Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 1995 CUMARTESt
12 DIZIYAZI
Atatürkçü değerlere saldırıTürkiye, 1951 'de NATO'ya girince.
birçok ilerici örgüt, bu duruma karşı çık-
tı. Çünkü NATO. ulusal ordu kavrammı
zedeliyordu. Nitekim ileri yıllarda, Ge-
neral de Gaulle, Fransa için bu durumu
kabul etmedi ve NATO karargâhını Pa-
ris'ten çıkardı. Türkiye'de özellikJe ileri-
ci gençlik örgütleri karşı çıktılar NA-
TO'ya. Gittikçe bozulan ekonomi. eko-
nominin askerleşmesıni hızlandırdı. DP,
bu durum karşısında hoşnutsuzluklannı
geniş halk kitlelerine yayan ilerici siya-
sal güçleri sindirme yoluna girdi. 195 l'de
demokratik güçleri amaçlayan bir yasa
tasansını Meclis'e sundu. Komünizm
tehlikesi büyüyordu. bir an önce, bu ge-
lişmeyi durdurmak gerekiyordu. Ceza
Yasası'nın 141._maddesinı değiştiren bu
yasa önerisine İsmet Paşa bile "Nerdey-
se kırmızı ampulün ışığuida kitap okuyan
birini komünist diye rutuklavacağK" dı-
ye karşı cıkmıştı. Ama Meclis. bu tasa-
nyı yasalaştırdı. Bu yasaya dayanarak
hükümet, 1951 Ekimi'nde büyük kent-
lerdetutuklamalarabaşladı. 1952'de, da-
ha geniş bir tutuklama oldu. tlericiGenç-
lerDerneği'nin bütün üyeleri tutuklandı,
Sansaryan Han'da işkenceye tabi tutuldu-
lar. DP iktidan. daha tehlikeli bir oyunla
ilerici kesimlere karşı "KomünizmleMü-
cadele Derneği" diye bir dernek kurdur-
du. Irkçı gençlere kurdurulan bu dernek.
daha sonraları Ülkficfi Gençlik Derne-
ği'nin altyapısını oluşturacaktır. Komü-
nizmle Mücadele Dernegi, yine o tarih-
lerde kurulan Türk-Amerikan Dostluk
Derneği ile yakın ilişki içinde oldu.. İle-
rici kimselere saldınldı, devlet güçleriy-
le işbirliği yapıldı, ilericiler arka arkaya
mahkûm edildiler. Biz, bu tutuktamala-
nn tarihini yazmıyoruz. Değinmemizin
nedeni, Atatürk'ün devrimci ülkesinin
gerici güçlere teslim edilmesini vurgula-
maktadır.
Hedef laiklik
İKİYÜZLÜ
VECİHİ TfllUROiLU
• Demokrat Parti yönetiminde, Atatürk Türkiyesi, bütün
değerlerini yitirir duruma gelmiştir. Yalnız iç politikada
değil, dış politikada da Atatürk'ün çizdiği yol terk edilmiştir.
DP iktidarı, Birleşmiş Milletler'de, sürekli olarak sömürge
ülkelerin aleyhine oy vermiş, her zaman emperyalistleri
desteklemiştir.
• DP, antikomünizm siyasası adıyla ilericilere saldınrken,
gerici güçlere büyük destek verdi. Önce Arapça ezana
dönüldü, bunu radyoda Kuran yayını izledi. İlkokullarda
dinbilgisi zorunlu kılındı. En önemlisi de imam-hatip
okullarına izin verildi. Bu, Atatürk devriminin özünü
oluşturan "Eğitimin Birliği" ilkesini yok etmekti.
kiye, ABD'nin isteğiyle Türkiye-lrak
arasında bir pakt kurdu: Bağdat PaktL.
1958'de, Kral Faysal,devnmci güçlerce
iktidardan uzaklaştınlırken Menderes,
Irak'a yürümek istemiştir. Bereket, ordu
ve İngiltere engellemişlerdir(Körfez Sa-
vaşı'nda da Ozal, ABD emperyalizmine
destek verdi).
Bütün amaç, Ortadoğu'da. ilerici güç-
lerin gelişmesini engellemektir. Sonra
Pakistan'ı da içine alan bir CENTO
(Merkezi Ekonomik İşbirliği Orgütü) ku-
rarak ABD'nin Ortadoğu'daki siyasası-
na bekçilik etmiştir.
Menderes, aynı politikayı, Suriye'de
yapılan bir darbe sırasında da uyguladı.
İktidardan uzaklaştınlan gerici güçleri
yeniden ıktidar yapabilmek için hareke-
te geçti. tngiltere ve ABD'nin desteğin-
de. Suriye sınınna asker yığdı. Yine or-
dunun uyansı ile vazgeçti.
Demokrat Parti iktidan. Birleşmiş Mil-
letler'de. sürekli olarak sömürge ülkele-
rin aleyhine oy verdi. Her zaman, emper-
yalistleri destekledi.
1956'da, Mısır'a yapılan saldınya des-
tek verdi. Oysa Mısır'da kral gidiyor,
Cumhuriyetçi Nasır geliyordu.Cezayir
halkının bağımsızlık savaşmı bile des-
teklemedi.Lübnan'da. halk düşmanı Şa-
mun aleyhine harekete geçen devrimci-
leri durdurmak için. Incirlik Havaalanf nı
ABD askerlerine açtı.
Atatürk'ün gücü
Türkiye, ışte bu politikalarla emper-
yalistler tarafından köleleştirildi. Ata-
türkçülük, siyasal iktidarlann bu turum-
lanyla artık toplumumuzun yaşam biçi-
mi değildir.
Ama zaman zaman. ülkeyi köleleştir-
me siyasalanna karşı çıkan ilenci güçler
harekete geçıyorlar. İşte o zaman, daya-
naklan Anıtkabir'dekı güç oluyor.27 Ma-
yıs 1960'ta, ilerici subaylar, bir devrim
hareketinegiriştiler. 27 Mayıs'tayapılan
anayasa, gerçekten demokratik bir ya-
şam biçiminı önenyordu. 12 Mart 1970'e
değin ülkenın ilerici güçleri örgütlenme
olanağı buldular. 12 Mart'ta askerlerle
işbirliği yapan AP ve kımi CHP yöneti-
cileri, gerici kesimlerin güçlenmesini ye-
niden sağladılar. Kurulan Milliyetçi Cep-
he ile dinciler ve ırkçılar işbirliği yaptı-
lar.
Bu işbirliğine karşın. ilenci sınıflar,
demokratikleşmeyı hızlandırdılar. Geri-
ci güçler, yeniden ABD'nin yardımını is-
tediler. ABD'nındesteğiyleordu. 12 Ey-
lül darbesiniyaptı. 12 Eylül 198Odarbe-
sı, ilericilerin ağıryenilgisiyle son buldu.
Ancak, gericilere karşı, yeniden bir Ata-
türkçü muhalefet yükseliyor. Bu durum,
bir gerçektir. tkinci cumhuriyetçileryada
başka 'ilenci' örgütler ne derlerse desin-
ler, bugün Atatürkçüler etkin olmaya ça-
lışıyorlar.
Laiklik, her türlü olumsuzluğun önü-
ne geçmiş. Şeriatçı yükseliş. ırkçı geliş-
me, Atatürkçüleri, yeniden işbaşı yap-
maya yöneltti. Tarihsel şansının ne oldu-
ğunu kestiremeyiz, ama gerçek bu.
Not: Bu yazılar, VecüıiTıınuroğlu'nun.
Prospero Yayınlan arasında çıkan Kurru-
luş Savaşçısı Atatürk adlı yapıtından
alındı
BİTTİ
Demokrat Parti, antikomünizm siyasa-
sı adıyla gerici güçleri destekJiyordu.
Türkiye'de bir komünizm tehlikesi olma-
dığı herkesçe biliniyordu. Ama bu poli-
tika ile gerici güçler, toplumsal etki ka-
zanabilirdi. Nitekim, 1950'de, Meclis'te
ezanın Arapça okunması kabul edildi.
Zaten, Şemsertin Günaltav hükümeti, il-
kokullann ileri döneminde, isteğe bağlı
olarak din bilgisi derslerinin okunması-
na izin vermişti. Bir ay sonra. radyoda
Kuran okunmaya başlandı. tlkokullarda
dinbilgisi zorunlu kılındı. Giderek orta-
okullarda isteğe bağlı dinbilgisi dersleri
kondu. En önemlisi de imam-hatip okul-
lannın açılmasına izin verildi. Bu, Ata-
türk devriminin özünü oluşturan "Eğjti-
min Birliği'' ilkesini yok etmekti.
12 Eylül askeri darbesini yapanlar.
ABD'nin önerisı doğrultusunda, dın öğ-
retimini anayasal zorunluluk durumuna
getirdiler. Bu siyasalar, ülkeyi tam bir ge-
rici ağına düşürdü. Atatürk'ün devrimı.
artık yürürlükte değildir. Çünkü eğitimin
birliği yıkılmış, laiklik resmen kaldınl-
mıştır. Hemen her resmi kuruluşun bir
mescıdi vardır. lslam dininin dışında bir
inanca. hiçbir devlet kurumunda hoşgö-
rü ile bakılmıyor. Bu gerçeği kabul et-
mezsek, giderek ağırlaşan bir şeriat dev-
leti ile karşılaşabıliriz.
Demokrat Parti. milliyetçi örgütleri
resmen destekledi. 1951 'de kurulan Mil-
liyetçiler Derneği'nin başına. Milli Eği-
tim Bakanı Tevfik Üeri getirildi. Milli-
yetçiler Derneği, basın yoluyla. "Vatan-
daş Türkçe konuş!" propagandası yapı-
yordu. Kürtlere, Yahudilere, Ermenilere
ve Rumlara açıkça, anadillerini konuş-
mamalan söylenmiyordu, ama basında,
otobüslerde, trenlerde, kahvelerde
"Tiirkce konuş" diye baskı yapılıyordu.
. Solculan sindirmek için, bir 6-7 Eylül
olayı çıkanldı. azınlık okullan ve işyer-
leri yakılıp yıkıldı, solcular tutuklandı.
Demokrat Parti yönetiminde, Atatürk
Türkiyesi. bütün değerlenni yitirir duru-
ma gelmiştir. Yalnız ıç politikada değıl,
dış politikada da Atatürk'ün çızdiğı yol
terk edilmiştir. Görünürde, "Yürtta banş,
dünyada banş" isteniyor, ama dış ilişki-
lenn yönetılmesine bakarsak, hıç de ba-
nşçı bir Türkiye 'den söz edemeyiz. Tür-
Mustafa KemaJ, bir Alman generaüne, Çanakkale Savaşlan'nın en sıcak bir anında şöyle demişti: "Sorumluluk iüümden ağırdır." O, ülkesi ve halkı için duy-
duğu sorumluluğun gereğini yapü. Halkı için verilmiş ölüm fermanını yırttı. Şündi de Türkiye'nin büvük gücü olarak Anıtkabir'de vaşıyor.
Aıntkabir'de yaşayan büyük güç!
Mustafa Kemal 188l'de doğdu. Doğ-
duğu yıl, Osmanlı Imparatorluğu, ülkenin
geleceğinı. yoksul Anadolu ha.lkımn ek-
meğini emperyalist devletlere ipotekle-
yen Muharrem Karamamesi'ni imzalı-
yordu. Mustafa Kemal'in sesi, Osmanlı
toplumuna ve canlı doğaya, bu karanlık-
ta katıldı. Aydınlık bir yaşamı kurmak
için savaşım yolunu açmayı, yaşam ve ta-
rih, ona verdi. Mustafa Kemal. Türk or-
dusunda komuta yerlerine getirilmiş bir
Alman generaline. Çanakkale Savaşla-
n'nın en sıcak bir anında şöyle demişti:
"Sorumluluk ölümden ağırdır."
'Çağın dâhisi'
Ülkesi ve halkı için duyduğu sorumlu-
luğun gereğini yaptı. Halkı için verilmiş
ölüm fermanını yırttı, "Tfirkiye'nin sah-
neden çekümesine üzülecek değUiz" di-
yen emperyalist lngilız lmparatorlu-
ğu'nun saldırgan Başbakanı Lloyd Geor-
• Atatürk, emperyalizme karşı savaşımın yol göstericisi, mutlak
bağımsızlık, ulusunun çağdaş yaşamını sağlayabilecek laik,
demokratik ve ulusal devrimleri başaran bir devlet kurucusu olarak
evrensel bir kişiliğe sahiptir. Bu nitelikleriyle kurduğu devletin daha
uzun bir süre Anıtkabir'deki gücü olacaktır.
ge'un suratına fırlattı. Llyod George, Tür-
kiye'nin mazlum halkının sömürüsünü
sağlamak için onun hanmine giren tüm
emperyalist güçleri kovalayan Mustafa
Kemal için, sonunda, "Heryüz>il,birdâ-
hi yetiştirir, çagımızın dâtüsi de Anado-
lu'da yetişti" demek zorunda kaldı.
Yukandan beri yaptığımız inceleme-
nin sonunda, onun Batı yaşam yordamı-
na uygun bir Türkiye yaratmak istediği
görülüyor. K.emalizm, Batı yaşam yorda-
mına ulaşmış Türkiye'nin baskın ideolo-
jısi olmuştur. Bu ideolojinin ilkeleri. tüm
dünyanın sömürge ya da yarısömürge
halklannın kurtuluş savaşlan için geçer-
li, evTensel bir değer kazanmıştır. Tarih-
te. ulusal kurtuluş devrimleri süreçlerini
başlatmıştır. Ne ki, ulusal kurtuluş savaş-
lannı bekleyen tüm sorunlar, onun genç
ve onurlu cumhuriyetini de zaman zaman
sarsmıştır. Bütün bu sarsılmalara karşın,
ülkesinin zinde güçleri, onun ilkelerine
bağlılıkta direnıyorlar.
De\Tİmlerin önemi
Bu, nıçm böyledır? En önemli soru bu-
dur. Mustafa Kemal, ulaşımıyla malı kay-
naklan> la sanayi alanından tanm alanına
değin emperyalist kıskaca alınmış, en so-
nunda da borçlannı ödeyemediği için.
emperyalist güçlerce bölüşülmek istenen.
ama bölüşiilememesi bir dünya savaşma
sokulmuş ve bu bölüşüm savaşında tarih-
sel varlığını kaybetmiş bir imparatorluğun
iskeleti üzerinde, tüm yoksulluklara kar-
şın kendi mali kaynağını yaratarak, ken-
di ulaşım ağlannı kurarak. kendi insan
kaynağını kullanarak antiemperyalist bir
savaşımı yaratan devrimcidir. Bu yüzden,
her bunalım döneminde, büyük bir deney
hazinesi oluyor. Tüm mazlum uluslann
mutlak bağımsızlık savaşımında önemli
bir önderdir. Öyleyse onun ilkelerinin,
kendi toplumu için hâlâ canlılığını koru-
ması olağandır.
Atatürk, ulusal kurtuluş savaşlan dev-
rimlerinin yaratıcısı, emperyalizme karşı
savaşımın yol göstericisi, mutlak bağım-
sızlık, ulusunun çağdaş yaşamını sağ-
layabilecek laik, demokratik ve ulusal
devrimleri başaran bir devlet kurucusu
olarak evrensel bir kişiliğe sahiptir. Bu
nitelikleriyle kurduğu devletin daha uzun
bir süre Anıtkabir'deki gücü olacaktır.
Boğaziçrııi kurtarabümek için bir şans (3)
YÜCELGÜRSEL
ldari hukuk teorisinde, öğretisinde ve uygulama-
sında idarenin herhangi bir karan iptal edildiğinde
bu karara bağlı uygulamalar da iptal edildiği gibı,
iptal edilen karann yürürlüğe girdi ği tarihten önce-
ki duruma dönülür. kuralı geçerlidir. Hukuk devle-
tinde bunun aksini düşünmek bile abestir.
Kaldı ki, başta da belirttiğimız gıbi 1983 tarihli
Boğaziçi Nazım Imar Planı. 2960 sayılı yasa ilebir-
likte bir yasa planıdır, idari yargı karan ile iptal edi-
lemez, hele hele 1988 planının iptal karan yorum-
lanarak 1983 planının yürürlükte olmadığı sonucu-
nu üretmeye zorlamak. hukuk mantığı ve hukukçu
sonımluluğu ile bağdaşmaz.
Aynı şekilde Beykoz, Üsküdar, Beşiktaş planla-
nnın iptalinin muğlaklığını aramaya, üretmeye ça-
lışmak, idare hukuku mantığına açıkça terstir. He-
le hele konıma hukuku ve sonımluluğu açısmdan
1988 planının iptalinin tüm gerekçeleri Beykoz, Üs-
küdar, Beşiktaş planlan için fazlası ile geçerlidir.
1988 planının iptali, ona dayalı bütün uygulamala-
nn iptalidir.
Boğaziçi'ni konıma sonımluluğu
Sayın Kültür Bakanlığı. hukuk müşaviri. koruma-
cı bir anlayışla düşünmemektedir. Bu planlar yan-
lış planlardır, yapılanmaya açık olmayan alanlan,
yapılanmaya açmışlardır. Iptalinde muğlaklık olsa
bile Kültür Bakanlığı müşavirinin yorumu. iptal
edildiği doğrultusunda olmalıdır.
Eğer 1991, 1992, 1993 onay tarihli Beykoz, Üs-
küdar, Beşiktaş planlan yürürlükte ve hukuki olsa
idi, idare mahkemesi, 1988 planı için karar almaya
gerek görmezdi.
Zaten idari yargı, son yürütmeyi durdurma aşa-
• Boğaziçi'ni kurtarabilmek için öncelikle yerel ve merkezi yönetimin, rant
kavgasını ye siyasi çekişmeyi bırakıp Boğazıçi'ni, Güneydoğu sorunu gibi, Kıbns
sorunu gibi, ulusal bir mutabakat sorunu olarak ele almalan şarttır. Birukte
çıkanlacak bir yasa ile Boğaziçi'nde oluşan yargı karan ile ölçülüp biçilip
toplanabilecek olan haksız rantın, özel bir fonda yalnızca Boğaziçi için
toplanması ve kullanılması sağlanmalıdır.
masında tstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu
planlann yürürlükte olduğu doğnıltusundaki yorum
ve talebini reddetmiştir.
Sadece hukukçulann değil, koruma konusunda
sorumlu, yetkili, görevli ve duyarlı herkesin mutla-
ka bilmesi gereken bir hukuk normu da özel koru-
ma yasalannın, örneğin 2960 sayılı Boğaziçi Kanu-
nu'nun, genel yasalann, tmar Kanunu'nun 2863 sa-
yılı olduğudur.
Boğaziçi'nde, 2960 sayılı yasa yürürlükte iken
2863 sayılı yasanın 8. ve 17. maddelenne dayanıla-
rak vetkilenn III no'lu kurula ihale edılmek isten-
mesi, hukuk dışılığı bir yana. kurulu. Boğaziçi rant
savaşma sürmektedir.
Aynı şekilde III no'lu koruma kurulunun,
30.03.1995 tarih ve 7377 sayılı karan ile hukuk mü-
şavirinin hukuk dışı yorumlannı kabullenmesi ve
hatta Büyükşehir Belediye Başkanlığf nın temyize
müracaatının sonuçlannı beklemeye karar verme-
si, hele hele 2863 sayılı yasanın 17. maddesinin Bo-
ğaziçi'nde uygulanmasinı benimsemesi, ama nasıl
uygulanacağını temyiz sonrasına bırakması, idari
yargının tarihsel karanna sahip çıkmamak, durumu
belirsizliğe mahkûm etmektir.
Belirsızlik daima oldubittilerin, yasadışılığın le-
hinedir. Bu durum, hukuki bilgisizlık ve yetersız-
likle izah edilemez.
Ortada. Boğaziçi'nde, yargı karan ile kesinleşmiş
350 trilyon lıralık haksız rantın meşrulaştınlması sü-
recinin ve rant üzerinde tasarruf yetkisinin ilkesiz
kavgası vardır. Boğaziçi'ne, idan yargının yarattı-
ğı büyük şansa sahip çıkan bir siyaset bir kurum gö-
rülmemektedir.
Temel görev, var gücümüzle sorunu topluma mal
etmekti. Mevcut durum, kurulun seçkin üyelerinin
kişilikleri ve tarihsel sorumluluklan ilebağdaşırgö-
rünmemektedir.
Boğaziçi kurtanlabilir mi?
Evet, idan yargının karan bunu mümkün kılmak-
tadır. Öncelikle yerel ve merkezi yönetimin. rant
kavgasını ve sıyası çekişmeyi bırakıp Boğaziçi'nı,
Güneydoğu sorunu gibi. Kıbns sorunu gibi. ulusal
bir mutabakat sorunu olarak ele almalan şarttır.
Birlikte çıkanlacak bir yasa ile Boğaziçi'nde olu-
şan yargi karan ile ölçülüp biçilip toplanabilecek
olan haksız rantın, özel bir fonda yalnızca Boğazi-
çi için toplanması ve kullanılması sağlanmalıdır.
Aynı yasa çerçevesinde İstanbul Büyükşehir Bele-
diyesi'nin organizasyon yapısı içinde, ilçe beledi-
yeleri ile koordineli çalışacak tam yetkili, özerk. ka-
muoyunun bilgisine. destegine, katılımına açık bir
planlama-uygulama örgütü kurulmalıdır.
Yasadışı yapılanmanın birbölümü. cezalı harçlar
ile meşrulaştınlmalı, toplanacak yaklaşık 150 tril-
yonluk fonla, Boğaziçi'ni en çok çirkinleştiren ve
toplumsal kullanımı esas alan plan gereği belirle-
nen bölgeler, arsa ve imalat bedelı karşılığı kamu-
laştınlarak yıkılmalıdır. Yıkılan bölgeler. toplumun
Istanbul halkının tüm insanlığın kullanımına açık ve
yaraşır şekilde düzenlenmelidir. Bu durum netleşin-
ceye kadar ortaya çıkacak imar talepleri, yürürlük-
te olan 1988 tarihli Boğaziçi Nazım İmar Plam'na
göre karşılanabilir ve kurul bu doğrultuda görevi-
ne devam eder.
Böyle bir yasayı ve uygulamayı, tüm İstanbul hal-
kı yürekten destekleyecektir. Yaklaşık 150 trilyon li-
ralık ceza ödeyenler de karşı çıkmayacaklardır. Çün-
kü hem vicdanlar rahatlayacak ve çocukJanna meş-
ru miras bırakmış olacaklar hem de çevre daha
kaliteli olarak düzenleneceği için mülkleri daha da
değerlenecektir.
Mülkleri arsa bedeli ve yapım bedeli üzerinden
kamulaştınlacak olanlar da hallerine şükretsinler,
hukuk çalıştınldığı takdirde bütün ruhsatlar iptal
edilebilecek hiçbir belediye hizmeti (yol, su. elekt-
rik. kanalizasyon, çöp) kendilerine venlmeyecektir.
istanbul halkı bunu yapabilecek gfiçte
Sevgilı İstanbul halkı, duyarlı toplum kuruluş-
lan. siyasetçiler. merkezi ve yerel yönetimin tüm
yetkilileri, sayın Başbakan ve bakanlar, sayın
belediye başkanlan. bu mümkündür. Bu durum,
bağımsız idari yargının Istanbul'a, Boğaziçi'ne
tanıdığı son şanstır.
Bu şansa sahip çıkalım.
Yazımı bitirirken, sevgili Emre Kongar'ın lafı
kulaklanmda çınlıyor. "Ranta egemen olamavan
de\let, devlet değildir."
Dostum, yeni Kültür Bakanımız Ercan Kara-
kaş'a, ınsan haklan ölçüsünde değer verdiğine inan-
dığım kültürel haklar ve Boğaziçi'ni kurtarma
savaşamında başanlar diliyonim.
POLİTİKA VE OTESÎ
MEHMED KEMAL
Egemenlik Yok ımı?..
Keçiören Lısesi Türk Dili ve Yazını öğretmeni Alim
Tosun yazıyor. Besbelli geçim sıkıntısı onu da vur-
muş. Bir 5 Nisan vurgunu da oğretmenim. Şöyle di-
yor
"... 5 Nisan Kararlan milleti neredeyse dellendir-
di. Yokluk, yoksulluk aldı başını gidiyor. lyice taba-
na çöktük. Ben de nerdeyse imdat diye bağıraca-
ğım.
Oğretmenim.
Üniversitede okuyan bir çocuğum, bir de üniver-
sitesınavına girecek bir çocuğum var. Parapulyet-
miyor.
Asıl demek istediğim şu: (Bağışlayacağınızı uma-
rak)
5 Nisan 1995 günlü Cumhuriyet'teki köşenizde
"Kanuni Surtan Süleyman görkemli bir Osmanlı
padişahı olduğu kadar divanı da olan (Avni Divanı)
ulu bir şair"o/arafr geçen tümcenizde dikkatinizden
kaçtığını sandığım parantez içindeki sözdür. Bu söz
(Muhibbi Divanı) olacaktı. Kime, ait olduğunu ben-
den daha iyi bilirsiniz.
5 Nisan Kararlan sizi de mi çarptı?
İyi öğle rakılan.
Saygılanmla."
Öğle rakılan da bizim 'acılı kuşak' gibi bir görünü-
yor, bir yitiyor. Bilmem ki ilerde yeri olacak mı?
Okurlardan gelen mektuplar, eskiden, yazarlar için
bir ölçüt olurdu. Şimdi!
Kime kime, dum duma.. Faks yerini aldı.
5 Nisan Kararları sahıpsiz, ortalıkta dolaşırken
Anadolu da llhan Selçuk'un dediği bir mezbahaya
döndü. Ne yana dönüp baksam kan var. Trafik kanı,
gösteri kanı, soygun kanı, baskın kanı, banka kanı.
Bu kanlar yetmiyormuş gibi Güneydoğu'da terör kan
akıtıyor.
Bir yanda 5 Nisan Kararlan, ö'te yanda 23 Nisan
şenlikleri... Eskiden buna, "Hâkimiyet, bilâkaydışart
milletindir" derlerdi. Sonra kısalta kısalta:
- Egemenlik ulusundur, oldu.
Hacı babalar bunu da değiştirdiler; dolmuşlann,
minibüslerin, otobüslerin, taksilerin arka camına gö-
rüşlerini yansıttılar:
"Hâkimiyet Allah'ındır."
5 Nisan Kararlan'na bakıyorum da hâkimiyet hiç
kimsenin değil; hâkimiyet, sahipsiz dolanıp duruyor.
Anadolu'dan büyük kentlere bir göçtür başlamış-
tır. Eskidan Anadolu'nun tahılı Anadolu'ya yetiyordu,
göç de yoktu. Şimdi tahıl yetmiyor, göç de bitmiyor.
Uretemeyen toplum, tüketemez de... ;
Çoluk çocuk için "Ulusal Egemenlik Bayramı" pe- ;
ki; büyükler için "ulusal çekişme" mi?
Çocuklar için bir tek ülkede bayram yapılıyormuş,
o da bizim ülkemiz!
12 Eylül faşizmi geldiğinde birçok bayramı kakjır-
dı, yenisini de koymadı. Kaldıramadığı bayram "Ulu-
sal Egemenlik"X\r.
Mustafa Kemal Paşa, "Egemenlik ulusundur"
derken Ermenisini, Rumunu, Yahudisini bir ulus sa-
yardı. Onlar da imparatorluktan bu yana kardeşçe
yaşarlardı. Emperyalizm böylesi baskın çıkmazdı;
halklan ayıramadığı gibi mezhepleri, dinleri bölemez-
di. ;
"Emperyalizm yok mu?" •*' '•- !
"Var...- ^ t ^ . ••••••.- .i>. •,. \ ' ;
-Balgibi!.. ' " '
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAS
1 2 3 4 5 6
GAYRİMENKUL AÇIK AKITIRMA
İLANI
ANTALYA MAHKEME SATIŞ
MEMURLUĞU'NDAN
Esas: 1992'87
Antalya Merkez Demircikara mahallesi 1830 ada 12
parselde kayıtlı taşınmaz, Antalya 2. Sulh Hukuk Mah-
kemesi'nin 1991/1487 esas, 1992/834 sayılı karan gere-
ğince satılacaktır.
Tapu kaydına göre 535.00 m2 genişliğindedir. Üzerin-
de üç katlı 1.400.000.000 TL değerinde bina bulunmak-
tadır. Parsel aynk nizam 2 kat inşaata müsaittir. Parsel kö-
şe başı parseli olup etrafı 4.000.000 TL değerinde korku-
luk ile çevrilidir. Mahalli rayiçlere göre m2'si 3.5OO.O0O
TlJden muhammen bedeli 3.298.000.000 TL.'dır.
l.Satış: 5.7.1995 günü saat 16.30-16.40 arasında An-
talya Adliye Sarayı kat:3 no: 022'de açık arttırma ile ya-
pılacaktır. Bu satışta değennin %75'inı bulmadığı takdir-
de 15.7.1995 günü aynı yerde ve aynı saatte 2. arttırma
yapılacaktır. 2. satışta ise değennin %40 ve mahkeme
masraflannı geçtığı takdirde en çok arttırana ıhale edilir.
Satış peşin para iledır, ancak isteyen alıcıya 20 günü geç-
memek üzere mehıl verilebilir. Satışa ıştirak edenin, de-
ğerin %20'si oranında temınat yatırması şarttır. thaleye ka-
tılanlann şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul et-
miş sayılacaklan, başkaca bılgı almak ısteyenlerin me-
murluğumuzun 1992/87 esas sayılı dosyasına başvurma-
lan ılan olunur. Basın: 16810
SOLDAN SA-
ĞA:
1/ Erkekte üreme
sistemmin geliş-
mesini yönlendı-
ren bir dizı hor-
monun ortak adı.
II Balık akını...
Bir şeyı anımsa-
mak ıçın yazılan
kısa yazı. 3/ llkel
benlik... Aritme-
tik hesap yap-
makta kullanılan,
birçok devingen
parça dizisiyle
donatılmış düzenek. 4/
"Zülfünün gibi kuv-
vetli çelik tellerine ' Takılan
gönlüm asırlarca peşinden
gidecek" (Faruk Nafiz
Çamlıbel)... Özsu. 5/ Volka-
nik bir kayaç. 6/Dinlenmek,
görmek ve tanımak gıbi
amaçlarla geziye çıkan
kımse... Tavlada bir sayı. II
Dik tutularak parmakla ça-
lınan büyük bir çalgı.. Top-
lum yaşamına gıren geçıcı yenilık. 8/ Sanayi... Bir nota.
9/ ltına... Ahi kuruluşlanna girenlerin törenle bellenne
bağlanan kuşak.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Devlet tahvilleri, kambıyo ve menkul değerler üzerin-
de yapılan spekülatıf ışlemler. 2/ Üstü toprakla örtülü sa-
man yığını... Kale hendeğı. 3/ Bir akademik unvanın kısa
yazılışı... Nane türünden güzel kokulu bir bitkı. 4/ İs-
kambılde bir kâğıt... Nikelm sımgesi... Bir nota. 5^ Önce
İsveç'te uygulanan. daha sonra diger ülkelerce de benim-
senen, kainu görevlilerinin işlem ve davranışlannın yasa-
lara uygun olup olmadığını araştırmaya yetkili denetçı. 61
Örgensel maddeleri eritmekte kullanılan eter kokusunda
bir sıvı. 7/ Yıkıntı, cöküntü. 8/ Japon link dramı... Küçük
kitap. 9/ Reasürans devrinin tüm koşullannı belirleyen si-
gorta anlaşması... Şöhret.