03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 1995 CUMARTESl HABERLER Ataman: Duna tetif a etmedi • ANKARA (AA)- Türkiye'nin Avnıpa Birliği nezdindeki eski temsilcisi Büyükelçi Cem Duna'nın istifa ettiği yolundaki haberlerin gerçeği yansıtmadığı bildirildi. Dışişleri Bakanhğı Sözcüsü Ferhat Ataman, bir gûnlük gazetede çıkan ve Büyükelçi Cetn Duna'nın istifa ettiği öne sûrükn haberle ilgili bir soruyu yanıtlarken Duna'nın 'kızağa çekilmesinin' de söz konusu olmadığını söyledi. Ataman, "Duna'ya görev verilmemesi söz konusu olmadığı gibi, istifa ettiğine ilişkin haber de gerçeği yansıtmamaktadır" dedi. destek • ANKARA (ANKA)- Eski insan haklanndan sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu, 'Düsünceye Özgürlük' kitabını yayımladıklanndan dolayı Yaşar Kemal'in ve 1080 aydının DGM'de yargılanmasını insanhk ayıbı olarak niteleyerek Adalet Bakanı Mehmet Moğultay'dan Yaşar Kemal hakkındaki soruşturma iznini kendisinin verip vermediğiru açıklamasını istedi. Köylüoğlu, Adalet Bakanı Mehmet Moğultay'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği yazılı soru önergesinde Yaşar Kemal'in Türkiye'nin onuru ünlü bİT yazar olduğunu belirtti. Köylüoğlu. önergesinde Yaşar Kemal'in DGM'de yargılanmasının Türkiye'nin yurtiçinde ve yurtdişırıdaki imajını sarstığına dikkat çekerek Mehmet Moğultay'ı uyardı. Tamk Ümit olayı • tstanhul Haber Servisi - Gazete ve polisi. THKP-C Marmara Bölge Sorumlusu adına aradıgını belirten bir kisi, bir zamanlann ünlü MİT raporunun muhbir listesinde yer aldığı için adı "MtT muhbirine" çıkan Tank Ümit'i öldürdükkri savında bulundu. Ümit'i öldürdüklerini belirten kişi, cesedini Kilyos ormanlanna attıklannı belirtti. Dündar Kılıç'ın eski iş ortağı ve Alaattin Çakıcı'nın yakın arkadaşı olan Ümit'ın. süper lüks Chevrolet Camaro özel otomobili, Silivri yakmlannda 7 martta terk edilmiş olarak bulunmuştu. Ümit'in ortadan kaybobnası "yeni bir infaz" kuşkusuyaratmıştı. maaş larkları • ANKARA(Cumhuriyet Bürosu)-Yaklaşık2 mılyon işçi emeklisinin kişi basına l milyon 700 bin lira tutanndaki maaş zam farklan henüz ödenmedi. 15 Nisan 1995 tarihinden itibaren yüzde 7.5 oranında zam almalan öngörülen işçi emekhlerinin. fark ödemesi için kararnamedeki imzalann tamamlanmadığı belirtildi. Çalışma Bakanhğı yetkililen, mayıs ayındaki maaşlarla birlikte farklann da ödenebileceğini söylediler. Taksim'e cami' açriclaması • ANKARA (Cumhuriyet Burosu) - Devlet Bakanı Necmettin Cevheri, Taksim'de Vakıf arazisi ûzerine yapılacak cami hakkında Bakanlar Kurulu'nun 15 yıl önce aldığı karar uyannca, caminin yerinin ve şeklinin belirlendiğini söyledi. Taksim'e cami yapılmasında hiçbir kişi ve zümreye destek verilmesinin söz konusu olmadığını savunan Cevheri, "Türkiye Cumhuriyeti, yıllar önce ahnmış bir karann gereğini elbette yerine getirecek ve bu eser de Müslüman Türk milletinin olacaktır" dedi. Bankaya molototkokteylî • tstanbul Haber Servisi - Kadıköy'de bir banka şubesine bombalı saldın düzenlendi. Göztepe, Kayışdağı Caddesi'ndeki Vakıflar Bankası Göztepe Şubesi'nin önüne, kımlıklen belirlenemeyen kişi ya da kişilerce bırakılan bomba patladı. ölen ya da yaralanan yok. Öğrenciyifişlemehukuk dışı Polisin üniversite öğrencilerinin gizli fotoğraflannı çekerek ve ailelerine şikâyet mektubu yazarak başlattığı uygulamaya hukukçular, yasalara aykın gerekçesiyle tepki gösteriyor HULYATOPCU Istanbul Emniyet Müdürü tarafından üniversitede okuyan ögrencilerin aileleri- ne, "Çocuklannın, yasadısı örgütleıie Uiş- ki kurduğu"na yönelik suçlamalann bu- lunduğu mektuplann gönderilmesi, ög- rencilerin "potansiyel suçhT ilan edildiği şeklinde yorumlandı. Hukukçular böyle bir uygulamanın yasalarda yerinin olma- dığına dikkat çekeTken uzman psikiyat- ristler gençlerde bu dunımun suçluluk psikolojisi, pasifvzm ve motivasyon kay- bma yol açabileceğine dikkat çektiler. Son aylarda üniversitelerde meydana gelen olaylar gerekçe gösterilerek tstan- bul Emniyet Müdürü Necdet Menzir tara- fından yaklaşık 600 öğrencinin ailesine gönderilen, "Çocuklarının örgütlerie fa- alrvet gösterdiği, gençlere sabip çıkılması gerektiğj" şeklinde uyanlann bulunduğu mektuplara tepkiler büyüyor. Görüşlerine başvurduğumuz hukukçular, uygulama- nın yasalarda yerinin olmadığina dikkat çekti. İHD avukatlanndan Mercan Güçlü, mektuplann öğrencileri "potansiyel suçlu ilan eden bir manüğın u/antısı" olduğunu öne sürdü. Ihbamhğa ahşürma Uygulamanın tamamen "keyfî" oldu- ğunu savunan Güçlü, "Mektuplann gön- derilmesi. toplumu ihbarcüığa alıştırma ve yönkndirme manüğının göstergesidir. Ya- salarda yeri olmadığı gibi öğrenciter de suçlu ilan edilmektedir" dedi. Öğretim Üyelen Demeği Başkanı Prof. Dr. Burhan Şenatalar ise üniversitelerde var olan huzursuzluk ortamının önlene- bilmesi için iki koşulun yerine getirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Şenatalar, öneri- lenni şu şekilde anlattv. "Birincisi polisin çok tarafsız ve soğuk- kanİL olaylara ıhmh ve tarafsız yaklaşma- sı, ögrencilerin düşüncelerini açıklama öz- gürlüklerini kısıtlayıeı bir yaklaşımdan uzak olması. İkincisi ise üniversite yöne- timlerinin ögrencilerin dernekleşmesine, kuliipleşmesine olanak tanımaları. Yani ögrencilerin düşüncelerini açıklamalanna, topiumda düzenkmeler yapmalanna ola- nak sağlanması, öğrencilere potansiyel suçlu gözüyle bakılmaması, düşüncelerini açıklarken ünrversite yönetiminden de po- lis baskısından da korkmayacakları bir ortamın sağlanmasL" Emniyet Müdürü'nün, güvenlik güçle- rinin olaylar karşısında sağhklı, ılımlı ve tarafsız davranıp davranmadığı konusuna eğilmesi gerektiğini vurgulayan Şenata- lar, Marmara Üniversitesi'nde meydana gelen olaylarda polisin öğrencilere karşı tarafsız dâvranmadığmı, savundu. Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Has- tanesi uzman psikiyatristi Ahmet Yemeni- cioğlu ise uygulamanın psıkolojık olarak yol açabıleceğı olumsuz sonuçlara dikkat çekti. Bu tür uygulamalann, aileleri ile en sorunlu dönemini yaşayan gençleri olum- suz etkileyebileceğini vurgulayan Yeme- nicioğlu, "Suçluluk psikolojisi, pasifizm, motivasyon kaybı gibi hiç istenmeyen so- nuçiar doğurabüir. Emniyet örgütü ile aile arasında kurulan devreye sokulmayan genç, potansiyel suçlu konumuyla genelde koruyucu yanı agır basan aile yapunızuı paniği karşısında ister istemez daha da koruyucu ve kollayıcı veya suçlayıcı bir ai- le yapısyla karşüaşabilir" diye konuştu. 'Neredesin' programının 'hayali kayıbı' Çiğdem Yanık'ın yanıtı: Nerede olduğumdan size ne? •Annesinin 'kayıp' olduğu için başvurduğu Show TV'de 'Neredesin' programının konusu olan 20 yaşmdaki Çiğdem Yanık'ın yaşamı değişti! Programda Yanık'ı bulana 100 miryon lira ödül vaat edilmesi nedeniyle ödül avcılanndan kurtulmak için evine ve işine gidemedi. Annesiyle televizyon kameralan önünde 'banştınlmak' amacıyla 7 saat Beyoğlu Ilçe Emniyet Müdürlüğü'nde tutuldu. VAHYAKOÇOĞLU Çiğdem Yanık, tekvizyona çıkrj hayan altüst oldu. Bütün insanlar yaşamlannın bir anında evlerinden uzaklaşmayı ve ya- şamlarını kendi başına sürdürmeyi düşler Ancak çok azı buna cesaret edebilir ve başanr... Hele bir de 18 ya- şından küçük bir genç kızsa bu düşü kuran... Reşit olmayı beklemek, her önüne gelenin "Sokaklar kötü insan- larla dolu, evine dön" öğütleri... Bütün bunlara göğüs gerebilmek için hırs gerekir, bir de yapılan ise inanç ve güç... Bütün bunların da yetmediği olur. Bir gün bir televizyon progra- mında 'kendinizi görursunûz ve yaşa- nunız değjşir!' Çiğdem Yanık, 1976 dogumlu. An- ne ve babasının aynlması nedeniyle sorunlu bir çocukluk geçirir. Velaye- tinde olduğu annesinden 10 yıl ayn kalır. Dedesinin yanmda kahr uzun süre. Annesiyle yasadığı 1.5 yılda da mutlu olamaz. 1994 yılının nisan ayında (18 yaşım doldurunca) "Ben ayTihvorum" şeklinde bir not bıraka- rak annesinden aynlır. Bir küçük şir- kette muhasebeci olarak çalışmaya Tutuklu yakınlan kendilerine iki aydır görüşme izni verilmediğini söylediler Yozgat'ta üç tutuklu ölünı eşiğinde başlar. Ta ki 14 nisan gecesi 'Nerede- sin' programı yayımlanana kadar. 14 nisan Show TV'de 'Neredesin' programının konusu Çiğdem Ya- nık'tır. Programdan önce Show TV'yi aramış, programı dışandan hazırlayan şirkette ulaştığı biri, programın mutla- ka yayımlanacağmı, isterse bir hafta sonra düzeltileceğini söyler. Gözü yaşlı annesi kızının evden kaçtığını anlatmış. Onlar da programı hazırla- mışlar, insanlan teşvik etmek için de 100 milyon lira ödül koymuşlardır. Kendisine benzeyen biri bulunmuş ve canlandırma yapılmıştır. Bu akış içinde lise arkadaşlanyla çektirdiği fotoğraflan, hayalleri, asiliği, yalancı- hğı, pasaklılığı milyonlarca izleyiciye anlatılır. "Zavalh Çiğdem kimbüir ne- rededir?-" Tam 30 dakika... 100 milyon bazılan için iyi paradır. Tedirgin olmuştur. Evine, iş yerine gidemez olur. 17 nisan günü saat 11.00'de, bir 'Emniyet Müdür Yardımcısı' tarafın- dan Istiklal Caddesi'nden ahnır. Babasının gelmesi üzerine 7 saat sonra da bıra- kıhr. •Yozgat E Tipi Cezaevi'nde süresiz açlık grevinde bulunan Mehmet Zengül, Yunus Aydemir ve Cemal Çakmak yaklaşık bir hafta önce 'yaşamsal tehlike' taşıdıklan için koğuşlanndan alınarak cezaevindeki revire kaldmldılar. Ancak gerekli tedavi yapılmadığından yaşamsal tehlikeyi atlatamadılar. AYKUT KÜÇÜKKAVA Yozgat E Tipi Kapalı Ceza- evi'nde 21 marttan bu yana de- vam eden süresiz "açlık gre- vi"nde üç tutuklu ölüm eşiğinde. Cezevinde tutuklu bulunan Meh- met Zengül. Yunus Aydemir ve Cemal Çakmak'ın yakınlan ce- zaevi yöneticilerinin kendilerine iki aydır görüşme izni vermediği- ni ileri sürerken. yakınlannm ya- şamlanndan kaygı duyduklannı söylediler. Üç tutuklunun yaklaştk bir haf- ta önce "yaşamsal tehlike" taşı- dıklan için koğuşlanndan alına- rak cezaevindeki revire kaldınl- dıklan, ancak gerekli tedavi ya- pılmadığından yaşamsal tehlikeyi atlatamadıklan öğrenildi. 12 Eylül'ü protesto ettiği ge- rekçesiyle tutuklanan siyasi 32 yaşındaki hükümlü İbrahim Zcn- gül'ün 29 yaşındaki eşi Fergül Zengül, en son Şubat ayı başında eşiyle görüştüğünü söyleyerek, "Eşimden yaklaşık iki aydır hiç- Tutuklu yakmlan cezaevindeki baskılann kaldınlmasıru istiyor. bir haber alamıyoruru. Cezaevi görüş yasağı ko> du. tçeri ainuyor- lar, görüştürmüyorlar. Mektup yazdun, teigraf çektim. Hiçbirisi- ne yanıt alamadum. Eşimin açlık grevinden dolavı rahatsızlandığuu biliyorum. Onun hayatından endi- şe ediyorum" dedi. Cezaevi yöneticilerinin görüş yasağı ile ilgili olarak kendisine, "Eşiniz disiplin cezası akfa, o yüz- den görüştürmüyoruz'" dedikleri- ni söyleyen Zengül, "Eşim öğret- mendi. 12 Eylül'ü protesto ettiği gerekçesiyle gözaltına alındı. O şimdi siyasi hükümlü. 27 şubatta ruruklulann kaçmak için bir tünel açtığı ortaya çıkınca, tutsaklara saldırılarda bulunulmuş. 27 şu- battan bu yana da ben de eşimle görüşemedim zatcn" dedi. Ibrahvm Zengül ve Hazal Zen- gül adlannda iki çocuklan oldu- ğunu belirten Zengül. "İld çocu- ğumla babalannı görmek tstedik. Eskiden eşimi görmeye gjttigimiz- de bile rahat degfldilc V iyecek gö- türürdük, onlan dağırıriardı. Kul- lanması için getirdiğimiz eşyalann ona ulaşrnadığuıı eşim bana söy- töyordu r diyerek görevlileri eleş- tirirken, bunu eşinin siyasi hü- kümlü olmasma bağlıyordu. "Onun yaşayıp yaşamadığını bile bibnîyorum. Bunu tüm yetki- lilcrin hepsine soruyorum. Acaba bir kişi siyasi hükümlü olduğu için neden eşiyle görüştürülmü- yor. Çocuklanma babanız yakın- da getecek diyorum. Anıa içim- den, 'Bir gün onu görebilecek miyim?' diyorum. Lfitfen, artık eşimi kendi gözlerimle sağ gör- mek istiyorum. Yetkilere sesleni- yorum. Söyleyin lütfen. kocamı görmek, onun sağ olduğunu bil- mek bentan en doğal hakkım değü mi?" sözleriyle kendisine yapılan haksızhğa veryansın eden, siyasi bir tutuklunun eşi Zengül, yetkili- lerden umudunu kesmiş değil. O ıçindeki umut ışığını sıcak tutu- yor. 'Yaşamım ahüst oldu' Anayasanın 20. maddesi "Herkes, özd hayatına ve ai- le hayanna sa>'gı gösteriteıe- sini isteme hakkma sahiptir. Özel hayabn ve aile hayaü- nın gizliliğine dokunula- maz..." der. Onunki ihlal edilmiştir. Programın yaşa- mını altüst ettiğini anlatan Çiğden Yanık, bunu hazme- demiyor. Başına 100 milyon lira ödül konulmasının ya- şamını tehlikeye soktuğuna dikkat çekiyor. "Neredesin Çiğdem" sorusunu, milyon- larca kişi önünde soranlara "Size ne" yanıtını veriyor. "Annem, nerede olduğumu dedeme sorarak öğrenebilir- di. Yaşun gereği o programı hanrlayanlar, annemin iddi- alanna karşı, 'Yaşı büyük. istediyse aynlabilır' diyebi- lirierdi. Giyimhni bile konu ettiler. Bu kadar detaylara inerek hazıriadıkları prog- ramda anneme soracaklan tek soru, onlan bu sorumlu- luktan kurtarabilirdi. Yap- madüar" diyor Çiğdem. 'Neredesin' programının yönetmeni Zcynep Tor, ya- nıt hakkı için başvurulması halinde bu hakkın tanmaca- ğını söylüyor. Tor, "Çiğ- dem'in söyledikleri aynen yayımlanacak nu, yoksâ ke- sifccck mi?" sorusuna "Bu- na yöneticiler karar ve- rir"diyor. Zeynep Tor kusurlu olmadıklannı belir- tiyor. NOTLAR / ORAL ÇALIŞLAR 1 2 Mart 1971 askeri müdahalesinin he- men ardından yapı- lan 1973 seçimle- rinde Erbakan'ın lideri olduğu Milli Selamet Partisi (MSP), oy- lann yüzde 11.8'ini kazandı ve o dönem parlamentosunun kilit partisi haline geldi. Erbakan yüzde 11.8 oy oranına. bir daha uzunca bir zaman ulaşamadı. Yeni bir hamle yapması için yeni bir askeri darbe gerekti. 12 Eylül 1980 askeri darbesi, Erbakan ve arkadaşlan için yeni bir hamle imkânı yarattı. 1991 seçimlerinde MHP ile ittifak yapan RP. oylann yüzde 16'smı kazandı. 1994 yerel seçimlerinde bu oran tek başı- na yüzde 19.8 oldu. Kamuoyu yoklamala- nndan, şu anda seçim yapılsa RP'nin oy- lannın yüzde 20'lerin çok üzerinde bu- lunduğu ortaya çıkıyor. Bayram değil seyran değil, bunlan ne- den anlatıyorsun diye soranlar olabilir. Önceki akşam Kanal 6'da Ümit Zileü'nin programında, darbeci Kenan Paşa'yı din- leyince, kamuoyunun bir yanılsamaya sü- rüklenmek istendiği endişesine kapıldım. Kenan Paşa, şeriatçı bir partinin iktidara gelmesine askerin izin vermeyeceğini id- dia eden tezler öne sürdü. Kenan Paşa'mn düşünceleri yalnız onunla sınırlı kalsa pek de önemsenmeyebilir. Ama bazı çev- reler askeri müdahaleyi Islamcı bir siyasi iktidara karşı ciddi ciddi seçenek olarak görüyor ve darbecilerin şeriatı önleyebile- Askeri darbe mi, şeriat mı? ceğini düşünüyor. RP'nin güçlenmesi karşısuıda çaresiz kalan kitlelere de böyle bir olasılık hatırlatılıyor. Gerçekten askeri darbeler. Islamcı siya- si akıma bir seçenek mi? Yaşadığımız iki askeri darbe, bu iddıanm tamamen saçma olduğunu kanıtlıyor. Her iki askeri darbe- nin sonunda Islamcı siyasi parti oylannı katlayarak büyüttü. Pratikte askeri darbe- ler Islamcı siyasi cereyanı besledi. Çün- kü, her askeri darbe, halkm demokratik muhalefetini ve direnme refleksini kın- yor, halkın haklannı savunamayacağı bir yasal çerçeve çiziyor. Askeri darbeler, her zaman baş düşman olarak halkm ekono- mik ve siyasi özgürlüklerini görüyorlar. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinden sonra çıkanlan anayasalan, yapılan yasal değişiklikleri ve alınan ekonomik önlem- leri incelemek, bu asken darbelerin halk düşmanı karakterlerini gözler önüne seri- yor. Halk düşmanı askeri darbeler, halkm çıkarlannı savunan solu da baş düşman olarak kabul ederler. Solun ezilmesi te- mel hedefleridir. 12 Mart ve 12 Eylül as- keri darberlerinde yapılan da budur. Hal- kın direnmesi ve tepkisi ezilince, sol ağır baskı altına ahnınca ve toplum içinde bağnazlık körüklendikçe muhafazakârlık güç kazanır. Pratikte de böyle olmuştur. 12 Eylül darbecileri, solu baş düşman olarak gördükleri için, dini sola karşı bir dalgakıran olarak düşündüler. Islamcıhk onlann kanatlan altında beslendi, büyü- dü. Darbe ve şeriaün panzehiri Aynca solun ve demokratik akımlann bütün örgütlenme olanaklan ortadan kal- dınlırken, örgütleri kapatıhrken, dernek- ler, sendikalar, kitle örgütleri yok edilir- ken, camiler Islamcı siyasi akımın örgüt- lenme ve propaganda merkezi olmaya de- vam ettiler. Askeri darbeleT, hem bilerek, hem bilmeyerek dinciliği besleyip büyüt- tüler. Askeri darbe, şeriata karşı seçenek olmak bir yana, tam tersine onu güçlendi- ren bir etken oldu. Aynı gelişme bugün Cezayir'de yaşanıyor. Askeri darbe oldu- ğundan bu yana Cezayir'de şeriatçı akım- lar daha da güçlendi, daha da radikalleşti ve daha da saldırganlaştı. Bütün dünya askeri darbenin Cezayir'de bir seçenek ol- madığını artık kabul ediyor. Bizim demokrasiye ve özgürlüklere ih- tiyacımız var. Askeri darbenin de, şeriatın da panzehiri, kişisel haklannı ve özgür- lükleri savunmaya kararlı halktır. Batı'da neden şeriat ve askeri darbe tehlikesinden söz edilmez? Çünkü oralar- da yeı'.eşmiş bir demokrasi bilinci ve yerleşmiş demok- ratik kurumlar egemendir. Kimsenin aklına askeri dar- be gelmez. Kimse şeriat arayışı içine gir- mez. Kimse buna cesaret edemez. Türkiye'de, özgürlükler bastırılmış, halkı baskı altına ahnmış, dünyanm en gerici yasalan bu ülkeye layık görülmüş. lşte bu koşullarda şeriat gelişti. Askeri darbenin ekonomik ve siyasi baskısı al- tında kalan çaresiz halk, demokratik çö- zümler bulamayınca düzene karşı olduğu- nu düşündüğü dine sığındı. 1968'li yıllar- da dinci siyasi akımlar küçücük grupçuk- lardı. Gençlik içinde neredeyse sıfirdılar. Çünkü o yıllarda, demokrasi istegi yükse- liyor, sol güçleniyor ve halk hakkım an- yordu. O koşullarda dini bağnazlığın esa- mesi bile okunmuyordu. Askeri darbe meraklılanyla, dini bağ- nazlık arasında tam bir aynılık vardır. Bu ikisinin tek seçeneği ise demokrasi ve öz- gürlüklerdir. Özgürlüklerin önü açılsın, Kürt sonınu demokratik ve banşçı bir çö- züme ulaştınlsın, kısa sürede tslamcı si- yasi akımın düşüşe geçtiğini göreceğiz. Çare darbede değil, anti-demokratik bağnaz kafalan değiştirmekte. Baskıcı yasal yapıyı temizlemekte. Faili meçhul cinayetleri yaratanlann yakalanmasında. Halkın önünü açm, gerisine kanş- mayın. Ne lslami bağnazlık, ne ırkçıhk, ne de darbecilik, hiçbiri hayat bulamaz. CUMARTESl YAZELARI ATAOL BEHRAMOĞLU Düşünce Özgürlüğü Yazırnın yayımlanmış olacağı gün, 22 nisan cu- martesi saat 15.00'te, TÜYAP'ın Ankara Kitap Fu- an'nda bir panele yönetici olarak katılacağım. Ko- nu: "Düşünce ve Açıklama Özgürlüğü". Konuşma- çılar: Akın Birdal, Muzaffer Erdost, Mahmut Tali Öngören ve llhan Selçuk... Panel, Türkiye Yazarlar Sendikası'nın bir etkinliği olarak gerçekleşecek. • • • İnsan Haklan Derneği'nin birkaç ay önce yayımla- dığı bir rapordaki rakamlarla, ülkemizde düşüncete- rinden ötürü suçlu bulunarak tutuklanan ve raporun yayımlandığı sırada halen cezaevinde bulunan kişi sayısı 140. Bunlardan 18'i sryasal parti ya da der- nek yöneticisi. Geri kalan 122 kişiden 11'i yazar, bi- lim adamı, tiyatro ve müzik sanatçısı. 11 kişi ise ga- zeteci, yayıncı ve dergici... Geçen birkaç ayda bu sayının azalmış olduğunu sanmıyorum. Çoğalmış olması akla daha yakın. Terörie Mücadele Yasa- sı'nın 8. maddesi gereğince şu anda yargılanmakta olan kişi sayısı ise yaklaşık olarak 2000... ••• Düşünce özgürlüğü denildiğinde, düşünceleri açıklama özgürlüğünün kastedildiği belli bir şeydir. Yoksa, "düşünce" değil, "düşünme" özgürlüğü de- mek gerekirdi... İnsanlan "düşünme" özgürtüğün- den de yoksun kılabilecek bir güç var mıdır? Buna bir çırpıda olumsuz yanrt vermek kolay değil. Çün- kü düşünce özgürlüğünden, yani düşüncelerini açıklama özgürlüğünden yoksun kılınan kişi, bir za- man sonra düşünme yetisini de kaybetmeye başla- yacaktır... Kant'ın sakin ve büyük sorusunu ve sap- tamasınt burada tekrar edelim: "Düşüncelerimizi ilettiğimiz başka kişilerle topluca düşünmediğimiz zaman çok düşünebilir miyiz, iyi düşünebilir miyiz? Insanlardan düşüncelerini başkalarına açık açık iletme özgürlüğünü kaldıran bir dış gücün onlann düşünme özgürlüğünü de kaldırdığını söyleyebili- riz..." (bkz. L.Goldmann, "Kanf Felsefesine Giriş", Türkçesi A. Timuçin). • • • '•'"•' J Geçen ay, Cenk Koray, Şanar Yurdatapan ve başka arkadaşlarla Istanbul DGM Bassavcısı'nı zi- yaret ettik... Suçlama konusu yazılann basılı olduğu ikinci bir kitabı sunmak ve o yazılan imzalayan kişi- ler olarak bizler hakkında da soruşturma açılmasını istemek için... Başsavcı, bizi ayakta, kibarca karşı- ladı. Çaylarımızı içerek konuşurken onu izliyorum. Orta yaşlarda, düzgün giyimli, ince yapdı bir adam. Heyecanlı ve gergın. Bunu, konuşmasından ve söy- lediklerinden çok, konuşurken makam kottuğunun arkalığının ileri geri sallanmastndan anlıyorum... Pe- kâlâ benim üniversite yıllanmdaki arkadaşlanmdan biri olabilir... Istanbul DGM Başsavcılığı koltuğuna acaba kendi isteğiyle, kendi seçimiyle mi gelip otur- du? O gün Istanbul DGM'nin küçük avlusunda, gö- rüntüîenecek insan sayısından daha fazla TV kame- rası vardı... Bir anlamda, ülkemizin zenginleşmekte oluşunun göstergesiydi bu kamera bolluğu... Fakat TV kameralan çoğalmaktayken, ülkemizde düşün- celerinden ötürü tutuklananların da sayıca çoğal- makta otuşu bir çelişki değil mi?.. Söyteşim'ız sıra- stnda gözlemiifıi aktararak bu soruyu yöneltttğim başsavcının yaııtı kelimesi kelimeşine aklımda de- ğil. Fakat söyledikleri aşağı yukarı şunlardı: DGM yargıç ve savcıları da Terörie Mücadele Yasası'nın 8. maddesinden rahatsızlar. Çünkü bu madde her- hangi bir yoruma olanak tanımıyor. Yoaımlanmaya kalktşıldığında ise kararlar Yargıtay'dan dönüyor. Bu madde hukukun evrensel kurallanna da, bizim ana- yasamıza da aykındır... Ve sayın başsavcı, bu durumda kendilerinin ya- pacak bir şeyi olmadığını, görevin parlamentoya düştüğünü söylemekteydi... • * • DGM başsavcısıyla böyle bir konuşma yaptığımız günlerde, ıstanbul'da düzenlenen bir toplantıda, cumhuriyet savcıları da benzer görüşleri diie getıren bir basın açıklaması yayımlamışlardı... Yürürlükteki düzenin savunucuları olması gereken savcılann da rahatsızlık duyduklan antidemokratik yasa madde- lerini acaba nasıl bir güç hâlâ yürürlükte tutmayı başarabiliyor? Düşünce ve anlatım özgürlüğünün karşısındaki bu güç, bu özgürlüğü engellemekle Türkiye'nin gelişme dinamiklerini körelttiğini ve böy- lece kör bir şiddet ortamına yol açtığını, acaba ger- çekten de fark etmiyor mu? ••• Yaşar Kemal'in DGM'de yargtlanmasına neden olan yazısını okudunuz mu? Herhalde çoğunuz okumadı. Kovuşturulan yazılar kitabı elime geçme- miş olsa ben de okuyamamış olacaktım. Düşünün ki bir yazar, üstelik dünya çapında, büyük bir yazar, bir yazısından ötürü yargılanıyor ve yurttaşlan onun bu yazısını okuma olanağına sahip değil... Acaba böyle bir tuhaflık dünyanm bir başka ülkesinde ya- şanmış mıdır? Yaşar Kemal'in yazısını, her şeyden önce, üslu- bundan, kjten anlatımından ötürü sevdim... Tam bir Yaşar Kemal yazısı... Ağıt gibi, destan gibi bir yazı. Türkler için, Kürtler için, hepimiz için bir ağıt... Yaşar Kemal'in yazısını yargılayanlar, bir sanat yapıtını, bir destanı, bir ağıtı da yargılamış oluyortar... • • • Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki "şahin"\er, Te- rörie Mücadele Yasası 8. maddesinin ve öteki anti- demokratik yasaların savunucuları, "İnce Me- met"in, "Orta Direk"ir\, Türkçe ve Türkler var olduk- ça yaşayacak bu yapıtlann yazanndan daha mı va- tansever sayıyorlar kendilerini? Bizdeki deyimle, "Buna tavuklar bile güler"... Azerilerinki daha hoş: "Buna pişmiş horoz bile güler..." ••• 22 nisan cumartesi saat 15.00'te, hiç değilse An- kara ve çevresindeki dostlarla, TUYAP Kitap Fuan'ndaki panelde buluşmak üzere... Hasan Ocak'tan haber yok Gözaltmda kayıplara sanatçılardan protesto tstanbul Haber Servi- si- Gözaltında olduğu id- dia edilen Hasan Ocak'ın bulunamaması, sanat- çılarca protesto edildi. Yenigün Müzik Toplu- luğu, Grup Kızılırmak, Ankara Birlik Tiyatrosu, Fevzi Kurtuluş, Mağma Sanat Hareketi, Hüseyin Aydın, Suna Aras, 68'liler Vakfı, İHD, Grup Munzur ve Yüz Çiçek Açsın Kül- tür Derneği'nin ortaklaşa düzenledikleri toplantıda, açlık grevi yapan Ocak'ın yakınlannın da bulunduğu CHP il binasında yapıldı. Açıklamada, Ocak'ın an- nesinin de gözaltına alın- ması kınanırken "Sıvas katliamı davasında bütün mahkeme heyetine küfür- ler ve hakaretlerte birlikte çakmak ve bozuk para atanlan serbest bırakarak odüllendirenler. çocuğunn aramak gibi doğal hakkını kuüanmak isteyen bir ana- yı, yıldırım bir yargıla- mayla 1 ayhk hapis cezasv na çarptırmışOr" denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle