05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14NİSAN1995CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER DTSO'nun araştırmasına göre GAP'ın başansı Kürt sorununun çözümünden geçiyor 4 GAP yeniden yapdanmah 9 ERGÜN AKSOY ANKARA - Diyarbakır Ticaret ve Sa- nayi Odası'nca (DTSO) yapılan bir araş- tırmada, bölgede genel huzurun ve GAP'ın başansının, Kürt sorununun çö- zümüne bağlı olduğu savunuldu. Araştır- mada, GAP yönetim sistemine etkinlik kazandırmak için yönetimin demokra- tikleştirilmesi gerektiğine dikkat çekile- rek. "Kürt sorununun olası çözümleri- nin geciktirilmesi Ue var olan bunalım, projenin geleceği açısmdan çok önemli soru işaretieri yaratmaktadır. Sorun de- mokrasi içinde çözümlenmedikçe GAP da olmayacakür" denildı. DTSÖ adına, Rıfat Dağ ve Dr. Atilla Göktürk tarafından hazırlanan ve daha sonra kıtap haline de dönüştürülen "GAP yeniden yapılanmalı" araştırmasında, GAP bölgesindekı refah düzeyinin Tür- kiye ortalamasının çok altında olduğu bildinldi. Araştırmada, GAP sistemin- deki en büyük aksaklığın projeye yöne- lik zaman ve mekân boyutlanndaki eşgü- dümün sağlanamaması olduğu belirtil- di. Araştırmada, şu saptamalara yer ve- rildi: "GAP yönetim sistemi. halkın güncel ve uzun vadeii taleplerini yansıtmasına ve kamu karar süreçlerine alınmasına olanak tanımayan. merkezi örgütienme yapısı Ue bürokrasinin bilinen geleneksel bir parçası haline getirilmiş, proje hedef kitiesi ve kamunun önceliklerinin bir ara- ya gelmesi sınırlanmıştır." GAP-Kûrt sorunu Araştırmada bölgesel gelişmede. ıktı- sadı sûreçlerin etkenliği kadar. bölgenin sosyo-politık sorunlannın da önemli ol- duğu kaydedılerek. şu görüşler savunul- du: "Sosval yaşama kazandırılacakdingin- lik. ekonomik başannın da kendisidir. Aktif bölgesel gelişme programı önünde- ki en büyük engel. hiç kuşkusuz Kürt so- runu Ue yaşanan toplumsal bunalımdır. Aynca konunun sosyo-psikolojik boyutu her türiü sosyo-ekonomik e> lemi gerilet- mekte ve kalkınmanın temel motivasyo- nu olan girişinıciligi ortadan kaldırmak- tadır. Probtenı ağırdır. Genel huzur ve GAP'ın başansı. önce- likle bu sorunun çözümüne bağlıdu*. Böl- gede yaşanan ve nedenleri geçmişte aran- ması gereken toplumsal sorunlar ve Kürt sorununun olası çözümkrinin geciktiril- mesi Ue var olan bunalım. projenin gele- ceği açısından çok önemli soru işaretleri yaratmaktadır. Bölgede bugün yaşanan- lar yöre insanını yannından endişe duyar bir noktaya getirmiştir. Bu sorun demok- rasi içinde çözümlenmedikçe GAP da ol- mayacaktır." Araştırmanın son bölümünde, GAP'ın başansı ıçin alınması gereken önlemler ıse şöyle sıralandı: - GAP yönetim sistemine etkinlik ka- zandırmak için, yönetim demokratikleş- tirilnıelidir. - Toprak mülkiyet yapısından doğan sorunlan aşmak ıçin, arazı edindirme fo- nu kurulmalıdır. - Sulama hedefleri öncelikle yakalan- mak, bunun gerisindeki tanmsal altyapı hizmetleri bitirilmelidir. - GAP sulama alanı ile sulama dışın- dakı bölgeler için kırsal gelişme prog- ramlan uygulanmalıdır. - Tanmsal üretimde, entegre üretim modelinedönülmeli, kamu kaynaklan bu modele göre kurgulanmaudır. - Bölgesel tanmsal üretim eylemleri- nin finasman ihtiyacını karşılamak için demokratik yönetim sistemınin deneti- minde olacak bölgesel kalkınma banka- sı kuruimalıdır. - Stratejik hedeflere uyumlu, selektif bir teş\ik programı, GAP bötgesi için ay- nca programlanmalı > e teşvik almış kay- nak aynlması kolaylaştırılmalıdır. - Fiziksel altyapılarla birlikte, sağlık, eğitim, konut, kentleşme gibi teknoloji gelıştiren altyapılara ağırlık venlmelidir. - Kafkaslar. Ön Asya ve diğer komşu ülkelerle sımr tkareti olanaklan geliştirfl- meli, Gaziantep'te olduğu gibi diğer iller- de de dış ticaret merkezkri kurulmalıdır. - Kamu faaliyetlerinin eşgüdümünde, GAP demokratik yönetim sistemine ge- riye besleme olanağı getırilmeli. yönetim sisteminin GAP'a ilışkin programlan de- ğerlendirme ve yönlendirme hakkı ol- malıdır. Yasar Kemal Köşeme çekılip oturamam GÜRHAN UÇKAN ' STOCKHOLM - Perşembe günü, ls- • veç'in en büyük ve köklü sabah gazetele- rinden Svenska Dagbladet (liberal muha- fazakâr), Yasar Kemal ile kısa bir süre ön- ce romancımızın evınde yapılan bir söy- leşiyi sürmanşetten ve hemen hemen bü- tün bir sayfa hacminde yayımladı. Gaze- tenin kültür bölümünün ilk sayfasını kap- layan yazının duyurusu da birinci sayfa- dan ve dört sütun üzerinden yapıldı. Binn- ci sayfadaki duyurunun başlığı şöyle: "Kemal. baskı altında rurulan Kürtieıie il- gili ya/ılanndan ötürü hapse ginııe riski al- nnda." Kültür bölümündekı genış >azının • başlığı ise "Türkiye'deki görüş belirtme ' özgürlüğüne yapılan baskuun kurbanL" Haberde, Yaşar Kemal ve yanındaki bir- kaç yazar dostunu, Istanbul'daki DGM önünde alkışlarla protesto ederken göste- ren bir fotoğraf da yer alıyor. Yazının al- tında Yaşar Kemal'in şu açıklamasma yer veriliyor: "Der SpiegeTdeki yazunda. şu an geçer- likte olan yasalara bile aykırı hiçbir şey • yofc. Konunun, yazıda bir suç olup olma- ması meselesi olmadığuu bUjyorum." BHte Hammargren'in haber ve söyleşi- ;sinde Yasar Kemal'in, Svenska Dagbla- • det gazetesine, kendisine yapılan suçla- malara verdiği yanıtlan içeren 7 sayfayı ! verdiği belirtiliyor; yazanmızın yanıtlan ; aynı günkü gazetede. olduğu gibi yayım- landı. Yaşar Kemal'in bu konudaki açık- laması şöyle: - Yedi sayfadan fazla yazamadım. Da- ha önce söylediklerimı ymelemekten ka- çındım. Ben de bu durumdan fevkalade hoşnut değilim, ama ınsan ne yapabılır kı? Başkalan acı çekerken, ışkence görürken. , öldürülürken ve kan içinde yüzerken. odamdaki köşeme çekilip roman yaza- raam ki! Yazanmızın edebıyat anlayışını ve özgeçmişini geniş olarak içeren söyle- şi. şöyle bitiyor: "Dünyanın bütün krtalannda miryon- larca okuru olan bir yazan, savcının şim- di tam Türkiye Avrupa Birliği ile olan güm- rük birtiğine girme anlaşmasmın onay lan- masını beklediği sırada hedef alması. düşüncesizlik örneği olarak gözüküyor, bu- dalalık demezsek eğer. Vaşar Kemai, söz özgürlüğüne hakaret oluşturan bir duruş- maya hazırlanryor." Yazıda aynca, Yaşar Kemal'in Isveç'te yayımlanan 18 kitabının listesi, kronolo- jik olarak yer alıyor. Yaşayan efsane El Cordobes Kızkardeşine "Yann sana ya bir e> alacağım \a da yasımı tutacaksın" diyerek, dövüş için bcslenip eğitilmiş boğalann önüne çıkmıştı Cordoba'nın yoksul cocuğu Manuel Benitez. Arenalarda ölüme meydan okuyor ve öldürdüğü her bogayla birlikte ünü Cordoba'dan bütün İspanya'ya, oradan da bütün dünyaya yayılıyordu. \rtık o "El Cordobes" idi. l'nü servete dönüştü ve iler- leyen yaşını öne sürerek 1987 yılında arenalardan çekildiğini açıkladı. Artık ölümsüz bir efsaneydi... Manuel Benitez El Cordo- bes, tam dokuz yülık aynlıktan sonra, önceki gün yeniden arenaya çıktı, yeniden "ole" çığhklannın ölümcül tadını duydu \e bir kez daha omuzİarda terk etti ölüm meydanını. Yardımcılığını yapan ünlü matador Jesulin de L'brique (sağda) büyük ustasını kutlarken "daha senden öğrenecek çok şeyimiz var" der gibiydi (Fotoğraf AP) Türbanh öğretmenler arhyor • Muşta bazı ortaöğretim kurumlannda öğrencilerin kara çarşafla derse gırdiği belirtiliyor. YUSUFÖZK.4N ANKARA-Şenatçı Hizbullahörgütünün giderek taraftar kazandığı belirtilen Muş ve ilçelerindeki ilk ve ortaöğretim kurumlann- da görev yapan bayan öğretmenlerin. yasa- lara aykın davranarak, türbanla derslere gir- dikleri bildırildı. Muş ve çevresinde, bazı okullardakı kız öğrencilerin de çarşafla ders- lere girmelenne izin verildiğı kaydedildı. Muş Valisi Ahmet RefikTekerek. konuyla ıl- gili sa\ lar üzerine, "Böyle bir şey yok. Cesa- retiniz \ < arsa yazarsmız'' dedi. Özellikle Mıllı Eğitim Müdürlüğü bünye- sinde yoğun bir şenatçı kadrolaşma yaşan- dığı savlanan Muş'ta, tl Milli Eğitim Teftiş Kurulu'nda göre\lı müfettış Setehattin De- mirci'nin. gittıği okullardaki türbanlı öğret- menlere, "Sizler istediğiniz gibi hareket et- mekte serbestsiniz, size kimse dokunamaz. Ben sizi her koşulda desteklerim " dediğı öne sürüldü. Cumhuriyet'e bilgi veren kaynaklar. Muş'ta Milli Eğitim Bakanı Nevzat Ayaz'ın da katıldığı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerinde, Tevfik Sırn Gür ve Hürriyet İlkokulu öğretmenlennin türbanla geçıt res- mine katıldıklannı belirterek, "Buna tüm Muş halkı tanık oldu. O gün çekilen filmlcr- de de bunu görmek olası. Ancak ne valüik ne de Milli Eğitim Müdürlüğü. bu öğretmenle- re müdahele etmedi" dediler. Özellikle vali yardımcılan ile Milli Eği- tim müdürvardımcılannın tiirban olayına ve şenatçı k^Rrolaşmaya destek verdiklerini ile- n süren kaynaklar. Muş'ta yasalann çiğnen- diğini bıldırdıler. Kaynaklar. öğretmenlerin türbanla derslere girmesinin yanı sıra. bazı okullarda kız öğrencilenn de kara çarşafla derslere katıldıklannı belirterek. "Muş'ta bazı okullarda yaşanan manzara, sanki Tür- kiye Cumhuriyeti değil de İran'dayTnışızgö- rüntüsü veriyor" diye konuştular. Kaynaklar türbanla derslere girdiği belir- tilen Mus Merkez Namık Kemal Ilköğretim Okuludindersiöğretmeni HülyaAkköz'ün, 8-A sınıfında, "Laiklik,din$izUktir. Atatürk astında vatan hainidir" dediğini ve öğrenci- lerine FethullahGülen'ın kitaplannı önerdi- ğini öne sürdüler. Muş'un Malazgırt ılçesi sağlık ocağı he- kimi Abdülkadir Şenol'un da ilçe kaymaka- mının talimatı üzerine, 23.9 1994 tarih ve 880 protokol numarası ile öğretmen Güler Ecevit'e, türbanla derslere girebüeceği' yo- lunda rapor verdiği öğrenildi. SHP kontenjanından göreve geldiği öğre- nilen Muş Valisi Ahmet Refik Tekerek, ko- nuyla ilgili sa\lann anımsatılması üzerine. "Hayır efendim, böyle bir şey yok" dedi. Te- kerek. türbanla derse giren öğretmenler ile kara çarşafla derse katılan öğrencilere ait bir lıstenin bulunduğunun anımsatılması üzeri- ne de "O zaman eğer cesaretinizvarsa yazar- sınız,cevabını da alırsınız" dedi. Tanık 24 gündür kayıp NECATİAYGIN İZMİR-Tanık olarak gö- zaltına alınan 68 yaşındaki Nurettin Toluk'tan 24 gün- dür haberalınamıyor. Izmır Barosu avukatlanndan Gül Kireçkaya, Toluk'u evinden alan güvenlik görevlilerinin belirlenerek haklannda ya- sal işlem yapılması için lz- mir Cumhuriyet Savcılı- ğı'na suç duyurusunda bu- lunduğunu açıkladı. A\-ukat Kireçkaya, "Nurettin To- luk'un resmen aranmadığı- nı saptadım. Görevlilerle yapbğım görüşmelerde çe- lişkili bUgiler aldım. To- luk'un yaşanundan kaygılı- yım, bu nedenle görevliler hakkında suç duyurusunda bulundum" dedi Avukat Kireçkaya, mü- vekkili Bülent Toluk'un Guzelyah muhtan ile tartış- tığını, muhtann şikâyeti üzerine arandığını söyledi. Hastanelerde yok Polislerin yaptığı arama- lar sonucu, müvekkilinın yakalanamaması üzerine, oğlunun yerini söylemesi için Nurettin Toluk'un gö- zaltına alındığını belirten Kireçkaya olayla ilgili şun- lan söyledi: "Müvekldlim Güzeiyan muhtannın şikâ- yeti üzerine aranıyor. Polis müvekkilimi bulamayınca Kadifekale'deki evine gide- rek oğlunun yerini söyleme- si için babası Nurettin To- luk'u gözaltma almış. Baba Toluk gözaltındaykcn polis- ler mü\çkkilimin evinegide- rek evde arama yapmışlar, aramada müvekkilim ve ba- basına ait bazı kimükleri al- dıklannı öğrendim. To- luk'un gözaltında olup ol- madığını saptamak için Gü- zelyalı Karakolu'nabaşvur- dum. Kadifekale Karako- lu'nda oMuğunu söyiedUer. Oraya ghtim, önce serbest bıraktıklannu sonra da has- taneye tedavi için götürdük- leriniacıkladılar. Ancak has- tanelerde bulamadık." HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI Köy Göründü, Sağol Kılavuz! Çörçil'in ünlü bir sözü var: - Demokrasi en sakıncalı yönetim biçimidir; eğer tüm diğerlerini saymazsanız! Atatürk "Basın özgürtüğünden doğacak sakınca- lan gidermenin yolu, yine basın özgüriüğüdür" de- mişti. Demokrasiden doğacak sakıncalan giderme- nin en iyı yolu da yine demokrasinin kendisidir. Belki biraz yazgıcı -ya da aşırı iyimser- bir tutum- dur ama; ben "her işte bir hayır olduğuna" inanınm. önce inandığım yolda elimden geleni yaparım. Son- ra çabalarıma ters bir sonuç çıkmışsa, o sonucun ileride ne gibi sonuçlar doğuracağını bekiemeye baş- lanm. Sonucun sonuçları da bana genellikle "Iyi ki öyle olmuş!" dedirtir. Biryıl önceki yerel seçim sonuçlanna üzülmüştüm. Şimdi seviniyorum. Istanbul'dan Rize'ye kadar RP'nin zafer sarhoşlu- ğu yaşanmasaydı, hıç SHP ile CHP birleşir miydi? Bir Melih Gökçek -Tanrı'nın lütfu ile- son dakikada 1600 oyla Ankara'nın başına geçmeseydi, biz düzinelerce kitap yazsak, bazı gerçekleri anlatabilir miydik? • • • Önümde "Adil Düzen "in Ankara'daki biryılının sa- yısal dökümü duruyor. Tam 17trilyonlukbazıyatınmlardurdurulmuş: Bun- ların içinde Dikmen ve Portakal Çiçeği Vadisi, doğal- gaz yaygınlaştırma ve Kocatepe Otoparkı projeleri var. Tam 70 trilyonluk bazı yatınmlar yavaşlatılmış, ge- ciktirilmış: Bunların içinde Metro ve Ankaray ilk sıra- da geliyor. Sadece metronun gecikmesinden dolayı belediyenin bir yıllık zararı 57 milyon dolar. Peki bu yatınmlar yavaşlatılır ya da durdurulurken ve de başkent kargaşa ve çamur içinde bırakılırken, RP'Iİ belediye bir yılda neler yapmış? Sıkı durun! 1994 yılında kaldırım yapımında, hedefteki gerçek- leşme oranı sadece yüzde 5. Yeşil alanda gerçekleş- me oranı sadece yüzde 12. Ağaç ve fidan dikiminde ise yüzde 1 'den biraz fazla. (Yerel seçim sonrası ku- rutulan binlerce ağacı, fıdanı, yeşil alanları saymıyo- rum.) Aynı dönemde doğalgaz tüketimi düşmüş. EGO otobüsleri ile taşınan yolcu sayısı ise 351 milyondan 282 milyona inmiş. • • • Bir de işin parasal yanı var. Hizmet gerılerken, zamlar inanılmaz boyutlara var- mış. Otobüste yüzde 150. Doğalgazda yüzde 216. Su- da yüzde 150'den yüzde 315'e kadar gidiyor. Ustelik Bay Gökçek, belediyenin dış borçlannı da ödememiş. Onun yerine Hazine tam 4.5 trilyon dış borç ödemiş. Acaba Karayalçın yönetimi bir "enkaz" devretti de ondan mı böyle oldu? O da değil! RP belediyeyi devraldığında kasada bulunanlar şunlar: 161 milyon dolar, 300 milyar lira, 4 trilyon Ha- zine kredisı, 1 milyar dolar proje kredisi. • • • Bir de şenatçı dostlann "ad//"liğine ve "dûzen"\e- rine bakalım. Bir yılda 2750 işçı atılmış. Daire başkanı, müdür, şef konumundakilerin yüzde 9O'ı görevden alınmış. Sa- natçılar, yükseköğrenimliler çöpçü, süpürgeci, bah- çıvan yapılmış. Idare mahkemeleri, Ankara'daki RP'li belediyelerin 2000'den fazla işlemi hakkında "yürütmeyi durdur- ma " karan vermiş. Bu kararlann büyük çoğunluğu uy- gulanmamış. Lojmanlarda kalanlan yıl ortasında çı- karmak için sular, elektrikler kesilmiş. (Ama milletve- killiği çoktan sona eren Sayın Melih Gökçek, hâlâ mil- letvekili lojmanını boşaltmıyor!) Kuran kursları, mescit ve dinı yurtlann suyu beda- va olmuş. Buna karşılık, hastane ve okullann suları- na yüzde 315 zam yapılmış. Tümüneyakını "türban"h olan 630 kadın "ustaöğ- retıci" adı altında işe alınmış. Bunlar "beceri ve mes- lek edinme kursu" adı altında, RP'ye taban yaratma eğitimi vermeye başlamışlar... • • • Takke düştü, kel göründü. Köy de göründü... Ama "görünen köy"ün kılavu- zuna gene de teşekkürler. Görüneni daha iyi göstermek, körlerin bile gözünü açmak için az mı uğraşıyor! Bazen başkanlık maka- mında, bazen de TV ekranlarında... NATO Güneydoğu Avrupa Kuvvetleri Komutanı siyasi danışmanı ve Avrupa tarihi uzmanı Diana Smith: K. Irak'tan ne zaman çeldleceğine Türkiye karar verir LEYLA TAVŞANOĞLU NATO Güneydoğu Avrupa Kuvvetleri Komutanrnın siyasi danışmanı olan Avru- pa tarihi uzmanı Amerikalı Diana Smith ABD'nin, Kuzey Irak'taki Türk askerlerinin bir an önce geri çekilmesini istediğini söy- leyerek, "Askerierin ne zaman çekilecekleri kararuu ise Türkiye'den başka hiç kimse ve- remez dedi. Smith, aynca Türkiye'yle ABD arasındaki ilışkilerde son zamanlarda 'zor- luklar yaşandığuu' da kabul etti. 1985 ile 1990 yillan arasında ABD Dışişleri Bakan CYardımcılan Rozanne Ridgway ve Ray- ,mond Sehz'a siyasi danışmanlık da yapan 'Diana Smith, bu hafta içinde lstanbul'day- dı. Smith'legöriişmemizin sorulan ve yanıt- ^anyla şöyle: '. - Türkiye'nin Kuzey Irak'taki PKK !kaıhplanna düzenlediği askeri harekâta 'ABD şimdi sıcak bakmıyor ve kuvvetlerin iıemen geri çekilmelerini istiyor. Oysa -ABD'nin başlangıçta harekâta hiç de karşı çıkmadığı haberieri duyulmuştu. Siz bunu Jiasü değeriendiriyorsunuz? : SMİTH - ABD, harekâtın başında Türki- ye'nin sınırlannı korumak, kendinı, bir dış litkede ayağı bulunan bir isyana karşı sa- ^Tinmak hakkına sahıp olduğunu söylemiş- ii. ABD'nin bututumukanımcadeğişmedi. «Ama aynı zamandabu harekâtın Türkiye'ye "bir bedeli var. Ülke içinde Türkler, ülklerinin geleceği Jconusundaki kaygılannı dile getinyorlar. .Ülke dışında ıse uluslararası kamuoyunu her ^aman hesaba katmak zorunda. Çünkü bir jaskeri harekâtta can kayıplan olur. Askerle- Tİn yanında siviller de ölür. • ABD, askeri güç kullanmanın sınırlı tu- tulmasını, hedefin iyice belirlenmesinı, in- 1985 ile 1990 yillan arasmda ABD Dışişleri Bakan Yardımcılan Rozanne Ridg\\a> ve Raymond Seitz'a siv-asi danışmanlık da ya- pan Diana Smith, bu hafta içinde İstanburdaydı. Smith, Leyla Tavşanoğhı'nun sorulannı yanıtladı. sanlann korkulannın en azına indirilmesini ve harekât sona erdinlınce de askeri birlik- lerin hemen çekilmesini, kamuoyunun da buna inandınlmasını istiyor. - Peki, bu koşullar alönda Türkiye, aske- ri kuvvetlerini Kuzey Irak'tan nasıl çekebn Br? SMİTH - Buna Türk yetkililerin karar vermeleri lazım. - Evet, ama ABD, Türkiye'ye askerlerini çekmesi için baskı yapıyor. SMTTH-ABD, f ürk'kuvvetlerinin Kuzey Irak'tan bir an önce çekilmesini istiyor. Bu konuda. özellikle ne zaman çekilecekleri konusunda Türkiye karar vermelidir. Buna Türkiye adına hiç kimse karar veremez. - Bu arada Almanya'nın Kuzey Irak'ta kendi silahlan vetanklannın kuUanüdığı ge- rekçesiy le Türkiye'ye silah ambargosu uygu- lamasına ne diyorsunuz? SMİTH - Bu konu Almanlan ılgilendırir ve onlardan başkası da bence hiçbir şey söy- leyemez. Ben bir başka ülkenin aldığı karar üzerine yorum yapmak istemiyorum. Al- manlar, açıklamalan ve davranışlanyla bu konuda neler hissettiklerini hiç gizlemedi- ler. - Başbakan Çiller,gerekirse Kuzey Irak'a başka operasyonlar da düzenleneceğini. bu- nun sonuncusu olmadığını söy ledi. Böyle bir durumda ABD'nin rurumu ne olur? SMİTH - Türkiye. egemen bir ülkedir ve kendi kararlannı kendi verir. Tabii böyle bir durumda Türkiye. terazinın bir kefesine kendine yönelik tehdidin ağırlığını, öbür ke- fesine de böyle bir askeri harekâtın nelere mal olacağını koyarak tartmalıdır. Türkiye, askeri harekâtın epeyce pahalıya oturacak parasal bedelini, can kayiplannı. Türki- ye'nin uluslararası alandaki güvenilirliğini, kendi ülkesi içindeki güvenilirliğini de he- saplamak zorundadır. - Bu koşullar altında ABD ile Türkiye ara- sındaki ilişkilerin gidişatını nasıl görüryor- sunuz? • Diana Smith 'Türkiye. egemen bir ülkedir ve kendi kararlannı kendi verir. Böyle bir durumda Türkiye, terazinin bir kefesine kendine yönelik tehdidin ağırlığını, öbür kefesine de böyle bir askeri harekâtın nelere mal olacağını koyarak tartmalıdır' dedi. • Smith'e göre Türkiye, askeri harekâtın epeyce pahalıya oturacak parasal bedelini, can kayıplarını, Türkiye'nin uluslararası alandaki güvenilirliğini, kendi ülkesi içindeki güvenilirliğini de hesaplamak zorunda. SMİTH - Bütün büyük ülkeler arasında- ki ilişkiler gıbı Türkiye'yle ABD arasında- ki ilişkilerde karmaşık. Türkiye, karmaşık, büyük, hızla çağdaşlaşan bir ülke. Kalaba- lık ve genç bir nüfusu var. Ülke içinde yıl- lardır büyük bir iç göç yaşanıyor. Böyle bir ülkeyle ortakhk karmaşıktır ve pek çok yön- lüdür. Böyle bir ortaklıkta, ilişkinin teİc bir yönünün bütüne hâkim olmasına izin ver- mek çok büyük bir yanlışlık olur. Ekono- mik, ticari, askeri, siyasi ortaklık çok önem- li. - ABD'yle Türkiye arasındaki itişkilerin yıllardu" bu kadar kötü durumda olmadıgı konusunda duy umlar alınıyor. Siz bu görüş- lere kanlıyor musunuz? SMİTH - Ben bunu söyleyemem. Birta- kım zorluklar yaşandığı zaman insanlar ko- laylıkla bu tür spekülasyonlar yapabilirler. Türkiye'nın ekonomik zorluklan var. Üste- lik başında PKK gibi de bir dert bulunuyor. Bugünlerde ABD için de ekonomik bakım- dan parlak denemez. Üstelik hepimiz için soğuk savaş dönemi- nin ardından dünyada ortaya çıkan kanşık- lıklara a>ak uydurmak epeyce zor. Burada pratik zekâ ve çok çaba harcamak önem ka- zanıyor. - Smyetler Birliği'nin dagılışından sonra ortaya çıkan tabk),özellikle de Kafkaslar'da- ki durum üzerine NATO şu anda nasıl bir noktada bulunuyor? SMJTH - Pofıtikacılar, NATO'nun dik- katlerini. NATO yönetiminden daha fazla, soğuk savaş sonrası duruma uyum sağlama- ya odaklaştırdılar. NATO karargâhı içinde çalışan'bir insan olarak ben her gün krizler, sorunlar yaşandığına tanık oluyorum. NA- TO bu yeni dünyada kendine hedef olarak iki önemli alanı seçti. Birincisi banş amacıyla doğuya uzanmak ve ileride sınırlannı genişletmek, ikincisi de kriz yönetimini uygulamaya koymak. Bu i- ki alandan kriz yönetimini uygulamaya koy- masının çok daha güç bir iş olduğunu söy- leyebilirim. Krizlerin üstesinden gelmek zor. - Bosna'daki gibi mi? SMİTH - Evet, tamamıyla öyle. Iyi bir örnek verdinız. Uzun, nefret dolu bir tarihi olan Balkanlar inanılmaz biçimde karmaşık bir bölge. Balkanlar'daki kriz NATO'nun bulaştığı bir krizdi. NATO burada başanlı o- lamadı. Zaten orada, taraflann hiçbirisi dığerine karşı başan kazanamadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle