14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 1995 PAZAR 12 DIZIYAZI Zafer Aknar, Ape Yıldınm, Ahmet Şık Başlarken... Gazi Mahallesi olaylan üzerine çok incelemeler. çok araştırmalaryapılacak. Senaryolar üretilecek, kamnlüaa kalan noktalâr yavaş yavaş ortaya çıkacak Sürpriz tanıkiar itiraflarda bulunacak Yazı dizisini hazıriarken, olayı çözmek gibi bir iddiayla yola çıkmadık Şu suçlu, bu suçsuz gibi yargılanian kaçındık; savcı ya da yargıç olmadık Rastlantılan bir araya getirmeye çalışttk. Hemen her kesimin görüşlerine başvurduk Ancak lamilerinden olumluyanıt aldık kunilerinden yanıt bile alamadık htanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir 'e onlarca telefon açmamıza karşın. görüşme isteğimize olumlu bir yanıt gelmedi. Olaylarm yatışmasında önemli bir rolü olan 66. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Ergin Yurttuş ile göriişme talebimiz, Genelkurmay tarafindan, "Zamanı uygun değil" diye geri çevrildi. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit 'eyönelttiğimiz sorulann yanıtı, yazı dizisine son nokta konulana kadar gelmedi. Içişleri Bakanı Mahit Menteşe, üç-dört sattrlık bir açıklamayla, tavrtnı ortaya koydu. Tüm olumsuzluklara karşın, yazı dizisinde, dış basında olayların çıkacağını haber veren yorumlan, eski istihbaratçılann değerlendirmelerini, olaylara katılan yasadışı sol örgütlerin yorumlannı. dernek temsilcilerinin görüşlerini. ilginçprovokasyon îanımlarını, TBMM Araştırma Komisyonu raporundaki ilginç bilgileri, /HD raporiarını, tanık ifadelerini vefarklı bir hahş açısını bulacaksımz. bamız, karanlık sayfalan tozlanmadan aralama çabasıdır. ABD medyasınınkehaneti Ancak 12marta • Türkiye kamuoyu gümrük birliği ile uğraşırken ABD medyası, Nostradamus'u kıskandıracak kehanetlerde bulunuyordu. ilk kehanet CNN televizyonunda yayımlandı. Bu kehanete Türkiye'deki bazı köşe yazarları da değindi. kadar kimse bu değerlendirmeleri dikkate almadı. Gazi Mahallesi'nde 12 mart gecesi başlayan olaylar ve 13 mart günü yaşa- nan dehşet saatleri... Ardından Ümrani- ye'deki protesto gösterileri... Sonuç 23 ölü, yüzlerce yaralı... Aslında toplu ölümlere ahşmıştık; tra- fik kazalannda, faili meçhul cinayetler- de, maden göçükJerinde, bombalı terör eylemlerinde, hep topluca ölüyorduk! Tek tek ölümlerin özlendiği günleri ya- şıyorduk. Ancak Gazi Mahallesi ve Üm- raniye'de yaşanan olaylann bir farkı var- dı; -ülkemızde Milat Öncesi ve Sonrası gibi söylenen- 12 Eylül öncesi günlere (mi) dönüyorduk?.. Görüntü aynıydı, Çorum. Maraş, Sı- vas... Kısa bir film gibi gözümüzün önünden gelip geçti. Arşivlertarandt. ölü sayılan çıkartıldı. Senaryolar, demeçler, suçlamalar, tarih farkı dışında birbirine benziyordu. Hiç kimsenin suçu yoktu! Ancak olaylar kolay geçiştirilecek gibi değildi. Bu kez fitil Türkiye'nin en bü- yük kentinde, Istanbul'da ateşlenmişti. 12 mart gecesine. yani dört kahvehane ve bir pastahanenin tarandığı o cehennem gecesine gelmeden önce, 1995 yılında yaşanan gelişmeleri kısaca hatırlayalım. Merhaba 'Hoşgörü Yılı' Yeni yıla, her zamanki gibi umutlu gir- miştik. Üstelik 1995 yılını, Birleşmiş Milletler. "Hoşgörü Yıh" olarak ilan et- mişti. Hem de Türkiye'nin önerisiyle. BekJentimiz hoşgörüyle smırlı değildi; gûmrük birliğinin kapılan da Türkiye'ye açılmak üzereydi. Her şey yolunda gi- biydi. Şubat ayı içinde. beklenmedik olaylar gündemimize girdi; üniyersite- lerde kıpırdanmalar başlamıştı. Ülkücü- de\Tİmci öğrencilerin çatışması gazete manşetlerini süslüyordu. Satırlı. bıçaklı, taşlı, sopalı kavgalar; barikatlar, işgaller, rehin almalar... Birileri üniversitelere ço- mak mı sokmuştu?.. Olaylar mart ayı başına kadar devam etti. Bu arada gözler 6 mart tarihinde Brüksel'de yapılacak Avrupa Birliği-Tür- kiye Ortaklık Konseyi toplantısına çev- rildi. Ertesi gün, ucuz otomobil alacağı- mız için milletçe sevince boğulmuştuk. Gümrük birliği aniaşması imzalanmıştı. Ancak asıl iş bundan sonra başlıyordu. Yeni çıkanlacak yasalartartışılıyor, top- lum. "istenıezükçüler" 1 ile "isterûkçüter" arasındaki kavgayı keyifle ızliyordu. Medya, gümrük birliği sarhoşluğuna ya- kalanmıştı. Fakat bizden okyanusaşın uzakta bir yerlerde, yani Amerika'da gündem Türkiye'ydi, ama tartışılan ko- nu başkaydı. Müneccimler!.. Biz gümrük birliği ile uğraşırken ABD medyası, Nostradamus'u luskandıracak kehanetlerde bulunuyordu. İlk kehanet CNN televizyonunda yayımlandı. Bu ke- hanete Türkiye'deki bazı köşe yazarlan da değindi. Ancak 12 marta kadar kim- se bu değerlendirmeleri dikkate almadı. CNN'de yayımlanan televizyon progra- mında, bir CIA görevlisine, programcı • CNN'de yayımlanan televizyon programına çıkan bir CIA görevlisi, ajanlann Türkiye'ye yığıldığını söylüyor ve şöyle devam ediyordu: "Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok kanşacak ülkesi Türkiye'dir. Siz bunun henüz farkında değilsiniz ama şu anda Türkiye, gizli servislerin ajandasında 1 numaraya yerleşmiştir." • Mart ayı başında The New York Times gazetesinde yer alan Jonh Darnton imzalı yazı ise kehanetten öte bir anlam taşıyordu: "...Türkiye 1923 yılından bu yana en ciddi dönüm noktasında; Batı karşıtı irtica hareketi güçleniyor. Kıbrıs sorunu Türkiye'nin başına bela. Türk yetkililer büyük bir Alevi ayaklanmasından korkuyor..." Türkiye 1995 yılına umutla girmişti. Ne de olsa 1995, Birleşmiş Milletler tarafından 'Hoşgörü Yılı' ilan edilmişti. Hem de Türkiye'nin öne- risiyle. Ancak umutlar kısa sürede sona erdi. Önce üniversitelerde kıpırdanmalar başladı, ardından da Gazi Mahallesi'ndeki acı günler. ilginçtir, olaylar, okyanusun öbür yakasında, aylar önce tartışılmaya başlanmıştı. soruyordu: "Siz ajanlanmzı bir yere yığarsamz orası kanşacak dcmektir. Söyleyin baka- lım hangj ülke kanşacak?" CIA görevlısı hıç tereddütsüz ''Türki- ye" diye yanıt veriyordu ve şöyle devam ediyordu: "Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok kanşacak ülkesi Türkiye'dir. Siz bu- nun henüz farkında değilsiniz,ama şu an- da Türkiye gizli servislerin ajandasında 1 numaraya yerteşmiştir.*1 Bu kehanet şubat ayı içinde CNN'de yapılıyordu. Mart ayı başında The New York Times gazetesinde Jonh Darnton imzalı yazı ise kehanetten öte bir anlam taşıyordu. Darnton yazısında, özetle şun- lan yazıyordu: "_Türkiye 1923 yıhndan bu yana en ciddi dönüm noktasında; Batı karşıtı ir- tica hareketi güçleniyor. Kıbns sorunu Türkiye'nin başına bela. Türk yetkililer büyük bir Alevi ayaklanmasından kor- kuvor_." Aynı gün International Herald Tribu- ne gazetesinde Jonh Darnton'un yazısı- nın özeti yayımlanıyordu. En ilginç yazı ise dünya iş çevrelerinin bir numarah ga- zetesi The Wall Street Journal'de yer alı- yordu. Peter YVaJdman imzalı yazıda il- ginç görüşler ileri sürülüyordu: "Alevfler \-e Sünniler Anadolu köyle- rinde yıUardır birbiriyle çatışıyor. Türki- ye nüfusunun üçte biri Alevi Türkive'de 20 miryon Alevi var. Atatürk'ün demir pençesi ve laiklik adı altında Aleviler sin- dirikü Şimdi Alevilik tekrar uyanıyor. Es- kiden kapalı perdeler ardında, evlerde gizüyapüan Alevi ayinleri açığa çıktı. Sün- nikrin Refah Partisi'ne karşı kurulacak bir Ale\i Partisi. iç savaş demektirJ" Kehanetlerin kaynağt Ertuğrui Özkök, u Kitle, İletişim ve tk- tklar" isimli kitabının girişınde, gelecek- te medyanın hızını şu sözcüklerle açık- lıyordu: "Sayın seyirciler biraz sonra ABD başkanı vurulacak ve bu suikastı canlı tde\eceksiniz_" Bu görüş, kısa sürede geçerlilik kaza- nıyordu. Dünyayı küçük bir köye dönüş- türen medya, çıkacak olaylan önceden haber verme görevini de yerine getiri- yordu. Peki bu tüyolar nereden geliyor- du? Merkezi Washington'da bulunan. CIA'nın denetlediği Mediterranean Af- fairs Şirketi tarafindan yılda dört kez ya- yımlanan Mediterranean Quarterly isim- li derginin kış sayısı, bu soruya değişik bir boyut kazandınyordu. M. Quarterly dergisinde Obrad Kesic imzalı yazıda özetle şu görüşler yer alı- yordu: "ABD Dtşişleri Bakanı Warren Chris- topher 30 Eylül 1994 tarihinde Türki- ye'ye, temel insan haklanna taahhüt ve sonımluluğuna karşın Kürt bölücülere karşı savaşı sürdürmemesi uyansında bu- lundu. Bu olay Amerikan-Türk iliş- kilerini belirsizliğe ve soğukluğa iten değişikliklerin yaşandığma dair işaretler veren bir dizi gelişmenin en açık şekilde kamuoyuna yansumş olanıdır^ Tür- Idyv'nin Kürtkr ile olansmınnı sıkı dene- tim altına almasından önce, Dışişleri Bakanhğı Müsteşan Peter Tarnoff,Türk hükümetinin gittikçe ulusallaşan ve işbir- liğinden uzaklaşan tutumundan dolayı, NVashington'un duyduğu hoşnutsuzluğu belirten bir mesaj Uetmek üzere An- kara'ya gönderildL. Türk hükümeti böl- gesel konularda genellikle Amerikan çıkarlanna ters düşen bir şekflde, kendi yönünü tayin etmeyi sürdürdükce, ABD ileTürkiye arasındaki ilişkiler bozulmaya devam edecektir.ÇiUer hükümeti,toprak kaybetmekten ve kontrol altına aluıa- mayacak uhısal tepldden çekindigi için, Kürt sorunu konusunda izledigi yolda bir değişiklik yapmaya isteksizdir. l'zlaşmaz tutum, Türkiye'nin siyasi ve sosyal bunaumlarmı artbrmayı sürdürecektirJ" Bizim dışımızdaki dünya bunlan konuşurken. o meçhul el, neden Gazi Mahallesi'nde tetiği çekmişti?.. Yarın: Cazi Mahallesi'nin yapısı... ÇALIŞANLARIN / SORULARI - SORUNLARI /YILMAZ ŞtPAL Yıırda dömneyi düşünüyorum Soru 1970 yıhndan bu yana vurtdışında çalışmaktayun. 199S yıh Mayıs ayında yurtdışmdaki çahşmalanm 25 yılını doldurmuş olacak. 25 yihm dolunca yurda dömneyi düşünüyorum, Soru- lanmşunlar: 1) Avhk bağlanması için kesin dönüş şartı kaldınldı mı? 2) 1950 doğumluyum. Yurtdışına gitraeden önce hiçbir işte "* çabşmadığun için hiçbir emeklilik kurumuyla ilgim olmadı. Bu sebeple döndüğümde en az kaç yıl (veya gün) borçlanmauyım ki bana ayhk bağlanabilsin? 3) Bana bağlanacak ayhk, hangikazanca görevekaçydhk kazanç ortalamasma göre hesaplanacaktır? S.O. YANTT: 1) 3201 sayılı Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlannın Yurtdışmda Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Yasa'nın 6. maddesi uyannca, yurtdışında geçen ve borçlanılarak değerlendirilen çalışma süreler- ıne dayanılarak aylık bağlanabilmesi için "Şıırda kesin dÖnülmüş ol- ması" gerekmektedir. Size ayhk bağlanabilmesi için öncelikle yurda kesin dönüş yapmanız gerekecektir. 2) Sosyal Sigortalar Yasası'nın 60/c maddesine göre de yaşlıhk aylığı bağlanabilmesi için yurtdışından kesin dönüş yapan, "Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doMurmamış obnakla beraber, kadın ise 20 erkek ise 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 5.000 gün malul- lük, yaşlıhk ve ölüm stgortalan primi ödemiş olması şartür." Yurtdışuıa gitmeden önce herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna prim ya da kesenek ödememeniz nedeniyle, size yaşlıhk aylığı bağlan- abilmesi için erkek sigortalı olarak en az 25 tam yıl (9.000 gün) borçlanmanız ve bu borçlanma karşıhğı da en az 9.000 Amerikan Dolan ödemeniz gerekecektir. 3) 1995 yılı Mart ayı verilerine göre 1 Amerika Dolan yaklaşık42 bin Türk Lirası dolayındadır. 1 gün için 42 bin lira pnm ödeyen sig- ortalının prime esas aylık kazancı 6 milyon 300 bin liradır. Sosyal Sigortalar Yasası Ek Madde 34 uyannca, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan 1995 yılında aylık bağlanması için başvuruda bulu- nanlar ile ölenlerin hak sahiplerine bağlanacak aylıklann hesabında son yedi takvim yılı göz önüne alınacaktır. Kısaca, size bağlanacak yaşlıhk aylığı, 1 Ocak 1988 ile 31 Aralık 1994 arasmda geçen son yedi takvim yılı sigorta primine esas kazan- ca göre hesaplanarak bağlanacaktır. Şengül Boran'ın Anısına Daima Bizimlesin Daima Seninleyiz! Erken öleceğiz seninle biz Şafaktan önce öleceğiz Madem ki biz partiıanız Zincirin ilk halkasıyız Erken öleceğiz seninle biz Anısını mücadelemizde yaşatacağız Yakınları Adına Mahmut Boran ELAN T.C. ALİAĞA SULH CEZA MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1994/331 KararNo: 1995/27 Gıda maddeleri tüzüğüne muhalefet suçundan sanık Ahmet Saygılı hakkında mahkememizde açılan kamu davasının yapılan açık duruşmalan sonun- da venlen 19.1.1995 tarih ve 1995/27 kararı gereğınce; Nun ve Cemile oğlu, 1964 doğumlu, Aliağa Kazımdirik Mah. 247 Sok. No: 1 adresinde oturur, sanık Ahmet Saygılf nın imal tarihi bulunmayan, yağ- sız kuru madde oranı az olan, bu nedenle taklıt ve tağşiş edilmiş sayılan ayTan imal ederek satışa sunmak eyleminden dolayı suçu sabit olduğundan TCK'nın398. 81/2,647 SY'nin4. maddesi, TCK'nın 72. maddelen uyannca 828.333-TL. ağır para cezası ile cezalandınlmasına, TCK'nın 402. mad- desi uyannca 3 ay 15 gün süre ile cürme vasıta kıldığı meslek, sanat ve ticaretin tatilıne. fıilın ışleniş şekli ve niteliğine göre takdiren 7 gün süre ile iş- yennin kapatılmasına. aynı madde uyannca kesinleşen karar özetinın büyük harflerle yazılmak sureti ile kapatma süresi kadar kalmak üzere kapatılan işvennin göze çarpan yenne yapıştınlmasına karar verildiğı ılanen duyunılur. 17.3.1995 Basm: 15415 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Doğan Öz Cinayeti: (5) Olacak Şey Değil! Doğan Öz cinayetinin tanıklanndan biri, ODTÜ Bilgisa- yar bölümü doçentlerinden Ziya Aktaş'tı Olay sırasında, 1978'de 38 yaşında olan doçent Ziya Aktaş, Yenışehir'de Içel Sokak'ta oturmaktaydı. Olay günü, 24.3.1978'de, sav- cının sorularma şu karşılığı vermiştı: "Bu saba/ı eşim Jate ve 4.5 yaşındaki Orkun adlı çocu- ğum da arabamda olduğu halde Kızılırmak Caddesi'ne Oya Çocuk Yuvası yakınına geldim. Ben otomu Kızılırmak So- kak'ta, ön tarafı Bayındır Sokak'a olmak üzere ve sol tarafı- na park ettim. Eşim Jale, çocuğumuzu kreşe götürdü, ben otomuzun içinde gazeteye bakıyordum. Bir ara başımı kai- dırdtğımda, yine Kızılırmak Sokak'ta yönü Mıthatpaşa Cad- desi'ne doğnı ve caddede Mıthatpaşa yönüne göre, cad- denin sol tarafma ve kaldınm üstüne park edilmiş Anadol marka steyşın tiplı bir arabantn hemen ön cephesinde, tah- minen 20-25yaşJannda ve tahminen 170 cm. boytannda, gûr saçlı, fazla şışman olmayan ve algılanma göre, üzerinde ko- yu renklı kemersiz, mont ceket bulunan bir şahıs, sağ elini kaldırmış, tahfiniyaptığım Anadol otomobil ile ön cepheden ve tahminime göre, bu şahıs 5-6 el bu tabanca ile ateş etti. Elindeki tabancayı da gördûm. Silah bilgım yoktur. Ancak şahsın elindeki tabanca, kanıma göre, cepte taşınan Kınk- kale tıpli tabancaya benzeyen bir tabanca idi. Mermilerpe- şi peşine atıldı. Bu sırada benim bulunduğum oto ile olayın meydana geldiği oto arasındaki mesafe, tahminen 10-15 metre ıdi. Tabancası ile ateş eden tahfini yaptığım kışı, ge- riye döndü. O anda tabanca elınde idı. Bu şahıs hızlı adım- laria Mıthatpaşa kavşağına doğnı yürüdü. Mithatpaşa Cad- desi'nde, Meşnıtiyet Caddesı yönüne doğnı döndü ve be- nım nazanmdan kayboldu. Ben şaşırmıştım. önce otom ile Mithatpaşa kavşağına doğnı geri gen'ye geldim. Mithatpa- şa Caddesi'nden aşağı doğnı kaybolan, silah atan şahsı gö- remedim. Bununûzenne, tekrarotomobil ile olayyerine yak- laştım. Ateş anında, Anadol otomobilde bir kimsenin olup olmadığını ben ayırt edemedım..." Tanıktan sorutdu: "Ateş eden şahsı ben yandan gördüm. Ve bu ateş eden şahsın sıyah çerçeveli bir gözlük takmış olduğunu da gör- düm. Ancak bu gözlüğün numaralı bir gözlük mü, yoksa gü- neş gözlüğü mü olduğunu anlayamadım. Ancak algıladığı- ma göre, ateş sırasında bu gözlük takılı idi." (Ziya Aktaş ile Jale Aktaş, sanığın gözünde gözlük olduğunu soytüyortar- dı. Askeri Yargıtay Daıreler Kurulu'nun 7 üyesi, kan-koca Ak- taşlar'ın "hernesebeptense, gerçeğı söylemediklerini" be- hrtiyorlardı.) İlk ifadeleri alındıktan sonra, duruşmalar sürerken, tanık Ziya Aktaş, bir yıllığına ücretsız ızınle ABD'ye gitti Eşi Jale Aktaş da, çalıştığı ışyennden ıstrfa etmış, o da eşiyle gitmış- ti. Ziya Aktaş, ABD'de, ücretsız izin süresini bir yıl daha uzattı. Mahkemece yapılan "olay keşfj"ncie bulunmadı! Zi- ya Aktaş, Türkiye'ye döndü, profesör oldu; bir yandan da Devlet Istatistik Enstitüsü'nde yönetici olarak çalışıyor. Bır duruşmada, Ziya Aktaş'ın arabasına "ü/fcücü"lenn patlayıcı madde koyduklan, bu nedenle ABD'ye grttıği ko- nusu tartışıldı Savunmanlannın olmadığı bir duruşmada, sanık Ibrahim Çiftçi, "ZiyaAktaş 'ın arabasınapatlayıcı mad- denin, Doğan Oz'ün öldüıylmesınden çok önce konduğu- no"söy1eyiverdi. Doğan Öz savunmanlan, bu sozleri tuta- nağa geçirtemediler. "Doğan Öz Onayetı"n\n belli başlı tanığı, kapıcı Hayati Erdoğan'dı. Hayati Erdoğan, duruşrnalarda: - Ateş eden Ibrahim Çiftçi ıdi. Eğer Ibrahim Çıftçi'nin iki- zi varsa bilemem... diyordu. Ibrahim Çiftçi ile yüzleştirıldiğinde de, tanık Hayati Erdo- ğan şunlan söyledi: - Olay sırasında benim, elınde tabanca ile kaçtığını gör- düğüm şahıs, şimdi bana gösterilen sanık Ibrahim Çiftçi idi. Kendısıni tanıdım. Yalnız olay sırasında sakalı ve bıyığı yok- tu, sırtı hafif kamburca idi. Yüz hatlan ve saçlar benziyor, ke- sinlikle tanıdım. Fakat belki yanılabılihm. Davanın ılerleyen bölümlennde. Yargıtay Başsavcısı'nın tutum değıştırmesı ilgı çekicı. Doğan öz aılesinin savunman- lanndan Veli Devecioğlu, Askeri Yargrtay Daireler Kuru- lu'na yaptığı temyız ıtırazında, bır yerde şöyte diyordu: "Evet, başsavcılığın, son ve 4. idam hükmüne kadar hiç değişmeyen katilin Ibrahim Çiftçi olduğu yolundaki düşün- cesi, bundan sonra acaba neden değişmiştir? Dosyaya Çift- çi lehine yeni kanrtlar mı girmıştir? Mahkemeye göre, 'ilk teblığnamenin yazıldığı 9.11.1979 tarihınden itibaren dava dosyasına sanık Ibrahim Çiftçi le- hine hiçbir delil' gırmemiştır. O zaman da bu değışikliğin nedeni, bizce açıklamasız kal- maktadır. Aradan geçen yıllar içinde her biri Türkiye'nin bir yenne dağı/mış, haffa ıkısı Amenka 'ya gitmış olan, ne zaman döneceklen de bilmmeyen tanıklann hepsının aynı günde ke- şif yerinde hazır bulundunılmalanndakı olanaksızlık apaçık ortada/7ten, buna uyulmadığı gerekçesiyte karann bozulma- sının istenmesı, 1. dairece hükmün onanması üzerine de sankı çok önemli bır kuralın ihlalı söz konusuymuş gibi da- irelerkurulu katında rtiraz edilmesı, mantığı zorlamaktadır. Ni- tekim, daireler kurulu, 'Sonuç olarak keşif tutanağı ve kro- kilerde daireler kurulunun araştınlmasını ıstedıği bütün hu- suslar kesınlikle saptanmış ve Askeri Yargıtay Başsavcılı- ğı'nın bu hususa ılışkın itirazı varit ve kabule değer görül- memiştir' diyerek istemi reddetmiştir. Dunım böyleyken, başsavcılığı itiraza götüren nedenler bizce hiç anlaşılamamıştır..." Asken Yargıtay Başsavcılığı'nın ıtirazının böylece çürütül- düğünü anlatan Veli Devecioğlu, 7'ye karşt 8 oyla 1984'te alınan daireler kurulu karannı sert biçımde eleştırerek, "Ka- rar, bilimsel görûşlere, yüksek mahkeme içtihatlanna aykın- dır" dedi. Son duruşmada Doğan Öz aılesinin savunmanlı- ğını üstlenen savunmanlann adlan şoyle Veli Devecioğlu, Nezahat Gündoğmuş, Niyazi Ağımas- lı, Emin Değer, Nevzat Helvacı, Güzin Andaç, Tuğrul Ça- kın, Erşen Sansal, Nihat Toptaş, ibrahim Acar, Dilek Dermancıoğlu, Zeki Tavşancıl, ismail Çevik, Ali Utvi Or- tanca, Ibrahim Özhan. ••• Süleyman Bey, Abdi Ipekçi'yle konuşurken, öldürüien Şili Cumhurbaşkanı Salvador Allende için: - Topariandı gıttı! demıştı. Şimdi Şili'de. Bu sözlennı düşünüp tepesi kızarmış mıy- dı, ne bileyim? Allende Marksıst, üstelik masondu! B U L M A C A SEDAT YAŞAYAT* SOLDANSAĞA: 1/ Felsefede, var- hğınmutlakbilgı- sini amaçlayan bütünsel düşü- nüm. 21 Mahsul... Güreşçi erkek de- . ve. 3/ Yersiz söz " ya da davranış... Kimsesiz. 47 Btr gıda maddesi... Esnek ve yumu- şak bır deri elde etmeye yönelik işleme banyosu. 5/ Japonlar'a öz- gü kâğıt katlama sanatı. 6/ ,— Kütahya'nın bir ilçesi... Bir X nota. 7/"Yok edin insanın in- sana kulluğunu / Bu — bi- zim" (Nâztm Hikmet)... Ge- nellikle üstü kapalı pazar ye- ri. 8/ Dinsel tören... Antıl Adalan'nda. özellikle Ha- iti'de yaşayan karaderililerin dini. 9/Son derece yoğun bir . kütle çekimine sahip olan ve bunedenle çekım alanına gi- ren hiçbir şeyi, hatta ışığı bile bırakmayan varsayımsal gök- cismi. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Inciciçeği de denilen. hoş kokulu bıtki... Güneydoğu Ana- dolu'da daha çok kadınlann çeşitlı yerlerine yaptırdüdan bir tür dövme. 2/ Yunan mitolojisinde güzel sanatlann dokuz perisinden biri... Avuç içi. 3/ Hafıf ve gözenekli bir çökel- tı taşı... Okul, kışla gibi yerlerde hastalar için aynlmış bö- lüm. 4/ Zihin... Anadolu'nun Likya bölgesinde anük bir kent. 5/ Orkestrayı yönetırken şefın kullandığı değnek. 61 Güven... Bırbağlaç. 7/Nezle... Evierde odakapılannın açıl- dığı genişçe yer. 8/Bir baglaç... Eskiden lise derecesinde- ki okullara verilen ad. 9/ Dargın... Üst yani açık boru.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle