Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYCT 9 NİSAN 1995 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
düşüncesi ve çağımızın sanat anlayışı
ortaça;
irasında tek laık ulke olan Türkıye'de
ınata karşı cephe alan köktendıncılerm
seslennın yukseîrfjrffcçok uzücu, ama şaşırtıcı değıl Buna
elbırlığıyle karşı koymamız gerekırken, çıkarcılığı, köşe
dönmecılığı her ne pahasına olursa olsun elden bırakmak
ıstemeyenler, karşı koyarmış gorünerek yeşıl ışık tutuyorlar
NAZAN İPŞİROĞLU
(Ölumunun 10 yılında M.Ş. İpşirvğ-
lu 'rtun anısına)
O
rtaçağda, 1100'lü yıllar-
da Kordoba'da bır dın bıl-
gınının evınde îbn
Ruşd'un de bulundugu
bır toplantıda, uzun bır
Doğu yolculuğundan ye-
nı donen F.bülkasım, gezdığı kentierden
bırınde yaşadığı tuhaf bır olayı anlatır
Onu bırçok ınsanın bulundugu buyuk bır
e\e göturmüşlerdır Ev. ust uste dızılmış
oyuk gıbı bolmelerden oluşan tek bır bu-
yûk oda gıbıdır Bır taraça vardır Orada
şarkı söyleyıp çalgı çalarlar. at sırtında
gıderler, ama ortada at yoktur, çarpışır-
lar, ama kılıçlan kamıştandır, ölurler,
ama ardından hetnen doğrulurlar Dınle-
yenler bundan hıçbır şey anlamazlar Bu
ınsanlan delı sanırlar Ebulkasım, bunla-
nn delı olmadıklannı, bır oykuyû canlan-
dırdıklannı söyler, ama yıne kımse anla-
maz "Buıılar konuştuklarınagore bu ka-
dar kişiye ne gerek var, tek bir konuşma-
cı istediğiııi anlatabflir" derler Tann'nın
meleklere seslendığı Arap dılının üstün-
lüğunden, Arap şıınnın erdemlennden.
en derın düşuncelenn şıırde dıle gelebı-
leceğınden söz ederler tbn Rfişd, tedır-
gın veduşuncelıdınler Tedırgındır çun-
ku o günlerde Imam Gazzali'ye karşı
yazdı|ı "Tahafiıt-ül-tahafut" (yıkımın
yıkımı)ûzenndeçalışmakradjr Kıtabın-
da. ona esın kaynagı ve savma dayanak
olan Aristotetes'ın yorumunda bır turlu
anlam veremedığı ıkı sozcukle karşılaş
mışrır Tragedya ve komedya. Ibn Ruşd.
yıllarca önce de Aristotetes'ın yapıtların-
da bu sozcüklen gormüstür Ama tum
araştırmalanna karşın tslam dunyasında
bunlan bılen hıçbır duşunure rastlama-
mıştır Oysa şımdı bunlardan kaçmak
olanaksızdır, çunku uzennde çalıştığı
metınde bunlar dal budak salmışlardır
Ibn Ruşd uzun uzun dûşunur, sonra ko-
nuşur Zamanın şıın zengınleştırdığını,
kapsamını genışlettığını, şıır adına ne
varsa eskı ustalarda ve Kuran'da bulun-
duğunu ılen surer Toplantıda bulunan
herkes onun bu duşuncelenne katılır Ka-
ranlıkta kalmış olan nokta bırden aydın-
laşmıştır kafasında Anstoteles'ın tra-
gedya dedığı "kasJde", komedya dedığı
w
taşlama"lardır Ve Kuran, tragedya ve
komedyalarla doludur Bu satırlan Bor-
ges'ın "Averroes'in Arayışı'' adlı öyku-
sünde okuyoruz (*) Bu oyku elbette kur-
maca Ama yazann öykusunu ûzenne
kurduğu temel düşunce, gerçek O da Is-
lam dunyasının Yunan duşüncesının ozu-
ne ınmemış olması Ilk bakışta bu bır çe-
lışkı gıbı gorunebıhr Çünku Batı dunya-
sının, pek çok Yunan yapıtını. Arap dü-
şunurlenn çevınlennden tanıdıklan bılı-
nıyor İslamlığın yayılmaya başladıgıvıl-
larda Araplar, karşılaştıklan vabancı kul-
turiere bu\uk ılgı gostermışlerdı. Yunan
külturunu, Hınstıvanlığı, Budızmi, Ma-
niheizmı tanıma olanağı bulmuşlanb. Da-
ha ilk yıllarda Suriye ve Irak'ta manastır
okullannda okutulan Vunan bilim ve fel-
sefesine ılgı duvmuşlar ve onemlı bulduk-
lan vapıdan çevirmeye başlamışlardı.
