Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 1995 CUMA
12 DIZIYAZI
DP'nindemokrasi oyunuİsmettnönü, 1945 yılı Gençlik Bayra-
mı'ndaverdiği söylevde, "Türkiye.dün-
ya savaşı sonunda ortaya çıkan güçlükle-
rin yok edildiği ölçüde, ilerteme yolunda
vürüyecekrir. Türkiye'de,engeniş anlam-
da demokrasi ilkelerini uygulavacağı/"
diyordu. Demokrasiye geçileceği anlaşı-
hyordu. Savaş biter bitmez, CHP, yöne-
timtekelinden vazgeçmeyi düşünüyordu.
lç siyasada, savaşın oluşturduğu hüyük
sıkıntılaryaşanıyordu. Eğitimpolitikası-
nın amacına vardırıhnası için Köy Ens-
titüleri kurulmuş, okul binalan, imece
yoluyla, köylüye yaptmlmıştı. Enstitü-
lerin yapılan da öğrencilerin emekleriy-
le dikilmişti. Genç insanlar, en verimli
dönemlerinde ûretim alanından orduya
ahnmıştı. Büyûk bir üretitn azalmasıyla
karşı karşıya kalan köylünûn ürettiği kı-
sıtlı ürüne, devlet memurlannvn eliyle
harmanda el konmuştu. Köylii çok peri-
şandı.
Toprak reformu glrlşiml
CHP, halkın gözünde yeniden değer
kazanmak için yeni siyasalar üretmeye
çaba gösterdi. Atatürk'ün ısrarla üzerin-
de durduğu "toprakrefonnu"nuyaşama
geçirmeye karar verdi. 1945'te, toprak-
sız köylüyû ve az toprakh çıftçiyı toprak-
landırma amacıyla, ismet Inönü'nün
1944'te saptadığı ilkeler doğrultusunda
hazırlanan bir yasa tasansını Meclis'e
getırdi. MecHs'te büyük tartışmalara yol
açan tasan, sonunda yasalaştı. Kuşku-
suz, ulusal kalkınma açısından toprak so-
rununu çözümleyen bir yasa çok önem-
liydi. Her şeyden önce, böyle bir düzen-
leme, küçük parçalara aynlmıştoprakla-
IKİYUZIU
VECIHI ÎIMVIOGUI
n bütünleştirecek. devlet eliyle donatıl-
mış çiftçiler aracıhğıyla makineli tanm
yaygınlaştınlmış olacaktı. Yasaya göre
devlet, az toprakh çiftçiye yeterince top-
rak verecek, topraksız köylüyü toprak-
landıracak ve bu yolla, Türkiye ekonomi-
sini canlandıracaktı. Anadolu köylüsü;
yancı. ortakçı, maraba ya da kiracı ola-
rakçalışıyordu. Bunlan bulamayanlar da
ırgathk ya da amelelik yapıyorlardı.
Topraksız Köylüyû ve Çiftçiyi Top-
raklandırma Yasası; kiracı, yancı ve or-
takçı düzenini yeniden ele alıyordu. Ya-
sa. 50 hektara (500 dönüm) kadar olan
topraklan küçük mülkiyet, 50-500 hek-
tar arasındakı topraklan orta mülkiyet,
(500-5000 dönüm) ve daha yukan birim-
leri de büyük mülkiyet sayıyordu.
Yasantn 17. maddesi, yainız mülkiyet
düzenini saptıyor. üretim ilişkilerini de
düzenliyordu. 17. madde; yancılığı, ki-
racılığı ve ortakçılıgi yasaklıyordu. Faz-
la toprağı olanlar çiftçiye kıraladığı top-
rağı, yasada öngörülen koşullarda sata-
caktı. Bu ilke doğruydu. Çünkü çiftçiler
• CHP, Ikinci Dünya Sayaşı'ndan sonra Atatûrk'ün
öngördüğü toplurn düzenini yaratmak için devrimci
atılımlarını ilerı götürmeye karar verdi.
Demokratikleşmeye yöneldi. 7 Ocak 1946'da kurulan
Demokrat Parti, ilk kongresinde yayımladığı
"Özgürlük Andı" ile halka demokrasi vaat ediyordu.
• Demokrat Parti, 14 Mayts 1950'de yapılan
seçimlerde, büyük bir çoğunlukla iktidara geldi.
Atatûrk'ün önerdiği "ulusal istenç" yerine gelmişti,
ama DP, büyük burjuvazi ve toprak ağalarıyla
örgütlenmişti. Kurtuluş Savaşı'nın düşmanıa
işbirlikçileri, partiye tümüyle egemen olmuşlardı.
için en aşağılayıcı ve ezici durum yancı-
lıktı (1). CHP, sonunda, Kurtuluş Sava-
şı'ndaborçlandığı köylüye borcunu Ödü-
yordu.
Demokrasi adımı
CHP, Atatürkçü bir adım daha atmış-
tı. Atatürk'ün öngördüğü toplum düze-
nini yaratmak için devrimci atıhmlannı
ileri götürmeye karar verdi. Devletyöne-
timindeki tekelini kaldırmaya karar ver-
di. Demokratikleşmeye yöneldi. Önce,
CHP'yi demokratlaştırdı Inönü. 1945'te
toplanan CHP Kurultayı'nda. partinin tü-
züğündeki "yaşam boyu başkanlık" sıs-
teminı kaldırdı. Bundan böyle, genel baş-
kanlar,dörtyıl için seçilecekti. Kendi tü-
züğünü demokratlaştıran CHP, bu kezde
toplumsal örgütlenmeyı ele aldı.
1946'da. 1938'de yapılmış olan Dernek-
ler Yasası'nı Meclis'e getirdi. Işçilerin
örgütlenmesine izın veriyordu yenı yasa.
Işçiler, çıkarlan için örgütlenebilecekti.
Hatta. emekçilerin çalışma koşullannı
korumak amacıyla bir Çalışma Bakanb-
ğı kuruldu. Bu arada, îçişleri Bakanlı-
ğı'na yayın organlannı kapatma yetkisi
veren yasa maddesi de kaldınldı.
1945 Haziranı'nda, hükümet, Mec-
lis'in önüne yeni bir yasa tasansı ile gel-
di. Hükümet, eski scçim sistemini değiş-
tirmeyi öneriyordu. Eskı sisteme göre
milletvekılleri, iki dereceli seçimle seçi-
liyorlardı. Yenı yasaya göre seçim tek de-
receli idi.
Bütün bunlara karşın, ülkede genişle-
yen demokrasi eylemlerine karşı, hükü-
met sert önlemler alıyordu. Gazeteler.
dergiler kapatıhyor, kıtaplar toplatılıyor,
yazarlar tutuklanıyordu. Hatta iktidar.
hoşuna gitmeyen gazetelerin ve dergile-
rin matbaalannı yıktınyonlu. (Tan baskı-
nı, Marko Paşa'nm yaktınlması vb).
Türk Ceza Kanunu'nun 141. ve 142.
maddelerini ağırlaştırarak solculann ör-
gütlenmelerine set çektiler, Kürtler'in
demokratik haklannı, savunacak hukuk
yollannı tıkadılar. 1945 Eylülü'nde Ce-
lal Bayar, Adnan Menderesve Fuat Köp-
rülü, CHP'nin tutumunu elestirdiler. Par-
tiyi eleştiren milletvekılleri, disiplin ku-
rulu karanyla, partiden atıldılar. Celal
Bayar arkadaslan ile (Adnan Menderes,
Fuat Köprülü ve Refik Korahan) yeni bir
parti kurma izni aldı. Dört arkadaş, yeni
partinin "Merkez Müteşebbis Heyeti"ni
kurdular tnönü, 1 Kasım 1945 günü,
Meclis'i açış konuşmasında, ülkenin en
büyük eksiğinin başka siyasal partilerin
bulunmaması olduğunu söyledi.
1946'nın Ocak aymda yeni partiler ku-
rulmaya başlandı.
7 Ocak 1946'da, Demokrat Parti kurul-
du ve genel kurulunu toplayarak örgüt-
lenmeye başladı. Demokrat Parti, ilk
kongresinde "Ozgürtûk An*" diye bir
bildiri yayımladı. Özgürlük Andı'na gö-
re, işçi haklan verilecek, emek koruna-
cak, her smıfin demokratikhaklan geniş-
letilecek, pahalıhk durdurulacaktı.
İşbtrHkçiler DP de
Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950'de ya-
pılan seçimlerde, büyük bir çoğunlukla
iktidara geldı. Atatürk'ün önerdiği "ulu-
sal istenç" yerine gelmişti, ama DP, bü-
yükburjuvazi ve toprak agalanyla örgüt-
lenmişti. Kurtuluş Savaşı'nın düşmanla
işbirlikçileri, partiye tümüyle egemen ol-
muşlardı.
DP, tüzüğünün ekonomik siyasasını
düzenleyen 43. maddesinde "Ozd gbv
şim ve sermayeekonomik yaşanun teme-
lidir. Bu yüzden, özel guişime ve özelser-
mayeye yeni çalışma alanlan açmak, ye-
ni koşuÜar saglamak, özgürlük ve güven
vermek gerekir" diyordu. Programı ha-
zırlayanlardan ekonomist Şefık Balkur
ve MuhtisEte, 1948'de, bu maddeyi şöy-
le yorumladılar: "Tezüniz, özelgirişimin
ve Özel sermayenin önde gelen bir yer
edinmesidirr Ülkede, Ulusal Kurtuluş
Partisi ve Sosyalist Parti gibi partiler de
kuruldu. Ama siyasal iktidar, bunlara fir-
sat tanımadı. Hemen kapattı.
İki partili slstem
Demokrat Parti iktidara gelince vaat ettiklerinin tam aksi bir uygulama içine girdi. Özgürlükler kısıtlandı. CHP'nin hazıriadığı Toprak Re-
formu kuşa döndürüldü. ABD şirketlerine önemli ayrıcalıklar tanıyan Petrol Yasası çıkanldı ve giderek ülke ABD'nin dümensuyuna gir-
di. Atatürk'ün tam bağımsızlık siyasası, 1950'den sonra tümüyle geriletildi.
Tam bağuıısızlık ükesine üıaııet
• Atatürk'ün tam bağımsızlık siyasası, 1950'den sonra tümüyle
geriletilmiştir. 27 Mayıs 1960'ta yapılan devrimle Türkiye,
aemokratlaşma sürecıne girdi. Ancak Demokrat Parti'nın
süreğeni olan Adalet Partısi, gerici sınıflarla bağdaşıkhğını
giderek pekiştirdi ve 12 Mart, ardından 12 Eylui askeri
darbelenni hazırladı.
milyon hektarlık alan üzerinde petrol ara-
ma izni verilmişti. Amerika. Ikinci Dün-
ya Savaşı'ndan sonra. dünyaya egemen
olacak bir gelişme göstermıştı. Bu yüz-
den, petrol arama izni alan şirketlerin ba-
şmda ABD şirketleri vardı.
Ingiltere. kendı sömürgelerine yeterin-
ce sanayi malı sattığı ve onlardan sana-
yısini besleyecek hammaddeyi aldığın-
dan. yeni teknoloji üretmeyi gereksiz
DemokTat Parti iktidan Türkiye eko-
nomisi üzerinde ağır ipoteklere yöneldi.
1954'te. seçime giderken. Amerika'nm
desteğini alabilmek için, mart aymda ün-
lü Petrol Yasası'nı Çıkardılar. Demokrat
Parti. bu yasayla yerli ve yabancı şirket-
lere kırk yıl süreyle petrol arama aynca-
lığı veriyordu. tkinci bir başvuruyla bu
süreyimni yıl dahauzatılabilecekti. 1957
sonlanna dogru, yabancı şirketlere, 8.7
bulmuşru. Bu yüzden, Amerika'ya ve
öbür emperyalist ülkelere göre yeni tek-
nolojiler geliştiremedi. Ingiltere'nin boş-
luğunu doldurdu Amerika.
ABD egemenliği
Bu yüzden, Türkiye'nin lngiltere ile
ilişkileri zayifladı. ABD ile ilişkilerimi-
zin genişlemesi, Amerika etkisinin ço-
ğalmasını gerektirdi. Ülke, Amerikan
emperyalizmi tarafından köleleştirilme-
ye başlandı. Amenkan tekelleri, Türki-
ye'ye verdiklen dolarlann sarf edilecek-
leri yatmm alanlannı belirliyorlardı.
Bugün de bu siyasa, ağırlaşarak sürü-
yor. Ekonomik ve teknik yardımlann
yüzde 52'sinın havaalanlanna, Hmanlara
ve karayollanna yatınlmasını ilk koşul
olarak ileri sürüyorlar.
Bu, bir bakıma ekonominin askerleş-
tirilmesidir. 1951'de NATO'ya girerek
ordunun ulusal niteliğini zayıflatma yo-
lunu açtık. Çünkü Türk tümenleri, NA-
TO'nun emrine veriliyordu.
Görüldügü gibi, Atatürk'ün tam ba-
ğımsızlık siyasası, 1950'den sonra tü-
müyle geriletilmiştir. 27 Mayıs 1960'ta
yapılan devrimle Türkiye, demokratlaş-
ma sürecine girdi. Ancak Demokrat Par-
ti'nin süreğeni olan Adalet Partisi, geri-
ci sınıflarla bağdaşıklığını giderek pe-
kiştirdi ve 12 Mart, ardından 12 Eylül
askeri darbelerini hazırladı. Bugün, hâlâ
12 Eylül hukuku hüküm sürmektedir.
1950 seçimlerinde, CHP yüzde 39.9,
DP yüzde 53.6 oy almışlardı. Geriye ka-
lan yüzde 6.5 oyu da bağımsızlar ve Mil-
let Partisi paylaşmıştı. lngiltere ve Ame-
rika, iki büyük partiyi desteklemeye baş-
ladılar. Çü^\kü sömürme için en iyi yö-
netim, geniş biçimde uygulanan iki par-
tili yönetimdir. Türkiye'de, bu durum
sağlanmıştı. Halkı en iyi sömürmeninyo-
lu budur. (2).
Demokrat Parti, ilk iş olarak Toprak
Yasası'nı ele aldı. 1950'de CHP, birtanm
sayırru yaptırmıştı. Bu sayıma göre, köy-
lü ailelerinin yüzde 86.2'si, ekilebilirtop-
raklann ancak yüzde 28'ini işliyordu.
Toprakların yüzde 33'ü, 76 bin ailenin
elindeydi. Bu, tüm tanm işletmelerinin
yüzde 2.6'sıdır. lşlenebilir topraklann,
hem de en iyi topraklann yüzde 28'i, 326
bin aileye aitti. Sadece 326 bin aile bü-
tün Anadolu'nün topraklannın en verim-
li bölümünü işliyordu. Bu, köylü nüfu-
sunun sadece yüzde 11.1 'i idi.
Demokrat Parti, yasayı yeniden Mec-
lis'e getirdi. Yasanın candamannı oluş-
ttıran iki maddesini değiştirdi. Önce, bü-
yük toprak sahiplerinin topraklannın ka-
mulaştınlmasınj buyuran maddeyi iptal
ettiler, sonra da 17. maddeyi.
Yani, köylü yine kiracı, ortakçı ve ya-
ncı olacaktı. Bu maddeleri değiştirdikten
sonra, çok hızh biçimde kadastro işleri-
ne başladı ve devlet elindeki topraklan
dağıttı. Dağıtılan topraklar, çiftçi ailesi
başına 5.4 hektardı. Demokrat Parti, bu
ilktutumuyla toplumun gerici smıflany-
la açık bağdaşıklığını gösteriyordu.
(1) V.l. Lenin, Collected Works, v. 27, p.
143.(2) Vt, Lenin, Collected Works, v. 41, p.
68;v.22,p. 193.
Yarın: DP'nin ihanetleri ve
Anıtkabir'deki güç
kurtarabîlınek için bir şaııs (2)
YUCELGLRSEL
Yazımızın dünkü bölümünde 1111 no'lu kurulun
yetkin bir kurul olduğunu belirtmiştik. Ancakbu ku-
rul, daha önceki kurulun 199rdeBeykoz, 1992'de
Üsküdar planlan içm aldığı gibi, Kültür ve Tabiat
Varlıklanm Koruma Yüksek Kurulu'nun 04.03.
1988 tarih ve 21 sayılı ilke karan olan "İdare mah-
kemelerine intikal eden konular, idare mahkemesi
kararalıncaya kadar kurulgündemine alınamaz,er-
tdenir" hükmüne rağrnen, 1/5000 ve 1/1000 ölçek-
li Beşiktaş planlannı gündemine alarak, 20.05.1993.
30.09.1993,23.12.1993 tarihlerinde haklannda uy-
gunluk karan vermiştir. Üstelik bu tarihlerde lstan-
bul 1. İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma
karan olmasınarağmen,III numaralı kurulun, yal-
nız Beşiktaş. planlanna bağlı projeler için değil.
Beykoz ve Usküdar planlanna bağlı olarak gelen.
tüm projeler için aldığı kararlar, hem yüksek kurul
ilke karanna hem de idari yarginın yürütmeyi dur-
durma karanna aykın alınmış geçersiz kararlardır.
Kurul üyesi Okta>' EkincFnın, aynı zamanda Mi-
marlar Odası lstanbul Büyükkent Şubesı Başkanı
olduğu göz önüne alınırsa, odanın çok sıkı olarak
yürütülen ÇED'li mesleki denetiminden geçen,
Beykoz, Üsküdar ve Beşiktaş ılçeleri ile ilgili tüm
projelerin şu anda geçersiz duruma düşmesi. aynı
zamanda açılan davanın sıkı bir savunucusu ve ta-
kipçisi olan bu yönetim için hazin ve izahı zor bir
• Topluma mal edilmesi amaçlanmayan, kamuoyuna açık olarak geliştirilmeyen
hiçbir koruma politikası ve karar, doğru ve başanlı olamaz. Koruma kurullannm
imar planlan ile ilgili karar alma süreçlerinin ve kararlannın kamuoyuna, en
azından duyarlı toplumsal kurumlara açık olması, yalmzca karann doğruluğu
açısından değil. koruma planının sahiplenilmesi açısmdan da gereklidir.
maz. Koruma kurullannın imar planlan ile ilgili ka-
rar alma süreçlerinin ve kararlannın kamuoyuna, en
azından duyarlı toplumsal kurumlara, plan alanı ile
ilgili sivil örgütlenmelere açık olması, yalmzca ka-
rann doğruluğu açısından değil, koruma planmın
sahiplenilmesi açısından da zorunlu ve gereklidir.
Hele hele 2863 sayılı yasanm değiştirilmesi ile sa-
yısı 5'e indirilmiş, özerkliği ve kendi kendini yeni-
leme yeteneği olmayan, YOK ve bakanlık konten-
janlan ile oluşan, siyasi iktidarlar değişince yapısı
değiştirilen, mevcut kurum işleyişlerinın. kapalı ka-
rar alması ve alınan kararlann kamuoyuna açık ha-
le getirilmemeleri, siyasi etkilerden bağımsız, ko-
rumanın esası ile ilgili doğru karar almalannı he-
men hemen imkânsızlaşürmaktadır. Nitekim Bo-
ğaziçi revizyon planlannda olduğu gibi, Sur tçi Na-
zım lmar Planı da idari yargı tarafından ve esastan
iptal edilmiş, bu planlan onaylayan koruma kurul-
lan, kendılerinı, korumanın esası ile ilgili doğru ka-
rarlar üretebilen değil, usulle ilgili kararlar alan or-
ganlar durumuna düşürmüşlerdir.
Çevrecilık, doğa ve kültür değerlerini konıma so-
çelişkidir. Aynı zamanda ortak mücadele arkadaş-
lanm olan, çağırdıklan her eylemini desteklediğim,
bu yönetimin 1992 yıh başında yönetime gelmele-
rinden bu yana zaman zaman Boğaziçi için, ilgili
uzman arkadaşlarlabirlikte stratejik değerlendirme
toplantılan yapmalannı istememe rağmen, bu açık
toplantılann yapılmaması, hem bu yazıyı yazmam-
daki vicdani rahathğın hem de içine düştükleri du-
rumun nedeni olmuştur.
1983 planının önemi
Gerçi 8 Şubat 1995 tarihlı basın açıklaması met-
ninde kendüerinin de sorumlu olduğu bütün plan-
lann iptal edildiği ifade edilmiştir. Ancak davanın
temeliolan I983tarihliplanınkendiliğindenyürür-
lüğe girdiği, hep gözardı edilmektedir. Oysa ki Bo-
ğaziçi'nin kurtuluşu 1983 planının varlığına, tartı-
şılmaz yasalılığına dayalı olarak geliştirilecek po-
litikalara bağlıdır.
Şurası açıktır ki, topluma mal edılmeM amaçlan-
mayan, kamuoyuna açık olarak geliştirilmeyen hiç-
birkorumapolitikası ve karav. doğru ve başanlı ola-
rumhıluğu, seçkinler, aydınlar, dürüst bürokratlar-
la sınırlı dilimize doladığımız bir tekerleme, yaka-
mıza taktıgjmız bir rozet değil, demokrasi ve insan
haklan ile doğrudan bağlanrılı; yalmzca parsel, bi-
na, ağaç bazında değil, politika ve planlama süreç-
lerinde sürdüriilen ve her aşamasında açık ve top-
lumsal desteği sağlamayı esas alan bir savaşımdır.
Kültür Bakanhğı Hukuk Müşaviri'nin, III no'lu
kurulun isteği üzerine kurula gönderdiği, bakanlık
müsteşarhğı tarafından da uygun görülen
21.03.1995 tarihliraporise hukuk yanhşlan ve çe-
lişkilerle doludur. Hukuk müşaviri, raporunda:
1- idare mahkemesinin 1988 Revizyon Planı'nı
iptal karanndan sonra 1983 tarihli Boğaziçi Nazım
lmar Plam'nın kendiliğinden yürürlüğe giremeye-
ceöini,
2- 1991, 1992, 1993 yıllannda yürürlüğe soku-
lan, Beykoz, Üsküdar ve Beşiktaş planlannm iptal
edilip edilmediğinin idari yargı karannda açık ol-
madığını,
3-Budurumda 2863 sayılı yasanın 8. ve 17. mad-
deleri gereği Boğaziçi ile ilgili imar uygulamalann-
da "Tüm yetkinin III no'lu koruma kurulunda ola-
cağuu" söyleyebilmektedir.
Doğrusu pes!.. Sayın hukuk müşaviri, ancak bir
memurolarakbu görüşlerin kendisine telkin ve em-
poze edildiği durumu ile mazur görülebilir mi?
SÜRECEK
ANKARA... ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
75. Yılı KııUarken
Ulusal Egemenlik Bayramı'nı kutluyoruz pazar
günü. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 75. yıldönü-
mü. Geçmiş yılları, bayram sevinciyle onurlandığı-
mız 23 Nisan'lan düşünüyorum, devrim tarihimizi
şanlandıran olaylan. Meclis kürsüsünde yapılan ko-
nuşmalan, o konuşmaların dogrurtusunu, inancını,
inandıncılığını. Ayağımız yerde, başımız göklerde
geçen yılları. Ben Cumhuriyet kızıyım, o yıllan mut-
lu ve umutlu yaşadı kuşağım, ama bayram sevinci
hayli soldu doğrusu. "Egemenlik kayrtsız koşul-
suz ulusun" sözünü yaşamımızda hissedemiyoruz
artık. Tersine, kayrtlı koşullu bir yaşamm ezikliğini
duyuyoruz, başımız dik değil, eğik, boynumuz
bükppük biraz, egemen güçlerin gölgesi var her
yerde! Kimi kişileri dinlerken özgür müyüz, bağım-
sız mıyız, bu pcrfitikalar hangi güçler doğrultusun-
da oluşuyor, diye kuşkuya düşüyor insan, öldüresi
bir kuşku, ama her yerde boyveriyor! ilkbahann ye-
şilini değil, sonbahann solmuşluğunu, karakışın so-
ğuğunu üretiyor. Sevgisiz, hoşgörüsüz bir toplu-
mun kaçmılmaz üretkenliği, barış değil savaş, kan
ve gözyaşı üretiyor, ışık değil, karanlık...
Benim kuşağım savaş sonunu yaşadı, ama öz-
verinin nedenini bilerek. Vatanın ve ulusun bütün-
lüğüne inanarak. Gelirimiz dar, ama uikumuz geniş-
ti. Vrtrinlerde yabancı malı bolluğu yoktu, ama yer-
li malı giymenin sevinci vardı. İlk cumhuriyet balo-
lanna Sümerbank basmasından tuvaletlerie gider-
di başkentli kadınlar. Sümerbank özelleştirıliyorşim-
di! Geliri nereye.. merak konusu. Bütçe açıklan ka-
panacak ölçüde değil, açık giderek büyüyor, fatu-
rasını da halkımız ödüyor durmadan. Devleti yöne-
tenler önlem değil çelişki üretiyor ancak!
Egemenlik bayramı öncesinde tabloya bir baka-
lım: TRT ara vermeden yayın yapıyor, Mehmetçik-
le el ele kampanyasına çağınyor halkımızı. Kaç gün-
dür hayli ilginç olaylar yaşanıyor ekranda. Dar ola-
naklarıyla çağınya katılanlar, genç öğrenciler, ço-
cuklar, sözleri, davranışlanyla bir içtenliği sergiliyor
kuşkusuz. Toplanan para denizde bir kum, bir ça-
kıl ancak. Kuşkusuz o da önemli bir eylem, ama
TRT'den başka bir kanala geçince, ya da bir gaze-
te haberiyie özveriden yoksun davranışlara takılı-
yor insan. Onca çelişki arasında belki de bir aynn-
tı, ama ABD yolculannın kiraladığı limuzinler, kaldı-
ğı oteller kara mizah türüetki yapıyor doğrusu. Ki-
mi davranışlar hayli saygısız boyutlara vanyor ülke-
mizde. Belli kişilerin, kuruluşlann savurganlığı, kimi
olaylarda ulusal sorunlan da içererek, başka bir de-
yişle toplumdaki beklentilerden saparak, acı fatu-
ralar odetiyor halkımıza. Dahası ulusal onurumuz
zedeleniyor, özgüvenimizi yitiriyoruz!
• • •
Ulusal Egemenlik Bayramı öncesi böyle bir yazı
benim kuşağımdan bir yazar için üzücü bir olay,
iyimseriiğime de ters düşüyor, ama gerçekleri sap-
tamak gerekiyor. 23 Nisan'ın coşkusunu duymak,
Çocuk Bayramı'nı yetişen kuşaklara özgüven du-
yuracak biçimde kutlamak için sözler, şarkılar yet-
miyor, acı gerçeklerin nedenlerine de eğilmek ge-
rekiyor. Bayram sevincimin solmasına karşın güzel
bayramlar kutlamak umudunu koruyorum ben.
Umudum tarihimizden kaynaklanıyor, 19 Mayıs-
lar'dan, 30 Ağustoslar'dan, 23 Nisanlar'dan, 29
Ekimler'den, cumhuriyetimizi boyutlandıran ilkeler-
den.
llkelerden sapanları, ilkesizliği yaşam biçimine
dönüştürenleri, duyarsız bir toplum amaçlayanlan,
değer yargılarını tersine çevirenleri, haklardan, öz-
güriüklerden, dahası ulusal egemenlikten ödün ve-
renleri daha iyi tanıyoruz. Acı gerçekler her gün uya-
nyor bizi. Bu uyanya duyarsız kalınır, eğik başlaya-
şanabilir mi sonuna kadar?
Demokratikleşme sürecinde hepimize düşen gö-
revler var.
Mesleğimiz açısından da önemli bir süreç bu. Te-
kelleşme eğilimleri tehlikeli boyutlara vanyor gide-
rek, çoksesli habercilik gelişemiyor. Kamuoyu da
sağlıklı oluşamıyor. Yerel seçimlerde yaşadık bunu.
Yeniden yaşamamak için yasal önlemler de bir an
önce alınmalı. 75. yılı kutlarken Büyük Millet Mec-
lisi üyelerine de daha üretken bir çalışma diliyorum
ben. Kişisel sataşmalar, partisel kavgalar yerine ulu-
sun egemenliğine, halkımızın mutluluğuna dönük
çalışmalarla yer alsınlar ekranda. TV düğmesini çe-
virerek ekranı karartıyoruz ama, ufuk da karanyor!
Bir gün ekran da, ufuk da aydınlanacak elbet. Hüz-
nümü bu umutla aşıyorum ben.
Kayrtsız koşulsuz ulusal egemenliği his-
sedeceğimiz nice bayramlara.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2
SOLDAN SAĞA:
1/ Saray ve ko-
naklarda iftar
yemeği yiyenle-
re dağıttlan ve
ıfiş kirası da de-
nilen bahşiş. 2/
Gece yapılan si-
nema ya da ti-
yatro gösterisi...
Bayağı, sıradan. 6
3/ Afyondan el-
de edilen bir al-
kaloit. 4/ Yöne-
tim bakımından
bir tür bağımsız-
hğı olan büyük il... Bir no-
ta. 5/ Bir soru sözü... As-
ya'da bir ülke. 6/ 196O'lı
yıllann başında doğan ve
daha sonra reggae'ye dö-
nüşen Jamaika müziği...
Asya'da bir ırmak. 7/ Bir
işi yerine getirme... "Yok,
kalmadı" anlamında argo
sözcük. 8/ Etli lahana ye-
meği. 9/ tnce kamış... Bel-
lek. algı, düşünme gibi zi-
hinsel yetilerin her bin.
YUKARIIJAN AŞAĞIYA:
1/ Levrek bahğımn küçüğü. 2/ Bir gösteri ya da toplantı
binasında dinlenme yeri... Afrika'da bir ülke. 3/ Top
mermisinin ucuna vidalanan ve mermi atıldıktan sonra
patlamasmı sağlayan ayarlı kapak... Gidilen yol üzerin-
de olmayan. 4/ Iğdır ilinin bir ilçesi... Eli işe yatkm. be-
cerikli. 5/ Selam ya da teşekkür için eğilerek yapılan ha-
reket. 6/ Derebeylik Japonyası'nda en aşagı sınıfı oluş-
turan halk... Büyük kardeş. ağabey. II Uçurum... Kun-
dak çocuklannın tepesinde görülen kepek tabakası. 8/
Fiil... Baryum elementinin simgesi. 9/ Bir adın ya da
sözcüğün baş harfi.