22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 NİSAN 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 20. yüzyikn çehresinideğjştiren kadın •Yaşamaktan bir saniye vazgeçmeyen, yaşamı asla inkar etmeyen, yanlışlarrnı söyleyen, terörle hiçbir yere vanlmaz diyen, ama halk bir karar verdiyse yalnız da bırakamam diyen ve bunu hayatıyla ödeyen bir kadın. PELİN ÖZER Tiyatro Ayna'nın kurucu- su Dflek Türker, 'Rosa Lu- lemburg'ta Rosa'yı can- landınyor ve onun "bir sa- natçının kendini ifade ede- bilmesu dünya görüşünü, kaygdarmı, kuşkulannı, san- cılannı, hayata olao tutku- sunu, insana olan sevgisini" anlatabilmesı ıçın "kirletfl- mesi mümkfin obnayan, müthis. bir mafeeme" oldu- ğunu düşünüyor. Kimi zaman gûnde 14 sa- ate varan yoğun provalar sı- rasında oldukça yonılan ve rahatsızlanan Dilek Türker, "Rosa Luxemburg"u "coş- ku,bilgjve yetenekle yaranİ- nnş, çok ciddi vcestetik bir Düek Türker, hep Rosa gfbi hissetaıeye çalışmış. sanatsal ûrûn" olarak ta- nımlıyor. Rosa Luxem- burg'un bir müjde olduğunu hisseden Türker, "Hâlâ bû- tfin bunlar yapılabiliyorsa insan rükenmemişdemektir. O kadar da karamsar olma- yahm" dıyor. - "Rosa Luxemburg"u gerçekteştirmeyi uzun za- mandır planhyordunuz. Na- sıl bir araştınna yaptınız, kadroyu nasıl oluşturdu- nuz? " "Rosa Luxemburg" aşağı yukan dört yıldır kafamday- dı. Almanya'da bu oyun üze- rine çok araştırma yaptım. 6O'lı yıllardan dostum Re- kin Teksevia konuştum, sa- natçi dostlar en büyûk kur- tancım oldu. Rekin Teksoy oturup da sekiz ay bu tekste emek vermeseydi, Kenan Işık gibi dünya görüşü itiba- nyla çok özgün, ütopyası iti- banyla bana çok yakın olan güçlü bir yönetmen bu oyu- nu yönetmeseydi, "Rosa Luxemburg" sahnelene- mezdi. 20 yıldır gördüğüm siya- si politik ağırlıklı oyunlar içinde bu konseptle böyle bir estetik yaratmayı başa- ran bir yönetmene rastlama- dım. Kenan Işık, progresif tiyatro diyebileceğimiz bir konseptle bir şiir yaratarak politik tiyatro yaptı. Genç- lerden müthiş bir ilgi geldi oyuna, hepsi de canla başla çalıştılar. Umutsuzluklara, kabahklara, parasızlıklara, çirkinliklere, yani bûtün bu kuşauldığımız kirliliklere i- natsankibuoyun... - Bu yıl özel rhatrolar Küitür Bakanhğı'ndan bek- ledikleri yardımı oldukça geç akbbr. Tiyatro Ayna da bu şanssıztığa uğradL "Rosa Luxenıburg"un finansını nasıl sağladınız? 1994 yılı Temmuz ayı iti- banyla 2 milyar 400 milyon- luk bir projeydi "Rosa Lu- xemburg". 1995 yılı 24 Ocağı'nda yapılan devlet yardımı ıse yalnızca 443 milyon lıraydı. Bu ölçekler- le sanat da yapılmaz, proje de yapılmaz. Oyuna spon- sorluk yapacak fırma ara- maya başladım. Ama ser- maye sınıfından; başta Yapı Kredi Bankası olmak üzere onlarca kuruluştan ret ceva- bı aldım. TÜYAP'tan Bû- lent Ünal ve Deniz Kavuk- çuoğlu'nun destekleri olma- saydı bu oyun gerçekleşe- mezdi. Onlara karşı sonsuz sevgı ve şükran dolu içim. - "Rosa Lusemburg" ge- rek kişiliği gerek bilimsel araşürmalarryla 20. yüzyıhn çehresini değiştiren kadın- lardan biri. Siz, bir kadın olarak onu nasıl taıumlryor- sunuz? Rosa müthiş bir doğa tut- kunu. Âşık olan, sevişen, çocuk doğurmak isteyen kanlı canlı bir kadın. O bir azize, Meryem Ana değil. Ankuşlanyla düşünen, pa- patyalarla acılara göğüs ge- rebilen, hapishanede çiçek bahçesi yaratabilen, tohu- mu, dünyanın varlığını ve insanı düşünen ve buradan sosyalist felsefe üzerine bir şeyler kuran bir kadın. lşte bu beni çok etkiledi. Yaşa- maktan bir saniye vazgeç- meyen, yaşamı asla inkar et- meyen, yanlışlannı söyle- yen, terörle hiçbir yere vanl- maz diyen, ama halk bir ka- rar verdiyse yalnız da bıra- kamam diyen ve bunu haya- tıyla ödeyen bir kadın. Çok çarpıcı tabii. - "Rosa Lıuemburg"u nasıl yorumladmız. Böylesi- ne güçlü bir kadının enerjisi de yorumlama aşamasında size geçmiştir mutlaka.. Ben biryorumcuyum. Bir düşünceyi tiyatro sanatının içinde yeniden estetize ede- rek yorumlanm. Örneğin Rosa'nın bir ayağı sakat. Bir ayağı sakat birini canlandır- mak çok kolaydır. Ama ben bilerek bunu yapmadım. Rosa'yı, artık Rosa'dan da alarak bir evrensel enerjiye, yoruma orurtmak istedim. Onemli olan; o ruhu, heye- canı, coşkuyu, sevgiyi, o acıyı taşıyabilmek. Ben on- lan yaratıyorum tabii. Onun yazdığı her şeyi okuyarak, belgeseller izleyerek Ro- sa'yı tanıdım. Artık doğu- mundan ölümüne kadar o- nun nasıl yaşadığını çok iyı bihyorum. Pek çok durum- da onun gibı hissetmeye ça- lışıyorum. Bu aynı zamanda çok mistik bir şey. Kenan Işık'ın yönettiği oyun Küçük Sahne'de izk>icisivle buluşmor. Güçlüklerle mücadele edereic, olanaksızhklardan olanak yaraülarak sah- nelenen oyunda Rosa Luxemburg'un fazla üzerinde durulmayan. pek biHnmeyen yönleri ortaya çıkanbyor. (Fotoğraf: ARA GÜLER) Rosa Luxemburg olmak kolay değil! ASUMARO Rosa Lınemburg- Alman kadın kuramcı ve devrimcı... 5 Mart 1870'te Polonya'da doğdu, 15 Ocak 1919'da Berlin'de tutuklandı ve öldürülerek cesedi kanala atıldı. Bu, insanlığın en büyük yıkımı olan savaşa karşı çıkmakla geçen aydınlık bir yaşamm sonu. Ama aradan neredeyse yüz yıl geçmişken 1995 yıhnda Türkiye'de bu yaşam yeniden canlandınlıyor. 49 yıl boyunca tüm dünya çocuklannı, emekçilerini, milliyet gözetmeden aynı sevgiyle kucaklayan Rosa Luxemburg'un yüz yıl öncesinden gelen sesi, hâlâ aynı gücü taşıyor. Yıllardır aklında Rosa Luxemburg'un yaşamını sahneye taşımak olan Düek Türker, bir gün bu projeye kendisi kadar inanan sanatçılarla bir araya gelıyor. Oyunu Rekin Teksoy yazıyor; Luxemburg'un mektuplanndan. Margarethe VonTrotta'nın fîlmmden ve Luigi Squarzina'nın oyunundan yola çıkarak. Üç ay önce de yönetmen Kenan Işık katıhyor aralanna ve "Rosa Luxemburg" yaşama geçiriliyor. Ama türlü yoksunluklarla, engellerle, güçlüklerie mücadele ederek, olanaksızlıklardan olanak yaratarak. Yönetmen yardımcılığını AK Düşenkalkar'ın üstlendıği oyunda Dılek Türker" ın yanı sıra Nazan Kınlmış, Yasemin Atik, Murat Şen. Mürsel Yaylau, Arda KavBkhoğlu ve Recep Yener rol alıyor. Çevre düzenlemesinı Erim-Nalan-İlhan ın gerçekleştirdiğı "Rosa Luxemburg"un kostümleri Günnur Çaras'a. ışık tasanmı Yüksel Aymaz'a aıt. Küitür Bakanlığı ve TÜYAP'ın katkılanyla gerçekleştirilen oyunun afişi ise Atü Yalkut imzası taşıyor. Küçük Sahne'de ızleyiciyle buluşacak oyunun fotoğraflannı Ara Güler çekmiş. Oyunda yaşananlann bugünün Türkiyesi'nde olan bitene çok yakın olduğunu düşünen Kenan Işık, bunun, projenin en önemli tarafı olduğunu söylüyor: "Bir zamanlar yaşanan şeyden ders ahnıp da bir daha yaşanmazuk edfliniyvn yine yaşanıyor. Bir çalkantıh dönem yaşannuş, o dönem bugün bir baska boyutta Baü'da kendini gösteriyor. Ama Türkiye'de henüz bunun yansunası yok. Çünkü biz bunu daha yeni yaşıyoruz. Bir laf var, belki de doğru, biz Bab'dan her anlamda yüz yıl gerideyiz gaüba." Oyunda Rosa Luxemburg'un fazla üzerinde durulmayan, belki de pek bilinmeyen yönleri öne çıkanlıyor. Zaman zaman kadın olduğu bile unutulan 'Kanh Rosa'nın sevgilisi Leo Jogiches'Ie ilişkisi. onunla baş başa huzurlu bir yaşama. bırlıkte yaşayacaklan 'birkaç mobilyalı kocaman kütiüphaneii bir eve' duyduğu özlem... •Yaptığımız, onlann o mücadelelerini bugün hiç değilse anımsamak, bıraktıklan yerden bir şeylerin devam etmesini sağlamak... Kenan Işık, Rosa'nın daha güzel bir dünya kurmak adına feda ettiği bu şeyleri istese de 'doğnT yaşayamayacağını belirtiyor. Çünkü 'evrensel kinîliği', onun dünyadan elini eteğinı çekip kendısı ıçın yaşamasına izin vermiyor: "Rosa'nın evrensel kinüiği çok önemlL Dryor ki 'Almanya'dakı maden işçısinın cığenne dolan kömür tozu, Polonya'daki veya başka bir ülkedekinden farklı değil.' Bir PoJonyalı, bir Alman'a ateş ediyor, niye? Ahnan olduğu için. Bu gerekçeyle savaş olamaz diye haykınyor. Sen Türksün, öbürü de Kürt diye Ud insan birbirini öldürmemeli. Bugün de söylenryor, ama hâlâ insanlar öMürmeye devam ediyorlar." Rosa Luxemburg'un en çok isteyip de yapamadığı şey çocuk sahibi olmak. Altı tane çocuğu olsun istiyor. Sonra doğaya inanılmaz bir tutkusu var. Kendini 'insan kdığına girmiş bir kuş ya da bir bitki gibi' hıssedıy or ve hapishanede bile çıçek yetiştınyor. Kırbaçlanan bir öküz için ya da tükenen kuş türleri için gözyaşı döküyor: "Modern tarunın tabiab yok ettiğini anlanyor. Onun 80 sene önce yazdıklannı bugün çe% reciler söyiüyor. tkri kimlik sahibi olmak o kadar kolay değiL Pır Sultan olmak da, Nâzım Hikmet olmak da kolay değil. Ama Rosa Luxemburg olmak da kolay bir şey değil." Teksttekı 22 karakten, oyunda 6 kişi canlandınyor. Zorunluluktan ortaya çıkan bu durumdan. "olanaksızhklann farklı bir yaraaakk ortaya koyabildiğini" düşünen Kenan Işık son derece hoşnut. Oyunda 'gerçek' olan tek kişi. Rosa. Onun dışındaki roller 'bir soytan tavnyla'oynanıyor. En hüzünlü olaylara bile alaycı bir yaklaşım getiriliyor. Aradan geçsn zamanda dünyanın bir deneyim yasadığını, bunun sonuçlannın - alındığını belirten Işık, meseleye biraz ironik bakmayı uygun buluyor. Yine de bu ironinin altında derin bir dram var ve Kenan Işık, bunun da fark edileceğine inanıyor. Oyunun dekoru, ortak fıkirlerin ve resim ve heykel bölümü öğrencilerinin el emeğinin ürünü. Sahnede 'sürekli var olan tehükeyi' simgeleyen köpekler dikkati çekiyor: "OzeBikle Türkiye'de 'Bır gün tank seslenyle uyandık' cümlesi çok kullanüır. Sürprizü her şey, başunıza ne geleceğini pek bümiyoruz. O dönem de öyle." Rosa'yı oyun boyunca. yönetmenin, 'piyesteki ana çizgiye çok hizmet ettiğini'düşündüğü 'Ölüler Korosu' yönlendinyor: "Bunlar devrim adına, insanlığın daha iyfleşmesi için mücadele etmiş, ama şimdi yok olan insanlar. Rosa da füıalde onlardan biri haline geliyor Karl Lıebknecht üe birlikte. Bu olaylan yaşamış, bu acılan hissetmiş ve hayaonı bu uğurda feda etmiş, ama bugün olmayan pek çok insan. Yapagmuz, onlann o mücadelelerini bugün hiç değilse anımsamak, btraknklan yerden bir şeylerin devam etmesini sağlamak adına bana iyi geliyor.'' Aşk, yemek, seks ölüm ve avamlık iç içe CUMHURCANBAZOĞLU Izmirii sinemaseverler için, bugün fes- tival programında yakın geçmişin başya- pıtlanyla 1994'ün ilginç birkaç çalışması yer alıyor. PBterGreenaway'in önemli ya- pıtlanndan "AŞCL, Hırsız, Kansı ve Aşjğı'', listeden ilk seçilebilecek filmlerden biri. Greenaway, Londra'nın en büyük resto- ranlanndan Le Hollandais'nin salonunda zengin bir hırsızın kansı ve canilerden olu- şan çetesiyle yaşadığı dokuz günü anlatı- yor. Genellikle yüksek sosyetenin gittiği restoranda zengin hırsız, parasının gücü- ne güvenerek içinden geldıği gibi davra- nıyor. Adamlanna yüksek sesle açık saçık fikralar anlatiyor, sık sık kansını aşağılı- yor. Hırsızın kansı ise intikamını restoranın depo bölümünde ona sevecen davranan bi- riyle cinsel bir serüvene atılarak almayı deniyor. Aşçı da hırsızın öfkesinin nerele- re ulaşacağını bilmeden kadına kaçamak yapmasında yardımcı oluyor... 'Aşk', 'yemek', 'seks', 'ölüm' ve 'avam- hk' temalannın son derece ustaca birbiri- nin içine geçirildiği filmde Greenaway, kapalı mekânda toplumdaki suııf farkla- nnın uzantilannı, insanlann kendinden ol- mayanlan nasıl kolayhkla dışlayabıldiği- ni, tamamen paranın gücüyle belirlenen toplumsal statünün içinin ne kadar kof olduğunu çarpıcı görüntülerle veriyor. Kâğıt üzerinde yönetmen olarak Joel Coen'in gözüktügü, ancak her şeyi bera- berplanladıklan kardeşi Ethan'uı isminin de rahatlıkla filmın başına yazılabileceği "Mr Şirket Komedisi''nde, 50'li yıllann girişimci ruhunu yakalamış, Amerikan rü- yasının ürünü genç kapitalist Norville Bar- nes başrolde. Kısa sürede büyük ış adamı olrnak hayaliyle Indiana'dan New York'a gelen Norville, çolculuslu şirket Hudsuc- ker'da küçük bir iş buluyor, ama bu ünlü olmasına engel değil ki. Sihırli değnek her şeyi yoluna koyuyor kısa sürede. Şirketin patronu intihar edin- ce ikinci adam, iplerini elinde tutabilece- ği bir aptalı başa getiriyor. Bu da Norvil- le oluyor tabii. Ancak genç işadamı 'Ida- siksenarvo'ya karşı gelip işine dört elle sa- nhyor ve bir dönem dünyayı etkileyen 'hu- la hoop' modasını başlatarak şirketin ka- sasını dolduruyor. Hoolywood çarkınm dışında kalmaya özen gösteren Coen Kardeşler, Warner için çektikleri bu filmde bile özgürlüklerini korumayı bil- mişler. Pedro Almodovar'dan "Arzunun Kanunu" 'Ustalara Saygı' bölümünde yer alan "Arzunun Kanunu". Almodovar'm favo- ri oyuncusu Carmen Maura'nın katkıla- nyla sıradışı konulardan hoşlananlan hoş- nut edebilir. Deneyımlerini ve çevresinde gördükle- rini çekinmeden sinemaya aktaran Almo- dovar, bu kez de yönetmen Pablo'nun bir bakanın oğlu Antonio ile girdiği ilişkiyi anlatiyor. Türk-Amerikan Derneği'nde ise video gösterileri programında önce Marco Fer- reri'nin, anormal bir ailenin dört çocuğu- nun yaşadığı knzı ışlediği ılk uzun metraj- h fılmi "Cepteki Yumruklar'' (1965) var. Ardından, Marco Bellocchio'nun Bunuel'i anımsatan konusuyla "Büyük Tıkmma" adlı Fılmi geliyor. Toplumda önemli yer- ler edinmiş dört arkadaşın, bir hafta sonu, tüketim yanşına nasıl çıîgınca sürüklendi- ğinı veriyor Bellocchio Oy'uncu kadrosu muhteşem: L go Tognazzi, Marcello Mast- roianni, Mkhel Piccoü \ e PhiBppe Noiret King Masco, bu akşam saat 20JO'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir konser verecek. Afiıka^ııın göbeğinden bîr şölen Kültür Servisi - World Music'ın son yıllarda bir müzik türü kimliğine ka- vuşmasında kuşkusuz PeterGabriel gi- bi rock müzisyenlerinın etkisı yadsı- namaz. Genesis'ten aynldıktan sonra solo çalışmalanna devam eden Peter Gabriel, aynı zamanda tüm dünyanın etnik müziklerinin sergilendiği bir fu- ar kimliğindeki W0MAD'in da kuru- cusu. Dünyanın her yanındakı, henüz kimliğini kaybetmemiş yerel motıfler- le bezeli müzikleri icra eden sanatçıla- nn yer aldığı ve değişik ülkelerde kon- serler veren WOMAD, kuşkusuz önemli bir adım World Music için. Bu dalga içinde kendilerine yer açan Afnka'run önemli siyah sanatçılan ara- sında en ünlüsü, Youssou N'Dour. Pe- ter Gabriel ve Neneh Cherry dahıl pek çok sanatçıyla çalışan Youssou N'Do- ur, artık Baö'nın listelerinde yüksele- bılen bir World Music sanatçısı. Yous- sou N'Dour'un yanı sıra geçen yıl 7. Uluslararası Yapı Kredi Gençlik Festi- vali'nde izleme şansını bulduğumuz AB Farka Toure de, World Music'in en önemli ve saygın isimlen arasında sa- yılıyor. Bu akşam saat 20.30'da Cemal Re- şit Rey Konser Salonu'nda bir konser verecek olan King Masco da World Music'i, müziğin Avrupa merkezi Londra'dan yaymaya çalışıyor. Ban Af- nka'nın küçük ülkesi Sierra Leoneii olan King Masco, müzisyenhğinin ya- nı sıra, üzerinde büyüdüğü topraklann etkisiyle olacak, aynı zamanda oyuncu, komedyen ve dansçı da. Müzikteki ilk yılı olan 1983 yılında iki, 1984'te bir, 1986'da üç 45'lik ve 1988 yılında da. uzun zamandır bekle- nen "Take Me For What I Am" ısımli albümünü çıkaran King Masco, kısa zamanda ülkesinin ve kara Afrika'nın gururu haline gelmış. 1922 yılında "Beaty of Africa" ısımli albümünü çı- karan sanatçı, aynı yıl kazandığı "En 1yi Afrikah Sanatçı" ödülünün ardın- dan, müzikteki onuncu yılınuı şerefi- ne, 1993 te "From Africa Wrth Love"ı yaptı. Albümde geleneksel Afrika ritim ve melodisinin yanı sıra, kadınlardan oluşan zengin bir geri vokal ve canlı- lık göze çarpıyor. Konserlerinde çok canlı ve etkileyı- ci bir performans sunan topluluğuyla birlikte King Masco, gerçek bir şov- men. Onun müziği, Afrika'nın batısında- ki müziklerin belki de bir harmanı gi- bidir. Tarlalarda yoğrulan kabile ritim- leri ıle dopdolu. tstanbul'daki konserinde 10 kişilik grubuyla yer alacak sanatçıya, rengâ- renk ulusal giysileri içındeki müzıs- yenlerin yanı sıra, kadın vokalist ve dansçılar da katılacak. Izlemeye değer bir müzik ve dans şöleni, Afhka'nın göbeğinden. BUA^AMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Yeni Edebiyat Hareketi: Bireysel Güçten, Toplumsal Güce Geçen hafta Kitap Fuan'nda, çağdaş edebiyatımı- zın en önemli atılımlanndan biri olarak kabul ettiğim, 1940 edebiyat hareketini değeriendirmeye çalışır- ken yanm yüzyılı aşkın zaman dilimi yörüngesine al- dı beni. Uzaktan bakınca doğal bir evrim sonucu gibi gö- rünen birikip sıçramalar içinde bireysel gücü toplum- sal güce dönüştüren etkileşimin ayırdına vardım. Gerçekten de yeni edebiyat hareketinde öncele- ri, yeni sanatçılann düşünsel planda birbirlerini etki- lemesiydi söz konusu olan. Nâzım'ın, Abidin'i, Abidin'in Orhan VeK'yi, Sait Faik'ın kendısınden sonra gelen nice öykü yazannı sanatlanyla yeni çızgenlere götürdüğü bu hızlı değiş- meler dönemınde şu belirgın özellikler çıktı ortaya: Çağdaş hümanizmanın evrensel ilkelerine bağlılık. İnsanı toplumsal konumunun belirlediği durumlar içinde yakalamaya özen göstermek. Tek parti döneminin ölmeşik yapısı içinde özgür- lük arayışı. Değişik teknikler arayarak yeni beğeni açılımlan yaratmak. Çağdaş hümanizmanın temel ilkelerine bağlılık özellikle savaş yıllannda hem siyasal iktidaria çatış- kıyı beraberinde getiriyordu, hem Batı'yla. Batı dediğimiz faşist saldınnın kucağına düşmüş, var oluşunu anımsamaya çalışan işgal altındaki Çe- koslovakya'lar, Fransa'lar, Belçika'lar, Hollanda'lar... Avrupa'daki bu dağılmalara, yılgınlığa, boyun eği- şin getirdiğı çöküntülere karşın üzerine ölü toprağı serpilmesine karşı koyanlar arasında 1940 kuşağı- nın Marksistleri onde geliyordu kuşkusuz. Kimi dergileri anımsayalım: Yeni Edebiyat Çıkaranlar Suat Derviş, Resat Fuat Baraner. Yazanlar Mazhar Lütfl (Nâzım Hikmet), Saba- hattin Ali, Abidin Dino, Orhan Kemal, Kenan Hu- lusi, A. Kadir. İlk şıırtenyle genç Attila llhan. Ses ve Yeni Ses Baslıca yazanlar: Halikarnas Balıkçısı, Suphi Nuri 1leri, Abidin Dino, Sait Faik, Fikret Mualla, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nurettin Eşfak (Nâzım Hikmet'in takma adlanndan biri), Asaf Halet Çele- bi, llhan Berk, Rrfat llgaz, Orhon Murat Anbur- nu, Rasih Nuri lleri. İnsan Başlıca yazanlar Hilmi Ziya Ülken, Muzaffer Şe- rif Başoğlu, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğ- lu, Sait Faik, Abidin Dino, Behçet Necatigil, Sa- bahattin Kudret Aksal, Cahit Külebi, Sabahattin Ali, ilk şiirieriyle genç Arif Barikat ÇDamat). Yl/rt ve Dünya Başlıca yazanlar Behice Boran, Niyazi Berkes, Pertev N. Boratav, Adnan Cemgil, Kemal Bilba- şar, Orhan Kemal, Melih Cevdet Anday, Rrfat ll- gaz, Hüsamettin Bozok. Servet-i Fünun - Uyanış Sait Faik, Abidin Dino, Oktay Akbal, Samim Kocagöz, llhan Berk, Cahit Irgat, Orhon M. An- bumu, Fahir Onger, Özdemir Asaf, genç Şükran Kurdakul... -'*;• Yaklaşık on yıl süren bu ilk aşamada siyasal ikti- dann temel haklara aykın yasalar zoruyla susturma çabalannın sonuçlannı yazmam olası değil. Ama top- latılan iki kitabın adını vermeden geçemeyeceğim: Medan Maişet /Woforu,(1944), Sait Faik. Sınıf, (1944), Rrfat llgaz. Bu anımsatma, şu gerçeği vurgulamaya yardtm ediyor: 1940 edebiyat hareketi Kurtuluş Savaşımızın te- mel felsefesinden koptuğunu gizlemeyen siyasal ik- tidann baskılan karşısında toplumsal gizil gücün ta- rih sahnesinde yerini belirtemesıdir. Gelişmekte olan sınrf ve tabakalann özündeki iç di- namikten kopmadığı için yasalara, sürgünlere, ha- pislere karşın önünü kesemediler bu kuşağın, yeni- yetme burjuvazinin günümüzdeki temsilcileri de bı- raktığı kültür mirasının önünü kesemeyecek. I s a SerezH Tıyatroda Yıbn Kadmı Ödülleni' sahipterini buMu • İSTANBUL (AA>- Bakırköy Belediyesi'nin, 4 yıl önce kaybettiğımiz ünlü tiyatro sanatçısı Nisa Serezli adına düzenlediği 1994-1995 "Nisa Serezli Tiyatroda Yıhn Kadmı Odülleri" Gencay Gürün, Göksel Kortay ve Tülin Oral'a verildi. Hadi Çaman Tiyatrosu'nda önceki akşam düzenlenen ödül töreninde Bora Ayanoğlu'nun yazdığı "Çiçekli Saksı Sokağı" adlı müzikli oyım sahnelendi. Oyundan sonra yapılan törende Bakırköy Belediye Başkanı Ali Talip Özdemir odülleri sanatçılar sundu. Özdemir törende yaptığı konuşmada, sanatın ve sanatçınm korunmasına dikkat çekerek, bu doğrultuda çabalannı sürdürdüğünü belirtti. Tören gecesinde sahnelenen "Çiçekli Saksı Sokağı" müzikalinden sağlanan gelir, halen Çapa Tıp Fakültesi'nde tedavi gören tiyatro sanatçısı Tolga Aşkıner'in sağlık harcamalannda kullanılacak. 7. ULUSLARARASI İSTANBUL ÇİZGİ FtLM FESTİVALt^NDE BUGÜN Atatürk Kültür Merkezi: 10.30-14.30/ÇocuklaraYö- nelik Program 14.30- 15.30/ Natürmort, Don Kişot, Cani Tango, Çöl, Traversler, Heykeller, Hamam, Perpere ve Memere, Ge- ometrik, Masallar, Dohnakalem, Paris 1789 15.30-16.30/ Ankara Fihn Festivali programında gös- terilen Asansör 5, Elveda, Giriş, Hipnotizma Makinesi, Komik Bir Adamın Düşü, Sağım Solum Sobe, Sakinleş- tirici, TUK- TUK 16.30- 17.30/ Hayalimdeki Vılla, Kınk, Bir Sergiden Tablolar, Harlem Noktrün, Köpek- Şarkı, Salyangozlar 17.30-18.30/ Festivallerde gösterime giren, yetişkinle- re yönelik Türk Çizgi fîlmlerinden derlenen ömekler (As- kerler, Kebabaluba, Dört Kadrn, Yabancı, Normal Srnır- larda, Gölge Oyunu, Dalalet, Biberon, Gölge Oyunu, Ip- ler, Stereo, Sentez, Devinim, Fiske, Maske 18.30/ Yurtiçi ve yurtdışyuıda çeşitli festivallerde gös- terilerek büyük beğeni toplamış ve değişik animasyon teknıkleri üretilmış 9O'lı yıllann Dünya Canlandırma Sa- natı Örnekleri (Askerler, Klinik, Sohbet Ol Asmar, Kül- türel Tarihte Bir Gece Manevrası Ölüm Dansı, La Baco- ne, Diğer Taraf, Cumartesi Öğleden Sonra, Dört Kadın Fransız Kültür Merkezi: 15.30- 16.30/ Midas, Yön: Ateş Benice 16.30-17.30/ Teknoloji Sapığı, Batı Çembe- ri, Bay Jessop, Küçük Melek, Pennalı Saç, Savaş Filmi, Yabancı 17.30- 18.30' Ingiltere Royal Collage Of Art ve Eskişehir Anadolu Ünıversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Animasyon Bölümü öğrencilerinin çalışmalan (Aptalın Kötülük Çağnsı, Normal Sınırlarda, Hilary, Devinim, Kır- mızı Adam Pariah, Gölge Oyunu, Temizleyici Fiske, Mas- ke 18.30/ Yurt içi ve yurt dışuıda çeşitli festivallerde gös- terilerek büyük beğeni toplamış ve değişikanimasyon teknikleri kullanılarak üretilmiş 90'lı yıllann Dünya Can- landırma Sanatı örnekleri... (Askerler, Aziz Michael Günü, 91/2 Dakika, Mr. Sun, Yüz Yüze, Kurban.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle