05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 1995 CUMA 10 DIZIYAZI Alevilere karşı gerici oyunlarGazi Mahallesi ve Ümra- niye'de meydana gelen olay- lardan önce tahriklerin ve kış- kırtmalann bu bölgelerde de- vam ettıği bilıniyordu. Suudi Arabıstan, Cezayir ve Afga- nistan'dan gelen şeriatçılann Ümraniye'dekı camilerde ci- hat çagrısı yaptıklan ortaya çıkıyordu. Gazi sakinlerinin ifadelerine göre, Gazi Mahal- lesi'ndeki kjşkırtmalann ise dahaçok 'MHP' kaynaklı ol- duğu anlaşılıyordu. Çeşitli dernek temsilcilerinin, avu- katlann. sözcülerin Gazi Ma- hallesi ve Ümraniye olayla- nyla ılgili düşüncelenni yo- rumsuz aktarıyoruz: Cafer Doğan'ın açıklamaları Ümraniye Pir Sultan Ab- dal Derneği Başkanı Cafer Doğan'ın açıkJaması şöyle: -Gazi Mahallesinde bir provokasyon vardır. Ancak bu kidenin eylemliliği değil. Bu eylemliliği doğuran, Ale- vi kahvelerinin taranması. sonra da polisin cemevine ateş açmasıdır. Ola> larda po- lisin saldırgan tutunıu ve ih- mali açıkça ortadadır. Bunun sonucu olarak halkın tepkisi eyleme dönüşmüştür. Olaylan çok yönlii düşün- mek gerekir. Gümriik hirligi anlaşmasına imza atmış ve demokratikleşme sözü ver- miş bir hükümct var ortada. Ancak gümriik birüğine gi- rilmesini isteven bir sermay e kesiminin \anında, bunu iste- meyen ortaçağın karanlık dhniyetiyle düşünen bir ke- sim de var. Ülkenin laik ol- masını isteyenlerle isteme- yenler var. Demokratikleş- meyi isteyenlerle istemeyen- ler var. Bunlan uzatabUiriz ama bunlardan anladığımız şudur; bu provokasyonu ya- ratanlar, emekçinin yanında olmayan ortaçağ zihniyetin- deki kafatasçılardır. Korkumuz, bu katliamla- nn devam edeceğidir. Bunun için dernokrat. sağduyuiu in- sanlann bir an önce bir ara- ya gelip önlem alması gere- İdr. Ancak bir noktayı da be- lirtmekte fayda var. Öncelik- le emniyetteki ülkücü-şeriat- çı kadrolaşmayı ayıklamak gerekir. Bu görüşteki polisle- rin 10 Nisan'da Taksim'de \e Muharrem Sangül: RP bir yıl önce iktidara gelir gelmez Gazi Mahallesi'nin bir parçası olarak bilinen Zübeyde Hanım Mahallesi'nde okul arsasını işgal etti. Buraya belediyenin de desteğiyle cami yaptı. Bu da halkı tedirgin ediyor. İzzettin Doğan: Alevi-Sünni çatışması yaratarak askeri başa geçirmek isteyenler bu olayı yapmış olabilir. Askeri yönetimin başa gelmesi ise Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerinin askıya alınması demek olurdu. ıldınm, Ahmet Şık Bu da fanatik Islamcı kesimin işine yarar. Gazi Mahallesi'ndeki kahve ve pastanelerin taranmasıyla başlayan olaylar, daha sonra Ümraniye'ye de sıçramıştı. Bu semtlerde daha önce ya- şananlar incelendiğinde ortaya ilginç görüntüler çıkıyordu. Gazi Mahallesi ve Ümraniye'de meydana gelen olaylardan önce çeşitli tahrik ve kış- kırtmalar zaten vardı. Örneğin, Suudi Arabistan, Cezayir ve Afganistan'dan gelen şeriatçılar Ümraniye'deki camilerde cihat çağnsı yapmışlardı. Ankara Kızılay'da şeriat provası yapan- lara nasıl hoşgörülü olduklannı gördiik. Gazi ve L mraniye olav lannda halka > an- lı davranmayıp hoşgörülü olsalardı, bu katliam yaşanmazdı." Reha Çamuroğlu: tepkisi haklı Halkın Şahkulu Dergâhı Basın Sözcüsü Reha Çamuroğlu'nun değerlendirmesi şöyle: "Bu provokasyonun Türkiye'de vatan- daş olma hakkını sadece Türk ve Siinni olarak görme eğilimindeki kişiler tara- fından gerçekleştirildiği ortadadır. Peki kimlere varamıştır bu pro>okasyon? Sat- ranç tahtasında 64 kare var. Bu satranç tahtasında ise 64 mifyon kare var. Biitiin bu hesaplar içinde paranoyakolmaktan- sa çöziimü demokrat olmaktan geçen, provokasyonlara uvgun ortamlan orta- dan kaldırmak daha yararhdır. Halk polise tabü ki tepkiüdir. Bunun ya- nıtını da bölge emniyet miidiiriinü görev- den alan emni>etyetkilileri yanıtlayabilir- ler. Bunun yanında süreç içinde polisin taraflı tutumu ve insanlara işkcnce yap- ması. gözaltma alınanlan öldürmeleri ve daha öncesinde de Sıvas gibi bir katliam düşünülürse, ülkücii ve şeriatçı kadrolaş- nıa içindeki polise tepkinin nedeni orta- ya çıkar." Olaylan yakından izleyen Gazi Ma- hallesi Muhtan Nevzat Aitun'un, görüş- leri ise şu şekilde: "Bu olayda provokasyon öncelikle sis- teme ve rejime karşı, sonra da Alevi ce- maate karşı vapılan kahvelere saldınydı. Sonra ise cemevini tarayarak insanlan öl- düren. yaralayan polisin tutumu var. Bu saldınlann faillerini bulmak. devletin is- tihbarat birimlerinin görevidir. Çünkfi Aleviler Türkiye'nin yumuşak karnıdır ve sürekli kaşını- ^ ^ _ _ _ _ _ _ ^ _ da kahvelerin taranmasını provokasyon olarak nitelendirirken, daha sonragelişen olaylarda güvenlik güçlerınin sorumlu olduğunu söyledı. Doğan, provokasyo- nun kıme yarayacağını ise şöyle açıkla- dr "Alevi-Sünni çatışması yaratarak as- keri başageçirmek isteyenler bu olayı yap- • W Emniyetteki Cafer Doğaii: Öncelikle emniyetteki ülkücü-şeriatçı V l ki P l i G yor. Bu tür bir provokasyonda halkla po- lisin karşı karşıya geleceğinin daha önce yaşanan olaylardan da hesaplanmış ola- bileceğini belirten Sangül. birkaç örnek sıralıyor: -1978 > ıhnda karakolda gözaltına alın- malar dolayısıvla bir yürüyüş yapılnuştı. O yürüyüş sırasında Velı Türkmen isim- li bir şahıs polis tarafından öldü- riilmüştü. Nakın zamanlarda ise simitçi bir va- tandaşın sorgu sırasında ölme- yap||an - kadrolaşmayı ayıklamak gerekir. Polis Gazi ve1 TSr Ümraniye olaylarında halka yanlı davranmayıp poiis teşkiiatıor- hoşgörülü olsaydı, bu katliam yaşanmazdı. ta>a çıktı. Halka Y î 3 J J Y davramşiann- Nevzat Altliri: Türkiye Cumhuriyeti devletinin polisi, dan bunu anlava- . , , . ı ı ı ı ı _ j •->• ı • -ı • ı «ten. adına yakışır bir şekle sokulmalıdır. Bızlerın vergılerıyle hassas maaş alan polisler halkı öldürmek için değil, korumak 321 £ için görev yapmalıdır. vıllardır halka ^ ^ ^ ^ ~ ^ " ^ ^ ^ ~ olan uvgulanan polis baskısı \e terörünün bi- rikimi de sonunda patlanıışür. Türkiye Cumhuriyeti devletinin polisi, adına ya- kışır bir şekle sokulmalıdır. Bizlerin ver- gileriyle maaş alan polisler halkı öldür- mek için değil, korumak için görev yap- malıdır." İzzettin Doğan: Hedef Avrupa'yla ilişkiler Alevı dedesi Prof. Dr. İzzettin Doğan mış olabilir.Askeri yönetimin başa gelme- si ise Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerinin askıya alınması demek olurdu. Bu da fa- natik İslamcı kesimin işine yarar." Gazi Mahallesi Cemevi Avukatı Mu- harrem Sangül. Gazi'de böylesi bir pro- vokasyonun yaratılmasına uygun bırçok neden bulunduğuna dikkat çekiyor. Ga- zi'de yaşayan halkın yûzde 60 civannm Kürt kökenli Alevi olduğunu anımsatan Sangül. dığer taraftan bölge halkının sis- teme muhalif bir yapısı olduğunu anlatı- sivle bö\le bir ola>daha\aşan- dı. Bu sırada da birkaç kişi\ ara- landı.Vanipolis- le halkın arasın- da gergin bir or- tam vardı. Gazi Mahallesi mezarlığına sürekli sol görüş- lü insanlann cenazelerinin getirilmesL. po- lisin kahvelerde, sokakta gençleri gördü- ğü zaman, arama >apnğı sırada çok ka- ba da\ ranması, bu gerginliğin nedenleri arasında. Ylne Gazi'de son zamanlarda ceme\in- de üç bini bulan insanın katıldığı biiyük cem törenlerinin yapılması ve bunun da dikkat çekmesL pro\okasyonu \apanlar tarafından hesaplanmış olabilir. Genel kanaat. bunu yapanlann radikal dinci > a da ırkçı unsurlar olabileceği. Çünkü bu tür prmokasyonlar daha önce küçük çap- lıdenenivordu. \skeregöndermeler sıra- sında MHP'liler araçlaria kornalar çala- rak Gazi Mahallesi'ni boydan boya kate- dip. gösteri yapıyoıiardı. Bunlan bütün Gaziosmanpaşa'da yapıvoıiar ama Gazi Mahallesi'nde yapılması bir provokasyon gibidir. Refah Partisinin cami oyunu Zaman zaman RP'nin bazı uvgulama- lan da bölgede bir tedirginlik \aratı>or- du. RP bir yıl önce iktidara gelir gelmez Gazi Mahallesi'nin bir parçası olarak bi- linen Zübeyde Hanun Mahallesi'nde okul arsasını işgal etti Buraya belediyenin de desteğiyle cami >aptı. Bizim girişimleri- mizle >edi dönümlük arazinin 5-6 dönü- mü kurtanlıp okul inşaatı \apılma>a baş- landı. Ancak, bir buçuk dönümünü ka- pattılar. O zaman da olayların olması muhtemeldi. Halkı, oraya okul vapılaca- ğı konusunda ikna ederek bunu önledik. Gazi Mahallesi gibi bir yerde yeteri kadar cami \ar ama bunlar özeüikle okul arsa- sını işgal ederek cami yapıyorlar. Bu da halkı tedirgin ediyor. Hâlâ halkın, yapıla- cak okulun imam-hatip lisesi olacağı \önünde endişesi Nar." İÎTTİ ve ' kanşürıhyor AZtZYALÇIN "Kızılbaş" sötünün hangi amaçla kullanılmış bu- lunduguna, şimdi de bazı belgeleri tanık gösterelim. Bunlar binlerce belgeden yalnızca iki tanesidir: Bir Osmanlı padişahının şiirinden: (1) "Ta ere Şahn Kızılbaş'a hezimet haberi" -Rafızî ka\mini dahi ede kahir makhur" Şah-ı Kızılbaş: Iran Şahı Rafızî kavmı: İran halkı Tarih-i Gılmanî'de ise: "... Sultan Murat Kızılbaş'ın(İran'ın)üzerineyüriidü. Hoy'u. lebriz'i zabtetti." (2) deniliyor. Hoy ve Tebriz bilindiği üzere. Iran'dadır. Sn. Yetkin. "Aleviliğin özünde eski Orta Asya inamşlannuı etkileri vardır" derken de haklıdırlar. Hatta, yalnız Asya inanışlannın değil: eski Anadolu inanışlannın izleri, esintileri de vardır Alevi ve Bek- taşi inancında. Ama tüm bunlar, Anadolu Alevi ve Bektaşi toplumunu Islamiyet'ın temelinden. özün- den asla uzaklaştırmamıştır. Aynca, Alevi-Bektaşi inancm temelinde, özünde tasavvufî düşüncenın ve ınancın çok derin izlerinin, etkilerinin bü> ük v er tut- muş olduğu da açık bir gerçektir. Çarpıtmanın amacı "Kjnlbaş" sözü, çarpıtılarak Anadolu "Alevi" toplumuna hangı amaçlarla yamandı... 13. yüzyılda Türk ulusunun, Anadolu insanının varlık, bırlık ve dırlik kavgasında; aklı ile, engın bıl- gisi ile. köklü ınançları ile yer alıp savaşanlann başında gelen büyük idealistlerden biri de hiç kuşkusuz Hacı Bektaş Veli Hazretleri idi. O bir sevilikten çıkmıştır..." (4) Şımdi de sözün özüne gelelim: • "Kızılbaş" sözü, Alevi olmayan çevrelerce çirkin, korkunç, iğrenç bir iftiraya ve yalana simge yapıldığı için Alevi, Bektaşi-Alevi ve Bektaşi toplumunu üzmekte, kırmakta ve öfkelendirmektedir. Son olaylar bunu açıkça göstermiştir. Diyanet'e düşen görev Bu nedenle "Kızılbaş" sözünün artık hiçbir maksatla. hiçbir kimse tarafından kullanılmaması çok yerinde ve iyi olacaktır. b ü ^ k mutasavvıf ve düşünür olduğu kadar bir büyük halk öndenydı de. Anadolu insanının o günlerdeki siyasal, psikolo- jik. sosyal ve ekonomık koşullannı çok iyi bilip çok gerçekçi bırbiçimde çözümleme olanağını bulduğu içindir ki Türk ulusunun ve tüm Anadolu insanının tarihten gelen inanç, kültür ve yaşama biçımleri ile Islamiyetin temelini ve özünü. tasavvufun engin potasında kaynaştırarak Anadolu"ya has bir Ale\i inancın temelini oluşturmuştur. Daha sonra ku- rumlaşmış bulunan Bektaşi tarikatı ise o yüce in- sanın temel taşlannı koyup ilkelerinı. yönünü %e amacını belirledıği doğrultuda gelişip olgunlaşmıştır. (3) "Kızılbaş" sözü ise İran Safevileri'nin "Şii" ınancının Anadolu'ya yaymak. böylece kendi nü- fuz alanlarını Anadolu'nun içlerine kadar genişlet- mek emellerine bir tepki ve bir karşı propaganda malzemesi olarak asıl söylenış amacından saptınlması ile ortaya atılan bir Osmanlı terimidir. Anadolu Aleviligı, Yavuz Selim ve Şah ismaıl döneminde başlayan Iran-Osmanlı düşmanlığı ne- deniyle yüzyıllarboyu daımatakip. kınm ve zulüm altında tutulmuştur. Bu nedenlerle kendi kabuguna çekilip içıne kapanan Alevıler de kendilerine has ibadetlerinı. \anı Mlah'a ulaşabilme yollannı ve yöntemlerini gizli olarak yürütmeyı >eğlemişlerdır. Eski Anadolu ve Asya kültürlennın etkileri ve Hacı Bektaş Veli Hazretleri "nin öğretileri nedeniyle kadınlara eşit haklar tanımayı da ilke edindik- lerinden. ibadetlerine kadınlannı da almışlardır. Bunu fırsat bilen Osmanlı yönetimi ise camilerde değil de "cemevlerinde". içlerine kadınlan da alarak gizli ıbadet yapan Aleviler için çirkin ve iğrenç ifti- ralar icat edip. bunlann. dın adamlan kanalı ile halk arasında yayılmasını sağlamıştır. fran halkına "Kızılbaş" denildiği için de Anadolu Alevilen hakkında ıcat edılen bu igTenç yalanlara "Kızılbaşlık" adı venlmiştir. Böylece. Şıiliğin. dolayısıyla da Aleviliğin. birahlaksızlık. Allahsızlık ve dinsizlik hareketı olduğunu. tslamıyetle hiçbir il- gisinın bulunmadığını yayarak Şiiliğin. dolayısıyla da Aleviliğin Anadolu'da yayılmasını önlemeye yönelik bir karşı propaganda malzemesi geliştınl- miştir. Işte bu "Kızılbaş" sözünün ortaya çıkıp günümüze dek gelişinin gerçek yönü. içyüzü budur. Bu arada, Sayın Prof. Dr. Çetın Yetkın'in söz konusu yazısında -eğer bir dızgi hatası değılse- hatalı bir saptamasına da rastladık. Sn. Yetkin diy- örlar ki "Hoca Ahmet Yesevi. Nakşibendi tarikatin- den idi." Halbukı. gerçek bunun tam tersidir: "...Nakşibendilik ve Bektaşilik gibi tarikatler V'e- "Kızübaş" sözü, Alevi olmayan çevrelerce çirkin, korkunç. iğrenç bir iftiraya ve yalana simge yapıldığı için Alevi. Bektaşı-Alevı ve Bektaşi toplumunu üzmekte, kırmakta ve öfkelendirmek- tedir. Son olaylar bunu açıkça göstermiştir. Bu ne- denle "Kızılbaş" sözünün artık hiçbir maksakla, hiçbir kimse tarafından kullanılmaması çok yerinde ve iyi olacaktır diye düşünüyoruz. Alev ilerin. Sün- niler hakkında ön yargılara dayalı hiçbir olumsuz düşünceleri bulunmadığı içindir ki Diyanet tşleri Başkanlığı da tüm camilerde işın içyüzünü ve gerçekleri halka, cami imamlan aracılığı ileduyur- malıdır. Alevilerin de gerçek birer Müslüman olduklannı, onlann da tertemiz. inançlı kişiler olduklannı ısrarla herkese anlatmalıdırlar. Hele de Islamiyet açısından yalanın ve ıftiranın ne kadar büyük bir suç olduğu ortada ıken... Bugün. yurt çapında her zamandan çok birlık. beraberlik, kardeşlık. hoşgörü ve özverive gereksın- im duyulurken, bu mutlaka yerine getınlmesi gereken bir borç olmalıdır herkes için... (1) Riiştii Şardağ, Şair Sultanlar tş Bankası Yavınları. (2) Tarih-i Gılmuni, (Sadeleştiren Kâmil Su). Kültür Bakanhğı Yavınları (3/ Aziz Yalçın. Yonım ve Açıklamalarla Makalat-ı Hacı Bektaş Veli, Der Yay-ınlan (4) Prof. Fııad Köprülü, llk Türk Mutasavvıflan, Diyanet Işleri Başkanlığı Yaymları. ANKARA.,. ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Bir Mektup Okurlardan gelen mektuplara, telefonlara çok se- vinirim. Kimi zaman küfür de ederler ama aldırmam, eleştirileri uyarır, övgüleri onurlandırır beni. Istan- bul'dan H. Soykan'ın mektubu da diken türü battı yüreğime. Sayın okurum Sıvas olaylannı anımsatıyor, Sıvas'tan Ankara'ya geliyor, benım Erdal Inönü için yazdıklanmı eleştiriyor sonra. 2 temmuz günü Sıvas ile Ankara arasındaki telefon bağlantısının bir ucun- da Aziz Nesin, öbür ucunda kim vardı. Erdal Inönü vardı, tedbir alınmaktadır diyordu! Tedbır alınmadığı için şenat, düşman saydığı çağdaş düşünceyi, bu dü- şünceyi yayan otuz altı kafayı ezdi. Yendi. daha bü- yük yengilere erişmek için bilendi, cesaretlendi, diye yazıyor. Siyasal iktidarın anayasa ve yasalan uygu- lamak sorumluluğunu yerine getirmediğini belirtiyor, Erdal Inönü de bu kanın, canın vebali altındadır, di- yor. Ismet Paşa'nın Topkapı, Uşak'ta, Kayseri'deki davranışını da çağrıştırarak. nereden nereye geldik, diye soruyor. Erdal Bey'i Ankara Gazi Lisesi'ndeki öğrencilik yıl- larından tanıyor bu okurumuz. Alçakgönüllü, doğru- dürüst kişiliğini beğeniyor ama, Sıvas olayının siya- sal yaşamını gölgelediğini vurguluyor. Bana da bu ne- denle sitem ediyor. Inönü için yazdıklarımda yalnız başanlannı göstermemı eleştiriyor. Sıvas olayları karanlığını koruyor hâlâ, karanlığı del- meden gölgeden arınmak olanağı yok. Sanırım Sa- yın Inönü deolayın ezikliğini hisseder yüreğinde. Acı ama gerçek, kimi olaylar devleti yönetenlerin gücü- nü de aşıyor ülkemizde, ıpler kimin elinde karar ve- remiyor insan. Kimi gerçekler hayli acı faturalaria ışı- ga çıkıyor. CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin'in baş- kanlığındaki CHP DYP'nın ortaklığına bu nedenle umutla bakıyor halkımız. O acı faturaların uyarısı ve duyarlılığı ile daha sağlıklı çalışmalar bekliyor. Inö- nü'nün Dışişlerı Bakanlığı'na da aynı nedenle sıcak bakıyorum ben. Lozan'ı gerçekleştiren birdevlet ada- mının oğlu, dahası Cumhuriyet kuşağından bir poli- tikacı Sevr'ı yenileme çahşmalarına seyirci kalamaz değil mi? Kimi çevreler çağdaş bulmuyor, modası geçmişlik diye yorumluyor ama "ulusal" politika oluş- turmak büyük önem taşıyor giderek. Hükümetteki CHP ortaklığına da bu nedenle umutla bakıyor hal- kımız. Ancak gelişmeler olumlu değil doğrusu, tersi- ne çelişkiler sergileniyor durmadan. SHP-CHP bir- leşti ama, bütünleşti mi diye kuşkuya düşüyor insan. Bütünleşmeden yeniden yapılanmaya, toplumdaki beklentilere yanıt vermeye, geleceğe ışık tutmaya olanak var mı acaba? Ama siyasal yaşamda özünü aşamıyor ınsanlar. Özeleştiriye yönelmiyor, öz çıka- rından, özgüveninden vazgeçemiyor. Birlikten, bü- tünlükten söz edilıyor, çok parlak sözcüler de bütü- nün bir parçası olmayı göze alamıyor! • • • Başkentimizdemüzikfestivalleri var. Birakşam Bil- kent'te, bir akşam MES'te konser dinleyerek geçiyor gecelerimiz. Genç solistler dinliyoruz, yeni sesler, ye- ni yeteneklerle başka bir müzik oluşuyoryüreğimiz- de. Ben her zaman aynı özlemle yaşıyorum bu mü- zik saatlerini. Siyasal orkestralarımızın da güzel kon- serler vermesini diliyorum. Güzel bir konçerto dinle- mekTjmudunu da hiç yitirmiyorum. Çünkü insanın { doğasına inanıyorum. Güzel müzik üretemeyen bir orkestrayı kulak affetmiyor, çok yetenekli bir baş çal- gıcı orkestrayla uyum sağlayamıyorsa düzeyini ka- nıtlayamıyor. Besteciden başlayarak tek nota çalan çalgıcıya kadar herkesın emeğı, soluğu var bir mü- zik olayında. Yalnız sahnedekılerin değil salondaki- lerin de. Siyasal kuruluşlar için de geçerli bu. Bugün sah- nede benim diyen şarkıcılar var yalnız. Oysa "biz" de- mek zamanı. Ortak sesimizi duyuracak şarkılar söy- lemek zamanı. Milyonlann sesini, özlemini yansıtan bir koro kurulamazsa, kuran bir kadro da oluşacak nasıl olsa. Boşluklar dolar. Siyasal orkestra kurulur, güzel konserler de verir mutlaka. Yoz ortama karşın güzel insanlar da var çevremizde. Orkestradaki yer- lerini alacaklar elbet. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/Kendıdınmıbı- rakarak Müslü- manlığı kabul eden. 2/ Maksim Gorki'nin tanın- mış bir romanı... "Hile. düzen, tu- zak" anlamında argo sözcük. 3/ Evcıl bir geyik... Başarı fırsatı olan elvenşlı durum. 4/ Almanya'da, sarkıt ve dikitle- nyle ünlü mağa- ra. 5/ Kategori... Bir mevve. 6/ Ağzı geniş tek kulplu su kabı... Zırkonyum elementı- nin sımgesı. 7/ Ba>ağı, sıra- dan... Tespihlerin baş tarafı- na geçınlen uzunca parça. 8/ Avuç ıçı... Bir görevın yürü- tülebılmesı ıçın merkez ola- rak seçılen yer. 9/Bırleşık bir şeyı oluşturan yalınç şevler- den her bın... İCapalı bir ye- rin ısısını ayarlavan avgıt. YLKARIDAN ÂŞAGIYA: 1/Ağaç \e dallara vurarak kuşlan havalandırmaya yarayan uzun avcı sınğı. 2/ Ses... Orta Toroslar'ın en viiksek kütle- sı. 3/Bütün vücudasaranbırçeşıt üst gıysısı.4/Bırmeyve. 5/ltalya'dabıryanardağ... Tıtan elementının sımgesı. 6/Bir nota... Bir yerde öteden ben olagelen davranış. 7/ Bir şeyın varhğmı kabul etmeme... Hatay ılinde bir ırmak. 8/Aşırı si- yasal çözüm yollannı ve anı devnm eylemlerını öngören tutum. 9/ isteksiz gibi görünerek yahartmak amacıyla ya- pılan davranış... Sütün yüzünden toplanan yağlı katman. T.C. İZMİR 9. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 199482 Karar No: 1995/118 Davacı Meryem Gülbay vekili tarafından davalı Eyüp Doğan aleyhıne açılan tazmınat davasının ya- pılan duruşması sonunda: 19.790.314- TUnin 27.12.1993 tanhinden ıtibaren yıllık °'o 30 faizı ile bırlıkte davalıdan tahsili ile dava- cıya verilmesine. fazla isteğın reddine. kabul ve red- de göre davacı masraflanndan takdiren 562.700- TL. masraf ile 1.834.000.- TL. vekalet ücretınin davalıdan alınıp davacıva verilmesine., fazlanın davacı üzerinde bırakılmasına. bakiye 575.000.- TL. harcın davalıdan tahsiline. davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yok- luğunda temyizi kabil olmak üzere verilen karar, ka- rar yerine kaim olmak üzere ılan oiunur. Basın: 16448
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle