22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 1995 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Bari bu işe yarasın! MELÎH CEVDET ANDAY * stıklal Mahkemelerı Kanununun, • çok partilı sıyasal yaşama ginş ta- • rihi olan 1946 yılında, ancak o yıl- I da kaldınlması ne ılgınçtir! Günün I Cumhurbaşkanı tsmet Inönü'nün, _A- böyle bır yasa ıle çok partilı döne- me geçılemeyeceğım düşünmesı gerçı takdırle karşılanacak bir olaydır, ama her- kesin unuttuğu bu yasanın o güne değin geçeriığını koruması şaşırtıcıdır da. Kal- dınlabilir ıdıyse neden daha önce kaldı- nlmadı? Artık uygulanmayan. uygulama nedeni ortadan kalkmış bır yasanın ko- runmasını anlamak kolay değildir. Olağa- nüstû bır durumu süreklı kılmak toplumu rahatsız etmez mı0 Dahası var. olağanüstü durum yasalan ıle bır ülkeyı yöneünek, yönetenler ıçın şeref vencı bır ış sayılmasa yendır Çün- kü burada yasa koyucu. kendınden başka herkesm suçlu olabıleceğmı varsaymakta- dır u Bugün suçlu değüsen, yann olabüir- snT anlamına gelır bu. yurttaşı kuşku al- tında tutmaktır. Ceza yasamızın ünlü 141. ve 142. maddeleri, demokratık dflzen ıçınde şid- detlendınldı ve kullanıldı. Hukuksal ya- pımız burada büsbütûn ıçınden çıkılmaz bır duruma gelmıştı. Şöyle kı, bır yazı- nın, bır şıınn, bır oyunun komünıst pro- pagandası ıçerdığını savunan savcı, ne- dense bu propagandadan etkilenmiyordu, "Halk etkflenebilir" dıye düşünüyordu. Dahası var; yasa koyucu maddeleri ka- leme alırken suç ışlemış oluyordu. O maddelenn gerekçesi nıtelığınde olan "Bir suufin başka bir sınrfL." dıye başla- yan sözlen, hem sınıflann varlığını kabul etmek, hem de bu sınıflar arasında sava- şım olabıleceğmı sezdırmek bakımından suça katılmanın belgesı nıtelığıne bürü- nüyordu. Oyle ki, bu durumda yasak amacı, bir tartışmaya bırakıyordu yennı: Başka bır sınıfi egemenliği altına alan bır sınıf var- ken, sen neyı yasaklamış oluyorsun? Sö- mürünûn lafını etmeyı mı? Terörle Mücadele Yasasımn 8. madde- sı, yukarıda kısaca gözden geçirdiğimız yasalann ortaya çıkardığı soru ve sorun- ların tümünü ıçerdıkten başka. yepyenı bır durumla da karşı karşıya bırakıyor bı- zı. Adalet Bakanımızın "Türkiye'nin en büyük ayıbıdır" dedığı bu maddeyı, ayıp oldugu ıçın mı kaldıracağız, yoksa Güm- rük Bırlığı'ne gırmek ıçın mı9 Sorun'un bence en önemlı yanı budur. Kendı toplumumuza lâyık gördüğümüz böyle bir maddeyi Batı'nm gözüne gir- mek ıçin kaldırmaya kalkmamız ayıp de- ğıl mı? Şu 8. maddeyi bır de biz gözden geçırelim: -Hangi yöntem. maksat ve düşünceyle olursa olsun. Türkiye Cumhurheti De\le- tinio ülkesi ve milleti Ue bölünmez bütün- löğünıi bozmayı hedef alan >azılı \e sözlü propaganda Ue toplanb, gösteri \e yürü- yfiş vapıiamaz. ^apanın hakkında iki yü- dan beş yıla kadar ağır hapis ve 50 mihon liradan 100 mih/on liraya kadar ağır para cezası hükm oJunur." Bu maddeyı okurken, bır yasayı kale- me alma sanatının unutulup unutulmadığı kuşkusuna düştüm. Neden derseniz, "Hangi vöntem, maksat ve düşünceyle olursa olsuıu." sözlen. ıster ıstemez yasa memını de ıçermektedın çünkü yasakla- ma amacı ıle yazılmış da olsa, bu metın "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milleti De bölünmez bütünlüğünü boz- mayı hedef" almaktan sözetmektedır, "hangi vöntem, maksat ve düşünceyle olursa olsun" sözünün kapsamı çok ge- niştir, yasa metni de bunun içine girebiîir. Aynca yasa koyucunun "bölünmez" olarak nıteledığı "bütünlüğfi" az sonra bozulabilecek gıbı göstermeğe kalkması da bır rutarsızlık sayılabılır. Dahası, bu yasa, bütünlüğü bozmaya yönelık düşünceler konusunda hıç de açık seçık değildir. bundan ötürü de "adli hata"ya çok elvenşlıdır. Ben bu konuda yazıp da, suç ışledıklen gerekçesıyle hapse atılmış olanlann suçlu olduklanna manamıyorum. Aynca, Ada- let Bakanımızın bu maddeyi "ayıp" dıye göstermesı de görüşümü güçlendınyor. Bütün bunlar gözönüne alındığında, 8 maddenin neden bır türlü kaldınlamadı- ğını anlamak kolay değildir. Böylesıne cılkı çıkmış bır ceza madde- sınden ötürü hâlâ ıçerde yatanlann bulun- ması haksızlıkların en büyüğüdür. O yurttaşlanmız hıç vakıt geçınlmeden öz- gürlüklenne kavuşturulmalıdır Ama bağışlama yolundan değıl. Suç ışlememış olanın bağışlanması sözkonusu edilebılır mi? Bu çıkmazdan kurtulmamız ıçın, düşünce açıklamayı suç saymaktan vazgeçmemiz gerekıyor. Gümrük Bırlığı'ne girmek, nasıl olsa bir işe yaramayacak, ban bu işe yarasın! Bir soru çıkıyor karşımıza: Ayıplanan o maddeyi gerekli sayma zihnıyetı orta- dan kalktı mı, silindı mı, toplum yaşamı- mızı etkılemekten çıktı mı? Hıç sanmıyorum, çünkü düşünce açık- lamayı suç sayan zihniyetle savaşılmadı, o zıhnıyet kökünden yenilgıye uğratılma- dı Eski alışkaniığımız sürüyor: Gerekli değışıklığı bız gerçekleştıremeyız, olsa olsa yukardan aşağı ındınlır. Bır tür dmdarlıktır bu. ARADABIR NEVRA BUCAK Olmadığı Yerde Laiklik yalnızca dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması mıdır? Bu tanım o kadar bastt midir? Ne yazık, bizde laikliğin üzerınde gereğınden faz- la durulmadı, önemsenen büyük bir cıddiyetle anla- tılmadı, üzerınde konuşulmadı, tartışılmadı. Gerçi bütün TV kanallannda, açık oturumlarda bol bol ko- nuşuidu, tartışıldı diyeceksinız. Hayır, tartışılmadı, il- gi sömürusü ve çıkar içın şeriatçılara alabildığine propaganda fırsatı venldi. Okullarda laıklikten kısacak söz edilip geçildi, öğ- rencılere lyıce öğretilıp içlerine sındirilmedi. Böyle bir durumda, laikliğin halkın 'kayıtsız şart- sız' egemenliği olduğunu, ustünlüğünü dile getırdı- ğinı, bizi ümmetlikten çıkarıp yurttaşlık bilincine, ulus olma yücefiğine ulaştırdıgını, insana güvenli ve çağdaş bır yaşam biçımi sağladığını kaç kişi gerek- tiğınce kavrayıp önemıni değerlendırebıldı. lyi düşünelım, laikliğin olmadığı yerde demokrasi olabilir mi? Bizde cumhuriyet yönetıminın erdemıy- le demokrasiye geçebilmenın eğitimsel altyapısı çok sağlam olarak geliştirildi. Ancak seçimle getiri- len ödünlü halk dalkavukluğu gerçek demokrasiyi yıllarca kör-topal yürüttü. Laik düzende adalet vardır, insana, dine saygı duyar, onların çağdaş yaşam biçimine, giyimine, yemesine, içmesıne, eğlenmesine kanşmaz. Şimdi- ye dek hangi Müslümana camıye girdi ya da bir Hı- ristiyana kilıseye gırdı dıye kanşılmıştır. Namaz kıla- na, dua edene, oruç tutana kim ne dedi. Bunu kim- se söyleyemez. Bir zamanlar, büyüklerimız namaz kılıp oruç tu- tarken biz onlara saygıda kusur etmezdik, onlan Arkası U.Sayfada Temel Düşünce Haklan Sözleşmesi AKIN BEŞÎROĞLU TRT Başhukuk Müşavih T emel Düşünce Haklan Sözleşmelen- ne Türkiye'nın katılmasının uygun bulunduğuna ılışkın ıkı yasa tasansı şu anda Meclıs genel kunılunda gö- rüşülmekte. Bu sözleşmeler, ıcracı sanatçılar, fonogram yapımcılan ve yayın kuruluşlannın korunmasına daır 1961 tanh- lı Roma Sözleşmesi ıle edebıyat ve sanat eserlen- nın korunmasına ılışkın Bern Sözleşmesf nde de- ğışıklık yapan ve 1979 yılında tadıl edılen Bern Belgesı'dır llk bakışta, bu durum. 1 Ocak 1952 tarihınden bu yana ülkemızde devlet ılgısınden yoksun bulunan düşünce haklan alanında cıddı bır gelışım olarak kabul edılebilır Gerçekten söz edılen ıkı temel düşünce haklan sözleşmesıne Türkiye'nın katılmasi cıddı bır gelışım nıtelığı ta- şımaktadır. Ancak, bu gelışımın ülkemız açısın- dan yararlı sonuçlar doğurabılmesı, uluslararası sözleşme hükümlenne uygun mevzuat hazırlan- masına bağlıdır. Bern Sözleşmesı'nin 36. ve Ro- ma Sözleşmesı'nın 26. maddelen, sözleşmelere katılan devletlerin. anayasalanna uygun olarak sözleşme hükümlennın uygulanmasını sağlayacak gerekli önlemleri alacaklannın taahhüt edilmesını koşul olarak öngörmektedır. Bır başka anlatımla, TBMM'de görüşülmekte olan Yasa Taslağı hükümlennın, katılmak üzere bulunduğumuz uluslararası sözleşme hükümlen- nın Türkıye'de uygulanabılmesını sağlayabılme nıteliğı taşımalan en az koşuldur. Yapılacak bır ınceleme, gen ahnması önenlen yasa taslağı hü- kümlennın böyle bir nıtelik taşımadığını ortaya koyacaktır. Burada bır hususu Meclıs'ın değerlen- dırmesıne sunmak ıstiyonım. Türkiye, Bern Söz- leşmesı'nin 1948 Belgesı'ne 5777 sayılı yasa ıle katılmış ve sözleşme hükümlenne uygun bulunan 5846 sayılı yasayı kabul etmıştır. Uluslararası sözleşme ve yasa aynı tanhte, 1 Ocak 1952 tan- hınde yürürlüğe gırmıştır. Bugün, 43 yıl sonra, katılmak üzere olduğumuz uluslararası sözleşme- lere uygun olmayan hükümler ıçeren bır yasa tas- lağının kabul edılmesı mantığını anlayabılmek olanagını bulamadığımı vurgulamak ıstıyorum. Ülkemız, 1948 tanhlı Bern Belgesı"ne katıldık- tan sonra düşünce haklan alanında. uluslararası gelışımden uzak kalmıştır. Bern Belgesı'nın Tür- kıye'de yürürlüğe gırdığı 1 Ocak 1952 tanhınden hemen sonra, 6 Eylül 1952 tanhınde Cenevre'de Evrensel Düşünce Haklan Sözleşmesi kabul edıl- mıştır Bu tarıhlerde yaptığım bır araştırmada, 1948 Brüksel Belgesi'ne 45 ülkenın taraf olduğu- nu. Evrensel Düşünce Haklan Sözleşmesi'ne ıse 56 ülkenin taraf olduğunu, Cenevre Sözleşmesı'- ne taraf olmayan, Brüksel Sözleşmesi'ne taraf ül- kelenn ıse Kamerun, Kongo. Dahomey. Gabon, Fıldışı Sahılı, Madagaskar, Malı, Güney Afrıka Cumhunyetı, Senegal, Yukarı Volta ve Türkıye olduğunu üzüierek saptadım. Aradan geçen uzun yıllar sonrasında, Ekım 1993 tanhınde yukanda saydığım devletlenn tamamının Uluslararası Dü- şünce Haklan Sözleşmelen'ne katılmış olduklan- nı gördüm. Bu sözleşmelere katılmayan tek Bem Bırlığı ülkesi Türkıye'dır. Bugün evrensel sözleş- meye 90 ülke, Bem Sözleşmesi'nın Pans Belge- sı'ne 93 ülke taraftır. Dünyanın bütün ülkelennde eser sahiplerinın, sanatçılann, kültür yaşamlanna katkıda bulunan bütün kışı ve kuruluşlann haklan ve yararlannın ortak olduğu kuşkusuzdur. Uluslararası sözleşme- ler de bu ortak yarar ve haklann en lyı şekılde ko- mnmasını sağlamayı amaçlamıştır. Türkiye'nın, bu alanda dünya ülkelennden farklı, Türkıye'ye özgü, özel kurallar öngörebılme lüksüne sahıp ol- duğu düşünülmemehdır. Böyle bır düşünce bıçı- mı, ülkemizın, uluslararası düşünce hukuku orta- mının dışında kalmasına neden olacaktır Düşün- ce haklan alanında devletlenn uluslararası alanda bırlikte önlemler öngörmelen ve bu önlemleri sü- reklı gelıştırme çabalannın tek ve temel nedenı, hangi devletın uyruğu olursa olsun, eser sahiplen- nın eserlen üzenndekı manevı ve parasal haklan- nın en lyi şekılde korunabılmesının sağlanması- dır Bu çabalann dışında kalmak, o devletın kendı eser sahıplenne saygı duyduğu şeklınde yorumla- namaz. Bakınız, CenevTe'de WIPO/OMP1 Dünya Düşünce Mülkıyeti Örgütü'nün bınasında Latınce bır >azıt (kitabe) bulunmaktadır. Bu yazıtta yer alan metınde aynen şu ılkeye yer venlmıştır: "tnsanın yaratıcı gücü. bütün bulu; ve sanat ürünlerinin ka>nagtdır. Bu eserlen insan hayaonı yaşamaya değer kılan bir güvencedir. Bu nedenk, buluşlar \e sanat eserlerinin korunmasını sağla- mak. dikkatle izlenmesi gerekli bir devlet görevi- dfr." Düşünce ve sanat yaşamını düzenleyecek ku- rallar, eser yaratıcı güçlerin teşv ık ve destek bula- cağı kültür ortamının odak noktasıdır. Her ülkede- kı kültür yaşamının gelışımının mutlak düzenlı bır ortama gereksınme duyduğu kuşkusuzdur. Düzen unsurundan yoksun, gelışıgüzel bır orta- mın düşünce ve sanat değerlerinin enmesıne ve kültür yaşamının yozlaşmasına yol açacağı kaygı- sı canlı tutulmak gerekır Bir ülkenin kültür yaşa- mının düzenı, bır başka anlatımla düşünce ve sa- nat alanında "eser" yaratıcı güçlenn özendınlme- sı, desteklenmesı ve saygınlığının yaygınlaştınl- ması, düşünce ve sanat eserlennın ve bu eserler üzenndekı haklann korunması ıle ılgılı hukuk ku- rallannın gücüne bağlıdır. Bu nedenle, düşünce haklan yasalan bır ülkenin kültür yaşamının ana- yasası olarak kabul edılmışlerdır. Düşünce haklan anayasamızın. çağdaş ılke ve kurallar ıle güçlen- dinîmesı. hangi etken altmda ofursa olsun, bır zo- runluluk olduğuna göre. TBMM'ye sunulan tasla- ğm çağdaş kurallar ıle karşılaştınlarak en uygun ve sağlıklı şekılde yenıden düzenlenmesının ve gelecek yazımda sunacağım sakıncalann ve ak- saklıklann gıdenlmesının de bır zorunluluk oldu- ğu kuşkusuzdur. Böyle kısıtlı bır yazıda aynntıya giremememın, haklı bulunacağına ınanıyorum. Bu nedenle, konunun önemıni göz önünde bulun- durarak, bazı ciddı aksaklıkları özetle sunmayı başka bır yazıya bırakıyorum. PENCERE Hyatro!.. Eskiden "emperyalizm" sözcüğü çok sık kullanı- lırdı, şimdi pıyasadan silindı. Niçin?.. "Yeni Dünya Düzeni"n\n egemeni, bu sözcüğün kullanılmasını ıstemiyor. Çağımızın Sezar'ı elini kaldırdı: - Kullanılmayacak!.. Egemenin buyruğu Türkıye'de hemen geçerli oluveriyor, anında yürürlüğe girıyor. Oysa Ortadoğu'da olan bitenleri anlamak için emperyalist güçlerin orada ne iş gördüklerini açık- lamak gerekiyor; yoksa bunca yoksul halkın birbi- riyle boğazlaşması, kanlı bır karmaşa görüntüsün- den kurtulamaz... Elınize kırmızı bir kalem alın. Orta Asya'dan Ba- tı'ya doğru çizmeye başlayın!.. Kazakistan petrol- leri Batı'ya nasıl akacak?.. Azerbaycan'ın kaynak- lan nasıl değerlendırılecek?.. Bakü'de üst üste ya- şanan darbelerin anlamı nedir? Kırmızı kalemle boru hattı tasanmlannı belirieyin!.. Karadeniz, Ha- zar Denizi, Irak, Iran, Ermenistan, Gürcistan, Ana- dolu, Musul, Kerkük, Yumurtalık kırmızı çtzgileıie boyanmaya başlar!.. Kırmızı çizgınin bir ucu Mos- kova'da, öteki VVashıngton'da, beriki Bonn'da, derken Londra'da... Elın garip halkları, etnik gruplan, mezhepleri, bu kırmızı çızgılerın kördüğümünde ha baba de baba birbirlerini kırmak için çatışıyorlar. VVashıngton nere?.. Adana nere?. 'Çekiç Güç'ün anlamı, emperyalizm sözcüğü dışlanarak nasıl açıklanabilir?.. Emperyalizmin fink attığı bölgede, emperyalizmi sözlükten silerek ko- nuşanlann, çevrelerinde geçen olaylan anlamalan- na olanak var mı?.. • Bir başka sözcük: Işgal!.. Ne diyorlar?.. "- Türkiye Irak topraklannı işgal etti.." Ciddi mi?.. Şaka mı?.. Peki, Türkiye Irak'a girdiği zaman bizim askerin karşısına tek bir Iraklı asker çıktı mı?.. Irak devletı bu ışgale karşı ne yaptı?.. O bölgede "ışgal kuv- vetleri'ne karşı devletten ya da halktan direniş gel- di mi?.. Gelmedi.. Nasıl bir iş bu?.. Kuzey Irak'ı Bağdat'tan kopanp başıboş bir böl- geye çeviren egemen güç kimdir, nedir?.. Denebılir ki: "- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ka- rarlan geçeriidir..." Haydi canım sen de!.. Emperyalizmin adı ne zaman Birleşmiş Milletler oldu?.. Ermeniler Azerbaycan'da Dağlık Karabağ'ı işgal etmişler. Sırbistan Bosna-Hersek topraklannı işgal etmiş, üstelik kanlı çatışmalar sürüyor, ama yalnız Türkiye Kuzey Irak'a girerken ortalık birbiri- ne giriyorl.. Kafkasya ve Ortadoğu'da olan bitenle- Arkosı 17. Sayfada ünuaları ka 4Fa Şıiındi dünyalarf kavranrnak pliniyele. Marlboro sîze dünyanın 4 köşesinde yarış izleme, tan birini kazanma şan«ı veriyıtr, llıı lıiıılcı t «3 A •»IMIU -»II IIIIII lıiı I 4 ktlihli, Mtirlh<*fp'ıwn *petfirQflotftmo rftpfif)t ttiinyttntn 4 l<ı>yuk yuMjım/cm hmm y«=nftWf= «Ipyriül f/p<ı> «/«? spın.pyp 4>ıı yı>/ ııtkıtJcıyıyltt lntlıktr Hcıv tlr 4 gun /»nyt/Min Hrm rir- Mn///»ı»n'rıı»f) ojp/ <hıvf>(lıs< nlw»k luk* nıiifie 4vM«fı«ı/yo'^»ı ro//ı. Arjoıuın'dtf motosikfet Orond Priu'tı, BpktkotİĞ fMinulö t. AİO'd* IndyÇer yttmı *•»• h**/<y«»f 4 höyük hpy*ttm tifi btkUyot A büyük diinyft yQff\ınıtan bırıni katâımnuı?*ann tittihnnym. Cûnkıi & rtıu/tJpjprti l®thA f tivH'tnn hifinç î&hip etlırmk dn ftr>yt>mıi vprm. Hfin tfc ıtnahtoı fctlınv Ayrifa, knlılan ılk 4000 kii* otel MtuHu'ttt* \fwt tmıffi <»fi/or» ı>/pyr» ılk 40 000 Aı>ı otel Mnılhtnv I $hııt katonotok Heni t/c tpfc»/ıj*<». k«Hi*ıt Masıl ... Coi bo*ı>. S bo\ Muıİhom (Htketmı 30 N«>ort 199$ mıihin*- kadm PK: A 80A5O Çrlıklrpr Uhmhvl arfrviitip gbınlet.n Imlın aıkautui IUUIMII tu.tk tujtp\mırı yuınuıyu ntmi ytiitvtın. Unutitmytn "> i»«>> Mntlhmn fokpti kvyetiik Ç&ndPtPitHjııv: hı*ı mıl ıi(c latludon bu kıjıa tuımoıan kmandtıarak MarlboroWorld Champianship Team 1986 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULU KARARir4A GÖRE SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle