Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 MAYIS 1995 PAZAR • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 19
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
B Baştarafı 5. Sayfada
Kaymakam Ekrem Özsoy da aynı şeyleri söylüyordu:
"Orhan Özbaş ile Zeki Kûçükberber ilçede terör esti-
riyorlar..."
Mert Çiller ile Yat Limanı Müdürü sarhoş bir durumda
havaya ateş açtılar. llçe Emniyet Müdürü Tahir Bayrak-
taş hemen soruşturma açtı. Ancak iki-üç gün sonra ye-
dipolis memuruyla birlikte görevinden alındı.
Ne diyor 38 yaşında emekfi olan Polis Müdürü Tahir
Bayraktaş:
"Devlet düzenine darbe vuruyoriar..,"
' Şimdi de Kuşadalılann sorunlannı stralayalım:
1 -1984 yılında SHP'den belediye başkanı seçilen En-
gın Berberoğlu, 1989'da ANAP'a girdi; 1993'te ise
CHP'den yeniden belediye başkanı seçildi. Sayın Berbe-
roğlu, Kuşadası gibi bir ilçede 10 kata niçin izin verdi? Ki-
mi CHP'li meclis üyeJeri imar komisyonundan neden çe-
kildi?
2- Mafyanın Kuşadası'na egemen oluşuna, Zeki Küçük-
berber'in adayı mesken tutmasına; kimi kumarhane işlet-
mecilerinin arazi mafyasıyla işbirliği yapmasına; Özer Çil-
ler'in 13 milyarlık araziyı 1 milyar liradan alıyormuş gibi
göstermesine, ihale oyunlannda 'ülkücü mafyanın' kimi
DYP ve CHP'lilerle birlikte olmasına neden göz yumul-
maktadır?
Galiba bu sorulara en güzel yanıtı eski emniyet müdürü
veriyor:
"Devlet düzenine darbe vumyorlar..."
Içişleri Bakanı Sayın Nahit Menteşe'nin seçim böl-
gesinde işte bunlar oluyor...
PENALTI
• Baştarafı 15. Sayfada
yış milyonlara ulaşıyor ve Amerika 1975 yılında geri çe-
kiliyor Vıetnam'dan. Toplum sağlığ/nı yitirmiş, siyasi ku-
rumlan saygınlığını yitirmiş, ekonomısi savaşın yükü al-
tında bu ülkenin. McNamara ise Dünya Bankası'nın ba-
şında yoksul ülkelerin ekonomisini düzettiyor. lyilik üstü-
ne lyilik!
Kitabın dört yuz dört sayfasının içinde, ülkelerini yöne-
tenler öyle istedi diye hayatlannı rüzgâra savuran asker-
ler hakkında, Vıetnam'da ölen suçsuz insanlar, kadınlar,
çocuklar üstüne bir satır olsun yok. O insanlar da McNa-
mara'nın gözünde, Dünya Bankası istatistiklerindeki gi-
bi, küçük sayilardan ibaret. Insana saygısı olmayan biri
Robert McNamara. Kendi eliyle yazdığı kitabı da görü-
şümüzü doğruluyor.
ARADA BİR
I Baştarafı 2. Sayfada
miktarının önemli etken olduğu da gözlendi. Araştırma-
mıza katılan deneklerin günde 1 litreye kadar kefır içme-
leri, olumlu sonuçlarda özenle dikkate almamız gereken
bir bulgu oldu. Bu arada kefırin iyileştirici özelliklerinden
•yararlanan deneklerin % 70 gibi yüksek bir oranı, kullan-
'dıklan ilaçları tamamen bıraktıklannı da sevindirici bir so-
nuç olarak bildirmişlerdir.
Kefir besleyici bir beşin olup, çocuklar ve yaşlılar için
sindirimı kolay bir süt ürünüdür. Beslenmedeki etkinliği
yanında iyileştirici özellikleri de bulunduğuna göre geli-
niz evlerimizde, ışyerlerimizde "kefir içme saap" ya da
günleri oluşturalım. Kefiri her yaştaki aile bireylerimizin tü-
ketmesini sağlayalım.
Kefirin her tüfiü sütten (inek, koyun, keçi sütü; yağlı,
yağsız, yanm yağlı süt) yapılabilmesi, tüketimini kolaylaş-
tıncı bir faktördür. Ancak titizlikle dikkat edeceğimiz ko-
şul, yapimında hijyenik koşullara önem veriimesidir.
Değişik rahatsızlıklarda 1 litreye kadar içilebilen harika
süt ürünü kefirin özellikferini yazmak sayîfalara sığmaz.
Daha aynntılı bilgiler edinmek isteyenterle yazışmayı ümit
ederek sağlıklı ve esenlik dolu günler dilerim. Yazışma
için: Lara Cad. Bannak Evleri 2048 Sokak No: 3 Antalya,
Tel: (0 242) 323 39 65.
G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafı 1. Sayfada
kacak durumda değiller. Bakalımövün-
mekten ne zaman bıkacaklar da günü-
müze gelecekler?..
- Söylediklerinizin tümüne katılıyo-
nım. 1978'in üzehnden buldozerle
geçtiler. Yıllarca kendimize gelemedik.
Bugün, 17 yaşında liseye giden çocu-
ğum var. Çileli günlerimizi hayal-mayal
hatıhıyor. Bize sorvyor, "Siz o sıkıntıla-
n niye çektiniz?" Anlatıyoruz, "O zaman
bugün ne yapıyorsunuz?" diyor...
- Yazınızı okurken burnumun direği
sızladı. O günler, doğrulanyla yanlışla-
nyla bugünkü kuşağa anlatılmalı...
- 1980'lerin gençliği bireysellikten
çok etkilendi. Bizler, 1970'lerde hep,
toplumsallığı ön plana çıkardık. O ka-
dar ki arkadaşlanmızın aşklanna bile ka-
nştık. Türkiye'yi değiştirme hareketi
varken, duygulara esir olmanın yanlış-
lığını anlattık. O aşınydı, ama 12 Eylül
sonrasında topluma empoze edilen bi-
reysellik, bence daha tehlikeli...
- Biz 1968'den çok etkilendik. Gü-
nahlarımızda sevaplarımızda onların
payı var. 1978 kuşağını irdelemek
1968'lilerin de görevi...
Yorumlar ana başlıklanyla böyleydi.
Bunlar belli bir canlılığın göstergesi.
Görünen o ki; 1978 kuşağı yok olma-
mış, kendi içinde devinenler, yaşanan-
lan sorgulayanlar var.
12 Eylül sonrasında yaşanan insan
haklan ihlalleri, askeri yönetimin uygu-
lamalan pek çok kitaba da konu oldu.
Ne var ki, 1978 kuşagı 12 Eylül'ün ön-
1978 Kuşağı Yitik mi?cesiyle ve sonrasıyla bir bütün olarak
ele alınmadı.
12 Eylül'ün hangi kesime "darbe",
hangi kesime "tatil", hangi kesime "do-
ping" olduğuna baktığımızda olay da-
ha da netleşiyor. Sağ partilerin liderieri
gözetim altındaydı, ama düşünceleri ik-
tidardaydı. Solda sendikacısından oğ-
rencisine kadar herkes zan altındaydı.
Şeriatçı kesim ise 12 Eylül dopingiyie
büyüdü... Konunun bu yönü çok geniş.
Sık sık da sorgulanıyor. Benim günde-
me getirmek istediğim, 1978 kuşağının
insanlarıydı. Onların bu süreçte nere-
den nereye savrulduğunu ya da savrul-
mak istendiğini vurgulamaktı.
Bu, günlük bir köşe yazısıyla yapıla-
cak bir şey değil. O günlerde toplumun
etkin yerlerinde olanlann anılannı yaz-
ması gerekli. Toplumsal araştırmalarya-
panlann o günün gençliğini ele alması
gerekü.
1980 sonrası gençlik, Özal yönetimi-
nin getirdiği, "Toplumsallık ölmüştür",
"Aklın varsa kullan, köşeyidön", "Top-
lumdan sana ne, enayi misin?" mantı-
ğından büyük ölçüde etkilendi. Bu da
doğaldı. Çünkü bunun karşısına kona-
bilecek başka seçenek yoktu. Seçe-
nekler öldürülmüştü. Askeri darbenin
topluma olan etkilerini sadece, Mec-
lis'in kapatılması, baskıcı bir yönetim,
demokrasinin kesintiye uğraması olarak
algılamamak gerekiyor. Yayıncı-yazar
Muzaffer llhan Erdost, "Kanı Kanla Yı-
kamak" başlığıyla kitaplaştırdığı yazıla-
rından birinde, 1978 kuşağına yapılan
12 Eylül baskısını şöyie yorumluyor:
" ...Toplum kendi düşünü, genç ku-
şaklarda ve yeni düşüncelerde görür,
umutlannı onlar aracılığıyla yeşertir. Bir
topiumu ileriye devindiren dürtüler,
toplumun düşlerinde, hayal gücünde,
umutlann sınırsızlığında dile gelir. Bü-
tün bunlar, toplumun sistemle uyuşan
ortalama insanında değil, ekonomik
değişmenin ve sınıfsal farklılaşmanın
içten içe devindirdiği, daha çok da ara-
yış içinde devinen genç zihinlerin dün-
yasında yaşama geçer... Baskıcı ege-
men sistem, toplumun bu özelliklerinin
aracısı konumunda bulunan kişileri,
toplumun esenliği adına ezerken, aslın-
da ezilen ve kargışlanan toplumun dü-
şüdür, toplumun hayal gücüdür, toplu-
mun umududur..."
Gençliğin arayışı
1978 kuşağının üzerinden silindir ge-
çerken, bundan toplumun etkilenme-
mesi tabii ki olanaksızdı. En azından bu
kişilerin toplumun dışına itilmesi, ülke
için önemli bir kayıp. Toplumsal halka-
lann birbirinden kopması, sosyal sorun-
ları da beraberinde getirdi.
Bugünkü pencereden son 40 yıla ba-
karsak; 1960'ların gençliği, daha çok
kendini sorguluyor, 1970'ten habersiz
ve bu kuşağa ilgisiz. 1970'lerin gençli-
ği, 12 Eylül'le darmadağın, 1980'lere
küs. 1980'lerin gençliği, geçmişi 12 Ey-
lül süzgecinden damlayan bilgilerie ta-
nıyor. Yükselen değerlerle örülmüş bir
bireysellikle dünyaya bakıyor. 1990'la-
nn gençliği, yönünü arıyor. Bugün üni-
versitelerde, 60'ların, 70'lerin dünyayı
değiştirme arzusu yok. 80'lerin kayıtsız
bireyselliği de yok. Ciddi bir arayış dik-
kati çekiyor.
Kuşaklar arasındaki kopuşta birinci
etken askeri darbeler. Bu darbelerin,
başta "potansiyel suçlu" gençlik olmak
üzeretoplum üzerindeki "görünmeyen"
etkileri, görünenlerden çok daha fazla.
Ben, 12 Eylül günlerini iki uzun gözal-
tı ve bunun getirdiği işsizlik tehlikesi ile
atlattım. Bugün, "Sana 12 Eylül'ün en
büyükzararı ne oldu" diye sorsalar, ne
gozaltı, ne işsizlik tehlikesi, ne çevreden
dışlanma... "Günlüğüm" derim.
Gözaltındayken, annem ve kardeşim,
"ne olurne olmaz" deyip 400'er sayfa-
lık iki büyük defterdeki günlüğümü de
yakmışlar. Üniversiteye geldiğim yıl dü-
şündüklerim... Baraka kantindeki duvar
gazeteleri... Ünıversitenin atletizmtakı-
mına girmeyi hak kazandığım yanşlar-
daki heyecanlanm... ODTÜ ÖTK şenlik-
lerindeki günlerimiz... Öğrenci mitingle-
ri... Gazeteciliğin ilk günleri... llk imzalı
haberimi saatlerce seyredişim... Hepsi
ince uzun bir banyo sobasının içinde
uçup gittiler...
Şimdi bana gelseler, "Milyariar ver,
günlüğünü getireceğiz" deseler, ne ya-
par eder bulurum, günlüğüme kavuşu-
rum...
OLAYLARIN
ARDENDAKI
GERÇEK
• Baştarafı 1. Sayfada
no, restorant, plaj işlet-
meterinde sezonluk büfe-
lerde büyük bir kavga ya-
şanıyor. Geçen yıllar Fet-
hiye'nin 'Ölü deniz' çev-
resinde meydana gelen
çatışmalar da bu geliş-
meye örnek gösteriliyor.
Acaba merkezi ve yerel
yönetimler bu gelışmeler
karşısında ne yapıyor?
Hiç bir şey!..
Öldürülen Kuşadası
Belediye Başkanı Lütfi
Suyolcu bakın daha bir
kaç ay önce ne diyordu:
"Kuşadası yakında eş-
kıyaya teslim olacak..."
Şimdiki Belediye Baş-
kanı Engin Berberoğlu
ise şunları söylüyor:
"Belediyeye gidemiyo-
ruz. Herkes bir şey isti-
yor."
Güney Ege ve Antalya
kıyıları bir soygun ve vur-
gunun acımasız fotoğra-
fını sergilerken çürümuş-
lük ve yozlaşma alabildi-
ğine yoğunlaşıyor.
• • •
Balvaıı, bakandan hesap soracak
AYKUT KÜÇÜKKAYA
Güvenlik güçlerince gözaltında kay-
bedildiği savlandığı sırada işkenceyle öl-
dürülüp gömüldüğü anlaşıian Hasan O-
cak, DYP-CHP koalisyonu bakanlannı
karşı karşıya getirdi. Içişlen Bakanı Na-
hit Menteşe'nin
u
Bu konu kapandı".
Adalet Bakanı Mehmet Mofulta>'ın da
"Savahk görevini eksiksizjapmışür" de-
dikleri Hasan Ocak cinayetiyle ilgili ola-
rak Insan Haklanndan Sorumlu Devlet
Bakanı Algan Hacaktğlu. "Benim mu-
hatabun ne emniyet müdürüdür ne de
validir. Benim mu'hatabım Içişleri Baka-
nı, Adalet Bakanı'dır" dedı. llk Bakan-
lar Kurulu toplantısında konuyu günde-
me getireceğini açıklavan Hacaloğlu,
"Onlara Hasan Ocak'la ilgili ipuçlannın
neden dikkate alınmadığını soracağız"
şeklinde konuştu.
12 Eylül 1980 sonrasında Türkiye
gündeminden eksik olmayan "işkence",
"iı-argısE infaz", "gözaltında kayıp" gi-
bi savlann en sonuncu örneğini oluştu-
ran Hasan Ocak olayı her geçen gün da-
ha kanşıkbiryapıya bûrünüyor. Ocak'ın
Adli Tıp Kurumu'nda yapılan inceleme
sonucunda telle boğulduğu, boynu ve
omuriliklerinde kınklar bulunduğu ve
başı ile vücudunda darp, yanık izleri ol-
duğu tespit edildi. Yetkililere göre O-
cak'ın ölüm nedeni kesin, "faili meçhul
cinajet" Yasalara göre bundan sonra, O-
cak"ı gözaltında kaybetmek ve öldür-
mekle suçlanan güvenlik güçlerinin. O-
cak'ın katillerini araması, yakalaması ve
adalete teslim etmesi gerekiyor. Güven-
lik güçlerinin yaptığı soruşturma ve suç-
lular konusunda şu ana kadar hiç bir res-
mi makam açıklama yapmadı. Ancak,
DYP-CHP hükümetinin bakanlan karşı
karşıyageldi. Hükümetin DYPkanadın-
dan olan Içişleri Bakanı Nahit Menteşe,
Ocak'ın ailesi tarafından toprağa veril-
mesinin hemen ardından yaptığı açıkla-
mada. Ocak olayının kapandığını söyle-
di. CHP'li. tnsan Haklanndan Sorumlu
Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu ise ko-
nuya çok daha başka bir açıdan yaklaşa-
rak. "dosyanın kapanmadığını ve kapat-
nıajacaklannr vurguladı. Hacaloğlu,
gazetemize yaptığı açıklamada, yann
Adli Tıp Kurumu Başkanı ile görüşece-
ğini belirtti. Hacaloğlu, "Olayıortayaçı-
karan kurumda olayı tüm detayıyla gö-
receğiz'' dedi. Hacaloğlu'nun açıklama-
sı şöyle:
"Hasan Ocakcina\etini Bakanlar Ku-
rulu'nun ilk toplantısında giindeme geti-
receğim. Hemen belirte>im. Benim mu-
hatabım ne emniyet müdürüdür ne de
validir. Benim muhatabım Içişleri Baka-
nı, Adalet Bakanı'dır. Beykoz Sa\cılı-
gının >aptığı çalışma zamanında gerek-
li yerierce neden incelenmedi? Ya da in-
celenmek istemedi mi? Onlara Hasan O-
cak'la ilgili ipuçlannın neden dikkate
alınmadığını soracağız. Bu acı. bu ölüm
ve tüm faili meçhul cinayetler demokra-
simizin büyük ayıbıdır."
Hacaloğlu'nun. Hasan Ocak olayın-
da. "muhatap" olarak gördüğü Adalet
Bakanı Mehmet Moğultay ise. Hasan O-
cak'ın cesedi kimliksiz bulunduğunda
Beykoz Savcılığı'nın gerekli tüm işlem-
leri hazırladığını söyledi. Beykoz Savcı-
lığı'nın hazırladığı soruşturma dosyası-
nı incelediğini belirten Moğultay, "Ben
de yıllarca avukatlık vaptım. Bir a\ukat
olarak dos>anın mükemmel haariandn
ğuu gördüm. Otopsi mükemmel >apıl-
nuş. parmak izleri alınmış, eşyalar ema-
netegönderilmiş"' dedi. MoğuJtay, "kiın-
liksiz cesedin parmak izlerinin emnhet-
te neden takip edilmedigi" sorusuna ise.
"Savcıhk emniyete parmak izi gönder-
mez. Bana adli polis verin, bu işlemleri ta-
kip ettir^im" dedi.
Hasan Ocak'ın babası BabaOcak. oğ-
lunu bulmak için \erdiği savaşı bu kez
de katillerin bulunması için vereceğini
söyledi. "Bu kez de katillerin bulunma-
sı için hukuk savaşı başlatacagtz" diyen
Baba Ocak, olayın peşini bırakmamaya
kararlı olduklannı ifade etti. Insan Hak-
lanndan Sorumlu Devlet Bakanı Algan
Hacaloğlu'nun "Toplumdanözürdiliyo-
rum" demesinın yeterli olmadığını ve
sorumlu olan herkesin yargı önünde he-
sap vermesi gerektiğine dikkat çeken O-
cak. Içişleri Bakanı Nahit Menteşe'nin
"kapandı" dediği dosyanın kendisine
verilmesini istedi. Ocak, dosya kendisi-
ne verilmediği sürece olayı kapanmış ka-
bul etmeyeceğini vurguladı. Baba Ocak.
Istanbul Emniyet Müdürü Necdet Men-
zir'in, "Kanrt varsa getirsinler" dediği-
ni belirterek. "Bu tehdittir. Biz katillerin
bulunmasım istiyoruz. \e bunun için de
savaş başlartık" şeklinde konuştu. Bu
arada Ocak'ın öldürülmesıyle ilgili tep-
kiler sürüyor. Insan Haklan Derneği
(IHD) Ankara Şubesi'nce Yüksel Cad-
desi'nde bulunan tnsan Haklan Anıtı
önünde dün bir saygı duruşu yapıldı.
Denıirerden
• Baştarafı 1. Sayfada
şıhr hale gelmiştir" dedi. Çavuşoğlu. 5
Nisan Kararlan'nıntemel hedefinin enf-
lasyonu düşürmek olduğunu anımsattı.
Açılışa katılan Cumhurbaşkanı Demı-
rel. Türkiye'nin değişen dünyanınakışı-
na ayak uydurabilmesı, kalkınmada. bü-
yumede rekabet edebilmek için liberal
demokrasiyi gerçekleştirmesinin şart ol-
duğunu söyledi. Konuşmasında. ağırlık-
lı olarak demokratikleşme ve insan hak-
lan üzerinde duran Demırel. şu görüşle-
ri dile getirdi. "Büviime, bürriyet, hür
millet. hür yargı organlan. hür parla-
mento ile gerçekleşir. Serbestrvetle konuş-
ma, yasaklarla susmaktan çok daha iyi-
dir. Serbestiyet saşırtı>or olabilir. Ancak
bir gün serbestligin sorumluluğu kazanı-
lacaktır. Konuşan Türki>e, susan Türki-
ye'den çok daha hidir." Demirel. "Artık
değişen dünyada önemli olan ne kadar
başardui?Kâşuyadevametmekiçinken-
dinde ne kadar güç hissediyorsun. Bu
önemlidir" dedi.
Demirel konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ülke yönetiminden, bir değil birçok
kunun sorumludur. Bu kaos >aratır mı?
Ha>ir yaratmaz. Bir kurumun \etktsi bir
dokümanda ortaya konmuşsa. ortada
kontrat varsa, buna iyi riayet edildiğinde
her şe>- ahenkle işleyecektir."
Rakamları
sevince dönüştürdük
Başak Sigorta gelişmesini sürdürdü. 1994 yılında 2.5 Trilyon TL prim üretimi sağladı.
Başak Sigorta, yine BAŞARILI
Kâr 724 Milyar TL
Artış %217.91
Başak Sigorta, yine GUÇLU
Özkaynaklar 411 Milyar TL
Artış % 104.09
Başak Sigorta, başarısmı rakamlarla kanıtlamanın sevincini ortaklan, sigortalıları,
acenteleri ve çalışanian ile paylaşmaktan kıvanç duyar.
BAŞAK SİGORTA
T . C Z I R A A T B A N K A S I O R T A K L I G I D I R
Mandela'nın
• Baştarafı 1. Sayfada
nldi.
Diplomatik kaynaklar,
Güney Afrika'nın, Türki-
ye'yi, silah dahil ticaret ya-
pacağı ülkeler sıralamasın-
da sondan bir önceki "4. sı-
nrf ülkeler" sıralamasına
koyduğunu resmen Anka-
ra'ya bildirdiğini söylediler.
Güney Afrika'da beyazla-
rın kontrolündeki kurumsal-
laşmış ırkçı yönetimin sona
ermesinden sonra yapılan
seçimlerde Cumhurbaşkanı
seçilen Mandela liderliğin-
deki yönetim. ticaret yapa-
cağı ülkeleri 5 kategoriye
ayırdı. Türkiye'nin "4. sınıf
ülke" kategorisine alınması
üzerine. Ankara da ticari
ilişkilerin yeni gelişmeye
başladığı Güney Afrika'yı
"kara liste"ye aldığını bu ül-
keye bıldirdi.
Türkiye, PKK terörüyle
mücadele sırasında siville-
re zarar verildiği gerekçe-
siyle ABD'nin silah sevkı-
yatını yavaşlatması üzerine
Pakistan'ın yanı sıra Güney
Afrika'dan da mühimmat
satın aldı.
Türkiye, misket bombası
satın almak üzere de Güney
Afrika ile temasa geçmişti.
Ancak Güney Afrika'nın
ürettiği misket bombalan-
nın. 25-30 yıllık eskimiş
bombalar olduklan gerek-
çesiyle ahmından daha ön-
ce vazgeçildiği belirtiliyor.
Türkiye, terörle mücade-
lede etkin olduğu bildırilen
Güney Afrika yapımı "Ro-
oKalk" helikopterleri ile de
ılgileniyor. Mandela, cum-
hurbaşkanı seçilmeden ön-
ce Türkiye tarafından 1993
yılında layık görüldüğüAta-
türk Uluslararası Banş Ödü-
lü'nü, "darbeci Kenan Ev-
ren'e de verildiği" gerek-
çesiyle reddetmişti.
îlişkUerimiz zayıf
Güney Afrika Cumhuri-
yeti ile ekonomik ilişkiler.
Türkiye'nin dış ticaret hac-
mi içinde, ihracat ve ithalat
rakamlanyla binde 3 ile bin-
de 7 oranlannda bir yer tu-
tuyor. Türkiye'den geçen yıl
bu ülkeye tekstil, konfeksi-
yon ve gıda ürünleri başta
olmak üzere 44 milyon 172
bin dolarlık ihracat yapılır-
ken Güney Afrika Cumhu-
riyeti'nden, başta kömür ol-
mak üzere 161 milyon 512
bin dolarlık ithalat gerçek-
leştirildi.
Turistik yörelerde
maryanın pay kavgası
• Baştarafı 1. Sayfada
toplandığı bu ilçede yurttaşlar ve bazı siya-
si parti yönetıcıleri tedirginliklenni, "isim
vermemek koşuluyla" dile getinyorlar.
llk etapta yaklaşık 3 yıl önce turist gemi-
lerine eşya satmak konusunda bazı holding-
lerle esnaf arasındaki sorunlan çözmek için
devreye giren ülkücü gruplar. baskı ve yıl-
dırma politikalanyla adlannı duyurdular.
Bazı çe\Telere göre, "hizmetlerinin karşıb-
ğında" bazı esnaflardan 500'er bin lira al-
dılar. Geçen yıl ekim ayında eski Kuşadası
Bizimocak berneği Başkanı Altan Altunsoy
ile arkadaşlannın bir otel müdürünü öldür-
meleri dikkatleri bu gruba yöneltti. Aynı
akşam bir diskoda çıkan kavgada yine der-
neğin eski başkanlanndan Mehmet Naki-
poğlu'nun yaşamını yirirmesi de ilçede gün-
demi belirledi. Bu olaylarla gözler ülkücü-
lere çevrilirken tarihi Ken'ansaray'ın ihale-
si başka bir ilginç yön oldu. Nasuh Avcı
isimli bir yurttaş ihaley i kazandı, ancak Ha-
kan Yarunay adli eski bir ülkücü silahını
çekerek Avcı ve çevresindekilere kurşun
yağdırdı. Barlar Sokağı'nı da ele geçiren bu
grup, çıkan bir olay nedeniyle emniyette
gözaltına ahnıp, daha sonra serbest bırakı-
lan 40 kişilik bir gençlik grubunu dernek bi-
nalanna görürerek sorgudan geçirdi. Bu
gençlerden bazılan dayak yedi ve ilçeyi terk
etmek zorunda kaldı. Aynı grup geçen ni-
san ayında Belediye Meydanf nın ihalesine
katılanlardan bazılannı tehdit etti ve devre
dışı bıraktı. Ihale. daha sonra kazanan bu
grup üyeleri tarafından başka bir işletmeci-
ye devredildi. Yine otopark ihalesini de ay-
nı gruptan lstanbullu Kürşat Yıbnaz kazan-
dı. Emniyet güçlerinin bu olaylar karşısın-
da izleyici konumunda kalmalan dikkatle-
ri çekti. Kuşadasf ndaki durumla ilgili ola-
rak dün de ilginç bir gelişme yaşandı. Bü-
tün gözlerin Kuşadasına çevrildiği bir dö-
nemde Basri Zengin adli bir kuyumcunun
dükkânına gelen Bekir Barutçuoğlu, Yusuf
Çankaya, Ahmet Karakaş. Medet Başaran
ile Rıza Lz. 70 milyon aldılar. Daha sonra
yeniden dükkâna gelen Barutçuoğlu. bu kez
vitrinden gerdanlık, iki bilezik ve bir yüzük
alaraködeme yapmadan aynldı. Polisler bu
kişileri vakaladı. Suyolcu cinayetiyle ilgili
olarak Içişleri Bakanlığı'ndan gelen bir
gnıp müfetiş soruşturmayı sürdürürken
DYP llçe Başkanı İsa Üyücü, kaymakam ve
emniyet müdürünün, görevlerini gerektiği
biçimde yapamadıklan gerekçesiyle Kuşa-
dası'ndan alınmasını istediklerini belirte-
rek şunlan söyledi: "Suyolcu, seçimlerden
önce, 'Kuşadası eşkıyaya teslim olacak, ra-
hatça dolaşamayacaksınız' diyordu. Demek
ki bir bildiği varmış. tlçe, bu duruma geldL
Asayişi sağlamakla görevli olanlar, işlerini
yapamadılar. Biz de görevlerinden alınma-
lannı istedik."
ANAP llçe Başkanı Fuat Akdoğan, ilçe-
nin mafya yüzünden yaşanmaz hale geldi-
ğini söyledi. Belediye Başkanı Engin Ber-
beroğhı ise ilçenin durumunun ortada oldu-
ğunu belirterek, "DYPilcebaşkanının "kay-
makam ve müdürü biz görevden aldırdık"
demesini kınıyorum. Kuşadası'nın tcmiz-
lenmesi için elimizden geleni vapacağız" di-
ye konuştu.
Marmaris de mafya yöntemlerinin sancı-
sını çeken turistik beldelerden. Sahildeki
plajlara şezlong konulmasından, dö\iz bü-
rolannın ruhsatsız çalışmasına kadar herkes
bıldığini okuyor. Otelcilerle şezlongcular
arasında bü>ük bir çekişme yaşanıyor. Ba-
zı kişilerin devreye girerek sorunu belirli
ücret karşılığı çözeceklerini söylemelen. il-
çede herkesin dilinde dolaşıyor. Geçen yıl
ilçede egemenliklerini pekiştiren ülkücü
grup. barlar sokağını rümüyle kontrol altı-
na aldı. Buradan bar kiralartiak isteyenler bu
gruptan izin almak zorunda. Onaysız bar
kiralayan bazı lstanbullu işletmecilerin teh-
ditler üzerine kaparolannı da yakarak ilçe-
yi terk ettikleri belirtiliyor. Bu sokakta yo-
ğun olarak u>Tişturucu ticareti yapıldığına
dikkat çekiliyor.
Bodrum
Bodrum, herkesin gözünde kara paranın
aklaridığı bir merkez olarak görülüyor. Maf-
yanın etkinliğini gösterdiği yerlerde ülkü-
cülerin de güçlü bir biçimde ortaya çıktığı
gözleniyor. Yöre halkı da mafya-Ulkücü iş-
birliğinden yakınırken MHP'liler mafyay-
la işbirliği yapanlan 'kabadayı bozunrula-
n' diye niteleyip kendi adlannın kullanıldı-
ğını öne sürüyorlar.
Bodrum Emniyet Müdürü CevdrtDemir-
büek'in Vali Lale Aytaman tarafından gö-
revden alınmasıyla ilgili çeşitli spekülas-
yonlar yapılıyor. Bodrum Marina Müdürü
CengizKurtileyakınarkadaşıKürttdris'in
eski damadı Cengiz E\Ten tarafından çıka-
nlan kavgalara göz yumduğu gerekçesiyle
Demirbilek'in görevden alındığı savlanna
karşılık bazı çevreler şunlan sö>lü>orlar:
"En son Mehmet Aydınoğlu adb bir işa-
damının kurşunlandığı ilçede Emniyet M ü-
dürü, maf> a iUşkilerine ket vııruyordu. Ha-
likarnas Disco'da geçen yıl çıkan ve Tansu
Çiller'in oğlu Mert'in de aduıın geçtiği olay-
da Emniyet Müdürü, Hasan Heybetli'yi
Mert'in vanmdan alarak iki gün gözaltında
tutmustu. Aslında asıl gerekçe bu. MHP ile
sıcak ilişkisi olan kaymakam, \ali> i yanılta-
rak emniyet müdürünün görevden alınma-
sını sağladı."
Ulkücüler Fethiye^de
Turistik beldelerde rantın getirdiği kav ga
büyük boyutlara ulaşırken Fethiye'nin ses-
siz görünümü 'aldabcı' olarak yonımlanı-
yor. Ülkücülerin yörede başta Faralya koyu
olmak üzere arazilerin kiralanmasıyla ilgi-
li ihalelere kimseleri sokmadıklan, girenle-
n tehdit ettikleri ve dövdükleri belirtiliyor.
Ülkücülerin Kelebek Vadisi olarak bilınen
yöreyi karargâh olarak seçtikleri, ancak bu
bölgenin doğal SİT ilan edilmesiyle şimdi-
lik beklemeye çekildikleri belirtiliyor.