Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 1995 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bari bu işe yarasın!
MELÎH CEVDET ANDAY
* stıklal Mahkemelerı Kanununun,
• çok partilı sıyasal yaşama ginş ta-
• rihi olan 1946 yılında, ancak o yıl-
I da kaldınlması ne ılgınçtir! Günün
I Cumhurbaşkanı tsmet Inönü'nün,
_A- böyle bır yasa ıle çok partilı döne-
me geçılemeyeceğım düşünmesı gerçı
takdırle karşılanacak bir olaydır, ama her-
kesin unuttuğu bu yasanın o güne değin
geçeriığını koruması şaşırtıcıdır da. Kal-
dınlabilir ıdıyse neden daha önce kaldı-
nlmadı? Artık uygulanmayan. uygulama
nedeni ortadan kalkmış bır yasanın ko-
runmasını anlamak kolay değildir. Olağa-
nüstû bır durumu süreklı kılmak toplumu
rahatsız etmez mı0
Dahası var. olağanüstü durum yasalan
ıle bır ülkeyı yöneünek, yönetenler ıçın
şeref vencı bır ış sayılmasa yendır Çün-
kü burada yasa koyucu. kendınden başka
herkesm suçlu olabıleceğmı varsaymakta-
dır u
Bugün suçlu değüsen, yann olabüir-
snT anlamına gelır bu. yurttaşı kuşku al-
tında tutmaktır.
Ceza yasamızın ünlü 141. ve 142.
maddeleri, demokratık dflzen ıçınde şid-
detlendınldı ve kullanıldı. Hukuksal ya-
pımız burada büsbütûn ıçınden çıkılmaz
bır duruma gelmıştı. Şöyle kı, bır yazı-
nın, bır şıınn, bır oyunun komünıst pro-
pagandası ıçerdığını savunan savcı, ne-
dense bu propagandadan etkilenmiyordu,
"Halk etkflenebilir" dıye düşünüyordu.
Dahası var; yasa koyucu maddeleri ka-
leme alırken suç ışlemış oluyordu. O
maddelenn gerekçesi nıtelığınde olan
"Bir suufin başka bir sınrfL." dıye başla-
yan sözlen, hem sınıflann varlığını kabul
etmek, hem de bu sınıflar arasında sava-
şım olabıleceğmı sezdırmek bakımından
suça katılmanın belgesı nıtelığıne bürü-
nüyordu.
Oyle ki, bu durumda yasak amacı, bir
tartışmaya bırakıyordu yennı: Başka bır
sınıfi egemenliği altına alan bır sınıf var-
ken, sen neyı yasaklamış oluyorsun? Sö-
mürünûn lafını etmeyı mı?
Terörle Mücadele Yasasımn 8. madde-
sı, yukarıda kısaca gözden geçirdiğimız
yasalann ortaya çıkardığı soru ve sorun-
ların tümünü ıçerdıkten başka. yepyenı
bır durumla da karşı karşıya bırakıyor bı-
zı. Adalet Bakanımızın "Türkiye'nin en
büyük ayıbıdır" dedığı bu maddeyı, ayıp
oldugu ıçın mı kaldıracağız, yoksa Güm-
rük Bırlığı'ne gırmek ıçın mı9
Sorun'un bence en önemlı yanı budur.
Kendı toplumumuza lâyık gördüğümüz
böyle bir maddeyi Batı'nm gözüne gir-
mek ıçin kaldırmaya kalkmamız ayıp de-
ğıl mı? Şu 8. maddeyi bır de biz gözden
geçırelim:
-Hangi yöntem. maksat ve düşünceyle
olursa olsun. Türkiye Cumhurheti De\le-
tinio ülkesi ve milleti Ue bölünmez bütün-
löğünıi bozmayı hedef alan >azılı \e sözlü
propaganda Ue toplanb, gösteri \e yürü-
yfiş vapıiamaz. ^apanın hakkında iki yü-
dan beş yıla kadar ağır hapis ve 50 mihon
liradan 100 mih/on liraya kadar ağır para
cezası hükm oJunur."
Bu maddeyı okurken, bır yasayı kale-
me alma sanatının unutulup unutulmadığı
kuşkusuna düştüm. Neden derseniz,
"Hangi vöntem, maksat ve düşünceyle
olursa olsuıu." sözlen. ıster ıstemez yasa
memını de ıçermektedın çünkü yasakla-
ma amacı ıle yazılmış da olsa, bu metın
"Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi
ve milleti De bölünmez bütünlüğünü boz-
mayı hedef" almaktan sözetmektedır,
"hangi vöntem, maksat ve düşünceyle
olursa olsun" sözünün kapsamı çok ge-
niştir, yasa metni de bunun içine girebiîir.
Aynca yasa koyucunun "bölünmez"
olarak nıteledığı "bütünlüğfi" az sonra
bozulabilecek gıbı göstermeğe kalkması
da bır rutarsızlık sayılabılır.
Dahası, bu yasa, bütünlüğü bozmaya
yönelık düşünceler konusunda hıç de
açık seçık değildir. bundan ötürü de "adli
hata"ya çok elvenşlıdır.
Ben bu konuda yazıp da, suç ışledıklen
gerekçesıyle hapse atılmış olanlann suçlu
olduklanna manamıyorum. Aynca, Ada-
let Bakanımızın bu maddeyi "ayıp" dıye
göstermesı de görüşümü güçlendınyor.
Bütün bunlar gözönüne alındığında, 8
maddenin neden bır türlü kaldınlamadı-
ğını anlamak kolay değildir.
Böylesıne cılkı çıkmış bır ceza madde-
sınden ötürü hâlâ ıçerde yatanlann bulun-
ması haksızlıkların en büyüğüdür. O
yurttaşlanmız hıç vakıt geçınlmeden öz-
gürlüklenne kavuşturulmalıdır
Ama bağışlama yolundan değıl.
Suç ışlememış olanın bağışlanması
sözkonusu edilebılır mi? Bu çıkmazdan
kurtulmamız ıçın, düşünce açıklamayı
suç saymaktan vazgeçmemiz gerekıyor.
Gümrük Bırlığı'ne girmek, nasıl olsa
bir işe yaramayacak, ban bu işe yarasın!
Bir soru çıkıyor karşımıza: Ayıplanan
o maddeyi gerekli sayma zihnıyetı orta-
dan kalktı mı, silindı mı, toplum yaşamı-
mızı etkılemekten çıktı mı?
Hıç sanmıyorum, çünkü düşünce açık-
lamayı suç sayan zihniyetle savaşılmadı,
o zıhnıyet kökünden yenilgıye uğratılma-
dı
Eski alışkaniığımız sürüyor: Gerekli
değışıklığı bız gerçekleştıremeyız, olsa
olsa yukardan aşağı ındınlır.
Bır tür dmdarlıktır bu.
ARADABIR
NEVRA BUCAK
Olmadığı Yerde
Laiklik yalnızca dinle devlet işlerinin birbirinden
ayrılması mıdır? Bu tanım o kadar bastt midir?
Ne yazık, bizde laikliğin üzerınde gereğınden faz-
la durulmadı, önemsenen büyük bir cıddiyetle anla-
tılmadı, üzerınde konuşulmadı, tartışılmadı. Gerçi
bütün TV kanallannda, açık oturumlarda bol bol ko-
nuşuidu, tartışıldı diyeceksinız. Hayır, tartışılmadı, il-
gi sömürusü ve çıkar içın şeriatçılara alabildığine
propaganda fırsatı venldi.
Okullarda laıklikten kısacak söz edilip geçildi, öğ-
rencılere lyıce öğretilıp içlerine sındirilmedi.
Böyle bir durumda, laikliğin halkın 'kayıtsız şart-
sız' egemenliği olduğunu, ustünlüğünü dile getırdı-
ğinı, bizi ümmetlikten çıkarıp yurttaşlık bilincine,
ulus olma yücefiğine ulaştırdıgını, insana güvenli ve
çağdaş bır yaşam biçımi sağladığını kaç kişi gerek-
tiğınce kavrayıp önemıni değerlendırebıldı.
lyi düşünelım, laikliğin olmadığı yerde demokrasi
olabilir mi? Bizde cumhuriyet yönetıminın erdemıy-
le demokrasiye geçebilmenın eğitimsel altyapısı
çok sağlam olarak geliştirildi. Ancak seçimle getiri-
len ödünlü halk dalkavukluğu gerçek demokrasiyi
yıllarca kör-topal yürüttü.
Laik düzende adalet vardır, insana, dine saygı
duyar, onların çağdaş yaşam biçimine, giyimine,
yemesine, içmesıne, eğlenmesine kanşmaz. Şimdi-
ye dek hangi Müslümana camıye girdi ya da bir Hı-
ristiyana kilıseye gırdı dıye kanşılmıştır. Namaz kıla-
na, dua edene, oruç tutana kim ne dedi. Bunu kim-
se söyleyemez.
Bir zamanlar, büyüklerimız namaz kılıp oruç tu-
tarken biz onlara saygıda kusur etmezdik, onlan
Arkası U.Sayfada
Temel Düşünce Haklan Sözleşmesi
AKIN BEŞÎROĞLU TRT Başhukuk Müşavih
T
emel Düşünce Haklan Sözleşmelen-
ne Türkiye'nın katılmasının uygun
bulunduğuna ılışkın ıkı yasa tasansı
şu anda Meclıs genel kunılunda gö-
rüşülmekte. Bu sözleşmeler, ıcracı
sanatçılar, fonogram yapımcılan ve
yayın kuruluşlannın korunmasına daır 1961 tanh-
lı Roma Sözleşmesi ıle edebıyat ve sanat eserlen-
nın korunmasına ılışkın Bern Sözleşmesf nde de-
ğışıklık yapan ve 1979 yılında tadıl edılen Bern
Belgesı'dır llk bakışta, bu durum. 1 Ocak 1952
tarihınden bu yana ülkemızde devlet ılgısınden
yoksun bulunan düşünce haklan alanında cıddı
bır gelışım olarak kabul edılebilır Gerçekten söz
edılen ıkı temel düşünce haklan sözleşmesıne
Türkiye'nın katılmasi cıddı bır gelışım nıtelığı ta-
şımaktadır. Ancak, bu gelışımın ülkemız açısın-
dan yararlı sonuçlar doğurabılmesı, uluslararası
sözleşme hükümlenne uygun mevzuat hazırlan-
masına bağlıdır. Bern Sözleşmesı'nin 36. ve Ro-
ma Sözleşmesı'nın 26. maddelen, sözleşmelere
katılan devletlerin. anayasalanna uygun olarak
sözleşme hükümlennın uygulanmasını sağlayacak
gerekli önlemleri alacaklannın taahhüt edilmesını
koşul olarak öngörmektedır.
Bır başka anlatımla, TBMM'de görüşülmekte
olan Yasa Taslağı hükümlennın, katılmak üzere
bulunduğumuz uluslararası sözleşme hükümlen-
nın Türkıye'de uygulanabılmesını sağlayabılme
nıteliğı taşımalan en az koşuldur. Yapılacak bır
ınceleme, gen ahnması önenlen yasa taslağı hü-
kümlennın böyle bir nıtelik taşımadığını ortaya
koyacaktır. Burada bır hususu Meclıs'ın değerlen-
dırmesıne sunmak ıstiyonım. Türkiye, Bern Söz-
leşmesı'nin 1948 Belgesı'ne 5777 sayılı yasa ıle
katılmış ve sözleşme hükümlenne uygun bulunan
5846 sayılı yasayı kabul etmıştır. Uluslararası
sözleşme ve yasa aynı tanhte, 1 Ocak 1952 tan-
hınde yürürlüğe gırmıştır. Bugün, 43 yıl sonra,
katılmak üzere olduğumuz uluslararası sözleşme-
lere uygun olmayan hükümler ıçeren bır yasa tas-
lağının kabul edılmesı mantığını anlayabılmek
olanagını bulamadığımı vurgulamak ıstıyorum.
Ülkemız, 1948 tanhlı Bern Belgesı"ne katıldık-
tan sonra düşünce haklan alanında. uluslararası
gelışımden uzak kalmıştır. Bern Belgesı'nın Tür-
kıye'de yürürlüğe gırdığı 1 Ocak 1952 tanhınden
hemen sonra, 6 Eylül 1952 tanhınde Cenevre'de
Evrensel Düşünce Haklan Sözleşmesi kabul edıl-
mıştır Bu tarıhlerde yaptığım bır araştırmada,
1948 Brüksel Belgesi'ne 45 ülkenın taraf olduğu-
nu. Evrensel Düşünce Haklan Sözleşmesi'ne ıse
56 ülkenin taraf olduğunu, Cenevre Sözleşmesı'-
ne taraf olmayan, Brüksel Sözleşmesi'ne taraf ül-
kelenn ıse Kamerun, Kongo. Dahomey. Gabon,
Fıldışı Sahılı, Madagaskar, Malı, Güney Afrıka
Cumhunyetı, Senegal, Yukarı Volta ve Türkıye
olduğunu üzüierek saptadım. Aradan geçen uzun
yıllar sonrasında, Ekım 1993 tanhınde yukanda
saydığım devletlenn tamamının Uluslararası Dü-
şünce Haklan Sözleşmelen'ne katılmış olduklan-
nı gördüm. Bu sözleşmelere katılmayan tek Bem
Bırlığı ülkesi Türkıye'dır. Bugün evrensel sözleş-
meye 90 ülke, Bem Sözleşmesi'nın Pans Belge-
sı'ne 93 ülke taraftır.
Dünyanın bütün ülkelennde eser sahiplerinın,
sanatçılann, kültür yaşamlanna katkıda bulunan
bütün kışı ve kuruluşlann haklan ve yararlannın
ortak olduğu kuşkusuzdur. Uluslararası sözleşme-
ler de bu ortak yarar ve haklann en lyı şekılde ko-
mnmasını sağlamayı amaçlamıştır. Türkiye'nın,
bu alanda dünya ülkelennden farklı, Türkıye'ye
özgü, özel kurallar öngörebılme lüksüne sahıp ol-
duğu düşünülmemehdır. Böyle bır düşünce bıçı-
mı, ülkemizın, uluslararası düşünce hukuku orta-
mının dışında kalmasına neden olacaktır Düşün-
ce haklan alanında devletlenn uluslararası alanda
bırlikte önlemler öngörmelen ve bu önlemleri sü-
reklı gelıştırme çabalannın tek ve temel nedenı,
hangi devletın uyruğu olursa olsun, eser sahiplen-
nın eserlen üzenndekı manevı ve parasal haklan-
nın en lyi şekılde korunabılmesının sağlanması-
dır Bu çabalann dışında kalmak, o devletın kendı
eser sahıplenne saygı duyduğu şeklınde yorumla-
namaz. Bakınız, CenevTe'de WIPO/OMP1 Dünya
Düşünce Mülkıyeti Örgütü'nün bınasında Latınce
bır >azıt (kitabe) bulunmaktadır. Bu yazıtta yer
alan metınde aynen şu ılkeye yer venlmıştır:
"tnsanın yaratıcı gücü. bütün bulu; ve sanat
ürünlerinin ka>nagtdır. Bu eserlen insan hayaonı
yaşamaya değer kılan bir güvencedir. Bu nedenk,
buluşlar \e sanat eserlerinin korunmasını sağla-
mak. dikkatle izlenmesi gerekli bir devlet görevi-
dfr." Düşünce ve sanat yaşamını düzenleyecek ku-
rallar, eser yaratıcı güçlerin teşv ık ve destek bula-
cağı kültür ortamının odak noktasıdır. Her ülkede-
kı kültür yaşamının gelışımının mutlak düzenlı
bır ortama gereksınme duyduğu kuşkusuzdur.
Düzen unsurundan yoksun, gelışıgüzel bır orta-
mın düşünce ve sanat değerlerinin enmesıne ve
kültür yaşamının yozlaşmasına yol açacağı kaygı-
sı canlı tutulmak gerekır Bir ülkenin kültür yaşa-
mının düzenı, bır başka anlatımla düşünce ve sa-
nat alanında "eser" yaratıcı güçlenn özendınlme-
sı, desteklenmesı ve saygınlığının yaygınlaştınl-
ması, düşünce ve sanat eserlennın ve bu eserler
üzenndekı haklann korunması ıle ılgılı hukuk ku-
rallannın gücüne bağlıdır. Bu nedenle, düşünce
haklan yasalan bır ülkenin kültür yaşamının ana-
yasası olarak kabul edılmışlerdır. Düşünce haklan
anayasamızın. çağdaş ılke ve kurallar ıle güçlen-
dinîmesı. hangi etken altmda ofursa olsun, bır zo-
runluluk olduğuna göre. TBMM'ye sunulan tasla-
ğm çağdaş kurallar ıle karşılaştınlarak en uygun
ve sağlıklı şekılde yenıden düzenlenmesının ve
gelecek yazımda sunacağım sakıncalann ve ak-
saklıklann gıdenlmesının de bır zorunluluk oldu-
ğu kuşkusuzdur. Böyle kısıtlı bır yazıda aynntıya
giremememın, haklı bulunacağına ınanıyorum.
Bu nedenle, konunun önemıni göz önünde bulun-
durarak, bazı ciddı aksaklıkları özetle sunmayı
başka bır yazıya bırakıyorum.
PENCERE
Hyatro!..
Eskiden "emperyalizm" sözcüğü çok sık kullanı-
lırdı, şimdi pıyasadan silindı.
Niçin?..
"Yeni Dünya Düzeni"n\n egemeni, bu sözcüğün
kullanılmasını ıstemiyor.
Çağımızın Sezar'ı elini kaldırdı:
- Kullanılmayacak!..
Egemenin buyruğu Türkıye'de hemen geçerli
oluveriyor, anında yürürlüğe girıyor.
Oysa Ortadoğu'da olan bitenleri anlamak için
emperyalist güçlerin orada ne iş gördüklerini açık-
lamak gerekiyor; yoksa bunca yoksul halkın birbi-
riyle boğazlaşması, kanlı bır karmaşa görüntüsün-
den kurtulamaz...
Elınize kırmızı bir kalem alın. Orta Asya'dan Ba-
tı'ya doğru çizmeye başlayın!.. Kazakistan petrol-
leri Batı'ya nasıl akacak?.. Azerbaycan'ın kaynak-
lan nasıl değerlendırılecek?.. Bakü'de üst üste ya-
şanan darbelerin anlamı nedir? Kırmızı kalemle
boru hattı tasanmlannı belirieyin!.. Karadeniz, Ha-
zar Denizi, Irak, Iran, Ermenistan, Gürcistan, Ana-
dolu, Musul, Kerkük, Yumurtalık kırmızı çtzgileıie
boyanmaya başlar!.. Kırmızı çizgınin bir ucu Mos-
kova'da, öteki VVashıngton'da, beriki Bonn'da,
derken Londra'da...
Elın garip halkları, etnik gruplan, mezhepleri, bu
kırmızı çızgılerın kördüğümünde ha baba de baba
birbirlerini kırmak için çatışıyorlar.
VVashıngton nere?..
Adana nere?.
'Çekiç Güç'ün anlamı, emperyalizm sözcüğü
dışlanarak nasıl açıklanabilir?.. Emperyalizmin fink
attığı bölgede, emperyalizmi sözlükten silerek ko-
nuşanlann, çevrelerinde geçen olaylan anlamalan-
na olanak var mı?..
•
Bir başka sözcük:
Işgal!..
Ne diyorlar?..
"- Türkiye Irak topraklannı işgal etti.."
Ciddi mi?..
Şaka mı?..
Peki, Türkiye Irak'a girdiği zaman bizim askerin
karşısına tek bir Iraklı asker çıktı mı?.. Irak devletı
bu ışgale karşı ne yaptı?.. O bölgede "ışgal kuv-
vetleri'ne karşı devletten ya da halktan direniş gel-
di mi?..
Gelmedi..
Nasıl bir iş bu?..
Kuzey Irak'ı Bağdat'tan kopanp başıboş bir böl-
geye çeviren egemen güç kimdir, nedir?..
Denebılir ki:
"- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ka-
rarlan geçeriidir..."
Haydi canım sen de!..
Emperyalizmin adı ne zaman Birleşmiş Milletler
oldu?.. Ermeniler Azerbaycan'da Dağlık Karabağ'ı
işgal etmişler. Sırbistan Bosna-Hersek topraklannı
işgal etmiş, üstelik kanlı çatışmalar sürüyor, ama
yalnız Türkiye Kuzey Irak'a girerken ortalık birbiri-
ne giriyorl.. Kafkasya ve Ortadoğu'da olan bitenle-
Arkosı 17. Sayfada
ünuaları ka
4Fa
Şıiındi dünyalarf
kavranrnak pliniyele.
Marlboro sîze dünyanın
4 köşesinde yarış izleme,
tan birini kazanma
şan«ı veriyıtr,
llıı lıiıılcı t «3
A
•»IMIU -»II IIIIII
lıiı I
4 ktlihli, Mtirlh<*fp'ıwn *petfirQflotftmo rftpfif)t ttiinyttntn 4 l<ı>yuk yuMjım/cm hmm y«=nftWf= «Ipyriül f/p<ı> «/«? spın.pyp
4>ıı yı>/ ııtkıtJcıyıyltt lntlıktr Hcıv tlr 4 gun /»nyt/Min Hrm rir- Mn///»ı»n'rıı»f) ojp/ <hıvf>(lıs< nlw»k luk* nıiifie 4vM«fı«ı/yo'^»ı
ro//ı. Arjoıuın'dtf motosikfet Orond Priu'tı, BpktkotİĞ fMinulö t. AİO'd* IndyÇer yttmı *•»• h**/<y«»f 4 höyük hpy*ttm
tifi btkUyot A büyük diinyft yQff\ınıtan bırıni katâımnuı?*ann tittihnnym. Cûnkıi & rtıu/tJpjprti l®thA f tivH'tnn hifinç î&hip
etlırmk dn ftr>yt>mıi vprm. Hfin tfc ıtnahtoı fctlınv Ayrifa, knlılan ılk 4000 kii* otel MtuHu'ttt* \fwt tmıffi <»fi/or» ı>/pyr»
ılk 40 000 Aı>ı otel Mnılhtnv I $hııt katonotok Heni t/c tpfc»/ıj*<». k«Hi*ıt
Masıl ...
Coi bo*ı>. S bo\ Muıİhom (Htketmı 30 N«>ort 199$ mıihin*- kadm PK: A 80A5O Çrlıklrpr Uhmhvl arfrviitip gbınlet.n
Imlın aıkautui IUUIMII tu.tk tujtp\mırı yuınuıyu ntmi ytiitvtın. Unutitmytn "> i»«>> Mntlhmn fokpti kvyetiik Ç&ndPtPitHjııv:
hı*ı mıl ıi(c latludon bu kıjıa tuımoıan kmandtıarak
MarlboroWorld Champianship Team
1986 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULU KARARir4A GÖRE SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR