07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 NİSAN 1995 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Ozgür düşünebilme ve düşünce özgürlüğü Kendini özerk, bağımsız kişi olarak algılamayan, özgürce düşünemeyen bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplumda düşünce özgürlüğü büyük bir değer taşırnamakta, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan yasalar da kendileri için önemli bir sorun olarak görülmemektedir. Prof. Dr. M. ORHAN ÖZTÜRK sonsuzluğa dek her şeyi ve her şeyin nedenini bilmek, öğrenmek ister. Insan kişıliğinde özerk ve bağımsızca girişim yapabılme duygusunun temelleri, ço- cukluğun bu evresinde atılır. Özerk bir kimlik kazanma, özgür düşünebilme yetisi, insanın evrimsel-kahtımsal ya- pısında bulunmaktadır. Bu yeti, 3-7 yaşlan arasında filizlenmekte. giderek gelişmektedir. Ama, insanın doğuştan kazanılmış birçok yetisi, ancak uygun bir toplumsal ortamda uygun etkile- şimlerle beklenilen düzeye erişebil- mektedir. Uygun toplumsal ortam bu- lunmadığında bu yetiler giderek cılız kalmakta, sönebilmektedır. Çocuğun bilme merakmı (tecessüs) küçük, narin bir bitkiye benzeten Einstein. bu bitki- nin en önemli gereksiniminin, doğal ve toplumsal çevrede bulunan uyaranlar yanı sıra. "özgürlük" olduğunu söyler. Işte bu dönemde toplumumuzda ço- cuklann aile içinde ve dışında yetişti- rilme ve eğitim biçimlerine bakacak olursak genellikle, soru sorma, yeni şeyler öğrenme tutkusunun değişik • • lkemızde düşünce özgür- U lüğü deyince genellikle yasal bir sorun anlaşıl- maktadır. Çünkü konuş- tuklan ya da yayımladık- lan düşünceleri yüzünden ınsanlar suçlanabilmekte, ıdamı istene- bilmekte, hapse atılabilmektedir. Bu yazıda düşünce özgürtüğünün yasalar- la Ugili olma\an bir yanını ışlemek istı- yorum. Bu toplumda kişinın özgür dü- şünebilme yetisi daha çocuklukta kısıt- lanmakta, yok edilmektedir. Bunun na- sıl basanldığını anlayabilmek için ço- cuğun doğal gelişimine ve bu gelişim sürecinde karşılaştığı tutumlara bir göz atmak gerekir. Çocukta 2.5-3 yaşlanndan başlaya- rak devinim, konuşma, algılama, anla- ma gibi yetiler hızlı gelişmektedir. Bu dönemde sürekli soru sorma, öğrenme, bilme merakı (tecessüs, curiosity) baş- lar. Bu merak 4-6 yaşlannda doruğuna vanr. Bu yaşta çocuk, fıziksel ve top- lumsal çevresının çapını hızla genişle- tirken, kendi bedeninden yıldızlara, yollardan etkili bir biçimde baskılandı- ğını, susturulduğunu, hatta söndürül- düğünü görürüz. Merak eden, atılgan olan çocuk baba, Allah, cin, şeytan, günah korkulan ile "rutun şunun çü- künü keselim" gibı şakalarla ve "sen çocuksun, böyle sorular sorulmaz" gibi açık smırlamalarla susturulmaktadır. Bunun yanı sıra uslu. soru sormayan, atılgan olmayan çocuk ödüllendiril- mektedir. Ailede, okulda. çocuğa öz- gür ve özerk öğrenme, düşünme mera- kını aşılamayan, özerk kimlik gelişimi- ni desteklemeyen, sorgulamadan öğ- renmeye dayanan yetkecı bir eğitim dizgesinin baskın olduğu görülmekte- dir. Bunun yanı sıra, evreni ve insanı so- ruşturmayan, insanın araştıncı yönünü smırlayan inançlar da çok yaygın ve et- kili biçimde çocuklara aşılanmaktadır. Aslında 3-5 yaşlanndakı çocuk, doğa- yı. evreni, toplumda yaygın inançları doğal olarak ve gerçekçi biçimde sor- gulama eğilimindedir. Ama bu ülkede çocuk biraz daha büyüyünce artık soru sormadan inanan, düşünmeden öğre- nen bir kişi olur. Böyle bir ortamda özerk ve özgür düşünmenin toplumsal bir değer olarak yerleşmesini, köklü bir kişilik özelliği olmasını bekleyebilir miyiz? Buna ek olarak son yıllarda, daha kavramlan ta- nıma ve oluşturma dönemı olan 5-6 yaşlanndan başlayarak, çocuklar süre- ğen bir test sıtmasına tutulmaktadırlar. Çocuklar, düşünmeye. özgür tartışma- ya yer vermeyen testlerle eğıtilip, test- lerle değerlendırilmektedirler. Böyle bir eğitim ortamında yukanda tanımla- dığım özgürce sorma, tartışma, öğren- me ve düşünme merakmın nasıl söndü- rüldüğünü anlamak zor olmasa gerek. Sonuç, ülkenin en zeki ve çalışkan gençlerini toplayan en seçkin üniversi- telerde bıle çoğunluğu soru sormayan, sınav korkusunun dışında özerk öğren- me ve özgür düşünme merakı taşıma- yan. derslerde ve kitaplarda venlen bıl- gılen kendi özerk eleştiri, tartışma süz- gecinden geçirmeyen, ezberci, aktar- macı bir öğrenci ve öğretici topluluğu- nun oluşmasıdır. Ülkemızde düşünce özgürlüğünün bir türlü yerlesememesinin temel nede- nini özerk düşünme ve öğrenme yetisi- nin çocukluktan başlayarak baskılan- masında görüyorum. Kendini özerk, bağımsız kişi olarak algılamayan, öz- gürce düşünemeyen bireylerin çoğun- lukta olduğu bir toplumda düşünce öz- gürlüğü büyük bir değer taşımamakta, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan yasa- lar da kendileri için önemli bir sorun olarak görülmemektedir. Özerk, bağımsız kimlik duygusu ve düşünce özgürlüğü gibı kavramlar, ge- niş toplum katmanlannda bilinçlı bir değer oluşturmamaktadır. Bunu des- tekleyen göstergeler arasında şu ömek- ler venlebilır: Düşünce yenne ınanca dayalı toplumsal ve siyasal akımlar yaygınlaşmaktadır. Düşünce özgürlü- ğüne sözde değer veriyor görünen, fa- kat inanmayan politıkacılar çoğunluk- tadır. Özgür düşünen yazarlar, ozanlar güvenlik güçlerinin önünde yakılabil- mekte, yakanlar kışkırtümış sayılıp do- laylı yollardan onaylanmaktadır. Öm- rünü düşünce özgürlüğü savaşımına adamış bir büyük yazara Mevlana'nuı kentinde oteiler yer verememektedir. Düşünce özgürlüğünü en çok savu- nanlar eski çağlardan beri özgür düşü- nebilen ve özerk kimlik duygusu taşı- yan sanatçılar, yazarlar. düşünürler ol- muştur. Aslında bir toplumun kültürel ve ekonomik kalkınması kul, köle ruhu taşımayan, özerk kimliği olan ve özgür düşünebilen insanlarla gerçekleşebilir. Aydınlanma gemısini yüzlerce yıl önce kaçırmış olan bu toplum için Ata- türk'ün en başta gelen amacı bu idi. Onun laiklık. dil, yazı devrimleri ve her şeyden çok çocuk eğitimine yönel- mesi ile başlattığı aydınlanma süreci son yıllarda yavaşlamışsa, bunda top- lumca sorumluluğumuz büyüktür. Bu ülkede özgürce düşünebilen ve düşün- celerini kendi kafalanna hapsetmeyen insanlann yetişmesıni istiyorsak çocu- ğun özgür düşünebilme yetisini söndü- ren tutumlan ve inançlan ıyice tanı- mak ve bunlarla savaşmak gerekmek- tedir. TARTIŞMA Yüreği tedirgin eden bilgelik T ürk şıirinin yaşayan büyük ozanlanndan bıri olan MeKh Cevdet Anday. romanlan, denemelen, oyunlan ve köşe yazılan ile de kitaplığımızda önemli bir yer tutar. Izleyenler bilecektir. üzerinden daha çok zaman geçmedı, bu değerlı yazın adamının 80. yaşı için PEN Yazarlar Derneğı tarafından düzenlenen törene, basın dünyasının renklileri kaç sayfa ayırdılar, kendilerini ilerici gösterip ortalığı velveleye veren özel televizyonlar kaç dakikalannı verdiler, hiç dikkat ettınız mi? Ya şu yeni hükümetımizin yeni Külrür Bakanı? Insanlan yalnızca bir davranışlanndan dolayı kınamayı pek sevmem ama, televızyonda bir haberde görünce içim sızladığı için yazıyorum: Melih Cevdet'in Beşiktaş'taki heykelini açmak için çağnlan Sayın Bakan, ancak parmaklannın ucunu kullanarak örtüyü uzaktan çekebildi. Çünkü o sırada yağmur yağıyordu ve bakanlara ıslanmak yakışmazdı. Kimseden sınlsıklam olmasını beklemiyoruz, ama üzerine yıllardır "yağmıır yağan" bir ozanın heykelini açmanın onuru uğruna bir bakan, üç beş damlaya katlanabilmeli bence. Kjsaca onu şuracıkta tanıtmaya çabalayayım: Melih Cevdet, yaşamının ilk yıllannda herkes gibi o da öğrencidır, askerlik sonrası memurdur, daha sonralan gazete ve dergilerde yazın ve kültür emekçisıdir. Demokrat olduğu için. ilerici olduğu için işinden olmuştur, acı çekmiştir, ama bu gel-gitli yaşam ona gittikçe bilgelik kazandıımıştır. Bu bilgelik hem şıirlerine hem denemelenne öylesine içten içe sinmiştir ki, ılk bakışta vurup yere düşürmez sizi. Yazısını ya da şiınnı okuyup bitirdiğinizde, o hâlâ benliğinızde dumanını tüttürmektedir. Yalınlığmın ıçınde gizli bir felsefe, gizli bir doğabilim, gizli bir estetık ve bunlann hepsini bir arada tutan müzikalite harmanlanmıştır. Bu nedenle, onun şiiri çoğunlukla düşünsel bir şiir olarak nitelenmiştir ve o da buna hep şu karşılığı vermiştir: "Şiirde düşûn, VaJery'nin dediği gibi yukarlardadır, şiire yüksekten yoJ gösterir. Şiirin içine gjrmez." Ote yandan şairaneliğe, aşın duygusallığa karşı olduğu bilınir, bu nedenle "düşüncenin duygululuğu"ndan söz eder, "toplumumuzda düşüncenin çok az yer tutmasından" yakınarak kendisinı "kunı şiir" yazıyor diye eleştirenlere pek aldırmaz. tnsanın zihninde yer edebilecek o kadar çok dizesi vardır ki, bu dizeler okuyanı hem sarsar hem de yol gösterir. Bir şiirinin sonunda, "Çahşmanın tapınağuıa gir ve ann" diye bır dize okursunuz, oturup çalışmaya başlarsınız; başka bir şiirinde "Kan kardeşim değüdir yazgT dizesıne rastlarsmız ve "kendi ışığınızı bulmaya r> yönelırsiniz. "O kadar yer gördüm ki / lçim sızlryor unuttukça" dızelen çevrenize daha anlamlı bakmanızı sağlar. "Yüreği tedirgin eden bilgelik" tümcesi, sizin de yüreğinizi tedirgin eder. Kısacası Melih Cevdet Anday'ın şiirinde doğa vardır, bilim vardır, kültür vardır, tarih vardır, felsefe vardır, matematik vardır ve bütün bunlan bir arada ustalıkla tutan "sözcükler" vardır. Yalnız bu kadar mı? Değil elbette. Romanlan, oyunlan, denemelen, henüz yeterince incelenmemiştir; aslında şiiri de öyle. Bence bunun en önemli nedeni; eleştırmenlerin, yazın erlennin onun dünyasına ginnekte çekingenliklerini bir türlü yenememiş olmasıdır. Mehmet Atilla Izmir PENCERE Garip Bir Ulke!•• Ataol Behramoğlu'nun 'Cumartesi Yazılan'ndan öğrendiğıme göre şu günlerde Terörle Mücadele Yasası 8'inci maddesinden yargılananların sayışı yaklaşık 200... Içerde 140 kişi var.. Dökümü: 18'i siyasal parti ya da dernek yöneticisi, geri ka- lan 12 kişiden 11'i yazar, bilim adamı, tiyatro ve müzik sanatçısı. 