29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MAYIS 1995 SALI 12 KULTUR Bienalde Doğu - Baü diyaloğu //e, em geniş bir Türk sanatçı grubuna (yaklaşık 12 sanatçı) ağırlık düşecek, hem de komşu Doğulu ülkelerden sanatçı çağıracağım. Ikincisini doğrudan yapmak şu anda olanaklı olmadığından, bu ülkeleri terk etmiş ve başka ülkelerde yaşayan birçok ilginç, örneğin îranlı, Iraklı ve Lübnanh sanatçınm katılımmı sağlamaya çalışıyorum.. AYŞE GÖNÜLLÜLEROĞLU lOlCasım-lOAralık 1995tarihleriara- sında yapılacak olan 4. Uluslararası ls- tanbul Bienali'nin sanat yöneticisi Rene Block sorulanmızı yanıtladı: -Bienalin tnguizce adında (\ew Ori- entation) yer alan, "orient" (doğu) söz- cüğünün vurgulanması şeklindeki sözcük oyununun temel düşüncesini ve bienalin içeriğindeki ağırlığını açık- lar mısınız? Istanbul Doğu ve Batı'nın kesiştiği bir kent olduğuna göre bu ifa- de bir sorun olur mu? "Yeni Yönelim- ler'i Doğu'dan mı, voksa Doğu'dan etki- lenen Batılı sanatçdardan mı bekliyorsu- nuz? Coğrafi durum yanında, Doğu (Os- manlı Imparatorlugu) kültürel ve tarıh- sel olarak bu kentin çok önemli bır yu- zü. Doğu'yla karşılaşmada bu bienalin temel bir konusu. Doğu kûltürünün taşı- yıcılan olan Türkiye'de yaşayan sanatçı- lann Asyalı, Güney Amerikalı ve Batılı sanatçılarla karşılaşması, etkinliğin oda- ğını oluşturuyor. Doğulu ve Batılı sanat- çılardan açıklık, hoşgörü ve diyaloğa ha- zır olmalannı bekliyorum. Batı kendini Doğu'nun sanatsal fıkirlerine açıyor; çünkü Batılı yaşam felsefesi merakla, yeni olana ılgiyle beslenir. Çok şükür sa- natta standart akımlar veya dahilerin ye- tişmesi için reçeteler yoktur. Biz sadece dahi kişiliklerin gelişebilmesı ıçin uy- gun şartlar hazırlamalıyız. - Bu yüzyılın sonunda biiyük bir prob- lem, bazı ülkelerin bu diyaloğa kapan- malan, fikir ve dolaşım özgürlüğünü kı- sıtlamalandır. Sanat ve sanatçılargeliş- meye devam edecek. yeni toplumsal ve estetık gereklerle uyuşacaklardır. Ben bütün sanatçılann bunu başarabilmesini bekliyorum. - Bienalde Doğu'yu yansıtacak sanat- çılan nasıl seçiyorsunuz? Hem genış bir Türk sanatçı grubuna (yaklaşık 12 sanatçı) ağırlık düşecek; hem de komşu Doğulu ülkelerden sanat- çı çağıracağım. tkincisini doğrudan yap- mak şu anda olanaklı olmadığından, bu ülkeleri terk etmiş ve başka ülkelerde ya- şayan birçok ilginç. örneğin Îranlı. Irak- lı ve Lübnanh sanatçının katılımını sağ- lamaya çalışıyorum. - "The Vision of Art in A Paradoxical VVorld" (Paradoksal Bir Dünyada Sana- tın Görünümü) altbaşhgıntn ve bilinen yönleri değişmiş olarak çizdiğiniz biena- lin afişini nasıl yorumluyorsunuz? Belki daha açık olarak "kaotik bir dünyada" demeliydim. Bu yüzyılın so- nunda yönlerini kaybetmiş bir dünyada- yız. Aynca yüzyıl başında hayal edilmiş ve formülleştirilmiş olan toplumsal ve liberal ütopyalarfn hiçblri gerçekleştiri- lemedi. Şu sıradaki en büyûk güçler de yeni ütopyalardan doğanlar değil, aksi- ne ütopyalan kaldıran ve aklın özgürlü- ğünü yok sayanlar. Bu kısıtlamalar da uygun ıdeolojilerle politik olarak icra edıldığıne göre, hürbir alan olarak sade- ce sanat kalıyor. Şimdi sanatçılann hür ve banşçı bır gelecek için "vizyon"lan- nı formüle etmeleri bekleniyor. - 30 yılı aşkın bir süredir sergüeriniz ve koleksivonunuzla ağıriıklı olarak Dada ve Fluxus akımlannın günümüze kadar gelen etkilerinin izlevicisi oldunu/. Bu ge- leneği. küratöriügünü üstlendiğini/1990 Sidne> Bienali için vayımladığuuz, mer- kezinde Duchamp. Man Ray ve Pica- bia'nın olduğu ve Warhol. Beuys. Na- uman. Polke. Paik. Kabakov. Koons, Trockel gjbi ban örnek isimler ve post- modernizme kadar varan akımlar içere- rek günümüze doğru halkalar şeklinde gelen diyagramınızda da belirttiniz ve "Bu gelenekten olumlu veya karşıt ola- rak etkilenmeden çalışan az sanatçı var- dır" diyorsunuz. Bu seçiminizi İstanbul Bienali'nde de sürdürüyor musunuz? Sidney Bienali için çizdiğım diyag- ram"hazırnesne'" olan bienalin temasıy- la ilgiliydi. Yüzyılımızda sanatın gelişı- mi p>ek çok yolda oldu. Cezanne ve Pi- casso'dan de Kooning ve Baselitz gıbı sa- natçılara uzanan figüratif resım çizgisi, Malevich. Mondrian ve Bauhausakımın- dan Zero Grubu ve mınimal sanata uza- nan konstrüktivist çizgi gibi. Beni Sid- ney Bienali için ilgilendiren. Duchamp. Man Ray ve Picabia ile başlayıp, benim de sanat ortamına katıldığım 6O'lı yıllar- da Manzonı, Fluxus sanatçılan veya Andy Warhol ile 701i yıllarda kavram- sal sanat yapanlarla ve en yeni nesilde yi- ne Duchamp'ın ve 60"lı yıllann buluşla- nnı çok doğal karşılayıp sanatlannı bu- nun üzerine kuranlarla süren çizgiydi. PARADOKSAL BİR DÜNYAOA SANATIN GÖRÛNÜMÜ NEWORIENTATION Türk sanatçılann seçimi Bicnale katılacak sanatçılar sürp- riz olmalı. Fakat Lawrence Weiner (ABD), Nam June Paik (K.ore). D- ya Kabakov (Rusya) ve Rebecca Horn (Almanya) gibi sanatçılann katılacaği aıtıksırdeğii. Türk sanatçılan en son seçmeyi düşünüyorum. Dışandan hangı sa- natçı ve yapıtlann geleceği kesin- leştikten sonra bunlarladiyalog ku- racak sanatçılan seçeceğim. Tür- kiye'den oldukça çok, ilginç sanat- çı tanıyorum. Temmuzdan sonra Is- tanbul'da kaldığımda daha yakın- dan ilgileneceğim. Bence bienalde yabancı sanatçı- lar gûnümüz Türk sanatçılannı çok ilginç bulacak. şaşıracak ve etkile- necekler. Benim de başlangıçta bir fikrim ve beklentim yoktu. Biena- li Türk sanatçılar ve îstanbuPdaki sanat ortarnı için yapıyoruz. tlişki- ler, vvorkshop'lar bir bienalin ya- pılması için en önemli nedenler. Aslında daireler yerine bir spiralle gös- terilebilir. Ilk zamanlann fikirlen deği- şerek de olsa, hep bir gün yenıden orta- ya çıkar. Fluxus hareketi 1970'lerdekı performans sanatı ve kavramsal sanata öncülük ettiği gibi. bu harekete ressam- lardan da "tepki"ler gelmişti. 80'lerde "wild paiting" (vahşi resim) ve daha bir- çok resim akımı gibi. Fakat bu ressam- lar da aslında Fluxus ile yetişmişlerdi. Şimdi 90Tarda yeni bir nesil yine çok gerilere, 60'lara gidiyor ve kavramsal sa- nata, obje sanatına yöneliyorlar. Yani hep etki. tepki ve kurulan diyaloglar var. Mo- dern sanattaki pek çok akımı birlikte iz- lemek olanaksız. Ben de zorunlu olarak belirlibiralanayöneliyorum. Herzaman sanatlann örtüştüğü durumlarla ilgilen- dim. Görsel sanatlarla edebiyatın, edebi- yatla müziğin buluşması gibi. tnteraktif sanat da denebilir. Bunun da geleneğı fu- turizme, dadaızme dayanır. - Şu sırada " avantgarde " olan sizce ne- dir? Şu sırada sanat ve sanatçılar bir şey için veya bir şeye karşı savaşmak zorun- da olmadıklanndan. en azından Batı'da bir "avantgarde rl görmüyorum. Her şey olanaklı ve her şeye izın var. Başka kül- tür çevTelerindeyse bir "avantgarde" ola- bilir; fakat henüz tanımıyorum. - Dada, politik olmaktan çok estetik alanda bir geleneklere karşı çıkmaydı. Siz politik sanata nasıl bakıyorsunuz? Bi- enalde politik içerikli yapıtlara yer veri- lecekmi? Bence sanat daima politiktir. Bienal- de güncel politik olaylann işlendiği ya- pıtlar olacak. Bu dünyada sanatçılann kayıtsız kalamayacağı kadar çok haksız- lık ve kötülük var. -'Globalleşme' fikirlerigeçen Venedik Bienali'nde de kullanılmıştı. Bienallere bagımsız sanatçılar degii, ülkeler kaüb- yor. 'Ulusal kimliğin' bienallerdeönemi olmadtğı söylenebilir mi? Görsel sanatlar da müzik gibi ulusla- rarası bir sanat dilidir. tyi sanat ulusçu değildır; kültürde kaynaklan vardır. Ital- ya'daki sanat Almanya'daki sanattan, ABD, Japonva ve Türkiye'deki sanattan farklıdır. Fakat ulusal olduklan için de- ğil, değişık geleneklerden geldikleri için, ki bu da "kültürel bölgeler''dir. Bir sanat- çının nerede yaşadığı hiç önemli değil- dir; fakat nereden geldiğı her zaman önemlidır. Çünkü yapıtlannda belli bir kültürel gelenekten geldiğini görürsü- nüz. Nam June Paik Amerika'da yaşasa ve Almanya'dan fınanse edilse de Güney Koreli bir sanatçıdır. Sanatın bu göçebe yönünü sergilemek çok önemlidir. Bi- Istanbul Bienali'nin öteki bienallerle karşılaştırması Çeşitlı bienal tipleri var. Venedik Bienali gibi klasik bienale ülkeler katılır. Her ülkenin kendi pavyonu vardır ve bütün masraflan katılan ülkeler öder. Fakat Venedik Bienali herzaman ülkelerin kendilerini resmi olarak ve "yüksek kültür"leriyle göstermek istediklen bir yer oldu. 6O'lı yıllardan sonra ülkelerin küratörlennin aksi yöndeki uğraşılanna rağmen bir ulusal mağrurluklar yeri olarak kaldı. Aynca hiçbır zaman genç sanatçılar için bir çalışma alanı olarak düşünülmedi. Yeni nesillerin isteklerini başka bieaneller. özellikle Sidney Bienali üstlendi. Venedik Bienali'ne karşıt olarak görülmesi gereken İstanbul Bienali'nin de ilgisi bence bu ikinci yönde. Brezilya'nın Sao Paulo Bienali'ndeyse büyük bir sergi alanına ülkeler davet edilir. Bienal zamanında her ülke küratörü sanatçılanyla birlikte gelir. Fakat bu çok kaotik bir durum olabilmektedir; çünkü kimse nelerin geleceğinı bilmez ve birlikte sergilenen yapıtlar uyuşmayabilir. Üçüncü bir tip olan Sidney Bienali'ninse bir sanat yönetmenı vardır ve hangi sanatçı ve yapıtlann katılacağını belirler ki iyi bir sergi olsun. Fakat ülkelerin desteği gereklidir, çünkü bienal yönetimi masraflan karşılayamaz. istanbul da şimdi bu yeni bienal tipini uyguluyor. Tabii ülkelere başvurup "Ben şu sanatçılan istivorurru fakat siz ödeyeceksiniz" demek her zaman kolay olmuyor. "Öyleyse kimleri göndereceğunize de biz karar veririz" diyebiliyorlar. Fakat sonuçta örneğin Sao Paulo Bienali'nden daha ilginç oluyor. enalde de bunu göstermek istiyorum. - 'Globalleşme' için, örneğin Batılı sa- natçılann yüksek teknoiojhi daha az kul- lanarak Türkiye gibi ülkelerin sanatçüa- rına da rekabet olanağı tanımalan olum- lu bir katkı olmaz mı? Kore, geçmışte de şimdi de gelişimi. teknik ve endüstrisi bakımından Türki- ye'yebenzerbirülke. Aynı zamanda Ku- zey Kore ile de savaşan Güney Kore'den Nam June Paik gibi dünyada en yeni tek- nolojiyi kullanmakta öncü olmuş bir sa- natcı çıktı. - Izle\ kiyi, Türk halkını tanıyor musu- nuz? Türkiye'de klasik resim sanatının orijinalleri çok ender görülebiliyorken, anlaşılması >e beğenilmesi zor vapıtlann yeterii ilgi çekmesi beklenebilir mi? - Türkı>e'de sanat çevresı dışında ge- nelde halkı tanımadığımı söylemeliyim. Bu, kendi başıma öğrenmem gereken bir konu. Her ülkede büyük bir kitle için bir sergi yaptığınızda pek çok kişi ilk kez böyle bir sergiye gelir. Katalog, broşür, seminer. sergi rehberliği gibi yardımlar- da bulunmak gerekir. - İstanbul'a gelebilen sanatçılar bura- da vapıtlannı nasıl hazııiayacaklar? Oncelikle şunu söyleyebilirim ki İs- tanbul Bienali'nde dünyanın en güzel sergi mekânlanna sahibiz: Aya Irini Ki- lisesi, Yerebatan Sarayı, tarihi Tophane binası (dökümhane) ve son olarak Salı- pazan'nda Denizcilik Işlehneleri'ne ait deniz kenanndakı antrepo (gümrük de- posu). istanbul'da bir bienal her zaman tarihle bir karşılaşmadır. Çağınlan sa- natçılardan yaklaşık yansının bienal için yeni yapıtlar yaratmalannı ve bunlardan çoğunun sergi mekânlanndan etkilene- rek yapılmasını bekliyorum. - Sizin eski sergilerinizin ve koleksiyo- nunuzun önemli bir özelliği olan 'müzi- kal' vapıtlara yer verecek misiniz? Kap- samlı bir Beuys sergisi düşünüyor musunuz? Müzikal yapıtlara yer vereceğiz. Bel- ki CarlesSantos gelecek. Beuys'un ken- di koleksıyonumdaki yapıtlannı getire- bilirim, fakat henüz karar vermedim. Belkıs Dilligil trafik terörü kurbanı Kühûr Servisi - Bayramın birinci günü geçirdiği trafik kazası sonucu Amerikan Hastanesi'nde yoğun bakım altına alınan tiyatro ve sinema sanatçısı Belkıs Dilligil dün sabaha karşı 04.30'da yaşamını yitırdı. Dılligıl'in cenazesi yann Teşvikıye Gamii'nde kılmacak öğle namazımn ardından toprağa verilecek. Belkıs Dilligil, Boğaz Köprüsü'nde kızı Çiçek DiUigüın kullandığı otomobile arkadan gelen bir aracın çarpmasıyla ağır yaralanarak hastaneye kaldınlmıştı. 1929 yılında tstanbul'da doğan Dilligil. Fatih Lisesi'nden mezun oldu. Sanat yaşamına amatör olarak Fatıh Halkevi'nde başlayan sanatçı, Izmir Şehir Tiyatrosu'nda "Elektra" adlı oyunla profesyonel oldu. Ses İstanbul, Çığır Sahne, Dilligil ve Kadıköy Opera tiyatrolannda sahneye çıkan Dilligil, "Hisseli Harikalar Kumpanyası", "Geceye Selam" ve "Şen Sazın Bülbülleri" müzikallerinde de rol aldı. Uzun bir süre TRT'nin birinci kanalındaki "Uykudan Önce" programını sunan Belkıs Dilligil. bir süredir tiyatro sahnesine çıkmıyordu. Sanatçı son olarak Zeki Alasya ve Metin Akpuıar'ın başrollerini paylaştığı "Hastane" adlı TV dizisinde rol alrruştı. İMKB'de Koç-Unisys bilgi çağı t e kn o Io j i s i ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın istinye'deki yeni binasının açılışı bugün yapıiıyor. Borsa-son derece geliskin altyapısının ve her turlü araç gerecin yanı sıra- 964 Unisys Advantage kişisel bilgisayar ile dünya standartlarında bilgi teknolojisine kavuşmu$ durumda.... Çevreci ekranları, borsa islemleri için özel tasarlanmış klavyeleri, üstün bellek gücu ve hızlı islemleri ile sistemler, yoğun iş yükünü kaldıracak kapasitede. Koç-Unisys, otomasyon projesini emanet ederek gösterdiği güvenden dolayı istanbul Borsası'na tesekkür eder; çağdaş para piyasasının yaratılmasına ve Türk ekonomisine katkılarının artarak devamını diler. YAZI ODASI SELİM İLERİ Virginia Woolf Virginia Woolf, o zamanlar benim için, eniştemin kitaplığında duran bir kitabın, Deniz Feneri'rim yaza- nydı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınlan arasında yer almış Deniz Feneri, öteki, hepsi de bir örnek kapak- lı kardeşlerinin yanında durur, fakat bana, çözeme- diğim birtakım sırlı sözler söyleyerek kardeşlerinden ayrıhverirdi. Sonra bir gün onu okuyacağımı, birden- bire de bir şeylerin değişeceğinı adeta sezinlerdim. Ortaokuldayken bir iki kez de okumaya teşebbüs etmiştim. Daha ilk cümlede takılıp kalıyordum. O za- manki duygulanımlarımla dile getirirsem; küçük Ja- mes 'in bir mağazalar kataloğundan oyuncakmışca- sına buzdolapları, iskemleler kesıyor oluşu öylesine hoşuma gidiyordu ki, romanın gerisini okumaya he- yecan gücüm kalmıyordu. Çünkü ben de gazeteler- den, dergilerden, tıpkı James gibi. hep de oyuncak niyetine koltuk takımları, otomobiller, dikiş makine- leri, tratctörier kesmeye kalkışır, ya makasın körlü- ğünden, ya beceriksizliğimden, birtürlü başaramaz- dım. Işte ilkokul yıllarımda kalmış bu edimi şimdi bir romanın ilk sayfasında okuyordum... Deniz Feneri'nin gerçek bir edebiyatsever olduğu- na inandığım çevirmeni Naciye Akseki Öncül, bu büyük romanı dilimize kazandırmakia yetinmemiş, bir de önsöz kaleme almıştı. Önsözü kimbilir kaç de- fa okumuş, yirminci yüzyıl romanı konusunda belki bilgiler edinmiş, ama Deniz Feneri gibi bu önsözün degizlerinebirtüriü varamamıştım. Sonra, giderek... ... Giderek Deniz Feneri başucu kitabım olacak; önsözün derinlemesine açımladığı Virginia VVoolfu en sevdiğim romancılar arasına katacaktım. Tomris Uyar'ın incelikli emeğiyle Türkçeye yansımış Mrs. Dalloway, nihayet çıkagelecek; günün birinde de VVo- olf un bazı romanlannın Fransızca çevirilerini edine- bilecektim. Eleştirmenlerin yeni bir roman anlayışının gereksi- nimiyle yazıldığını kabul ettikleri, gelgelelim pek o ka- dar başanlı bulmadıkları Jacop 'un Odası bende çok derin etki bırakmıştır. Her şeyden önce, tipik okur tu- tumuyla. Jacop'u kendime benzettiğim için. Daha da önemlisi, bu kısa ama özlü romanın hayli bulanık sahnelerini, bugün de, roman sanatı için görkemli buluyorum. Kişilerin ve olaylann neredeyse tül per- de gerisinden işlendiği Jacop'un Odası, küller altın- da kalmış bir dünyanın yansıması gibi geliyor bana. Ezbere bildiğim sayfaları söz konusu. Virginia VVoolf, ülkemizdeki kısıtlı ününü, öyle sa- nıyorum ki, Kendine Ait Bir Oda'ya (Afa Yayınlan) borçlu. Gerçi roman sanatına uçsuz bucaksız hizme- ti konusunda yazıldı çizildi, Dalgalar da içlerinde ol- mak üzere, önemli romanlan Türkçede yayımlandı ama, okur, VVoolf'un feminizme katkısını romanlann- dan daha güncel buldu galiba. Yetişme dönemleri iki yüzyıl arasındaki zaman di- limine rastlayan yazartar, edebiyatı bir yenileniş için- de değerlendirmişlerdir. VVoolf, roman-şiır, romanla ruhbilim, toplumbilim, tarih arasındaki akrabalıklan göz kamaştıncı yazınsal örnekleıie saptamıştır. Oku- duğu esere kendini bütünüyle verebilen, okuma sa- natının erbabı okur, onun romanlannın muhakkak ki tiryakisi olur. Bununla birlikte, okuduğu romanı yal- nızca bir serüven akışı içinde değerlendiren okurla- nn Virginia VVoolf'tan tat alabilmeleri neredeyse im- kânsızdır. Ya eserin gerisindeki yazar? Onun öyküsü, onun savaşımı, huzursuzluğu. kaygılan, kişisel dünyası? Bir solukta okuduğum yaşamöyküsel romanı Wir- ginia VVoolfia (Yapı Kredi Yayınları) Minâ Urgan, iş- te bu soruları yanıtlıyor. Birbirinden önemli çalışma- larıyla, Türk kûltürünün aydınlatıcı kalemlerinden Mi- nâ Urgan, yine gizli roman yazarlığını sürdürüyor; edebiyat tarihi-eleştiri-yaşantı üçgeninde dolaşır gö- rünmekle birlikte, bir romancının kişisel dünyasına çok geniş bir perspektiften bakıyor. Sonu intihara varan yaşamöyküsünde Virginia VVo- olf'un sarsıntılannı, acılannı. cinsel yalnızlığını, faşizm karşısındaki tutumunu, eserlerinin bütün bunlardan ne ölçüde somut esinler barındırdığını Minâ Ur- gan'dan okumak, işin aslı aranırsa, bir düzey edin- mekle eşanlamlı. Her şeyin, en trajik sorunlann bile akıllara durgunluk verici düzeysizliklerle sözümona teşrih masasınayatırıldığı günümüzde, Minâ Urgan'ın tutumunu ve seçimini bir iki cümleyle yansıtabilmek mümkün değil. Ancak köklü bir kültürün eşliğinde varılmış bir düzey bu. Başlarken Virginia VVoolf dedim ama, Minâ Urgan'la noktalamak istiyorum: Başka kültürlere açılma şansına sahip olanlar, ül- kemizde, çoğu kez hayli kıskanç oluyorlar. Bildikle- rini, öğrendiklerini bize aktarma konusunda garip bir cimrilikleri söz konusu. Minâ Urgan'a gelince, yıllar- dan beri, bilgisini Türk okuruyla paylaşmayı görev ediniyor. Üstelik akademisyen edasıyla değil, sıcak- kanlılıkla, alcakgönüllülükle. 11. GENÇLİK GUNLERİ BUGÜN: HARBİYE MUHSİN ERTLĞRUL: 12.00 Fılm "Les Amants" Yönetmen: Louis Malle 15.00 Söyleşi "Doğal ve Kültürel Miraslarunızı Koruma" Oktay Ekinci (Mimarlar Odası), Dr. Şebnem Önal (Tarih Vakfı), Şenız Atık (Arkeologlar Derneği). Nergis Yazgan (DHKD), Yıldız Demiriş (Sanat Tarihi Derneği), Perihan Balcı (Tarihi Türk Evleri Vakfı) 17.00 Happening 18.00 Dia Gösterisi "Antakj-a'dan Kars'a_" Firdevs Sayılan 19.00 Shov, "MikroSonda Uğur YüceP K.4DIKÖY HALDUN TANER: 19 00 Oyun "Aç Şınıfın Laneti"Galatasaray Lısesı ÜSKÜDAR MUSAHİPZADE CELAL: 19.00/ Oyun "Bevaz Mantolu Adam" Tiyatro Mayıs FATİH REŞAT NURİ: 15.00 Konser Aftı Nokta Körler Derneği Çoksesli Oda Korosu, Selim-Kerim Ahınok İkilisi 19.00/ Oyun "İshak" Yeni Yüksektepe Kültür Derneği Donkişot Tiyatro Grubu Hale Soygazi, 3.Uluslarası Kadın Rlmleri Festivali'nde • Kültür Servisi- Bagımsız Devletler Topluluğu Slav Çumhuriyetleri'nden Belarus'ta yann başlayacak olan 3.Uluslarası Kadın Filmleri Festivali'ne Hale Soygazi "Cazibe Hanımın Güdüz Düşleri" filmiyle davet edildi. On iki ülkeden 100'den fazla kadın sinemacının katıldığı ve Slav Gumhuriyetleri'nde ilk olma özelliği taşıyan festival, 21 mayısa kadar sürecek. Bilap'da Post- larr semineri • Kültür Ser\isi- Bılar Istanbul'un 'Bahar Seminerleri' kapsamında yann saat 18.30"da Ahmet Soysal. günümüz felsefesinde "özne'nin konumunu saptamaya çahşacaği iki oturum düzenleyecek. "Descartes'ten Derrida'ya Özne" adlı bır tartışmaya başlayacak. Yann saat 20.00'de yapılacak "Post- lar" seminerinde ise Sungur Savran "Post- Endüstriyalizm" konusunu tartışmaya açacak. Perşembe günü saat 18.30'da Çem Kum tarafından sunulan "Askeri Tarih" ve saat 20.00'de Oruç Aruoba'nın sunduğu "Anlamsızlık, Zorunluluk, Özgürlük" başlıklı seminerler gerçekleştirilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle