Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 1995 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Ulusal egemenlik
Egemenliğini doğrudan ulusundan almayan sistem, gerçek
anlamında demokratik ve laik bir yönetim oluşturamaz. Hiçbir
ulus, egemenliğini kayıtsız ve koşulsuz elinde bulundurmadıkça,
çağdaş ve uygar olamaz.
BAHİR M. ERÜRETEN Hukukçu
U
lusal egemenlik kavra-
mı, iki yüz elli yıllık
geçmişi ile Batı'daki
'aydınlanma süreci'nin
oluşumunda gerçek
katkısı bulunan Fransız
düşünür ve yazarlannın yıllar süren uğ-
raşlan sonucunda. 1789 De\Tİmi sonra-
sında. uygulamaya geçirilen demokra-
tiklesme süreciyle özdeştir.
Ulusun temsilcisi ve ulusal egemen-
lik ilkesinin simgesi olan Tûrkiye Bü-
yük MUlet Meclisi, 23 Nisan 1920 tari-
hınde Ankara'da açılmış. bugün 75. yı-
lını doldurmuştur. Atatürk'ün çocukla-
nmıza ba>Tam olarak armağan ettiği bu
büyük ve mutlu gün, tüm ulusumuza
kutlu olsun.
Türk devriminin ilk ve en büyûk te-
mel taşlanndan birini oluşturan Mec-
Bs'in açılışı, o gûn yurdumuzun içinde
bulunduğu koşullar göz önüne alındı-
ğında, gerçekten başanlması çok güç
bir tansık (mucize) olarak algılanmalı-
dır. Yurdumuzun yansına yakın bir bö-
lümü düşman işgali altında olup tstan-
bul'da işgalci devletlerin elinde tutsak
olmasma karşm bir hükûmdar ve onun
hükümeti vardır. Ulusumuz, henûz ve
yenik olarak çıktığımız Birinci Dünya
Savaşı'nın tüm olanaksızhklan ve acı-
lan ile karşı karşıyadır. Ordular. Mond-
ros Mütarekesi'nin ağır koşullan sonu-
cu terhis edilmiş, silahlan elinden alın-
mıştır. Anadolu'nun birçok ilinde iç is-
yanlar birbiri ardına oluşmakta, ulusun
bütûnü yorgunluk, umutsuzluk ve çare-
sizlik içindedir. Altı yüz yıllık Saltanat
döneminin kültür ve kimlik yoksunlu-
ğu, yeni başlatılan ihtilalin içeriğinin
gereğince kavranmasına engeldir. Hal-
kımız, ümmet ve kul kimliğinden, ulu-
sal bilinç aşamasma geçmek zorunda-
dır. Ancak, ulusal egemenlik bilinci ile
demokratik yaşamın altyapısını oluştu-
ran öğeler bilinmemektedir.
Bütün bu olumsuzluklara karşın,
Mustafa Kemal ve ona yürekten inan-
mış bir avuç yurtsever insanın kafasın-
da biçimlenmiş bir ideal vardır: Halka
ulusal bilinci kazandırmak, uygar ve
çağdaş bir devlet olarak, tam bağımsız
ve ulusun egemenliği ilkesine bağlı de-
mokratik bir cumhuriyet kurarak ço-
ğulcu ve katıhmcı bir yönetim sistemi-
ni gerçekleştirmek. Bu amaçla ilk iş
olarak. önceden yapılmış Erzurum ve
Sıvas kongrelerinin devamı olan, gücü-
nü sadece ulustan aldığını tüm dünyaya
kanıtlayacak ve bütün Anadolu illerinin
temsilcilerinden oluşan birinci Türkiye
Büyük Millet Meclisi'ni oluşturmuşlar-
dır. Yeni Türk devletinin müjdecisi olan
bu Meclis. doğaldır ki, Istanbul'daki
hükümdann ve onun hükümetinin de
sonudur.
Cumhuriyet ve demokrasiye giden
yolun başlangıcıdır. Bu ilk Meclis. kısa
süre sonra 20 Ocak 1921 tarihinde 'ilk
anayasa'yı da kabul etmek suretiyle ye-
ni Türk devletinin kuruluşunu bütün ci-
hana ilan etmiştir. Milli mücadele, bu
Meclis döneminde kazanılmış ve Tür-
kün gücünü bütün düşmanlanna karşı
da kanıtlamıştır. Bu ilk Meclis, 30
Ekim 1921 tarihinde Osmanlı devleti-
nin sona erdiğine ve yeni Türk devleti-
nin onun yerini aldığına dair olan tarih-
sel karannı verdi. 1 Kasım 1922 günü
saltanat flilen kalduıkh. Gazi unvanını
kazanan bu Meclis. savaş sonrasında
Lozan görüşmelerini de başlatan kuru-
luş oldu.
Egemenliğini doğrudan ulusundan
almayan sistem, gerçek anlamında de-
mokratik ve laik bir yönetim oluştura-
maz. Hiçbir ulus, egemenliğini bağılsız
(kayıtsız) ve koşulsuz elinde bulundur-
madıkça çağdaş ve uygar olamaz.
Sistemin tüm dünyadaki uygulamala-
n ve eksikleri kuşkusuz tartışılabilir.
Yine de ileri sürülebilecek tüm olum-
suzluklanna karşın, çözüm de ancak bu
sistem içinde olanakhdır. Demokratik
sistemin belki de en yadsınmayacak
yanı budur. Her olumsuz koşulda çö-
züm üretebümesidir.
Yann ulusumuzun bu büyük bayra-
mını yalnızca kutlamakla yetinmeyıp
aradan geçen yetmiş beş yıllık süre
içinde değişen dünya ve gelişen yaşam
koşullannda yurdumuzda bu konuda
sağlanabilen gelişmeler olumlu ve
olumsuz yönleriyle irdelenmelidir.
Yukanda kısaca kuruluşunu ve ba-
şardığı işlerin bir bölümünü özetlediği-
rruz birinci Tûrkiye Büyük Millet Mec-
lisi ile onun ardından gelen ve devrim-
lerin büyük bölümünü çıkardığı yasa-
larla gerçekleştiren 'lkinci Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi'ni takiben pek çok
seçim dönemleri yaşanmış ve birçok
Meclis işbaşında bulunmuştur. Elbette-
ki her biri pek çok olumlu işler başar-
mıştır. Ancak üzülerek söylemek gere-
kir ki, özellikle çok partili döneme gir-
diğimizden bu yana. daha demokratik
bir ortam bulunmasına karşın sistemin
ileriye götürüldüğünü söylemek olası
değildir. Asıl önemlisi. ulusal egemen-
lik kavramının uygulamada iyi işleme-
sini sağlayacak altyapı öğeleri tam sağ-
lanabilmiş değildir. Bu altyapı, genelde
seçmenlerin ve seçilenlerin -siyasal
partiler de bunun içindedir- kültür ve
eğitim düzeyinin geliştirilmesi, seçen
ve seçilen olarak bu görevin yerine ge-
tirılmesinde yurttaşlık bilinci içinde
davranılması, ulusun yüksek ve müşte-
rek yararlan dışında kişisel çıkarlann
söz konusu olmaması, siyasal partiler
tarafindan. din ve vicdan sömürüsü yo-
luyla vatandaş oylannm saptınlmama-
sı.. gibi bir sıra yetenek yanında iyi ah-
lak sahibi kuşaklann yetiştirilmesi, nü-
fuzun kötüye kullanılmasının kesinlikle
önlenmesi gibi başlıca öğeler ve kural-
lar yaşama geçirilmelidir. Tersi durum-
da ulusal egemenliğin parlamentoya
tam olarak yansıtılması olanaklı değil-
dir.
Günümüzün iki yüz yıl öncesinde
Fransız düşünürü \1ontesquie, "Ka-
nunlann Ruhu" adlı eserinde "Cum-
huriyet idaresinde, idare yetkisi tüm
ulusun elinde olursa buna demokrasi
denir. Halkçı bir deviette başka bir gfiç
daha gerekir ki, o da erdemdir" derken.
yukanda sıraladığımız öğelerden daha
önemli olarak, yurttaşın -özellikle se-
çilmeye talip olanlann- erdem denilen
ahlaki değerin bilincinde davranması
gerektiğini özellikle vurgulamaktadır.
Aynı eserin bir başka bölümünde ise
"Bir demokraside cumhuriyet sevgisi,
demokrasi sevgisi; demokrasi sevgisi de
eşitlik sevgisidir... Fazla servet hırsı ise
insanlar arasında var olması gereken
eşitliği bozan bir etkendir..." diyerek
yüzyıllann ötesinden sanki bugünleri
irdelemektedir. Ünlü düşünürün sözle-
rini başkaca yorum yapmadan politika-
cılann dikkatlerine sunmakla yetiniyo-
rum.
ARADABIR
ÇELİK GÜLERSOY
"Kiirt Kimliği"
Güneydoğu'nun acılarına karşı belli başlı iki çö-
züm gündemde bulunuyor, bilindiği gibi. Birincisi,
"önce devlet ve ülke bütünlüğü" diyor ve bunu,
kendine göre uyguluyor.
ikinci reçete, 'siyasi çözüm' alternatifini ortaya
attı ve 'kültürel haklar' ile kültür kimliğinin verilmesi
tezini savunuyor.
Siyasi çözümün tam ne oiduğu, kesin değil. Da-
ha doğrusu, bu tezin sahipleri, kannlanndakini_he-
nüz açıklıkla dile getiremiyorlar.
Ama kültür kimliğinin gerekleri belli: Yerel dilde
eğitim, devlet kapısında kendi dilini kullanma hak-
kı, basın ve TV'de özgürtük.
Batı ülkelerine bakılınca. bunların hiçbirinin, bir
ülke için sorun oluşturmadığı ve ülkeye dert açma-
dığı görülüyor. Bizdeki yandaşlan da zaten, bu dış
örneklere dayanmakta.
Ancak işi yüzlek olarak ele alıp basmakalıp so-
nuç çıkarma yerine, koşullar ve durumlar değerlen-
dirilince, Türkiye'nin Avrupa ülkelerinden birçok iş-
te oiduğu gibi, bu konuda da temelinden aynldığı
ve kökten özelliklerinin oiduğu, anlaşılır.
Batı'daki liberal rejim, şu farklılığa dayanıyor:
1) Avrupa'nın, içinde etnik farklılık taşıyan birkaç
ülkesi, sadece ikili, en çok üçlü bir tç dokuya daya-
nır.
2) Hiçbir Avrupa ülkesinde dil ve köken farklılık-
lan, hemen yanı başındaki bir ülkede üslenmiş, ay-
rılıkçı ve teröre yönelik güçlerle komşuluk etme gibi
bir özelliğe sahip değildir. Oralardaki ikilernler, bir iç
sorun olarak kalıyor ve ülkeden bir porsiyonu ke-
sip, yanı başındaki bir oluşuma eklemek gibi bir
tehlikeyi taşımıyor.
3) Yine çok önemli bir farklılık olarak, Avrupa
devletlerindeki aynlıkçı eğilimli bölgeler, öbür böl-
gelerle az çok eşit bir ekonomik yapıya sahiptir.
4) Avrupa'nın iç huzursuzluğu olan bölgelerde,
dış kışkırtmalar yoktur. Sorun da iç bünyede kalı-
yor.
Bu çerçeveyi Türkiye'ye uygulayınca, her bölü-
mün, trajik denebilecek
kadar derin farklılıklar
gösterdiği, hemen anla-
şılır. Bunları, bizim yaşlı
kuşağın içinde biraz oku-
yup yazmış olanlar, çok
iyi bilir. Gençlerimiz için-
de de hanyayı Konya'yı
bilen çok uyanık zekâlıla-
rın oiduğu görülüyor. Fa-
kat genelde, genç nüfu-
sun, TV'nin verdikleriyle
bağlı ve sınırlı kaldıkları
ve tarihte coğrafyaya ya-
yılmış geniş bir perspek-
tife pek açılamadıkları
da, bir gerçektir.
Onun için, Cumhuri-
yet'in genç okuyucuları-
na yönelik olarak, iki ya-
zım ile bu güncel ve dra-
matik olay hakkında,
hem toplu, hem de biraz
değişik bir yorum getir-
mekte, yarar buluyorum.
Şimdi, yukanda Avru-
pa ülkelerinin bahis ko-
nusu ettiğim, ülke içi iki-
lemlerinin, koşullarının
bir de Türkiye'deki gö-
rüntüsüne bakalım: Sıra
ile:
1) Kültürde hoşgörülü
bir serbestliğe gitmiş
olan Avrupa ülkelerinin
sadece ikiye, en çok üçe
bölünmüş basit ve yakın
iç yapıları, Türkiye'de
10-15-20.. yüzlü bir priz-
maya ya da açıldığında
aynı sayıda kanatlara sa-
hip bir Japon yelpazesi-
nin renkliliğine dönüşür.
Belçika'nın sadece
Flaman ve Valon, Ispan-
ya'nın sırf Ispanyol ve
Bask, Ingiltere'nin Skoç
ve Iriandalılara dayalı ba-
sit ikilemleri karşısında
Küçük Asya, artık son
zamanlarda rahatça dile
getirilebildiği gibi, Laz,
Çerkez, Çeçen, Tatar,
Kürt, Arap, Arnavut..
çoksesliliğine sahiptir.
Avrupa ülkeleri sade
bir dö-piyes giymişlerdir.
Anadolu ise, 'bin dallı'
fıstanın içindedir. A , .
MArkasıl9.Sayfada
Halkın esenliği ve yönetimi
TANJU ERDEM Emekli Amiml
T
ürkiye, Ulusal Kurtuluş'un utkusu
üzerine teokratik bir monarşiden,
ulusun egemenliğini esas alan
cumhuriyeti kurarak tarih sahnesi-
ne yeni, modem kimliğiyle çıktı.
Bu, asker-sivil yurtseverlerin ön-
derliğinde bir ulusal demokratik devrim hare-
keti olup. tek parti örgütü ve programı altında
halkı teba'dan yurttaş'lığa, inanç'lardan aklın
özgürlüğü'ne. müsbet ilimlere yönelten. eğiten;
çağdaş evrensel uygarlığa ve yüksek gönenç
düzeyine ulastıracak sosyal, ekonomik, kültürel
atılımlar yapmaya dönük bir aydınlanma süreci
idi. 1945'lerde çok partili düzene geçilerek 14
Mayıs 1950'de serbest seçimlerle iktidar değişi-
mi ile rejim demokratik düzgüye oturtulmuştur.
Sistem 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Ey-
lül 1980 askeri müdahaleleriyle kesintiye uğrâ-
dı. 27 Mayıs'ın, iktidann antidemokratik uygu-
lamalanna karşı, kendilerini ulusal demokratik
devrimin ilkelerini korumakla görevli sayan as-
ker-sivil aydınlann ve onlan destekleyen halkın
direnmesi sonucu meydana geldiğini; 12 Mart
ve 12 Eylürün ise uyanan halk lcütlelerinin öz-
lemlerine yanıt veremeyen, ülkeyı anarşi orta- •
mına iten yönetimlere karşı mevcut düzenı
güçlendirerek sürdürmek amacıyla yapıldığını
görüyoruz.
Her üç müdahaleden sonra çoğulcu anayasal
sivil düzene (özellikle 27 Mayısçılann 1961
Anayasası'yla) geçilmiştir. Müdahale sonrası
seçimlerle gelen merkez sağ eğilimli iktidarlar
ülkeyi yenıden buhranlara sürüklemektedirler.
Bu durumda demokrasimizin zaafları nelerdir?
Türk toplumunun ulusal demokratik devrim sü-
recini tamamlamadan; yurttaşlar arasında cum-
huriyetin, demokrasi ve özgürlüklerin savunul-
masına olanak veren yeterli bilinç ve kurumlas-
ma olmadan çoğulcu sisteme geçildiği, tutucu
egemen güçlerin iç ve dış konjonktürün de et-
kisiyle kendi anlayışlan doğrultusunda bir de-
mokratik düzeni egemen kıldıklan söylenebilir.
Halkımız seçim dönemleri yönetimi istedigı şe-
kilde oluşturamamaktadır. Çeşitli vaadlerle se-
çilen yerel ve genel yönetimler, seçilmelerini
takiben özellikle son dönemlerde, halkın so-
runlannı çözememekte, giderek kendilerinin,
üst bürokrasinin, büyük iş sahiplerinin çıkarla-
nnı öngören kararlan vermekte, halka doğrular
söylenmemektedir.
Oysa demokrasilerde yönetimler halka hiz-
met için vardır. Demokratik yönetimlerin yetki-
leri, yönetilenlerin (halkın) olur'undan geçti-
ğinden, halkın güvenini yitiren yönetimlerin
banş ortamında değiştirilmeleri olanakhdır.
Çoğunluğun hükmetmesi demokratik düze-
nin dayandığı temel bir ilke olmakla beraber,
demokrasilerde yönetimlerin yetkileri anayasal
hükümler, kişisel ve azınhk haklanyla sınırlan-
dınlmıştır. Böylece anayasal demokrasilerde
tüm yurttaşlar, toplumun üzerinde anlaştığı te-
mel haklara sahiptirler. Bu haklann kullanımı
ve geçerliliği, çoğunluğun iyi niyetine değil,
yasal güvencelere dayandınlmıştır. Bu temel
haklar, yasalar karşısında eşitlik, özel hayata ve
mülkiyete saygı, beyan, inanç. toplantı özgür-
lüklen ve adil yargı hakkı olarak sayılabilirler.
Evrensel demokrasilerde bu haklan yok ede-
cek, zedeleyecek yasalann yaşama geçirilmesi
yasaklanmıştır. Demokratik yönetimlerde bir
temel ılke de kuvvetler, sınıflar, kişiler arasında
dengeyi ve eşitliği bozucu güçlenmeye engel
olunmasıdır. Burada kuvvetler aynlığı ilkesi
önemli bir anayasal hükümdür. Örnegin. yasa-
ma ve yürütme işlevlerine koşut bağımsız yargı
erkinın varlığı. bu iki erkin aşın eylemlerine
karşı halkı koruyucu bir etkendir. Bugün Türk
halkı devlet dairelerinde, hastanelerde, eğitim
müesseselerinde, poliste, hatta yargıda hizme-
tin, eşitliğin, zamanında gerçekleşmiş adaletin
özlemini duymaktadır. Emekçisi, emeklisi ile
halkımızın geçim olanaklan en az %50 oranın-
da azalmış, halk yoksulluğa ve umutsuzluğa
terk edilmiştir. Genelde ücretliler gelirleri ile
temel gereksinimlerini dahi karşılayamamakta-
dırlar. Seçim dönemleri ülkeyi bunalıma götü-
ren, başansız yönetimler yeni vaatlerle, inanç
duygulannı sömürerek halkı aldatmakta, aynı
kadrolar yeniden seçilebilirken, ülke giderek
güçsüzleşmektedir. Demokratik rejimlerin
esenliği, uyanık, bilinçli yurttaşlann bekçiliğine
bırakılmıştır. Seçim dönemleri arası denetim
yapacak, antidemokratik eğilimleri engelleye-
cek olan medyanın, ekonomik ve yasal açılar-
dan iktidarlara ve başka güç odaklanna karşı
bağımsızlığı tartışılabilir Sivil toplum örgütle-
ri, sendikalar ve üniversitelerin politikayla ilgi-
lenmeleri yasalarla sınırlandınlrnıştır. Bu du-
rumda muhalif siyasal partilerin bu işlevleri ye-
rine getirmesi beklenebilir.
Cumhuriyetin laiklik. ulusal devlet anlayışı,
halkçılık (demokrasi) ilkelerine karşıt düşünce
ve eylemleri ortaya koyan merkez sağ parti-
lerin muhalefeti; yine merkez sağ, aşın sağ,
şeriat savunucusu partiler olursa bu aydınlanma
nasıl yapılacaktır?
Sonuçta, Aydınlanma süreci'ni tamamlaya-
madan çoğulcu demokratik sisteme geçen Tür-
kiyemizde yönetimlere ve liderlere büyük gö-
revler düşüyor. Hangi siyasal partiden olursa
olsun yönetimler ve oluşturduğu üst bürokrasi
gerekirsc halka karşın, halk yaranna kararlan
cesaretle alabilecek kadrolan ulus hizmetine
sunmalıdırlar. Halk karanlıkta bırakılmaz, ger-
çeklerle aydınlatılırsa zamanla yönetimler bi-
linçle desteklenebılirler. Bu bir demokrasi eği-
tımi de olur. Atatürk'ün kurduğu Cumhuri-
yefin ilkelerini ve yaşam felsefesini yürekten
benimsemiş Türk sosyal demokratlannın uy-
gun bir kadrolaşma ile bütünleşerek halkımızın
ruhunda yer alan özlemlerini yansıtan somut
bir programla ortaya çıkmalan; sabırla, inatla,
coşkuyla, güven ve umut aşılayarak halkımızı
bilinçlendirmeleri, iktidara gelerek çağdaş de-
mokratik toplumu kurumlanyla kurmak sure-
tiyle, bu tarihsel görevi de üstlenmeleri bekle-
nir.
Bunun zamanı çoktan geldi de geçiyor bıle.
Cırrus o R
r
PENCERE
BAYRAMDA
TELECARD'INIZLA,
ISTER "ALIŞVERİŞ"
YAPARSINIZ,
ISTER "SHOPPING1
:
Telecard sahibi olduğunuzda. Telecard'ınızı.
Türkiye'de ve dünyanm her yerinde, mil-
yonlarca mağaza, market, otel, restoran,
benzln istasyonunda yapacağınız alış-
verişlerde para yerine kullanabilirsiniz.
• Telecard'ınızla. Turkjye'de. tam 744 noktada
hizmet veren Tele24'lerden ve dünyanın her ye-
nndeki yüz binlerce otomatik vezneden günun
24 saatı, gece. gündüz, bayram, tatil, dilediği-
nız an hesabınıza ulaşarak nakit çekebilirsiniz.
• Türkıyenin neresinde olursanız olun. mesai
saatlerine bagımlı kalmadan, para ya da çek
yatırabilir, havale yapabilir, telefon, elektrik. su.
dogalgaz faturalannızı birkaç tuşa dokunarak.
kolayca ödeyebilırsinız. • Telecard sahibi oldu-
ğunuzda. otomatikman sıgortalı olursunuz.
Kaza sonucu yatarak tedavi ve her türlü vefat
teminatını içeren sigorta güvencesınden. tek
kuruş prim ödemeden yararlanabilırsınız.
Ayrıca. 24 saat Acıl Ambulans Hizmef nden
ucretsiz yararlanma imkânına sahip olursunuz.
Sız de. hemen bir Yapı Kredi Şubesi'ne uğrayın,
Süper Hizmet Yetkilisi'yle gorüşün. Telecard
sahibi olun.
Burası Yapı Kredi. Fark burada.
YAPI^CKREDi
"hizmette sınır yoktur"
RP İktidara Geçerse
NeOlur?.. 4
Kimi akl-ı evvele bakılırsa:
- Darbe olur.
- Niçin?..
- Gençlik ayaklanır, halk katlanamaz, ortalık kan-
şır, ordu yönetime el koyar...
- YokcanımL
Kafa kanşıklığı mevsim salatasına rahmet okutu-
yor ama, sirkeyje zeytinyağının eksikliğinden tatsız-
laşıyor. 'An'm biçimsel mantığıyla bir sürecin diya-
lektiğini birbirinden ayırt edemeyen Şark kafasına
sahip kişi, iki işi birden yapamıyor, çiklet çiğnerken
yürümesini şaşınyor, kendi ayaklarıyla tıpış tıpış ge-
leceğin şeriatçı rejimine doğru sürükleniyor.
Peki şeriatçı gelirse, yalnız Refah Partisı'yle mi ik-
tidara oturup yan gelecek?..
Öyleyse öpüp başınıza koyun!..
•
1923 Aydınlanma Devrimi, Anadolu'da bir tarım
toplumunda gerçekleştirildi. 1923'te bir referandum
yapılsaydı, halkın çoğunluğu cumhuriyeti değil pa-
dişahlığı, laikliği değil hılafete dayalı dinsel devleti
yeğlerdi. Bu referandum biçimsel açıdan demokra-
tik görünse bile, ıçerık açısından feodal bir düzeni
vurgulamış olurdu. Devrim yöntemiyle padişahlığı
yıkmak, hilafetı kaldırmak, cumhuriyeti ilan etmek,
laikliği benimsemek, tam tamına demokratiktir.
Yeni kuşakları cumhuriyetçi yetiştirmek için
1924'te öğretim biriiği düzeni kuruldu.
Laik cumhuriyet devletinin milli eğitimi demokra-
tikti; çünkü mantık ve felsefe derslerini belleyip aklı-
nı kullanmasını ve bağımsız düşünmesini bilen birey
yetiştirmek, özgürlüğün ilk koşuludur. Laik, demok-
ratik, çağdaş cumhuriyetin temellenmesinde bir
başka yol yordam yoktur.
Batı'nın bugünkü uygartığının geçmişinde 200 yıl-
lık bir laik eğitim yatırımı vardır.
Ama çağdaş eğitimi tersine çevirir de çocuklannı-
zı dogmalarla donatılmış bir öğretimden geçirirse-
niz, felsefeyi ve diyalektik mantığı dışlayıp öğrenci-
nin aklını kullanmasını engellerseniz, birey değil,
mürit ya da kul yetıştirirsiniz. Bu ortaçağ öğretisi
okullar, kurslar, camiler, partilerie yaygınlaştıkça, bir
Islam ülkesinde şeriatçılığın iktidara yürümesi için
otoyollar döşeniyor demektir...
Türkiye'de kırk yıldan beri bu yollara yatınm yapı-
lıyor; Refah Partisı merkez sağın kendisine açtığı
yollardan yürüyerek bugün iktidar adayı oldu. "fîe-
fah iktidara geçerse gençlik ayaklanır" diyen akl-ı
evvele sormalı: 21 'inci yüzyıla doğru gençlik de-
mokrat ve laik mı?.. Yoksa şeriatçı mı?.. Bu gidişle
yann ne olacak?..
•
Orduyagelince...
Ordu bulutlarda yaşamlyor, kışlalar bu topraklara
temel atmıştır; toplum şeriatçılığa yöneldikçe ordu-
nun göstergesi de değişecektir. Hem ordu yalnız
subay demek değildir; bunun astsubayı var, çavuşu
var, eri var... Zenginlikle yoksulluk uçurumlannın de-
rinleştiği Türkiye'de, ekonomik kalkınmadan yok-
sunlaşmak, tefecilerın ve rantiyelerin iktidannda bu-
nalan toplumda halkı şeriatçılığa iter.
Gidiş o gıdiş...
Bugünkü durum başkadır, yann başka koşullar
ortaya çıkacaktır: Refah Partisi kırk yıldan beri süre-
gelen yatırımların üstünde yükseliyor. Iktidarı eline
geçireceği düzeye ulaştığı gün, ne devrimci gençlik
ortada kalacaktır. ne şeriata karşı ^oyacak bir burju-
vazi bulunacaktır, ne de ordunun sesi çıkacaktır;
halk kitlelerini de ardına alan şeriatçınm önünde
kimse duramayacaktır.
Türkiye'de hazırlığı yapılan ve çoktan beri yürürlü-
ğe konan program budur. 'An'\ düşünen, süreci ay-
nmsamayan; gününü gün eden, yarınını düşünme-
yen, V/zyon'dan yoksun 'vizyon' sahipleri, Türki-
ye'yı kanlı etnik savaşımlara ve laik-şeriatçı çatış-
masına sürüklediler; tez vakitte akıllar başlara dev-
şirilmez de bugünkü geri zekâlılık sürerse, şeriatçı
bal gibi iktidara gelecek, karşısına kimse çıkamaya-
caktır.
Çünkü şeriatçı, öğretim ve eğıtimle geliyor, yok-
sulluğu sömürüyor, tabanını oluşturuyor; geldiği va-
kit karşısına çıkan 'demokrasi düşmanı' sayılacak!..
SADIK GURBUZ
"Turna Telinden'95"
tüm müzik marketlerde
ÇIKTI
İBAYŞU
MfiZtK DRETtM
İMÇ 5. BLOK 5454
UNKAPANI/İSTANBUL
Tel: 512 23 30-512 35 31
Faks: 526 72 67
soz• ^«.IM^T^IM.f^TI
• 'Atakürtçülük'ün esaslan!
Ahmet Altan 'Atakürtçülük'ün esaslarını Söz'e anlattı.
'Devtetin, medyanın ve toplumun bir kesimi çıldırmış.'
• Conileştirilon askerler
Kuzey Irak'tan 'Rambo' manzaraları
• 'Mehmetçik'l hangi kampanya kurtaracak
Medyanın 'Mehmetçtk'le elele' kampanyasına karşı,
sencfikacı ve aydınlardan 'Ordu çekilsin' kampanyası
• 'Banş için savaşmak zorundayız'
Savaş KarşıÖan'nın Aziz Nesin'le görüşmesi
• Kamu çalışanlan bahan eylemlerle getirdi
• Yaşgünûnde dûnya tehdit altında
• Nikaragua: FSLN'nin sağ kanadı uçtu
• BSP'de 'sancıh' kongreler
Tektaş Ağaoğlu, Şaruhan Oluç, Metin Üstündağ,
Ufuk Uras, Özcan Sapan, Ahmet Ural,
Suat Parlar, Mustafa Koz, Cengiz Erdinç,
Şükrü Erbaş, Ahmet Çakmak SOZ'de yazdı
Her cumartesı bayılerde