Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 NİSAN 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
20. yüzyikn çehresinideğjştiren kadın
•Yaşamaktan bir saniye vazgeçmeyen,
yaşamı asla inkar etmeyen, yanlışlarrnı
söyleyen, terörle hiçbir yere vanlmaz diyen,
ama halk bir karar verdiyse yalnız da
bırakamam diyen ve bunu hayatıyla ödeyen
bir kadın.
PELİN ÖZER
Tiyatro Ayna'nın kurucu-
su Dflek Türker, 'Rosa Lu-
lemburg'ta Rosa'yı can-
landınyor ve onun "bir sa-
natçının kendini ifade ede-
bilmesu dünya görüşünü,
kaygdarmı, kuşkulannı, san-
cılannı, hayata olao tutku-
sunu, insana olan sevgisini"
anlatabilmesı ıçın "kirletfl-
mesi mümkfin obnayan,
müthis. bir mafeeme" oldu-
ğunu düşünüyor.
Kimi zaman gûnde 14 sa-
ate varan yoğun provalar sı-
rasında oldukça yonılan ve
rahatsızlanan Dilek Türker,
"Rosa Luxemburg"u "coş-
ku,bilgjve yetenekle yaranİ-
nnş, çok ciddi vcestetik bir
Düek Türker, hep Rosa
gfbi hissetaıeye çalışmış.
sanatsal ûrûn" olarak ta-
nımlıyor. Rosa Luxem-
burg'un bir müjde olduğunu
hisseden Türker, "Hâlâ bû-
tfin bunlar yapılabiliyorsa
insan rükenmemişdemektir.
O kadar da karamsar olma-
yahm" dıyor.
- "Rosa Luxemburg"u
gerçekteştirmeyi uzun za-
mandır planhyordunuz. Na-
sıl bir araştınna yaptınız,
kadroyu nasıl oluşturdu-
nuz? "
"Rosa Luxemburg" aşağı
yukan dört yıldır kafamday-
dı. Almanya'da bu oyun üze-
rine çok araştırma yaptım.
6O'lı yıllardan dostum Re-
kin Teksevia konuştum, sa-
natçi dostlar en büyûk kur-
tancım oldu. Rekin Teksoy
oturup da sekiz ay bu tekste
emek vermeseydi, Kenan
Işık gibi dünya görüşü itiba-
nyla çok özgün, ütopyası iti-
banyla bana çok yakın olan
güçlü bir yönetmen bu oyu-
nu yönetmeseydi, "Rosa
Luxemburg" sahnelene-
mezdi.
20 yıldır gördüğüm siya-
si politik ağırlıklı oyunlar
içinde bu konseptle böyle
bir estetik yaratmayı başa-
ran bir yönetmene rastlama-
dım. Kenan Işık, progresif
tiyatro diyebileceğimiz bir
konseptle bir şiir yaratarak
politik tiyatro yaptı. Genç-
lerden müthiş bir ilgi geldi
oyuna, hepsi de canla başla
çalıştılar. Umutsuzluklara,
kabahklara, parasızlıklara,
çirkinliklere, yani bûtün bu
kuşauldığımız kirliliklere i-
natsankibuoyun...
- Bu yıl özel rhatrolar
Küitür Bakanhğı'ndan bek-
ledikleri yardımı oldukça
geç akbbr. Tiyatro Ayna da
bu şanssıztığa uğradL "Rosa
Luxenıburg"un finansını
nasıl sağladınız?
1994 yılı Temmuz ayı iti-
banyla 2 milyar 400 milyon-
luk bir projeydi "Rosa Lu-
xemburg". 1995 yılı 24
Ocağı'nda yapılan devlet
yardımı ıse yalnızca 443
milyon lıraydı. Bu ölçekler-
le sanat da yapılmaz, proje
de yapılmaz. Oyuna spon-
sorluk yapacak fırma ara-
maya başladım. Ama ser-
maye sınıfından; başta Yapı
Kredi Bankası olmak üzere
onlarca kuruluştan ret ceva-
bı aldım. TÜYAP'tan Bû-
lent Ünal ve Deniz Kavuk-
çuoğlu'nun destekleri olma-
saydı bu oyun gerçekleşe-
mezdi. Onlara karşı sonsuz
sevgı ve şükran dolu içim.
- "Rosa Lusemburg" ge-
rek kişiliği gerek bilimsel
araşürmalarryla 20. yüzyıhn
çehresini değiştiren kadın-
lardan biri. Siz, bir kadın
olarak onu nasıl taıumlryor-
sunuz?
Rosa müthiş bir doğa tut-
kunu. Âşık olan, sevişen,
çocuk doğurmak isteyen
kanlı canlı bir kadın. O bir
azize, Meryem Ana değil.
Ankuşlanyla düşünen, pa-
patyalarla acılara göğüs ge-
rebilen, hapishanede çiçek
bahçesi yaratabilen, tohu-
mu, dünyanın varlığını ve
insanı düşünen ve buradan
sosyalist felsefe üzerine bir
şeyler kuran bir kadın. lşte
bu beni çok etkiledi. Yaşa-
maktan bir saniye vazgeç-
meyen, yaşamı asla inkar et-
meyen, yanlışlannı söyle-
yen, terörle hiçbir yere vanl-
maz diyen, ama halk bir ka-
rar verdiyse yalnız da bıra-
kamam diyen ve bunu haya-
tıyla ödeyen bir kadın. Çok
çarpıcı tabii.
- "Rosa Lıuemburg"u
nasıl yorumladmız. Böylesi-
ne güçlü bir kadının enerjisi
de yorumlama aşamasında
size geçmiştir mutlaka..
Ben biryorumcuyum. Bir
düşünceyi tiyatro sanatının
içinde yeniden estetize ede-
rek yorumlanm. Örneğin
Rosa'nın bir ayağı sakat. Bir
ayağı sakat birini canlandır-
mak çok kolaydır. Ama ben
bilerek bunu yapmadım.
Rosa'yı, artık Rosa'dan da
alarak bir evrensel enerjiye,
yoruma orurtmak istedim.
Onemli olan; o ruhu, heye-
canı, coşkuyu, sevgiyi, o
acıyı taşıyabilmek. Ben on-
lan yaratıyorum tabii. Onun
yazdığı her şeyi okuyarak,
belgeseller izleyerek Ro-
sa'yı tanıdım. Artık doğu-
mundan ölümüne kadar o-
nun nasıl yaşadığını çok iyı
bihyorum. Pek çok durum-
da onun gibı hissetmeye ça-
lışıyorum. Bu aynı zamanda
çok mistik bir şey.
Kenan Işık'ın yönettiği oyun Küçük Sahne'de izk>icisivle buluşmor. Güçlüklerle mücadele edereic, olanaksızhklardan olanak yaraülarak sah-
nelenen oyunda Rosa Luxemburg'un fazla üzerinde durulmayan. pek biHnmeyen yönleri ortaya çıkanbyor. (Fotoğraf: ARA GÜLER)
Rosa Luxemburg olmak kolay değil!
ASUMARO
Rosa Lınemburg- Alman kadın kuramcı ve
devrimcı... 5 Mart 1870'te Polonya'da doğdu,
15 Ocak 1919'da Berlin'de tutuklandı ve
öldürülerek cesedi kanala atıldı.
Bu, insanlığın en büyük yıkımı olan savaşa
karşı çıkmakla geçen aydınlık bir yaşamm
sonu. Ama aradan neredeyse yüz yıl
geçmişken 1995 yıhnda Türkiye'de bu yaşam
yeniden canlandınlıyor.
49 yıl boyunca tüm dünya çocuklannı,
emekçilerini, milliyet gözetmeden aynı
sevgiyle kucaklayan Rosa Luxemburg'un
yüz yıl öncesinden gelen sesi,
hâlâ aynı gücü taşıyor.
Yıllardır aklında Rosa Luxemburg'un
yaşamını sahneye taşımak olan
Düek Türker, bir gün bu projeye
kendisi kadar inanan sanatçılarla
bir araya gelıyor.
Oyunu Rekin Teksoy yazıyor; Luxemburg'un
mektuplanndan. Margarethe VonTrotta'nın
fîlmmden ve Luigi Squarzina'nın oyunundan
yola çıkarak. Üç ay önce de yönetmen Kenan
Işık katıhyor aralanna ve "Rosa Luxemburg"
yaşama geçiriliyor. Ama türlü yoksunluklarla,
engellerle, güçlüklerie mücadele ederek,
olanaksızlıklardan olanak yaratarak.
Yönetmen yardımcılığını
AK Düşenkalkar'ın üstlendıği oyunda Dılek
Türker" ın yanı sıra Nazan Kınlmış, Yasemin
Atik, Murat Şen. Mürsel Yaylau, Arda
KavBkhoğlu ve Recep Yener rol alıyor. Çevre
düzenlemesinı Erim-Nalan-İlhan ın
gerçekleştirdiğı "Rosa Luxemburg"un
kostümleri Günnur Çaras'a. ışık tasanmı
Yüksel Aymaz'a aıt. Küitür Bakanlığı ve
TÜYAP'ın katkılanyla gerçekleştirilen
oyunun afişi ise Atü Yalkut imzası taşıyor.
Küçük Sahne'de ızleyiciyle
buluşacak oyunun fotoğraflannı
Ara Güler çekmiş.
Oyunda yaşananlann bugünün Türkiyesi'nde
olan bitene çok yakın olduğunu düşünen
Kenan Işık, bunun, projenin en önemli tarafı
olduğunu söylüyor:
"Bir zamanlar yaşanan şeyden ders ahnıp da
bir daha yaşanmazuk edfliniyvn yine
yaşanıyor. Bir çalkantıh dönem yaşannuş, o
dönem bugün bir baska boyutta Baü'da
kendini gösteriyor. Ama Türkiye'de henüz
bunun yansunası yok.
Çünkü biz bunu daha yeni yaşıyoruz. Bir laf
var, belki de doğru, biz Bab'dan her anlamda
yüz yıl gerideyiz gaüba."
Oyunda Rosa Luxemburg'un fazla üzerinde
durulmayan, belki de pek bilinmeyen yönleri
öne çıkanlıyor. Zaman zaman kadın olduğu
bile unutulan 'Kanh Rosa'nın sevgilisi Leo
Jogiches'Ie ilişkisi. onunla baş başa huzurlu
bir yaşama. bırlıkte yaşayacaklan 'birkaç
mobilyalı kocaman kütiüphaneii bir eve'
duyduğu özlem...
•Yaptığımız, onlann o
mücadelelerini bugün
hiç değilse
anımsamak, bıraktıklan
yerden bir şeylerin
devam etmesini
sağlamak...
Kenan Işık, Rosa'nın daha güzel bir dünya
kurmak adına feda ettiği bu şeyleri istese de
'doğnT yaşayamayacağını belirtiyor. Çünkü
'evrensel kinîliği', onun dünyadan elini eteğinı
çekip kendısı ıçın yaşamasına izin vermiyor:
"Rosa'nın evrensel kinüiği çok önemlL Dryor
ki 'Almanya'dakı maden işçısinın cığenne
dolan kömür tozu, Polonya'daki veya başka
bir ülkedekinden farklı değil.'
Bir PoJonyalı, bir Alman'a ateş ediyor, niye?
Ahnan olduğu için. Bu gerekçeyle savaş olamaz
diye haykınyor. Sen Türksün, öbürü de Kürt
diye Ud insan birbirini öldürmemeli.
Bugün de söylenryor, ama hâlâ insanlar
öMürmeye devam ediyorlar."
Rosa Luxemburg'un en çok isteyip de
yapamadığı şey çocuk sahibi olmak. Altı tane
çocuğu olsun istiyor. Sonra doğaya inanılmaz
bir tutkusu var. Kendini 'insan kdığına girmiş
bir kuş ya da bir bitki gibi' hıssedıy or ve
hapishanede bile çıçek yetiştınyor.