11 kişi gazeteci, yayıncı, dergici... Kim tıkmış bunlan içeri?.. Terörle Mücadele Ya- sası kimin marifeti?.. Atatürk'ün mü?.. Kemalistler'in mi?. Hayır.. Özal'ın... Ama Kemalistlere söv; özal'ı öv, ölüm yıldönü- münde göklere çıkar... Ne oyun!.. • Geçenlerde bir televizyon programında Mesut Yılmaz'ı izledim. ANAP Genel Başkanı, Terörle Mü- cadele Yasası 8'inci maddesinin kaldırılmasına kar- şı... • • Ya DYP?.. DYP, üç buçuk yıldan beri demokratikleşmeyi en- gelliyor; Bayan Çiller, "PKK'yi Meclis'ten kovaca- ğım" diye bar bar bağınp, Kürt kökenli milletvekille- rini Meclis'ten yaka paça demir parmaklıklar ardına yollamadı mı? Başbakan, şimdi ABD bastırdı diye, ağız değiştirdi... Diyor ki: - Demokratikleşmeyi gerçekleştireceğiz... Haydi canım sen de!.. Medya, Çiller'i tutuyor, Yılmaz'a vuruyor... Patronlann derdi başka!.. • Türkiye'de bugün ülkeyi çekip çeviren güç hangi- si?.. Işadamlan?.. Ordu?.. Medya?.. Meclis?.. Hü- kümet?.. Amerika?.. Kim çekip çevirirse çevirsin, tefeci-rantiye toplumuna dönüştük. Batı, televizyo- nu, bilgisayan, cep telefonunu bizim tefeci iktidan kullansın diye mi icat etti?.. lletişim devrimi rantiye toplumu için mi gerçekleşti?.. Ekonomi diye konu- şulan, faiz oranı, dış borç, iç borç, borsanın çıkışı, inişi, özelleştirme piyasası, döviz fiyatı, para, para, para!.. özelleştirme arsa satışına, gayrimenkul pa- zarlamasına, emlak komisyonculuğuna dönüşü- yor... Üretimden vaz mı geçtik?.. Yaşasın tüketim!.. • 1930'lann dünyasında 'Milletler Cemiyeti'ne üye, yaklaşık 50 bağımsız devlet vardı. Biri de Türkiye Cumhuriyeti idi. O çağın en hatırı sayılır başkentle- rinden biri Ankara'ydı. Şaka değil!.. Kurtuluş Sava- şı'nı kazanmış, cumhuriyet devrimini gerçekleştir- miş, kimseye boynu eğik olmayan bir ülkeydik!.. O zamanın dünyasında Avrupa daha at arabasını ya- • Arkası 19. Sayfada Y E N I O P E L A S T R A Konu güvenlikten açıldığında pek çok otomobil topluluk önünde soyunmaktan utanır. Arka Emnıyet Kemerleri Gergili emnıyet kemerleri Büyük boy hava yastığı Gergili Ön Emniyet Kemerleri Darbe Emme Bölgesı Güçlendirilmış Emnıyet Kafesı Kapı ıçı çelik barlar Kaymayı Onleyıci Koltuk Kızakları ABS Fren* • Henuz sadece GSI'da Darbe Emme Bölgesi Otomobillerle ilgili bilginiz arttıkça, Yeni Opel Astra'yı daha çok seveceksiniz. Gergili ön emniyet kemerleri: Çarpma ya da anı frenlerde sadece kilıtlenmekle kalmaz, yolcuyu koltuğa doğru çekerek her türlü sarsınüyı engeller • Büyük boy hava yastığı*: Çarpmalarda milisanıyeler ıçınde şışerek sürücünün başını dıreksıyona çarpmasını önler • Kapı içlerinde çelik barlar: Astra nın kapı ıçlerındekı çıft sıra çelik barlar. yandan gelen darbelere karşı buyuk guvenlık oluşaırur • ABS*: Opel Astra'dakı ABS, aracın. çok daha kısa mesafede çok daha guvenlı durmasını sağlar. • Darbe emme bölgeleri: Opel Astra'nın ön ve arka bölümlerindeki darbe emme bölgelen, çarpma şıddetıni azalür ve yolculann hıssettığı sarsınüyı en aza ındınr • Gergili arka emniyet kemerleri: Opel Astra nın arka koltuklannda da çarpma anında yolcuyu koltuğa doğru çeken gergili emnıyet kemerleri bulunur • Güçlendirilmiş emniyet kafesi: Opel Astra'nın güçlu kaportasının altındakı emnıyet kafesı, çarpmalardan en az etkilenecek şekilde güçlendırılmıştır • Kaymayı önleyici koltuk kızakları: Astra'nın ön koituklanndaki kızaklar, çarpma anında öne doğru hareketlenmeyı engelleyecek bir sıstem taşır Artık otomobıller hakkında daha çok şey bilıyorsunuz Tercıh sızin. Otomobil kullanırken sadece sıradan fren tertıbatlarına güvenmek mı, yoksa Almanya da doğan, TUrkıye'de uretılen Yeni Opel Astra mı? Opel. Daha iyi bir otomobil. Daha iyi bir seçim. UCRETSIZ^ 080021140 26' Otomobıliniz ne kadar güvenli olıırsa olsun lütfen emniyet kemerinizı takınız'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle