Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 MAYIS 1995 PAZARTESİ CUMHURlYET SAYFA
EKONOMI
Koç'tan 334
milyar vergiden
muaf bağış
• ANKARA (ANKA)-
Koç Grubu'nun geçen yıl
da vergi muafıyetinı haiz
vakıf ve derneklere 300
tnilyann üzerinde bağış
yaptığı belırlendı. Koç
Holdıng ve bünyesındekı
30 şırketin geçen yıl söz
konusu vakıf ve
derneklere yaptığı bağışın
toplam tutan 333 milyar
561 milyon lirayı buldu.
Bu şırketler içıne en
büyük bağışı 120.4 milyar
lirayla Tofaş Otomobıl
Fabrikalan yaptı. Tofaş'ı
30.4 milyarla Koç
Holdıng. 30. l milyarla
Konserve Sanayiı AŞ
izledi. Arçelik 25.4
milyarlık bağışla dördüncü
sırada, Aygaz 20.1
milyarla beşıncı. Atılım
Dayanıkh Tüketim Mallan
Pazarlama AŞ 15.2
milyarla altıncı ve Beko
Ticaret 15.1 milyarla
yedıncı sırada yer aldı.
Gemlik'te
serbest bölgeyi
BİSAŞ kuracak
• GEMLİK
(Cumhuriyet) - Gemlik'te
kurulması düşünülen
serbest bölge Türkiye'nin
ılk özel sektör limanı olan
Gemlık Limanı ve
Depolama Tesisleri
(GEMPORT) tarafından
kurulacak. Dış Ticaret
Müsteşarlığı Serbest
Bölgeler Genel Müdürlüğü
ile ön protokol ımzalayan
Bursa Iplık Sanayi AŞ
(BİSAŞ) serbest bölge
kurmak ıçin şirket kurma
aşamasını tamamladı.
1996 yılı sonunda
tamamlanması düşünülen
serbest bölgede faaliyet
gösterecek kuruluşlar, gelir
ve kurumlar vergısı
muafıyetinden ıstıfade
edecek Serbest bölgenin
Adana ve Mersın'de
olduğu gıbı depoculuğa
hizmet etmek içın
kurulmayacağını bıldıren
TBMM DYP Grup
Başkanvekıli Turhan
Tayan, Gemlik'teki serbest
bölgenin Bursa
sanayicisıne hizmet
vereceğını kaydederek
Bursa bölgesindeki
ihracatçılar için bunun
yararlı olacagını söyledi.
Sanayiciler, açığa çıkan emek yoğun teknolojinin bölgelerinde değerlendirilmesini istiyor
Güneydoğu, esld teknolojiye de razı
YUSUFÖZKAN
ANKARA - Diyarba-
kır Ticaret ve Sanayi
Odası(DTSO) Başkanı
FetatCemilogJu. köylenn
boşaltılması sonucu kent
merkezlerine yönelen
yoğun göçün. bölge eko-
nomisınde çöküntüye ne-
den olduğunu belirterek
"YenkJen olanak sağlanıp
bu insanlann. boşalttık-
lan köyleregeri gönderil-
mesigerekH'<
dedi. Cemı-
loğlu, devletin bölgeye
ekonomik yatınm yap-
ması gerektığini vurgu-
larken DTSO Başkanve-
kilı Şehmuz Diken de
bölge sermayesinin,
"bölgeye yabancılaştığn
• Ekonomik sorunlann
çözülmesi durumunda
terörün kendiliğinden
yola gireceğini belirten
DTSO Başkanı
Cemiloğlu, "Türkiye'ye
gümrük birliği
anlaşmasının yürürlüğe
girmesinden sonra,
Batı'danönemli
miktarda teknoloji
yatınmı gelecek. Bu
yatınmlar sırasında
ülkedeki bazı
fabrikalann boşa
çıkması söz konusu. tlla
en son teknoloji pelsin
demiyoruz, biz eskiye
de razıyız" dedi.
nı" söyledi. Bölgede son
dönemde iyıce yaygınlaşan yoğun göçün,
ışsızliğin patlamasına yol açtığını ve soru-
nun salt bölgeyi değil, tüm Türkiye'yı et-
kiledığini kaydettı. Cemiloğlu, "Tek çö-
züm, boşalblan köylenn veniden yaşanılır
hak getirilerek bu insanlann oraya dönme-
lerinisağlamaktır. l vgulama evleri, hayvan-
cılık ve tanm konusunda bu insanlara kre-
di verilmeli, dönüş cazip hale getirilmeii'*
dıye konuştu.
Yoğun göçün merkezı durumundaki Dı-
yarbakır'ın nüfusunun kısa sürede 3-4 ka-
tına çıktığını söyleyen Cemiloğlu, bu duru-
mun, sorunlan içinden çıkılmaz hale getır-
Güneydoğu için tek çözüm, boşalülan köylenn yeniden yaşanır hale getirilmesi.
diğını savunarak göç sonrasında Diyarba-
kır'daki işsizlik oranının yüzde 45'lereulaş-
tığını anlattı.
Türkiye'nin Avrupa Birliği ıle imzaladı-
ğı gümrük birlıği anlaşmasının yürürlüğe
girmesinden sonra, Batı'dan önemlı miktar-
da teknoloji yatınmı geleceğinı söyleyen
Cemiloğlu, "Bu yatınmlar sırasında ülke-
deki bazı fabrikalann boşa çıkması söz ko-
nusu. Boşa çıkan emekyoğun teknolojUerin,
Ortadoğu ve Tiirki cumhuriyetlere açıian
bir kapı olan bölgemizde değeriendirilme-
sini istiyoruz. İlla en son teknoloji gelsin de-
miyoruz, eskiye de ntayE" dedı.
Ekonomik sorunlann çözülmesi duru-
munda terörün kendiliğinden yola girece-
ğine inandığını kaydeden Cemiloğlu, şun-
lan söyledi.
"35 senedir bu memleketteyiz. 35 senedir
aynı şeyi sö>lüvoruz, değişen hiçbirşev vok.
Burası 8-10 ilin ortası bir yerdir. 220 km ile
110 km arasında 8vilayet var. Pazariama ba-
kımından son derece elverişli. Ne yaparsa-
nız burası kakhnrişi, neyaparsanız ama. O-
nun için biz diyoruz ki, özellikle istihdama
dayalı ne olursa olsun gelsin bize de. Pazar
imkânı da var. Hudutlara yakınız."
Bölgede yatınm teşviklennin para olarak
destekknmesıne taraf-
tar olmadıklannı da
vurgulayan Cemiloğ-
lu. sözlerinı şöyle sür-
durdü- "Bizteşviklerin
burada gümrük mu-
afiyeti, ucuz elekrrik.
vergi muafivetleri gibi
şev lerle desteklenmesi-
ni istiyoruz. Yatınmla-
n teşviketmek için, Ba-
tı'daki adamm rahatu-
ğını bırakıp burava ge-
lebilmesi için bazı isti-
fadeleri olması lazım.
Para istemivoruz, ver-
gi, elektrik. gümriik gi-
bi muafivetler. Yoksa
rahatlığını bırakıp
kimse gelmez burava
bu koşullarda."
DTSO Başkamekı-
Şehmuz Diken ıse
GAP'la birlikte geleneksel tanm ürünleri-
nin dışına taşılacağını vurgulayarak şu gö-
rüşleri dile getırdı: "Üründesenlerideğişir-
ken çiftçilere yeterli bilinç götürülmedi. O
konuda da bir eksiklik var. Çiftçiv i bilinçlen-
dirmeve çok ciddi kaynaklar avnlmalı. En
çokvararlanacakl rfa'dır.vatandaş; 'Sula-
ma gelecek. ha\atımız kuıtulacak" diyor.
nasıl havatın kurtulacak? Suyun altmda ka-
lıp boğulmak da söz konusu. Suyun getire-
ceği çevre sorunlan var, vanlış su kullanı-
mından doğacak sorunlar \ ar, bunlara eğil-
mek gerek."
Amway, firmalara reklam ve pazarlamada masrafsız dış pazara açılma imkânı veriyor
Pazarlamaya 'maliyetsiz' altenıatif
HÜLYAGENÇ
Reklam ve pazarlama malıyetle-
rinın şirket gıderlen ıçındekı payı-
nın büyük tutarlara ulaşması, fir-
malan pazarlamada yeni arayışla-
ra yöneltıyor. Genış tüketicı kitle-
lenne ulaşmaya çalışan farklı sek-
törlerdekı büyük firmalar, dev sa-
tış organizasyonlanyla da işbirliği-
ne gıderek pazarlama ağlannı bir-
leştirmenın yollannı anyorlar.
Amvvay'in kataloglan arasına
kattığı ürünlen reklam ve pazarla-
ma maliyetlerini sıfıra indirerek
uluslararası piyasalara açması. üre-
tici firmalara oldukça cazip geli-
yor.
Batı'daki bu uygulamalanyla
dikkat çeken Amway'e, reklam ve
pazarlama maliyetlerini sıfırlaya-
rak dış pazarlara açılmak isteyen
yerli ûreticinin de 'yeşfl ışık' yak-
maya başladığı belirtilıyor.
Amvvay'in farklı sektörlerde üre-
Amway,
5bin
çeşit ürün
pazarlıyor
Geçen yıl temizlik ve kışısel bakım ürünleriyle Türk pazanna gıren Amvvay, 450'sı
kendi ımalatı olmak üzere, toplam 5 bın çeşıt ürün pazarlıyor. Sattığı ürünlerde yüz-
de yüz tatmin garantisi veren Amway, distribütörleri aracılığıyla yüz yüze pazarla-
ma yapıyor. Türkiye dahil toplam 35 ülkede pazar bulan Amway, 10 nisan tanhinde
ilk defa Çin Halk Cumhuriyetf nin güneyinde faaliyet göstermeye başladı. Amway
yetkilileri; yeni pazan, özel girişimı savunan bir firmanın ilk defa komünıst bir ülke-
de kabul görmesı olarak nıtelendiriyorlar. Amway'ın Türkiye'de 10 bin, tüm dünya
genelınde 2 mılyonu aşkm dıstribütörü bulunuyor.
tim yapan yerli firmalardan gelen
bu teklifleri, Türkiye dışındaki pa-
zarlarda değerlendirme şartıyla in-
celemeye aldığı kaydediliyor. Ge-
reklı mcelemeler sonrasında, kali-
tesi ve imajına güvendığı ürünleri
fırmalardan toptan satın alıyor ve
belirli oranlarda kâr marjı ekliyor.
Amway, kataloglanna eklediği
ürünlenn dış pazarlarda satılması
içın üretıci fırmalardan aynca bir
ücret talep etmiyor.
Amvvay'in kataloğunda Coca
Cola, Wrangler, Zenıth, Panasonic,
Sharp, Canon, Samsung, Goodye-
ar, Sanyo Bıssel, Visa Kredı Kartı,
Amwax, Hoover, Krups, La Gear,
Samsonite, Jockey Geoffrey Been,
Columbıa Sports Wear, Champıon
gibı markalar da bulunuyor.
Amway'e teklif götüren yerli
üreticiler arasında elışı sanatlan,
folklorik giysıler, altın, kolonya,
kurşun kalem, klasör üreten firma-
lann bulunduğu belirtiliyor. Türki-
ye'den müracaat eden yerli fırma-
lar arasında Gold AŞ bulunuyor.
Taklıt mücevher ve süs eşyalannı
katoloğunda bulunduran Am-
vvay'in, "Değerli madenlerden ya-
pılan takılan mevcut sistemle sat-
mak mümkün değfldir" gerekçe-
siyle Gold AŞ'nin teklifinı geri çe-
virdıği belirtilıyor
Amway'e farklı alanlarda üretim
yapan pek çok firmanın başvuruda
bulunduğunu söyleyen Amvvay Sa-
tış ve Pazarlama Müdürü Özcan
Balköse. ürün kalıtesıne ve imajına
güvendıklen firmalann tekliflerini
değerlendırdiklerinı bildirdi. Avru-
pa ve Amenka'da üreticı firmalar
adına ürün veya hizmet sattıklannı
bildiren Balköse, her anlaşma son-
rası yeni markalan kataloglanna
ekJediklerinı ıfade ettı. Amway'ın
Türkiye dahil bütün dünyada pa-
zarlayabileceği ürün ve firmalarla
ilgilendiğinı söyleyen Balköse.
Amvvay'in Izmir'dekı merkezine
yapılan tekliflen Avrupa'ya ılettık-
lenni vurguladı. "Pazarlama siste-
mimizle paralellik gösteren firma-
lann tekliflerini kabul ediyoruz" dı-
yen Balköse. lspanya'ya cep tele-
fonu. L'zakdogu'ya mücevherat
sattıklarını bildirdi. Amway'in
Türkiye pazanna yeni girdiğıni ha-
tırlatan Balköse. özellikli ve kap-
samlı ürünlerde distnbütörteşkıla-
tının ve pazannın olgunlaşmasını
beklediklenni söyledi. Amway'in
yeni pazarlarda toplumun ıhtıyaç
du>duğu ürünlerin pazarlanması-
na öncelık verdiğıni anımsatan Bal-
köse. "Şimdilik Türkiye'ye daha
sık kullanılan ve açıklanması kolav
olan kendi ürünlerimizi getirivo-
nız" dedı Amway"ın satışını yap-
tığı ürünlerin kalitesıne önem ver-
diğını hatırlatan Balköse, pıyasaya
süreceklen ürünlenn seçımını bu-
na göre yaptıklannı bildirdi
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
En Uygun Devlet
Geçen hafta devlet dinlencedeydi. O günlerdeTÜ-
SİAD'ın "Optimal Devlet" çalışması yayımlandı. Bi-
lindığı gıbı optimal, dılımızde en uygun anlamına ge-
liyor.
Ülkemızde devlet ne kadar tartışılsa yine de azdır.
Bu nedenle TUSİAD çalışması bir başlangıç ya da
olumlu bir çıkış noktası sayılmalıdır.
Öncelikle belırtelim ki, TUSİAD çalışması, son yıl-
lann moda akımı olan devleti küçültmeyi temel alan
bir anlayışı yansıtıyor. Özellikle "ekonomi" alanında
küçük, ancak o ölçüde de etkın ve verimli devlet kav-
ramı, son yıllann yaygın egemen yaklaşımıdır. Eko-
nomide devletin yen konusunu bir başka yazıda ir-
delemek üzere bir yana bırakıyor ve konunun kimı si-
yasal boyutuna deginmek istiyoruz.
• • •
Sıyasal anlamda devletin tüm toplum katmanlann-
ca benımsenmesi, bu katmanlara "olabildiğince eşit
uzaklıkta" bulunmasınadoğrudan bağımlıdır. Devtet,
ışçilere uzak, işverenlere yakın ya da ögrenci ve ög-
retmenlere düşman, askeriere ve polislere dost bir
gorüntu çizemez. Çizmemelıdır.
Bir adım daha, devlet, kimi yurttaşlannı yargı kara-
n olmadan suçlu, suçlu kimilerıni de suçsuz sayamaz.
Bayram tatılinı ışverenlenn yatlarında geçirmez. Tür-
kıye'de devletin bu genel "yansızlık" niteliğinden çok
uzak olduğu bilinıyor.
Bunu sağlayacak olan nedır? Bu sorunun yanıtı tek
sözcükle özetlenebilir: Demokrasi. Yalnız, bu demok-
rasi dört-beş yılda bir halkın sandık başına gitmesi
degildir; siyasal ve toplumsal yaşamın her ışleyışı sü-
recınde demokrasınin geçerliliğıdır. TUSİAD çalışma-
sı özellikle sıyasal partılerin "ıç ışleyışı"n\n demokra-
sıden ne kadar uzak bulunduğunu doğru olarak sap-
tamakla çok önemli bir sorunu gündeme getirmiş bu-
lunuyor Tartışmaya açıyor.
TUSİAD çalışmasının milletvekıllerini "robot" ola-
rak nitelemesı doğru bir saptamadır. Türkçe sözlük,
robotu, "başkasının buyruğu ıle ışyapan, kendi us ve
ıstemini kullanmayan kımse" olarak tanımlıyor. Mil-
letvekıllennın, çalışmanın belırttıği gibı bırer "diktatör"
olan partı başkanlarının "emır ve komutası" altında
bulunmasının bu sonucu doğurduğu açıktır. Çünkü
mılletvekillerinın çok büyük bir çoğunluğu, tıpkı 12 Ey-
lül paşalannın Danışma Meclısı üyelennı ataması gı-
bı, atamayla gelıyor. Böyle olunca da mılletın değil,
kendılerıne o yen verenlerin vekili oluyor. Partı baş-
kanının heryaptığına göz yuman, onu alkışlayan; gö-
ruşlerını kayıtsız ve koşulsuz benimseyen, birer "ro-
bot" oluyor.
Sonuç ortadadır. Türkiye, TBMM'de hemen hiçbir
sorununu çözüme kavuşturamıyor.
Dünya hızla değışıyor; teknolojık gelışme "hergün"
yepyenı bir dünya yaratıyor. Türkiye yerınde bile say-
mıyor, her geçen gun genye gıdiyor. Ülkeler, "üreti-
min robotlarla yapılması" yönünde gelişiyor, Türkiye,
"sıyasetın robotlarla" yapıldığı bir süreçten bir tütiü
kurtulamıyor.
• • •
Sıyasetin parti başkanları somutunda kışileşmesi
ve bunun hükümetler elıyle devlete yansıması, en
başta, kurum ve kuruluşlann saydamlaşmasını engel-
lemektedır. Oysa saydamlaşma, yani açıklık ve içi^dı-
şı görunebılırlik, tüm tüzelkişilerin, kamu ya da özel
demokratık ışleyişlerı ıçin bir önkoşuldur.
Öncelikle devletin her "hücresi" saydam olmalıdır.
Halkın vergilenyle var olanlann halktan saklayacak-
ları hiçbir noktaları olamaz. Bu kural geçerlı kılınma-
dıkça, yıne geçen günlerde bir eski başbakanın, Şa-
yın Ecevit'ın kendısıne karşı yapılan suıkast gınşimi
I Arkası 17. Sayfada
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ
ERGIN YILDIZOGLU / LONDRA
Paranın İki Yüzü
5 mayıs cuma günü Amerika'da açıklanan istatistik-
ler, işsizliğin yeniden artmaya başladığını gösterdı. Bir
'yumuşak iniş'e hazırlanan Amerikan ekonomısi ger-
çekte bir resessyon tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Aynı
gün Amerika ve Japonya arasındaki oto tıcareti görüş-
meleri çıkmaza girdı. Taraflar, birbırlerinı şikâyet etmek
için GATT'ın yerini alan VVTO'ya (Dünya Ticaret Örgü-
tü) başvuracaklannı açıkladılar. ABD, ek olarak Japon-
ya'ya karşı cezalandıncı gümrük vergıleri uygulamaya
başlayacaktı. Pazartesı günü dolann yılbaşından bu
yana süren gerilemesi durdu ve bir toparlanma başla-
dı. ABD tahvıl ve hisse senetleri pıyasalan endeksleri,
yeni rekor düzeyle yükseldiler. Piyasalar (rantiyeler ve
spekülatörler) kötü haberi seviyordu anlaşılan.
Dolann ani yükselişi
Dolar, yılbaşından geçen haftaya kadar mark ve yen
karşısında sırasıyla yüzde 15 ye yüzde 20 değer kay-
betmişti. Dolann uzun dönemli gerilemesinın arkasın-
da bütçe açıkları ve cari açıklar, ABD'ye sermaye giri-
şinin çıkışından daha az olması gibi yapısal nedenler
vardı. Bu güne kadar ne zaman ABD-Japon ticaret
görüşmeleri çıkmaza girse dolar, baskı altına girerek
düşmüştü. Nisan sonunda Japon para piyasalan tati-
le girerken havada "Yatınmcılar, tatil dönüşünde gö-
rüşmeler bir anlaşmazlıkla sonuçlanırsa dolar sata-
caklardır" beklentisi hâkimdi. Gerçi Prof. Rudi Durn-
busch, BusinessVVeek'tekısayfaanda, "Dolar nasıl ol-
sa bir toparlanma yaşayacaktır" demişti (10
mart), ama bunu her çıkışın bir inişi vardır
mantığı ile söylediği için pek kulak asan ol-
mamıştı. Neticede, ABD-Japon oto görüş-
meleri çıkmaza girdi, bir ticaret savaşı gün-
deme geldi. Ancak dolar düşmedi, aksine
hızlı bir toparlanma sürecine girdi ve bir haf-
ta içinde mark ve yene karşı sırasıyla yüzde
6 ve yüzde 3.5 değer kazandı. Yatırımcılara
göre, bu bir dönemsel/geçici bir toparlanma eğilimi,
ama anlaşılan bir süre daha devam edecek.
Gerçekten de bu toparianmanın arkasındaki neden-
lere dikkatle baktığımızda bunlann hemen hepsinin kı-
sa dönemh olduğunu görüyoruz. Bırincisi, spekülas-
yon ortamında dolar, olması gerekenden çok fazla de-
ğer kaybetmişti. Bunu kesin bir şekılde tespit etmek
zor, ama gelınen noktada, dolar cinsinden ifade edil-
diğinde Japon ekonomisinin nominal değennin ABD
ekonomisınin yüzde 84'üne ulaşmış olması, gerçekle-
re uymayan garip bir durumla karşı karşıya olduğumu-
zu gösteriyordu (Financial Times 13.5.1995). Bu yüz-
den Yediler GruÖL/'nuntoplantısının ardından, yatınm-
cılar, ABD-Japonya görüşmelennın tıkanmasını, bu se-
fer değişik bir şekilde yorumladılar. ABD, Japonya'ya
karşı bir sıları olarak artık dolan değil, yasal işlemleri
kullanacaktı. dolann yükselmeye başlamasının zama-
nı gelmişti. Ikincisi, geçen aylarda başta Japon Mer-
kez Bankası olmak üzere belli başlı merkez bankaları,
kendi paralannın yükselişini frenlemek için 40 milyar
dolardan fazla dolar satın almışlar ve bunu ABD tahvil
piyasalanna yatırmışlardı (Business VVeek 22.05.1995).
Bu, Amerika'da tahvıl piyasalannda başlayan canlan-
mayı körükledi, tahvil piyasalarındaki bu canlanma,
hisse senedı pıyasalarını da peşinden sürükledi. Diğer
taraftan dolar düştükçe Amerikan kâğıtlan ucuzluyor-
du. Böylece merkez bankalarının arkasından yabançı
yatırımcıların da Amerikan kâğıtlarına ilgileri arttı. Bu i-
ki gelişme, uluslararası piyasada dolara olan talebı
güçlendirdı. Üçüncüsü, ABD ekonomisi yavaşlıyordu,
işsizlik artmaya başlamıştı, bu faizlerın yükselmesi ola-
sılığının azalması demekti. Bu koşullarda tahvil ve his-
se senedı piyasalarındaki yükselme ıvme kazandı.
Amerikan menkul kıymetler pıyasalanndaki bu canlı-
lık, yabancı yatırımcılann ABD kâğıtlanna olan talebi-
nı, dolayısıyla dolara olan talebı daha da arttırdığı içın
dolann güçlenmesine katkıda bulundu. Şimdı dolann
bir süre daha yükselmeye devam edeceği söyleniyor.
Bu noktada iki uyarıda bulunmak gerekli sanınm. Bi-
nncisi, dolann uzun dönemh gerilemesine yol açan ne-
denlerden ikısi olan bütçe açığı ve cari açık hâlâ duru-
yor. Ikincisi, daha şımdiden tahvıl ve hisse senedi pi-
yasalannın çokyükseldiğinden bahsediliyor. Hisse se-
nedi piyasalarındaki bu tırmanmayı, yüksek şirket ge-
lirten ve şirket alım satımının (mergers and acquisiti-
ons) hızlanması başlatmıştı. Durgunluk geliştikçe şir-
ket gelirlerı de duşmeye başlayacaktır.
Ve paranın öbür yüzü
ABD'de 5 mayıs günü açıklanan rakamlar, işsizliğin
nisan ayında yüzde 5.5'ten yüzde 5.8'e yükseldiğini
gösterdi. "Daha durgunluk başlamadan işsizlik artma-
ya başladı" demek hiç de yanlış olmaz. iki araştırma
bunu destekliyor. Bir araştırma 1994 yılında yanı eko-
nomik toparianmanın en üst noktasında 516.016 kışi-
nin işten çıkanldığını gösterdi. Bu, durgunluğun en üst
noktası olan 1991 yılındaki işten çıkarmalara (555.295)
neredeyse eşit bir rakam. Bir başka araştırmada ise
1994 yılında şirket kâriannın yüzde 11 arttığı tespit
edildi. Şimdi ekonomik toparianmanın tepe
noktasında, kârlar hâlâ artarken durum buy-
sa, ekonomik gerileme başladığında ve büyük
bir olasılıkla 1996-1997 döneminde bir eko-
nomik durgunluğa dönüştüğünde, işsizlik ne-
relere kadar artacak diye düşünmek aklımıza
gelmiyor mu?
Net gelirleri 1993 yılında 126 milyon dolar-
dan 1994'te 794 milyon dolara çıkmasına kar-
şılık çalışanlann yaklaşık yüzde 10'unu işten çıkaran
Xerox şırketınin sözcüsü, bu durumu, "Biliyorum, özel-
likle şirketimiz para kazanırken bu işten çıkarma ka-
rarlannı almak çok acımasız bir tutum. Ama zannedi-
yorum kı karşı karşıya kaldığımızyenigerçeklik bu" di-
yerek açıklıyor (Vvall Street Journal, 8.05.1994).
Bu tespit -kı bence son derece doğru ve açık sözlü
bir tespit- bugün global olarak içinde yaşadığımız eko-
nomik sıstemin giderek daha fazla insanı kendi dışına
attığını ve bu durumu gösteren rakamlar açıklandıkça
rantiye sınıfının, gelirlerinin artacağı beklentisi ile bor-
saya saldırdığını ve sistemin artık üretken emeği kul-
lanmayı değil, parazitliği ödüllendırdığinı gostermiyor
mu? Bu sistemin temel özelliğinin ücretli emekle üre-
tim araçlannın birieştırilmesı ve sömürülmesi olduğu
gözönüne alındığında, 'bu yeni gerçeklik' tam bir çü-
rümeye, dejenerasyona tekabül etmiyor mu?
Tabiı ki ediyor. Ve ekonomik çürüme, sosyal çürüme-
yi de beraberinde getıriyor. Batı toplumlannda ırkçılık,
toplumsal paranoya, nihayet faşist veya aşın sağcı çe-
teler güçleniyor ve Amerika'da, Fransa'da, Almanya'da
teröre başvuruyoriar. Toplumayabancılaşmış ınsanlar,
çaresizlik içinde dini 'secf'lere (mezhep) yöneliyorlar.
Milliyetçılik hızla artıyor, savaşlar, soykınmlar, ulusal
azınlıkların terörle bastınlması günlük bayağı haberier
oluyor. Bu arada büyük devletler, uluslararası düzlem-
de yavaş yavaş karşılıklı politik ve askeri olarak konum-
lanıyorlar. Emperyalıst askeri rekabet, Balkanlar'dan,
Kafkasya ve Örta Asya ve Afrıka'ya kadar her yerde
geri geliyor. Ve borsa hızla yükseliyor, ABD Dolan to-
parianıyor... Quo Vadis!