Kırbaçlanan bir öküz için ya da tükenen kuş
türleri için gözyaşı döküyor: "Modern tarunın
tabiab yok ettiğini anlanyor. Onun 80 sene
önce yazdıklannı bugün çe% reciler söyiüyor.
tkri kimlik sahibi olmak o kadar kolay değiL
Pır Sultan olmak da, Nâzım Hikmet olmak da
kolay değil. Ama Rosa Luxemburg olmak da
kolay bir şey değil."
Teksttekı 22 karakten, oyunda 6 kişi
canlandınyor. Zorunluluktan ortaya çıkan bu
durumdan. "olanaksızhklann farklı bir
yaraaakk ortaya koyabildiğini" düşünen
Kenan Işık son derece hoşnut.
Oyunda 'gerçek' olan tek kişi. Rosa. Onun
dışındaki roller 'bir soytan tavnyla'oynanıyor.
En hüzünlü olaylara bile alaycı bir yaklaşım
getiriliyor. Aradan geçsn zamanda dünyanın
bir deneyim yasadığını, bunun sonuçlannın -
alındığını belirten Işık, meseleye biraz ironik
bakmayı uygun buluyor. Yine de bu ironinin
altında derin bir dram var ve Kenan Işık,
bunun da fark edileceğine inanıyor.
Oyunun dekoru, ortak fıkirlerin ve resim ve
heykel bölümü öğrencilerinin el emeğinin
ürünü. Sahnede 'sürekli var olan tehükeyi'
simgeleyen köpekler dikkati çekiyor:
"OzeBikle Türkiye'de 'Bır gün tank seslenyle
uyandık' cümlesi çok kullanüır. Sürprizü her
şey, başunıza ne geleceğini pek bümiyoruz. O
dönem de öyle."
Rosa'yı oyun boyunca. yönetmenin, 'piyesteki
ana çizgiye çok hizmet ettiğini'düşündüğü
'Ölüler Korosu' yönlendinyor: "Bunlar
devrim adına, insanlığın daha iyfleşmesi için
mücadele etmiş, ama şimdi yok olan insanlar.
Rosa da füıalde onlardan biri haline geliyor
Karl Lıebknecht üe birlikte. Bu olaylan
yaşamış, bu acılan hissetmiş ve hayaonı bu
uğurda feda etmiş, ama bugün olmayan pek
çok insan. Yapagmuz, onlann o
mücadelelerini bugün hiç değilse anımsamak,
btraknklan yerden bir şeylerin devam etmesini
sağlamak adına bana iyi geliyor.''
Aşk, yemek, seks
ölüm ve avamlık iç içe
CUMHURCANBAZOĞLU
Izmirii sinemaseverler için, bugün fes-
tival programında yakın geçmişin başya-
pıtlanyla 1994'ün ilginç birkaç çalışması
yer alıyor. PBterGreenaway'in önemli ya-
pıtlanndan "AŞCL, Hırsız, Kansı ve Aşjğı'',
listeden ilk seçilebilecek filmlerden biri.
Greenaway, Londra'nın en büyük resto-
ranlanndan Le Hollandais'nin salonunda
zengin bir hırsızın kansı ve canilerden olu-
şan çetesiyle yaşadığı dokuz günü anlatı-
yor. Genellikle yüksek sosyetenin gittiği
restoranda zengin hırsız, parasının gücü-
ne güvenerek içinden geldıği gibi davra-
nıyor. Adamlanna yüksek sesle açık saçık
fikralar anlatiyor, sık sık kansını aşağılı-
yor.
Hırsızın kansı ise intikamını restoranın
depo bölümünde ona sevecen davranan bi-
riyle cinsel bir serüvene atılarak almayı
deniyor. Aşçı da hırsızın öfkesinin nerele-
re ulaşacağını bilmeden kadına kaçamak
yapmasında yardımcı oluyor...
'Aşk', 'yemek', 'seks', 'ölüm' ve 'avam-
hk' temalannın son derece ustaca birbiri-
nin içine geçirildiği filmde Greenaway,
kapalı mekânda toplumdaki suııf farkla-
nnın uzantilannı, insanlann kendinden ol-
mayanlan nasıl kolayhkla dışlayabıldiği-
ni, tamamen paranın gücüyle belirlenen
toplumsal statünün içinin ne kadar kof
olduğunu çarpıcı görüntülerle veriyor.
Kâğıt üzerinde yönetmen olarak Joel
Coen'in gözüktügü, ancak her şeyi bera-
berplanladıklan kardeşi Ethan'uı isminin
de rahatlıkla filmın başına yazılabileceği
"Mr Şirket Komedisi''nde, 50'li yıllann
girişimci ruhunu yakalamış, Amerikan rü-
yasının ürünü genç kapitalist Norville Bar-
nes başrolde. Kısa sürede büyük ış adamı
olrnak hayaliyle Indiana'dan New York'a
gelen Norville, çolculuslu şirket Hudsuc-
ker'da küçük bir iş buluyor, ama bu ünlü
olmasına engel değil ki.
Sihırli değnek her şeyi yoluna koyuyor
kısa sürede. Şirketin patronu intihar edin-
ce ikinci adam, iplerini elinde tutabilece-
ği bir aptalı başa getiriyor. Bu da Norvil-
le oluyor tabii. Ancak genç işadamı 'Ida-
siksenarvo'ya karşı gelip işine dört elle sa-
nhyor ve bir dönem dünyayı etkileyen 'hu-
la hoop' modasını başlatarak şirketin ka-
sasını dolduruyor. Hoolywood çarkınm
dışında kalmaya özen gösteren Coen
Kardeşler, Warner için çektikleri bu
filmde bile özgürlüklerini korumayı bil-
mişler.
Pedro Almodovar'dan
"Arzunun Kanunu"
'Ustalara Saygı' bölümünde yer alan
"Arzunun Kanunu". Almodovar'm favo-
ri oyuncusu Carmen Maura'nın katkıla-
nyla sıradışı konulardan hoşlananlan hoş-
nut edebilir.
Deneyımlerini ve çevresinde gördükle-
rini çekinmeden sinemaya aktaran Almo-
dovar, bu kez de yönetmen Pablo'nun bir
bakanın oğlu Antonio ile girdiği ilişkiyi
anlatiyor.
Türk-Amerikan Derneği'nde ise video
gösterileri programında önce Marco Fer-
reri'nin, anormal bir ailenin dört çocuğu-
nun yaşadığı knzı ışlediği ılk uzun metraj-
h fılmi "Cepteki Yumruklar'' (1965) var.
Ardından, Marco Bellocchio'nun Bunuel'i
anımsatan konusuyla "Büyük Tıkmma"
adlı Fılmi geliyor. Toplumda önemli yer-
ler edinmiş dört arkadaşın, bir hafta sonu,
tüketim yanşına nasıl çıîgınca sürüklendi-
ğinı veriyor Bellocchio Oy'uncu kadrosu
muhteşem: L go Tognazzi, Marcello Mast-
roianni, Mkhel Piccoü \ e PhiBppe Noiret
King Masco, bu akşam saat 20JO'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir konser verecek.
Afiıka^ııın göbeğinden bîr şölen
Kültür Servisi - World Music'ın son
yıllarda bir müzik türü kimliğine ka-
vuşmasında kuşkusuz PeterGabriel gi-
bi rock müzisyenlerinın etkisı yadsı-
namaz. Genesis'ten aynldıktan sonra
solo çalışmalanna devam eden Peter
Gabriel, aynı zamanda tüm dünyanın
etnik müziklerinin sergilendiği bir fu-
ar kimliğindeki W0MAD'in da kuru-
cusu. Dünyanın her yanındakı, henüz
kimliğini kaybetmemiş yerel motıfler-
le bezeli müzikleri icra eden sanatçıla-
nn yer aldığı ve değişik ülkelerde kon-
serler veren WOMAD, kuşkusuz
önemli bir adım World Music için.
Bu dalga içinde kendilerine yer açan
Afnka'run önemli siyah sanatçılan ara-
sında en ünlüsü, Youssou N'Dour. Pe-
ter Gabriel ve Neneh Cherry dahıl pek
çok sanatçıyla çalışan Youssou N'Do-
ur, artık Baö'nın listelerinde yüksele-
bılen bir World Music sanatçısı. Yous-
sou N'Dour'un yanı sıra geçen yıl 7.
Uluslararası Yapı Kredi Gençlik Festi-
vali'nde izleme şansını bulduğumuz
AB Farka Toure de, World Music'in en
önemli ve saygın isimlen arasında sa-
yılıyor.
Bu akşam saat 20.30'da Cemal Re-
şit Rey Konser Salonu'nda bir konser
verecek olan King Masco da World
Music'i, müziğin Avrupa merkezi
Londra'dan yaymaya çalışıyor. Ban Af-
nka'nın küçük ülkesi Sierra Leoneii
olan King Masco, müzisyenhğinin ya-
nı sıra, üzerinde büyüdüğü topraklann
etkisiyle olacak, aynı zamanda oyuncu,
komedyen ve dansçı da.
Müzikteki ilk yılı olan 1983 yılında
iki, 1984'te bir, 1986'da üç 45'lik ve
1988 yılında da. uzun zamandır bekle-
nen "Take Me For What I Am" ısımli
albümünü çıkaran King Masco, kısa
zamanda ülkesinin ve kara Afrika'nın
gururu haline gelmış. 1922 yılında
"Beaty of Africa" ısımli albümünü çı-
karan sanatçı, aynı yıl kazandığı "En
1yi Afrikah Sanatçı" ödülünün ardın-
dan, müzikteki onuncu yılınuı şerefi-
ne, 1993 te "From Africa Wrth Love"ı
yaptı. Albümde geleneksel Afrika ritim
ve melodisinin yanı sıra, kadınlardan
oluşan zengin bir geri vokal ve canlı-
lık göze çarpıyor.
Konserlerinde çok canlı ve etkileyı-
ci bir performans sunan topluluğuyla
birlikte King Masco, gerçek bir şov-
men.
Onun müziği, Afrika'nın batısında-
ki müziklerin belki de bir harmanı gi-
bidir. Tarlalarda yoğrulan kabile ritim-
leri ıle dopdolu.
tstanbul'daki konserinde 10 kişilik
grubuyla yer alacak sanatçıya, rengâ-
renk ulusal giysileri içındeki müzıs-
yenlerin yanı sıra, kadın vokalist ve
dansçılar da katılacak. Izlemeye değer
bir müzik ve dans şöleni, Afhka'nın
göbeğinden.
BUA^AMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Yeni Edebiyat Hareketi:
Bireysel Güçten, Toplumsal Güce
Geçen hafta Kitap Fuan'nda, çağdaş edebiyatımı-
zın en önemli atılımlanndan biri olarak kabul ettiğim,
1940 edebiyat hareketini değeriendirmeye çalışır-
ken yanm yüzyılı aşkın zaman dilimi yörüngesine al-
dı beni.
Uzaktan bakınca doğal bir evrim sonucu gibi gö-
rünen birikip sıçramalar içinde bireysel gücü toplum-
sal güce dönüştüren etkileşimin ayırdına vardım.
Gerçekten de yeni edebiyat hareketinde öncele-
ri, yeni sanatçılann düşünsel planda birbirlerini etki-
lemesiydi söz konusu olan.
Nâzım'ın, Abidin'i, Abidin'in Orhan VeK'yi, Sait
Faik'ın kendısınden sonra gelen nice öykü yazannı
sanatlanyla yeni çızgenlere götürdüğü bu hızlı değiş-
meler dönemınde şu belirgın özellikler çıktı ortaya:
Çağdaş hümanizmanın evrensel ilkelerine bağlılık.
İnsanı toplumsal konumunun belirlediği durumlar
içinde yakalamaya özen göstermek.
Tek parti döneminin ölmeşik yapısı içinde özgür-
lük arayışı.
Değişik teknikler arayarak yeni beğeni açılımlan
yaratmak.
Çağdaş hümanizmanın temel ilkelerine bağlılık
özellikle savaş yıllannda hem siyasal iktidaria çatış-
kıyı beraberinde getiriyordu, hem Batı'yla.
Batı dediğimiz faşist saldınnın kucağına düşmüş,
var oluşunu anımsamaya çalışan işgal altındaki Çe-
koslovakya'lar, Fransa'lar, Belçika'lar, Hollanda'lar...
Avrupa'daki bu dağılmalara, yılgınlığa, boyun eği-
şin getirdiğı çöküntülere karşın üzerine ölü toprağı
serpilmesine karşı koyanlar arasında 1940 kuşağı-
nın Marksistleri onde geliyordu kuşkusuz.
Kimi dergileri anımsayalım:
Yeni Edebiyat
Çıkaranlar Suat Derviş, Resat Fuat Baraner.
Yazanlar Mazhar Lütfl (Nâzım Hikmet), Saba-
hattin Ali, Abidin Dino, Orhan Kemal, Kenan Hu-
lusi, A. Kadir. İlk şıırtenyle genç Attila llhan.
Ses ve Yeni Ses
Baslıca yazanlar: Halikarnas Balıkçısı, Suphi
Nuri 1leri, Abidin Dino, Sait Faik, Fikret Mualla,
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nurettin Eşfak (Nâzım
Hikmet'in takma adlanndan biri), Asaf Halet Çele-
bi, llhan Berk, Rrfat llgaz, Orhon Murat Anbur-
nu, Rasih Nuri lleri.
İnsan
Başlıca yazanlar Hilmi Ziya Ülken, Muzaffer Şe-
rif Başoğlu, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğ-
lu, Sait Faik, Abidin Dino, Behçet Necatigil, Sa-
bahattin Kudret Aksal, Cahit Külebi, Sabahattin
Ali, ilk şiirieriyle genç Arif Barikat ÇDamat).
Yl/rt ve Dünya
Başlıca yazanlar Behice Boran, Niyazi Berkes,
Pertev N. Boratav, Adnan Cemgil, Kemal Bilba-
şar, Orhan Kemal, Melih Cevdet Anday, Rrfat ll-
gaz, Hüsamettin Bozok.
Servet-i Fünun - Uyanış
Sait Faik, Abidin Dino, Oktay Akbal, Samim
Kocagöz, llhan Berk, Cahit Irgat, Orhon M. An-
bumu, Fahir Onger, Özdemir Asaf, genç Şükran
Kurdakul... -'*;•
Yaklaşık on yıl süren bu ilk aşamada siyasal ikti-
dann temel haklara aykın yasalar zoruyla susturma
çabalannın sonuçlannı yazmam olası değil. Ama top-
latılan iki kitabın adını vermeden geçemeyeceğim:
Medan Maişet /Woforu,(1944), Sait Faik.
Sınıf, (1944), Rrfat llgaz.
Bu anımsatma, şu gerçeği vurgulamaya yardtm
ediyor:
1940 edebiyat hareketi Kurtuluş Savaşımızın te-
mel felsefesinden koptuğunu gizlemeyen siyasal ik-
tidann baskılan karşısında toplumsal gizil gücün ta-
rih sahnesinde yerini belirtemesıdir.
Gelişmekte olan sınrf ve tabakalann özündeki iç di-
namikten kopmadığı için yasalara, sürgünlere, ha-
pislere karşın önünü kesemediler bu kuşağın, yeni-
yetme burjuvazinin günümüzdeki temsilcileri de bı-
raktığı kültür mirasının önünü kesemeyecek.
I s a SerezH Tıyatroda Yıbn Kadmı
Ödülleni' sahipterini buMu
• İSTANBUL (AA>- Bakırköy Belediyesi'nin, 4 yıl
önce kaybettiğımiz ünlü tiyatro sanatçısı Nisa Serezli
adına düzenlediği 1994-1995 "Nisa Serezli Tiyatroda
Yıhn Kadmı Odülleri" Gencay Gürün, Göksel Kortay
ve Tülin Oral'a verildi. Hadi Çaman Tiyatrosu'nda
önceki akşam düzenlenen ödül töreninde Bora
Ayanoğlu'nun yazdığı "Çiçekli Saksı Sokağı" adlı
müzikli oyım sahnelendi. Oyundan sonra yapılan
törende Bakırköy Belediye Başkanı Ali Talip Özdemir
odülleri sanatçılar sundu. Özdemir törende yaptığı
konuşmada, sanatın ve sanatçınm korunmasına dikkat
çekerek, bu doğrultuda çabalannı sürdürdüğünü belirtti.
Tören gecesinde sahnelenen "Çiçekli Saksı Sokağı"
müzikalinden sağlanan gelir, halen Çapa Tıp
Fakültesi'nde tedavi gören tiyatro sanatçısı Tolga
Aşkıner'in sağlık harcamalannda kullanılacak.
7. ULUSLARARASI İSTANBUL ÇİZGİ
FtLM FESTİVALt^NDE BUGÜN
Atatürk Kültür Merkezi: 10.30-14.30/ÇocuklaraYö-
nelik Program
14.30- 15.30/ Natürmort, Don Kişot, Cani Tango, Çöl,
Traversler, Heykeller, Hamam, Perpere ve Memere, Ge-
ometrik, Masallar, Dohnakalem, Paris 1789
15.30-16.30/ Ankara Fihn Festivali programında gös-
terilen Asansör 5, Elveda, Giriş, Hipnotizma Makinesi,
Komik Bir Adamın Düşü, Sağım Solum Sobe, Sakinleş-
tirici, TUK- TUK
16.30- 17.30/ Hayalimdeki Vılla, Kınk, Bir Sergiden
Tablolar, Harlem Noktrün, Köpek- Şarkı, Salyangozlar
17.30-18.30/ Festivallerde gösterime giren, yetişkinle-
re yönelik Türk Çizgi fîlmlerinden derlenen ömekler (As-
kerler, Kebabaluba, Dört Kadrn, Yabancı, Normal Srnır-
larda, Gölge Oyunu, Dalalet, Biberon, Gölge Oyunu, Ip-
ler, Stereo, Sentez, Devinim, Fiske, Maske
18.30/ Yurtiçi ve yurtdışyuıda çeşitli festivallerde gös-
terilerek büyük beğeni toplamış ve değişik animasyon
teknıkleri üretilmış 9O'lı yıllann Dünya Canlandırma Sa-
natı Örnekleri (Askerler, Klinik, Sohbet Ol Asmar, Kül-
türel Tarihte Bir Gece Manevrası Ölüm Dansı, La Baco-
ne, Diğer Taraf, Cumartesi Öğleden Sonra, Dört Kadın
Fransız Kültür Merkezi: 15.30- 16.30/ Midas, Yön:
Ateş Benice 16.30-17.30/ Teknoloji Sapığı, Batı Çembe-
ri, Bay Jessop, Küçük Melek, Pennalı Saç, Savaş Filmi,
Yabancı 17.30- 18.30' Ingiltere Royal Collage Of Art ve
Eskişehir Anadolu Ünıversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Animasyon Bölümü öğrencilerinin çalışmalan (Aptalın
Kötülük Çağnsı, Normal Sınırlarda, Hilary, Devinim, Kır-
mızı Adam Pariah, Gölge Oyunu, Temizleyici Fiske, Mas-
ke 18.30/ Yurt içi ve yurt dışuıda çeşitli festivallerde gös-
terilerek büyük beğeni toplamış ve değişikanimasyon
teknikleri kullanılarak üretilmiş 90'lı yıllann Dünya Can-
landırma Sanatı örnekleri... (Askerler, Aziz Michael
Günü, 91/2 Dakika, Mr. Sun, Yüz Yüze, Kurban.