Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS1995PAZAR
12 DIHYAZI
Ç/7/V/7Ç
* J *-' -^ ' *-' ^j» Sizlere Kafdağı mn ardında başlayan ve
henüz bitmeven bir öykü anlatacağız. Bu öyküde onyıllarca süren
savaşlar, yenilginin zehir gibi aeısı, sürgünün-göçün sefaleti var.
Öykünün bazı noktalannda, tarihin toplumlara ne kadar acımasız
davranabildiğini göreceğiz. Sizlere bir halkın vatan edindiği son
topraklara nasıl dört elle, dişiyle. tırnagıyla sarıldığım
anlatacağız. Bomboş ovaların nasıl mısıra, ekıne kestiğini,
mitolojılerıne göre kendilerinin ateş hırsızı Prometheus un
çocukları olduğuna inanan insanlarm bir dönem nasıl Kuvayı
Millive 'nin askerleh olduklarını anlatmaya çalışacağız. Bir
halkın nasıl bu kadar çok saldırıva uğravabıleceğim, nasıl
parçalanıp dünyamn heryanına tespıh taneleri gibi
savrulabileceğini, ölmekten kurtultnak isteyen bir kültürün nasıl
çırpmdığını anlatmaya çalışıp anlamaya çalışmamzı isteyeceğiz.
131 yıldır iç içe, yan yana yaşadığımız halde, denizin içinde
yaşamasma karşın denizi bilmeyen balık misali birbirimize ne
kadar da yabancı kaldığımız insanlan, Çerkezleh anlatacağız
Yediklen darı, givdikleri deri, bindikleri doru' olan bu insanlarm
vaşadıkları bunca soruna karşın nasıl olup da sessiz sedasız
işlerine güçlerine devam edebildiklerine birlikte şaşacağız.
Yıllardır ırkçı-faşıst ve şehatçı güçler tarafmdan geçmişlerinin
nasıl kullanılıp sömüriildüğünü, anavatanlarında sürüp giden
kanlı boğazlaşmanın 'Yeni Diinya Düzeni yle ilişkilerinin
farkında oldukları halde seslerini duyuramamanın çaresizliğini
anlatacağız. Kafdağı nın ardında başlayan ve henüz bitmeven bu
öykünün bitmesini de istemediğimizi söyleyelim. Nerede Rum
komşularımız? Nerede Ermeni mezeleri çıkaran meyhaneler?
Nerede kültürel zenginliğimizi arttıran insanlar? Çerkezler için de
bu soruvu sormak istemediğimiz için, bu övkü sürsün istivoruz.
Barış içinde, dostlukla, birlikte vaşavabilmemiz için birbirimizin
sorunlarına daha duvarh olmanın gerekliliği ortada. Bu gerçek
öyküvü bunun için anlatıyoruz. HN.
Kafkasya'nın çılgın insanlanTann; yeryüzünü ve halk-
lan yarattıktan sonra, kendi
aralarında anlaşabilmeleri
için her halka bir dil verme-
yi planlamış. Her halkın ko-
nuşacağı dili hazırlamış ve
bir torbaya doldurarak dün-
yanın üzerinde dolaşmaya
başlamış. Ingiltere'nin üstü-
ne geldiğinde lngilizceyi at-
mış aşagıya. Almanya'nın
üzerindeyken Almancayı
bırakmış insanlann üstüne.
Arabistan'a Arapçayı, Po-
lonya'ya Lehçeyi. Hollan-
da"ya Flemenkçeyi, Fran-
sa'ya Fransızcayı, Greklere
Yunancayı, Türklere Türk-
çeyi, şu halka bu dili, bu
halka şu lisanı dağıtarak
ilerleyen Tann. Kafkasya
üzerine geldiğinde sıkılmış.
Bütün dünyayı dolaştığını,
her halka kendi dılini dağıt-
tığını düşünerek biraz ra-
hatlamış ve geri kalan dille-
ri Kuzey Kafkasya üzerine
boşaltıvermiş.
Küçük bir öykü bu. Ku-
zey Kafkasya'daki halklann
ve dillerin çeşitliliğini ve
renginı anlatıyor.
Gecikmenin nedeni
ve ödülü
Benzeri bir öykü daha
var:
Tann dünyayı yaratıp,
halklara toprak dağıtımına
başladığı gün. yeryüzü
halklan toplanıp yeryüzünü
üleştiğinde, bir tek Kuzey
Kafkasyalılann paylannı al-
maya gelmedikleri görülür.
Her halkın temsilcisini hu-
zuruna çağırarak topraklan
üleştiren Tann. arada sırada
meleklerine dönerek, "Ne-
rede bu Kafkasyalılar"dıye
sorar. Yanıt hep, "hık mık.
kem küm" olur. Toprak üle-
şımı bitene kadar bekler
Tann. Bekletıldığı için öf-
kesı doruğa çıkmıştır. Tam
o sırada. Kafkasyalılann
temsilcisi paldır küldür da-
lar içeri. Tanrı pür hiddet,
sorar:
-Nerede kakün be adam?
-Bağışla beni yüce Tan-
rım, der Kafkasyalılann
temsilcisi. Tam sana gelmek
üzere atımı eğerlemiştim ki.
bir konuk çıkageldi. Onu
yalnız bırakıp saygısızlık et-
memek için geç İcaldım...
Tanrı'nın kızgınlığı bir
anda geçer. "Peki" der,
"Kabul edildi mazeretin.
Madem ki sen konuğa bu
kadar saygılısın, ben de ken-
dime ayırdığım en güzel yer-
yüzü parçasuu senin halkına
veriyorum."
Kuzey Kafkasya halklan-
nın, yani Çeçenlerin. Ab-
hazların, Kabartayların,
Asetinlerin, Inguş, Lezgi,
Avar ve Dağıstanlıların,
Ubıhların, Hatukv-vlerin,
Besleneylerin, Kuşhaların
konukseverliklerını ve yurt
sevgilerini anlatmak için
kullandıklan küçük bir öy-
kü bu.
Savaşalanet
okumak
HALİL \EBİLER
• Tanrı; yeryüzünü ve halklan yarattıktan sonra, her halkın
konuşacağı dili hazırlamış ve bir torbaya doldurarak dünyanın
üzerinde dolaşmaya başlamış. ingiltere'nin üstüne geldiğinde
İngilizceyi, Almanya'nın üzerinde Almancayı bırakmış
aşağıya. Arabistan'a Arapçayı, Fransa'ya Fransızcayı,
Türklere Türkçeyi...
• Şu halka bu dili, bu halka şu lisanı dağıtarak ilerleyen Tanrı,
Kafkasya üzerine geldiğinde sıkılmış. Bütün dünyayı
dolaştıgını, her halka dilini dağıttığını düşünerek biraz
rahatlamış ve geri kalan dilleri Kuzey Kafkasya üzerine
boşaltıvermiş. Kuzey Kafkasya'daki halklann ve dillerin
çeşitliliğinin öyküsü böyle. '
Abhazlann her
sabah ettikleri
bir dua var:
'Tann bütün
dünya uluslarını
özgür ve mırtlu
kılsın, fakat
Abhazları da
unutmasın.'
Kuzey Kafkasya
halklannın, daha
genel adla
Çerkezlerin
savaşa ve barışa
bakış açısı bu.
Buna karşın
Kafkasyalılar
kendi tarihlerine
dönüp
baktıklarında iki
şey gördüler:
Sürgün ve savaş
acıları...
Iz bırakan Çerkezler
Ne yazık ki Kuzey Kaf-
kasyalılar gerek Tanrfya.
gerek tüm insanlara göster-
dikleri bu saygı ve sevgiye
karşın, yüzyıllardır ne saygı
ne de rahat yüzü gördüler.
Kafkasya, son birkaç yüzyıldır kandan,
baruttan, savaştan, sürgünden yakasını
bir türlü kurtaramadı. Buralarda yaşa-
yan ve yaşamasını. eğlenmeyi, aşkı.
votkayı, dostluğu ve en önemlisi banşı
çılgınca seven insanlar. uğradıklan iş-
galler ve sürgünler nedeniyle savaşçı
halklar olarak bilindiler. Oysa. Gürcü-
Abhaz savaşına tanık olan gazeteci
dosrumuz Sezai Babakuş, bizim Çer-
kezler genel baslığıyla tanıdığımız
halklar bütününden AbhazJann savaşa
giderken içinde bulunduklan psikolojik
ASKER VE StYASETÇtLER
-RaufOrbay
(Ç'enen)
Başbakan.
TBMM
Başkanı
-Recep
Peker.
Başbakan
-Bekir Sami
(Kunduhk),
Dışişleri
Recep Pfeker Bakanı.
Diplomat.
-Yusuf Izzet Paşa (Met Çunatuka)
General, lstıklal Savaşı Komutanı
-Cemil Cahıt Toydemir
(Therketh) General, tstiklal Savaşı
Komutanı
-Ali Sait Akbaytugan (Şhapli),
General, tstiklal Savaşı Komutanı
-Bekir Sami (Zarakhue). Kurmay
Albay, Istiklal Savaşı Komutanı
-Aşır Atlı (Ş'u). General, Istiklal
Sa\aşı Komutanı
-Hakkı Behiç (Bayiç).
TBMM'nin ilk Maliye
Bakanı
-Fuat Canm.
Hariciyeci, Büyükelçı
-lsmail Canbolat
(Hatko). Polıtikacı
-Eşref Kuşçubaşı
(Sencer), Teşkılat-ı
Mahsusa Başkanı
-Çerkez Ethem (Pşov)
-YAZARLAR Yaşar Doğu
Murad -Mizancı
Murat (Haraki)
-Prens Sabahattin
(Kuezba)
-T.Mümtaz Göztepe
-lsmail Habib (Sevük)
-BESTECİLER
-Lemi Atlı
(Çizemugh)
-Muhlis Sabahattin
(Bijnav)
-Neveser Kökteş
(Bijnav)
Ömer Sevfettin
-Ahmet RESSAMLAR
Mithat -Nâmık lsmail (Zeyf)
(Hağur) -Hüseyin Avni Lifij (Tlifıj)
-Ömer -ŞevketDaö
Seyfettüı GÜREŞÇILER
(Hatko) -Yaşar Doğu (Guke)
-Ömer -Mahmut Atalay (Nekhuy)
Naci -Hamit Kaplan (Geeç'ı)
(Cankhot) -Adil Candemir (Gukhe)
-Sabahattin -Haydar Zafer (Açiba)
Selek -Adil Atan (Atanba)
-Mizancı -trfan Atan (Atanba)
Atasözleri
Çalışma üzerine:
- Sonra demeden işini
yap.
- Araba boşalmadıkça
öküz dinlenmiş olmaz.
- Geyiği görmek ayn
şey, yakalamak ayn
şeydir.
- Eteğin ekine değdikçe
ekin boy atar.
- Götüremeyeceğin
yükü sırtlama,
yapamayacağın işe
başlama.
- Sevmediğin işe gönül
kör gibi bakar.
- İşin başını
bilmiyorsan sonunu
yapamazsın.
- Balın olduğu yeri
anlar bilir.
- Yiyene imrenme, iş
yapana imren.
- Biçersen yemlik ot,
biçmezsen kuru saz
olur.
durumu şöyle anlatıyordu:
"İnsanlar savaşa giderken düşmanı
mahvedeeeklerini, onları öldürecekleri-
ni. gittikleri savaşın ne kadar kutsal ol-
duğunu düşünürler bikJiğimiz kadany-
la. Ovsa Abhazlar savaşa giderken şöyle
söyleniyorlardı: Lanet olsun, banş bo-
zuldu. Maalesef savaşmak zorundayız.
Yazık ki ülkemizin bağımsızlığını koru-
mak için silah kullanmak zorunda kalı-
yoruz. Kan döknıek ve kanımızı akıt-
mak zorunda kaldığımız bu duruma la-
net olsun."
Abhazlann her sabah ettiklen duayı
anımsamakta da yarar var:
"Tann bütün dünya uluslannı özgür
ve mutlu kılsın, fakat Abhazları da
unutmasın."
Barış ararken bulunan
Kuzey Kafkasya halklannın. bızım
kullandığımız daha genel adla Çerkez-
lerin savaşa ve banşa bakış açısı bu.
Buna karşın. Puşkin'in, Lermontov'un,
Dostoyevski'nin, Tolstoy'un hayran ol-
duklan Kafkasyalılar, kendi tarihlerine
dönüp baktıklannda iki şey gördüler:
Sürgün ve savaş acılan... Taa Promet-
heus'la başlar baskı ve zulüm Kafkas
tarihinde.
Nart Pharmat ya da Sosruko kılığına
bürünen Prometheus, ateşi tannlardan
çalıp insanlara vererek, insandan yana
ağırlığını koyduğu için sonsuza dek ce-
zalandınhr. Kafdağı 'na gerilir bedeni,
kurda kuşa yem edilir günler boyu.
Anadolu masallannda Kafdağı'nın ar-
dında aranır mutluluk. Beyaz atlı bir
prensle simgelenir aşk. Ve
Kafkasya, Grek mitolojisin-
den Azteklere. oradan Ana-
dolu yarımadasına kadar
birçok efsaneye kaynaklık
eder. Kafkasyalı kimi yerde
Hitit olur, kimi yerde Türk.
Kimi yerde Bask'tır, kimi
yerde Ürdüırlü. Surıyeli.
Amenkalı... Dünyanın dört
bir yanına saçılmış tespih
taneleri gibidir Kafkasyalı.
21. yüzyıla hazırlanan Çer-
kez ruhu artık sürgün ve acı
ruhudur. Şiirine böyle geç-
miştir çünkü. lşte örneği:
Sürgün Cünlerl
Türk Türkiye'de Arap Su-
riye'de ve tspanyol Ispan-
ya'da Çerkez Türkiye'de
Çerkez Ispanya'da Çerkez
Suriye'de Bir hata var bu
denklemde Bir hata var
Ama nerede?
(Ergün Yıldız. Kafdağı.
Nisan/Mayıs 1989)
Romanında yerini böyle
almıştır çünkü. lşte örneği:
"Otuzüç yıl savaş, yenil...
Kovul ata yurdundan, baba
ocağından... Ah Seteney, ah
bilge kadın, kalk da gör şu
halimizi. Kıçı yamalı göde-
lek Rus'a yenik düşüp Os-
manlı'ya el bağlavıp boyun
büken şu Dağlıların suratı-
na tükür! Tükür kocamışla-
nn ak sakallarına... Tükür
kendini yiğit sanan, bu ka-
rınca beili, eğri vav bacaklı
gençlerin alınlanna... Tükür
kızını kızanını Üsmanlı'va
peşkeş çeken, oğullannı ka-
pıkulu, fedai, kızlarını ha-
remlerine kapatma yapıp
Saravlı olduk diye zort otu-
rup zort kalkan Çerkez ulu-
lanna. bevlerine, sovlulan-
na... Biz de bilirdik Ösman-
lı'ya kapılanmavı, sandal-
larda sefa sürüp konaklarda
oturmayı. Nive vollara düş-
tük de, taa buralara, Binbo-
ğalar'a sığmdık? L tancunız-
dan_. Yenilginin utancından
gizleniyoruz şu iki dağın
arasına. Kendimizi koca
Tanrı Tha'nın küçük oğlu
gibi gerdirdik Binboğa dag-
lanna. Gün boyu bir kartal
vivor ciğerimizi, yeniden sa-
ğalıyor yenen yerlerimiz ge-
ce olunca. Bir tek uyurken
unutuyoruz yenilgimizi.
Gün ışıyıp da ortalık ağa-
nnca yeniden başlıyor sağa-
lan yericnizi gagalamaya
kartal... Kurdu kuşu, şahini,
akbabasu sırtlanı, baykuşu,
varasası çepeçevre sanyor-
İar yanımızı yöremizi. Bir
ağı/dan bağınyorlar günba-
tımına kadar: Sen bir yenik-
sin! Yeniksin sen... Sen ye-
niksin... Bir yabancısın sen
Binboğa etekİerinde—
-.•\astik diken oluyor ba-
şıma. L\anıp kalknorum
sessizliğe, ciğerimin kana-
ması duruyor... Gün boyu
deli danalar gibi dolanıyo-
rum ortalıkta. Burnuma
Kafdağı'nın kokuları geli-
yor. Ağaçlannın, o ulu ağaç-
lannın esintisini duyuyorum
gûn boyu... Ve gün boyu ye-
diğim zehir, givdiğim ke-
fen!.."
(Daglara Yazılıdır. Çetın
Öner. Can Yayınlan. 2. Ba-
sım,1992.sf:91,92)
Çağmızın ünlü bir devlet
adamı, Joseph Broz Tito, Kafkas halk-
lan üzerindeki büyük soykınmı görün-
ce şöyle haykırmıştır:
"Ey sapık vahşiler!.. Çeçen ulusu ne-
rede? Onlara ne yaptınız?"
Bu yenik ve sürgün ruhun acılan. ül-
kemizde, kentimizde. köyümüzde. so-
kağımızda 1864'ten bu yana tanıdığı-
mız yerleşik yabancı komşulanmızı
sunmuştur bize.
Yarın:Yerle$ik yabancının
büyük göçü
ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL
Bağ-Kur emeklisiyim, sigortah çahşıyorum
Soru: 27 yıl serbest meslek erbabı olarak çaJıştıktan sonra, Bağ-
Kur'dan emekü oldum. Halen özel bir kurumda danışma-
nım ve sigortalı olarak benden prim kesiliyor. Bu stgortalı iş-
yerinde 10 yıl prim ödeyerek çalışırsam, 55 yaşını doldurmuş
bir erkek sigortab olarak SSK'dan da emekli olabilir mivim.
Kısaca, bir Bağ -Kur emeklisi, sigortadan da emekli olabilir
mi?
(O.Ü.)
YANIT: 506 sayılı Sosyal Sıgortalar Yasası'nın 2. maddesine gö-
re, "Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafmdan
çahşnnlanlar bu kanuna göre sigortah savılırlar."
Bir iş sözleşmesıne dayalı olarak çalışanlar. genel olarak sigortah
sayılmakla birlikte, iş sözleşmesine dayalı olarak çalışanlardan
kimlerin, "sigortalı sayılmavacagı" ve kimlere de "bazı sigorta kol-
larının uygulanmayacağı". 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın
3. maddesinde açıklanmıştır. Yasanın 3. maddesine göre. "Kanunla
kurulu emekli sandıklanna aidat odemekte olanlar" ile "Kanunla
kurulu sosyal güvenük kurumlanndan malullük veya emekli ayhgı
almakta iken", ış sözleşmesiyle çalışanlar. Sosyal Sigortalar Kuru-
mu'nun, "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından" yararlana-
mazlar. Bir başka anlatımla, Sosyal Sigortalar Kurum'u dışındakı
bir başka sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı alanlara, Sos-
yal Sigortalar Kurumu'nca yaşlılık aylıgı bağlanmaz.
TC Emekli Sandığı, Bağ-Kur ya da yasayla kurulu özel emekli
sandıklanndan emekli ya da yaşlılık aylığı alanlar, SSK kapsamın-
da çalışmaya başladıklannda. bunlardan Sosyal Güvenlik Destek
Primi kesilir.
Sosyal Güvenlik Destek Primi ödenmiş süreler, sigortalılık süre-
sinden sayılmayacağı gibi, bir başka sosyal güvenlik kurumuna
bağlı olarak geçen sürelerle de birleştırilmez.
TC Emekli Sandığı, Bağ-Kur ya da yasayla kurulu özel emekli
sandıklanndan emekli, malullük ya da yaşlılık aylığı alanlara. yal-
nızca iş kazaları ve meslek hastalıkları sıgorta kolu uygulanır.
Emekli aylığı alarak çalışanlar, iş kazalanna uğracîıklarında ya da
meslek hastalıklanna yakalandıklannda. koşullan varsa, Sosyal Sı-
gortalar Kurumu'nca da iş kazalan ve meslek hastalıklan sigorta
kolundan aylık ya da gelir baglanır.
Kısaca, Sosyal Sigortalar Kurumu dışındaki bir başka sosyal gü-
venlik kurumundan malullük, emeklilik ya da yaşlılık aylığı alan-
lar. SSK kapsamında bir ya da birkaç işyerinde kaç yıl çalışmış
olurlarsa olsunlar, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan aynca emekli
olamazlar.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Mustafa Kemal'in Yalnızlığı
Haldun Derin'in, "Çankaya Özel Kalemini Anım-
sarken" adlı yapıtt, günlerce başucu kitabım oldu.
DDY'de memur bir "Paşa Kâzım" var, ta Kurtuluş
Savaşı yıllanndan ben, trenle gidip gelen Mustafa
Kemal'in çevresinde. Esprili mi esprili de bir adam.
Harf devrimi yılları, Mustafa Kemal, Paşa Kâzım'a so-
rar
- Yumuşak "ğ" ile sert "g"yi nasıl ayırt edersin?
- Üstlerine parmağımla basar anlarım!
- Zaten sana soranda kabahat! der geçer Mustafa
Kemal...
Mustafa Kemal'in çevresinde bir de "mutatzevat",
yani alışılmış kişiler vardır. Yazar Armstrong, Musta-
fa KemaPle ilgilı "Bozkurt"ad\\ yapıtında, "mutatze-
vat" için "desperados" (gözü dönmüş haydutlar) de-
yimini kullanır. Haldun Derın. bunu şöyle anlatıyor:
"içlerinden kımisınin, vefalı ve özverilı hızmetleri-
nin yani sıra, ufak tefek haşanlıklan, Armstrong 'un on-
lara böylesine kara çalmasını hoş gösterecek boyut-
ta olmasa gerektır. Huzuru mutat zevatm şunlardan
oluştuğu kabul edilebihr: Salih Bozok, Cevat Abbas
Gürer, Ali Kılıç, Recep Zühtü Soyak, Hasan Cavit
Belül... En uslulan sanırım sonuncusu. Pekele avu-
ca sığmayanlardan bir tanesi Viyana'da tanışıp ev-
lenme vaat ederek getırdiğı pek soylu Nemçe dilbe-
rini evinde uzun süre alakoyacak, sonra başından sa-
vacaktı. Kadının yakınmak üzere yazdığı mektup, bil-
diğime göre, Atatürk'e göstehlmeyecekti...
Gece nöbetıne kalan kâtıpler şifre anahtarlarını
devralıyoriar. Bir de Içişleh Bakanlığı'nca 'müstemir-
ren takıp' edılmiş (süreklı ızlenmış) olan bir düzineye
yakın kimsenin birdosyası varkı, hep elaltında tutu-
lurmuş. İçinde Kazım Karabekir, Ali Fuat, Cafer Tay-
yar Paşa 'larla benzeherinin ne yaptıklarını, nerelere
gittiklenni anlatan, her gün gelmış raporlarduruyor..."
(S. 40-41)
Hikmet Bayur'dan önceki Umumi Kâtip Tevfik Bı-
yıklıoğlu na Gazi'nin yaptığı ufak bir azizlıği ya da
muzipliği şöyle anlatıyorlar: Bir gece Tevfik Bey, Dol-
mabahçe'deki yatak odasında mışıl mışıl uyurken, ta-
bancasını çekip içeri gıren Mustafa Kemal, onu tatlı
uykusundan can havli ile uyandınverince, zavallının
ağzından dökülen şu olmuş:
- Yok yok, aradığın burada değil. •
1930'lu yıllar, 18 şubatta yeni alınan "Ege" vapu-
ruyla Izmir'e gidiyorlar. "Zafer" ile "Adatepe" muh-
npleri Ege'ye eşlik ediyorlar. Vapurda Rumeli türküle-
n soyleniyor. Hükümet radyoda alaturka müziği ya-
saklamış. Piyasa müziği yayını yapılmıyor. Atatürk,
gemı süvarisine döner:
- Her ne kadar hükümet yasak etti ise de Kaptan
Bey'in iznıni alır, gramofonda birkaç plak dinlenz...
der. Sait Kaptan izin verır.
Sofra saati gelmiştır. 6u, sınav saati demektir. Ora-
da herkes, sınavdan geçecektir. Sınava, Haldun De-
rın'ın yanında oturan deniz yuzbaşıdan başlanır. Yüz-
başı her soruya güzel yanıtlar verir. Atatürk:
- Onu amıral yapacağ/m.'deyince, çocukluk arka-
daşı Nuri Conker, dayanamaz mızıkçılık eder:
- Yapamazsın Paşam! Kendi kabilıyeti buna müsa-
it değilse yapamazsın!
- Yapanm efendim ne demek? (Denizcıye döner)
Bakma sen bu enayınin sözüne!
Nuri Conker, "Kerem edın Paşam!" diye hâlâ ayak
diremektedir. Atatürk, "enayi" sözcüğünü sık sık kul-
lanır. Haldun Derin anlatıyor:
"Bu sozcük oelleğimde şu çağrışımı uyandırdı, ar-
kadaşlanndan dünya evine gırenlere Gazi'nin biraz
para yardımı yapması gelenekmış. Bunlardan Suat
Dinçmen'/n ıkınci kez evlenmesi dolayısıyla, hususi
kalem müdürünün durumu arz edip dılekte bulunma-
sı üzerine Gazi:
- Ben, ıkinci kez evlenen enayiye para vermem! bu-
yurmuş... "(Suat Dinçmen'in oğlu geleceğin büyükel-
çilerinden Ustün Dinçmen; Üstün'ün eşi Filiz Dinç-
men de ilk kadın büyükelçi olacaktır). (S. 88)
"Enayi" sözcüğünü, onun her davranışını -vagon
penceresinde resim çektirmek gıbı- öykünen Celal
Bayar da sık kullanırmış!
Bir anıyı Hasan Rıza Soyak anlatır, Mustafa Ke-
mal'in yalnızlığını. Mustafa Kemal, derdini şöyle dö-
ker:
"Yani ben burada bir nevi mahpus hayatı yaşıyo-
rum. Gündüzleri ekseriya yalnızım, herkes işinde gü-
cünde... Benım ise çok günler, bütün günümü değil,
bir saatimi dahi dolduracak işim yok. Şu halde ya uyu-
yacağım. olmazsa kitap okuyacağım, yahut bir şey-
leryazacağım. Arada biraz dinlenmek ve hava almak
ihtiyacını duyarsam, dedığim gıbı, şehrın içinde ve dı-
şında ancak otomobıl ile gezıntileryapacağım. Son-
ra? Sonra yıne hapishaneye döneceğım ve ışte böy-
le kendi kendıme bilardo oynayıp, sofra zamanını
bekleyeceğim. Bari orada biraz değışiklık olsa. Ne
gezer... Bu sofra nerede kurulursa kurulsun, karşım-
da asağıyukan hep aynı şahıslar. Aynı yuzler, aynı söz- •
ler. Hasılı bıktım usandım çucuk!.." Tatlı Rumeli
şivesıyle, "çocuk", "çucuk"\aş\yordu... (Celal Beyde,
"çocuk" demekten hoşlanırmış!) ;
Atatürk, Özel Kalem Müdür Yardımcısı Sabrt Şev-«
ki Şeren, günün evraklarını imzaya götürdüğünde: S
- Şu kararnamelerin imzası olmasa hiç işim yoK-
demış. (Sabit Şevki Şeren, Turgay Şeren'in babası.)»
19 Mayıs geldi geçti, uzgöreçte (TV'de) bile iz-|
lemedim, "cuma namazı" önergelennı imzalayanlar,|
bağlılıklarını bildıriyortardı Mustafa Kemal'e. Yalan»
çuvallan! )
Mustafa Kemal'i bu denli yalnız görmemiştim... '
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA\
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA:
1/ Bahçe ya da
açık ağıl etrafın-
dakiçit...EskıMı-
sırlılann kutsal
saydıklan öküz. 2/
Ege Bölgesı'nde
ünlü bir antık
kent...lstanbul"un
bir semtı. 3/ Boru
sesı... Fınnda ek-
mek. börek, çörek
çevıımeye yara-
yan bir tür kürek.
4/ Bir peygam-
ber... Çanakka-
le'nın bir ılçesı. 5/ Gürcıs-
tan'da soylu kabul edılen
kimselere verilen ad. 6/ Yan
mat bir kâğıt türii... Kabada-
yı. 7/ Çene altından geçınle-
rek başörtüsüne kancalanan.
genellıkie gümüşten vapıl-
mış takı... Kale hendeğı. 8/
Tütün dızmek, kurutmak \e
işlemek ıçın kullanılan üstü
kapalı sergı.. \'a\aş, ağır. 9/
Güzel çıçeklı bir süs bıtke-
si... lyı yetışmı*. değerlı kımse.
VXIK.\RIDAN AŞAĞIYA:
1/Resım veheykel sanatlanndavarlıklannbıçımi... Düşün-
cesızce her ı»e atılan. 2/Gümüşbalığının küçüğü. . Genel-
likle arkasından yağmur getıren sert ve geçıci yel. 3/ Bir n o
ta... Kazak başkanlanna verilen ad. 4/ Hararet... Bir ılimız.
5/ Kavut ve un kanşımından yapılan yol azığı. 6/ Engebe...
Eskı Türk güreşlerınden bırı. II Ikı paranın kambıvo değe-
rinın eşıt ofması... Şöhret. 8/Kutsal ınanç... Dar, uzun veı
hafıfbir >anşkayığı. 9/Göğüs... Birşeyınerebileceği uzak- J
hk. !