Bılıme ve felsefeye gostenlen bu ılgı
kaynağını Kuranda bulur Kuran'da
"Umrl
e büvuk değer venlır Gerçı bılım
ve ınanç eşanlamlıdır, ama bılım tann-
sal bılgıden kaynaklandığı ıçın genış an-
lamıyla bılgı fıak yolunda bır uğraş sa-
yılıyordu Fslama özgü bır duşüncenın
oluşmaya başladıgı bu yıllarda Islam du-
şunurlen felsefeiennı temellendırmevı
gereksıyorlardı Dahasonralan Abbası-
ler donemınde dınsel dogmalar üzennde
aynlmalar ortaya çıkınca temel sorunla
ra yonelen bır teolojı gerekmıştı Sonra-
dan Batılı araştırmacılann "İslamın Ro-
nesansı" dıye adlandırdıklan bu donem-
de Yunan felsefesı, hemen hemen tam
olarak Arapçaya çevnlmıştır (H. Rosent-
hai, Das Fortleben der Antıke ım tslam
Zunch 1965 s 24-27) Nevarkı çevn-
lecek yapıtlann seçımınde olçut. bunla-
nn İslam kulturune katkısıydı Islam
ınancma ters duşen yapıtlara el atılmı-
yordu
Yunan sanatına, yazınına, tıyatrosuna
yaklaşmıyorlardı Öyle olduğu halde
Emevıler donemınde yapılan ılk buyûk
camılenn duvarlan -resım yasağına kar-
şın- bıtkj, manzara ve mıman resımleny-
le suslenıyordu Saraylann ve köşklenn
duvarlanna yapılan resımlerde konu da
sınırlanmıyor, av, gureş, hamam sahne-
len, sarav eğlencelen vb konularışlene-
bılıyordu Nevarki,çokkısasurenbudö-
nemde Emevı halifeierinın, aMıklan ulke-
lerde karşılaştıkian bu geienegı surdür-
melerı, sanat sevgısinden çok. rvsımden
guç sungesı olarak yararlanmak ısteme-
lennden kavnaklanıvordu. Putatapartık
geleneklerının kok salmtş olduğu bu ulke-
terderesminbuyukgucuvardı. Vntikör-
neklerin tıpkısına yinelendığı bu dtıvar
resimleri ve mozaik panolar halifelerin
Unıinu dort bir vana duvuran guç simge-
leriy di (R. Ettınghausen. Arabısche Ma-
lerie, Geneve, 1962, s. 28-29). İslamlığm
yayılma donemi kapandıktan sonra bu
tur guç süngelerine artık gereksınim du-
yulmaz ve duvar resimleri ortadan kal-
kar. İslam duşuncesinin damgasını taşı-
van sanat vapıtlan geç-Abbasiler döne-
minde ortaya çıkar. Resinı vasağı hadis-
leıie kesinleşmiş, resim khap içui hapso-
lunmuştur artık. Bu sanat biçim-dilıni
Yunan 'dan alır. Çevrilen bilimsel kitap-
lardakı açıklayıcı nıtelikte resımler kop-
ya edilir. Ancak sanatçılar antik bıçim
oğelerini İslam duşuncesı doğrultusunda
değiştırirler. doğal biçimlen soyutlar, can-
lı biçimlen cansı/ kalıplar haline getirir-
ler. Boylece İslam kıtap ressamhğuun oz-
gul biçim-dılı doğar (\1.Ş. Ipşiroğlu. İs-
lam'da Resim Yasagj ve Sonuçlan. İstan-
bul, 1971,$. 36).
Kuşkusuz Yunan kulturunun İslam
kulturunun oluşmasında katkısı olmuş-
tur Ama bu karşılaşmayla tslam duşun-
cesı değışmemıştır tslam duşunurlen
Yunan kultürüne açılırken, bu kulturü
oluşturan temel duşunceye, somut-görsel
duşunceye kapalı kalmışlardır Yunan du-
şuncesı İslam düşuncesıne ters düşer ts-
lam fızoloflan Yunan felsefesınde kendı
ınançlan doğrultusundan dınsel gerçek-
lenn akla uygun olduğunu kanıtlamak
ıçın yanıt aramışlardır Sanat, aıt olduğu
kultürun ve çağın ıçınde oluşur Bu çağ-
larda sanat dınsel ınançla sıkı bır ılışkı
ıçındedır 'Tektannlı dinler'ın çağı olan
ortaçağda sanat dının buyruğundadır
'Soz'un tslam dunyasında ustun bır de-
ğen vardır Çunku Tannsal Gerçek
'Soz'debelınr Dınsel bır temele dayanan
Yunan tragedyasının ne olduğunu bır İs-
lam duşunüru nasıl anlayabılır7
Elbette
ona kendı açısından bakacak ve anlam
verecektır Borges bunu oykusunde ınce
bır alaylamayla dıle getınyor
Tann'nın "insanlara biünebikcek her
şeyi oğretmek üzere" bağışladığı bu bu-
yük fızolofu, Anstoteles'ı "ulemanın
Kuran'ı yorumladığı gibi yorumlamayı"
amaçlayan tbn Rüşd, bır turlu anlam ve-
remedığı bu ıkı sözcuğu kendı duşünce-
sı dogrultusunda yorumluyor ve en bu-
yuk otonte olarak gördüğu bu fizolofun
boylesı onemsedığı tragedya ve komed-
yayı Kuran'da bulduğunu sanıyor
Bugün tslam ulkelen arasında 'tek la-
ik ulke olan Tûrldye'de ortaçağ zıhnıye-
tıyle sanata karşı cephe alan köktendın-
cılerm seslennın yükselmesı çok uzucu
ama şaşırtıcı değıl Buna elbırlığıyle kar-
şı koymamız gerekırken, çıkarcılığı, ko-
şe dönmecılığı her ne pahasına olursa ol-
sun elden bırakmak ıstemeyenler, karşı
koyarmış gorunerek yeşıl ışık tutuyorlar
Ama toplumumuzun çağdaşlaşma yolun-
da ozvenyle savaşımla elde ettığı kaza-
nımlar kolay kolay yok edılemez Insan
varlığının ozgûrlüğune ve yaratıcıiığına
olan ınanç bızde çoktan kok saldı Kan-
katûrden resme, müzıkten tıyatroya ka-
dar sanatın her dalında kendını yabancı
ulkelerde kabul ettıren sanatçılanmızın
sayısı az değıl
Yenı yetışen sanatçılanmızın pek ço-
ğunu Yahva Kemal'ın deyışıyle "kökü
mazide olan ati"ler dıye nıteleyebılınz
(Pek çoğunu dıyonım, çunku geleneğe
bağlılığı. kokluluğu Turk musıkısı çalış-
malannda olduğu gıbı. kalıplara yapışma
sananlar hâlâ var) Bunlar koklennın bı-
lıncınde olan, geleceğe ınançla bakan,
ozgurluklenne, yaratıcılıklanna sınır çız-
dırmeyecek denlı güçlu kışıler Sanatın
her zaman toplumlann yaşadığı bunalım-
lı donemlerde kurtancı rolu oynadığını
düşunerek geleceğe umutsuz bak-
mamalıyız
(*) J L Borges, Olum ve Pusula, lletı-
şım Yayınlan, 1994 S 39-48
PENCERE
ARADABtR
UMRAN SOLEZ TAN
Istanbul Çocuk Mahkemelen Yargıcı
Zakkuma Karşı Güller,
Laleler, Karanfiller
Bır zamanlar guller, karanfiller, laleler vardı Şım-
dı yıtırdığımız değerler arasında bunlar da
Ta yakınlarda var olan Hıdıv Kasrı'nın bahçesınde
"yenıden " yoktan var edılen "gul bahçesı" şımdı ne-
rede Nerede bır Mevlana Turbesı ndekı kandıllen
çağrıştıran pembe fanuslarıyla Yıldız "Pembe Se-
ra '"> Uyle ya esın kaynağı Fontaınebleau Şatosu, bu-
gun de Pans'te varlığını surdururken, koruluğunda
yayılı kanallanyla ve dunyaya armağan lalelenyle un-
lu Sadâbad Sarayı'ndan ne kaldı kı, bızlere? Ne kal-
sın, gulu, laleyı, karanfılı unutmayan onu olumlandı-
ran tum geçmış değerlerını çağımızla butunleştıren
bır Çelik Gülersoy anlayışından yarına''
Ust kertede bır memur ıçın de pahalıydı, bır Çelık
Gülersoy yapısında çay ıçmek bırşeyleryemek Ama
kım soyleyebılırdı varlığtnın onları mutlu etmedığını''
Bırguzellığın var olduğunu bılmek, duyumsamak hıç
de kuçumsenmeyecek bır değerdı, "yarına olan"
umut ıçsellığıyle Hele hele çoplenyle "babalannın
gusulhanesı" gıbı sokaklanna tukuren ınsanlanyla
olumsuzca buyutulen bır kentte yaşamanın olanca
ağıriığı çokuluyken omuzlannıza
Dunyaya bızım olduğunu tanıtlamaya çalışıp ovun-
duğumuz laleler, Istanbul'un neresınde
9
Neden, her
gorduğumuz yeşıllığın ıçınden fışkırıvermez bır lale^
Neden kıyılanmızda karanfil bahçelen yer almaz'? Ne-
den gullerıyle, lalelenyle, karanfıllenyle seslenemez
dunyaya Istanbul bır Leman Golu'nun çevresı lale-
lenyle yerieşırken belleğımıze'' Nereden çıktı şımdı
guneyın kendılığınden yetışen zakkumlan, ne arıyor
Bakırkoy kıyılarında
9
Nasıl yakıştırılıyor bu zakkum-
lar, bır lale, gul, karanfil kentı olması gereken Istan-
bul'a-?
Bu kadar "kolaycılık" da mı ayıltmaz bızı9
Bız bu
kadar "basıf'e mı ındırgeneceğız
9
Buna mı hukum-
lendınldık^ Kımler yanından ve nıçın, ne zamana ka-
dar7
Yuzumuz var mı bızım bır Ottovva kentınde du-
zenlenen Lale Festıvalı'ne katılmaya, "lalenın anava-
tanı" Türkıye'de Turkıye'ye ovgulerı kabul etmeye9
Istanbul kıyılan, guneyın bunca kolay çıçeğı zakkum-
la doldurulup "alelâdeleştmlırken"
Şımdı şurada bır lale tarlası olmalı Hemen orada
bır gul, burada bır karanfil Hemen herkese anlatıl-
malı, yonetenlere, yonetılenlere, kentlı olmanın bır
bılınç ışı olduğu, Istanbullu olmanınsa bır suyun ağa-
ca yurumesı kadar ıncelık ıstedığı
Hemen her Istanbullu kalkmalı zaman geçırme-
den bır lale soğanı dıkmelı Hemen her yere Ka-
pısının onune, sokağının başına, olacak olmaya-
cak her yere, bır lale soğanı sokuşturmalı Ta kı la-
le, gul, karanfil "doğal çıçek ortusu"oluncayadek
Istanbul'un Oyle kı, bu çıçeklere yalnızca halıda,
kılımde, çınıde rastlanmasın yann Bılıyorum zak-
kumu sevenler de az değıldır Ben de severım
Ama bırakın zakkum, yurdumuzun guneyını sus-
lesın
Gun gelse, Istanbul'un ımarını bılıme, şehırcılı-
ğı, estetığe "âşına"\ar ustlense Ozgun kımlığı ıle
Istanbul artık kırietılmese, tanh koksa Ve Tann'nın
ınsanlara bır kez daha oyle kolay kolay bır Boğaz,
bır Galata, bır Çelık Gülersoy bağışlamayacağı da
unutulmarnalı1
Halkbilim ve araştırıcılannın sorunlan
Klasık memur statüsünün çok dışında olması gereken folklor
araştırmacılannın gunümüz koşuilannda gülünç sayılabılecek yolluklarla,
kırsal alan çalışmalanna gondenlmelen ve karşılığında uretım beklenmesı,
ınsaf ölçülennın dışındadır
Doç. Dr. METİN KARADAĞ
Balıkesır Umversıtesı, Necatıbey EğıUm Fahıltesı, Oğretım üvesı
Y
ıllar once Zıya Gokalp halkbılı-
mı (folklor) kavramını açıklama-
ya çalışırken bu yenı bılım dalının
amacını, 1) Halktan kulture aıt
terbıye (eğıtım) almak, 2) Halka
medenıyet goturmek ıçın hızmet
üretmek bıçımınde saptamıştı (Turkçuluğun
Esaslan. sayfa 50) Evrensel anlamda halkbılimt-
nın bu temel çıkış noktalan, gunumuzde de pek
değışmemıştır Öte vandan bılunlenn bırey ve
topluma katkılan oranında değer kazanabılecek-
len yargısını goz onünde bulundurursak, bu ılk
yaklaşımın yenndelığını daha ıyı anlavabılınz
Kaynaklar halkbılımını kısaca
u
haİkın beşık-
ten mezara yaşam seruvenlerinin yansımasr ola-
rak tanımlamaktadır Bu genelleme altında bıle,
uzennde durulması gereken nokta, "halk" kav -
ramı olmaktadır Halkbılımı açısından "halk"te-
nmının açıklanması konusu, gunumuzde de tar-
tışmalarayol açmaktadır Toplumsal bılımlerde-
kı tenm oynaklığının hâla surmesıne bağlı ola-
rak -ıçınde bazı sorulan da taşımasına karşın-
halk tenmmı "aralannda dil, din, gelenek-göre-
nek_. kısaca yaşam biçunı ortaklığı bulunan: ege-
men burjuva kuhürünun dışında kalan topluluk"
olarak tanımlayabılınz (Ancak bu tanıma bağlı
olarak halkbılımının konu edındığı venlere takı-
lan halk şıın, halk hıkâyesı, halk hekımlığı, halk
sanatı gıbı kımı kullanımlar, tartışmalan da gun-
deme getırmektedır Oysa bu tenmlerle adlandı-
nlan venler, kaynaklandıklan topluluklar ıçın
ıkıncı anlamlanyla kabullenılırler Yanı şıır, şıır-
dır, hıkâye, hıkâyedır ılaç ılaçtır. vb )
Bır bılım dalı olarak Ankara Unıversıtes>ı Dıl
ve Tanh Coğrafya Fakültesı nde -alanımızın bu-
yük adı- Pertev NaiH Boratav'ı bekleyecek olan
halkbılımı, kısa surelı oğretım surecınden çok
sonralan ancak- bağımsız bır dısıplın kımlığıne
kavuşabılmıştır
Gunumuzde halkbılımı, Ankara UnıversıteM
Dıl ve Tanh Coğrafya Fakültesı ıle Hacettepe
Onıversıtesı Edebıyat Fakültesı'nde bağımsız bır
bılım dalıdır obur unıversıtelenmızın edebıyat
ve eğıtım fakultelennın Turk Dılı ve Edebıvatı
bolumlennde halkbılımı va da halk edebıvatı adı
altında alanla ılgılı eğitım-oğretım yapılmaktadır
Ulkemızın juzyıllarboyunca turlü uygarlıkla-
ra sahne olması, yaşlı topraklanmızda varsıl bır
kultur çeşıtlılığı yaratmıştır Asur, Hıtıt, Fngya.
ton, Roma, Bızans gıbı hemen usumuza takılan-
lardan sonra gelen Turk topluluklan, mıtolojının
doğum evı olan Anadolu toprağım. evrenın uy-
garlıklar muzesıne donuştürmüşlerdır
Bu denlı varsıl kultur odaklannın yer aldığı ul-
kemızde halkbılımı araştırmalannın önemı ken-
dılığınden ortaya çıkmaktadır Yurttaşlar arasın-
da değışık yaşam bıçımlennden ve tanhsel geç-
mışlennden kaynaklanan farklı kultur olgu ve ve-
nlennın her zaman aynmcılığa çağn olmayaca-
ğı, tam tersıne bu çeşıtlılığın bıreylen bırleştıren
guçlu bır araca donüşebıleceğı de orneklen go-
rulmuş bır oluşumdur
Ulkemızın guncel sorunlannın turlu bovutlar-
da tartışıldığı gunumuzde halk kulturunun yuz-
yıllann ardından gelen "insanlan kavnaştıncı -
birleştirici ozellikleri -nedense- hep ihmal edilmiş,
o verilerden yararlanma yoluna gidilmemiştir.
1960 lı yıllann soniannda gun ışığına çıkma-
ya başlayan halkbılımı alanındakı akademık ça-
lışmalar, Ataturk Umversıtesı "nde yoğunlaşıp be-
lırlı bır bınkım sağlandıktan sonra öbur unıver-
sıtelenmızde de çoğalmaya başlamıştır Halk ede-
bıyatı ağırlıklı bu ılk donem çalışmalan, gunu-
muzde gıderek halk kulturunun başka alanlanna
yayılmıştır
Akademık çalışmalann yanı sıra halkbılımı
araştırmalannın başlangıç evresinı oluşturan der-
leme çalışmalan dev let kurumu ıçınde once Mıl
lı Eğıtım daha sonra Kultur Bakanlığı bunyesın-
de başlatılmıştır Temelı. Mıllı Eğıtım Bakanlı-
ğı'nın Mıllı Folklor Araştırmalan Daıresı (Ml-
FAD) olan şımdıkı Kultur Bakanlığı Halk Kul-
turlennı Araştırma ve Gelıştınne Genel Mudur-
luğu (HAGEM), devlet sektörunde halkbilim ça-
lışmalannın odak noktasıdır Bu konum, genel
mudurluk çalışmalanna guncel-toplumsal onem
kazandırmaktadır
Ancak, başlangıç yıllannda hoşgorüyle karşı-
lanabılecek araştırma ve ınceleme çalışmalan-
nın buro hızmetı bıçımınde, "memuriyet anlayı-
şı'' ıle surdurulmesı, yıllardan ben değışmemek-
tedır Genel mudörlukte belırlı bır belge bınkımı
sağlanmasına karşın, geçen zaman ve aynlan öde-
nekler goz onunde bulundurulduğunda. vanlan
sonucun veterlı olmadığı rahatlıkla gorulebıl-
mektedır
Genel mudurlukte değışık bınmlerde çeşıtlı
araştırmacılargörev yaparlarken ıllerdekı kultür
mudürluklennde de "folklor araştıncısı" kadro-
lan ışlerlığe kavuşturulmuşrur Tumu memur
kadro ve statülennde olan bu araştırmacılar, g o
rev lenmn gereğr olan kolaylıklara ve olanaklarâ
sahıp değıllerdır
Konum ve gorev ozellıklen nedenıyle, klasık
memur statûsunun çok dışında olması gereken
folklor arastırmacılannın günümuz koşullannda
gulunç sayılabılecek yolluklarla, kırsal alan ça-
lışmalanna gondenlmelen ve karşılığında ure-
tım beklenmesı, ınsaf olçulennın dışındadır
21-23 Aralık 1994 tanhlennde Ankara'da ya-
pılan "l.Türk Halk Kultüru (Folklor) Arasörma
Sonuçlan Sempozyumu"nda dıle getınlen sorun-
lann, halk kultûru alanında çok değerlı çalışma-
laryapmalan beklenen araştırmacılan engelledı
ğı, açıkça belırtılmıştır
Bilimsel araştırma değerlendırme ve yorumla-
ma etkınlıklen ozgur (ozerk) ortamlar gerektı-
nr Çalışma ortamı ozerklığını, yonetımsel veak-
çasal (malı) boyutlarda kabul ettığımızden, folk-
lor araştırmacılanna kışısel kadrolarda rahatlık
getırebılecek duzenlemeler ve parasal kaynak-
larda katkılar gerçekleştınlmelıdır Kışısel çaba
ve yaratılann özvenye bağlı olarak sunumuyla
yapılacak derleme çalışmalannı çok olumsuz ve
elvenşsız koşullarda surdüren uzman kışılenn,
buro elemanlan olarak değerlendınlmelen, araş-
tırma zev k ve heyecanını ortadan kaldırmaktadır
Sonuç Bır ulkedekı kultur farklılıklan, o ul-
kenın manevı mırası, paha bıçılmez hazınesıdır
Bu varsıllıklan ortaya çıkarmada yoğun emekle-
n olan (ve olacak) folklor arastırmacılannın so-
runlanna gerçekçı ve gunûn koşullanna uygun
çozümlergetınlmesı, -zaten çok sınırlı olan- ul-
kemızın yuz akı urunlennm değerlendınknesı
açısından son derece yararlı olacaktır
TARTIŞMA
'Karanlık güçler' edebiyatı
Oğlumuzu Istiyoruz
Oğlumuz Hasan Ocak 21 Martta
gozaltına alındı. Yetkılıler suskun ve du-
yarsız. Ancak biliyoruz, oğlumuz devle-
tin elinde.
10 Nisan 1995 Pazartesi Günü sa-
at 13.00'te Kadıköy İskele Meyda-
nı'ndan Ankara'ya hareket ediyoruz. Sı-
ranın kendisıne gelmesini beklemeden,
tüm duyarlı insanların bizımle olmaları-
nı istiyoruz.
Sesimıze ses, gücümüze güç katın!
Oğlumuzu sağ aldılar, sağ istiyoruzı
Ailesi Adına Aysel Ocak
• • lkemızde acı
U
bır toplumsal
olay
yaşanmayagor
sun En
yetkılı ağızlar,
en buyuk medya
kuruluşlan, papağanlar
başlarlar hep bır ağızdan
alışılmış laflan
yınelemeye, komplo
teonlen uretmeye
Karanlık guçlenn tertıbı
Bılmem ne parmağı
Pro\ okator oyunu
Sloganlaşmış. laflar'
Ardından da tav sıyeler v e
vaatler
Olay zamanla sıcaklığını
yıtmr ve söylenenler de
unutulmaya başlar
(orneklen çok) Yukanda
sıraladığım sozler olayın
bellı boyutlannı yansıtır,
ancak olayın ozune ne
kadar yaklaşıhyor, bu
tartışılmalı
Burada şu sorunun yanıtını
aramak gerekır Neden bu
tıp toplumsal trajedıler
bızım gıbı ulkelerde
yoğunlaşıyor ve neden bu
ulkelenn polıtıkalan
bırbmne benzıyor' Bunlan
aklımın erdığınce
duşundüm ve orada sevgı
ve hoşgöru ortamını da yok
eden uç temel karanlık
gucün bunlann asıl nedenı
olduğu sonucuna vardım
1 - Demokrasının tum
kurum ve kurallanyla
ışlememesı
2- Ekonomık genlık ve
eşıtsızlık
3- Eğıtım ve kultur
duzeyının duşukluğu
Nasıl kı dolu bır bardağı
bır damla taşırabılırse,
toplumsal anlamda da
yeten kadar bınkım oluşan
yerlerde bır kıvılcım, oravı
altust edebılır Asıl sorun o
kıvılcımdan çok ınsanlan
o noktaya getıren
uygulamalardır Yapılması
gereken de yukanda
sıraladığım uç karanlık
gucun kaldınİmasıdır
Yoksa bu tür acılara
alışmak zorunda
kalabılınz
Son Gazıosmanpaşa olavı
kesınhkle bır Alevı-Sunnı
çatışması değıldır Ancak
bu olay lar Alevı
vatandaşlann bazı
konulardakı
mağdunyetlennı ve
bınkmış tortuyu ortaya
çıkarmış, devletm de bu
olaylara karşı tavnnı ortaya
koymuşfur
Bır bakan dıyor kı Bu
ulkenın Dıyanet
kuruluşunda 70 bın ınsan
çahşıyor ve burada bır
Alevı vatandaş yok Ve
devam edıyor 20 mılyon
Alevı vatandaşın da
vergısıyle ışleyen bu
kuruluş onlara dınsel
hızmet vermıyor (Ashnda
devletın gorevı dını hızmet
vermek değıldır) Bunlar
bılınen gerçekler Aynca
şunlan da bılıyonız kı.
vatandaş Alevı olduğunu
soylemekten çekınır hale
gelrruşse ıbadetını gızlı
yapmak zorunda kalmışsa,
o ınsanlann uzennde
yıllann verdığı kotû
propagandanın ağıriığı
varsa, bunlar o ınsanlann
mutsuz ve kızgın
olmalannın nedenlennden
bazılandır
Oysa bıhyoruz kı onlar
kardeşlığı ve banşı
kendılenne rehber etmış,
ülkemızde demokrasının ve
Ataturkçuluğun guvencesı
olmuş bır kıtledır ve
gönüllenndekı sevgı
dunyaya yeter
Şımdı basından
oğrenıyoruz kı Alevı
kesıme yonelık bazı
ıyıleştırme onlemlen
alınıyormuş Yetkılılere
sorrriak gerek Bunlan
anlamak ıçın boyle acılar
yaşanmalı mıydı9
Ban
gereklı derslen almış olsak
Mümin Düvenci
Jeolojı Muhendısı
Malkara
tLANT.CALİAĞASULHCEZA MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo 1994 321 KararNo 1995 26
Gıda maddelen tuzuğune muhalefet suçundan sanık Saıme Çelık hakkmda mahkememızde açılan kamu davasınm yapılan açık dunışmalan sonunda venlen 19 11995
tanh ve 1995 26 sayılı karan gereğınce,
I Ahmet ve Nedıme kızı 1962doğumlu Alıağa Kultur Mah tstıklal Cad No 13'teotunır, sanık Saıme Çelık'ın maya sayısı fazlalığı nedenı ıle sağlığa az veya
çok zarar \erecek derecede bozulmuş yoğurt ımal edıp satışa arz ettığınden sabıt olan eylemıne uyan TCK nın 396, 59, 647 SY'nın4 1 TCK nın 72 maddelen u>a
nnca 591 666 - TL ağır para cezası ıle cezalandınlmasına TCK nın 402 maddelen uyannca 2 av 1 ^ gun sure ıle curme v asıta kıldığı meslek sanat ve tıcaretımn ta-
tılıne fiılen ışlenış şeklı ve nıtelığıne gore takdıren 7 gün sure ıle ışyerının kapatılmasına a>nı madde uvannca kesınleşen karar ozetının buyuk harflerle yazılmak
suretı ıle kapatma suresı kadar kalmak uzere kapatılan ışyennın goze çarpan yenne yapıştınlmasına,
2- Yıne aynı sanığm ımal ederek satışa arz ettığı > oğurtta etıtet bulunmadığından sabıt olan eylemıne uvan TCK nın 398 59/2 647SY nın 4/1, TCK nın 72 mad-
desı uvannca ^91 666 - TL ağır para cezası ıle cezalandınlmasına TCK nın 402 maddesı uvannca 2 ay 15 gun sure ıle curme vasıta kıldığı sanat meslek ve tıca-
retımn tatılıne fiıhn ışlenış şeklı ve nıtelığıne gore takdıren 7 gun sure ıle ışyennın kapatılmasına, aynı madde uvannca kesınleşen karar ozetının buyuk harflerle ya-
zılmak suretı ıle kapatma suresı kadar kalmak uzere kapatılan ışverının goze çarpan yerıne yapıştınlmasına karar venldığı ılanenduyurulur 17 3 1995 Basfn 15422
Mevlana'nın Başkenfine
Ne Oldu?..
Aziz Nesin kıtaplarını ımzalamak ve okurlarıyia
soyleşmek ıçın Konya'ya gıdecek oldu
Olay çıktı
Arkadaşımız Sabit Horasan yazıyor
"llkezgı Kıtabevı'nın davetlısı olarak Konya'ya ge-
len ve kıtaplannı ımzalayan yazarAzız Nesın ıçın dun
Konya 'da genış guvenlık onlemlen alındı Otel sahıp-
lennın kalacakyer vermedığı yazar Nesın, geceyı kı-
tabevı sahıplennın evınde geçırdı Istanbul - Konya
sefennı yapan Meram Ekspresı ıle sabah saatlenn-
de Konya'ya gelen Azız Nesın'ı, çoğunluğu polıs ve
gazetecılerden oluşan bır gnjp karşıladı "
Azız Nesın demış kı
"- Kıtabevı sahıplen Mustafa ve Müzeyyen Ka-
raçiftçiVer, benım kalmam ıçın otellerie gereklı te-
ması yapmış, her nedense otel sahıplen benı kabul
etmemışlerdır "
Otelcıler korkmuşlar
Ya kara kalabalık Azız Nesın'ın kaldığı otelı Sıvas'ta
gorulduğu gıbı kundaklayıp yakarsa? .
Ne gunlere kaldık?
Ne gunlere kaldığımızı anlatmak ıçın, tanhten şıırli
bır sayfa açmak yeteriı
Konya, Mevlana'nın başkentıdır
Mevlana'nın 'Mesnew'sını bılmeyen yoktur, atala-
nmız Mevlana ıçın demışler kı
"- O, bır peygamber değıldır, ama, kıtabı var1
"
Anadolu 13'uncu yuzyılın başında aydınlığa açılı-
yordu, Mevlana, poz vererek resmını yaptınmıştı, ka-
dınların ortunmesıne -tesetture- karşı çıkmıştı, Mev-
lana'nın oğlu Sultan Velet bır gun babasına
"- Sen" demıştı, "bır başka ülkede yaşasaydın,
Hallac-ı Mansur gıbı dennı yuzeherdı "
Konya demek, Mevlana demektı
Ismet Zeki Eyuboğlu'nun Turkçeleştırdığı bırkaç
dortluk Mevlana'yı bıze tanıtmaya yeter
Gulbahçesınde gezınıyordum sevgılımle
Bırden takılmış gözlenm bır güle
Sevgılım 'utan bıraz' dedı bana
'Yanağım yanında, sen gule bakıyorsun'
Guzel değılsem de guzele tapanm %
Şarap değılsem de şarapla sarhoşum •*
Yalvaran yakaran değılsem ne çıkar
Senın meyhanene senlı postum.
*
Mevlana Celalettın Rumı 1207'de doğdu, 1273'te
Konya'da gozlerını yaşama kapadı, Mevlevı tankatı-
nın babası sayılır, sûfi, şaırdır, turbesı ve dergâhı Kon-
ya'dadır, yaşarken halkla kaynaşmıştı
Bır dortluğunu daha okuyalım
Yıkılmadıkça bu medreseler bu mınareler
Mutlu olmaz gönul dılınden anlayan
Iman kufûr olmadıkça, küfur ıman
Olmaz bır Tann kulu gerçek Muslüman
Yedı yuzyıl once Konya'da halk bu dortluklen oku-
yup tartışıyprdm
Yedı yuzyılsonra, 2000'e 5 kala, Konya'da olan bı-
tene bakanlar şaşırmazlar mı
1
Yobazlığa doğru na-
sıl da kaymışız? Anadolu Muslumanı, çol softasın-
dan daha beter mı olacak?
Ne demıştı Mevlana
Gene gel, gene
Ne olursan ol,
Ister kâfir ol, ıster ateşe tap, ıster puta, <
Isteryuz kere tovbe etmış ol,
Ister yuz kere bozmuş ol tovbenı
Umutsuzluk kapısı değıl bu kapı,
Nasılsan oyle gel
Nedır bugunku hoşgorusuzluğumuz, ham ervahlı-
ğımız, kaba softalığımız'? Çol şerıatının gudumunde
aklını yıtırıp gonlunu karartanlar Islamı sıyasete alet
ettıkçe, karanlığa gomuleceğız
bu bir ilandır
Avnı Dıllıgıl Tıyatro Odullen geçmış yıllarda eleştırı-
lere ugramıştı 1992-93'te yoğun karşı çıkışlar 100 u aş-
kın sanatçının "boykot kararı 4 odulun gen verılmesı
ılkelı jurı uyelerının de ıstıfasıyla sonuçldnmıştı Kımı
uvelennın degışmesıne karşın Dıllıgıl |unsı bu yıl dd bıl-
dık yanlış tutumunu surdurdu I K.urumldşmd ' "odul
dallannda sureklılık-tutarlılık" kavramldrı yoktu 2
(Ozellıkle 'genç tıydtrolardakı) oyunîar eereğıncc ız-
lenmedı ^ Tıyatroda ıcracı' konumdakı kımı sandtçıla-
rın aynı zamanda ' seçıcı olmdldrındd sakıncd gorulme-
dı 4 Odullenn dağıtımını yılfardır ' uzaktdn kumdnda'
eden 'tıyatrocu7
'ya ayrıcd bıreysel oduller vermek (ya
da yaratmak)' görevı' bu vıl dd bır ozel odul' le verıne
getınldı
Tum bunlar 1 Turk Tıyatrosu nda yer tutmuş bır sd-
natçının adına ve anısına ydkışmdmaktadır 2 Sdygmlığı
zaten zedelenmış odulu artık ne ydzık kı bır kard guldu-
ru'ye donuşturmuştur 3 Tıydtro ortdnıımızdd ve ahld-
kında yaralar açmış, odul' kutlamd kıvanç butunleşme'
ıle değıl "kınama kutuplaşrru kavramldrıvld ozdeş ol-
muştur
Bu nedenlerle Avnı Dıllıgıl 1994 95 odullerınden Tı-
yatro Studyosu'nun Çopluk oyunuyld verılmış oldn 3
odul ıle Palto oyunuyla verılmış olan 1 odulu dlmavaca-
ğımızı ' ödul verılenler" konumundakıler oldrak buraddn
açıklanz
Tivatro Studvosu (adına Ahmet Levendoğlu),
Turga\ Nar, Cafer Yığiter ve Başar Sabuncu.
T.C.
BEYOGLU 1. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo 1994/803
Davacı Malıye Hazınesı'ne ızafeten Istanbul Mu-
hakemat Mudürluğu tarafırıdan açılan gaıplık dava-
sında
Beyoğlu, Kuloğlu Mahallesı Altıpatlar Sokak'ta
bulunan 25 pafta, 488 ada, 29 parsel sayılı 181 m2
sahalı kâgırapartman vasıflı taşınmazın malıkı olan
AvTahan Köstekoğlu'nun uzun senelerden ben ga-
ıp olduğunu, kendısınden halen haber alınamadığın-
dan gaıplığıne karar venlmesı ıstenıldığınden, ga-
ıbı bılenlenn veya tanıyanlann gaıp hakkmda ma-
lumatı olan kımselenn mahkememızın 1984/803
esas sayılı dosyasına bılgı vermelen, gaıp hayatta
ıse mahkememıze muracaat etmesı ılan olunur
Basın 15388