06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 1995 PAZAR 8 PAZAR KONUGU LEYLA TAVŞANOĞLU -Son hazırianan imar yasa taslağı beton ormantna dönen İstanbul'a neyarar sağlar? Ya da htanbuVun vahim boyutlara ulaştığı kabul edüen yapılaşma sorununda yardımcı olur mu? SUHER- Kentlerin fîziksel gelişmesine yön vermek üzere bizim 3194 sayılı imar kanunumuz çeşitli belgeler tanımlıyor. Bunlardan birisi nazım plan. Bu, kentin gelişmesinin felsefesini yansıtıyor. Çeşitli bölgelere ait durumlan ve yoğunluklan genelde ortaya koyar. Buna bakarak örneğin, "Bu bir sanayi kenti" dersiniz. Çûnkû sanayi ağırlıkfıdır gıbi... Nazım planı yapma yetkisi, yine anılan yasaya göre büyükşehir belediyesine aittir. Büyükşehir Belediyesi sınırlan içindeki ilçe belediyeleri ya da beldeler ise kendi imar planlannı bu esaslara göre hazırlar. -Neden? SUHER- Çünkû esas felsefesi, gelişme felsefesi kirybolmasın. O belediye sınırlan içindeki mekân organize edilebilsın diye yapılmış. Ben muhakkak, nazım plan doğrudur, diye bir yargıda bulunmuyorum. Ama eninde sonunda bu, çeşitli prosedürlerden geçmiş ve çalışılmış bir belge olmaktadır. Burada kentlının itiraz haklan saklıdır. Hepsi, gidip kendi haldannı arar. sorabilir. Büyûkşehir belediyeleri bunun denetletnesini eğer istenirse büyûk bir takım çalışmasına açarlar. - Bütün bu çalışmalar yapüırken de özellikle İstanbul'a olmak üzere kırsal alanlardan kentlere büyük bir iç göç yaşanıyor. Bunun getirdiği imarlaşma çUgınlığuıa karşı ne yapılıyor? SUHER- Bu yüzden yasalar yeterli olmadığı için sık sık yasa değişiklikleri yapılıyor. yasalara yeni maddeler ekleniyor. Ya da o dönem içın bir konu çok önemli görûldüğü için o konu ağırlıkh bir yasa çıkıyor. Bizde de turizm ve kültûr ağırlıklı olarak değerlendirildiğine inanıldığı bir dönem geldiğinde ilk iş olarak turizm ve kültür bakanlığı bir arada kuruldu. Turizm ve kültür ise oldukça ikilem taşıyan bir konu. Turizm için yapılan her olay ve gelişme kültür olayıyla bağdaşmayabilir. Kültürümüzü korumak üzere attığımız adımlar da esasında turizme yardımcıdır. Kısa vadede turizm için yeterli görülmeyebilır, ama uzun vadede kültürü korumamız turizm için mutlaka önemli bir kaynak olur. Sonradan, kültür ve turizm bakanlıklan birbirinden aynldı. Kültür Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kanunu'nu çıkardı. Turizmi Teşvık Yasası da diğer bakanlığın ilgi alanı olarak çıktı. Baştaki mevcut ikilem böylece paralel olarak bu sefer İmar Kanunu'nun da üstünde olmak üzere yürümeye başladı. Her ikisi de İmar Kanunu'nun üstünde olabilir. Çünkü özellikle turizm. merkezı kararlarla yönlendirilebılir. Bölge planlamasıyla yönlendirilebilir. Yani özetle ölçeği yerel yönetimin üstünde olabilir. Koruma ise yerel ve yöresel değerleri korumaya yöneliktir. Onun hükümleri genel çerçevede verilebilir, ama esas koruma olayı yerel yönetimin içinde duyarhlıkla algılanması gereken bir konudur. Şimdi Turizmi Teşvik Kanunu güvencesinde kararnameler hazırlanıyor. Bu hazırianan kararnemeler bakanlar kurulunun karan ve cumhurbaşkanının imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlandığı andan itibaren yürürlüğe ginyor. Turizmi geliştirebilmek amacıyla merkezi kararlarla turizm ve iş merkezleri ilan ediliyor. - Neden bunlar hem turizm hem de iş merkezleri oluyor? SUHER- Turizm merkezleri ekonomik kalkınmaya yeterli olmadığından bunlara bir de iş merkezleri ekleniyor. Böylece tamarruyla yerel yönetimin bilgisi dışında olmak üzere merkezı kararlarla yeni bir güç yerel yönetimin üstünde beliriyor. lstanbul, doğal ve kültürel yapısı nedeniyle çok çeşitli bır durum arzettığı için bunda lstanbul mekânında, Anadolu'da ve kıyıda çok yönelindi. SUNUŞ: Büyük kentlerimiz, özellikle de lstanbul, yoğun yapılaşma, kaçakyapılar, araziyağması altında inim inim inliyor. Bütün bu olgular da Istanbulda arazi ve bina rantlarının akıl almaz düzeylerefirlamasınayol açıyor. lstanbul üzerindeJd imar oyunlarını, kent yağmasının boyutlarını, son , hazırianan imaryasa taslağının lstanbul 'un yapılaşmasına neler getirebileceğini, Özelleştirme Yasası 'nın kent yağmasına hangiyönden yol açabileceğini, şehirplanlaması uzmanı Prof. Hande Suher 'le konuştuk. Prof. HANDE SUHER, 1929 İstanbul doğnmlu. Yüksek öğrenimini İTÜ Mimarük Fakültesi'nde tamamladı. 1951'de aynı fakültenin ŞehirciHk Kürsüsü'ne asistan olarak atandL 1%5'te profesör oldu. Daha sonra Planlama Teorileri ve Metodu Kürsüsü Başkanlığı'nı yürüttü. Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü Şehircilik Anabttim Dalı Başkanı ve Bölüm Başkanı olarak bu vıla kadar görev yapta. 1975- 76'da İTÜ Mimarhk Fakültesi Senatosu'nca İmar ve İskan Bakanlığı Bü\ük İstanbul Nazun Plan Bûrosu Başkanhğı görevi veriidi. İTÜ Mimarhk FakûHesi ve İTÜ Yönetim Kurulu karaıianyla İstanbul Büyûkşehir Belediyesi'nin 2000 yüının Nazım Plan çahşmalannda danışma ve denerJeme kurulunda ünhersite, fakülte ve bölüm temsilcisi olarak 1992-94 yülan arasuıda göreviendirildL Nefesıkesilen lstanbulFakat Istanbul'da kıyıdaki herhangi bir olaydan çok daha önemli olan tstanbul'un bugüne kadarkj tarihsel gelişme sürecınde kazanmış oldugu kimliğiydi. Ben özellikle böyle yoğunluklu yapılann yapılmasının karşısında olan bir mimar değilim. Fakat, bu yapılann nerelerde yapılacaklan önemli. - Peki, bu yoğunluklu yapılan nerelerde yapmak gerekiyor? SUHER- Bakın, Taşkışla bir ara turizm merkezi yapılmak istendi. Çok iyi korunmuş olan Taşkışla'nın lstanbul Teknik Oniversitesi'ne geçmesiyle gelişen bir planlama ve düzenleme var. Bina, her şeyiyle bir bütünlük arzediyordu ve buna tek bir ekleme bile yapılamazdı. Bunun turizm merkezi kapsamında bir otel olarak değerlendirilmesi sonucunda Taşkışla bütün koridorian boyunca ve yüksekliğinde de iki kata verilmek üzere odalara bölündü. Kentin heryeri turizm alam Her taraf bir oda büyüklüğünde olmak üzere âdeta parsellendi. Bu. esasında turizm için gerekli görülüyorsa da korumacılığa kesinlıkle aykırıydı. Üstelik, Taşkışla'nın birinci grup bir mimari yapıt olarak korunması gerektiği yolunda 1970'lerde alınmış bir karar var. Bundan dolayı ve burada da turizm ve korumacılık karşı karşıya kaldı. Bunun sonunda korumacılığın kazandıgını büyük bir onurla görüyoruz. Çünkü Taşkışla bu haliyle korunması gerekli olan bir binadır. - Bize benzer başka örnekler verebilir misiniz? SUHER- Ataköy, Florya'da, Taksim'de turizm merkezi var. Sanyer, bir numaralı turizm merkezi. Eminönü bir numaralı turizm merkezi. Yeşilyurt turizm merkezi içinde Kazhçeşme turizm merkezi var. Çamhca turizm merkezi, Taksim turizm TREND BORSADA İLK RAUND AYLIK BİLANÇOLARIN KAR TAHMİNLERİ ÜÇ AYIN YILDIZI HANGİ KAGITLAR? DEVLET'TEN YATIRIMLARA YENİ DÜZENLEMELER ALMANYATA BOYKOT GERÇEKÇİ Mİ? TARIMDA TEHÜKE SİNYALLERİ! DOSYA: EREĞÜ'YE "ALT1N HİSSE" BAYINIZDE merkezi içinde konaklama. Ataköy turizm merkezi içinde ruristik tesis, Ataköy turizm merkezi içinde tunzm tıcaret merkezi, yine aynı merkez içinde Emlak Bankası tesıslerinin bulunduğu alanda yüksek yoğun bir yapılaşma, Levent turizm merkezi sahilden başlıyor ve Barbaros Bulvan boyunca gıdiyor. Bunlar benim bilebildiklerim. Çünkü bunlann içinde açılmış olan birtakım davalarda bilirkişi olarak görev yaptığım için bilebildiklerim bunlar. - Sizin bilirkişilik yaptığınız bazt davalarda mahkeme birtakım turizm merkezlerini iptal ettL Daha sonra da bu karariardan geri adım atıldu Bu iptal kararları sizce neden değiştirüdi? SUHER- Net bir fîkrim olduğunu söyleyemem. Ama burada herhangi bir şekilde çıkarlan zedelenmiş olanlann karşı cephe oluşturarak aldıklan bir sonuçtur diye düşünüyorum. Çünkü bütün bunlann hepsinde büyûkşehir belediyesinin yaran, çıkan sorulmuyor. Bu örneklerden birisi de Park Otel'dı. Biz. bunlann hiçbirisinde turizm işlevine, "hayır" demedik. "Evet, ama yoğunluk çok yüksek" diyonız. Bunu da ortaya bir hükm-i KarakuşA ıdiye getirmiyoruz. Bunlar planda belirlidir. Nasıl bir yapılaşma ya da nasıl bir irtifa olması gerektiği planda belhdir. Size bir örnek daha vereyim. Mecidiyeköy'deki Büyükdere Caddesi üzerinde inşa edilmiş olan bugünkü binalar düşünülecek olursa yoğunluk arsanın toplam alanının üç buçuk katı kadar bir yapılaşma yoğunluğudur. Ama esaslar böylesine açık olduğu halde Büyükdere Caddesi'nin üstünde Zincirlikuyu tarafında yoğunluk on sekiz buçuk kattı. Biz böylesine farklılıklar olduğu için itiraz ediyorduk. Biz, "Turizm fonksiyonuna aykındır. Burada vapuamaz" demiyoruz.Ama plana bakıyoruz, uygun değü. Buralarda büyük talepler var. Planlama ilkelerine, şehircilik esaslanna ve kamu yaranna aykındır, diye verdiğimiz bütün kararlar benim bildiğim kadanyla Danıştayca kabul edilmişti. - Peki ondan sonraki uygulamayı izlemiyor musunuz? SUHER- Ondan sonrasmı bilemiyoruz. Çünkü o artık bize intikal etmiyor. Bildiğimiz kadanyla bir ihbar yapılıyor Bu bize de sorulmuyor. O ihbann görüş açısından iptal ediliyor. - Yani böyle ihbariar doğruüusunda bilirkişi raporlannın hepsi iptal mi ediliyor? SUHER- Evet, aynen öyle oluyor. Bakın, Gümüşsuyu Askeri Hastanesi içinde çok önemli bir turizm merkezi planı var. Zaten Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'nin korunarak yapılması doğrultusunda benim başkanlık yaptığım dönemde Koruma Kurulu'nun bir karan vardı. Şimdi böylesine bir yapılaşma getirilirse oradaki sosyal ve teknik altyapı etkilenecektir. Bu yüksek yoğûnluğa her gün yaya olarak ya da araçlarla gidip gelenlerin getirdiği sıkışıklık eklenecektır. Ne kanalizasyon ne yol ne otopark ne aydınlatma ne telefon ne temiz su, hiçbir altyapı yetmeyecektir. Birde hepimizin bildiği açık bir gerçek var. Kentlerimizin içindeki açık alanlar giderek azalıyor. Oysa ki İmar Kanunu'nun yönetmeliği, kişi başına yedi metrekare açık alan veriyor. Bu, BatTdaki birçok ülkede kişi başına ellı metrekareye kadar gider. Şimdi, o yörede yaşayan kişilere yedi metrekarelik bir alan koymuşsanız oraya yeni bir nüfus getirdiğiniz zaman hemen o alanı arttırmanız gerekli. Oysa biz yedi metrekarelik açık alanı zor buluyoruz. Bütün yoğunluklar getirildiği takdirde bu olanağı nasıl verebilinz? Bu, teknik ve sosyal altyapıyı kesinlikle olumsuz etkileyecek bir olaydır. Kentin silueti, kentin yapılaşması sorulmadığı için biz ancak korumacılık yönündcn dolayh girebılıyoruz. Buna bir örnek Park Otel olayı. Bunun panoramik fotoğrafinı inceledığinizde orada en çok etkılenen bınanın Alman Başkonsolosluğu olduğunu görüyoruz. Orada bir turizm merkezi yapıyorsunuz. Ama çok itıci bır yapı yaparsanız turistlerin oraya gelme isteklerini olumsuz etkilemış olursunuz. Turistlerin ülkemize gelmelerinin esas nedeni kültür ve doğal zenginlikleri gezip görmektir. Antalya'daki beş yıldızlı otelleri ve tatil köylenni talepler bakımından inceledik. Bu taleplerin neler olduğunu anlamaya çalıştık. Ortaya şu çıktı: Kültür seviyesi itibanyla yerli turistler daha yüksek düzeyde. Dışardan gelen turistlerin ise kültür ve eğitim düzeyi daha düşük. Öyle olmasına rağmen dış turizmle gelenler sadece doğal güzelliği talep etmiyorlar; kültürel zenginlikleri görmek istiyorlar. Oysa kültür düzeyi daha yüksek olan iç turistlerin ise en büyük taleplerinin. kanunu. Merkezi yönetimce çıkanlan af kanunu eşitlemeyi esas aldığı için yerel yönetımlerin üstünde bir karar olarak her tarafa bırden yayılıyor. Bu durumda, kent içinde bır yerde o zamana kadar hiç düşünülmeyen bir kat daha fazla izni bütün kente yaygınlaştırmış oluyonız. Çünkü o af kanunun kapsamına ginldikten sonra ötekılerin de başvurusu başlıyor. Yanılmıyorsam, lstanbul'da üç defa böyle yükseklik arttınmı oldu. - İstanbul'da hepyüzde 60 kaçak yapılaşmadan söz edilir. Peki, geriye kalan yüzde 40 oranındaki yapılar düzgün, planlara uygun mu? SUHER- Daha öncekı bir incelememde 11 adet yasal durumu ihlal eden durum saptamışrtm. Onun için biz yasal durumu ihlal etmeye pek meraklıyız. Bunlar aslında gayet basit olaylar da olabiliyor. Örneğin yapıyı saçaksız yapması gerekirken saçaklı yapıyor. Ya da saçaklı yapılacaktır, yapmaz. Komşunun arsasına tecavüz eder. Hiçbir şey Istanbul'da nüfusun yüzde 75'i plan dışı alanlarda oturuyor. Nüfus da öyle söylendiği gibi 10 milyonun üstünde değil. Kendi hesaplamalanma göre sekiz milyon. Bu durumda sekiz milyonun altı milyonu bugün İstanbul'da plan dışı alanlarda oturuyor. klimatize edilmiş odalar ve binalardan yararlanarak doğadan yararlanmaya yönelik olduğunu saptadık. Dış turizme açılacak olursak bu kültür zenginliklerine birinci derecede önem vermemiz gerekiyor. İstanbul'a gelen dış turist de doğal güzellikleri ve kültür zenginliklerinı görmek istiyor. İstanbul'a gelecek turist içın Park Otel'in o 33 katlı binası çok itici olacaktı. Çünkü öyle bir ölçek yok. Bu doğrusu planlama ilkelen ve kamu yaranna aykın bir durum doğuruyordu. İşte biz. bütün bunlara dayanarak merkezi hükümet karanyla gelen ve yerel yönetimin plan kararlannın üstünde olan bu kararlara karşıyız. Topkım epozyon yaşıyop Bunlara, şehircilik öğrenımi gören herkesin de karşı olması gerekiyor. Çünkü ortada onay lanmış bir belge varsa buna uyulmalıdır. Ben. ille de bu belge doğnıdur, demiyorum. Ama buna karşı olan belgenın doğru olduğunu kim söylüyor? Doğruluğu neye göre söyleniyor? Biz yerel yönetimlerimizi güçlendireceksek bu planlama ışinde merkezi karariardan kaçınalım. Burada kent kimliğine iki büyük darbe indıriliyor. Bunlardan birincisi af yapamazsa komşunun tarafma pencere açar. Ön cepheyi daha geniş tutar, verilmiş plan alanmdan fazlasmı yapar, bir katı kaçak çıkar. Siz kaçak yapının yüzde 60 olduğunu söylediniz, ama benim basit ölçümlememe göre şu anda İstanbul'da nüfusun yüzde 75'i plan dışı alanlarda otunıyor. Nüfus da öyle söylendiği gibi 10 milyonun üstünde değil. Kendi hesaplamalanma göre sekiz milyon olarak düşünüyorum. Bu durumda sekiz milyonun altı milyonu bugün İstanbul'da plan dışı alanlarda oturuyor. Artık bunlara gecekondu demiyoruz. biliyorsunuz gecekondular da tapu tahsıs belgelerini aldılar; yasallıklan var. Bize genye kalıyor iki milyon. Bir hanede dört kişi oturduğunu düşünsek bu da 500 bın hane eder. Bu alanlann yaygınlığı giderek artıyor. Demin kentin kımliği, sosyal ve teknik altyapısını etkileyen iki önemli etkenden birisi olan af kanunundan söz ermiştim. Ikinci önemli etken de sosyal erozyon. Yasal olmayan işlen yapanlann yasalmış gibi işlem gördüklerine dair insanlarda bir bügi yerleşiyor. Benim için de bu tarafi çok önemli. Bununla, toplumda bir erozyon başlıyor; değer yargılan değişiyor. Değer yargılan değişince o insan da ihlal ediveriyor. Plan dışı yüzde 75'lik alanlarda cereyan eden durum çok önemli. Bu alanlardaki durumu düzeltebilmek amacıyla imar durumuna aykın binalara uygulanan yönetmelik vardır. Ama bu uygulanmıyor. Bu yönetmeliğin gecekondu alanlannda uygulanması gerekir. Ama ılçe belediyesi oturmuş. bazı alanlan da gecekondu istidadı olan alanlar diye kabul etmiş. Bu plan içinde kendi kendine planlamasım yaparak onaylıyor. Çünkü imar ıslah planlan diye nitelediğimiz bu planlan yapma sorumluluğu ilçe belediyelerinin. Onayını da ilçe belediyeleri veriyor. Burada en önemli olay, imar ıslah planlannın kendilerinin ıslaha muhtaç olmalan. Çünkü bu planlar insanı hedef almıyor. Sadece arsadan, kent arazisinden gelecek ranrı aıttııırıaya yönelik bir amacı var. 1991 >ılmda Şişli'nin gecekondu yöresi olarak nitelenen, şu anda plan dışı alan kabul edilen üç mahallesinde yaptığımız incelemede çok ilginç bir durumla karşılaştık. Kiracı oranı ev sahibinden daha yüksekti, yüzde 47'ydi. Ev sahibi oranı ise yüzde 44'tü. Bu da oradaki insanlann ellerindeki mülkü akar olarak kullanmaya basladıklannı gösteriyordu. Aynca orada yaşayan nüfusun yüzde 17'si özel otomobil sahibiydı. Tabii ki o kişiler kente gelmişler, kentli gibi yaşamayı amaçlıyorlar. Ama o insanlan yerleştirecek arazi kalmadı, yok artık. O nedenledir kı imar ıslah planlan ıslaha muhtaç, diyorum. Yönetmeliğin en kötü tarafi da şöyle demesi: Çevresindeki yapılaşma emsaline bakılmaksızın bütün binalara dört kat çıkılır. Buna yasal olarak olanak tanıyor. O yöredeki yapılar tek katsa bununla dört kata çıkıyor İki katta, oradaki yoğunluk iki misli artıyor. Uluslararası HABITAT(Dünya Insan Yerleşmeleri Konferansı) toplantısı 1996'da İstanbul'da olacak. HABITAT'm bir toplantısına bölümümüzün temsilcisi olarak ben katılmıştım. O toplantıda şunu söylemiştim: "İmar ıslah planiannı bu gibi plan dışı alanlara uygulanacak uygun bir araç gibi gostermeyenm. Türkiyeplan dışı alanlar için yeni bir araç uyguhıyor. Burayı ıslah etmek için imar ıslah planı uyguluyor. Bunu örnek alalım, denmesin. Çünkü bu asla insanı hedef almıyor. Bunun hiçbir uygar davranışı >t>k. Bu, sadece kent topraklanndan daha fazla yararlanmayı hedefleyen bir uygulamadır." Bir tarafta tunzmi teşvik yasalanyla getirilen yoğunluklar yanında imar ıslah planlanyla aşın yoğûnluğa sebebiyet veriliyor. -Şişli Belediyesi 'nde bugünlerde yeni yoğunlu yapüaşmaların gündemde olduğuna dair duyumlar var?.. SUHER- Evet. tlçe belediyeleri ancak büyûkşehir beledıyesınce hazırlanmış ve onanmış nazım plan ilkeleri içinde yüzde 1000 uygulama imar planı hazırlarriak yetkisine ve görevine sahiptir. tlçe belediye meclisi, insan ve yapılaşma yoğunluklannın artımı konulanndaki kararlan büyûkşehir belediyesine sormak veya oranh nazım plan kararlan içinde uygulama yapmak durumundadırlar. Bu bakımdan âdeta malsahibi ile belediye başkanı arasında geliştirilmesi gerekli bir durum gibi başına yansıyan değerlendirmelerin eksikliğine dikkat çekmek ısterim. Oranh nazım plan ilkelerine aykın yoğunlaşmalara itiraz hakkı. büyûkşehir belediyesine nazım plan ilkesinı korumak amacıyla verilen bir yetkidir. Kullanılmaması plan anlayışına aykındır. -Bir de özelleştirme kanunu kentlerin değerli arazUerini yoğûnluğa açıyor, sanıyorum?.. Tarüimian önemli belgetert SUHER- KlT'ler ekonomide hantal bir yapı, dolayısıyla özelleştirilmesi gerekli, deniyor. Ama ben o KlT'lerin, yapıldıklan dönemlerde bulunduklan kentlere ne kadar aydınlık getirdiğini bilen birisiyim. Kentin içinde yeni bir yaşam biçımini ortaya koyan yöneticiler, kenti kentlileşmede yönlendirmişlerdir. Onlann şehir plancılığındaki yararlan asla yadsınamaz. O kente önemli bir kültür, eğitim düzeyi gelmıştır. O bakımdan da kentin içindeki açık alanlar, kamusal alanlar artmıştır. Spor tesisleri, yeni okullar gelmiştir. Birçok yanlış şeyler yapılmış olabilir. Ama bizim için bu KlT'ler kent planlamasında ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda öncü kurumlardır. Biz bunlan özelleştinne karan aldığımız zaman sadece bir tek bina gibi görüyoruz. Neyse ki bu kurumlann ülke yûzeyine dağılmış, pek çok yerde tesisleri var. Bunlann her yerde geniş arazileri de bulunuyor. Bu arazilerin , kurumlar özelleştirildikleri takdirde kullanış biçimleri ne olacak? Bence bunun biçimi yerel yönetimce tayin edilmelıdir. Bunlann üzerindeki yapılaşma hakkı Özelleştirme Kurumu'na veriliyor. Üstelik beş yıl süreyle yerel yönetimler buna itiraz edemiyorlar. Bence bunlar bizim tarihimizin, kültürümüzün çok önemli belgeleridir. Özelleştirme Kurumu nasıl bir yapıya sahiptir? içinde şehir planlamacılan, mimarlar mı vardır? Tabii biz bunlan bikniyoruz. Ama bildiğimiz şey bu işin yerel yönetim ölçüsünde yapılmadığıdrr. Tıpkı Turizmi Teşvik Yasası'nın benim son derece zararlı gördüğüm kararnamelerle getirdiği yoğunluklar gibi onlar da yasanın verdiği yetkiyle kent içinde yeni yoğunluklar getıreceİderdir. Bir taraflan yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yedinci plan stratejısınde yer alıyor. Fakat ben yazılı goruşümü bıldirirken dedim ki: "Yedinci plan stratejisinde yerel yönetimler için güçlenmek çok önemlL Ama bu durumda merkezi hûkumet hiçbir şekilde af kanunundan söz etnıcsin."1 Bu da yerel yönetimin plan kararlanna aykın bir durum ortaya çıkanyor. Yerel yönetim oralarda affin getireceği öyle bir yoğunluk planlamamıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle