03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MAY1S 1995 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Sevr, Ortadoğu ve petrol Ortadoğu olaylannı daha iyi sezebilmek için pçtrolün ve petrol şirketlerinin tarihlerine göz atmak gerekir. . " Prof. Dr. TUNCER GÜVENÇ Y irmınci yüzyıl Ortadofu tarihi büyük çapta petro- lün. petrol şirketlerinin ve büyük güçlerin çıkar çatışmalannm tarihidir. Geçmişten gelen Batı- Osmanlı ve Hınstiyan-İslam karşıtlığı, petrol paylaşmasmda ıyi bir taban oluş- turmuş, bölgenin dağlık ve çöl olan ge- niş alanlannda beş yüz yıldan beri değiş- memiş aşiret düzeni ise Batı'nın işini ko- laylaştırmıştır. Bugün de bu düzen, hiz- metıni Batı'ya sunmaktadır. Bugün çevTemizde olan olaylar ve Ba- tı'nın üstü kapalı. fakat ana çizgileriyle değişmez politikası Sevr'den çok önce vardı ve petrol bitip sefalet başlayıncaya kadar, eğer su sorunu ile bir süre daha sürdürülemez ise, daha uzun süre var ola- caktır. Ortadoğu petrolleri, Arap Yanmadası, Irak, Iran ve Azerbaycan petrolleri, dün- yanın çok önemli petrol kaynaklannı oluşturmaktadır. Batı'da kurulu düzen, sanayi. bu petrollerin kaynaklannın. iş- letilmesinin, taşınmasmın elinde rutul- masını ve uygun gördüğü fiyatla Batı pa- zarlanna kendileri tarafindan akıtılması- nı zorunlu kılmaktadır. Yüz yıldan beri Batı'nın ve ona bağımlı ekonomilerin geldiği nokta budur. Ortadoğu, petrol ko- nusunda önemli bir Batı-Sovyet çekiş- mesine sahne olmamıştır. tam tersi Ba- tı'nın kendi arasında güç çekişmelerine sahne olmuştur. Şimdi ise Batı'nın Ortadoğu'yu uzun süre acımasızca sömürmesi sonucu, aşi- ret düzeninden kısmen kurtulabilmiş devletlerin, petrolleri ulusallaştırması ya da ulusal denetım altına almasına karşı- lık Batı'nın amansız savaşı bu ülkelen Batı polıtikalanna karşı koyabilmek için Batı karşıtı aşın dinci akımlara itmiştir. Kuşkusuz bu aşın bağnaz dinci tepki po- lıtikalanna Batfdan gelen öteki akımla- nn ve destekJerin büyük etkisi vardır. So- nuçta Batı'nın sömürdüğü lslam ülkele- ri Cezayir'i, Libya'yı, Iran'ı tam bir Ba- tı karşıtı turtıma itmiştir. Burada Irak'ın durumu farkJıdır. Batı'nın özellikle Arap milliyetçiliğinı canlandıracak bir lidere tahammülü olmayışı, Araplann bazı ge- nel politikalarda bile birleşmesinı kabul edemeyişi, bir ABD-Saddam karşıtlığı yaratmıştır. Ortadoğu olaylannı daha ıyı sezebil- mek için petrolün ve petrol şirketlerinin tarihlerine göz atmak gerekir. Yirminci yüzyıl başında Ingiliz d'Arcy, tran şahın- dan petrol ararna izni alır (1901) ve ilk petrol Mescid-i Süle>Tnan'da 1908'de bu- lunur. Bunu Ingiliz Anglo-Persian Oil Co. üstlenmiştir. tngiliz hükümeti 1913 'te ln- giliz deniz kuvvetleri için bu şirketin ço- ğunluk paylannı alır ve silahlı kuvvetle- rinin yakıt gereksinimini karşılamakla görevlendirir. Bu şirket tngiliz hüküme- tinin desteğı ile Iran'da ve henüz Osman- lı toprağı olan Irak ve Arap Yanmada- sı'nda (geçenlerde ABD'nin Somah'de asker diye gönderdiği jeologlarla yapn- ğı gibi)gizli araştırmalannı sürdürür. Sa- vaş sırasında ise Irak'ta 1916 ve 1917'de ilk kuyulannı açar Royal Dutch SheU şirketi önce Hollan- da Krallığı Petrol Şirketi olarak Endo- nezya petrolleri için I893'te kunılmuş, tngiliz denız taşımacılığı Shell Transport Co. ile birleşerek tran'da Anglo-Persian ile petrol aramalanna Birinci Dünya Sa- vaşı öncesi başlamıştır. Bu dönemde Anglo-Persian ve Royal Dutch Shell Avrupa şirketleri dışında ABD'de I862'de J.D.Rockfeller'in kur- duğu Standart Oil grubu vardır. Bu grup ABD'de petrol imparatorluğunu (taşıma ve antmada yüzde 90'ın üzerinde) kur- duktan sonra 1890 sonunda Dodds ve Sherman yasalan ile bu grup otuz bir bü- yük şirkete bölünmüş ve ana şirketi tat- min ermek için ABD hükümeti, Standart Oil'i yurtdışı petrol aramaya yönlendir- miş ve destekJemıştir. Bu arada tngilizler, Osmanlı Banka- sı'ndaki adamlan Gülbenkyan Efendi aracılığı ile 1911'de Turkish Petroleum Co'yi kurarlar. Seımaye tngiliz-Fransız ortaklığı Osmanlı Bankası yüzde 50. ln- gilız-Hollanda ortaklığı Royal Dutch Shell yüzde 25 ve Alman Bankası De- utsche Bank yüzde 25 olarak belirlenir. Savaş sırasında Osmanlı Bankası payla- n Anglo-Persian (şimdiki British Petro- leum veya BP) tarafindan alınır. Uzun çekişmelerden sonra Fransız hü- kümetinin de ortak olduğu CFP şirketi de ortaklığa katılarak Turkish Petroleum Co. sonunda Iraq Petroleum Co. adıyla (1PC) yüzde 23.75 eşit payla tngiliz British Pet- roleum, tngiliz-Hollanda Shell, Ameri- kan NED Co., Fransız CFP ile yüzde 5 Gülbenkyan şirketi kurulur. Kısaca Al- man sermayesi anlmış, Irakta Amerikan, tngiliz, Hoİlanda ve Fransız sermayeleri ortak olmuştur. Bu durum Irak'ta Ka- sun'ın 1961 'de IPC'den yüzde 20 payıs- temesine kadar sürecektir. Bundan son- ra Irak ulusal bir petrol şirketi kurma ça- balanna girişecek ve petrol sahalannın büyük bir kısmını ulusal şirkete açmak için girişimlerde bulunacak. aynı zaman- da Fransız ELF şirketine de Musul civa- nnda arama tzinleri verecektir. Bundan sonra Barzarri ısyanlan, darbelerbirbıri- ni ızler. Irak 1972 yılında Başkan Bekir zamanında yardımcısı Saddam'ı Irak petrolerini ulusallaştırmakla görevlendi- rir. IPC'yi ulusallaştıran Saddam'dır. Birinci Dünya Savaşı sırasında tngi- lizler, Araplara bağımsızlık. daha doğ- rusu Osmanhdan koparak tngilız hâki- miyetinde Hıcaz Emıri Hüseyin Has> mi'ye ve Necef Çölü Vahabi Emiri tbn- i Suud'a devlet kurma sözü, Yahudilere Filistin'de yurt edinme sözü, kazanabıl- dikleri Kürt aşıretlerine Kürdistan kurma sözü vermişlerdir. Sevr öncesi tngiltere, Ortadoğu'da tngilız-Fransızçatışması so- nucu kendısine zarar veremeyeceği kadar Fransa'ya, Suriye, Lübnan. Antep ve Adana'yı bırakmıştır. tngilizlerin Arap- lara verdiklen sözlerle 1916 tngiliz-Fran- sız anlaşması çelişkilidır. Osmanlı'ya karşı isyanı üstlenen Hüseyin Haşimi. Avrupalılann Araplardan daha dürüst olacağına inanmıştı. Sonuçta Şam'a yerleşen Hüseyin'ın oğlu Faysal Haşimi, Fransız ordusu tara- findan Şam'dan atılır. tngilizler, yeşil hi- lal dedikJeri Filistin-Urdün-Irak-Ku- veyt'e hâkim olurlar. Fransa'ya Irak pet- rollerinde (CFP) pav verilerek sorun çö- zülür. Bu sıralarda Ingilizleri ihmal etti- ği ve Amerikan petrol şirketlerinin des- teklediği Vahabi aşiretlerinin reisi Abdül Aziz îbn-ı Suud. Necef Çölü'nden bede- vileri ile gelerek Hicaz'a yerleşen Hüse- yin Haşimi'yi kovar ve ıkı yıl sonra (1926) Amerikalılann desteğı ile reis, kral olur. Artık Ortadoğu'da tngiliz- Amerikan çıkarlan çatışır ve Fransız ve Hoİlanda sermayeleri bu çatışmada ara- da kalırlar. Rezerv, üretim ve antma yö- nünden birinci derecede Amerikan, ikin- ci derecede tngiliz ve sonra da kısmen Fransız ve Hoİlanda sermayesi hâkimdir. Bu ülkeler hâkimiyetlerini kurmak için Müslüman Arap, Kürt, Hıristiyan. Sür- yani aşiretlerini parayla, parlak vaatlerle satın alarak kendi emellerine alet etmiş- ler ve bu politikalannı kişiler ve aşiretler değiştirerek 1917, 1920. 1935. 1945 ve sonrası Yemen'den Bekaa'ya. Van'a, Ağ- n'ya kadar sürdürmüşlerdir. Petrollennı ulusallaştıran tran ve Irak, Batı tarafindan çıkmaza sürüklenmişrir. KafkasyaveOrta Asya petrolleri Batı'ya ulaşsa da Batı bu büyük kaynaklardan vazgeçemez. Bunun için de bölgede aşi- ret düzenine dayalı, halkı sözde din ve şe- natla pasifleştiren, yöneticilen zengin- lik içinde her şeyi kendilerine mübah gö- ren şeyh ve reislerin rejimlerine Batı'nın gereksinimi vardır. Bugün 36. enlemin kuzeyinde Irak'ın en büyük petrol saha- lan (eskı IPC'nin) bulunmaktadır. Ada- na'da yerleşen Çekiç Güç ise Amerikan, tngiliz ve Fransız güçlerinden oluşmak- tadır. Burada IPC ortaklanndan Hoİlan- da yoktur. Şimdi Barzani-Talabani önderliğınde Kürdistan kurmak için kim önayak ol- maktadır? Çekiç Güç ülkeleri PKK'ye karşı cephe almışlardır. Fakat Kuzey Irak Harekâtı 'nda ele geçen silahlann (Batı ve Rus) nereden geldiği ve hangi ülke malı oldugu 1980'de olduğu gibı açıklanma- mıştır. PKK bölgeye yerleşince Barzani ve Talabani'nin tabanlannı oymaya baş- lamış ve kendine bir bölge edinmiştir. Bu durum şimdılik Çekiç Güç ülkelerine karşı olduğu için PKK'ye karşı tavır al- mışlardır. Hollanda'ya gelince. Irak pet- rolleri Çekiç Güç ülkeleri eline geçerse IPC'deki Shell paylan ne olacaktır? ller- deki olasılıklı yeni oluşumun içinde Çe- kiç Güç dışı Hoİlanda yeralabilecek mi- dir? Bundan dolayı Hoİlanda hem Kürt aşiret reislerine ve hem de PKK'ye ya- naşmak ve desteklemeyi gerekli görmek- tedir. Hoİlanda hükümeti ne Shell'in ve ne de onun Amsterdam Bankası'nın gi- rişimlerini engelleyebılecek durumdadır. Ortadoğu aşiret düzeninde ABD'ye uyumlu devlet kurulabilecek tek yöre Kürt bölgesidir. Iran, Irak ve Suriye'de Fars, Azeri, Türkmen, Kaşkay halklan ile böyle bir düzen kurulamaz. Böyle bir devleti kurmak için Türkiye. Iran ve Su- nye'yi razı etmek ve Araplan da fazla tepki göstermeyecek durumda tutmak gerekmektedir. Böyle bir düzenın kuru- labilmesi için Türkiye, tran ve Irak'ın çok büyük ekonomik bunalımlar, büyük dış yardım gereksiniminde, büyük dış ve iç borç. içerde otorite boşluğu, isyanlar içinde olmalan ve bu ülkelerin dış dün- yadan tecnt edilmeleri gerekir; fakat bu yeterli midir? Şimdi uygulanan ekono- mik bunalımlar, isyanlann beslenmesı ve uluslararası sorunlar konumuna getirme çabalan. ambargolar ve soyutlama (tec- rit) siyaseti, böyle bir politikanın yolla- ndır. Şimdi buna ister demokrasi ve insan haklan çabalan, serbest piyasa ekonomi- si. 'globalleşme' ve ister büyük güçlerin emperyalizmi ve isterseniz Sevr'i geri getirme politikalan deyin. tarih, ekono- mi, jeoloji ve coğrafya verileri ile ekono- mi sistemlerinin gerektirdıği stratejileri, yani gerçekleri değiştiremezsiniz. Talihsizük Türkiye'nmtalihsizliği, böyle bir ulus- lararası ve bölgesel sorunlara 12 Eylül darbe düzeninden kurtulmak istemeyen, iktidarda kalmak için her şeyi mübah gö- ren, ülkeyı bü>ük iç ve dış borçlara, eko- nomik gerilemeye, yüzde 156 enflasyo- na sokan. işsizliği dayanılmaz düzeylere getiren, iç yatınmlan durdurup evlatla- nnın geleceği için dış yatınm yapan, ne- yi ne için ve nasıl özelleştireceğini bile- meyen, ne getireceğini işadamlannın bi- le bilmediği. AB'ye gireceğiz diyerek dı- şında kalıp gümrüklerinı birkaç milyon borç için açmayı kabul eden politikacılann elinde olmasıdır. Belki de Türkiye'nin yeni bir bölgesel strateji oluşturabilmesi için bu dönemden geç- mesi gerekmektedir. ARADA BİR Prof. Dr. NESRİN KAPTAN Yaşamda Kefir Sütün yaşarnımızdaki yeri hepimizce bilinmektedir. Dolayısıyla sütü, beşikten mezara kadar hayatımızın her döneminde tüketmek zorunda olduğumuz bir besin maddesi olarak tanımlamak yerinde olur. Işte konumuzu oluşturan kefir de, sütten yapılan bir ürün olduğundan, onun tüm özelliklerinı içerdiği gibi sağlığımız için de yararlı bir besindir. Kefirin ilk kez Asya'da Türkler tarafindan yapıldığı, sonra Orta Avrupa, Iskandinav ülkeleriyle öteki ülkele- reyayıldığı açıklanmaktadır. Içimi kolay, sennletici, hoş aromalı bir süt ürünü olan kefir, 'gençlik içeceği' olarak da tanımlanıp Kafkasya'da su yerine içilmektedir. Ayn- ca Kafkasya'da ortalama ömrün 110-130 yıl olduğu gözlenebilir. Değerli okuyucular, "Genç kal, sağlıklı yaşa" sloga- nını yaşamımızın her döneminde dikkate alarak yaşa- mayı, ama sağlıklı yaşamayı amaç edinmek ne güzel de- ğil mi? Geliniz hep biriikte harika bir süt ürünü olan kefirin sağlığımızda, dolayısıyla yaşamımızda ne denli etkili olabileceğıni kısaca belirieyelim. Yapılan çok yönlü araştırmalarda, belirgin olarak ke- firin, verem, kanser, hazım bozukluğu, yüksek tansiyon, iştahsızlık veya aşın kilolardan kurtulma; bronşit, astım, uykusuzluk ve egzamada etkili olduğu açıklanmaktadır. Aynca kefirde 35.3-54.6 mg/dm3 orotik asit sapta- yan araştırmacılar, orotik asitin kolesterolün brosente- zini engelleyici rol oynadığını, karaciğer için koruyucu bir faktör olduğunu, nükleik asitlerin sentezinde ve pro- teinlerden yararlanmada önemli rolü olduğunu bildir- mektedir. Bazı araştırmacılar da, kefirin dietetik ve terepatik özelliklere sahip olduğunu, dietetik kefirin yüksek pro- teinli besinler içinde ilk sıralarda yer aldığını, okul çağı çocukları ile aşın kilo sorunu olanlann beslenmesinde gerekli olduğunu vurgulamaktadıriar. Kimi hastalıklann iyileşme evresinde (zatürree ve bronşit) kanın asit-baz dengesini sağlamada kefirin yaran saptanmıştır. Değerli okuyucular, 1983 yılında 160 kişi üzerinde yaptığımız bir araştırmada, özellikle 26-65 yaşları ara- sında 100 kişide, 6-9 ay süreli kefir kullanımı sonunda bağırsak bozukluğunun % 100, uykusuzluğun % 60- 70, depresyonun da % 50-80 oranındadüzeldiğini, kul- lananlann rfadeleriyle saptadık. Ancak burada kefir içim • Arkası 19. Sayfada TARTIŞMA YaşarKemal'e.. era Palas salonlannda yüksek sesle ve üst perdeden verdığin öğüdü tutmak niyetinde değildim, yeni bir yazı yazmayacaktım. Söylediklerin ve yazdıklanndan çok daha fazla sana yöneltilen -çoğu pek ılımlı- eleştirilere gösterdiğin çarpıci hoşgörüsüzlükle bende yaratnğın büyük düş kınklığı içinde, 35 yıllık sevgili dostumu uzaktan izlemeyi sürdürecektim. Çevrendeki dostlann ve seni onaylamadıklan halde sana kıyamayan, seni açıkça kollayan, Türkiye'nin değerli aydın ve yazarlannın sende var olmadığı anlaşılan esneklik ve hoşgörülerini nasıl kullanacaklannı. Yaşar Kemal olayının nereye varacağını içimdekı buruklukla izleyecektım. tş Bankası rekJamlannda Uğur Yücel'in imdadına koşan sağduyunun senin gibi bir dünya yazanna da uğrayacağı umudunu taşıyarak... Talat Halman'ın yazısından. Londra'da bir dergide çıkan ve New York Times tarafindan alıntılanan yazından haberdar oldum. Böylece Fıkrimi değiştirerek öğüdünü tutmaya karar verdim. Bu yeni yazında da şanına yakışır şekilde gürlemişsin. Herhalde kutsallaştırdığın savaşını aynı üslupta sürdürmekte kararlısın. Talat Halman da. pek çok kültür adamı gibi, Türkiye'nin büyük romancısına kıyamıyor ve dünya basınında yol açtığın durumu irdelerken çok ılımlı bir dil kullanıyor. Ama doğaldır ki şunlan belirtmekten de geri duramıyor: Yayımlanan yeni yazın, Türkiye'de herkesin Kürt düşmanı olduğu ve Türklerin, Kürt azmlığını kültürleri ile birlikte yok etmek kararlılığında olduğu izlenimini veriyor. Türkiye basınında bu vahşete karşı çıkan bir ses yok ve işte böyle bir ortamda sen bütün heybetinle ortaya atılıyorsun. Halman, söz konusu yazısında senin PKK teröründen ve cinayetlerinden hiç mi hiç söz etmediğini belirtiyor. Bu yazında Türk ulusunun canavar gibi gösterildiğini anlıyoruz. Yazının tamamını yine okuyamadık, ama hiç kuşİcu yok ki Halman onu abartma yapmadan aktarmaktadır. Şimdi sen ilk karşılaşmanda tıpkı bana yaptığın gibi ve tutarlı bir insan olarak Talat Halman'a da -daha iyisi, TV ekranlannın ve bir kalabalığın ortasında- onunla ömür boyu konuşmayacağmı haykıracaksın ve yine benzer şekilde üst perdeden bir yazı daha yazmasını öğütleyeceksin ve benim gibi onu da dostluğundan yoksun bırakarak cezalandıracaksm. Ben senin dostluğunla övündüğümü, bu dostluktan mutluluk duyduğumu yazmıştım. Yineliyorum, sen dostluğu ile ö\-ündüğüm, kıvanç duyduğum bir insansın ve değerli bir arkadaşsın. Bu yazdıklanmla sana sevgi ve saygı duyarak suskun kalan çok sayıda dosrunu da temsıl ettiğimden kuşku duymuyorum. Sadece dostça uyarmak istiyorum. Türkiye'de uğrunda savaşılacak pek çok, ama pek çok şey var. Demokratikleşme, insan haklan. yozlaşan eğitim sorunlan, uygarlık savaşımı, laik cumhuriyetin içine düştüğü tehlike, emekçi haklan ve daha pek çok şey saymakla tükenmez. Sen o büyük ağırlığını en etkili ve en olumlu bir şekilde bunlar için kullanabilirsin. buna herkesten çok gücün var. Ama şimdi bu gücünü, itibannı, prestijini, bence hiç de yerinde olmayan bir şekilde kullanıyorsun. Sevgili Yaşar, çok yukarlardan konuşuyorsun, çok üst perdeden sözler ediyorsun; gerçekten sağduyu sahibi, komplekslerden, kafa kanşıklığından uzak. olaylara tarafsız bakabilen çok sayıda dostun var. Keşke onlan dinleyebilsen ve onlarla diyaloğunu yeniden kurabilseydin. Ben,, senin, solda darbeler yiyerek bocalayan, sapmalar yapan ve çevTeden ağır tepkiler alan insanlara nasıl anlayışla ve hoşgörüyle yaklaştığına ve alçakgönüllü davranışlanna defalarca tanık oldum. Ama şimdi sen, bana 'bu türlü u>arılar yapan insanlan yaşamımdan tasfiye edeceğinı. Daha sert, daha haşin bir üslupla >aznıaya teşvik edenlerle, bunu alkışlayanlarla birlikte olacağım" diyorsan devam et Yaşarcığım. v Helal olsun sana. Ben de sana öğütlüyorum. Türkiye ve Türkiye'deki vatandaşlar için lehte tek kelime yazmamaya yemin etmiş dergilerde yazılannı yayımlamaya devam et. Şimdiye kadar çoktan hak ettiğin Nobel'i de sana verirler dilerim. Bitmek tükenmek bilmeyen o eşsiz itibanndan, uluslararası ününden. gerçek dostlannın saygıh suskunluğundan, yazdıklanndan ötürü Türkiye'de mahkemeye verilmiş olmak gibi büyük bir yanlışlıktan yararlanarak aynı tonda. aynı üslupta yazmaya devam et. Ne yaparsan yap. sen Türkiye'nin büyük bir yazansın ve toplumun içınden çıkarmakla övündüğü bir dünya romancısısın. Yazık ki sağhksız bir toplum, en ünlü, en yetenekli insanlannın bile sağhksız davranışlanndan uzak durmasına olanak vermiyor. Sana iyi dileklerimi ve sevgilerimi sunuyorum. Dr. Coşkun Özdemir PENCERE 'Düşünme Özürlüler'e mi Kaldık?.. Afyon Bağımsız Milletvekili Gaffar Yakın, Meclis'e bir önerge verdi; "Cuma namazı için kamu çalışaıi- lanna resmi izin isterim" dedi. Hay ömrüne bereket!.. Çünkü "demokrat"\e "hoşgörülü"b\rdev\etoldu- ğumuz, cuma namazı bir yana, ancak hafta tatilini pa- zardan cumaya aldığımız zaman bellı olacakmış. Gaf- far Bey, Amerikan Koleji'nden çıkışlı "modern" bir ki- şiymiş, sayın eşı de "modern" giyim kuşamlı bir ba- yanmış, Afyon Bağımsız Milletvekili demiş ki: "- Ben bu noktaya kadar getirdim. Bundan sonra- sı Meciis'te grubu bulunan partilere kaldı. Türkiye mutlaka demokratik, laik, sivil toplum noktasına ula- şacaktır." ANAP'hlar, DYP'liler, Gaffar Bey'in ardında kuyru- ğa girivermişler, Refahçılar zaten alesta... 12 Eylül faşizminin bütün yasalan ülkenin "hukuk mevzuatı"n\ oluştururken pariamentodaki milletvekil- lerimiz cuma kuyruğuna girerek "demokrat, laik bir sivil toplum" yaratacaklar!.. "Düşünme özühüler" için ne güzel birgirişim!.. Demokrasinın eşiğinde miyiz?.. Tam 45 yıl önce, Demokrat Parti bir "beyaz dev- rim"\e iktidara geldiğinde, ilk çıkardığt yasa, minare- lerdeZiya Gökalp'in istediği gibi Türkçe okunan eza- nı Arapça'ya dönüştürmek içindi... O gün bu gündür 45 yıldan beri demokrasiye ulaşamadık; bu gidişle ulaşacağımız da yok!.. Belki şeriatı devlet düzeni ola- rak benimsersek, toptan demokrat bir sivil toplum oluruz... • Osmanlı'nın Mebusan Meclisi'nde Müslüman da vardı, Hıristiyan da!.. Türk, Arap, Çerkez, Kürt, Erme- ni, Rum mebuslar bir arada çalışıyorlardı. Emperyalizm, Anadolu'ya bomba gibi düşüp Müs- lümanlarla Hıristiyanlan birbiriyle kapıştırınca, ortalık kan deryasına döndü. Ermeniler doğuda Rus ordu- suyla birlikte Türkleri arkadan vurdular; Rumlar batı- da Yunanlılarla birlik olup ortalığı kırdılar, geçırdiler. Kı- yamet aşılıp da ortalık durulduğu zaman yine de Is- tanbul'un yarısına yakını Hıristiyandı; güneydoğuda Süryaniler yaşıyorlardı. Çok partili rejime geçildiğin- de Büyük Mıllet Meclisı sıralarında Rum, Ermeni, Ya- hudi milletvekilleri oturuyorlardı. Nasıl oldu da bu ışi bitirdik?.. 1955'in 6-7 Eylül olayları tarihımize utanç sayfala- rı gibi geçmiştir. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nde ya- şanması çok ayıp olaylardan sonra Hıristiyan Istan- bullular çözülüp gittiler: ama, 1995 Türkiyesi'nde Hı- ristiyan, Protestan, Katolik, Ortodoks, dinsiz, Müslü- man, Sünni, Alevi, Süryani kaç kişı yaşarsa yaşasın, çoğunlukla eşdeğerli ve eşit haklara sahiptir. Devlet, dinler karşısında tarafsız kalacaktır ve bü- tün mezheplere aynı mesafede olacaktır. Hıristiyan bir yana... Alevi namaz kılmaz... Laik devlet, Sünni mezhebi için namaz izni çıkara- cak da Alevi Cemi için neden çıkarmıyor?.. • Sivil toplummuş... Demokrasiymiş,». '**" * ^ • " .'-'' "Dûşünce özüriü" olan kişiler Türkiye'de. Sünni çoğunluğun dinsel öğretisini devlofcn benimsemesi- ni "sivil toplum "la eşdeğerli tutuyorlar. Müslümanlar için cuma... Yahudiler için cumartesi... Hıristiyanlar için pazar... Seç seçebildiğini!.. Hem "küreselleşme" lafını ağzından düşürmeyen, hem de cuma tatilini öne süren "düşünme özürtü- ler"\r\ egemenleştiği bir yönetimin sonu, şimdiden bellidir. Demokrasiye ulaşmak yolunda yasalan çıka- racak yerde, cuma namazına resmi izin çıkarmak için yasa önerisinin kuyruğuna girenlerçağımızdan uzak- ta, gelişmemişliğin çukurunda yaşıyorlar. ILAN T.C. ÜNYE ASLİYT HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1994 677 Davacı Emıne Bılgen tarafindan davalı Ali Bilgen aleyhine açılan nafakanın arttınlması davasının yapılan yargılaması sırasında Davalı Alı Bılgen adına çıkanlan davetiyenin, adı ge- çenın tanmmadığından tebliğ edılemedıği ve davalı Ali Bilgen'ın adresinın de zabıtaca yapılan araştırmada tes- pit edilemedigınden gazete ile ılanen tebliğ yapılmasına karar venlmış olduğundan; Mahkememızde yapılacak olan nafakanın arttınlması davasının 8.6.1995 günü sa- at 09.00'dakı duruşmasında davalı Alı Bılgen'in hazır bu- lunması veya kendısıni bir vekille temsil ettirmesi. aksi takdirde duruşmanın yokluğunda devam edeceği ve hü- küm verileceği hususu teblıg olunur. 20.3.1995. Basın: 15873 ELECTRÜLUX ER 4B71 OUATTRD CFC-FREE BU Bu tazelik hiç bitmesin ister misiniz? 4 kapılı, rahat ulaşılabilir dizayn.. Geniş iç hacim... Kapı içi soğuk içecek çeşmesi...Sıfır freon gazı, çevre dostu.. Çok sessiz... Dilşük enerji tüketimi... No-Frost derin dondurucu ve uzun süreli tazelik için sıfır derece bölmesi... Buz makinesi.. Şok sogutma ve dondurma işlemi... Derin dondurucu raflarında raylı sistem... Ayarlanabilir camlı raf sistemi sayesinde kolay temizlik... Electrolux ER 4671 S Quattro CFC-Free buzdolabı hayatınıza yepyeni bir ferahlık, benzersiz bir kolaylık getiriyor. Farklı özelliklere sahip diğer Electrolux modelleriyle siz de bir an önce tanışın! Size en yakın Electrolux bayiini ögrenmekreaynntılı bılgi için Türkiye'nin her yerınden ucretsız servıs telefonumuzu hemen arayın, II UÖİEİ&'iUİ^ ! 0800 211 6032 • MEBKEZ: 'AF1ABAŞI BULVARI N0 35 TAKSIM 8CO80 ISTANBUL TEL 021229310 20 F M 02-2İ51K94 • ŞUBE: ATATÜRK CAD NO 3"8 K 5-501 ALSANCAK 35220 IZMIfl TEL 02324639315 FAX 0232463 92 52 BD Etecferoluk" B e y a z E ş y a d a D ü n y a L i d e r i '
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle