Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7NİSAN1995CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
14. Uluslararası İstanbul Film Festivali ilk haftasını geride bıraktı
Festival ghtikçetemposunuartürıyorBugûn nisanın ilk cuması. Süre-
gelen mart soğuğunun iliklerimi-
zi gıdıklayarak biraz daha ilkbaha-
n geciktirdiği 7 günden beri, bilin-
diği gibı Beyoğlu'nun orta yeri si-
nema! Bize on dördüncü kez sine-
ma devrialemi yaptıran gelenek-
sel film festivalimiz bizi yine çağ-
daş dünya sinema coğrafyasının,
Çin'den Peru'ya, dört bir bucağı-
na yolculuklara çıkararak yaşamı-
mızdan gelip geçiyor işte.
Festival yöneticilerinin bir kez
daha göbeğini çatlatarak sinema-
sever kesimini tatlı bir koşuştur-
macaya garkeden 14. Uluslararası
Film Festivali'nin coşkusuna takı-
lanlann kimi, umduğu sürprizlerin
ve yeni sinemasal keşiflerin tadı-
nı çıkanrken, kimi de beklentile-
rinin boşa çıkmasının şaşkjnlığını
sürdürüyordu ilk haftanın sonun-
da, alışıldığı üzere. Festival kata-
nnın gıtgıde hızlanarak yoluna de-
vam ettiği 7 gündür, 5 salonda dü-
zenlenen toplam 140 seansta, sine-
ma kuşlanna sunulan (şimdilik) 79
filmin, gittikçe temposunu kaza-
nan maratonun ilk haftası geride
kalırken, kuşkusuz bir kez daha
gözümüzü, gönlümüzü, (nazlı ba-
har havalanna paralel) ısıttığını
belirtebiliriz yine.
Bir yandan görkemli bir 'Sine-
manın Yfiz Yılı' klasiğinden, yok-
sun kalmamayacak, çağdaş bir fil-
me koşuştururken, öte yandan
şimdiden birbirine kanşan film-
lerden geriye kalan görûntülen da-
mıtıp sindirerek bellekteki yerleri-
ne yerleştiriyoruz, gönlümüzün
kırpıntılannı Emek ya da Fitaş sa-
lonlannda bırakarak. Özetle bir
haftalık yol alan festival sayesinde,
habire öğütegeldiğimiz 'Hoüywo-
od çöplüğü' mamullerinden farklı
tatlar içeren, birbirinden ilginç bir
dolu filmin cazibesine kapıldık 7
gündür yine.
Önümüzde ikinci hafta (daha
doğrusu 9 gün) boyunca da yakla-
şık 65 kadar filmle devam edecek
festivalimiz ve ödüllerin sahipleri-
ni bulacağı 16 nisan pazar günü
sona erecek. Festival süresince pi-
yasadan elimizi ayağımızı çekti-
ğimiz ve bütünüyle festivale yo-
ğunlaştığımız ıçin geçen hafta kal-
dığımız yerden devam edip günle-
re göre kısa dökümler yaparak
film maratonu-seyir defterimizi
çıkanrken ikinci haftanın filmleri-
ne ilişkin naçizane tavsiyelerimi-
zi de sürdürüyoruz.
7nisancuma:
Kopyası gelmeyen 'Chungking
Express'in yerine Scola'nın 'Roc-
co Papako'sunun (Reks'te) göste-
rileceği bugünün programında be-
nim öncelikle takılacağım film,
Amerikan bağımsız yapımlanıun
1994'te ABD festivallerinde ödü-
le boğulmuş yüzakı olan, John
Andrew Gallagher'in yönettiği,
'Men LJe-Erkekler YalancKtar'
olacak. Yeni Italyan sınemasının
özgün yaratıcısı Nanni Moret-
ti'nin, kanser tanısı tehdidi altında
geçirdiği sıkıntılı yıllanna yasla-
nan özyaşamsal senaryosundan
çektiği, son derece kişisel ve alay-
cı, güzelim son filmi 'CaroDiario-
Sevgüi Günlüğüm'ünü yakın bir
tarihte görmek bahtına erdiğim-
den, günün ikinci filmi olarak da
bu kez Carmen Maura'sız bir Ped-
ro Ahnodovar'ın ilk fılmlennden,
içerdiği alaycı bir ahlaksızlık yak-
laşımıyla seyirciyi >inc afallatan,
dönmeleria, sevicflerin, Iranlı şeri-
atçılann ve punklann' kol gezdığı
'Laberinto De Pasiones-thtiras La-
birenti'ni (1982) yeğleyeceğim.
Ne var ki 'Vespa'mda', 'Ada' ve
'Doktorlar' adlı üç bölümden bü-
tünlenen, başrolü de üstlenmiş yö-
netmen Nanni Moretti'nin 'Sevgi-
li Günlüğüm'ü, sevgili Hikmet
Bey'in deyişiyle 'adama Cao-
nes'da boşuna en iyi yönetmen
ödülûnü vermediklerini' örnekle-
mesi, çağdaş ltalya'ya ilişkin, gül-
dûrüyle ağırbaşlıhğı, kişisellikle
siyasallığı kaynaştıran, sevimli bir
görsel kılavuz oluşu, her Akdeniz-
Iinin kolayca özdeşleşebileceği
duyarlılığı ve içerdiği karabasan,
huzur ve humor boyutlan bakı-
mmdan kesinlikle kayıtstz kalma-
mayacak cinsten, günün salık ve-
rilecek en önemli filmi bizce. Yi-
ne seyretmiş olduğum, Montreal
94"te Alan Rkkman'a en iyi aktör
ödülünü kazandıran, Roger Spot-
tiswoode'un 'Mesmer'i de, günün
bir başka tercihi olabilir.
O MSflll CUHMİ usSlî
Benim için çok zengin bir prog-
ram vaat eden bugünün ilk filmi,
tabii ki Nanni Moretti'nin, 5 yıl
kadar önce ltalyan Komünist Par-
tisi'ni ve solcu aydın çevrelerini
birbirine karüğı, tartışmalara yol
açan, komünizm eleştirisi 'Palom-
bella Rossa-Kızıl Güvercin.' Mo-
retti'nin 'komünist idealin başan-
aziığa uğraması üstüne atüğı bu ıs-
tırap çığhğı' nitelığındeki 'Kızıl
Güvercin'inden sonra, festivalin
geçen yıl 'Dûğûn Yemeği'yle ta-
nıttığı, New York'ta yaşayan Tay-
vanlı yönetmen Ang Lee" nin, ülke-
sinde çektiği, bu kez kamerayı ye-
meye ve mutfağa çeviren, son gül-
dürüsü 'Yinshi Nannu-Tatiı Tuz-
lu'ya yollanabihrifn. Cçüncü he-
defimse, Lodz sinema okulunda
ders veren Polonyalı Maruisz
Grzegorzek'in ilk yönetmenlik de-
nemesi olan 'Dolaptald Adamla
Sohbetier.''Yalnızhk iJe dış dünya-
dan tecrit edflmişlik' üstüne garip.
karanhk ve zorlavıcı bir deneme
SUNGU ÇAPAN
Festivalin bu yılki
gözdelerinden, Tayvanlı
yönetmen Ang Lee'nin Tatlı
Tuzlu'su En İyi Yabancı
Film Oscan adaylan
arasındaydı.
olarak tanımlanıp 1993 Venedik
Festivali'nde ilk film için verilen
özel bir ödiille 1994 tskenderiye
Festivali'ndejüri özel ödülünü ka-
zanmış 'Dolaptaki Adamla Soh-
betler' de meraklısına dünya sine-
masmın yeni bir genç yıldızını
keşfettirecek büyük olasılıkla.
Günün yabana atılmayacak öte-
ki önemli filmlerini sıralamak ge-
rekirse, Kanadalı Denys Arcand'ın
festivalin 'Erkekler ve Kadmlar"
bölümüne cuk oturmuş. bu yönet-
menin 'Amerikan tmparatorluğu-
nunÇöküşü'nü geçmiş yıllarda iz-
Jemiş seyırcilenn unutmadığı, acı
mizahı ve tempolu gerilimiyle be-
zeli, yeni tedirgin edicı ve çarpıcı
yapıtı 'Love and Human Remains-
Aşk ve tnsan Kahnblan' liste başı
olur.
KJasik meraklılanna da Nagisa
Osiına'nın 1971 yapımı GishUd-
Tören', EttoreScob'nın 1978 ya-
pımı 'Una Gtornata Partkoiare-
rruş, Üsküplü, Makedon sinema-
cı Mifcho Manchevski'nin, Make-
donya ve günümüz Londra'sında
yaşanan siyasal karmaşayı fon ola-
rak alan ve birbirine bağlanan üç
aşk öyküsünü anlatarak çağdaş
Avrupa'nın etkiieyici bir tasvinnı
yaptığı 'Yağmurdan Önce'si, sa-
bırsızlıkla yolunu gözlediğimiz,
kaçınlmayacak bir başyapıt (Bu-
gün Reks'e gidemeyenler için.
önümüzdeki cumartesi. Fıtaş 1 'de
iki gösterisi daha var ' Yağmurdan
Önce'nin).
Nikita Mikhalkovun program-
dan çıkanlan 'Anna 6-18'ınin ye-
rini büyük olasılıkla Ettore Sco-
la'nın 'Kotniser Pepe'sının alaca-
ğı bugünün uzak ve yakjn tarihlı
klasikleri, sinema tarihinin kilo-
metre taşı olmuş kimi filmleri.
Stanley Kubrick in '2001: Lzay
Macerası'. Naasa Oşima'nın ef-
sanevi 'Tutku lmparatoıiuğu've
Alan Parker ın Pink Floyd-Dtı-
selleşmiş 'Bir Ülke Bir Sinema'
bölümünde de, çağdaş Yunan
filmlerinın göstenmi başlıyor. A> -
nca festivale konuk olan sinema-
cılarla gerçekleştirilecek basın
toplantılan da bugünden itibaren
yapılacak festival merkezinde.
11 nisan sah:
Benim için şöyle biraz soluk-
lanmaya uygun, nıspeten boş bır
gün sayabileccğim salı programın-
da iki yanşma filmi öne çıkıvor
Tunuslu MüfideTath'nın (Moufi-
daTlatti) görsel bakımdan muhte-
şem olarak nitelenip hayli olumlu
eleştınler toplamış *Lcs Silences
da PaJais-Saray ın Sessizttğı" ve yö-
netmen Viadimir Kutinenko'nun
Rusya'daki suç olgusunu özgün bir
bakış açısıyla ele aldığı 'Maka-
rov'u. Festival koşuşrurmacasmda
es geçilmiş kimi nitelikli filmlerin
tekrar edileceği bugünün bir baş-
Kapı gibi sağlam, büyük bir kla-
sikle (Eisenstein'ın 'Korkunç [-
van1
başyapıtı). 'Türk Sineması
Tarihinden' bölümünün en baba
filmlennden, sinemamıza en bü-
yük uluslararası ödülü ve itiban
kazandırmış, Yılmaz Güney-Şerif
Gören'in 'Yor klasıği de günün
programında öne çıkıyor. Claude
Miier'ın 'Le Sourire-Tebessüm'ü
ıçin kanımca acele etmeye gerek
yok, nasılsa festival sonrasında
gösterime çıkanlacak. Fransız si-
neması ve Jean-Louis Trintignant
tutkunlannın es geçmeyeceği. Jac-
ques Audiard'ın 'Regarde Les
Hommes Tombent-Düşen Adam-
lara Bak' filmi de, günün bir baş-
ka ilginç seçımi olabilir...
13 nisan perşembe:
Isveç'te yaşayan lngilız yönet-
men CoBnNufl«'nin, 1994 Mont-
real'de başroldekı Helena Bergst-
röm'e en iyi kadın oyuncu ödülü-
nü getiren "Sista Dansen-Son
Dans'ını seyrettiğim için birkena-
ra ayırdığım bugünkü keşfim, yö-
netmen Sotiris Goritsas'ın 1993
Selanik Festivali'nde en iyi senar-
yo, görüntü ve FIPRESCI (Ulus-
lararası Sinema Eleştirmenleri Fe-
Son beş yılın ödülleri:
1989 ULUSLARARASI YARIŞMA
Altın Lale Ödülü Filmin Adı Yok / Srdjan Karanovıç
Jüri Özel Ödülleri Ajık Garip / S Paradjanov (SSCB) Mo-
del ÇalışmaJan / VV'ılliam D.MacGillivray (Kanada)
1989 ULUSAL YAR1ŞMA
Eczacıbaşı Vakfi Yılın En İyi Türk Filmi
Uçurtnum Vurmanalar / Tunç Başaran
Jüri Ostün Başan Belgesı Ccöncü Göz / Orhan Oğuz
Sinema Onur Odülü Nijat Ozön
1990 ULUSLARARASI YARIŞMA
Altın Lale Ödülü Nanna Yandım / S Ebrahımıfar (lran)
Jüri Özel Ödülleri
Batan Gemiden Son Görüntüler / E. Subiela (Aıj -tspanya)
Berlin Jenısalem / Berlin Kudiis Amos Gıtai (lsrail)
1990 ULUSAL YARIŞMA
Eczacıbaşı Vakfi Yılın En lyı Türk Filmi
Karartma Geceleri / Yusuf Kurçenlı
Jüri Özel Ödülü Bötfin Kapılar Kapalıydı / Memduh Ün
Sinema Onur Ödülü Hürrem Ennan
1991 ULUSLARARASI YARIŞMA
Altın Lale Ödülü Farendj / Sabine Prenczina (Fransa)
Jüri Özel Ödülleri
(Yön.) Buddhadeb DasgupU (Kaplan Adam-Hindıstan) ve
(Oyuncu) Lnisa Perez Nicto(Yardrmcı Rolleri-Kübaispanya)
1991 ULUSAL YARIŞMA
Eczacıbaşı Vakfi Yılın En tyi Türk Filmi
Carodan Kalp / Fehmi Yaşar
Jüri Özel Ödülü İki Baştı Dev / Orhan Oğuz
Sinema Onur Ödülü Atıf Yılmaz
1992 ULUSLARARASI YARIŞMA
Altın Lale ÖdülûTelin Lcundaki Yaşam /C. Kaige (Çin)
1992 ULUSAL YARIŞMA
Eczacıbaşı Vakfi Yılın En İyi Türk Filmi
Gizli Yuz / Ömer Kavur
Jüri Özel Ödülü Seni Stviyorunı Rosa / Işıl Özgentürk
1993 ULUSLARARASI YARIŞMA
Altın Lale Ödülü Beyaz Güverein Manila / D. Segre (lt.)
Jüri Özel Ödülleri
Evvel Zaman tçinde / Mobsen Makhmalbaf ve L'Accom-
pagnatrice/ Eşlikçi Ku / Claude Mıller (Fransa)
1993 ULUSAL YARIŞMA
Eczacıbaşı Vakfi Yılın En İyi Tüık Filmi
tki Kadın / Yavuz Özkan
Jüri Özel Ödülleri
Yavuz Özkan ve trfan Tözüm (Cazibe Hanımın Gündüz
Düşleri'y'e)
1994 ULUSLARARASI YARIŞMA
Altın Lale Ödülü Mavi Sürgün / Erden Kııal
1994 ULUSAL YARIŞMA
Eczacıbaşı Vakfi
Yılın En İyi Türk Filmi
Bir Sonbahar Hikiyesi / Yavuz Özkan
Jüri Özel Ödülleri"
Yusuf kurçenli (Çözülmelerle) ve C Blok.
Özel Bir Gün* ve Stanley Kub-
rick'in 1963 yapımı 'Dr. Strange-
lovc'ı gibi doyurucu seçenekler su-
nabiliriz. Sinema tarihi (ve yirmin-
ci yüzyılın, faşizmin tarihi) me-
raklılanna salık verilecek, 'yedin-
d sanatın hâlâ yaşayan son abide-
si', 94yaşındakı, Alman kadın yö-
netmen Leni Rjefenstahl'ın. kendi
filmleriyle de iç içe örülmüş, ya-
şamını aktaran üç saatlık 'L«ni Ri-
efenstahl'ın Muhteşem Korkunç
Yaşamı' da hatın sayılır, okkalı bir
belgesel olarak bayağı ilgimi çeki-
yor doğrusu.
9 nisan pazar:
Ankara Festivali'nde seyreden
dostlann bolca övgüsünü ve alkı-
şını almış, 1994 Venedik Festivali
Altın AslanÖdüllu BeforetheRa-
in-Yağmurdan Önce', Balkan-
lar'da 3 yıldır süregelen etnik ça-
tışma, kıyım ve savaşlann ilk kı-
vılcımını, yalın ve insancıl düzey-
de yansıtan, sarsıcı bir 'ilk film.'
1980'Ii yıllarda, ABDVi mesken
tutup reklam filmi. belgesel ve
klipler çekerek adını duyuran,
1992'de MTV'den de ödül kazan-
var'ı gibi. Hâlâ görmemiş olanla-
ra öğütlenebilecek bu klasiklerden
kalan zamanda da (hâlâ zaman ve
hal kalmışsa tabii) değerlendirile-
bilecek bir başka film de. tanınmış
Hintli yönetmen Mrinal Sen'in
'Kapalı Dünyalar'ı olabilir.
10 nisan pazartesi:
Postu yine Emek Sineması'na
sereceğim bugün, önce, festivali-
mizin olmazsa olmaz bölümlerin-
den 'DûnyaFestivaHerinden'ın flaş
fılmlennden 'Tango' ve 'Hergfin
Pazar' adlı, iki tanıdık yönetmenin
elinden çıkma, iki hoş Fransız ya-
pımını seyredeceğim. Yanşma
filmlerinin gösterimine de başla-
nan bugünün ilk iki yanşma filmi
de (Chung Jj-Young]ın 'Hoüywo-
odKid'in Yaşamı veOlûmü'yle yi-
ne festivalin sinemaseverlere ta-
nıttığı Meksikalı yönetmen Artu-
ro Ripstein'ın 'Gecderin Kralice-
si') pişman etmeyen tercihler çı-
kabilir. Türk sinemasının 'Umırt*
(Yümaz Güney) ya da 'Gelin'
(Lütfi Akad)gibi kİasiklerinin Fi-
taş 3 'te meraklısına sunulacağı bu-
gün, festivalin artık iyice gelenek-
ka ilginç filmi de. genç Paristi ka-
dın yönetmen Marion \tnıoux'un
imzasını taşıyan 'Personne ne
M'aime-Kimse Beni Sevmiyor."
Uzaktan uzağa 'Thelma ve Lo-
uise' esintileri sergileyen, yanyo-
lu geçip 50'ye merdiven dayamış
dört kadının. Volksvvagen mini-
büslenyle Don Kışorvari. serüven
ve tehlike dolu bir yolculuğa çık-
malannı hikâye eden ve son yılla-
nn en muzip ve komik Fransız fil-
mi olarak etıketlenen 'Kimse Be-
ni Sevmiyor'da Bemadette Lafont,
Bulle Ogier,Jean-Pierre Leaud gi-
bi bizim kuşaktan. eski tanışlarla,
Lio, Micbeie Laroque ve Mai Ma-
aikeJensen gibi yeni oyuncular rol
almış. Yılmaz Güney-Zeki Ökten
başyapıtı 'Sûrü' de var bugün kla-
sik seyretmek ısteyenlere.
12 nisan çapşamfaa:
Belçıkalı. usta görüntü yönet-
meni Chaıüe Van Danune'ın ilk
yönetmenlik denemesı 'Lc Joueur
de MoJon-Kcmancı* ve Mahinur
Ergun'un yazıp yönettiği *Ay Vak-
ti', çarşambanın yanşma filmlen.
Yaşamak fılminden bir sahne.
derasyonu) ödüllerini kazanmış
Yunan filmi 'Kardan Gdenler'
olacak. Müteveffa Derek Jar-
man'ın. unutulmaz Tîlda Swin-
ton'lu, kilisenin eşcinselliğe karşı
tavn ve AIDS belasına karşı tep-
kisi çevresinde dönenen. 1980 ya-
pımı 'The Garden-Bahçe'siyle
perdeyi ındirebilıriz bugünlük.
14 nisan cuma:
İşte mıknatıs gibi çekici film-
lerle dolu. sinemasal gel-gitlere
gebe. görüntülerin. yüzlerin, mü-
zik ve seslerin birbirine kanşaca-
gı, yoğun bir festival günü daha.
Bugünün çok renkli bir yelpaze
oluşturan programında, uluslara-
rası yanşma bölümünün son iki
filmi göze çarpıyor ilkin: Grafık
sanatlar eğitimi ve film afışi tasa-
nmcılığından yönetmenliğe geçe-
rek (Grafik sanatlar dedim de ak-
lıma geldi. Beyoğlu-lstiklal Cad-
desi'ndeki HalepTşham'ndaki Be-
yoğlu Sıneması'nın bulunduğuya-
pı, Maya Galeri'sinde, sinemanın
100. yılı nedeniyle açılan,
1897'den I967'ye Fransız Film
Afişlen Sergisi, filmlenn yanı sıra
festivalin kesinlikle izlenmesi gere-
ken bir başka etkinlıği. 1921 yapı-
mı bir 'Üç Silahşörier' ya da unu-
tulmaz Jean Vlgo-Mkhel Simon
klasıği •L'Atalante'afişinden Jac-
ques Becker'ın gencecik Simone
Signoret-Serge Reggiani'lı v
Casque
D'Or' ya da Godardın 'A Bout de
SoufTle' ya da Truffaut'nun '400
Coups' ya da Jeanne Moreau'lu
'Siyah Gefinhk' afışine kadar Fran-
sız sineması ve grafik sanatlan ta-
rihinde renkli bir geziye davetıye
çıkaran bu sergi, bu yılki festivalin
bir başka 'boş'luğu gerçekten, me-
raklısına duyulur!) son dönemde
lran sinemasının adını yücelten
filmleriyle ünlenen Abbas Kiaros-
tami'nin 1994 yapımı 'Zeytinlikk-
rin Alünda'sı ve yine iki yıl önce-
sinde gösterilmiş 'Simple Man-Sı-
radan Erkeider' filmıyle yakınlık
kurduğumuz, New Yorklu genç ku-
şak yaratıcılanndan, 35 yaşındaki
Amerikalı yönetmen Hal Hart-
ley'nin, başrolde babeO Huppert'ı
oynatarak modem Amerikan yaşa-
mını kendıne özgü üslubuyla an-
lattıgı. 'tersyüz' edilmiş action-ge-
rilim denemesi 'Amateur-Ama-
tör'ü. merakla beklenen iki film,
festıvalde.
Bır öncekı filmi 'Vfe Yaşam Sü-
rûyor'un çekim serüveninı 'Zeytin-
liklerin Aİtında'ya konu edınen Ki-
arostami'nin bu son sevimli filmi
kısa bir süre önce sonuçlanan An-
kara Film Festivali'nde de gösteril-
miş ve beğenilmiştı. 'Edebıyattan
Beyazperde'ye bölümünde yeralan
'Dağb Barnabo'ysa, Ermanno O
mi ustanın çırağı olan, ltalyan sine-
masının yeni bir yetenekli yönet-
menini tanıtacak bize: Kısa film ve
belgeselden yetışen, 1942 Venedik
doğumlu Mario Brenta. Dino Buz-
zati'nın 'Barnabo' adlı romanından
uyarlanan 'Dağlı Barnabo'.yönet-
men Brenta'nın anlatımına, diya-
loglann yerine rüzgân, dağlan ve
doğayı yerleştirerek bır çeşıt des-
tansı ve natüralist bir atmosfer ya-
rattığı, naif, saf ve seyredeğer bir
Buzzati uyarlaması gerçekten.
Yine 'Edebiyattan Beyazper-
deye bölümünden ikinci bır seçe-
nek de 'Lamarca.' Yeni kuşak Bre-
zılyalı sinemacılardan Sergio Re-
zende'mn, Emiliano Jose-Oidack
Miranda yazar ikılısının 'Gerilla
Yüzbasısı Lamarca' adlı romanın-
dan uyarladığı bu film, bütün La-
tın Amenka ülkelerinde efsaneleş-
mış yüzbaşı Carlos Lamarca'nın,
büyük ölçüde etkılendıği Che'nin-
kıne benzeyen dramatik yaşam öy-
küsünü aniatan ve 1960'lann dev-
rimci soluğunu nostaljık nostaljik
estiren. özellikle bızim kuşağa çok
şeyler ıfade edebılecek, dokunaklı
bir Brezilya yapımı(!).
Çek sinemasının deneyimlı yö-
netmenı Kard Kachyna'nın (sıkı
festival seyircisi, 1991 İstanbul
Festivali'ndeki, 20 yıl boyunca ya-
saklanmış 'Kulak' filmıyle anım-
sar bu yönetmenı), Avnıpa Festi-
valleri'nin en iyilen bölümünde y-
er alan 1994 Strasbourg'da büyük
ödülü kazanmış 'Krava-Jnek'i.ha-
yat, aşk, ölüm üstüne oldukça ba-
sıt, ama dramatik ve parlak bır gör-
sel şölen olarak günün cazıp film-
leriden biri sayılabilir.
Bu yoğun günün bırbaşka etkın-
liğı de, 'Onat Kuüar'ın Aıusına'
bölümünde, Fıtaş 3'te peş peşe su-
nulacak olan 'Yusuf ile Kenan'
(1979), 'Hazal' (1980) ve Hakkâ-
ri'de Bir Mevsim'in (1983) göste-
rimi." Festivalımizin öncüsü ve ko-
ruyucusu olan, ülkede sinema kül-
türünün gelişıp yaygınlaşmasında
çok emeği geçen Onat Kutlar'ın se-
naryolannı yazdığı bu üç yeni Türk
sineması klasıği, yönetmen Ömer
Kavur, Ali Özgeotürk ve Erden KJ-
ral'ın filmografilerinde seçkın bır
yere sahip oluşlannın yanı sıra,
1980'lerin başından itibaren ulus-
lararası arenada sınemamızın na-
mını-şanını yürüten filmlerimizin
başında yer alışlanyla da, meraklı-
sınca izlenebilir kuşkusuz bir kez
daha.
15 nisan cumartesi:
Bugünün programı, festıvalde
bugüne dek 'Yağmurdan Önce',
'Zeytinliklerin Altında', 'Amatör',
'Tatlı Tuzlu', 'Aşk ve lnsan Kalın-
tılan' vb. gibi her zaman yakalana-
mayacak türden, bazı önemli film-
leri ıskalayanlar için yeni bir fırsat
sunuyor denebilir. Festivalin ödül
töreni de bu gece.
16 nisan pazar:
Festivalin son gününe saklanan
ve bir kapanış filmi kalıcılığına sa-
hip 'Yaşamak', Uzakdoğu'dan ge-
len ve herkese hararetle salık veri-
lecek türden bir başyapıt kuşkusuz.
1988'de Berlin'de, Altın Ayı'ya
uzanan 'Kızıl Dan Tarlalan'yla ta-
nıdığımız, 1991 lstanbul'daki 'Kı-
zıl Fenerler'ine alkış tuttuğumuz,
ülkesinin yöneticileriyle zaman za-
man takışan Çinli yönetmen Zhang
Yimou'nun bir çiftin inışli-çıkışlı
öyküsü aracılığıyla, 1940'lıyıllar-
dan 1970'lere dek Çin'in tarihine
destan düzdüğü, 1994 Cannes'da
jüri özel ödülünü almış 'Houzbe-
Yaşamak'ıyla 14. festivali noktala-
mak bızce gerçek sinemaseverlere
yakışır! Son günün son yeni filmi,
Şıli yapımı 'Amncsia-Hafiza Kay-
bı'ysa, 12 Eylül'ün getirdiğı sorun-
lan derinlemesıne yaşayanlara
özellikle çok şey ifade edebilecek
bir intikam, bağışlama ve hoşgörü
öyküsü çeşitlemesi olarak izlenebi-
lir.
Alışıldığı üzere, festivalin son
gününde, ulusal yanşmayı kazanan
yerli filmin ve uluslararası yanş-
mayı birinci bitirerek Altın Lale'yi
alacak filmin de gösterimi var...
KEDİGOZU
VECDİ SAYAR
Bize Ne Lazım?
Miyav! yani, Merhaba!
"Insanlan Seveceksin " diye bir film görmüştüm kü-
çükken. O günden beri anlamaya çalışıyorum sizle-
ri. Sevebilmek için anlamak gerek. Değil mi? Ama,
doğrusunu söylemek gerekirse kolay bir iş değil bu.
Garip yaratıklarsınız çünkü. Kendini ve hemcins-
lerini yok etmek için çabalayan, en güzel değerleri-
ni unutmaya çalışan, doğa ile uzlaşma yerine müca-
deleyi seçen başka bir canlı türü var mıdır acaba?
Besbelli, bize çok yabancı bir kültürünüz var.
0 yüzden size önce kendimi tanıtmalıyım. Kediler
Ülkesinden geliyonjm ben. Uçsuz bucaksız mutlu-
lukJar ülkesinden. Zulme, istibdada yabancıyızdır biz
kediler. Çünkü karanlıkları delip geçer gözlerimiz.
Karanlıkta daha da iyi gördüğümüz iddia edilir. Söz
ülkemden açılmışken, anayasamızın bazı ilkelerini
açıklamakta yarar var:
1 - Tüm kediler özgürdür.
2- Cins, renk ve tüy farklılıkJarı yüzünden kediler
arasında aynm yapılamaz.
3- Bir kedi öteki kedilere hükmedemez.
4- Kediler ticari değişim konusu yapılamaz.
5- Kedilerin yaratıa etkinlikleri yasaklanamaz.
Kısacası, insanlann kolay kolay anlayamayacağı
garip kurallanmız vardır bizim. Hiç mi kusurunuz yok
dediğinizi duyar gibi oluyorum. Olmaz olur mu? Bi-
zim de fare fobimiz var. Sonra, acaip kıskancızdır. Bir
de ara sıra kendimizi insan sanmak gibi bir kusuru-
muz vardır.
Tabii, insanlarla bir arada yaşamaya karar verdiği-
mizden bu yana başımıza gelmedik kalmadı; kafes-
lere mi kapatılmadık, boynumuza tasmalar mı vurul-
madı, güzellik yanşmasına katılacaksınız deyip, bizi
gülünç kılıklara mı sokmadılar...
Ama, biz gene de sizi severiz. Çünkü, "hüma-
rtisf, yani insansever yaratıklanz. Yeter ki, tırnakla-
nmıa söküp işkence etmeyin, iğdiş ederek memur-
laştırmayın bizi.
Türiü çeşitli suni mamalarla bizi yabancılaştırma-
ya; doğadan, kültürümüzden kopartmaya çalıştığı-
nızı da biliyoruz. Ama doğrusu pek de lezzetli bu ma-
malar. Üstelik cicili bicili ambalajlan kedinin yüreği-
ni hoplatıyor. Tıpkı sizin özel televizyon kanallannız
gibi. Onlann da cazibesine kapılmamak elde değil.
Sabahtan akşama vur patlasın, çal oynasın. Koltu-
ğa bi kuruldu mu, kalkası gelmiyor kedinin.
Hele o vurdulu kırdılı, bol kanlı filmlere bayılryorum.
Ağzımın suyu akıyor dersem abarttığımı sanmayın.
Hani siz banşçı kedilerdiniz, ne oluyor diyeceksiniz.
Bizde de televizyon var. Üstelik yöneticilerinin hep-
si de sizin devlet televizyonunda yetişmiş. Artık, alış-
mayıp da ne yapacağız. Yalnızca biraz düş gücümü-
zü çalıştınyoruz. Sizin "kötü adam"lannızın yerine
fareleri koyuyoruz, mesele kalmıyor.
Şaka bir yana, bazı programları çok beğeniyorum.
Mesela, "Tırmık". Amaçabucakkaldınverdileryayın-
dan. Toplumun beğeni düzeyini yükseltir, insanlan
mutsuzluğa sürükler diye telaşlanmış yöneticiler.
Şu sizin özel televizyonların yöneticilerine bayılı-
yorum doğrusu. Geçenlerde bir tanesi, kendisine bir
kültür programı önerme gafletinde bulunan bir ya-
pımcrya "Sana kültür değil, orospu lazım" deyiver-
miş. Bu açıksözlülüğe hangi kedi hayran olmaz? Ne-
redeysetüm yaşamınızı -bu arada bizimkini de- be-
lirieyen bir altın kuralı en veciz bıçimde ifade etmiş
yönetici kardeşimiz.
Gereksinimler böylece tanımlanınca, bunlan kar-
şılamak hiç de zor olmuyor anlaşılan. "Prime time"
dedikleri, herkesin televizyon başına çöreklendiği
akşamın en esaslı saatlerinde keyfimize diyecek ol-
muyor. Çoluk çocukla birlikte bunlar seyredilmezmiş
diyen münafıklara ne bakıyorsunuz siz, yöneticileri-
miz her şeyin en iyisini düşünür. Öyle dünyanın baş-
ka ülkelerinde olduğu gibi kalçası ve salçası bol fi-
limleri geceyansından sonraya koymanın âlemi var
mı? Uykusuz mu kalalım yani? Kültür, mültürgibi ge-
reksiz şeyleri koyarsınız sabaha karşı, böylece bir
taşla iki kuş. Hem bizim "raftngner yükselir, hem de
genç beyinlerzehirlenmekten kurtulur. Vallahi, bizim
kedi milletinin daha sizden öğrenecek çok şeyi var.
Boşuna dememişler, "Kedin var mı, derdin var" ve
de "Kedisini dövmeyen dizini döver."
Bu "rating" meselesinin çok önemli olduğunu ar-
tık anlamış bulunuyorum. Politikacılannızın birkanal-
dan ötekine nasıl koşturduklannı görmüyor musu-
nuz? Galiba, onlara da "rating" lazım.
Neyse, sözü uzatmayayım -yoksa araya reklam
alırfar. Bu köşede her hafta sizterle buluşmaya ve kül-
tür alanının kimi zaman çok, kimi zaman az "rating"li
sorunlannadeğinmeyeçalışacağım. Çalışacağım ki,
kediler de savaşı yitirmesin.
bveç'te Emel Sayn-Neco
çAarması
• STOCKHOLM (Cumhuriyet)-Stockholm'de 28
mart-1 nisan arası "Türk Mutfağı ve Kültür Günleri"
düzenlendi. Başta Türk Turizm Bürosu olmak üzere,
Türkiye ve Isveç'ten çeşitli kuruluşlann desteklediği
haftanın yıldızı Emel Sayın'dı. Kendi korosu ve
orkestrasıyla gelen Emel Saym, Sheraton'da
düzenlenen iki gecede hayranlannı sevindirdi.
Gecelerden ilki, Isveç'tekj en başanlı futbol talamı
Topkapı'ya destek olmak için düzenlenmişti.
EtkinlikJere katılan bir diğer sanatçı olan Neco, büyük
ilgi gördü. Zuhal Yorgancıoğlu da geleneksel ve
çağdaş Türk giysilerini, beraberinde getirdiği
mankenlerle tanıttı. Sheraton Oteli'nin restoranı
Premier'de de hafta boyunca Türk yemekleri tanıtıldı.
Türkiye'den özel olarak getirtilen aşçı tarafindan
hazırlanan yemekleri Neco ve Zuhai Yorgancıoğlu
eşliğinde tatmak isteyenler, kişi başı 395 kron (2.5
miryon TL) ödedi.
"Ooğa ve tnsan" sergisi yarın
açtfıyop
• Kühür Servisi - Fotoğraf sanatçısı Tahsin
Aydoğmuş, ikinci kişisel sergisini yann saat 18.00'de
İstanbul Fotoğrafevi Sanat Galerisi'nde açıyor. "Doğa
ve lnsan" konulu sergisinde, otuz adet baskı
fotoğrafını sergileyecek olan Aydoğmuş, Ağustos
1991'de İstanbul'da ve Şubat 1992'de Almanya'da
açtığı "Fotoğraflarla Ayasofya" adlı sergisiyle büyük
ilgi görmüştü. İFSAK üyesi olan Aydoğmuş, Kent-
Koop'un 1987 yılında düzenledığı "Konut ve İnsan"
konulu fotoğraf yanşmasmda mansiyon, Balantine'in
1994 yılında düzenlediği ve 58 ülkeden 15 bin yapıtın
katılımıyla gerçekleşen Uluslararası Fotoğraf
Yanşması'nda üstünlük belgesi kazanmıştı.
Aydoğmuş, Avrupa Konseyi'nin 25 yıl aradan sonra,
ikinci kez "Doğayı Koruma Yılı" ilan ettiğini
anımsatarak her gün üç canlı türünün yeryüzünden
silindiğini, dakikada 50 bin dönüm arazinin erozyonla
yok olduğunu belirtiyor. Avrupa'daki 12 bin 340 bitki
türünden 9 bininin Türkiye'de yaşadığı ve bu
zenginlikleri korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak
zorunluluğunun bilinciyle sergisine "Doğa ve lnsan"
adını verdiğini ifade eden Aydoğmuş'un yapıtlan 28
nısana kadar görülebılir.