Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 MAY1S 1995 PAZAR CUMHURİYET
~rf rr
SAYFA
KULTUR 15
4 8 . U L U S L A R A R A S I C A N N E S F İ L M F E S T İ V A L İ
Melelder, Böcelder ve IıısaıılarVfeCDt SAYAR
48. Uluslararası Can-
nes Film Festivali kâ-
ğıt ûzerinde gözüktû-
ğü kadar heyecan veri-
ci başlamadı. Çok sa-
yıda ünlü yönetmenın
yapıtlannı içeren
programın ılk günle-
rinde yer alan filmler arasında ne bir baş-
yapıt vardı. ne de üzennde herkesin bır-
leştiği önemli fılmler. Japon fılmı 'Shara-
kn' ve Mali filmi 'Zaman', her sabah çe-
şitli yayın organlannda yayırnlanan •yıMız
taMolan'nda bıreT yıldızla yetınmek z o
runda kalırken açıhşta gösterilen Fransız
filmi 'KayıpÇocuklar Kenti'ne ortalama
iki yıldız veriliyor. Farldı ülkelere mensup
eleştırmen dostlann, ağız birlıği etmişçe-
sine ılk günün filmlenni izlememiş olma-
nın bir kayıp olmadığıni vurgulaması içi-
mi rahatlatıyor.
Ikinci ve üçüncü günün fılmleri ise gö-
rece daha başanlı sanınm. Bunlardan ilki
bir Amerikan yapımı. Belgeselleri ile ta-
nınan Philip Haas, bu kez A.S.Byatfın bir
romanından yola çıkarak ilginç bir film
gerçekleştirmiş. 'Melekler ve Böcelder'
(Angels and Insects) adlı film, doğanın ve
insan ruhunun karanlık dehlizlerinde bir
yolculuk olarak tanımlanabılır.
Öykü aslında son derece sıradan. Bir
bilim adamının âşık olduğu genç ve güzel
bir kadınla evlenmesi, daha sonra bu iliş-
kınin tüm coşkusunu yitirerek sıradanlaş-
ması ve ıhanetle sonuçlanması. Ama kah-
ramanımızın bir doğa bilimlen uzmanı ol-
ması ve yaşamını böceklerin davranışla-
nna adaması ve de yönetmenın bir belge-
selci olması, filmin farldı boyutlara ulaş-
masına yol açıyor. Philip Haas, insan iliş-
kilerini bir mikroskop altından inceliyor,
tıpkı kahramanın kanncalann ve böcekle-
rin dünyasını incelediği gibi ve ilginç bağ-
lantılar kuruyor, doğanın düzeni ile insan
doğasının ve ilişkilennın dûzeni arasında.
I Böcek ve aşk
sahnetori
Geçen yüzyılın sonlannda Amazon-
lar'da yaptığı araştırma yolculuğunun so-
nunda bir deniz kazası geçiren ve tüm bul-
gularını yitıren \Vllliam Adamson, Ingil-
tere'ye beş parasız döndüğünde zengin bir
koleksiyoncunun (bıtki ve hayvan türleri
üstüne bir koleksiyon) güzel ve bir melek
kadar güzel kızına âşık olur ve aralannda-
ki sınıf farkına rağmen onunla evlenmeyi
başanr. Ilk gecelerinde, evlendıği kadının
görünmeyen yüzünü. güçlü cinsel tutku-
lannı fark eder. Bu tutkulu ilişki çok geç-
meden yalnızlığa ve sorulara terk eder ye-
rini. Adamson, genç kadının gizli yönle-
ri ile karşılaştığı sırada, kendisi gıbt do-
ğanın sırlanna meraklı bir kadınla, kan-
sının uzak bir akrabası ile ılişkiye girmiş-
tir. Kansının yasak ilişkisi, genç bilim
adamının dünyaya ve doğaya bakışı yeni
boyutlar kazanacak, böceklerin düzeni ile
kendi düzenleri arasındaki benzerliği gör-
mesine yol açacaktır.
Philip Haas, insan ihşkilerini salt içgü-
düler ve doğal yasalarla açıklamıyor. Top-
lumsal düzenin etkilerini de mikroskobu
altına alıyor. Victonen toplumun göste-
rişli dekoru ve ikiyüzlü değerlerinin insan
ruhu üstündeki etkilerini sorguluyor. Ko-
zasından çıkan ve metamorfoza uğrayan
bir böceğin yakın çekımleri ile kendi ba-
şına izlendiğinde 'khch'etkisi veren aşk
sahnelerine aynı filmde yer vermek, kuş-
kusuz oldukça cesur bir tavır. Haas'm fil-
minı sevmeyenler olacaktır.
I Oyuncukarn başansı
I övgüyü haketfyor
özellikle feministlerin yaklaşımının
pek de olumlu olmayacağı kanısındayım;
ama erkek bakışını savunan Fılmlere de
söz hakkı verilmesine umanm karşı çık-
mazlar. Haas'ın filmi. yaklasımın özgün-
lüğü kadar, oyunculannın başansı ile de
övgüyü hak ediyor.Patsy Kenstt, kendi do-
ğasına tutsak olan kadını -melek yanını ol-
duğu kadar 'böcek'yanını da- büyük bir
başanyla yansıtıyor. Bilim adamı rolünde
MarkRvlance'ın oyunu da son derece ya-
J
ohn Boorman,
"Rangoon'un Ötesi'nde
Burma'da bugün de
sürmekte olan diktatörlük
rejimini, 1988 yılındaki
ayaklanma yıllannda yer alan ve
dünya basınında hemen hiç yer
almayan katliamlara ışık tutarak,
dünyanın gündemine getiriyor.
B<elgeselleri ile tanınan
Philip Haas, bu kez
A.S.Byatt'in bir
romanmdan yola çıkarak
ilginç bir film
gerçekleştirmiş. 'Melekler
ve Böcekler' (Angels anu
Insects) adlı film, doğanın
ve insan ruhunun karanlık
dehlizlerinde bir yolculuk
olarak tammlanabilir.
lın ve inandıncı. Kısacası, bir Amerikan
filminden beklenmeyen derinlikler içeren
bir film 'Melekler ve Böcekler'.
Rangoon'un ötesi
Ülkemizde de yakından tanınan, Ingi-
liz sinemasının usta yönetmeni John Bo-
orman da doğa. insan ve toplum üçgeni
içinde deviniyor.'Defivenmce' ve 'Eme-
rakiForest' (Zümrüt Ormanı) fılmlennde
de vahşi ormanlarda geçen serüvenlere
yer veren Boorman"i sert doğa koşullann-
da, gerimi iyice artan insan ılişkilerini an-
latmak hep heyecanlandırmıştır. Bu kez de
Uzakdoğu'da, Burma'da (öteki adıyla Bir-
manya) geçen öyküde vahşi birtoplumsal
yapi ve vahşi bir doğa ile savaşmak zorun-
da kalan bir insanın cesaretini. daha doğ-
rusu korkuyu yenme çabasını anlatıyor.
Boorman. Burma'da bugün de sürmek-
te olan diktatörlük rejimini, 1988 yılında-
ki ayaklanma yıllannda yer alan ve dün-
ya basınında hemen hiç yer almayan kat-
liamlara ışık tutarak. dünyanın gündemi-
ne getirivor. Bunu yaparken de örneğin
Costa Gavras'ın 'Kayıp' filminde yaptığı
gibi salt bu rejıme yönelik bir eleştiri ile
yetinmiyor. Boorman'ın asıl amacı. rast-
lantılar sonucu bu olaylara tanık olan bir
Amerikalı'nın ruhsal yapısındakı değışı-
mi ızlemek.
"Rangoon'un Ötesi" vahşi bir cina-
yet sonucu. kocası ve çocuğu öldürülen bir
genç kadının. çevresinden uzaklaşmak
içın Uzakdoğu'yagidişi ilebaşlıyor. Genç
kadın, orada askeri diktatörlüğün vahşe-
tine tanık oluyor ve kendini olaylann tam
ortasmda buluyor. Kuşkusuz bilinçle ya-
pılmış siyasal birseçimdeğil. duygusal bir
seçim. Ama o anda yaşamakta olduğu sü-
reç göz önüne alınınca, bu genç kadının
cesaretini anlamak kolaylaşıyor. Gene bir
rastlantı sonucu Burma'daki demokratik
muhalefetin kadın lideri Aung San Suu
Kyi'nin (Ang San Su Ci, okunuyor) nam-
luiara karşı yürüyüşüne tanjk olan ve onun
liderliğindeki harekete katkıda bulunan
genç kadının ölmekten hiç korkmadığını
görüyoruz. Belki de bir an önce çocuğu-
na ve kocasına kavuşmak için çatışmanın
ortasına gırmekten kaçınmıyor.
Burma'da yaşanan
tnfedi
Ne var ki. tanıştığı ve tutkuyla bağlan-
dığı Burmalı profesör. onu farklı bir dün-
ya, farklı bir değerler sistemı ile tanıştın-
yor. lyi ve çalışkan olduğu takdirde mutlu
bir yaşamı olacaği felsefesı ile yetişmiş,
ıyi bir Katolik eğitımi almış olan genç ka-
dın. Budıst felsefeyi, başkalannın acısını
paylaşmayı, kendi mutluluğu için değıl,
başkalannın mutluluğu için yaşamayı öğ-
renıyor, bu sıcak çatışmanın orta yennde.
Ve artık, ölmek onun içın bir hedef olmak-
tan çıkıyor; kendi dünyasının sınırlannı
aşıp başkalannın dünyası ile buluşuyor.
Doğal olarak da acı ve mutluluk kavram-
lanna eskisinden farklı yaklaşıyor. Doğu
felsefesi, acının, yaşamın her anında var ol-
duğunu, mutlu olduğumuzu sandığımız an-
da bile mutsuzluğun bir yerlerde devam et-
tığinı savunan görüşlerini benimsiyor. Öy-
le ise yapılacak tek şey, insanın bireysel
mutluluğunu başkalan için yaptıklan ile
ölçmesı.
Boorman, bu mesajı etkileyici bir sine-
ma dili ile vermeyı başanyor kuşkusuz.
Ama filmin pek çok eleştırmen tarafından
yetersiz bulunacağını adım gibi biliyorum.
Evet 'Rangoon'un Otesi'nin Burma'daki
dıktatörlüğe ve karşısında yer alan banşçı
demokratik güçlere yaklaşımı, duygusal
planın ötesine geçemiyor. Yani 'iyi-
ler'le'kötüler'in çatışmasında. doğal oîa-
rak, ıyilerin yanında saf rutuyor ızleyicı.
Boorman'ın bu dürüst çabasını saygıyla
karşılıyorum. Medyada hemen hiç yer al-
mayan dünyanın bu uzak köşesine dikkati
çekerek önemli bir işlev yerine getiriyor.
Siyasal plandakı tartışmaya yetennce gir-
memesıni bir eksiklik olarak kabul edip,
fılmı yargılayacaklar olacak. Ben onlara
katılmıyorum. Kendi payıma Rangoon'da
(Burma'nm başkenti) v e ötesinde yaşanan
pek çok olayı bu fılmden öğrendim çünkü.
Bundan ötesinı araştırmak isteğinı de ge-
ne bu fılmden aldım. Kuşkusuz bir filmle
dünyayı değıştıremezsiniz -Boorman da
aynı kanıda- ama izleyicide bır şeylenn de-
ğışmesi gerektiği bilincini yaratabilirsinız.
Du>gusal bır serüven filmi de bu amaca
pekâlâ hızmet edebilir. Hele Boorman gı-
bı usta bır yönetmen, Patricia Arquette v e
Aung Koo gibi iyi oyunculann elınden çık-
mışsa. Burmalı olan Aung Koo, şu sıra ül-
kesi dışında yaşıyor ve tahmin edılebılece-
ğı üzere yaşamının bundan sonrası pek ko-
lay geçmeyecek.
Filmin Müslüman bır ülke olan Malez-
ya'da çekıldığıni, ama gene de çekımlenn
türlü güçlükler ve baskılar altında gerçek-
leştiğinı; Rangoon'dakı asken diktatörlü-
ğün bugün de sürmekte olduğunu, demok-
ratik muhalefetin lideri Bayan SuCı'ninev
hapsınde tutulduğunu, hükümetin verdıği
yiyeceklerden yemeyi reddettiğinı ve yal-
nızca "Korkudan Kurtulmak' (Freedom
From Fear) adlı kitabının geliri ile yaşadı-
ğını da basm toplantısında öğrendim. Ben-
den söylemesi.
PENALTI
MEMET BAYDUR
Robert McNamara'mn
Özel SavaşıMcNamara, Kennedy ile Johnson'un Amerika Baş-
kanlıklan yıllarındaki Savunma Bakanı. Vietnam Sava-
şı'nın Amerika cephesindeki beyni, patronu, her şeyi.
Geri Dönüp Bakarken: Vietnam Trajedisi ve Dersleri
başlıklı bir kitabı yayımlandı geçenlerde. Otuz yıldır tar-
tışılıyor Vietnam savaşı. Birçok insan yazdı, yayımladı,
konuştu bu konuda. McNamara ise ilk kez konuşuyor
kendi sorumluluğu alttnda yürütülen bu savaş hakkın-
da, 414 sayfalık bir kitapla.
Ne diyor kitabında eski Savunma Bakanı? Inanılır gi-
bi değil ama ne diyor biliyor musunuz? Biz haksızdık di-
yor. Vietnam Savaşı benim ve siyasi sorumlu diğer
Amerikalılann hatasıydı diyor. Saygon'un, bugünkü
adıyla Ho Shi Minh kentinin devrimciler eline geçişin-
den yirmi yıl sonra ve Amerikan ordusunun yenilgisiyle
sonuçlanan bu anlamsız savaşın toplum üstündeki et-
kileri kabuk baglamak üzereyken; üç milyon vietnamlı
insanın, yüz bine yakın Amerikalı askerin ölüsünü ce-
binde taşjyan, yüz binlerce insanı yerinden yurdundan
eden kararlann baş sorumlusu bu zat, haksızdık diyor!
Biz de McNamara gibi yapalım ve geri dönüp bakalım
biraz. Bakalım neler göreceğiz?
1961 yılındayız. Amerikan milyarderi Henry Ford, dev
Ford Motor Şirketi'nin başına, baş yönetici olarak Har-
vard'da okumuş parlak bir adamı getiriyor. Robert
McNamara, Henry Ford'un emrindedir artık. Ama yedi
hafta gibi kısa bir süre sonra patron değişiyor. Başkan
Kennedy, Robert McNamara'yı Pentagon'un başına ta-
yin ediyor. Yedi haftalık Ford yöneticiliğinden, Amerika
Savunma Bakanlığı koltuğuna oturuyor McNamara.
Kennedy'nin tersine hayatında savaş - cephe yüzü gör-
memiş birisi. ikinci Dünya Savaşı'nda hava kuvvetlerin-
de istatistik uzmanı olarak çalışmış. McNamara, idare
bilimi açısından Ford Motor Şirketi ile Amerika Savun-
ma Bakanlığı arasında pek bir fark görmediğini yazıyor
kitabında. Ilk yıllarda ikisini de benzer y^ntemlerle çe-
kıp çeviririm diye düşünmüş. Sonradan oğreneceği gi-
bi savaş, örneğin Vietnam Savaşı, şirket idare yöntemi
bilgisiyle idare edilemiyor.
1961 yılında Vietnam, Amerika'nın Soğuk Savaş prog-
ramında önemli bir yer tutmuyor. Küba var akıllarında,
Berlin Duvan var, hatta Kongo bile daha önemli Ameri-
kan iktidarlannın gözünde o yıllarda. Lumumba'yı anım-
sar mısınız? Vıetnam'a karşı girişilen askeri harekât, kü-
çük ama ideolojik bir itiş-kakış, bir bilek gücü gösterisi.
Bu savaşın çığ gibi büyüyüp, kendisine milyonlarca ölü-
den sonra, otuz yıl sonra "nata etmişiz" diye yazdıra-
cağını düşünmüyor bile Mister McNamara.
Johnson, Kennedy'nin öldürülmesiyle başkan oluyor
ve Savunma Bakanhğı'ndaki Kennedy takımını muha-
faza ediyor. McNamara, Dean Rusk ve bütün siyasi da-
nışmanlar işlerini koruyorlar. Johnson artık iyice tırma-
nan savaşla yakından ilgili. Bunun birçok nedenınden
biri de Amerika iç politikası. Johnson, içerideki tutucu,
sağ kanat siyasetçiler tarafından "Vietnam'ı kaybet-
mek"\e suçlanacağından korkuyor. Bu ikili, Johnson ile
McNamara savaşı trmandınyoriar. O denli tırmandınyor-
lar ki artık siyasal ya da ınsancıl gerçeklerle ilgileri kal-
mıyor. İnsan hayatı, ölüm, napalm bombalan filan, her
şey anlamını yitiriyor. Amerika halkının ve basının des-
teğini de kaybediyoriar ama, bu da bir işe yaramıyor.
McNamara'mn desteğiyle başkan Johnson emir ve-
riyor ve Amerikan ordusu 1965 Şubatı'nda Kuzey Viet-
nam'ı bombalamaya başlıyor. Güney Vıetnam'da yak-
laşan yenilgiyi örtbas etmek için 1965 mart ayında de-
niz kuvvetleri yollanıyor Vıetnam'a. Aynı yılın temmuz
ayında 175.000 asker daha yollanıyor gerisi gelecek va-
adiyle.
Oysa, kendi kitabında okuduğum kadanyla, taa 1965
yılında Amerika Savunma Bakanı Robert McNamara,
Amerika'nın bu savaşı yitireceğini anlamış! öyle yazıyor!
"Herhangi bir Amerikan zaferi mümkün değildi. Birba-
taklığa girmiştik." Bunu daha o yıllarda düşünen biri, sa-
vaşı son on yıl daha uzatıp, kaybedeceğini bile bile mil-
yonlarca suçsuz insanın ölümüne neden olmakta mah-
zur görmüyor. Sonunda, yirmi yıl sonra, utanmadan bu
rezilliği kitap haline getirip üç beş milyon dolar daha ka-
zanıyor. McNamara, Johnson ile anlaşamamasına rağ-
men istifa etmemiş. Amerikan generallerinin isteğı doğ-
rultusunda oraya gönderilen asker sayısını 525.000'e tır-
mandırmış. Neresinden bakarsanız bakın bir rezalet tab-
losu. Ama bu kadarla da kalmıyor!
1967 yılının aralık ayında Başkan Johnson, Savunma
Bakanı McNamara'mn görevinden aynldığını açıklıyor.
Dünya Bankası'nın VVashington'daki merkezmin baş-
kanlığına getiriliyor hazret bu sefer. Ne dersinız? Nasıl
bir kariyer sizce bu? Ford Motor Şirketi'nin müdürlüğüy-
le başla, Amerika Savunma Bakanı ol, yıllarca bir ülke-
yi yak, yık ve milyonlarca ölü bırak geriye, oradan Dün-
ya Bankası Müdürü ol, sonra da paşa paşa emekli ol,
otur anılannı yaz, gözü yaşlı bir "mea cu/pa" ile baştan
beri haksız ve hatalı olduğunu itiraf et, oldu bitti işte! Bu
zat, kitabında herhangi bir Amerikan askeri başansının
mümkün olmadığını açık seçik yazdıktan sonra, savaşı
1964 yılında durdurabileceğini ama durdurmadığını,
1967 yılında Vıetnamda 480.000 asker varken de sava-
şı durdurmanın mümkün olduğunu ve yine durdurma-
dığını biidiriyor.
Sonunda, bu zatn muhterem sayesinde srvil ölü sa-
NEPTUN VHIAGE
TEOS'ta
SIRADIŞI BİR TATİL YAŞAMENIN FARKENI
BAŞKALARINDAN ÖĞRENMEYİN!
• DENlZ
• GÜNEŞ
• KUMSAL
• ÇOCUKLAR VE BÜYÜKLER İÇIN HAVUZ
• DİSKO
• BAR
• SURF
• TÜPLE DALMA
• AEOROBlK
• STEP
• DAĞ BISİKLETİ
• TENİS
• BEACH VOLEY
• AT GEZÎNTÎLERİ
• KAPALI ANFİ TİYATRO
• PROFESYONEL GECE SHOVVLARI
• ÇEŞİTLIGÜNDÜZ ANİMASYON PROGRAMLAR1.
BİRBİRİNDEN GIJZEL YEMEKLERDEN ÜLU!>AN AÇIK
BÜFEMİZLE MIJTLU VE HUZURLU BtR TATİL
12 YAŞA KADAR %50 tNDlRlM G Ü N L C K 1 000.000.- TL
YER BÜYÜK AKJCUM SEFERİHÎSAR'İZMİR
TEL: 0 232 745 74 55, FAKS' 0 232 745 70 38
Bu tatilde tatil yapın.
CLUB TEOS VILLAGE, antik Teos kentine birkaç kilometre
üzaklıkta, 600 m2'lik havuzu, çocuk havuzu, özel plaj ve
koyu, iki katlı Türk evleri, anfitiyatrosu, diskosu, çarşısı,
rüzgâr sörfünden dalgıçlığa, atçılıktan okçuluğa,
basketboldan bisiklete olağanüstü spor olanaklarıyla, tatil
yapmak isteyenlere özel bir köy.
Bu tatilde mutlaka CLUB TEOS VILLAGE'a gelin, farklı bir
tatil geçireceksiniz. '
• Rüzgâr sörfü • Kano • Deniz bisikleti
• Mini golf» Masa tenisi • Tenis
• Voleybol. Basketbol
B E P A V A
Sabah ve akşam açık büfe
1 TEAAMUZ 1995 TARİHİNE KADAR
7 G E C E 8 G Ü N
YARIM PANSİYON
5 . 0 0 0 . 0 0 0 TL
aUB TEOS VUAGE, izmiSo 50 km,
Seleribisar'a 8 km, Stğactk'a 2 km
uzakUia
CLUB TİOS VILLAGE
Rezervasyon Tel: (232) 745 74 67 Faks: (232) 745 74 75
EBOLA, UĞRAMAZSAN
İKİ OLA!..
BÜTÜN DÜNYA TETİKTE, BİZ YİNE TEVEKKÜL
İÇİNDEYİZ TÜRKİYE'YE KAÇAK GİREN ZAİRELİLER
TEHLİKESİL BAKANLIKLIKLA ŞAĞLIK KURUMLARI
ARASINDA YAZIŞMALAR SÜRÜYOR, AMA GEREKLİ
ÖNLEMLERİN ALINDIĞINA DAİR BİR BELİRTİ YOK.
TÜRKİYE'NİN İNSAN HAKLARI
AYIPLARINA BİR HALKA DAHA
İRANLI MUHALİFLER ÜLKELERİNE GÖNDERİLİYOR!
ÜÇÜNCÜ BOĞAZ KÖPRÜSÜ GELİYOR
AMA ÇANAKKALEYE
TÜRK TARİH KURUMU KARARLI
TÜRK TARİHİ YENİDEN YAZILACAK
SEVGİ VE DOSTLUK MUCİZE YARATTI
HOŞGELDİN İLKİN AYDIN...
FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER KOMİSYONU
ÜYESİ MUSTAFA YjLMArDAN ŞOK AÇIKLAMALAR:
"BİRİLERİ DEVLETİ KULLANIP SUÇ IŞLEDİ"
• TEKSAS, TOM MIKS. Z.\GOR. SWING .
DLM \ COCl'KLARI, BUGUNÜN ERİŞKINLERİ
ONL^R] HAL\ S>E\1YOR
• EROIN BAGlMLILARINA ACISIZ TEDA\İ .
• Kt LTl R M\\T\RI Rl"S RITETI Ml>