06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYCT 9 NİSAN 1995 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER düşüncesi ve çağımızın sanat anlayışı ortaça; irasında tek laık ulke olan Türkıye'de ınata karşı cephe alan köktendıncılerm seslennın yukseîrfjrffcçok uzücu, ama şaşırtıcı değıl Buna elbırlığıyle karşı koymamız gerekırken, çıkarcılığı, köşe dönmecılığı her ne pahasına olursa olsun elden bırakmak ıstemeyenler, karşı koyarmış gorünerek yeşıl ışık tutuyorlar NAZAN İPŞİROĞLU (Ölumunun 10 yılında M.Ş. İpşirvğ- lu 'rtun anısına) O rtaçağda, 1100'lü yıllar- da Kordoba'da bır dın bıl- gınının evınde îbn Ruşd'un de bulundugu bır toplantıda, uzun bır Doğu yolculuğundan ye- nı donen F.bülkasım, gezdığı kentierden bırınde yaşadığı tuhaf bır olayı anlatır Onu bırçok ınsanın bulundugu buyuk bır e\e göturmüşlerdır Ev. ust uste dızılmış oyuk gıbı bolmelerden oluşan tek bır bu- yûk oda gıbıdır Bır taraça vardır Orada şarkı söyleyıp çalgı çalarlar. at sırtında gıderler, ama ortada at yoktur, çarpışır- lar, ama kılıçlan kamıştandır, ölurler, ama ardından hetnen doğrulurlar Dınle- yenler bundan hıçbır şey anlamazlar Bu ınsanlan delı sanırlar Ebulkasım, bunla- nn delı olmadıklannı, bır oykuyû canlan- dırdıklannı söyler, ama yıne kımse anla- maz "Buıılar konuştuklarınagore bu ka- dar kişiye ne gerek var, tek bir konuşma- cı istediğiııi anlatabflir" derler Tann'nın meleklere seslendığı Arap dılının üstün- lüğunden, Arap şıınnın erdemlennden. en derın düşuncelenn şıırde dıle gelebı- leceğınden söz ederler tbn Rfişd, tedır- gın veduşuncelıdınler Tedırgındır çun- ku o günlerde Imam Gazzali'ye karşı yazdı|ı "Tahafiıt-ül-tahafut" (yıkımın yıkımı)ûzenndeçalışmakradjr Kıtabın- da. ona esın kaynagı ve savma dayanak olan Aristotetes'ın yorumunda bır turlu anlam veremedığı ıkı sozcukle karşılaş mışrır Tragedya ve komedya. Ibn Ruşd. yıllarca önce de Aristotetes'ın yapıtların- da bu sozcüklen gormüstür Ama tum araştırmalanna karşın tslam dunyasında bunlan bılen hıçbır duşunure rastlama- mıştır Oysa şımdı bunlardan kaçmak olanaksızdır, çunku uzennde çalıştığı metınde bunlar dal budak salmışlardır Ibn Ruşd uzun uzun dûşunur, sonra ko- nuşur Zamanın şıın zengınleştırdığını, kapsamını genışlettığını, şıır adına ne varsa eskı ustalarda ve Kuran'da bulun- duğunu ılen surer Toplantıda bulunan herkes onun bu duşuncelenne katılır Ka- ranlıkta kalmış olan nokta bırden aydın- laşmıştır kafasında Anstoteles'ın tra- gedya dedığı "kasJde", komedya dedığı w taşlama"lardır Ve Kuran, tragedya ve komedyalarla doludur Bu satırlan Bor- ges'ın "Averroes'in Arayışı'' adlı öyku- sünde okuyoruz (*) Bu oyku elbette kur- maca Ama yazann öykusunu ûzenne kurduğu temel düşunce, gerçek O da Is- lam dunyasının Yunan duşüncesının ozu- ne ınmemış olması Ilk bakışta bu bır çe- lışkı gıbı gorunebıhr Çünku Batı dunya- sının, pek çok Yunan yapıtını. Arap dü- şunurlenn çevınlennden tanıdıklan bılı- nıyor İslamlığın yayılmaya başladıgıvıl- larda Araplar, karşılaştıklan vabancı kul- turiere bu\uk ılgı gostermışlerdı. Yunan külturunu, Hınstıvanlığı, Budızmi, Ma- niheizmı tanıma olanağı bulmuşlanb. Da- ha ilk yıllarda Suriye ve Irak'ta manastır okullannda okutulan Vunan bilim ve fel- sefesine ılgı duvmuşlar ve onemlı bulduk- lan vapıdan çevirmeye başlamışlardı. Bılıme ve felsefeye gostenlen bu ılgı kaynağını Kuranda bulur Kuran'da "Umrl e büvuk değer venlır Gerçı bılım ve ınanç eşanlamlıdır, ama bılım tann- sal bılgıden kaynaklandığı ıçın genış an- lamıyla bılgı fıak yolunda bır uğraş sa- yılıyordu Fslama özgü bır duşüncenın oluşmaya başladıgı bu yıllarda Islam du- şunurlen felsefeiennı temellendırmevı gereksıyorlardı Dahasonralan Abbası- ler donemınde dınsel dogmalar üzennde aynlmalar ortaya çıkınca temel sorunla ra yonelen bır teolojı gerekmıştı Sonra- dan Batılı araştırmacılann "İslamın Ro- nesansı" dıye adlandırdıklan bu donem- de Yunan felsefesı, hemen hemen tam olarak Arapçaya çevnlmıştır (H. Rosent- hai, Das Fortleben der Antıke ım tslam Zunch 1965 s 24-27) Nevarkı çevn- lecek yapıtlann seçımınde olçut. bunla- nn İslam kulturune katkısıydı Islam ınancma ters duşen yapıtlara el atılmı- yordu Yunan sanatına, yazınına, tıyatrosuna yaklaşmıyorlardı Öyle olduğu halde Emevıler donemınde yapılan ılk buyûk camılenn duvarlan -resım yasağına kar- şın- bıtkj, manzara ve mıman resımleny- le suslenıyordu Saraylann ve köşklenn duvarlanna yapılan resımlerde konu da sınırlanmıyor, av, gureş, hamam sahne- len, sarav eğlencelen vb konularışlene- bılıyordu Nevarki,çokkısasurenbudö- nemde Emevı halifeierinın, aMıklan ulke- lerde karşılaştıkian bu geienegı surdür- melerı, sanat sevgısinden çok. rvsımden guç sungesı olarak yararlanmak ısteme- lennden kavnaklanıvordu. Putatapartık geleneklerının kok salmtş olduğu bu ulke- terderesminbuyukgucuvardı. Vntikör- neklerin tıpkısına yinelendığı bu dtıvar resimleri ve mozaik panolar halifelerin Unıinu dort bir vana duvuran guç simge- leriy di (R. Ettınghausen. Arabısche Ma- lerie, Geneve, 1962, s. 28-29). İslamlığm yayılma donemi kapandıktan sonra bu tur guç süngelerine artık gereksınim du- yulmaz ve duvar resimleri ortadan kal- kar. İslam duşuncesinin damgasını taşı- van sanat vapıtlan geç-Abbasiler döne- minde ortaya çıkar. Resinı vasağı hadis- leıie kesinleşmiş, resim khap içui hapso- lunmuştur artık. Bu sanat biçim-dilıni Yunan 'dan alır. Çevrilen bilimsel kitap- lardakı açıklayıcı nıtelikte resımler kop- ya edilir. Ancak sanatçılar antik bıçim oğelerini İslam duşuncesı doğrultusunda değiştırirler. doğal biçimlen soyutlar, can- lı biçimlen cansı/ kalıplar haline getirir- ler. Boylece İslam kıtap ressamhğuun oz- gul biçim-dılı doğar (\1.Ş. Ipşiroğlu. İs- lam'da Resim Yasagj ve Sonuçlan. İstan- bul, 1971,$. 36). Kuşkusuz Yunan kulturunun İslam kulturunun oluşmasında katkısı olmuş- tur Ama bu karşılaşmayla tslam duşun- cesı değışmemıştır tslam duşunurlen Yunan kultürüne açılırken, bu kulturü oluşturan temel duşunceye, somut-görsel duşunceye kapalı kalmışlardır Yunan du- şuncesı İslam düşuncesıne ters düşer ts- lam fızoloflan Yunan felsefesınde kendı ınançlan doğrultusundan dınsel gerçek- lenn akla uygun olduğunu kanıtlamak ıçın yanıt aramışlardır Sanat, aıt olduğu kultürun ve çağın ıçınde oluşur Bu çağ- larda sanat dınsel ınançla sıkı bır ılışkı ıçındedır 'Tektannlı dinler'ın çağı olan ortaçağda sanat dının buyruğundadır 'Soz'un tslam dunyasında ustun bır de- ğen vardır Çunku Tannsal Gerçek 'Soz'debelınr Dınsel bır temele dayanan Yunan tragedyasının ne olduğunu bır İs- lam duşunüru nasıl anlayabılır7 Elbette ona kendı açısından bakacak ve anlam verecektır Borges bunu oykusunde ınce bır alaylamayla dıle getınyor Tann'nın "insanlara biünebikcek her şeyi oğretmek üzere" bağışladığı bu bu- yük fızolofu, Anstoteles'ı "ulemanın Kuran'ı yorumladığı gibi yorumlamayı" amaçlayan tbn Rüşd, bır turlu anlam ve- remedığı bu ıkı sözcuğu kendı duşünce- sı dogrultusunda yorumluyor ve en bu- yuk otonte olarak gördüğu bu fizolofun boylesı onemsedığı tragedya ve komed- yayı Kuran'da bulduğunu sanıyor Bugün tslam ulkelen arasında 'tek la- ik ulke olan Tûrldye'de ortaçağ zıhnıye- tıyle sanata karşı cephe alan köktendın- cılerm seslennın yükselmesı çok uzucu ama şaşırtıcı değıl Buna elbırlığıyle kar- şı koymamız gerekırken, çıkarcılığı, ko- şe dönmecılığı her ne pahasına olursa ol- sun elden bırakmak ıstemeyenler, karşı koyarmış gorunerek yeşıl ışık tutuyorlar Ama toplumumuzun çağdaşlaşma yolun- da ozvenyle savaşımla elde ettığı kaza- nımlar kolay kolay yok edılemez Insan varlığının ozgûrlüğune ve yaratıcıiığına olan ınanç bızde çoktan kok saldı Kan- katûrden resme, müzıkten tıyatroya ka- dar sanatın her dalında kendını yabancı ulkelerde kabul ettıren sanatçılanmızın sayısı az değıl Yenı yetışen sanatçılanmızın pek ço- ğunu Yahva Kemal'ın deyışıyle "kökü mazide olan ati"ler dıye nıteleyebılınz (Pek çoğunu dıyonım, çunku geleneğe bağlılığı. kokluluğu Turk musıkısı çalış- malannda olduğu gıbı. kalıplara yapışma sananlar hâlâ var) Bunlar koklennın bı- lıncınde olan, geleceğe ınançla bakan, ozgurluklenne, yaratıcılıklanna sınır çız- dırmeyecek denlı güçlu kışıler Sanatın her zaman toplumlann yaşadığı bunalım- lı donemlerde kurtancı rolu oynadığını düşunerek geleceğe umutsuz bak- mamalıyız (*) J L Borges, Olum ve Pusula, lletı- şım Yayınlan, 1994 S 39-48 PENCERE ARADABtR UMRAN SOLEZ TAN Istanbul Çocuk Mahkemelen Yargıcı Zakkuma Karşı Güller, Laleler, Karanfiller Bır zamanlar guller, karanfiller, laleler vardı Şım- dı yıtırdığımız değerler arasında bunlar da Ta yakınlarda var olan Hıdıv Kasrı'nın bahçesınde "yenıden " yoktan var edılen "gul bahçesı" şımdı ne- rede Nerede bır Mevlana Turbesı ndekı kandıllen çağrıştıran pembe fanuslarıyla Yıldız "Pembe Se- ra '"> Uyle ya esın kaynağı Fontaınebleau Şatosu, bu- gun de Pans'te varlığını surdururken, koruluğunda yayılı kanallanyla ve dunyaya armağan lalelenyle un- lu Sadâbad Sarayı'ndan ne kaldı kı, bızlere? Ne kal- sın, gulu, laleyı, karanfılı unutmayan onu olumlandı- ran tum geçmış değerlerını çağımızla butunleştıren bır Çelik Gülersoy anlayışından yarına'' Ust kertede bır memur ıçın de pahalıydı, bır Çelık Gülersoy yapısında çay ıçmek bırşeyleryemek Ama kım soyleyebılırdı varlığtnın onları mutlu etmedığını'' Bırguzellığın var olduğunu bılmek, duyumsamak hıç de kuçumsenmeyecek bır değerdı, "yarına olan" umut ıçsellığıyle Hele hele çoplenyle "babalannın gusulhanesı" gıbı sokaklanna tukuren ınsanlanyla olumsuzca buyutulen bır kentte yaşamanın olanca ağıriığı çokuluyken omuzlannıza Dunyaya bızım olduğunu tanıtlamaya çalışıp ovun- duğumuz laleler, Istanbul'un neresınde 9 Neden, her gorduğumuz yeşıllığın ıçınden fışkırıvermez bır lale^ Neden kıyılanmızda karanfil bahçelen yer almaz'? Ne- den gullerıyle, lalelenyle, karanfıllenyle seslenemez dunyaya Istanbul bır Leman Golu'nun çevresı lale- lenyle yerieşırken belleğımıze'' Nereden çıktı şımdı guneyın kendılığınden yetışen zakkumlan, ne arıyor Bakırkoy kıyılarında 9 Nasıl yakıştırılıyor bu zakkum- lar, bır lale, gul, karanfil kentı olması gereken Istan- bul'a-? Bu kadar "kolaycılık" da mı ayıltmaz bızı9 Bız bu kadar "basıf'e mı ındırgeneceğız 9 Buna mı hukum- lendınldık^ Kımler yanından ve nıçın, ne zamana ka- dar7 Yuzumuz var mı bızım bır Ottovva kentınde du- zenlenen Lale Festıvalı'ne katılmaya, "lalenın anava- tanı" Türkıye'de Turkıye'ye ovgulerı kabul etmeye9 Istanbul kıyılan, guneyın bunca kolay çıçeğı zakkum- la doldurulup "alelâdeleştmlırken" Şımdı şurada bır lale tarlası olmalı Hemen orada bır gul, burada bır karanfil Hemen herkese anlatıl- malı, yonetenlere, yonetılenlere, kentlı olmanın bır bılınç ışı olduğu, Istanbullu olmanınsa bır suyun ağa- ca yurumesı kadar ıncelık ıstedığı Hemen her Istanbullu kalkmalı zaman geçırme- den bır lale soğanı dıkmelı Hemen her yere Ka- pısının onune, sokağının başına, olacak olmaya- cak her yere, bır lale soğanı sokuşturmalı Ta kı la- le, gul, karanfil "doğal çıçek ortusu"oluncayadek Istanbul'un Oyle kı, bu çıçeklere yalnızca halıda, kılımde, çınıde rastlanmasın yann Bılıyorum zak- kumu sevenler de az değıldır Ben de severım Ama bırakın zakkum, yurdumuzun guneyını sus- lesın Gun gelse, Istanbul'un ımarını bılıme, şehırcılı- ğı, estetığe "âşına"\ar ustlense Ozgun kımlığı ıle Istanbul artık kırietılmese, tanh koksa Ve Tann'nın ınsanlara bır kez daha oyle kolay kolay bır Boğaz, bır Galata, bır Çelık Gülersoy bağışlamayacağı da unutulmarnalı1 Halkbilim ve araştırıcılannın sorunlan Klasık memur statüsünün çok dışında olması gereken folklor araştırmacılannın gunümüz koşuilannda gülünç sayılabılecek yolluklarla, kırsal alan çalışmalanna gondenlmelen ve karşılığında uretım beklenmesı, ınsaf ölçülennın dışındadır Doç. Dr. METİN KARADAĞ Balıkesır Umversıtesı, Necatıbey EğıUm Fahıltesı, Oğretım üvesı Y ıllar once Zıya Gokalp halkbılı- mı (folklor) kavramını açıklama- ya çalışırken bu yenı bılım dalının amacını, 1) Halktan kulture aıt terbıye (eğıtım) almak, 2) Halka medenıyet goturmek ıçın hızmet üretmek bıçımınde saptamıştı (Turkçuluğun Esaslan. sayfa 50) Evrensel anlamda halkbılimt- nın bu temel çıkış noktalan, gunumuzde de pek değışmemıştır Öte vandan bılunlenn bırey ve topluma katkılan oranında değer kazanabılecek- len yargısını goz onünde bulundurursak, bu ılk yaklaşımın yenndelığını daha ıyı anlavabılınz Kaynaklar halkbılımını kısaca u haİkın beşık- ten mezara yaşam seruvenlerinin yansımasr ola- rak tanımlamaktadır Bu genelleme altında bıle, uzennde durulması gereken nokta, "halk" kav - ramı olmaktadır Halkbılımı açısından "halk"te- nmının açıklanması konusu, gunumuzde de tar- tışmalarayol açmaktadır Toplumsal bılımlerde- kı tenm oynaklığının hâla surmesıne bağlı ola- rak -ıçınde bazı sorulan da taşımasına karşın- halk tenmmı "aralannda dil, din, gelenek-göre- nek_. kısaca yaşam biçunı ortaklığı bulunan: ege- men burjuva kuhürünun dışında kalan topluluk" olarak tanımlayabılınz (Ancak bu tanıma bağlı olarak halkbılımının konu edındığı venlere takı- lan halk şıın, halk hıkâyesı, halk hekımlığı, halk sanatı gıbı kımı kullanımlar, tartışmalan da gun- deme getırmektedır Oysa bu tenmlerle adlandı- nlan venler, kaynaklandıklan topluluklar ıçın ıkıncı anlamlanyla kabullenılırler Yanı şıır, şıır- dır, hıkâye, hıkâyedır ılaç ılaçtır. vb ) Bır bılım dalı olarak Ankara Unıversıtes>ı Dıl ve Tanh Coğrafya Fakültesı nde -alanımızın bu- yük adı- Pertev NaiH Boratav'ı bekleyecek olan halkbılımı, kısa surelı oğretım surecınden çok sonralan ancak- bağımsız bır dısıplın kımlığıne kavuşabılmıştır Gunumuzde halkbılımı, Ankara UnıversıteM Dıl ve Tanh Coğrafya Fakültesı ıle Hacettepe Onıversıtesı Edebıyat Fakültesı'nde bağımsız bır bılım dalıdır obur unıversıtelenmızın edebıyat ve eğıtım fakultelennın Turk Dılı ve Edebıvatı bolumlennde halkbılımı va da halk edebıvatı adı altında alanla ılgılı eğitım-oğretım yapılmaktadır Ulkemızın juzyıllarboyunca turlü uygarlıkla- ra sahne olması, yaşlı topraklanmızda varsıl bır kultur çeşıtlılığı yaratmıştır Asur, Hıtıt, Fngya. ton, Roma, Bızans gıbı hemen usumuza takılan- lardan sonra gelen Turk topluluklan, mıtolojının doğum evı olan Anadolu toprağım. evrenın uy- garlıklar muzesıne donuştürmüşlerdır Bu denlı varsıl kultur odaklannın yer aldığı ul- kemızde halkbılımı araştırmalannın önemı ken- dılığınden ortaya çıkmaktadır Yurttaşlar arasın- da değışık yaşam bıçımlennden ve tanhsel geç- mışlennden kaynaklanan farklı kultur olgu ve ve- nlennın her zaman aynmcılığa çağn olmayaca- ğı, tam tersıne bu çeşıtlılığın bıreylen bırleştıren guçlu bır araca donüşebıleceğı de orneklen go- rulmuş bır oluşumdur Ulkemızın guncel sorunlannın turlu bovutlar- da tartışıldığı gunumuzde halk kulturunun yuz- yıllann ardından gelen "insanlan kavnaştıncı - birleştirici ozellikleri -nedense- hep ihmal edilmiş, o verilerden yararlanma yoluna gidilmemiştir. 1960 lı yıllann soniannda gun ışığına çıkma- ya başlayan halkbılımı alanındakı akademık ça- lışmalar, Ataturk Umversıtesı "nde yoğunlaşıp be- lırlı bır bınkım sağlandıktan sonra öbur unıver- sıtelenmızde de çoğalmaya başlamıştır Halk ede- bıyatı ağırlıklı bu ılk donem çalışmalan, gunu- muzde gıderek halk kulturunun başka alanlanna yayılmıştır Akademık çalışmalann yanı sıra halkbılımı araştırmalannın başlangıç evresinı oluşturan der- leme çalışmalan dev let kurumu ıçınde once Mıl lı Eğıtım daha sonra Kultur Bakanlığı bunyesın- de başlatılmıştır Temelı. Mıllı Eğıtım Bakanlı- ğı'nın Mıllı Folklor Araştırmalan Daıresı (Ml- FAD) olan şımdıkı Kultur Bakanlığı Halk Kul- turlennı Araştırma ve Gelıştınne Genel Mudur- luğu (HAGEM), devlet sektörunde halkbilim ça- lışmalannın odak noktasıdır Bu konum, genel mudurluk çalışmalanna guncel-toplumsal onem kazandırmaktadır Ancak, başlangıç yıllannda hoşgorüyle karşı- lanabılecek araştırma ve ınceleme çalışmalan- nın buro hızmetı bıçımınde, "memuriyet anlayı- şı'' ıle surdurulmesı, yıllardan ben değışmemek- tedır Genel mudörlukte belırlı bır belge bınkımı sağlanmasına karşın, geçen zaman ve aynlan öde- nekler goz onunde bulundurulduğunda. vanlan sonucun veterlı olmadığı rahatlıkla gorulebıl- mektedır Genel mudurlukte değışık bınmlerde çeşıtlı araştırmacılargörev yaparlarken ıllerdekı kultür mudürluklennde de "folklor araştıncısı" kadro- lan ışlerlığe kavuşturulmuşrur Tumu memur kadro ve statülennde olan bu araştırmacılar, g o rev lenmn gereğr olan kolaylıklara ve olanaklarâ sahıp değıllerdır Konum ve gorev ozellıklen nedenıyle, klasık memur statûsunun çok dışında olması gereken folklor arastırmacılannın günümuz koşullannda gulunç sayılabılecek yolluklarla, kırsal alan ça- lışmalanna gondenlmelen ve karşılığında ure- tım beklenmesı, ınsaf olçulennın dışındadır 21-23 Aralık 1994 tanhlennde Ankara'da ya- pılan "l.Türk Halk Kultüru (Folklor) Arasörma Sonuçlan Sempozyumu"nda dıle getınlen sorun- lann, halk kultûru alanında çok değerlı çalışma- laryapmalan beklenen araştırmacılan engelledı ğı, açıkça belırtılmıştır Bilimsel araştırma değerlendırme ve yorumla- ma etkınlıklen ozgur (ozerk) ortamlar gerektı- nr Çalışma ortamı ozerklığını, yonetımsel veak- çasal (malı) boyutlarda kabul ettığımızden, folk- lor araştırmacılanna kışısel kadrolarda rahatlık getırebılecek duzenlemeler ve parasal kaynak- larda katkılar gerçekleştınlmelıdır Kışısel çaba ve yaratılann özvenye bağlı olarak sunumuyla yapılacak derleme çalışmalannı çok olumsuz ve elvenşsız koşullarda surdüren uzman kışılenn, buro elemanlan olarak değerlendınlmelen, araş- tırma zev k ve heyecanını ortadan kaldırmaktadır Sonuç Bır ulkedekı kultur farklılıklan, o ul- kenın manevı mırası, paha bıçılmez hazınesıdır Bu varsıllıklan ortaya çıkarmada yoğun emekle- n olan (ve olacak) folklor arastırmacılannın so- runlanna gerçekçı ve gunûn koşullanna uygun çozümlergetınlmesı, -zaten çok sınırlı olan- ul- kemızın yuz akı urunlennm değerlendınknesı açısından son derece yararlı olacaktır TARTIŞMA 'Karanlık güçler' edebiyatı Oğlumuzu Istiyoruz Oğlumuz Hasan Ocak 21 Martta gozaltına alındı. Yetkılıler suskun ve du- yarsız. Ancak biliyoruz, oğlumuz devle- tin elinde. 10 Nisan 1995 Pazartesi Günü sa- at 13.00'te Kadıköy İskele Meyda- nı'ndan Ankara'ya hareket ediyoruz. Sı- ranın kendisıne gelmesini beklemeden, tüm duyarlı insanların bizımle olmaları- nı istiyoruz. Sesimıze ses, gücümüze güç katın! Oğlumuzu sağ aldılar, sağ istiyoruzı Ailesi Adına Aysel Ocak • • lkemızde acı U bır toplumsal olay yaşanmayagor sun En yetkılı ağızlar, en buyuk medya kuruluşlan, papağanlar başlarlar hep bır ağızdan alışılmış laflan yınelemeye, komplo teonlen uretmeye Karanlık guçlenn tertıbı Bılmem ne parmağı Pro\ okator oyunu Sloganlaşmış. laflar' Ardından da tav sıyeler v e vaatler Olay zamanla sıcaklığını yıtmr ve söylenenler de unutulmaya başlar (orneklen çok) Yukanda sıraladığım sozler olayın bellı boyutlannı yansıtır, ancak olayın ozune ne kadar yaklaşıhyor, bu tartışılmalı Burada şu sorunun yanıtını aramak gerekır Neden bu tıp toplumsal trajedıler bızım gıbı ulkelerde yoğunlaşıyor ve neden bu ulkelenn polıtıkalan bırbmne benzıyor' Bunlan aklımın erdığınce duşundüm ve orada sevgı ve hoşgöru ortamını da yok eden uç temel karanlık gucün bunlann asıl nedenı olduğu sonucuna vardım 1 - Demokrasının tum kurum ve kurallanyla ışlememesı 2- Ekonomık genlık ve eşıtsızlık 3- Eğıtım ve kultur duzeyının duşukluğu Nasıl kı dolu bır bardağı bır damla taşırabılırse, toplumsal anlamda da yeten kadar bınkım oluşan yerlerde bır kıvılcım, oravı altust edebılır Asıl sorun o kıvılcımdan çok ınsanlan o noktaya getıren uygulamalardır Yapılması gereken de yukanda sıraladığım uç karanlık gucun kaldınİmasıdır Yoksa bu tür acılara alışmak zorunda kalabılınz Son Gazıosmanpaşa olavı kesınhkle bır Alevı-Sunnı çatışması değıldır Ancak bu olay lar Alevı vatandaşlann bazı konulardakı mağdunyetlennı ve bınkmış tortuyu ortaya çıkarmış, devletm de bu olaylara karşı tavnnı ortaya koymuşfur Bır bakan dıyor kı Bu ulkenın Dıyanet kuruluşunda 70 bın ınsan çahşıyor ve burada bır Alevı vatandaş yok Ve devam edıyor 20 mılyon Alevı vatandaşın da vergısıyle ışleyen bu kuruluş onlara dınsel hızmet vermıyor (Ashnda devletın gorevı dını hızmet vermek değıldır) Bunlar bılınen gerçekler Aynca şunlan da bılıyonız kı. vatandaş Alevı olduğunu soylemekten çekınır hale gelrruşse ıbadetını gızlı yapmak zorunda kalmışsa, o ınsanlann uzennde yıllann verdığı kotû propagandanın ağıriığı varsa, bunlar o ınsanlann mutsuz ve kızgın olmalannın nedenlennden bazılandır Oysa bıhyoruz kı onlar kardeşlığı ve banşı kendılenne rehber etmış, ülkemızde demokrasının ve Ataturkçuluğun guvencesı olmuş bır kıtledır ve gönüllenndekı sevgı dunyaya yeter Şımdı basından oğrenıyoruz kı Alevı kesıme yonelık bazı ıyıleştırme onlemlen alınıyormuş Yetkılılere sorrriak gerek Bunlan anlamak ıçın boyle acılar yaşanmalı mıydı9 Ban gereklı derslen almış olsak Mümin Düvenci Jeolojı Muhendısı Malkara tLANT.CALİAĞASULHCEZA MAHKEMESİ'NDEN EsasNo 1994 321 KararNo 1995 26 Gıda maddelen tuzuğune muhalefet suçundan sanık Saıme Çelık hakkmda mahkememızde açılan kamu davasınm yapılan açık dunışmalan sonunda venlen 19 11995 tanh ve 1995 26 sayılı karan gereğınce, I Ahmet ve Nedıme kızı 1962doğumlu Alıağa Kultur Mah tstıklal Cad No 13'teotunır, sanık Saıme Çelık'ın maya sayısı fazlalığı nedenı ıle sağlığa az veya çok zarar \erecek derecede bozulmuş yoğurt ımal edıp satışa arz ettığınden sabıt olan eylemıne uyan TCK nın 396, 59, 647 SY'nın4 1 TCK nın 72 maddelen u>a nnca 591 666 - TL ağır para cezası ıle cezalandınlmasına TCK nın 402 maddelen uyannca 2 av 1 ^ gun sure ıle curme v asıta kıldığı meslek sanat ve tıcaretımn ta- tılıne fiılen ışlenış şeklı ve nıtelığıne gore takdıren 7 gün sure ıle ışyerının kapatılmasına a>nı madde uvannca kesınleşen karar ozetının buyuk harflerle yazılmak suretı ıle kapatma suresı kadar kalmak uzere kapatılan ışyennın goze çarpan yenne yapıştınlmasına, 2- Yıne aynı sanığm ımal ederek satışa arz ettığı > oğurtta etıtet bulunmadığından sabıt olan eylemıne uvan TCK nın 398 59/2 647SY nın 4/1, TCK nın 72 mad- desı uvannca ^91 666 - TL ağır para cezası ıle cezalandınlmasına TCK nın 402 maddesı uvannca 2 ay 15 gun sure ıle curme vasıta kıldığı sanat meslek ve tıca- retımn tatılıne fiıhn ışlenış şeklı ve nıtelığıne gore takdıren 7 gun sure ıle ışyennın kapatılmasına, aynı madde uvannca kesınleşen karar ozetının buyuk harflerle ya- zılmak suretı ıle kapatma suresı kadar kalmak uzere kapatılan ışverının goze çarpan yerıne yapıştınlmasına karar venldığı ılanenduyurulur 17 3 1995 Basfn 15422 Mevlana'nın Başkenfine Ne Oldu?.. Aziz Nesin kıtaplarını ımzalamak ve okurlarıyia soyleşmek ıçın Konya'ya gıdecek oldu Olay çıktı Arkadaşımız Sabit Horasan yazıyor "llkezgı Kıtabevı'nın davetlısı olarak Konya'ya ge- len ve kıtaplannı ımzalayan yazarAzız Nesın ıçın dun Konya 'da genış guvenlık onlemlen alındı Otel sahıp- lennın kalacakyer vermedığı yazar Nesın, geceyı kı- tabevı sahıplennın evınde geçırdı Istanbul - Konya sefennı yapan Meram Ekspresı ıle sabah saatlenn- de Konya'ya gelen Azız Nesın'ı, çoğunluğu polıs ve gazetecılerden oluşan bır gnjp karşıladı " Azız Nesın demış kı "- Kıtabevı sahıplen Mustafa ve Müzeyyen Ka- raçiftçiVer, benım kalmam ıçın otellerie gereklı te- ması yapmış, her nedense otel sahıplen benı kabul etmemışlerdır " Otelcıler korkmuşlar Ya kara kalabalık Azız Nesın'ın kaldığı otelı Sıvas'ta gorulduğu gıbı kundaklayıp yakarsa? . Ne gunlere kaldık? Ne gunlere kaldığımızı anlatmak ıçın, tanhten şıırli bır sayfa açmak yeteriı Konya, Mevlana'nın başkentıdır Mevlana'nın 'Mesnew'sını bılmeyen yoktur, atala- nmız Mevlana ıçın demışler kı "- O, bır peygamber değıldır, ama, kıtabı var1 " Anadolu 13'uncu yuzyılın başında aydınlığa açılı- yordu, Mevlana, poz vererek resmını yaptınmıştı, ka- dınların ortunmesıne -tesetture- karşı çıkmıştı, Mev- lana'nın oğlu Sultan Velet bır gun babasına "- Sen" demıştı, "bır başka ülkede yaşasaydın, Hallac-ı Mansur gıbı dennı yuzeherdı " Konya demek, Mevlana demektı Ismet Zeki Eyuboğlu'nun Turkçeleştırdığı bırkaç dortluk Mevlana'yı bıze tanıtmaya yeter Gulbahçesınde gezınıyordum sevgılımle Bırden takılmış gözlenm bır güle Sevgılım 'utan bıraz' dedı bana 'Yanağım yanında, sen gule bakıyorsun' Guzel değılsem de guzele tapanm % Şarap değılsem de şarapla sarhoşum •* Yalvaran yakaran değılsem ne çıkar Senın meyhanene senlı postum. * Mevlana Celalettın Rumı 1207'de doğdu, 1273'te Konya'da gozlerını yaşama kapadı, Mevlevı tankatı- nın babası sayılır, sûfi, şaırdır, turbesı ve dergâhı Kon- ya'dadır, yaşarken halkla kaynaşmıştı Bır dortluğunu daha okuyalım Yıkılmadıkça bu medreseler bu mınareler Mutlu olmaz gönul dılınden anlayan Iman kufûr olmadıkça, küfur ıman Olmaz bır Tann kulu gerçek Muslüman Yedı yuzyıl once Konya'da halk bu dortluklen oku- yup tartışıyprdm Yedı yuzyılsonra, 2000'e 5 kala, Konya'da olan bı- tene bakanlar şaşırmazlar mı 1 Yobazlığa doğru na- sıl da kaymışız? Anadolu Muslumanı, çol softasın- dan daha beter mı olacak? Ne demıştı Mevlana Gene gel, gene Ne olursan ol, Ister kâfir ol, ıster ateşe tap, ıster puta, < Isteryuz kere tovbe etmış ol, Ister yuz kere bozmuş ol tovbenı Umutsuzluk kapısı değıl bu kapı, Nasılsan oyle gel Nedır bugunku hoşgorusuzluğumuz, ham ervahlı- ğımız, kaba softalığımız'? Çol şerıatının gudumunde aklını yıtırıp gonlunu karartanlar Islamı sıyasete alet ettıkçe, karanlığa gomuleceğız bu bir ilandır Avnı Dıllıgıl Tıyatro Odullen geçmış yıllarda eleştırı- lere ugramıştı 1992-93'te yoğun karşı çıkışlar 100 u aş- kın sanatçının "boykot kararı 4 odulun gen verılmesı ılkelı jurı uyelerının de ıstıfasıyla sonuçldnmıştı Kımı uvelennın degışmesıne karşın Dıllıgıl |unsı bu yıl dd bıl- dık yanlış tutumunu surdurdu I K.urumldşmd ' "odul dallannda sureklılık-tutarlılık" kavramldrı yoktu 2 (Ozellıkle 'genç tıydtrolardakı) oyunîar eereğıncc ız- lenmedı ^ Tıyatroda ıcracı' konumdakı kımı sandtçıla- rın aynı zamanda ' seçıcı olmdldrındd sakıncd gorulme- dı 4 Odullenn dağıtımını yılfardır ' uzaktdn kumdnda' eden 'tıyatrocu7 'ya ayrıcd bıreysel oduller vermek (ya da yaratmak)' görevı' bu vıl dd bır ozel odul' le verıne getınldı Tum bunlar 1 Turk Tıyatrosu nda yer tutmuş bır sd- natçının adına ve anısına ydkışmdmaktadır 2 Sdygmlığı zaten zedelenmış odulu artık ne ydzık kı bır kard guldu- ru'ye donuşturmuştur 3 Tıydtro ortdnıımızdd ve ahld- kında yaralar açmış, odul' kutlamd kıvanç butunleşme' ıle değıl "kınama kutuplaşrru kavramldrıvld ozdeş ol- muştur Bu nedenlerle Avnı Dıllıgıl 1994 95 odullerınden Tı- yatro Studyosu'nun Çopluk oyunuyld verılmış oldn 3 odul ıle Palto oyunuyla verılmış olan 1 odulu dlmavaca- ğımızı ' ödul verılenler" konumundakıler oldrak buraddn açıklanz Tivatro Studvosu (adına Ahmet Levendoğlu), Turga\ Nar, Cafer Yığiter ve Başar Sabuncu. T.C. BEYOGLU 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo 1994/803 Davacı Malıye Hazınesı'ne ızafeten Istanbul Mu- hakemat Mudürluğu tarafırıdan açılan gaıplık dava- sında Beyoğlu, Kuloğlu Mahallesı Altıpatlar Sokak'ta bulunan 25 pafta, 488 ada, 29 parsel sayılı 181 m2 sahalı kâgırapartman vasıflı taşınmazın malıkı olan AvTahan Köstekoğlu'nun uzun senelerden ben ga- ıp olduğunu, kendısınden halen haber alınamadığın- dan gaıplığıne karar venlmesı ıstenıldığınden, ga- ıbı bılenlenn veya tanıyanlann gaıp hakkmda ma- lumatı olan kımselenn mahkememızın 1984/803 esas sayılı dosyasına bılgı vermelen, gaıp hayatta ıse mahkememıze muracaat etmesı ılan olunur Basın 15388
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle