Kürdistan kurmak için kim önayak ol-
maktadır? Çekiç Güç ülkeleri PKK'ye
karşı cephe almışlardır. Fakat Kuzey Irak
Harekâtı 'nda ele geçen silahlann (Batı ve
Rus) nereden geldiği ve hangi ülke malı
oldugu 1980'de olduğu gibı açıklanma-
mıştır. PKK bölgeye yerleşince Barzani
ve Talabani'nin tabanlannı oymaya baş-
lamış ve kendine bir bölge edinmiştir. Bu
durum şimdılik Çekiç Güç ülkelerine
karşı olduğu için PKK'ye karşı tavır al-
mışlardır. Hollanda'ya gelince. Irak pet-
rolleri Çekiç Güç ülkeleri eline geçerse
IPC'deki Shell paylan ne olacaktır? ller-
deki olasılıklı yeni oluşumun içinde Çe-
kiç Güç dışı Hoİlanda yeralabilecek mi-
dir? Bundan dolayı Hoİlanda hem Kürt
aşiret reislerine ve hem de PKK'ye ya-
naşmak ve desteklemeyi gerekli görmek-
tedir. Hoİlanda hükümeti ne Shell'in ve
ne de onun Amsterdam Bankası'nın gi-
rişimlerini engelleyebılecek durumdadır.
Ortadoğu aşiret düzeninde ABD'ye
uyumlu devlet kurulabilecek tek yöre
Kürt bölgesidir. Iran, Irak ve Suriye'de
Fars, Azeri, Türkmen, Kaşkay halklan
ile böyle bir düzen kurulamaz. Böyle bir
devleti kurmak için Türkiye. Iran ve Su-
nye'yi razı etmek ve Araplan da fazla
tepki göstermeyecek durumda tutmak
gerekmektedir. Böyle bir düzenın kuru-
labilmesi için Türkiye, tran ve Irak'ın
çok büyük ekonomik bunalımlar, büyük
dış yardım gereksiniminde, büyük dış ve
iç borç. içerde otorite boşluğu, isyanlar
içinde olmalan ve bu ülkelerin dış dün-
yadan tecnt edilmeleri gerekir; fakat bu
yeterli midir? Şimdi uygulanan ekono-
mik bunalımlar, isyanlann beslenmesı ve
uluslararası sorunlar konumuna getirme
çabalan. ambargolar ve soyutlama (tec-
rit) siyaseti, böyle bir politikanın yolla-
ndır.
Şimdi buna ister demokrasi ve insan
haklan çabalan, serbest piyasa ekonomi-
si. 'globalleşme' ve ister büyük güçlerin
emperyalizmi ve isterseniz Sevr'i geri
getirme politikalan deyin. tarih, ekono-
mi, jeoloji ve coğrafya verileri ile ekono-
mi sistemlerinin gerektirdıği stratejileri,
yani gerçekleri değiştiremezsiniz.
Talihsizük
Türkiye'nmtalihsizliği, böyle bir ulus-
lararası ve bölgesel sorunlara 12 Eylül
darbe düzeninden kurtulmak istemeyen,
iktidarda kalmak için her şeyi mübah gö-
ren, ülkeyı bü>ük iç ve dış borçlara, eko-
nomik gerilemeye, yüzde 156 enflasyo-
na sokan. işsizliği dayanılmaz düzeylere
getiren, iç yatınmlan durdurup evlatla-
nnın geleceği için dış yatınm yapan, ne-
yi ne için ve nasıl özelleştireceğini bile-
meyen, ne getireceğini işadamlannın bi-
le bilmediği. AB'ye gireceğiz diyerek dı-
şında kalıp gümrüklerinı birkaç milyon
borç için açmayı kabul eden
politikacılann elinde olmasıdır. Belki de
Türkiye'nin yeni bir bölgesel strateji
oluşturabilmesi için bu dönemden geç-
mesi gerekmektedir.
ARADA BİR
Prof. Dr. NESRİN KAPTAN
Yaşamda Kefir
Sütün yaşarnımızdaki yeri hepimizce bilinmektedir.
Dolayısıyla sütü, beşikten mezara kadar hayatımızın her
döneminde tüketmek zorunda olduğumuz bir besin
maddesi olarak tanımlamak yerinde olur.
Işte konumuzu oluşturan kefir de, sütten yapılan bir
ürün olduğundan, onun tüm özelliklerinı içerdiği gibi
sağlığımız için de yararlı bir besindir.
Kefirin ilk kez Asya'da Türkler tarafindan yapıldığı,
sonra Orta Avrupa, Iskandinav ülkeleriyle öteki ülkele-
reyayıldığı açıklanmaktadır. Içimi kolay, sennletici, hoş
aromalı bir süt ürünü olan kefir, 'gençlik içeceği' olarak
da tanımlanıp Kafkasya'da su yerine içilmektedir. Ayn-
ca Kafkasya'da ortalama ömrün 110-130 yıl olduğu
gözlenebilir.
Değerli okuyucular, "Genç kal, sağlıklı yaşa" sloga-
nını yaşamımızın her döneminde dikkate alarak yaşa-
mayı, ama sağlıklı yaşamayı amaç edinmek ne güzel de-
ğil mi?
Geliniz hep biriikte harika bir süt ürünü olan kefirin
sağlığımızda, dolayısıyla yaşamımızda ne denli etkili
olabileceğıni kısaca belirieyelim.
Yapılan çok yönlü araştırmalarda, belirgin olarak ke-
firin, verem, kanser, hazım bozukluğu, yüksek tansiyon,
iştahsızlık veya aşın kilolardan kurtulma; bronşit, astım,
uykusuzluk ve egzamada etkili olduğu açıklanmaktadır.
Aynca kefirde 35.3-54.6 mg/dm3 orotik asit sapta-
yan araştırmacılar, orotik asitin kolesterolün brosente-
zini engelleyici rol oynadığını, karaciğer için koruyucu
bir faktör olduğunu, nükleik asitlerin sentezinde ve pro-
teinlerden yararlanmada önemli rolü olduğunu bildir-
mektedir.
Bazı araştırmacılar da, kefirin dietetik ve terepatik
özelliklere sahip olduğunu, dietetik kefirin yüksek pro-
teinli besinler içinde ilk sıralarda yer aldığını, okul çağı
çocukları ile aşın kilo sorunu olanlann beslenmesinde
gerekli olduğunu vurgulamaktadıriar. Kimi hastalıklann
iyileşme evresinde (zatürree ve bronşit) kanın asit-baz
dengesini sağlamada kefirin yaran saptanmıştır.
Değerli okuyucular, 1983 yılında 160 kişi üzerinde
yaptığımız bir araştırmada, özellikle 26-65 yaşları ara-
sında 100 kişide, 6-9 ay süreli kefir kullanımı sonunda
bağırsak bozukluğunun % 100, uykusuzluğun % 60-
70, depresyonun da % 50-80 oranındadüzeldiğini, kul-
lananlann rfadeleriyle saptadık. Ancak burada kefir içim
• Arkası 19. Sayfada
TARTIŞMA
YaşarKemal'e..
era Palas
salonlannda
yüksek sesle
ve üst
perdeden
verdığin öğüdü
tutmak niyetinde değildim,
yeni bir yazı
yazmayacaktım.
Söylediklerin ve
yazdıklanndan çok daha
fazla sana yöneltilen -çoğu
pek ılımlı- eleştirilere
gösterdiğin çarpıci
hoşgörüsüzlükle bende
yaratnğın büyük düş
kınklığı içinde, 35 yıllık
sevgili dostumu uzaktan
izlemeyi sürdürecektim.
Çevrendeki dostlann ve
seni onaylamadıklan halde
sana kıyamayan, seni
açıkça kollayan,
Türkiye'nin değerli aydın
ve yazarlannın sende var
olmadığı anlaşılan esneklik
ve hoşgörülerini nasıl
kullanacaklannı. Yaşar
Kemal olayının nereye
varacağını içimdekı
buruklukla izleyecektım. tş
Bankası rekJamlannda
Uğur Yücel'in imdadına
koşan sağduyunun senin
gibi bir dünya yazanna da
uğrayacağı umudunu
taşıyarak...
Talat Halman'ın
yazısından. Londra'da bir
dergide çıkan ve New York
Times tarafindan
alıntılanan yazından
haberdar oldum. Böylece
Fıkrimi değiştirerek
öğüdünü tutmaya karar
verdim. Bu yeni
yazında da şanına yakışır
şekilde gürlemişsin.
Herhalde kutsallaştırdığın
savaşını aynı üslupta
sürdürmekte kararlısın.
Talat Halman da.
pek çok kültür
adamı gibi, Türkiye'nin
büyük romancısına
kıyamıyor ve dünya
basınında yol açtığın
durumu irdelerken çok
ılımlı bir dil kullanıyor.
Ama doğaldır ki şunlan
belirtmekten de geri
duramıyor: Yayımlanan
yeni yazın, Türkiye'de
herkesin Kürt düşmanı
olduğu ve Türklerin,
Kürt azmlığını
kültürleri ile birlikte yok
etmek kararlılığında
olduğu izlenimini veriyor.
Türkiye basınında bu
vahşete karşı çıkan bir ses
yok ve işte böyle bir
ortamda sen bütün
heybetinle ortaya
atılıyorsun. Halman,
söz konusu yazısında
senin PKK teröründen
ve cinayetlerinden
hiç mi hiç söz
etmediğini belirtiyor.
Bu yazında Türk
ulusunun canavar
gibi gösterildiğini
anlıyoruz. Yazının
tamamını yine
okuyamadık, ama hiç
kuşİcu yok ki Halman
onu abartma
yapmadan aktarmaktadır.
Şimdi sen ilk
karşılaşmanda
tıpkı bana yaptığın
gibi ve tutarlı bir
insan olarak Talat
Halman'a da -daha
iyisi, TV ekranlannın
ve bir kalabalığın
ortasında- onunla
ömür boyu
konuşmayacağmı
haykıracaksın ve yine
benzer şekilde üst
perdeden bir yazı
daha yazmasını
öğütleyeceksin ve
benim gibi onu da
dostluğundan yoksun
bırakarak
cezalandıracaksm.
Ben senin dostluğunla
övündüğümü, bu
dostluktan mutluluk
duyduğumu
yazmıştım. Yineliyorum,
sen dostluğu ile
ö\-ündüğüm, kıvanç
duyduğum bir insansın
ve değerli bir arkadaşsın.
Bu yazdıklanmla sana
sevgi ve saygı duyarak
suskun kalan çok sayıda
dosrunu da temsıl
ettiğimden kuşku
duymuyorum. Sadece
dostça uyarmak
istiyorum.
Türkiye'de uğrunda
savaşılacak pek çok,
ama pek çok şey var.
Demokratikleşme, insan
haklan. yozlaşan eğitim
sorunlan, uygarlık
savaşımı, laik
cumhuriyetin içine
düştüğü tehlike, emekçi
haklan ve daha pek
çok şey saymakla
tükenmez. Sen o büyük
ağırlığını en etkili ve en
olumlu bir şekilde bunlar
için kullanabilirsin. buna
herkesten çok gücün var.
Ama şimdi bu gücünü,
itibannı, prestijini, bence
hiç de yerinde olmayan bir
şekilde kullanıyorsun.
Sevgili Yaşar, çok
yukarlardan
konuşuyorsun,
çok üst perdeden sözler
ediyorsun; gerçekten
sağduyu sahibi,
komplekslerden, kafa
kanşıklığından uzak.
olaylara tarafsız
bakabilen çok sayıda
dostun var. Keşke onlan
dinleyebilsen ve onlarla
diyaloğunu yeniden
kurabilseydin.
Ben,, senin, solda
darbeler yiyerek
bocalayan, sapmalar yapan
ve çevTeden ağır tepkiler
alan insanlara nasıl
anlayışla ve hoşgörüyle
yaklaştığına ve
alçakgönüllü
davranışlanna defalarca
tanık oldum.
Ama şimdi sen, bana 'bu
türlü u>arılar yapan
insanlan yaşamımdan
tasfiye edeceğinı. Daha sert,
daha haşin bir üslupla
>aznıaya teşvik edenlerle,
bunu alkışlayanlarla
birlikte olacağım"
diyorsan devam et
Yaşarcığım. v
Helal olsun sana.
Ben de sana öğütlüyorum.
Türkiye ve
Türkiye'deki vatandaşlar
için lehte tek kelime
yazmamaya yemin etmiş
dergilerde yazılannı
yayımlamaya devam et.
Şimdiye kadar çoktan hak
ettiğin Nobel'i de sana
verirler dilerim.
Bitmek tükenmek
bilmeyen o eşsiz
itibanndan, uluslararası
ününden. gerçek
dostlannın saygıh
suskunluğundan,
yazdıklanndan ötürü
Türkiye'de mahkemeye
verilmiş olmak gibi büyük
bir yanlışlıktan
yararlanarak aynı tonda.
aynı üslupta yazmaya
devam et.
Ne yaparsan yap. sen
Türkiye'nin büyük bir
yazansın ve toplumun
içınden çıkarmakla
övündüğü bir dünya
romancısısın. Yazık ki
sağhksız bir toplum, en
ünlü, en yetenekli
insanlannın bile sağhksız
davranışlanndan uzak
durmasına olanak
vermiyor. Sana iyi
dileklerimi ve sevgilerimi
sunuyorum.
Dr. Coşkun Özdemir
PENCERE
'Düşünme Özürlüler'e mi
Kaldık?..
Afyon Bağımsız Milletvekili Gaffar Yakın, Meclis'e
bir önerge verdi; "Cuma namazı için kamu çalışaıi-
lanna resmi izin isterim" dedi.
Hay ömrüne bereket!..
Çünkü "demokrat"\e "hoşgörülü"b\rdev\etoldu-
ğumuz, cuma namazı bir yana, ancak hafta tatilini pa-
zardan cumaya aldığımız zaman bellı olacakmış. Gaf-
far Bey, Amerikan Koleji'nden çıkışlı "modern" bir ki-
şiymiş, sayın eşı de "modern" giyim kuşamlı bir ba-
yanmış, Afyon Bağımsız Milletvekili demiş ki:
"- Ben bu noktaya kadar getirdim. Bundan sonra-
sı Meciis'te grubu bulunan partilere kaldı. Türkiye
mutlaka demokratik, laik, sivil toplum noktasına ula-
şacaktır."
ANAP'hlar, DYP'liler, Gaffar Bey'in ardında kuyru-
ğa girivermişler, Refahçılar zaten alesta...
12 Eylül faşizminin bütün yasalan ülkenin "hukuk
mevzuatı"n\ oluştururken pariamentodaki milletvekil-
lerimiz cuma kuyruğuna girerek "demokrat, laik bir
sivil toplum" yaratacaklar!.. "Düşünme özühüler" için
ne güzel birgirişim!..
Demokrasinın eşiğinde miyiz?..
Tam 45 yıl önce, Demokrat Parti bir "beyaz dev-
rim"\e iktidara geldiğinde, ilk çıkardığt yasa, minare-
lerdeZiya Gökalp'in istediği gibi Türkçe okunan eza-
nı Arapça'ya dönüştürmek içindi... O gün bu gündür
45 yıldan beri demokrasiye ulaşamadık; bu gidişle
ulaşacağımız da yok!.. Belki şeriatı devlet düzeni ola-
rak benimsersek, toptan demokrat bir sivil toplum
oluruz...
•
Osmanlı'nın Mebusan Meclisi'nde Müslüman da
vardı, Hıristiyan da!.. Türk, Arap, Çerkez, Kürt, Erme-
ni, Rum mebuslar bir arada çalışıyorlardı.
Emperyalizm, Anadolu'ya bomba gibi düşüp Müs-
lümanlarla Hıristiyanlan birbiriyle kapıştırınca, ortalık
kan deryasına döndü. Ermeniler doğuda Rus ordu-
suyla birlikte Türkleri arkadan vurdular; Rumlar batı-
da Yunanlılarla birlik olup ortalığı kırdılar, geçırdiler. Kı-
yamet aşılıp da ortalık durulduğu zaman yine de Is-
tanbul'un yarısına yakını Hıristiyandı; güneydoğuda
Süryaniler yaşıyorlardı. Çok partili rejime geçildiğin-
de Büyük Mıllet Meclisı sıralarında Rum, Ermeni, Ya-
hudi milletvekilleri oturuyorlardı.
Nasıl oldu da bu ışi bitirdik?..
1955'in 6-7 Eylül olayları tarihımize utanç sayfala-
rı gibi geçmiştir. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nde ya-
şanması çok ayıp olaylardan sonra Hıristiyan Istan-
bullular çözülüp gittiler: ama, 1995 Türkiyesi'nde Hı-
ristiyan, Protestan, Katolik, Ortodoks, dinsiz, Müslü-
man, Sünni, Alevi, Süryani kaç kişı yaşarsa yaşasın,
çoğunlukla eşdeğerli ve eşit haklara sahiptir.
Devlet, dinler karşısında tarafsız kalacaktır ve bü-
tün mezheplere aynı mesafede olacaktır.
Hıristiyan bir yana...
Alevi namaz kılmaz...
Laik devlet, Sünni mezhebi için namaz izni çıkara-
cak da Alevi Cemi için neden çıkarmıyor?..
•
Sivil toplummuş...
Demokrasiymiş,». '**" * ^ • " .'-''
"Dûşünce özüriü" olan kişiler Türkiye'de. Sünni
çoğunluğun dinsel öğretisini devlofcn benimsemesi-
ni "sivil toplum "la eşdeğerli tutuyorlar.
Müslümanlar için cuma...
Yahudiler için cumartesi...
Hıristiyanlar için pazar...
Seç seçebildiğini!..
Hem "küreselleşme" lafını ağzından düşürmeyen,
hem de cuma tatilini öne süren "düşünme özürtü-
ler"\r\ egemenleştiği bir yönetimin sonu, şimdiden
bellidir. Demokrasiye ulaşmak yolunda yasalan çıka-
racak yerde, cuma namazına resmi izin çıkarmak için
yasa önerisinin kuyruğuna girenlerçağımızdan uzak-
ta, gelişmemişliğin çukurunda yaşıyorlar.
ILAN
T.C.
ÜNYE ASLİYT HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1994 677
Davacı Emıne Bılgen tarafindan davalı Ali Bilgen
aleyhine açılan nafakanın arttınlması davasının yapılan
yargılaması sırasında
Davalı Alı Bılgen adına çıkanlan davetiyenin, adı ge-
çenın tanmmadığından tebliğ edılemedıği ve davalı Ali
Bilgen'ın adresinın de zabıtaca yapılan araştırmada tes-
pit edilemedigınden gazete ile ılanen tebliğ yapılmasına
karar venlmış olduğundan; Mahkememızde yapılacak
olan nafakanın arttınlması davasının 8.6.1995 günü sa-
at 09.00'dakı duruşmasında davalı Alı Bılgen'in hazır bu-
lunması veya kendısıni bir vekille temsil ettirmesi. aksi
takdirde duruşmanın yokluğunda devam edeceği ve hü-
küm verileceği hususu teblıg olunur. 20.3.1995.
Basın: 15873
ELECTRÜLUX ER 4B71
OUATTRD CFC-FREE BU
Bu tazelik hiç bitmesin ister misiniz?
4 kapılı, rahat ulaşılabilir dizayn.. Geniş iç hacim... Kapı içi soğuk içecek çeşmesi...Sıfır freon gazı, çevre dostu..
Çok sessiz... Dilşük enerji tüketimi... No-Frost derin dondurucu ve uzun süreli tazelik için sıfır derece bölmesi...
Buz makinesi.. Şok sogutma ve dondurma işlemi... Derin dondurucu raflarında raylı sistem...
Ayarlanabilir camlı raf sistemi sayesinde kolay temizlik...
Electrolux ER 4671 S Quattro CFC-Free buzdolabı hayatınıza yepyeni bir ferahlık,
benzersiz bir kolaylık getiriyor.
Farklı özelliklere sahip diğer Electrolux modelleriyle siz de bir an önce tanışın!
Size en yakın Electrolux bayiini ögrenmekreaynntılı bılgi için Türkiye'nin her yerınden ucretsız servıs telefonumuzu hemen arayın,
II UÖİEİ&'iUİ^
! 0800 211 6032
• MEBKEZ: 'AF1ABAŞI BULVARI
N0 35 TAKSIM 8CO80 ISTANBUL
TEL 021229310 20 F M 02-2İ51K94
• ŞUBE: ATATÜRK CAD NO 3"8
K 5-501 ALSANCAK 35220 IZMIfl
TEL 02324639315 FAX 0232463 92 52
BD Etecferoluk" B e y a z E ş y a d a D ü n y a L i d e r i '