03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7NİSAN1995CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 14. Uluslararası İstanbul Film Festivali ilk haftasını geride bıraktı Festival ghtikçetemposunuartürıyorBugûn nisanın ilk cuması. Süre- gelen mart soğuğunun iliklerimi- zi gıdıklayarak biraz daha ilkbaha- n geciktirdiği 7 günden beri, bilin- diği gibı Beyoğlu'nun orta yeri si- nema! Bize on dördüncü kez sine- ma devrialemi yaptıran gelenek- sel film festivalimiz bizi yine çağ- daş dünya sinema coğrafyasının, Çin'den Peru'ya, dört bir bucağı- na yolculuklara çıkararak yaşamı- mızdan gelip geçiyor işte. Festival yöneticilerinin bir kez daha göbeğini çatlatarak sinema- sever kesimini tatlı bir koşuştur- macaya garkeden 14. Uluslararası Film Festivali'nin coşkusuna takı- lanlann kimi, umduğu sürprizlerin ve yeni sinemasal keşiflerin tadı- nı çıkanrken, kimi de beklentile- rinin boşa çıkmasının şaşkjnlığını sürdürüyordu ilk haftanın sonun- da, alışıldığı üzere. Festival kata- nnın gıtgıde hızlanarak yoluna de- vam ettiği 7 gündür, 5 salonda dü- zenlenen toplam 140 seansta, sine- ma kuşlanna sunulan (şimdilik) 79 filmin, gittikçe temposunu kaza- nan maratonun ilk haftası geride kalırken, kuşkusuz bir kez daha gözümüzü, gönlümüzü, (nazlı ba- har havalanna paralel) ısıttığını belirtebiliriz yine. Bir yandan görkemli bir 'Sine- manın Yfiz Yılı' klasiğinden, yok- sun kalmamayacak, çağdaş bir fil- me koşuştururken, öte yandan şimdiden birbirine kanşan film- lerden geriye kalan görûntülen da- mıtıp sindirerek bellekteki yerleri- ne yerleştiriyoruz, gönlümüzün kırpıntılannı Emek ya da Fitaş sa- lonlannda bırakarak. Özetle bir haftalık yol alan festival sayesinde, habire öğütegeldiğimiz 'Hoüywo- od çöplüğü' mamullerinden farklı tatlar içeren, birbirinden ilginç bir dolu filmin cazibesine kapıldık 7 gündür yine. Önümüzde ikinci hafta (daha doğrusu 9 gün) boyunca da yakla- şık 65 kadar filmle devam edecek festivalimiz ve ödüllerin sahipleri- ni bulacağı 16 nisan pazar günü sona erecek. Festival süresince pi- yasadan elimizi ayağımızı çekti- ğimiz ve bütünüyle festivale yo- ğunlaştığımız ıçin geçen hafta kal- dığımız yerden devam edip günle- re göre kısa dökümler yaparak film maratonu-seyir defterimizi çıkanrken ikinci haftanın filmleri- ne ilişkin naçizane tavsiyelerimi- zi de sürdürüyoruz. 7nisancuma: Kopyası gelmeyen 'Chungking Express'in yerine Scola'nın 'Roc- co Papako'sunun (Reks'te) göste- rileceği bugünün programında be- nim öncelikle takılacağım film, Amerikan bağımsız yapımlanıun 1994'te ABD festivallerinde ödü- le boğulmuş yüzakı olan, John Andrew Gallagher'in yönettiği, 'Men LJe-Erkekler YalancKtar' olacak. Yeni Italyan sınemasının özgün yaratıcısı Nanni Moret- ti'nin, kanser tanısı tehdidi altında geçirdiği sıkıntılı yıllanna yasla- nan özyaşamsal senaryosundan çektiği, son derece kişisel ve alay- cı, güzelim son filmi 'CaroDiario- Sevgüi Günlüğüm'ünü yakın bir tarihte görmek bahtına erdiğim- den, günün ikinci filmi olarak da bu kez Carmen Maura'sız bir Ped- ro Ahnodovar'ın ilk fılmlennden, içerdiği alaycı bir ahlaksızlık yak- laşımıyla seyirciyi >inc afallatan, dönmeleria, sevicflerin, Iranlı şeri- atçılann ve punklann' kol gezdığı 'Laberinto De Pasiones-thtiras La- birenti'ni (1982) yeğleyeceğim. Ne var ki 'Vespa'mda', 'Ada' ve 'Doktorlar' adlı üç bölümden bü- tünlenen, başrolü de üstlenmiş yö- netmen Nanni Moretti'nin 'Sevgi- li Günlüğüm'ü, sevgili Hikmet Bey'in deyişiyle 'adama Cao- nes'da boşuna en iyi yönetmen ödülûnü vermediklerini' örnekle- mesi, çağdaş ltalya'ya ilişkin, gül- dûrüyle ağırbaşlıhğı, kişisellikle siyasallığı kaynaştıran, sevimli bir görsel kılavuz oluşu, her Akdeniz- Iinin kolayca özdeşleşebileceği duyarlılığı ve içerdiği karabasan, huzur ve humor boyutlan bakı- mmdan kesinlikle kayıtstz kalma- mayacak cinsten, günün salık ve- rilecek en önemli filmi bizce. Yi- ne seyretmiş olduğum, Montreal 94"te Alan Rkkman'a en iyi aktör ödülünü kazandıran, Roger Spot- tiswoode'un 'Mesmer'i de, günün bir başka tercihi olabilir. O MSflll CUHMİ usSlî Benim için çok zengin bir prog- ram vaat eden bugünün ilk filmi, tabii ki Nanni Moretti'nin, 5 yıl kadar önce ltalyan Komünist Par- tisi'ni ve solcu aydın çevrelerini birbirine karüğı, tartışmalara yol açan, komünizm eleştirisi 'Palom- bella Rossa-Kızıl Güvercin.' Mo- retti'nin 'komünist idealin başan- aziığa uğraması üstüne atüğı bu ıs- tırap çığhğı' nitelığındeki 'Kızıl Güvercin'inden sonra, festivalin geçen yıl 'Dûğûn Yemeği'yle ta- nıttığı, New York'ta yaşayan Tay- vanlı yönetmen Ang Lee" nin, ülke- sinde çektiği, bu kez kamerayı ye- meye ve mutfağa çeviren, son gül- dürüsü 'Yinshi Nannu-Tatiı Tuz- lu'ya yollanabihrifn. Cçüncü he- defimse, Lodz sinema okulunda ders veren Polonyalı Maruisz Grzegorzek'in ilk yönetmenlik de- nemesi olan 'Dolaptald Adamla Sohbetier.''Yalnızhk iJe dış dünya- dan tecrit edflmişlik' üstüne garip. karanhk ve zorlavıcı bir deneme SUNGU ÇAPAN Festivalin bu yılki gözdelerinden, Tayvanlı yönetmen Ang Lee'nin Tatlı Tuzlu'su En İyi Yabancı Film Oscan adaylan arasındaydı. olarak tanımlanıp 1993 Venedik Festivali'nde ilk film için verilen özel bir ödiille 1994 tskenderiye Festivali'ndejüri özel ödülünü ka- zanmış 'Dolaptaki Adamla Soh- betler' de meraklısına dünya sine- masmın yeni bir genç yıldızını keşfettirecek büyük olasılıkla. Günün yabana atılmayacak öte- ki önemli filmlerini sıralamak ge- rekirse, Kanadalı Denys Arcand'ın festivalin 'Erkekler ve Kadmlar" bölümüne cuk oturmuş. bu yönet- menin 'Amerikan tmparatorluğu- nunÇöküşü'nü geçmiş yıllarda iz- Jemiş seyırcilenn unutmadığı, acı mizahı ve tempolu gerilimiyle be- zeli, yeni tedirgin edicı ve çarpıcı yapıtı 'Love and Human Remains- Aşk ve tnsan Kahnblan' liste başı olur. KJasik meraklılanna da Nagisa Osiına'nın 1971 yapımı GishUd- Tören', EttoreScob'nın 1978 ya- pımı 'Una Gtornata Partkoiare- rruş, Üsküplü, Makedon sinema- cı Mifcho Manchevski'nin, Make- donya ve günümüz Londra'sında yaşanan siyasal karmaşayı fon ola- rak alan ve birbirine bağlanan üç aşk öyküsünü anlatarak çağdaş Avrupa'nın etkiieyici bir tasvinnı yaptığı 'Yağmurdan Önce'si, sa- bırsızlıkla yolunu gözlediğimiz, kaçınlmayacak bir başyapıt (Bu- gün Reks'e gidemeyenler için. önümüzdeki cumartesi. Fıtaş 1 'de iki gösterisi daha var ' Yağmurdan Önce'nin). Nikita Mikhalkovun program- dan çıkanlan 'Anna 6-18'ınin ye- rini büyük olasılıkla Ettore Sco- la'nın 'Kotniser Pepe'sının alaca- ğı bugünün uzak ve yakjn tarihlı klasikleri, sinema tarihinin kilo- metre taşı olmuş kimi filmleri. Stanley Kubrick in '2001: Lzay Macerası'. Naasa Oşima'nın ef- sanevi 'Tutku lmparatoıiuğu've Alan Parker ın Pink Floyd-Dtı- selleşmiş 'Bir Ülke Bir Sinema' bölümünde de, çağdaş Yunan filmlerinın göstenmi başlıyor. A> - nca festivale konuk olan sinema- cılarla gerçekleştirilecek basın toplantılan da bugünden itibaren yapılacak festival merkezinde. 11 nisan sah: Benim için şöyle biraz soluk- lanmaya uygun, nıspeten boş bır gün sayabileccğim salı programın- da iki yanşma filmi öne çıkıvor Tunuslu MüfideTath'nın (Moufi- daTlatti) görsel bakımdan muhte- şem olarak nitelenip hayli olumlu eleştınler toplamış *Lcs Silences da PaJais-Saray ın Sessizttğı" ve yö- netmen Viadimir Kutinenko'nun Rusya'daki suç olgusunu özgün bir bakış açısıyla ele aldığı 'Maka- rov'u. Festival koşuşrurmacasmda es geçilmiş kimi nitelikli filmlerin tekrar edileceği bugünün bir baş- Kapı gibi sağlam, büyük bir kla- sikle (Eisenstein'ın 'Korkunç [- van1 başyapıtı). 'Türk Sineması Tarihinden' bölümünün en baba filmlennden, sinemamıza en bü- yük uluslararası ödülü ve itiban kazandırmış, Yılmaz Güney-Şerif Gören'in 'Yor klasıği de günün programında öne çıkıyor. Claude Miier'ın 'Le Sourire-Tebessüm'ü ıçin kanımca acele etmeye gerek yok, nasılsa festival sonrasında gösterime çıkanlacak. Fransız si- neması ve Jean-Louis Trintignant tutkunlannın es geçmeyeceği. Jac- ques Audiard'ın 'Regarde Les Hommes Tombent-Düşen Adam- lara Bak' filmi de, günün bir baş- ka ilginç seçımi olabilir... 13 nisan perşembe: Isveç'te yaşayan lngilız yönet- men CoBnNufl«'nin, 1994 Mont- real'de başroldekı Helena Bergst- röm'e en iyi kadın oyuncu ödülü- nü getiren "Sista Dansen-Son Dans'ını seyrettiğim için birkena- ra ayırdığım bugünkü keşfim, yö- netmen Sotiris Goritsas'ın 1993 Selanik Festivali'nde en iyi senar- yo, görüntü ve FIPRESCI (Ulus- lararası Sinema Eleştirmenleri Fe- Son beş yılın ödülleri: 1989 ULUSLARARASI YARIŞMA Altın Lale Ödülü Filmin Adı Yok / Srdjan Karanovıç Jüri Özel Ödülleri Ajık Garip / S Paradjanov (SSCB) Mo- del ÇalışmaJan / VV'ılliam D.MacGillivray (Kanada) 1989 ULUSAL YAR1ŞMA Eczacıbaşı Vakfi Yılın En İyi Türk Filmi Uçurtnum Vurmanalar / Tunç Başaran Jüri Ostün Başan Belgesı Ccöncü Göz / Orhan Oğuz Sinema Onur Odülü Nijat Ozön 1990 ULUSLARARASI YARIŞMA Altın Lale Ödülü Nanna Yandım / S Ebrahımıfar (lran) Jüri Özel Ödülleri Batan Gemiden Son Görüntüler / E. Subiela (Aıj -tspanya) Berlin Jenısalem / Berlin Kudiis Amos Gıtai (lsrail) 1990 ULUSAL YARIŞMA Eczacıbaşı Vakfi Yılın En lyı Türk Filmi Karartma Geceleri / Yusuf Kurçenlı Jüri Özel Ödülü Bötfin Kapılar Kapalıydı / Memduh Ün Sinema Onur Ödülü Hürrem Ennan 1991 ULUSLARARASI YARIŞMA Altın Lale Ödülü Farendj / Sabine Prenczina (Fransa) Jüri Özel Ödülleri (Yön.) Buddhadeb DasgupU (Kaplan Adam-Hindıstan) ve (Oyuncu) Lnisa Perez Nicto(Yardrmcı Rolleri-Kübaispanya) 1991 ULUSAL YARIŞMA Eczacıbaşı Vakfi Yılın En tyi Türk Filmi Carodan Kalp / Fehmi Yaşar Jüri Özel Ödülü İki Baştı Dev / Orhan Oğuz Sinema Onur Ödülü Atıf Yılmaz 1992 ULUSLARARASI YARIŞMA Altın Lale ÖdülûTelin Lcundaki Yaşam /C. Kaige (Çin) 1992 ULUSAL YARIŞMA Eczacıbaşı Vakfi Yılın En İyi Türk Filmi Gizli Yuz / Ömer Kavur Jüri Özel Ödülü Seni Stviyorunı Rosa / Işıl Özgentürk 1993 ULUSLARARASI YARIŞMA Altın Lale Ödülü Beyaz Güverein Manila / D. Segre (lt.) Jüri Özel Ödülleri Evvel Zaman tçinde / Mobsen Makhmalbaf ve L'Accom- pagnatrice/ Eşlikçi Ku / Claude Mıller (Fransa) 1993 ULUSAL YARIŞMA Eczacıbaşı Vakfi Yılın En İyi Tüık Filmi tki Kadın / Yavuz Özkan Jüri Özel Ödülleri Yavuz Özkan ve trfan Tözüm (Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri'y'e) 1994 ULUSLARARASI YARIŞMA Altın Lale Ödülü Mavi Sürgün / Erden Kııal 1994 ULUSAL YARIŞMA Eczacıbaşı Vakfi Yılın En İyi Türk Filmi Bir Sonbahar Hikiyesi / Yavuz Özkan Jüri Özel Ödülleri" Yusuf kurçenli (Çözülmelerle) ve C Blok. Özel Bir Gün* ve Stanley Kub- rick'in 1963 yapımı 'Dr. Strange- lovc'ı gibi doyurucu seçenekler su- nabiliriz. Sinema tarihi (ve yirmin- ci yüzyılın, faşizmin tarihi) me- raklılanna salık verilecek, 'yedin- d sanatın hâlâ yaşayan son abide- si', 94yaşındakı, Alman kadın yö- netmen Leni Rjefenstahl'ın. kendi filmleriyle de iç içe örülmüş, ya- şamını aktaran üç saatlık 'L«ni Ri- efenstahl'ın Muhteşem Korkunç Yaşamı' da hatın sayılır, okkalı bir belgesel olarak bayağı ilgimi çeki- yor doğrusu. 9 nisan pazar: Ankara Festivali'nde seyreden dostlann bolca övgüsünü ve alkı- şını almış, 1994 Venedik Festivali Altın AslanÖdüllu BeforetheRa- in-Yağmurdan Önce', Balkan- lar'da 3 yıldır süregelen etnik ça- tışma, kıyım ve savaşlann ilk kı- vılcımını, yalın ve insancıl düzey- de yansıtan, sarsıcı bir 'ilk film.' 1980'Ii yıllarda, ABDVi mesken tutup reklam filmi. belgesel ve klipler çekerek adını duyuran, 1992'de MTV'den de ödül kazan- var'ı gibi. Hâlâ görmemiş olanla- ra öğütlenebilecek bu klasiklerden kalan zamanda da (hâlâ zaman ve hal kalmışsa tabii) değerlendirile- bilecek bir başka film de. tanınmış Hintli yönetmen Mrinal Sen'in 'Kapalı Dünyalar'ı olabilir. 10 nisan pazartesi: Postu yine Emek Sineması'na sereceğim bugün, önce, festivali- mizin olmazsa olmaz bölümlerin- den 'DûnyaFestivaHerinden'ın flaş fılmlennden 'Tango' ve 'Hergfin Pazar' adlı, iki tanıdık yönetmenin elinden çıkma, iki hoş Fransız ya- pımını seyredeceğim. Yanşma filmlerinin gösterimine de başla- nan bugünün ilk iki yanşma filmi de (Chung Jj-Young]ın 'Hoüywo- odKid'in Yaşamı veOlûmü'yle yi- ne festivalin sinemaseverlere ta- nıttığı Meksikalı yönetmen Artu- ro Ripstein'ın 'Gecderin Kralice- si') pişman etmeyen tercihler çı- kabilir. Türk sinemasının 'Umırt* (Yümaz Güney) ya da 'Gelin' (Lütfi Akad)gibi kİasiklerinin Fi- taş 3 'te meraklısına sunulacağı bu- gün, festivalin artık iyice gelenek- ka ilginç filmi de. genç Paristi ka- dın yönetmen Marion \tnıoux'un imzasını taşıyan 'Personne ne M'aime-Kimse Beni Sevmiyor." Uzaktan uzağa 'Thelma ve Lo- uise' esintileri sergileyen, yanyo- lu geçip 50'ye merdiven dayamış dört kadının. Volksvvagen mini- büslenyle Don Kışorvari. serüven ve tehlike dolu bir yolculuğa çık- malannı hikâye eden ve son yılla- nn en muzip ve komik Fransız fil- mi olarak etıketlenen 'Kimse Be- ni Sevmiyor'da Bemadette Lafont, Bulle Ogier,Jean-Pierre Leaud gi- bi bizim kuşaktan. eski tanışlarla, Lio, Micbeie Laroque ve Mai Ma- aikeJensen gibi yeni oyuncular rol almış. Yılmaz Güney-Zeki Ökten başyapıtı 'Sûrü' de var bugün kla- sik seyretmek ısteyenlere. 12 nisan çapşamfaa: Belçıkalı. usta görüntü yönet- meni Chaıüe Van Danune'ın ilk yönetmenlik denemesı 'Lc Joueur de MoJon-Kcmancı* ve Mahinur Ergun'un yazıp yönettiği *Ay Vak- ti', çarşambanın yanşma filmlen. Yaşamak fılminden bir sahne. derasyonu) ödüllerini kazanmış Yunan filmi 'Kardan Gdenler' olacak. Müteveffa Derek Jar- man'ın. unutulmaz Tîlda Swin- ton'lu, kilisenin eşcinselliğe karşı tavn ve AIDS belasına karşı tep- kisi çevresinde dönenen. 1980 ya- pımı 'The Garden-Bahçe'siyle perdeyi ındirebilıriz bugünlük. 14 nisan cuma: İşte mıknatıs gibi çekici film- lerle dolu. sinemasal gel-gitlere gebe. görüntülerin. yüzlerin, mü- zik ve seslerin birbirine kanşaca- gı, yoğun bir festival günü daha. Bugünün çok renkli bir yelpaze oluşturan programında, uluslara- rası yanşma bölümünün son iki filmi göze çarpıyor ilkin: Grafık sanatlar eğitimi ve film afışi tasa- nmcılığından yönetmenliğe geçe- rek (Grafik sanatlar dedim de ak- lıma geldi. Beyoğlu-lstiklal Cad- desi'ndeki HalepTşham'ndaki Be- yoğlu Sıneması'nın bulunduğuya- pı, Maya Galeri'sinde, sinemanın 100. yılı nedeniyle açılan, 1897'den I967'ye Fransız Film Afişlen Sergisi, filmlenn yanı sıra festivalin kesinlikle izlenmesi gere- ken bir başka etkinlıği. 1921 yapı- mı bir 'Üç Silahşörier' ya da unu- tulmaz Jean Vlgo-Mkhel Simon klasıği •L'Atalante'afişinden Jac- ques Becker'ın gencecik Simone Signoret-Serge Reggiani'lı v Casque D'Or' ya da Godardın 'A Bout de SoufTle' ya da Truffaut'nun '400 Coups' ya da Jeanne Moreau'lu 'Siyah Gefinhk' afışine kadar Fran- sız sineması ve grafik sanatlan ta- rihinde renkli bir geziye davetıye çıkaran bu sergi, bu yılki festivalin bir başka 'boş'luğu gerçekten, me- raklısına duyulur!) son dönemde lran sinemasının adını yücelten filmleriyle ünlenen Abbas Kiaros- tami'nin 1994 yapımı 'Zeytinlikk- rin Alünda'sı ve yine iki yıl önce- sinde gösterilmiş 'Simple Man-Sı- radan Erkeider' filmıyle yakınlık kurduğumuz, New Yorklu genç ku- şak yaratıcılanndan, 35 yaşındaki Amerikalı yönetmen Hal Hart- ley'nin, başrolde babeO Huppert'ı oynatarak modem Amerikan yaşa- mını kendıne özgü üslubuyla an- lattıgı. 'tersyüz' edilmiş action-ge- rilim denemesi 'Amateur-Ama- tör'ü. merakla beklenen iki film, festıvalde. Bır öncekı filmi 'Vfe Yaşam Sü- rûyor'un çekim serüveninı 'Zeytin- liklerin Aİtında'ya konu edınen Ki- arostami'nin bu son sevimli filmi kısa bir süre önce sonuçlanan An- kara Film Festivali'nde de gösteril- miş ve beğenilmiştı. 'Edebıyattan Beyazperde'ye bölümünde yeralan 'Dağb Barnabo'ysa, Ermanno O mi ustanın çırağı olan, ltalyan sine- masının yeni bir yetenekli yönet- menini tanıtacak bize: Kısa film ve belgeselden yetışen, 1942 Venedik doğumlu Mario Brenta. Dino Buz- zati'nın 'Barnabo' adlı romanından uyarlanan 'Dağlı Barnabo'.yönet- men Brenta'nın anlatımına, diya- loglann yerine rüzgân, dağlan ve doğayı yerleştirerek bır çeşıt des- tansı ve natüralist bir atmosfer ya- rattığı, naif, saf ve seyredeğer bir Buzzati uyarlaması gerçekten. Yine 'Edebiyattan Beyazper- deye bölümünden ikinci bır seçe- nek de 'Lamarca.' Yeni kuşak Bre- zılyalı sinemacılardan Sergio Re- zende'mn, Emiliano Jose-Oidack Miranda yazar ikılısının 'Gerilla Yüzbasısı Lamarca' adlı romanın- dan uyarladığı bu film, bütün La- tın Amenka ülkelerinde efsaneleş- mış yüzbaşı Carlos Lamarca'nın, büyük ölçüde etkılendıği Che'nin- kıne benzeyen dramatik yaşam öy- küsünü aniatan ve 1960'lann dev- rimci soluğunu nostaljık nostaljik estiren. özellikle bızim kuşağa çok şeyler ıfade edebılecek, dokunaklı bir Brezilya yapımı(!). Çek sinemasının deneyimlı yö- netmenı Kard Kachyna'nın (sıkı festival seyircisi, 1991 İstanbul Festivali'ndeki, 20 yıl boyunca ya- saklanmış 'Kulak' filmıyle anım- sar bu yönetmenı), Avnıpa Festi- valleri'nin en iyilen bölümünde y- er alan 1994 Strasbourg'da büyük ödülü kazanmış 'Krava-Jnek'i.ha- yat, aşk, ölüm üstüne oldukça ba- sıt, ama dramatik ve parlak bır gör- sel şölen olarak günün cazıp film- leriden biri sayılabilir. Bu yoğun günün bırbaşka etkın- liğı de, 'Onat Kuüar'ın Aıusına' bölümünde, Fıtaş 3'te peş peşe su- nulacak olan 'Yusuf ile Kenan' (1979), 'Hazal' (1980) ve Hakkâ- ri'de Bir Mevsim'in (1983) göste- rimi." Festivalımizin öncüsü ve ko- ruyucusu olan, ülkede sinema kül- türünün gelişıp yaygınlaşmasında çok emeği geçen Onat Kutlar'ın se- naryolannı yazdığı bu üç yeni Türk sineması klasıği, yönetmen Ömer Kavur, Ali Özgeotürk ve Erden KJ- ral'ın filmografilerinde seçkın bır yere sahip oluşlannın yanı sıra, 1980'lerin başından itibaren ulus- lararası arenada sınemamızın na- mını-şanını yürüten filmlerimizin başında yer alışlanyla da, meraklı- sınca izlenebilir kuşkusuz bir kez daha. 15 nisan cumartesi: Bugünün programı, festıvalde bugüne dek 'Yağmurdan Önce', 'Zeytinliklerin Altında', 'Amatör', 'Tatlı Tuzlu', 'Aşk ve lnsan Kalın- tılan' vb. gibi her zaman yakalana- mayacak türden, bazı önemli film- leri ıskalayanlar için yeni bir fırsat sunuyor denebilir. Festivalin ödül töreni de bu gece. 16 nisan pazar: Festivalin son gününe saklanan ve bir kapanış filmi kalıcılığına sa- hip 'Yaşamak', Uzakdoğu'dan ge- len ve herkese hararetle salık veri- lecek türden bir başyapıt kuşkusuz. 1988'de Berlin'de, Altın Ayı'ya uzanan 'Kızıl Dan Tarlalan'yla ta- nıdığımız, 1991 lstanbul'daki 'Kı- zıl Fenerler'ine alkış tuttuğumuz, ülkesinin yöneticileriyle zaman za- man takışan Çinli yönetmen Zhang Yimou'nun bir çiftin inışli-çıkışlı öyküsü aracılığıyla, 1940'lıyıllar- dan 1970'lere dek Çin'in tarihine destan düzdüğü, 1994 Cannes'da jüri özel ödülünü almış 'Houzbe- Yaşamak'ıyla 14. festivali noktala- mak bızce gerçek sinemaseverlere yakışır! Son günün son yeni filmi, Şıli yapımı 'Amncsia-Hafiza Kay- bı'ysa, 12 Eylül'ün getirdiğı sorun- lan derinlemesıne yaşayanlara özellikle çok şey ifade edebilecek bir intikam, bağışlama ve hoşgörü öyküsü çeşitlemesi olarak izlenebi- lir. Alışıldığı üzere, festivalin son gününde, ulusal yanşmayı kazanan yerli filmin ve uluslararası yanş- mayı birinci bitirerek Altın Lale'yi alacak filmin de gösterimi var... KEDİGOZU VECDİ SAYAR Bize Ne Lazım? Miyav! yani, Merhaba! "Insanlan Seveceksin " diye bir film görmüştüm kü- çükken. O günden beri anlamaya çalışıyorum sizle- ri. Sevebilmek için anlamak gerek. Değil mi? Ama, doğrusunu söylemek gerekirse kolay bir iş değil bu. Garip yaratıklarsınız çünkü. Kendini ve hemcins- lerini yok etmek için çabalayan, en güzel değerleri- ni unutmaya çalışan, doğa ile uzlaşma yerine müca- deleyi seçen başka bir canlı türü var mıdır acaba? Besbelli, bize çok yabancı bir kültürünüz var. 0 yüzden size önce kendimi tanıtmalıyım. Kediler Ülkesinden geliyonjm ben. Uçsuz bucaksız mutlu- lukJar ülkesinden. Zulme, istibdada yabancıyızdır biz kediler. Çünkü karanlıkları delip geçer gözlerimiz. Karanlıkta daha da iyi gördüğümüz iddia edilir. Söz ülkemden açılmışken, anayasamızın bazı ilkelerini açıklamakta yarar var: 1 - Tüm kediler özgürdür. 2- Cins, renk ve tüy farklılıkJarı yüzünden kediler arasında aynm yapılamaz. 3- Bir kedi öteki kedilere hükmedemez. 4- Kediler ticari değişim konusu yapılamaz. 5- Kedilerin yaratıa etkinlikleri yasaklanamaz. Kısacası, insanlann kolay kolay anlayamayacağı garip kurallanmız vardır bizim. Hiç mi kusurunuz yok dediğinizi duyar gibi oluyorum. Olmaz olur mu? Bi- zim de fare fobimiz var. Sonra, acaip kıskancızdır. Bir de ara sıra kendimizi insan sanmak gibi bir kusuru- muz vardır. Tabii, insanlarla bir arada yaşamaya karar verdiği- mizden bu yana başımıza gelmedik kalmadı; kafes- lere mi kapatılmadık, boynumuza tasmalar mı vurul- madı, güzellik yanşmasına katılacaksınız deyip, bizi gülünç kılıklara mı sokmadılar... Ama, biz gene de sizi severiz. Çünkü, "hüma- rtisf, yani insansever yaratıklanz. Yeter ki, tırnakla- nmıa söküp işkence etmeyin, iğdiş ederek memur- laştırmayın bizi. Türiü çeşitli suni mamalarla bizi yabancılaştırma- ya; doğadan, kültürümüzden kopartmaya çalıştığı- nızı da biliyoruz. Ama doğrusu pek de lezzetli bu ma- malar. Üstelik cicili bicili ambalajlan kedinin yüreği- ni hoplatıyor. Tıpkı sizin özel televizyon kanallannız gibi. Onlann da cazibesine kapılmamak elde değil. Sabahtan akşama vur patlasın, çal oynasın. Koltu- ğa bi kuruldu mu, kalkası gelmiyor kedinin. Hele o vurdulu kırdılı, bol kanlı filmlere bayılryorum. Ağzımın suyu akıyor dersem abarttığımı sanmayın. Hani siz banşçı kedilerdiniz, ne oluyor diyeceksiniz. Bizde de televizyon var. Üstelik yöneticilerinin hep- si de sizin devlet televizyonunda yetişmiş. Artık, alış- mayıp da ne yapacağız. Yalnızca biraz düş gücümü- zü çalıştınyoruz. Sizin "kötü adam"lannızın yerine fareleri koyuyoruz, mesele kalmıyor. Şaka bir yana, bazı programları çok beğeniyorum. Mesela, "Tırmık". Amaçabucakkaldınverdileryayın- dan. Toplumun beğeni düzeyini yükseltir, insanlan mutsuzluğa sürükler diye telaşlanmış yöneticiler. Şu sizin özel televizyonların yöneticilerine bayılı- yorum doğrusu. Geçenlerde bir tanesi, kendisine bir kültür programı önerme gafletinde bulunan bir ya- pımcrya "Sana kültür değil, orospu lazım" deyiver- miş. Bu açıksözlülüğe hangi kedi hayran olmaz? Ne- redeysetüm yaşamınızı -bu arada bizimkini de- be- lirieyen bir altın kuralı en veciz bıçimde ifade etmiş yönetici kardeşimiz. Gereksinimler böylece tanımlanınca, bunlan kar- şılamak hiç de zor olmuyor anlaşılan. "Prime time" dedikleri, herkesin televizyon başına çöreklendiği akşamın en esaslı saatlerinde keyfimize diyecek ol- muyor. Çoluk çocukla birlikte bunlar seyredilmezmiş diyen münafıklara ne bakıyorsunuz siz, yöneticileri- miz her şeyin en iyisini düşünür. Öyle dünyanın baş- ka ülkelerinde olduğu gibi kalçası ve salçası bol fi- limleri geceyansından sonraya koymanın âlemi var mı? Uykusuz mu kalalım yani? Kültür, mültürgibi ge- reksiz şeyleri koyarsınız sabaha karşı, böylece bir taşla iki kuş. Hem bizim "raftngner yükselir, hem de genç beyinlerzehirlenmekten kurtulur. Vallahi, bizim kedi milletinin daha sizden öğrenecek çok şeyi var. Boşuna dememişler, "Kedin var mı, derdin var" ve de "Kedisini dövmeyen dizini döver." Bu "rating" meselesinin çok önemli olduğunu ar- tık anlamış bulunuyorum. Politikacılannızın birkanal- dan ötekine nasıl koşturduklannı görmüyor musu- nuz? Galiba, onlara da "rating" lazım. Neyse, sözü uzatmayayım -yoksa araya reklam alırfar. Bu köşede her hafta sizterle buluşmaya ve kül- tür alanının kimi zaman çok, kimi zaman az "rating"li sorunlannadeğinmeyeçalışacağım. Çalışacağım ki, kediler de savaşı yitirmesin. bveç'te Emel Sayn-Neco çAarması • STOCKHOLM (Cumhuriyet)-Stockholm'de 28 mart-1 nisan arası "Türk Mutfağı ve Kültür Günleri" düzenlendi. Başta Türk Turizm Bürosu olmak üzere, Türkiye ve Isveç'ten çeşitli kuruluşlann desteklediği haftanın yıldızı Emel Sayın'dı. Kendi korosu ve orkestrasıyla gelen Emel Saym, Sheraton'da düzenlenen iki gecede hayranlannı sevindirdi. Gecelerden ilki, Isveç'tekj en başanlı futbol talamı Topkapı'ya destek olmak için düzenlenmişti. EtkinlikJere katılan bir diğer sanatçı olan Neco, büyük ilgi gördü. Zuhal Yorgancıoğlu da geleneksel ve çağdaş Türk giysilerini, beraberinde getirdiği mankenlerle tanıttı. Sheraton Oteli'nin restoranı Premier'de de hafta boyunca Türk yemekleri tanıtıldı. Türkiye'den özel olarak getirtilen aşçı tarafindan hazırlanan yemekleri Neco ve Zuhai Yorgancıoğlu eşliğinde tatmak isteyenler, kişi başı 395 kron (2.5 miryon TL) ödedi. "Ooğa ve tnsan" sergisi yarın açtfıyop • Kühür Servisi - Fotoğraf sanatçısı Tahsin Aydoğmuş, ikinci kişisel sergisini yann saat 18.00'de İstanbul Fotoğrafevi Sanat Galerisi'nde açıyor. "Doğa ve lnsan" konulu sergisinde, otuz adet baskı fotoğrafını sergileyecek olan Aydoğmuş, Ağustos 1991'de İstanbul'da ve Şubat 1992'de Almanya'da açtığı "Fotoğraflarla Ayasofya" adlı sergisiyle büyük ilgi görmüştü. İFSAK üyesi olan Aydoğmuş, Kent- Koop'un 1987 yılında düzenledığı "Konut ve İnsan" konulu fotoğraf yanşmasmda mansiyon, Balantine'in 1994 yılında düzenlediği ve 58 ülkeden 15 bin yapıtın katılımıyla gerçekleşen Uluslararası Fotoğraf Yanşması'nda üstünlük belgesi kazanmıştı. Aydoğmuş, Avrupa Konseyi'nin 25 yıl aradan sonra, ikinci kez "Doğayı Koruma Yılı" ilan ettiğini anımsatarak her gün üç canlı türünün yeryüzünden silindiğini, dakikada 50 bin dönüm arazinin erozyonla yok olduğunu belirtiyor. Avrupa'daki 12 bin 340 bitki türünden 9 bininin Türkiye'de yaşadığı ve bu zenginlikleri korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak zorunluluğunun bilinciyle sergisine "Doğa ve lnsan" adını verdiğini ifade eden Aydoğmuş'un yapıtlan 28 nısana kadar görülebılir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle