Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 MAYIS 1995 PAZARTESİ
10 DIZIYAZI
Aş derdi artükça
İstanbulşişiyor...•1950'li yıllar. Sanayi
yatırımları büyük kentlerde
yoğunlaşmaya başladı. Ve
İstanbul... Nüfusu henüz 1
milyon 166 bin 477 kişi...
Içinde barındırdığı insanların
yüzde 47'si kendisine
yabancı; Doğu'dan,
karadeniz'den, Orta
Anadolu'dan, kısaca dört bir yandan yatağını
yorganını sırtlayan istanbul'a koşuyordu.
•Kent, ilk gecekonduyla
Zeytinburnu'nda tanıştı.
Gecekondular, o yıllarda
tahta sandıklardan yapılırdı.
Ancak gecekondu kendi
sanayiini yaratmakta
geçikmedi; 1960'tan sonraki
büyük göçlerle sandıklardan
yapılan gecekondular yerini,
biriketten yapılanlara bıraktı. Daha sonra da
biriketin yerini tuğla aldı.
Heder ettin beni bu yaşta
Sen ey güzel İstanbul
Çekip gidiyorum işte
AUahından bul
Abdülkadir Bulut
1950'li yıllar... Çokpartili yaşamla bir-
likte tazelenen umutlar. beklentiler ve ye-
ni özgürlükler... Amerikan Marshall yar-
dımıyla büyük kentlerde yogunlaşan sa-
nayi yatınmlan...
Ve istanbul... Tüm gelişmelerden
olumsuz etkilenen ve sorunlannın sin-
yalini o günlerde veren bir kent...
Nüfusu henüz 1 milyon 166 bin 477...
tçinde banndırdıgı insanlann yüzde 47'si
kendisine yabancı; Doğu'dan, Karade-
niz'den. Güneydoğu'dan, Orta Anado-
lu'dan, kısaca Türkiye'nın dört bir ya-
nından yatağını yorganını sırtlayan İs-
tanbul'a koşuyordu.
1950'li yıllarda özellikle Bulgaristan
ve Yugoslavya'dan yapılan ikili anlaşma-
lar sonucu İstanbul'a gelenlerZeytinbur-
nu'nu mesken tutmuştu. Kent, ilk gece-
konduyla da bu yerleşim biriminde tanış-
Cellşen gecekondu
teknolojisl
Teknoloji ve sanayi gelişimine göre bi-
çim değiştiren gecekondular, o yıllarda.
tuğla sanayii çok gelişmediği, binket de
ülkemizde üretilmediği için tahta sandık-
lardan yapılırdı. Bangkok ve Hong
Kong'da olduğu gibi yurtdışından gelen
büyük eşyalann sandıklan bir gecede ça-
tılır, üstüne de yağmurdan korunmak için
ya yağlı kâğıtlar ya da tenekeler çakılır-
dı.
Büyük göç 1960'tan sonra biriket üre-
timıni patlattı. Sandıklardan yapılan ge-
cekondular yerini, biriketten yapılan
"modern" gecekondulara bıraktı. Gece-
kondu kendi sanayiini yaratmakta geçik-
medi: teknoloji ilerledi, biriket yenni tuğ-
laya bıraktı.
Zeytinburnu "nu o dönemde, Balkan
göçmenlerinden başka Karadenizliler de
mekân tutuyorlardı. Bulgaristan ve Yu-
goslavya göçmenlerinin önemli bir yer-
leşim alanı da Taşlıtarla oluyordu. İstan-
bul şişiyor, plansız "gelişiyordu". Göç-
menler. siyasiler için tam bir oy deposu
sayılıyordu. Zeytinburnu ve Taşlıtar-
la'dan sonra Gültepe, Kuştepe. Çelikte-
pe ve Kâğıthane sırtlan gecekondularla
istila ediliyordu.
1970-80'lere gelindiğinde başını so-
kacak bir konduya muhtaç olanlar, rant
zenginı olacaklar ve oy avcılığı hizmeti
ile tapulannı alacaklardı.
Sonra bu evleri yıkacaklar, yerlerine
üç-dört katlı bina yapımı için yap-satçı-
lara vereceklerdi. Zeytinburnu. artık Tür-
kiye'nin 20. büyük ilçesi olacak ve fut-
bol takımını üç sezondur 1. ligde yaşata-
cak ekonomik güce kavuşacaktı.
Cedlk bir kez açılınca
İC Antropoloji Bölüm Başkanı Prof.
Ta>1an Akkâyan'ın belirttiği gibi. "gedik
bir kez açılmışü ve gittikçe büyüyecekti."
Istanbul'da akrabası, köylüsü, arkada-
şı olan "aş için, iş için" gelmeye başlamış-
tı. Tanıdık vasıtasıyla göç, istanbul için-
de bir "hemşeriadacıklan" oluşturuyor-
du.
Bakırköy'de en büyük kümeyi Sıvas-
hlar oluşturuyor; onlan Kars, Kastamo-
nu, Tokat izliyordu. Bayrampaşa'da Bal-
kan ve Yunanistan göçmenleri, Kırklare-
li ve Trakyalılar; Beykoz'da Karadeniz-
liler, Kars ve Doğu bölgesinden gelenler
yerleşiyordu. Daha sonra bu yapı yeni
göçlerle ve kent içindeki gelişmelerle sık
sık değişecekti.
Sonuçtagecekonducularheryeri işgal
ediyorlar. gecekonducusundan villacısı-
Istanbul'a ne zaman göçtüler?
1 yıldan az bir süre önce
1-2yılaras«
2-3 yıl arası
3-5 yıf arası
5-10 yıl arası
15-20 yıl arası
3.1
3.1
4.8
6.3
12.0
16.7
20 ytldan uzun bir süre önce 41.4
Rakamlaria İstanbul
•Türkıye nüfusunun yüzde 10'u Istanbul'da yaşıyor.
•Kilometre kareye 1023 kişı düşüyor.
•İstanbul nüfusuna her saat 22-23 kişi ekleniyor.
•Hergün yaklaşık 500 kişilik köy ekleniyor.
•Her ay yaklaşık 15 bin kişilik bir kasaba ekleniyor.
•Bu artış hızıyia tetanbul 2000 yılında 15 milyonu
bulacak.
•2000 yılmda İstanbul nüfusu, Türkiye nüfusunun
yüzde 15'i olacak.
1950'lerde başlayan ve 1960 sonrası büyüyerek süren göçler, gecekondu sorununu da beraberinde
getirdi. Başlangıçta, insanlann başlannı soktukları bir yer olan gecekondular, süreç içinde oy avcısı
siyasilerin de etkisiyle bütün Istanbul'u saran bir yağmaya dönüştü.
na kadar herkes tstanbul'u yağmalama-
ya devam ediyordu.
Küçükarmutlu'daki gecekonducular
da uçaksavarsavaşını kazanıyorlardı. 15.
Füze Üs Komutanlığfna uçaksavar üssü
konuşlandınlması için aynlan tepe> i ge-
cekonducular kapıyor ve Fatih Sultan
Mehmet Köprüsü hava savunmasız kalı-
yordu.
Politikacılar, her zaman. gecekondu
seçmenine şirin gözükmek istiyordu.
ANAP 1983 "te iktidara geldiğinin he-
nüz üçüncü ayında. Bayındırlık ve Iskân
Bakanı Safa Giray'ın ağzından imar af-
fını gündeme getiriyordu:
Tek katlı gecekondulara tanınan imar
affı kanunu genışletilecek, gecekondu-
lara. kaç kat olursa olsun tapu ve ruhsat
verilecekti. 1984'te Başbakan Yardımcı-
sı Kaya Erdem, gecekondulara kredi ve-
nleceğini \e alryapı hizmetlerinin götü-
rüleceğini müjdelıyordu.
Bu yasadan 5 yıl sonra Yargıtay bir ka-
rar vererek. ANAP'ın çıkardığı tapu tah-
sıs belgesi sahibi gecekondulann yıkiı-
mayacağına hükmediyordu.
12 Eylül öncesine dönelim. Evrenyö-
netiminin iktidannda. Genelkurmay Baş-
•1970-80'lere gelindiğinde
başını sokacak bir konduya
muhtaç olanlar, rant zengini
olacaklar ve oy avcılığı
hizmeti ile tapularını
alacaklardı. "Gedik bir kez
açılmıştı ve gittikçe
büyüyecekti." Şonra bu
evlerin yerine üç-dört katlı
binalar yapılacak ve İstanbul, herkesin
yağmaladığı bir kent olacaktı.
de göçle gelenlerin başını Sıvaslılar çe-
kiyor. Kendisi de Sıvaslı olan eski İstan-
bul Büyükşehir Belediye Başkanı Nuret-
tin Sözen'e göre bunun nedeni "geri ta-
rakılmışlık ve sermayenin emeği çekme-
Son sayımlara göre Sıvas'ın merkez
nüfusu 265 bin civanndaydı. tstatistikler
her dört Sıvaslıdan üçünün Sıvas dışın-
da yaşadığını gösteriyordu. Şehirdeki
385 ilkokul, öğrenci yokluğundan kapa-
nıyordu. Her gün beş aile Sı\as'tan göç
ediyordu. 2.200 köyünden 700'ünde kı-
şın kimse oturmuyordu. 1992 yılında
1.826 işyeri vergi kayıtlannı sildirmiş ve
12 banka şubesıni kapatmıştı. 1950'ler-
de 15 milletvekilı çıkaran Sıvas, Türki-
ye'nin 8. büyük iliydi. Günümüzde sıra-
lamadaki yeri 24'e kadar inmışti.
Sıvas, en büyük göçünü Marmara Böl-
gesi'ne vermişti. Bugün ıstatistiki bilgi-
lere göre Istanbul'da 300 bının üzerinde
Sıvaslı yaşıyordu. Eski ve yenilerle bir-
likte tstanbul'daki her 10 kişiden birinin
Sıvas kökenli olduğu sanılıyordu.
Sıvas CHP 11 Meclisi, "şehirden ka-
çış"ı şu cümlelerle özetliyordu:
"Soğuktan mı? Deniz kıyisında yaşa-
mak için mi? Hayır. Bizler, Sıvaslılar ola-
rak, deniz dalgalan yerine dağ tepelerini
seyretmeyi daha çok seviyoruz. EUerimi-
zi çatlatan ayazlar, deniz meltemlerinden
daha sıcak geliyor biziere. Göçümüz iş
için, aş için, insanca yaşamak için... Ses-
leniyoruz: İstanbul'un proMemleri İstan-
bul'da çözüm düşünerek bulunamaz."
istanbul'a en çok göç \eren Sıvas'ı.
250 binle Kastamonulular izliyor. Geçen
yıllarda 220 bin dolayında Ağnlının is-
tanbul'a göç ettiği belirtilirken, son yıl-
larda Kars'tan büyük bir göçün başladı-
ğı ortaya çıkıyordu.
Kars ve zonguldak'ın farkı
tstanbul'a göç veren en uzak kentler-
den birisi ise Kars'tı. Bırserhat şehri olan
Kars'ın uyumlu bir etnik mozaiğı vardı.
Kürtler. Azeriler, Türkmenler. Tereke-
melerbu mozaiğin bellibaşlı parçalany-
dı. Bırdönembesicılik. peynır ve süt üre-
timıyle gelişimini sağlamıştı Kars. Fakat
son 15 yılda besicılik ve hayvancılıkta
teknolojinin ilerlemesıyle birlikte istih-
dam da azalmaya başladı. 70 yıl boyun-
ca açılan fabrikalann da çeşitli nedenler-
le üretimi durdurulunca Kars'tan göç
başladı. Daha iyi yaşamak için şehirleri-
ni terk eden Karslılar. batıya doğru yer-
leşim alanlanna kaymaya başladı. Kımi-
si Erzurum'a, kimisi Ankara'ya gider-
ken büyük bir çoğunluğu ise "taşıtopra-
ğı altın" Istanbul'a geldi.
Nurettın Sözen, göçün •'nereden" de-
ğıl "neden" olduğu sorusuna şu çarpıcı
orneğı veriyordu:
" İstanbul'a oldukça yakın bir şehrimiz
var; Zonguldak. Zonguldak'ta insanlar
metreierce toprağın altında yaşıyorlar.
Yansı tüberküloz. Hemen her yıl kazalar
oluyor. grizular patbyor. Onlarca,yürier-
ce insan ölüyor. Bu ölen işçinin ailesinden
bir başkası. rüşvet \ererek tekrar oraya
işe sokuluyor. Her ailede üç-beş genç, b'a-
bası da. büvükbabası da o işletmede kaJ-
mış. Bir kısmı kazayla ölmüş, bir kısmı
hastalıktan. Ama hiçbir Zonguldaklı Is-
tanbul'a gelmiyor. Çiinkü, iyi kötü bir iş
yakalamış devlet kapısında. Hasta olursa
çoluk çocuğuna ilaç alıyor. Kendisi ölür-
$e üç kuruş ikramiye kalıvor ailesine. İn-
sanca yaşanuyor, çok kötü koşullarda ya-
şıyor, ama tstanbul'a gdmiyor."
En uzak kent, Kars'tan insanlar gelir-
ken en yakın kent Zonguldak'tan insan-
lann göç etmemesinin temelinde "istih-
dam" yatıyor. Son 10 yılda ise doğudan
göçü arttıran yeni bir etken ortaya çıktı:
Terör...
Yarın: Terör ve göç
kanlığı 'nın bile gecekondu sorunuyla uğ-
raştığı görülüyordu.
Bazı bölgelerde gizlıce yapımı sürdü-
rülen gecekondu ınşaatının önlenmesı
için Genelkurmay Başkanlığı kanalıyla
bütün ıllere bir genelge gönderiliyordu.
Genelgeye göre hiçbir surette gecekon-
du yapılmasına izin verilmeyecek, ancak
daha önce yapılmış gecekondular da yı-
kılmayacaktı. Yani Hazine malı arsalar
üzerindeki, imar Kanunu'na göre inşaat
sakıncası bulunmayana dokunulmaya-
caktı.
Bugün İstanbul'un hemen her ilçesin-
ÇALIŞANLARIN /SORULARI - SORUNLARI / YILMAZŞIPAL
Tavandan prim ödeyen iki sigortah
Soru: Ben, 1951 yılından, 1987 yılı ocak ayında emekli olunca-
ya kadar, 35 yıl gün be gün ve hep sigortalı ve hep ta-
vandan prim ödeyerek çalıştım.
Emekli olduğumda, 35 yıl çalışmam karşılığı bana, 1987
yılının tavan göstergesi olan 1.400'den ve %85 oran üze-
rinden emekli aylığı bağlandı.
Süper Emeklilik Yasası'nın çıktığı 1987 yılının temmuz
ayında 4 milvonum olmadığı için süper emekli olama-
dım.
Üç sorum var:
Soru 1) Ben ve benim gibi paranın pula çevrilmediği ve
sigortanın kurulduğu yıllardan 1987've kadar 35 yılın
primini gününde, eksiksiz ve en yüksek ücretten ödeyen-
İerin. 1995 yılı emekli aylıkları kaç para oldu?
Soru 2) 35 yıl çalışıp bugün emekli olsaydım. emekli ay-
lığım ne olacaktı?
' Soru 3) 4 milvonum olup da yatırabilseydim, kaç lira
emekli aylığı alacaktım?
(A.Ş.)
YANIT: Sorulannızın yanıtı, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun emek-
li aylıklan arasındaki adaletsizliğini de kanıtlayacaktır.
1) Emekli olduğunuz 1987 yılında, geçerli tek bir gösterge vardı.
Bu gösterge tablosu, 12 derece ıçinde yer alan 141 kademe karşılığı
141 göstergeden oluşuyordu.
Bu gösterge tablosu bugün 1136 gösterge sayısından başlar her ka-
deme arası 3'er puan artarak 1.696 gösterge sayısında son bulur.
Bu gösterge tablosunun tavanı ile tabanı arasında yalnızca 560 pu-
an fark vardır.
1987 yılında Süper Emeklilik Yasası ile getirilen Üst Gösterge Tab-
losu ise 10 derece içinde yer alan 100 kademeye karşılık gelen 100
göstergeden oluşur. Bugün emekli olanlann hemen hepsine bu gös-
terge tablosundan aylık bağlanmaktadır. Bu tablonun en düşük gös-
tergesi 1.700. en yüksek göstergesi de 6.650'dir. En küçük gösterge
ile en yüksek gösterge arasında 4 950 puan fark vardır.
1951 "den 1987"ye kadar 35 yılın pnmıni en az ücretten (tabandan)
ödeyip. 1987 yılında emekli olan bir sigortalı. bugün 1136 gösterge-
den ve 35 yıl çalışma karşılığı %85'ten, 4 milyon 572 bin 860 lira
emekli aylığı almaktadır.
1951aen I987'ye kadar 35 yılın primini en yüksek ücretten (ta-
vandan) ödeyerek emekli olan bir sigortalı ise 5 milyon 155 bin 960
lira emekli aylığı almaktadır. 35 yılın primini biri tavandan biri ta-
bandan ödeyen iki sigortalıdan tavan prim ödeyeni taban prim öde-
yenden 583 bin 100 lira fazla aylık almaktadır
Bugün. Sosyal Sigortalar Kurumu'nun ödediği en az aylık (alt sı-
nır aylığı). 4 milyon 364 bin 120 liradır. Bu Sosyal Sigortalar Kuru-
mu'nun asgari aylığıdır. Bu asgari aylıkla 1988 öncesi emekli olan-
lara ödenen en yüksek aylık arasındaki fark, sadece 791 bin 840 lira-
dır.
Bir başka anlatımla, 1987'de 3.600 günün primini en düşük ücret-
ten ödeyen bir sigortalı 4 milyon 364 bin 120 lira, bunun 25 yıl faz-
lasıyla 35 yılın primini (12.600 gün) en yüksek ücretten ödeyen si-
gortalı 5 milyon 155 bin 960 lira emekli aylığı almaktadır. 25 yıl faz-
la çalışmanın ve 35 yıl en yüksek prim ödemenin karşılığı 791 bin
840 liradır
2) Bugün. 35 yıl (12.600 gün) çalışan ve son 7 takvim yılının prim-
lerini de tavandan ödeyen bir sigortalının, aldığı emekli aylığı 6.650
göstergeden ve %82 oran üzennden. 10 milyon 669 bin 925 liradır.
3)4 milyon 200 bin lira yatınp süper emekli olsaydınızbu kez ay-
lığınız 6.400 göstergeden ve yine %82 oran üzerinden 9 milyon 818
bin 800 lira olacaktı.
Bugün ayni ülkede aynı koşullarda çalışan ve tavandan prim öde-
yen iki sigortalıdan 1988 yılında emekli olanı 5 milyon 155 lira, 1995
yılında emekli olanı ise %107 fazlasıyla 10 milyon 669 lira aylık al-
maktadır
POLİTİKA VE OTESİ
MEHMED KEMAL
lilkiyle Kuyruğu...
Mustafa Ekmekçi'nin yazılan (notlan) cıvıl cıvıl
insan doludur. Bu insanlar birbirleriyle iç içe gir-
miştir. Ne yapar, ne eder bizim Ekmekçi bu insan-
ları kimileyin birleştirir, kımileyın ayırır. Sonunda
yazılar (notlar) okunmaya hazır hale gelir. Yazar, bu
yazılan bir kitap haline getirdi.
Ankara Notları/1
Tilkiyle Kuyruğu.
Mustafa Ekmekçi.
Umut Yayınları.
(Konur Sok. 27/1 Ankara)
Kitabın, "Okurlarta dertleşme" yazısından anla-
dığımıza göre gazeteciliği 45 yıl olmuş. "1950'den
ben yazt yazarım" diyor. Yazarlığı jçinde benim de
tuzum, biberim olduöunu söylüyor. "1959'da
Mehmed Kemal Yeni İstanbul'a çağırarak
'Gel seni gazeteci yapalım', dediğinde çok şa-
şırmıştım.
- Ben gazeteci değil miyim?
"Hayır, sen yazarsın", demişti.
"Ulus gazetesinde haftada birkaç gün yazılanm
çıkıyordu. Mehmed Kemal onlan okumuştu. Bir
yandan Ulus'taki yazılanmı sürdürebilirdim. Mu-
habirliğe başladım. 15 günde mi ne kovuldum."
Kovulmayı şöyle anlatıyor:
"Bir gün gazetenin Ankara Bürosu'na Istan-
bul'dan bir yönetici gelmişti, adı sanıyorum Mahir
Güğüncüoğlu 'ydu. O gün, büroya Köy Enstitülü
öğretmen Mahmut Makal uğramıştı. Ayaküstü
konuştuk. Gitti.
Yönetici bana sordu:
- Burada kime geliyor bu?
Olayı hemen şavulladım.
- Herkese gelir, dedim, herkesin arkadaşıdır.
Sesini çıkarmadı. İstanbul'a gider gitmez, göre-
vime son verilmesini istemiş. Mehmed Kemal,
Ankara'da yoktu. Kovulmama engel olamamıştı.
İş aramaya başladım. Artık muhabir olarak iş
anyordum.
Yeni Istanbul'dan Vatan'a geçmiştım, orada iş
bulmuştum. Bir gün bir haber aldım: Kara Kuv-
vetleri Komutanı Cemal Gürsel ızin almış, Izmir'e
çekilmişti. Ortalık nasıl karışık. Haberi öğrenip
yazdım. Istanbul'u uyarmışlar 'bu arkadaşın ha-
berlerine dikkat edin, tehlikeli haberler yazıyor.'
Demokrat Parti iktidara gelmişti ama demokrasi
daha gelmemişti. İş güvenliği, patronun iki duda-
ğındaydı."
Ekmekçi ile Vatan'da, Yeni Ortam'da, Cumhuri-
yet'te çalıştık. 12 Mart. 12 Eylül'ü birlikte yaşadık.
Gazete değiştirmeleri de yazıyor, 'Cumhuriyet se-
kizinci gazetem."
"Para için oradan oraya geçenleri hiç anlama-
dım. Bana öneri de hiç gelmedı. Bıliyorlar, onlar
da bilmezler mı? Yakup Kadri Karaosmanoğlu,
'Gazetecinin parası pulu, malı mülkü olmamalıdır'
dermiş. Buna dikkat ederek yaşamış. 90'lık eşi
Leman Hanım hâlâ kira evinde oturur. Yakup
Kadri Beyin öyle 'kıyak emekliliği" de yok. Oysa
yıllarca milletvekilliği yaptı. Istememiş."
Domuz üstüne savaşında yalnız kaldığı için çok
üzülüyordu. Günümüz gazetecilerine bir öğüdü
var, şöyle:
"Bıraksınlar, lider konuşmalanndan yazı yapma-
yı. Dedikodu yazarlığını bıraksınlar, yeni konular
yaratsınlar. Örneğin dursunlar Köy Enstitüleri ger-
Çeği üzerinde, dilin öz'eşmes/ üstünde, domuz eti
üstüne yazsınlar."
Ekmekçi üstüne bizden notlar:
Çankaya'da Basın Sitesi'nde komşuluk ettik.
Haftada bir, 'türlü' yapar, komşulara jkram ederdi.
Bir merakı da (o zamanlar) bezikti. Boş vakit buldu
mu hemen beziğe geçerdi. Aradan otuz beş yıl
geçti. Şimdi briç meraklısıymış. Üstat Şiar Yal-
çın'la oynarlarmış.
Kitap 20 forma, keyifle okunuyor. Gerçegi yan-
sıtmaktan geri durmuyor. "Sen tilkiysen ben de
kuyruğunum" diyor. Okuyun, "Tilkiyle Kuyru-
ğu"r\u. Tilki kuyruksuz olur mu?
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Bir cins güver-
cın. 2/ Gözlerı
görmeyen... Bir
Avrupa ülkesımn
para bırımı. 3/ 3
Bınıciyı sarsma-
yan at yürüyüşle-
rınden bin... ln-
gıltere'de çok se-
vılen bir bira çe- °
şıdı. 4/ Yunanıs- j
tan'ın plaka işa-
reti... Napol- 8
yon'un Mısır'ı g
işgalı sırasında
1799"da Osmanlı ordusuna
karşı kazandığı savaş. 5/
Dinsel inançlan olmayan...
Rey... Eski ve bilinmeyen
bir tarihi anlatmakta kulla-
nılan söz. 6/ Bir gerçeği
saklamaktan vazgeçıp açık-
lama. II lskambilde bir kâ-
ğıt... Kimsesiz. 8/ Nemlı
toprak... Bir şeyi anımsa-
mak için yazılan kısa yazı.
9/ Ağn Dağı'na verilen bir
başka ad.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Sibırya'dakı sık ormanlara verilen ad... Mert. kalender
ve babacan kımse. II Motorlu araçlarda sarsıntıyı en aza
indiren düzenek. 3/ Eski dılde eşek... Bir gıda maddesi...
Olumsuzluk belırten bir önek. 4/ Galyum elementinin
simgesi... Avrupa'da büyük bir yanmada. 5/ Bir tür gemi-
ci düğümü. 6/ Adlan sıfat yapmakta kullanılan bir yapım
eki... Kafıye. II Asya'da bir ülke... Deneylere ve tanımla-
malara dayanan bılimlerin genel adı. 8/ "Kametine
diyen gör ne uzun hayal eder / Her ki diler visâlini arzu-
yi muhâl eder" (Nesimi)... Rıhtımın su üstünde olan bö-
lümü. 9/ Her çeşit mikroptan annmış olan... Boru sesi.
•A
•TLİA
A S
B
A
Ğ
A
A
Z
A
M
K
1
N
A
DİNAR ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
1992/443
Bağ-Kur Genel Müdürlüğü tarafindan davalılar Os-
man Altıntop ve Cihat Erbil aleyhine açılan alacak da-
vasınm yapılan açık yargılaması sırasında venlen ara ka-
ran uyannca;
Davalılardan Cıhat Erbil tüm aramalara rağmen bulu-
namadığından dava dilekçesinı ve duruşma gününün ila-
nen teblığine karar venlmış olmakla, davalı Cihat Er-
bil'in duruşma günü olan 26.5.1995 günü saat 09.00'da
mahkememızde bızzat hazır bulunması veya kendısıni
bir vekille temsil ettirmesi, aksi halde yargılamaya yok-
luğunda de\am edilıp karar verileceğı, dava dılekçesı ve
duruşma günü tebliğ yerine kaım olmak üzere ilan olu-
nur. 27.3.1995
Basm: 16197